Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm - Cadı, Büyücülük, İksir ve Sihir Akademisi

@zmgulum

 

Cadı, Büyücülük, İksir ve Sihir Akademisi, gelmiş geçmiş en büyük büyücü Igor Orion tarafından 19 Nisan 1324 yılında Silvest diyarındaki tüm cadı ve büyücülerin eğitim görüp hayata hazırlanmaları için kurulmuştu. Akademiye giden yol büyülü ormandan geçiyordu. Etraftaki uzun ağaçlar, sürekli açan renkli renkli çiçekler, buranın büyüsünü hissetmemek elde değildi. Arabayla yol boyunca etrafı izledim. Sadece bizim arabamız yoktu. Bir sürü araba yolda sıraya girmiş okula doğru ilerliyordu. Sadece yoldan gelenlerde yoktu. Gökyüzüne baktığımda atlarla arabalarla uçarak gelenleri görüyordum. Sihirli bir yerdi Silvest. Yolun sonuna yaklaştıkça o görkemli kaleyi gördüm. Etrafı yeşil sarmaşıklarla çevrili, dört köşesi sihirli gölle kaplanmış bir cennetti. Akademiye beş yıl geç başlayacak olsamda en azından dönem başında gelmek beni rahatlatmıştı. Etrafta bir sürü cadı ve büyücüler vardı. Birbirleriyle sarılıyor, şakalaşıyor ve gülüşüyorlardı. Ne de olsa uzun zamandır birliktelerdi. Onların içinde yeni gelen, kimsesi olmayan, evden hiç çıkmamış bir kızdım. Arabadan indiğim zaman sessizlik oluşmuştu. Tüm gözler bana doğru çevrilmişti. Kafamı çevirdiğimde ise mavi gözlü, kısa turuncu saçlı, yüzünde çilleri olan ve gülümsediğinde ortaya çıkan gamzeleri ile tatlı bir kız yanıma geldi. Güzel ve tanıdık bir gülümseme ile “ Selam, akademiye hoş geldin. Ben Lila Bloom, Tanıştığımıza memnum oldum. Annemi tanırsın, Felicity Bloom. Senden bahsetti ve akademiye geç başladığın için rehberin olup sana buraları gezdirmemi istedi.” Gülümsemesinin nereden tanıdık geldiği belli olmuştu. Annesi gibi hoş ve sevecen bir tarafı vardı. İkimiz akademinin içine doğru geçerken gözler üstümüze çevrilmişti ve kendi aralarında fısıldaşmalarını duyuyordum. Siyah demir kapıdan içeri girdiğimizde ortada bulunan basamakları kırmızı kadife halılarla kaplı uzun merdivenlerin tırabzanları üstünde havada süzülen mumlar vardı. Giriş kısmının bütün duvarları büyük ve işlemeli çerçeveleri olan tablolar asılıydı. Büyük gruplar halinde yürüyen her öğrencinin sağ omzunun üstünde süzülen ders kitaplarını şaşkınlıkla izlerken Lila'nın kıkırtısını duydum. Çattığım kaşlarımla bakışlarımı ona çevirdiğimde "Pek alışık olmadığın bir görüntü değil mi? " Bu cümleye karşılık vereceğim bir cevabım olmadığı için başımı salladım. Lila, merdivenden yukarı çıkarken akademinin kuruluşunu ve geçmişini mutlulukla bana anlatıyordu. Yukarı çıktığımız zaman uzun koridorun sol tarafında sıra sıra dizilmiş siyah tahta kapılar vardı. Diğer tarafında ise akademiden mezun olmuş başarılı öğrencilerin fotoğrafları onların altında imzaları ile birlikte biyografisi yazıyordu. Koridorun sonunda büyük geniş çiçek desenli camdan bir kapı vardı. Lila, iksir salonu olduğunu söyleyip, içeri bakmamızı söyledi. İçeri girdiğimizde havada hafif mayhoş bir koku vardı. Sağ tarafımda iksirler için lazım olabilecek botanik bahçesinin yeşil sarmaşıklarla kaplanmış kapısı vardı. Sol tarafımda ise tüm duvarı boydan kaplayan rafın üzerinde renkli iksir şişeleri vardı. Salonda düz ilerleyince ard arda dizilen yuvarlak etrafı minderlerle çevrili ortasında siyah kazan olan tahtadan bir sehpa gördüm. Önünde büyük siyah dikdörtgen masanın üstünde kaynayan kazanın başında iksir yapan kıvırcık kumral saçlı yeşil gözlü birini gördüm. Kafasını kaldırıp keskin gözleriyle bize baktı. Lila, “Rory, Jane ile tanış, akademiye yeni başladı. Müdire Aldreda'nın yeğeni.” diyerek beni tanıttı. Elimi uzatarak "Selam, ben Jane." Rory, heyecan ile "Black, Jane Black. Ben Rory, Rory Rivera. " dedi. Diğerleri gibi değildi, farklı bir havası vardı. Onu daha iyi tanımak için sohbet etmeye karar verdim.

"Hangi iksir üstünde çalışıyorsun?"

"Bu sadece nasıl desem...Hazımsızlık iksiri. Köpeğim için."

"Köpekleri severim. Benimde 6 yaşındayken vardı.

"Bay Ruffles nerede? Onu tatilde özledim. "

"Nigel ile birlikte. Onu yürüyüşe çıkardı."

"Daphe burada olduğunu biliyor mu? "

"Daphe kim? "

"Akademinin iksir derslerine giren kişi. Burası ona ait. Onu tanısan çok seversin. Ve ayrıca ondan izin alarak buraya geldim. "

"Bu arada sana söylemeyi unuttum. Bizden geç başladığın için boş zamanlarında özel ders alacaksın. "

Bu durum pek hoşuma gitmemişti ama gerekliydi. Lila, iksir yapımında yardım için Rory'e teklifte bulundu. Bunu mutlulukla kabul etti. İkisinin birbirlerine karşı bir şeyler hissettiği belli oluyordu. Ne de olsa birbirlerini uzun zamandır tanıyorlardı. İkisi ile uzun süre sohbet ettikten sonra duyurular için ortak salona gidilmesi gerekiyordu. Birlikte iksir salonundan çıkıp ilerlerken önümde dalgalı kumral saçlı, uzun boylu, geniş omuzlu, yanağında ben olan, okyanus mavisi gözlerine sahip, adeta büyüleyen birini gördüm. Önümüzden gülümseyip yürüyerek gitti. Lila'ya onun kim olduğunu sordum. Cevap olarak "O mu? Aaron White, geleceğin en büyük büyücülerinden biri olacak. Amcası Sullivan, konseyde onunla tanımışsındır." dedi. Aklıma takılan bir şeyi sordum "O ve Amcası bir White ise neden beyaz saçlı değiller? Tüm Whitelar beyaz saçlı sanırdım." Rory, "Aaron ve Sullivan beyaz saçlı olmayıp White olan nadir kişiler." diye belirtti. Lila bir şey daha ekleyip söylemek istiyor fakat söylemekten çekiniyor gibiydi. Kapısı açılan ortak salonun sağ tarafında tavana kadar uzanan kitaplıkların önünde Orion takımyıldızının düzeninde dizilmiş yeşil koltuklar vardı. Koltukların arkasında kalan odanın orta kısmında meşe rengi bir kürsü ve çevresinde dizilmiş aynı renkte sandalyeler vardı. Öğrencilerin hepsi bir köşede grup olarak oturuyorlardı. Onu da gördüm. Aaron White'ı. Bir masada oturmuş, grupça arkadaşlarıyla eğleniyordu. Geçerken beni gördü ve gözlerimin içine bakıp gülümsedi. Göz göze gelmiştik, iki çift göz birbirlerine bakıyordu. Yanında ki beyaz saçlı, mavi gözlü, sivri suratlı biri koluna vurdu ve bana bakmayı bırakmıştı. Bende Lila'ya döndüm. Bana salonun en köşesini gösterdi. Rory ve birkaç öğrenci sehpanın etrafında dönmüş olan kırmızı bir koltukta oturuyorlardı. Lila "Sizlere Jane'i getirdim. Aldreda'nın yeğeni. Jane, Andromeda grubuyla tanış." dedi. Şaşkınlıkla "Andromeda? Takım yıldızı gibi mi?" dedim. Turuncu önleri kıvırcık saçlı, mavi gözlü, uzun boylu biri ayağı kalktı. " Kurucu İgor Orion'un soyadı da takımyıldızından geldiği için, her bir öğrenci topluluğu takımyıldızı ismi alır." dedi. Lila "Jane ağabeyim Tyler ile tanış." "Turuncu saç ve mavi göz, anlamam gerekirdi." dedim. Tyler gülümseyerek elini uzatıp " Tanıştığımıza memnun oldum." dedi. Bende aynı şekilde karşılık verdim. Lila, diğerlerini tanıttı. Sarı uzun saçlı, yeşil gözlü kız Chloe Zora idi. Yanındaki siyah saçlı , gri gözlü kız ise Hayley Baker'dı. Diğer tarafında ise iri yapılı, uzun boylu, kahverengi saçlı, yeşil gözlü Kirk Fisher vardı. Kirk'ün dibinde ise siyah tenli, siyah saçlı, gri gözlü Nigel Chapman vardı. Son olarak ise ortada oturan, siyah saçlı, yeşil gözlü, keskin bakışlı, Rory'nin ağabeyi Vernon Rivera vardı. Akadamide ki her bir grupta 9 kişi oluyordu. Seksen sekiz tane takımyıldızı ve o kadarda grup vardı. Kendi grubum ile oturup konuştuktan sonra kendimi uzun zaman sonra mutlu hissetmiştim. İlk defa arkadaşlarım oluyordu. Ailemin ve babamın kim olduğunu umursamayan arkadaşlar. Konuşurken siren sesi duydum. Herkes ayağa kalktı. Kürsünün arkasından gelen kısa boylu bir cüce "Herkes ayağı kalksın ve akademinin müdiresi Aldreda Black'i selamlayın." dedi. Öğrenciler korku ve saygı ile halamı karşıladılar. Duyuruya başladı "Sevgili öğrencilerim, bu seneki eğitimin başladığını sevgiyle duyururum." dedi. Bana doğru gülümseyerek küstah bir tavır ile "Bazı olmasını istemediğimiz şeyler yüzünden heyet ile kuralları daha da sıkılaştırmaya karar verdik. Yıl bitene kadar, kimse sınırların dışına çıkmayacak ve herkese yıl bitene kadar geçici mühür yapılacaktır. Böylece buraya gelen istenmeyen kişiler yakalanabilecektir. Odalarınıza geçerken sıra sıra mühürünüzü yaptırın ve erken yatın. Yarın dersler başlayacaktır. Hepinize başarılar ve iyi geceler dilerim." diyip geri çekildi. Mühür ve istenmeyen kişi konusunda çoğu kişi yargılayıcı bakışlarla bana doğru baktı. Sıraya girip mühürü yaptırdım. O an kafamı çevirdiğimde bana doğru gelen beyaz bir toz bulutu gördüm. Saçım, üstüm başım tozla kaplanmıştı. Yana baktığımda ise Aaron'ın yanında gördüğüm beyaz saçlı, mavi gözlü, sivri suratlı çocuk "Hey! Ölü kız, bunların hepsi sen ve baban yüzünden oluyor. Kendini bu yıla hazırlasan iyi olur." dedi. Gülerek gitti. Bana şaşkın ve şok olmuş gözler ile bakıyorlardı. Bu olay bu yılın benim için ne kadar zor geçeceğini gösteriyordu. Fakat onlar karşısında yıkılmayacak ve dimdik ayakta duracaktım.

 

 

Loading...
0%