Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm- Mahkum

@zmgulum

Yüksek bir siren sesi, bağıran kişiler, koşuşturan gardiyanlar, etrafa saçılan büyüler ve kırık bir ayna. İmkansız denilen bir olay. Peş peşe olan bu kötü talihsiz olaylar. Bunların hepsi olmadan önce yaşadığım hayatı kötü sanırdım ama bundan sonra daha da kötüleşecekti.

Yaşadığım Black malikanesinde her zaman ki gibi gözlerimi açtım. Soğuk, nemli, ıssız, sessiz ve kimsesiz bir evdi. Sanki sürekli ruhumu çekip kendi boşluğuna katıyormuş hissi vardı. Boşluk duygusuna esir olduğum bu evin boğuculuğu ve gericiliğinin dışına hiç çıkmadığım bi' on dört yıl geçirmiştim. Evim olan ama öyle hissetmediğim bir yerdi. Sabahın erken saatleriydi. Camdan eve doğru gelen heyet limuzinini gördüm. Halam, Aldreda Black dörtlü heyetin bir parçası aynı zamanda da cadı ve büyücülerin gittiği akademinin müdiresiydi. Ne şaşırtıcı heyette olan bir Black. Kim düşünürse düşünsün bir Black'in bu kadar önemli bir pozisyonda olması akıllara gelmeyecek bir şeydi. Black ailesinin soyu zenginlik ve lükse dayalı olsada, kara büyüye gölge yandaşlığına bağlıydı. Bu durum ortaya çıktıktan sonra saygınlıklarını kaybedip kötü anılmışlardı. Aldreda ve ben Black ailesi için şaşırtıcı bir istisnaydık. Kötü yola sapmayandık. Silvestlilerin hepsi böyle düşünüyor mu bilemeyiz. Neredeyse doğduğumdan beri bu evdeydim. Dışarısı ile bir bağlantım yoktu. Halam, beni burada hem büyütmüş hem de hapis etmişti. Bunun nedenini hiçbir zaman bana söylememişti ve bende hiçbir zaman öğrenememiştim. Siyah saçları, soluk beyaz teni, uzun boyu ve gri gözleriyle korkutucu olabiliyordu. Büyük bir telaş ile eve girdiler. Ne olduğunu anlayamadığım için gizlice odama çıktım. Eve gelen heyet üyeleri Aldredaya beni soruyorlardı. Yukarı çıkıp beni aşağıya çağırdı. Merak ve endişe içinde aşağı indim. Yeşil gözlü, hoş gülümsemeye sahip turuncu saçlı bir kadın “Jane, sonunda seninle tanıştığıma memnun oldum. Gel bu tarafa geç. Seninle konuşmamız gereken şeyler var.” dedi. Felicity Bloom olduğunu anlamamak zor değildi. Diğer bir tarafta ise ayakta duran orta boylu, kahverengi saçlı, yeşil gözlü, gözlüklü bir adam yani Arthur Quinn vardı. Şöminenin önündeki kanepede oturup küstah küstah bakan Sullivan White vardı. Siyah saçları ile bir White olduğu pek anlaşılmasa bile White soyuna ait idi. Heyetin en katı, sert ve korkulan üyesiydi. Bana endişe ile baktılar. Sanki bir şey söylemeye çekiniyorlardı. Arthur Quinn, ayna hapishanesinde bir güvenlik sorununun çıktığını söyledi. Bunun benimle ne ilgisi olduğunu düşündüm. Acaba gördüğüm rüya yüzünden miydi? Quinn, "Mattheo Black aynasından kaçtı ve nerede olduğunu bilmiyoruz. Gizleme büyüsü ile ortadan kayboldu.” dedi. Şöminenin önünde sessizlik oluşmuştu. Gölge yandaşı olup bunu öğrendiği için karısını aile malikanesinin penceresinden atması suçuyla ayna hapishanesine gönderilmişti. Yani benim babam. Ne kadar trajik bir hikaye, babası annesini öldürmüş tek başına ev hapisinde büyümüş bir kız. Felicity "Babanın senin yanına geleceğini düşünüyoruz. Bu yüzden sana geldik. Hem güvende olmanı sağlayıp, hemde onu yakalamamız gerek.” dedi. Kafam karışmış ve duygularım altüst olmuştu. Ne hissedeceğimi bilemiyordum. Heyetin gözü benim üstümdeydi. Bundan sonra büyük balığı yakalamaları için yem olacaktım. Sürekli beni takip edeceklerini, yanımda korumalarla gezeceğimi söylediler. Hayatım daha korkunç olacaktı. Bu fikre karşı çıkmaya çalıştım ama beni dinlemediler. Halam Aldreda bile düşüncemi umursamadı. Çünkü ben onun için bir yüktüm. Beni sevip umursamazdı. Onlara bunu istemediğimi umrumda olmadığını söylesem bile düşüncelerime önem vermiyorlardı. O an Sullivan White bir fikir sundu. “Bayan Black'i de memnun edecek bir fikrim var. Neden onu akademiye götürmüyoruz? Orada göz önünde ve güvende olur.” dedi. Aldreda hemen bu teklife karşı çıktı ve bunun mümkün olamayacağını söyledi. Felicity ve Arthur ise bu fikre sıcak bakmışlardı. Üçe bir oy ile akademiye başlamama karar verilmişti. Akademiye on iki yaşında başlayıp, on dokuz yaşında bitirirlerdi. Daha önce sonradan başlayan kimse olmamıştı. On altı yaşında akademiye giren ilk kişi ben olacaktım.

Loading...
0%