Yeni Üyelik
23.
Bölüm

SU CİNİ SON BÖLÜM 22

@zifiri

__ Hızla Mihrabın yanından ayrılmıştım ama aklım ardımda bıraktığım o İnsanda kalmıştı hızlı olmalı bir an önce Aysarı bulmalıydım onu ararken varlığını bir mezarın başında görmüştüm ama biri tarafından takip edildiğimi fark etmiş yolumu değiştirmiştim bu Su Cini çok akıllı bir varlıktı ve beni şu an izlemesi işlerimi daha da zorlaştırmıştı bir şeyler yapıp onu atlatmalıydım sonunda bu fırsat karşıma çıkmıştı karşıdan gelen İrisi gördüğümde rahat bir nefes almıştım tahmin ettiğim gibi Arat'ı durdurmuştu bende Aysarın olduğu yere doğru yola çıkmıştım yanına vardığımda onu mezarın üzerinde baygın bulmuştum Tuana gibi aynı etkileri taşıyordu hafızası geri dönüyor olmalıydı onu kucağıma alıp Mihrabın olduğu yere gelmiş havalanıp ağaç eve çıkarmıştım içeriye girdiğimde Tuana daha ayılmamıştı ve Mihrabında durumu ondan farksızdı yine durumundan dolayı derin bir uykuya dalmış gibiydi Aysarı yere yatırıp Mihrabın yanına gittiğimde sayıkladığını fark etmiştim yine sevdiği adamın Aratın ismini sayıklıyordu terini silip anlına dokunduğumda ateş gibi yandığını fark etmiştim durumu gittikçe kötüleşiyordu ve onun için korkmaya başlamıştım Mihrabı hayat ağacına götürmeliydim ama Tuana ve Aysarı bu şekil burada nasıl bırakacaktım başka çarem yoktu Mihrabı bir an önce hayat ağacına götürmeliydim aceleyle onu kucağıma alıp dışarıya çıktığım sırada Arat ile karşıkarşıya gelmiştim ve yanında zafer kazanmış gibi sinsi bakışlarını üzerime dikmiş İris duruyordu.
__ Sen burada ne karıştırıyorsun böyle erkek kardeşimi neden bayıltıp buraya getirdin amacın ne senin?
__ Ne olabilir sevgilim o kardeşine zarar verip koruduğu kadını kurtarmanın peşinde bence.
__ Yolumdan çekil Su Cini bu İnsanın fazla vakti yok kardeşine sıra gelince onu ben bayıltmadım kardeşin yaşıyor ve içeride şimdi önümden çekil.
__ Hem suçlu hem güçlü bir yere gidemezsiniz.
__ Sabrımı zorlama kadın çekilin önümden derken içeriden birden Tuana ile Aysar çıkınca bütün gözler onlara dönmüştü kucağımda hareketsiz yatan Mihrabı gördüklerinde endişeyle her ikisi de yanımıza koşmuştu ses üzerine kucağımda yavaş yavaş kendine gelen Mihrap gözlerini açtığında acıyla inlemişti.
"Gözlerimi açtığımda içimde sanki bir volkan patlıyor gibiydi gittikçe kötüleşmeye başlamıştım ellerime baktığım da siyah damarlarım gün yüzüne çıkıyordu boynumda bir acı hissettiğim de acı bir çığlık yükselmişti boğazımdan tüm vücudumu bir anda sarmaya başlayan siyah lekeler belirdiğinde inanılmaz bir acı peydah olmuştu bedenimde acıyla bağırdım lekeler gittikçe büyüyordu derimde yaralar açılıyordu.
__ Ona ne oluyor böyle bu kara büyü ne?
__ Bedel melez bedel.
__ Mitona canım yanıyor vücudum parçalanıyor Mitona dayanamıyorum bu acıya.
__ Mihrap ne olur dayan dayan!
__ Hemen yaşam havuzuna götürmeliyiz onu vakit kaybetmeyelim derken her ikisi de hatırladıkları ile allak bullak olmuştu ve Arata bu durumu nasıl açıklayacaklarını bilmiyorlardı durum daha da kötüye gidebilirdi.
__ Kahretsin Mihrap iyi olacaksın tamam mı biliyorum canın çok yanıyor dayan biraz derken onu hayat ağacının yanına geldiğimde tekrar suya yatırmıştım ama yaraları iyileşmiyordu acıyla bağırıyordu.
__ Ona ne oluyor böyle neden hayat havuzu bir işe yaramıyor?
__ Çünkü ölüm büyüsü bedelini alıyor onun canını.
__ Bu ne demek o ölüm büyüsünün bedelini neden ödüyor?
__ Allah kahretsin derken içten içe kendi kendini yiyordu Mitona ile Tuana Aysarın zihnine girip onları Mihrap hakkında gerçeği söylemesinler diye uyarmıştı çünkü her şey tersine gidebilirdi.
__ Bu acıya nasıl katlanılır lanet kara büyü.
__ Size söylemiştim bu kadın bir kara büyücü kesin yaptığı büyünün bedelini canıyla ödüyor.
__ Kes sesini sana söylemiştim o bir büyücü değil büyü hükümdarı benim derken Mihrap acıyla sözümü kesmişti.
__ Bırak ne düşünmek istiyorlarsa düşünsünler Mitona sırrım benimle kalmalı bana söz vermiştin unutma benim isteğimi gerçekleştirdin önemli olan bu derken acıyla ellerimi sıkmıştım artık daha fazla bu acıya dayanamıyordum başta Mitonanın bana dediği gibi ölüm sözde olduğu kadar kolay değilmiş bunu en acı şekliyle yaşıyordum şimdi.
__ Ne sırrı sen ölüyorsun İnsan derken kalbim içten içe isyan ediyordu neydi şimdi bu karşımda can çekişen kadın için tüm benliğim ve ruhum neden can çekişiyordu o elini bana doğru uzattığında onun elini tutup yanına oturdum bana bakan bu zümrüt yeşili gözlerinde başından beri gördüğüm keder o hüzün ne içindi.
__ Evet ölüyorum ama herkes bir gün ölmez mi?
__ Ölür ölür de böylemi ölür İnsan sen ne için ölüyorsun sakladığın sır nedir neden susarsın?
__ Sorgulama Su Cini farzet ki canımın canı uğruna ölüyorum.
__ Kim bu uğruna canını verdiğin? Diye sorarken benliğim çığlık çığlığa bağırıyordu sanki kimeydi bu isyanı.
__ Kim olduğu önemli mi sen canını vermez miydin sevdiğin uğruna?
__ Verirdim elbet ama kimdir senin bu uğruna canını verdiğin sevdiğin? Bari onu söyle.
__ Senin de dediğin gibi sevdiğim işte ada gerek var mı neden sorguluyorsun bu kadar?
__ İzin ver İnsan bana izin ver?
__ Hayır! Mitona sana bu izni vermeyeceğim şansını zorlama lütfen beni anla zaten ölüyorum bırak huzur içinde öleyim derken yaralarımdan kan boşalmaya başlamıştı acıyla inledim.
__ Ama bunu yaparsam benim vicdanımın huzuru kalmayacak Mihrap belki bir şansın olabilir bunu sevdiğin adamdan saklayamam bu ikinizin sınavı.
__ Hayır! Derken kanım ve göz yaşlarım arasında artık boğuluyor gibiydim bu acıya daha fazla katlanamıyordum sesim yerde gökte yankılanırken sonkez bakıyordum sevdiğimin gözlerine artık görüntümün de zifiri siyaha bulanması son kuvvetimi de benden götürmüştü gözlerim karanlığa kapanırken konuşmaları artık algılayamıyordum.
__ Hayır! Hayır! Mihrap bizimle kalmalısın.
__ Neden onun yanındasın Arat neden ona böyle bakıyorsun neden?
__ Bilmiyorum kahretsin! kalbimde anlayamadığım bir acı var neden neden! böyle hissediyorum derken istem dışı göz yaşlarım akıyordu bu insan kimdi beni bu denli onda etkileyen neydi kimdi bunu öğrenmeden seni hiç bir yere bırakmaya niyetim yok İnsan beni duyuyor musun aç gözlerini derken onu omuzlarından kavrayıp sarsmaya başlamıştım ama hiç bir tepki vermiyordu elleri iki yanına düşmüştü yüzü dudakları solmuştu.
__ Bu sorunun cevabını sana ben vereyim Melez onu hatırlamıyorsun ama kalbin tanıyor bu tepkileri o yüzden veriyorsun o senin tüm benliğin ile sevdiğin kadın hatırlamıyorsun çünkü sana üç yıl önce ölüm büyüsü yapıldı.
__ Sen neler diyorsun!...
__ Bu bu! yalan yalan söylüyorsun sus artık.
__ Sus artık İris sus ve dinle.
__ Mitona doğru söylüyor abi derken göz yaşlarına boğulmuştu.
__ Anlat madem sevdiğim kadın neden onu hatırlamıyorum o neden bedel ödüyor anlat diye bağırdı öfkeyle?
__ Dinle o halde sana kara büyü yapıldığında ölüm ile yaşam arasında kaldın ve sevdiğin bu kadın bana geldi kara büyüyü bozmamı istedi bedelini bile bile senin hayatına karşılık kendi canını ortaya koydu ve bedeli üstlendi şimdi anladın mı?
__ Bu bu! gerçek olamaz olamaz uyan uyanda her şey yalan de derken dizlerinin üzerine çöküp ağlamaya başladı bu ağlayış kabul edemeyiş aslında Arat'ı kaybedişineydi onun kabul edemediği aşık olduğu adamın bu denli sevilmesiydi belki de.
__ Mihrap o kara büyünün yapıldığı gün Aysar abimle bizim anılarımızı gelen Meleklerden yardım isteyip sildirmiş abi sırf öleceği için acı çekmememiz için bunu bugün öğrendik.
__ Seni hatırlamadığıma mı kızayım insan yoksa seni kaybettiğime mi titreyen ellerim ile yüzünü avuçlarımın arasına almıştım anlımı anlına dayayıp usulca kendime çektim içimi titreten bu kadın beni terk mi etmişti tüm benliğim içten içe kendime isyan ederken şimdi onu geri istiyordum ya da onunla yok olmayı.
__ Onun hayata dönmesini istiyor musun?
__ Her şeyden çok söyle bunun için ne yapmalıyım?
__ Canından geçer misin onun için?
__ Canım o olmadan can mıdır o yoksa ben de ölüyüm. Aratın son sözleri ile Mitona elinde siyah bir hançer oluşturup Arata uzattı o halde bu hançeri kendine saplarsan o hayata dönecek bunu gerçekten istiyor musun?
__ Hayır bunu kabul edemezsin Arat seni seviyorum ölmeni istemiyorum.
__ O halde sen Aratın yerine yapar mısın bunu dedi İrise doğru yaklaşıp hançeri ona doğru uzatıp eline verdi hançeri eline alan İris bir hançere bir Arata baktı. Korkudan elleri titremeye başladı.
__ Ben Arat'ı seviyorum onun ölmesini istemiyorum.
__ O halde hadi yap Aratın yerine sen kendine sapla hançeri.
__ Hayır ben ben! bunu yapamam.
__ Sen daha sevdiğin için canını veremezken sevdiğini mi söylüyorsun kadın söylesene burada gerçek seven kim sen mi yoksa orada yatan o kadın mı? Bu sözlerden sonra İrisin ağzından tek bir cümle dahi çıkmamıştı öyle ya sevgi dilde değil yürekte olmalıydı yüreği olan sevmeliydi. Arat ayağa kalkıp Mitonaya doğru yürürken tam karşısına geçip gözlerinin içine bakarak hançeri istemişti Mitona elindeki hançeri Arata verdiğinde Arat bir dakika bile tereddüt etmeden hançeri havaya kaldırıp hızla kalbine sapladığı anda daha derisine girmeden ellerinin arasında toz zerrelerine dönüşüp ayaklarının altına serilmişti bunu gören Arat şaşkınlıkla Mitonaya bakmıştı ve Mitonanın ise o an yüzünde anlam veremediği bir tebessüm görmüştü.
__ İkinizde sevginiz ile sınavınızı geçtiniz kara büyüyü yüreğinizde ki gerçek sevgi ile yendiniz derken Mihrabın yanına yaklaşır; Böylesine güzel yüreği olan kadını sakın bırakma melez der parmaklarının aralarından hayat havuzuna akıttığı binlerce minik ışık zerreleri Mihrabın tüm bedenini sardıkça vücudunu yenilemeye başlar hayat ağacının rengi yavaş yavaş kırmızıya dönerken konuşmasına devam eder; Böylesi bir aşkı dünyaya indirildiğim de bende sizin gibi tattım ben bir Melek idim ama yüce Yaradan beni İnsanlara sınav için yolladığında onları anlamam için bana sizlerdeki gibi bir nefis verdi öfkeyi nefreti aşkı her şeyi ayrı ayrı gördüm tattım ve İnsanların sınavı bittiğinde kendi katıma çıktım benim görevim burada sona eriyor.
__ Sana minnet borçluyum Mitona bana sevdiğim kadını kurtarmam için vesile oldun yardım ettin.
__ Bana hiç bir şey borçlu değilsin Melez teşekkür etmek istiyorsan bu özel kadına çok iyi bak şimdi gitmeden önce yapacağım son bir şey var derken Aratın şakağına dokunup anılarını tek tek ona geri vermişti kendine gelen Arat zembereği kırılmış saat gibi anılarında oradan oraya savrulmaya başlamıştı eski haline döndüğünde ise yaşam havuzundaki sevdiği kadının yanı başına gitti ve onun kendisine gelmesini umutla beklerken sonunda beklediği olmuş Mihrabın o yeşil gözleri bir kez daha Arat için aralanmıştı.
__ Ben ben! bedenimden en son ayrılmıştım ölüyordum şimdi ise bedenimdeyim bu bu! nasıl mümkün olur derken sevdiğim adam ile göz göze gelmiştik seni bir daha göremeyeceğimi sanmıştım Arat bu bu! nasıl oldu? o hançeri kalbine sapladığını en son hatırlıyorum bunu nasıl yaparsın sen sen! iyimisin derken endişeyle olduğum yerden inip korkuyla Arata sarılmıştım.
__ Sakin ol ben iyim Mihrap yaptığım senin yaptığınla aynıydı benden elim kolum bağlı oturmamı beklemiyordun öyle değilmi derken onun yüzünü avuçlarım arasına almıştım; Üzgünüm Mihrap gerçekten çok üzgünüm seni hatırlamadağım için affet beni.
__ Sana kızgın değilim aramızda affedilecek bir şey yok ki Arat ben seni deli gibi seviyorum yine olsa yine aynısını yapardım derken Arata sarılmış alışık olduğum o muhteşem kokusunu yine ciğerlerime çekmiştim.
__ Bende seni seviyorum zümrüt gözlüm bir daha beni o karanlığa bırakma.
__ Bırakmam bırakamam ki Mitonaya dönüp baktığımda tebessüm ile bakıyordu bize; Teşekkür ederim bana dünyamı bağışladın Mitona iyi ki tanıdım seni.
__ Sana söylemiştim İnsan her şeyin bir sebebi vardır bana artık gitme vaktidir. Dedikten sonra dev gibi bir ışık huzmesine dönüşüp gök yüzüne doğru kayıp gözden kaybolup gitmişti hayatıma girişi kadar gidişi de hızlı olmuştu ona ne kadar teşekkür etsem azdı sevdiğime daha da sıkı sarıldım o an iki kişinin sesiyle başımı sevdiğimin göğsünden kaldırıp ardıma baktığımda Tuana ile Aysarı görmüştüm tüm içtenlikleri ile gülümsüyorlardı bana.
__ Hey! Bizde buradayız ama.
__ İki aşık birbirini bulunca bizi unuttu kardeşim ne yapsınlar kendilerinden başkasını görmüyor artık gözleri.
__ Mızmızlanmayın ona daha yeni kavuştum çocuklar. Derken İrisin ikimize doğru geldiğini görmüş pür dikkat ne diyeceğine odaklanmıştım ama yüzüne baktığımda bir mahcupluk ezilmişlik sezmiştim belli ki bu gün hayatının dersini almıştı.
__ Sen kazandın İnsan ben Arat'ı sevmiş olsam da senin kadar sevmedim bu gün gördüğüm buydu ve bana düşen aranızdan çekilmek size mutluluklar dilerim deyip gözden sessizce çekilip kaybolmuştu.
__ Evlilik şöleninizi hazırlamaya başlayalım biz o zaman yapışık aşıklar.
__ Hadi kıskanma abicim seni de görürüz zamanı geldiğinde.
__ Sen bana laf mı çarptın şimdi?
__ Bilmem hissettin mi ? Derken her ikisi de kahkahalarla yanımızdan ayrılmıştı bize de baş başa hasret gidermek kalmıştı. Sonunda beklediğimiz zaman gelip çatmıştı Arat ile bizim düğün şölenimiz başlamak üzere idi Tuana ile Aysar bu şölen için çok çaba sarf etmişti her şey o kadar güzeldi ki mutluluğumu hislerimi o an kelimelere cümlelere dökmem imkansız gibiydi gelin odasında tüm gün benim ile Tuana ilgilenmişti. Üzerimde gerçek incilerle işlenmiş bir gelinlik vardı üstü düz omuzlardan açık sırt dekolteli eteği prenses gelinliği gibi kabarıktı saçımın topuzu beyaz çiçeklerle süslenmişti. Duvağım yere kadar iniyordu gelin odasına Aysar ile Arat girdiğinde Aratın gözleri üzerimde gezinip yüzüme dönmüştü Aysar elinde tuttuğu çiçek ile yanıma gelip.
__ Gelinimizin çiçeği de geldi sanırım damat bey uzun bir süre gelinden gözlerini alamayacak şimdiden kaldı zaten çok güzel olmuşsun Mihrap.
__ Teşekkür ederim derken sanki ben Arat dan farklıydım bende bir an bile gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum çok yakışıklı olmuştu üzerinde siyah bir damatlık vardı ve ona çok yakışmıştı saçlarını arkaya doğru toplamış salmıştı bana ellerini uzattığında kendimi ona doğru yürürken bulmuştum ellerimiz buluştuğunda bana öyle tatlı gülümsemişti ki oracıkta kalbim durabilirdi.
__ Çok güzelsin ışığım ben seni hak etmek için ne yaptım acaba?
__ Ya ben ne yaptım da seni hak ettim?
__ Ahh! Kıskandım şimdi acaba bir gün beni de biri böyle sevecek mi?
__ Bacakları sağlam kalırsa sever kardeşim derken göz ucuyla da süzmüştü kardeşini bizse onların o komik hallerini izlemeye dalmıştık.
__ Aa! Böyle bir şey yapamazsın abi.
__ Kim demiş öyle bir yaparım ki.
__ Abiiii!
__ Şaka şaka! pörtletme gözlerini öyle çok çirkin oluyorsun.
__ Ne! Sen bana az önce çirkin mi dedin aşk olsun abi.
__ Şaka yapıyorum güzel kardeşim benim hadi şölene geç kalacağız.
"Aratın kolun da şölenimize doğru giderken hala rüyada gibiydim ikimizde çok mutluyduk ve ikimizde birbirimizi deli gibi seviyorduk şölen yerine vardığımızda geçtiğimiz yolun üzerinde periler ve cinlerin oluşturdukları ışık huzmelerinden oluşmuş kalp halkaların içinden geçiyorduk masalar ipek beyaz örtülerle örtülmüş yüksek beyaz sütunlar rengarenk çiçekler ve güllerle çevrelenmişti etrafta içecek ve yiyecek taşıyan küçük su perileri vardı şölenimiz güzel bir müzik eşliğinde başladığın da her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü Tuana ile Aysar yüzüklerimizi getirdiğinde birbirimizin parmağına yüzüklerimizi takarken birbirimizi bırakmayacağımıza yemin etmiştik nikahımız kıyıldığında artık sevdiğim adamın karısıydım ve biz evlenmiştik kim derdi ki bir gün Su Cinine aşık olup onun ile evleneceğimizi ama mucizeler hala varmış işte şölenin ardından herkes evine dağılmış Arat ile baş başa kalmıştık Arat bakışlarını sabit bir noktaya dikip odanın bir köşesine bakarken gülümseyince ona neden güldüğünü sormuştum.
__ Aklıma seninle bir anımız geldi parmağı ile odanın ortasını gösterdiği yere baktığım da sözlerine devam etti; O gün ıslanmıştım üzerimi değiştirirken çarşaf ile üzerime düştüğün o anı hatırladım dediğinde bende kendimi tutamamış gülmüştüm.
__ Hatırlıyorum o gün beni çok utandırmıştın dedim bana doğru dönüp baktığın da yine gülümsemiş ti.
__ Öyle mi peki benden neden utanmıştın küçük hanım derken adım adım bana yaklaşmaya başlayınca zorlukla yutkunmuştum yine birbiriyle gözlerimiz buluştuğunda bana özlemle baktığını fark etmiştim.
__ Biliyorsun işte derken kekelemiş adeta kurduğum cümleleri yutmuştum yutmak ne kelime o an nefes almayı bile unutmuştum Arat yanıma vardığında yüzümü avuçlarının arasına alıp anlını anlıma yaslamıştı bense onun o derin mavilerinde her zaman olduğu gibi kaybolup gitmiştim.
__ Nefes al güzelim benden bu kadar çok mu etkileniyorsun. Dediğinde birbirimize o kadar yakındık ki nefeslerimiz birbirimizin yüzüne çarpıyordu.
__ Sen bu kadar yakınımdayken bu mümkün mü?
__ Yakınında olduğum da benden bu kadar çok mu etkileniyorsun?
__ Senin aksine senden fazla etkilendiğim doğru Arat dedim titreyen sesim ile.
__ Benim senden bu denli etkilenmediğimi mi düşünüyorsun. Derken elimi tutup kalbinin üzerine getirdi en az onun kalbide benim ki gibi hızlı atıyordu onun da benim kadar zorlandığını fark ettiğim de şaşırmıştım oysa bunu bana hiç belli etmemişti.
__ Senin de kalbin çok hızlı atıyor tıpkı benim ki gibi ama bunu hiç belli etmiyorsun dediğimde Arat yanağıma yaklaşıp küçük bir öpücük kondurmuştu o an dizlerimin bağı çözülmüş de beni taşımaya gücü yetmiyor gibiydi Arat beni daha da sıkı sarıp kendine çektiğinde o da benim gibi kokumu içine çekiyordu.
__ Seni seviyorum Mihrap sen benim her şeyimsin.
__ Ben de seni seviyorum sende benim her şeyimsin Dünyamsın dediğim de dudaklarımız özlemle birbiriyle buluşmuştu o da en az benim kadar titriyordu bana her dokunuşunda dokunduğu yer alev alıyor tüm tabularımı bir bir yıkıyor gibiydi her dokunuşu ilmik ilmik kalbimin en derinliklerine işliyordu. Duvağımı çıkarırken saçlarımın üzerine küçük bir buse kondurup kokusunu içine çekerken ürkek bir çocuk gibi sokulmuştum onun göğsüne, gelinliğim ayaklarımın altına düşerken onun karşısında yarı çıplak kalan ben o an ki hissettiğim üryan duygularla yanaklarıma doğru bir kızıllık yayılmaya başlamıştı ikimizin de nefes alış verişi hızlanırken aldığımız nefesler sıklaşmış birbirine karışmıştı bana bakarken göz bebekleri daha bir büyümüş hareleri koyu bir sarıya bürünmüştü gerildiğimi fark eden Arat gözlerimin içine bakıp.__ Sakin ol kendini bana bırak ışığım.
__ Haklıydı bu utangaçlığımı ürkekliğimi artık bir kenara bırakmalıydım obenim sevdiğim adamdı ve en az bende onu onun kadar istiyordum titreyen ellerim ile onun ceketini çıkarıp ellerim beyaz gömleğinin düğmelerine giderken dudaklarımız tekrar birbiri ile buluşmuştu acemice onun düğmelerini çözmeye çalışırken ellerimiz buluşmuş ardından da düğmelerin bir bir kopuşuyla yere düşen sesleri geriye kalmıştı sırtım soğuk yatağın zeminiyle buluşurken ikimizde üst üste yatağın üzerine düşmüştük nefes nefeseydik o an arzuyla çıplak tenlerimiz buluştuğunda ikimizde çekingenliği bir kenara atmış sevdiğim adamın elleri ruhumun derinliklerine doğru keşfe çıkmıştı dudakları boynum ve göğsüm arasında gezinirken elleri vücudumun kıvrımlarını keşifteydi teninin sıcaklığı beni kavururken ellerim onun saçları ve sırtında geziniyordu ruhumu esir alan bu adam bedenimi de esir almış gibiydi tüm benliğim onun adını haykırırken kalbimde yeşerttiği tarifi olmayan duyguları yaşıyordum bana her dokunuşunda mideme binlerce kelebek hücum ediyor gibiydi gem vurduğum duygular bir bir şahlanıp ortaya çıkıyordu üryan duygular tüm çıplaklığı ile gün yüzüne çıkarken hiç bir kural tanımıyordu artık ve onun ateşinde kavrulup tüm benliğim ile bir bütün olmak istiyordu Aratın elleri haylaz bir çocuk gibi kalçalarıma indiğinde ikimizde arzuyla bir birimizi istiyorduk elleri baldırlarımda gezinirken ağırlığıyla üzerime geldiğinde kasıklarım da hissettiğim ağrıyla boğuk bir inilti yükselmişti ikimizden de hazın doruklarına çıkarken tutkuyla tekrar dudaklarımız birleşmiş o gece ruhumuz gibi bedenlerimiz de birbirine ait olmuştu onunla mutluydum o benim her şeyim olmuştu ve evliliğimizin üzerinden tam bir yıl sonra aşkımızın meyvesi olan bir oğlumuz dünyaya gelmişti adını ikimizin de isteği ile Alaz koyduk oğlum tıpkı babasına benziyordu onun gibi güzel bir gülümsemesi vardı ve onlar benim Mucizem olmuştular.

__SON__

Loading...
0%