__ Aklı başında olmayan ya aklını tamamen yitirmiştir insan ya da gayet akıllı ve bir sinsilik peşindedir sen hangisisin?
__ Sen hangisi olmamı istiyorsun cin? Ben ne desem zaten sözlerime inanmayacaksın kendi bildiğini okuyacaksın.
__ Senin hakkındaki düşüncelerimi mi merak ediyorsun bence her ikisi de sana uyuyor oldukça akıllı ve aynı zamanda da tüm insanlar gibi sinsi bir yapın var yüzünde beliren bana karşı anlamsız bu nefretinin sebebini bir türlü anlayamıyordum neden biz insanlara karşı bu kadar kindar ve öfke doluydu; Ne oldu insan korkuyor musun? biliyorsun ki sonun benim elimden olacak ölümün kaçınılmaz aradığın çıkışlar ise boşuna sonunda her yolun nede olsa bana çıkacak.
__ Eyer bir gün senin elinden öleceksem bil ki bu dünyada sende sıkışıp kalacaksın çünkü asla bu istediğin dilekleri dilemeyeceğim cin bende biliyorum ki senin gibi bir varlığa asla güven olmaz demek düşüncelerimiz ve hislerimiz karşılıklı ve son olarak bu kadar biz insanlara tahammül edemiyorsan seni davet etmedim gelmeseydin.
__ Benim ismi mi anmasan buraya gelmezdim insan beni andığın için buradayım ve unuttuğun bir şey daha var ki geriye kalan iki dileğin devam ettiği sürece her beni andığında ve tehlikeye girdiğinde yanında olmak zorunda kalacağım bunu ne kadar istemesem de.
__ Ben ne zaman senin ismini anmışım ben öyle bir şey yapmadım bir kere nede olsa oturup kalkıp seni düşünmüyorum senden daha mühim işlerim var cin mesela hayatta kalmaya çalışmak gibi tabi sayende kalabilirsem.
__ Şimdi de inkarda mısın ben senin gibi yalanları kendime dost edinmiyorum hayatta kalma amacına gelince bu konuda haklısın nede olsa bir nefes kadar yakınındayım elbet zaaflarına yenileceksin ve dileklerini tek tek dileyeceksin ama bu gün ama yarın bende bunu sabırla bekleyeceğim ve o zaman geldiğinde aramızdaki bu mühür kırılacak ve seninle o zaman tekrar görüşeceğiz.
__ Niyetin ne cin beni korkutmak mı ben aptal bir insan değilim hiç düşündün mü dileklerim içinde öyle bir dilek dileye bilirim ki ve sen bana hayatın boyunca mahkum kalırsın ve sen bunu her zaman olduğu gibi yine aklımı okuyup ne demek istediğimi anlamışsındır bu son sözlerim ile adeta ona meydan okumuştum o ise bu hareketimden sonra büsbütün öfkeden deliye dönmüştü. Ama bu savaşı kendi başlatmıştı aptal olmadığımı bilmeliydi insan oğullarını çok fazla küçümsüyordu buda benim hoşuma gitmiyordu doğrusu dileyeceğim her hangi bir dilek ile onu sonsuza kadar beni koruması için kendime bağlayabilirdim ama ben bunu istemiyordum sadece hayatımdan çıkıp gitmesini ve beni rahat bırakmasını bekliyordum belkide tek kelime ile hatalı olduğunu anlayıp pes ettiği anı görmeyi istiyordum diye aklımdan geçirirken biliyordum ki belkide şu an o bu düşüncelerimi dahi okuyordu ama bu savaşı başlatan ben değildim o bir şeyi kabul etmeliydi onu bu dünyaya ben davet etmedim ve ondan beklediğim tek şey gitmesiydi son aklımdan geçen düşüncelerden sonra cinin bana olan bakışları tümüyle değişmişti artık onunda gözlerinde bir meydan okuma seziyordum ve öylede olmuştu.
__ Bu meydan okumanı tümüyle kabul ediyorum insan ve zamanı geldiğinde kim pes edecek göreceğiz ve tam arkasını dönmüştü ki su tanelerine dönüşeceği anda aklıma düşen delice bir fikirle büyük babamın yıllar önce çocukluğumda bana söylemiş olduğu bir söz aklıma gelmişti Büyük babam derdi ki Atalarımızın bir sözü vardır düşmanınızın zayıf noktasını bilmek istiyorsanız onu daha yakından tanımalısınız tanımalısınız ki düşmanınızın bir sonraki hamlesini tahmin edebilesiniz derdi bu da düşmanını bir sıfır önde alt etmek demekti ve bunu öğrenmenin tek bir yolu olabilirdi o da onun nasıl yaşadığını nelere zaafı olduğunu öğrenmek için onun yaşadığı aleme gidip tüm hayatını öğrenmekten geçiyordu bu delice bir fikir olabilirdi ama hayatta kalmak içinde tek şansımdı bu düşüncelerimin ardından su cini tam giderken birden duraksamış ve bana doğru dönmüştü gözlerinde ise şu an gördüğüm ilk defa da olsa bir şaşkınlık ifadesi vardı yoksa o yine aklımı mı okumuştu...
__ Ne dileyeceğine dikkat etmelisin ateşle oynuyorsun derken bana bakan gözleri kısılmış ve yüzünde alaylı bir gülümseme belirmişti. O an ise bana içten içe meydan okuyan bakışlarına karşılık vermiştim; Merak etme cin ben ne dileyeceğimi gayet iyi biliyorum ve şu an senden bunu diliyorum beni yaşadığın aleme getir ve bu zamana kadar nasıl yaşadığını nerede yaşadığını göster senin tüm hayatını öğrenmeyi istiyorum her şeyi derken son sözlerim ile birlikte bileğimi saran o ateş git gide büyümüş aynı benim bileğimi sardığı gibi onun boynunu da sarmıştı. biliyordum ki bu ışık zerreleri son bir dileğimin kaldığının habercisi idi pişmanlık ve korku dolu bakışlarımı su cinine doğru çevirdiğimde onun yüzü gölgeler ardına saklanmış ve tüm benliğimi saran büyük bir korku olsa da artık geri dönüşü olmayan bir dilek dilediğim'in farkındaydım.
__ Tamam dileğin buysa bu dileğini de gerçekleştireceğim insan ama bir şeyi merak ediyorum bunu neden istiyorsun?
__ Çünkü senin hakkında her şeyi öğrenmeyi istiyorum bu kadar büyük nefretinin sebebini neden böyle olduğunu nasıl yaşadığını her şeyi diye karşılık vermiştim ona o ise bir süre sessizce gözlerimin içine baktı bu bakış sanki sözlerime inanmadığını gösterir gibiydi.
__ Peki istediğin buysa insan dileğini yerine getirmeliyim o halde dedi ve beni kendine doğru çekip birlikte gök yüzüne doğru yavaşça dönerek havalanmaya başlamıştık onun çıkarttığı hafif bir rüzgarla birlikte etrafa uçuşan saçları yüzüme değiyordu o an ise aniden gözleri kamaştıracak kadar beyaz bir ışık sarmıştı etrafımızı bu öyle bir ışıktı ki sanki insanın içine işliyordu sonra onun sesini duymuştum bir an; ilk defa bizim aleme gireceğin için geçit seni yorabilir ya da gördüğün bu ışık seni bayabilir demişti bu yüzden mi yoksa şu an ağır bir uyku kaplamıştı tüm bedenimi göz kapaklarıma engel olamıyordum bir türlü beni uyumaya zorluyordu adeta ve şu an tek bildiğim kendimden geçmek üzereydim ama bu sıcaklık şu anki hissettiğim duygular çok karmaşık bir hal almıştı neden bu kadar rahat hissediyordum kendimi onun yanında, oysa o bir cindi güvenilmeyecek kadar tehlikeli ve ölümcül bir varlıktı gözlerimi açtığımda yeşil çimenlerin üzerinde yatıyordum başımı kaldırıp etrafıma baktığımda ise etraf alabildiğine yeşillik ve bir birinden farklı rengarenk çiçeklerle kaplıydıetrafımda ise devasa boyutlarda ağaçlar vardı ve ağaçların gövdelerine küçük çok şirin evler yapılmıştı burası bizim dünyamızdan farksız gibi gözüküyordu ama o neredeydi onu hiç bir yerde görememiştim ayağa kalkarken acıyan bileğime dönüp baktığımda ise iki rakamının yerini birin aldığını görmüştüm bu son bir dileğimin kaldığının göstergesiydi artık düşüncelerimin arasında bocalarken tam bir iki adım atmıştım ki bir yerlerden bana seslenmekte olan bir ses üzerine duraksamış idim ama etrafıma dönüp baktığımda ise hiç kimseyi görememiştim fakat o ses gittikçe daha çok öfkeyle bana bağırmakta devam ediyordu ayaklarımın yanına baktığımda ise gözlerime inanamamıştım küçük parmak boyutlarında bir sürü tuhaf varlıklar vardı etrafımda siz nesiniz böyle diye kekelemiştim.
__ Ben ışık ciniyim şaşkın yaratık demin önce az daha üzerimize basıyordun yürürken önüne bakmalısın.
__ Özür dilerim sizi görmedim yoksa neden üzerinize basayım demek sizler bir ışık cinisiniz.
__ Evet öyle ama dur bir dakika sen bir cine benzemiyorsun nasıl bir yaratıksın sen böyle bizim alemde işin ne demişti.
__ Evet ben bir cin değilim beni buraya Su Cini Arat getirdi ve ben bir insanım derken bana bakan meraklı bakışlarının yerini öfke ve nefret almıştı.
__ Ne! Bir insan mısın ve seni buraya efendi su cini Arat mı getirdi?
__ Evet öyle ve şimdi onun nerede olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok acaba onun nerede olduğunu biliyor musunuz?
__ Hayır bilmiyorum ama o buraya bir insan neden getirsin bizim insanlarla bir arada olmamız yasak ve efendimizin bu yasağı çiğneyeceğini hiç sanmıyorum sen yalan söylüyorsun bence derken hepsi birden üzerime yürümeye başlamıştı. Ben ise o an boyutları küçük olduğu için ne yapabilirler ki bana diye düşünmüş idim ama kısa sürede buna bin pişman olmuştum hepsi birden bir karınca sürüsü gibi üzerime tırmanmaya başlamışlardı kendi etrafımda dönüp bağırırken bir yandan da onları üzerimden atmaya çabalıyordum ama doğrusu bunda pek de başarılı olduğum söylenemezdi tam bu sırada ise su cini Aratın sesini duymuş biraz rahatlamıştım ve onun sesiyle birlikte onlarda beni rahat bırakmış ama yanımdan da uzaklaşmamışlardı.
__ Siz ne yapıyorsunuz derken gürleyen sesiyle kaşları çatılmıştı birden ve bakışları bir an bana yönelince ne yapacağımı şaşırmış olduğum yerde öylece kalakalmıştım.
__ Benim canımı okuyorlardı ne yapacaklar beni neden bırakıp ortadan kayboldun diye bağırmıştım ona.
__ Şuraya bir açıklık getirelim insan ben senin bakıcın değilim artı kaldı ki geçit ikimizi de ayrı yerlere savurdu bu yüzden bağırmayı kes sesinin tonuna da dikkat etmezsen ne olacağını biliyorsun demişti uyarıcı bir ses tonu ile.
__ Bana sessiz ol mu diyorsun bu yaratıklar beni neredeyse öldürüyordu o küçük cinin kükrer gibi çıkan sesi ile irkilmiş su cininin arkasına geçmiştim.
__ Hey! sen kime yaratık diyorsun gözleri ateş kırmızısına bürünmüştü; Efendim bu insanı siz buraya getirmediniz değil mi? Bu bir gerçek olamaz siz kuralları çiğnemiş olamazsınız.
__ Evet onu buraya ben getirdim derken git gide artan öfkesini dizginlemeye çalıştığını fark etmiştim.
__ Ama efendim bunu nasıl yaparsınız o bir insan ve burada olmaması gerekiyor bu kurallarımıza aykırı biliyorsunuz.
__ Sen beni sorgulamaya mı kalkıyorsun ışık cini sakın aklının ermediği şeylere yorum yapayım deme kurallara da sıra gelince bugün kurallarımızı yıkan da ben değildim o ve şimdi bu insan burada derken ben ise o an onların konuşmalarını hayretler içerisinde dinliyordum.
__ Affedin efendim ben öyle demek istemedim ama ben hiç bir şey anlamadım nasıl bu insan kuralları bozmuş olabilir ki neler olduğunu anlatır mısınız lütfen.
__ Kara Davut kitabını kullanarak beni dünya alemine sürüklediler burada gördüğünüz kadında beni insanlar alemine çağıranlardan biri ve bir dilek ile ona mühürlendim hepsi bu öğrenmek istediklerinizi öğrendiğinize göre şimdi gözümün önünden kaybolun hemen derken sesi her yerde yankılanmıştı gözlerini ise zifiri bir karanlık kaplamaya başlamıştı su cini Aratın değiştiğini fark eden ışık cinleri korkudan yere kapaklanmış başlarını yere eğmişlerdi.
__ Affedin efendim bunu bilmiyorduk onu sizin getirdiğinizi bilseydik bunu yapmazdık derken bakışları bana yönelmişti birden; Efendimize bunu yaptığına pişman olacaksın insan bunu hayatın ile ödeyeceksin zamanı geldiğinde tekrar görüşeceğiz deyip hepsi ortadan yok olmuştu.
__ Evet insan son bir dileğin kaldı son dileğini iyi düşüşün.
__ Biliyorum hatırlatmana lüzum yok Su cini ama dikkat et burada ölür isem son dileğimi dilemeden sende ebediyen dünyada kalırsın bunu istemezsin değil mi? O ise son sözlerim ile birlikte üzerime doğru yürümeye başlamıştı. Ama benim geri çekilmeye niyetim yoktu artık cesur olmalıydım yoksa sonum o cinin dediği gibi olacaktı.
__ Evet bunu biliyorum seninde bunu hatırlatmana gerek yok insan diye kelimesini tamamladığında yerinde durakladığını görünce rahat bir nefes almış şimdi ona ne söyleyeceğimi düşünüyordum.
__ Güzel o halde ikimizde birbirimizi anladığımıza göre burada nasıl yaşadığını dünya insanlarından neden nefret ettiğini hepsini anlatmanı istiyorum su cini.
__ Bunu öğrenmeyi çok istiyorsan sana istediğini vereceğim derken sağ elini hafifçe yukarıya kaldırıp parmakları ile havaya şekil verir gibi idi bir kaç saniye içinde önümüzde koca bir görüntü belirmişti. Sanki bu geçmişten gelen bir görüntü aynası idi bu gördüğüm görüntüler asırlar öncesine ait olmalıydı insanlar bile çok farklı görünüyordu teknolojinin var olmadığı bir çağa ait olmalıydı bu insanların ve cinlerin hep birlikte yaşadığı anın delili olsa gerekti sonra su cininin sözleri üzerine bir an ona dönmüştüm; Görüyor musun insan bir zamanlar bizlerde sizlerle birlikte yaşıyorduk ta ki sizden bir erkeğin bizim cin alemimizden bir kadına aşık olup kara büyü ile ona sahip olana kadar o kadar aç gözlü ve nankörsünüz ki o an istediğinizi almak için yapamayacağınız kötülük yok.
__ Ne? nasıl! yani cin aleminden bir kadına mı hem de bir insan mı aşık oldu bu mümkün olamaz nasıl olur böyle bir şey.
__Bana inanmıyorsan izle o halde insan.
"Dönüp baktığımda ise cin aleminden çok güzel bir kadın dikkatimi çekmişti doğa ile iç içe bin bir renkte çiçeklerin içinde masumca dolanıyordu gözleri yeşil ayaklarının altına kadar uzanan simsiyah saçları vardı o kadar beyaz bir teni vardı ki tıpkı beyaz bir kar tanesini andırıyordu zarif narin çok güzel bir vücuda sahipti küçücük kıp kırmızı ince dudakları vardı bir seksen boylarında olağan üstü güzellikte bir kadındı üzerinde kar beyazı uzunca bir elbise vardı. Kıyafeti omuzlardan açıktı ona baktığımda nerede ise teni üzerindeki kıyafet kadar beyazdı ve tıpkı bir elmas gibi ışıldıyordu tam bu sırada onun yanındaki bir yüz tanıdık gelmişti bana daha dikkatli baktığımda gözlerime inanamamıştım bu kişi su cininin ta kendisiydi onun yanında çok mutlu çok farklı görünüyordu onun saçları ise şu anki gibi kömür siyahı değildi kar gibi ışıl ışıl beyaz ipek gibi bellerini geçen uzun düz saçları vardı. Onunda üzerinde ipekten beyaz bir takım vardı o kadar mutlu ve huzurlu görünüyorlardı ki onun bir an su cini olduğuna inanamamıştım oradaki sen misin diye sormuştum şaşkınlıkla o ise evet benim peki o yanındaki kadın kim diye sorduğumda bana dönerek o sevdiğim kadındı ve ömür boyu seveceğim tek kadın diye cevap verince bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım sevdiğin kadın mı peki şu an nerede dediğimde ise küçük bir sessizlik olmuştu aramızda sanırım yanlış bir zamanda yanlış bir soru sormuştum af edersin özel hayatın beni ilgilendirmez sormadım farz et dediğimde bana dönerek o öldü demişti. Bunun üzerine bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım nasıl yani diye sorduğumda o kendini bundan dört yüz yıl önce öldürdü diye karşılık vermişti ve sözlerine devam etti öldüğünde yanında değildim o zamanlar insanlar ile iç içe yaşadığımız günlerdi ben gördüğün bu yerde idim Safirin kendisini öldürmesinin sebebi ise siz insanlardan bir adamdı insanların kullanması yasak olan kara Davut kitabını bir şekilde bulup o kitaptan öğrendiği kara büyü ile Safire adice sahip olmasıydı sözlerine devam ederken yumruklarını sıktığı bembeyaz kesilmiş ellerinden hala ne kadar öfkeli ve nefret dolu olduğu belliydi bu yaşadıklarını anlatırken hala içinin acıdığı ve onu çok özlediği her halinden belli oluyordu ama kendini bir şekilde kontrol etmeyi başarıyordu ve zorda olsa sözlerine devam etti sevdiğim kadın yaşadıklarından sonra kara büyünün etkisi geçtiğinde daha fazla dayanamayıp kendiyle birlikte o adamı öldürdü böylece cin alemi ve insanlar alemi bu olaydan sonra kara Davut kitabı ile sonsuza dek ayrıldı evet insan oğlu işte her şeyi öğrendin siz insanlar kara Davut kitabını kötüye kullandınız onun ile kara büyü yaptınız ve yıllar geçse de siz insanların hiç değişmediğinizi kendi gözlerim ile tekrar gördüm ve saklı olan kitabı bir şekilde yine bulup kötü emelleriniz için kullanmaya kalktınız öğrendiklerimden sonra iyice aklım karışmış bir ikileme düşmüştüm o an onun bize olan öfkesini ve nefretini şimdi daha iyi anlayabiliyordum fakat bir insanın günahını neden tüm insanlara bağlıyordu.
__ Yani su cini Arat sen beş yüz yıldır yaşayan bir cinsin öylemi?
"Arat; evet insan ben beş yüz yıldır yaşıyorum biz cinler sizden uzun yaşarız ve zamanı geldiğinde bizlerde sizin gibi ölürüz demişti ve devam etti öğrenmek istediklerini öğrendin insan şimdi üçüncü dileğini dile bu kez sesi sabırsızdı.
__ Evet ama her şeyi değil öğrendiklerimden sonra nefretini ve öfkeni şimdi daha iyi anlayabiliyorum ama her insan aynı olamaz su cini sana burada katılmıyorum unutma şeytanda meleklerin başıydı ve hata yaptı insanların kötüsü varsa sizinde var ve dahası tüm insanları bir kefeye koyamazsın doğru öğrenmek istediklerimi öğrendim ama her şeyi değil ve zamanı geldiğinde sana son dileğimi de söyleyeceğim ama daha vakti gelmedi.
__ Daha ne öğrenmeyi istiyorsun insan benim ile oyun mu oynuyorsun yoksa niyetin sabrımı mı sınamak gözleriyle sanki bana ateş saçıyor gibiydi onun bu öfkesinden oldukça korksam da zayıf yanımı ona gösteremezdim şu an tek bildiğim güçlü olmalı ve ona bir açık vermemeli idim derin bir nefes alıp ona baktığımda kaşlarının çatılmış bir halde öfkeyle bana baktığını ve her mimik hareketimi kısık bakışları ile incelediğini görünce bir an ne yapacağımı şaşırsam da kendimi bir şekilde toparlamayı başarmıştım; Oyun oynamayı sevmem cin bunu en iyi sen yaparsın beni boşuna daha fazla zorlama dilek dileyeceğim zamana ben karar vereceğim ve anlayamadığım bir şey daha var ki sen beşyüz yıldır yaşadığını söyledin yani sen beş yüz yaşındasın öylemi siz hiç yaşlanmıyor musunuz bu gençliğini nasıl korudun ve nasıl böyle kalabildin derken azımdan çıkan son sözle kendimi yine zor bir duruma sokmuştum su cinin ise öfkeli bakışlarının yerini meraklı bakışları almıştı ve bu merakı hiç hoşuma gitmemişti adım adım üzerime doğru gelirken; Genç diye kelimemi tekrarlamıştı lakin üzerime gelen adımları hala durmamıştı bir şekilde durumu toparlamalıydım ama nasıl yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu; Yanlış bir şey sorduğumu düşünmüyorum cin üzerime yürümeyi kes gençliğini neye borçlusun diye sordum sadece hepsi bu derken birden tam karşımda bir kadın belirmişti ve onun gelişi ile bu durumdan kıl payı sıyrılmış idim gelen kadının teni beyaz idi bana bakan koyu mavi gözleri donuk ve bir o kadar da tehlikeli bakıyordu kulakları küçük ve sivri idi tıpkı su cini Aratın ki gibi ve bir yetmiş beş boylarında ince zarif bir vücudu vardı saçları arkadan küt kesimli kısa ve öne doğru sivri perçemleri iniyordu tırnakları ise simsiyahtı üzerinde baştan aşağıya siyah pantolonlu deri bir kıyafet ve boynundan göğsüne inen kırmızı bir dövmesi vardı. Ok gibi kaşları ve kırmızı küçük dolgun dudakları sinirle kasılmıştı gözlerini benden bir an bile ayırmadan Su Cini Arata ardı arkası kesilmeyen sorular yağdırmaya başladı...