Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10. Bölüm

@zozanli

Keyifli okumalar💞

Sabah gözlerimi açtığımda Nalan hanımı yanı başımda gördüm. Kafasını yatağa koyup elimden tutarak uyuyordu. Ne zamandan beri buradaydı?
Hiç fark etmemiştim. Elimi yavaşça çekip biraz doğruldum.
Uyurken biraz onu izlemeye başladım. Elim istemsizce saçlarına doğru giderken son anda elimi yumruk yapıp geri çektim.
Ne oluyordu bana böyle? Benim bu kadına yumuşamış olmam imkansızdı.
Onlara baktıkça kalbimdeki yaralar daha çok kanıyordu. Onlar benden hayatımı çalmışlardı. O da yetmezmiş gibi yuvam bildiğim, ailem bildiğim insanlardan koparmışlardı.
Yatağın diğer tarafına doğru geçip yataktan yavaşça kalktım. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra giyinme odasına geçtim. Dolaba baktım, ne giysem acaba diye düşünmeye başladım. Bugün düğün için alışverişe çıkacaktık. Onun için dışarısı için uygun giyinmek istiyordum.

"Ela" Nalan hanımın sesiyle bakışlarımı dolaptan çekip ona doğru döndüm.

"Burda uyuya kalmışım. Kalktığını duymadım."dedi.

"Neden yanıma geldiniz ki? Ben sizden uzak durmaya çalıştıkça siz gelip benim dibimde bitiyorsunuz. "dedim.

"Ben gece su içmeye kalkarken senin sesine geldim. Bağırıp sayıklıyordun. Seni sakinleştirmeye çalışırken yanında uyuya kalmışım."dedi. Bağırıp sayıklamak mı?

"Ne sayıklıyordum?"dedim kaşlarımı çatarak.

"Ne dediğini tam olarak anlayamadım." dedi ve yanıma doğru geldi. Anladım der gibi başımı salladım.
Ne sayıklamış olabilirdim ki?

"Bugün alışverişe çıkacakmışsınız."dediğinde tekrar kıyafetlere dönüp göz gezdirdim.

"Evet. Yoksa izin mi istemem gerekiyor sizden? Eğer ki benden öyle bir şey bekliyorsanız daha çok beklersiniz."dedim sırtım ona dönük bir şekilde.

"Hayır. Sadece bir şeye ihtiyacın varmı diye soracaktım. "

"Hiçbir şeye ihtiyacım yok. Olsa da sizden istemem zaten "dedim. Gözüm dolabın alt katındaki topuklu ayakkabılara takıldığında yavaşça eğilip elime aldım.

"Çok merak ettim Nalan hanım siz bunları alırken ne düşünerek aldınız."dedim. Topuklu ayakkabı pek giyen biri değildim. Özel günlerde giydiğim zamanlarda acısını misliyle çekiyordum.
Abimin düğününde ve Hilal'in nişanın da giymiştim. O günden sonra bir hafta boyunca ayağıma rahat bir şekilde basamamıştım.

"Sadece hoşuna gider diye düşünmüştük."dedi mahçup bir şekilde

"Bazı şeyler hoşuma gitse de yapamıyorum. Bunu sizin bilmeniz gerekirdi."dedim alaycı bir tavırla.
Ardından elimi çenemin altına koyarak düşünüyormuş gibi yapıp Nalan hanıma döndüm.

"Ama doğru ya, siz beni terk edip gittiğiniz için daha tanımıyorsunuz. Ne giyip ne giyemeyeceğimi bilmiyorsunuz. Ne sevdiğimi , neyden korktuğumu , neye alerjim olduğunu vesaire "dedim. Dolaptan mavi pantolon ve beyaz bluz çıkardım.

"Kızım ben senden hiç ayrılmak istemedim. Ama mecburdum. Çok özür dilerim kızım. Üzgünüm "dedi üzgün bir şekilde

"Çıkar mısınız? Giyineceğim. " elimdeki kıyafetleri kenara bıraktığımda Nalan hanım da çıkmıştı.
Üzerimdeki eşofmanları çıkartıp kenara koyduğum kıyafetleri giyindim.
Makyaj masasına oturtup saçlarımı ensemde toplayıp hafif bir şekilde salık bıraktım. Makyaj yapmaya üşendiğim için sadece dudak parlatıcı sürüp odadan çıktım. Bugün ayağım düne göre daha iyiydi. Ağrım az denecek kadar yoktu.
Salona indiğimde ortalıkta Sıla'dan başka kimse görünmüyordu. O da ortalığı temizlemeye çalışıyordu. Benim geldiğimi duymamıştı.

"Günaydın "dediğimde bana bakıp gülümsedi.

"Günaydın efendim"

"Yusuf çıktı mı? "

"Evet efendim erken çıktılar. "

"Tamam Sıla kolay gelsin sana"deyip bir şeyler atıştırmak için mutfağa yöneldim. Saat neredeyse öğleye doğru geliyordu ve artık iyice acıktığımı hissediyordum.
Mutfağa girdiğimde Meryem teyze yemek pişiriyordu. Zehra ve yanındaki kadın da masada oturmuş kahve içiyorlardı. Benim mutfağa girdiğimi gördüklerinde hemen ayağa kalktılar.
Bu kadını buraya geldiğimden beri hiç görmemiştim.
Meryem teyzeye doğru yürüyüp tam yanında durdum. Yemek yapmaya o kadar odaklanmıştı ki benim geldiğimi fark etmemişti bile
Biraz daha yaklaşıp yanağından öptüğümde bana gülümseyerek baktı. Meryem teyzeye kanım çok ısınıyordu. Onu annemin yerine koymuştum burda.

"Günaydın Meryem teyze"dedim içtenlikle gülümseyerek.

"Günaydın kızım. Ne zaman geldin buraya, hiç fark etmedim?"dediğinde tezgahtaki sigara böreğinden bir parça alıp ağzıma aldım.

"Yeni geldim. Yemeğe o kadar dalmışsın ki geldiğimi duymadın. Ne yapıyorsun bakalım?"dedim.

"Ne sevdiğini bilmiyorum ama sevebileceğin yemekleri tahmin ederek yaptım. İnşallah tutturmuşumdur."dedi gülerek.

"Ben yemek ayırımı yapmam Meryem teyze , sadece karabiber konulmuş yemekleri yiyemem. Karabibere alerjim var "dedim.

"Tamam kızım söylediğin iyi oldu. Bizde ona göre yemek yaparız. Sen şimdi masaya geç bir güzel karnını doyur."

"Ben bahçeye çıkacağım. Orda kahvaltı yapacağım."dedim.

"Tamam sen geç Zehra sana oraya kurar kahvaltıyı."dedi. Kafamı sallayıp onayladım. Balkon kapısına döndüğümde Zehra ve tanımadığım kadın hâlâ ayakta bekliyorlardı.

"Sen kimsin? Daha önce seni burda görmedim."dedim kadına bakarak.

"Fatma ben, evin çalışanlarındanım efendim."dedi.

"Fatma Metin beyin şoförü Adem'in eşi oluyor. Birkaç gün izinliydi. Yeni bu sabah döndü."dedi Meryem teyze.
Anladım deyip bahçeye çıktım.
Hava çok güzeldi bugün, hafiften esiyordu. Havayı derinden soluyup ciğerlerime çektim. Böyle havanın güzel olduğu günlerde evde olmak istediğim en son şeydi.
Masaya geçip oturduğumda biraz ileride ağacın gölgesinde yavru kediyle oynayan küçük bir kız gözüme takıldı. Değneğe tutunarak tekrar ayağa kalktım. Yavaş adımlarla küçük kıza doğru yürümeye başladım.
Siyah saçlı, beyaz tenli, oldukça sevimli bir kızdı. Biraz yavru kediyle oynamasını seyrettim. Minik elleriyle kediyi okşuyordu. Kedi halinden çok memnun gibiydi. Sürekli kafasını küçük kızın eline sürtüp duruyordu.
Şu an izlediğim görüntü çok güzel bir görüntüydü. İkisi de oldukları durumdan oldukça memnun görünüyorlardı.
Ayağımın üzerinde daha fazla durmamak için küçük kızın yanında ki puflar dan birine yavaşça oturdum.

"Merhaba küçük kız"dedim. Sırtı bana dönük olduğu için seslenmemle bana döndü. Önce bana sonra elimdeki değneğe ardından da ayağıma baktı. Ne zaman bir çocukla karsılaşsam aynı böyle tepkilerle karşılaşırdım. Bu alıştığım bir durumdu.

"Ne yapıyorsun bakalım?"dedim gülümseyip göz kırparak.

"Sen kimsin?"dedi. Yavru kediyi kucağına alıp bir kaç adım bana yaklaştı.

"Ben Ela, peki sen kimsin?" dedim aynı onun gibi konuşarak.

"Ben de Asya bu da pamuk"dedi elindeki yavru kediyi göstererek.

"Memnun oldum Asyacığım. "yanağına bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğimde ayağımdaki ateli işaret ederek konuşmaya başladı.

"Senin ayağına ne oldu? Neden onunla yürüyorsun?"diyerek yanıma bıraktığım değneği işaret etti.

"Küçük bir kaza geçirdim."diyerek gülümsemeye çalıştım. Bu zamana kadar böyle bilmiştim, varsın bu çocukta böyle bilsindi.

"Kaza mı, nasıl?"deyip küçücük burnunu buruşturdu.

"Boşver şimdi kazayı. Bende seninle ve dumanla oynayabilir miyim?"dedim masumca yüzüne bakarak. Kafasını sallayıp gülümseyerek kucağındaki kediyi bana uzattı.

"Bilmiyor musun? Benim de senin yaşlarında bir yeğenim var. Adı Ece, o da senin gibi çok güzel"dedim. Kediyi elinden alıp sevmeye başladım.

"Nerde? Burada mı?"diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.

"Hayır burda değil. Ama yarın buraya gelecek."

"Ela hanım kahvaltınız hazır."dedi Zehra yanımıza gelerek.

"Tamam gidebilirsin."dedim ona bakmadan. Ona olan sinirim daha geçmemişti. Onu gördükçe söyledikleri aklıma geliyordu.

"Asya ben kahvaltı yapmaya gidiyorum. Sen pamukla oynamaya devam et."dedim yanığından tekrar öpüp ayağa kalktım.

"Tamam Ela abla. "Deyip tekrar pamukla oynamaya başladı.
Masaya geçip kahvaltımı yaptıktan sonra Hilal'i arayıp ne zaman geleceklerini sorduğumda Selim ile tuttukları eve geçeceklerini söylemişti. Evle ilgili birkaç sorun olduğunu, onları halledip oradan bize katılacaklarını söylemişti.
Nereye gideceğimizi bilmediğim için defne'yi aramam gerekiyordu. Taksiyle vereceği adrese giderdim. Defne ablanın numarası bende olmadığı için Yusuf'u aradım. Bana telefon alırken kendi numarasını kaydetmişti. Hemen ilk çalışta açmıştı.

"Söyle canım "

"Ne yapıyorsun?"

"Yeni toplantıdan çıktım. Kahve içiyorum. Sen ne yapıyorsun?"

"Yeni kahvaltı yaptım bahçede oturmuşum. Neden çıkarken beni uyandırmadın ki? Çok geç uyandım."

"Annemle çok güzel uyuyordunuz. Uyandırmaya kıyamadım."dediğinde Nalan Hanım'ın sabah kalktığımda uyurken ki hali aklıma geldi. Çok masum görünüyordu öyle.

"Şey ben aslında defne'nin numarasını almak için aramıştım. Hilal ve Selim enişteyle beraber gidecektim ama işleri çıkmış beni alamıyorlar. Defneler nereye geçeceklerse ben de taksiyle oraya geçerdim."dedim.

"Neden taksiyle gideceksin ki? Şoför seni istediğin yere bırakır. Ya da dur ben Defne ablaya söyleyeyim yol üstü seni de alsın. Ben ve Asaf da sonradan katılırız size"dedi. Tamam deyip kapattıktan on dakika sonra Defne beni arayıp yarım saate kadar burada olacağını söylemişti.

"Sıla bana Orta şekerli bir kahve yapabilir misin?"dedim Sıla kahvaltı masasını toplamaya geldiğinde. Defne gelene kadar kahvemi içmiş olurdum

"Tabii Ela hanım hemen."deyip gitti. Biraz telefonla sosyal medyada oyalandıktan sonra Sıla elindeki kahveyi bana uzattı.

"Teşekkür ederim."deyip gülümsedim.

"Afiyet olsun efendim."
Kahvemi içip biraz uzandım. Nede olsa bugün yorulacaktım.
Yarın annemlerin geleceği için çok heyecanlıydım. Herkes burnumda tütüyordu.
Yarın çok güzel bir gün olacaktır. Önce annemler gelecek akşamında da Hilal'in kına gecesi yapılacak. Ertesi gün de düğün...
Bugün Ece için bir hediye almak istiyordum ve ben ne alacağımı çok iyi biliyordum. İkimizin de çok sevdiği isimli kolye , doğum günümde abime ikimiz için birer tane aldırmıştı. Kendi kolyesini kaybedince çok üzülmüştü. Üzülmesin diye ben de kolye mi saklayıp ona kaybettiğimi söylemiştim.

"Ela hanım Defne hanım geldiler. Sizi kapıda bekliyorlar."dediğinde Sıla daldığım düşüncelerden sıyrıldım.

"Tamam geliyorum. Ben kapıya çıkana kadar yukardan çantamı getir."dedim.

"Tabi efendim."
Yavaş yavaş kapıya doğru yürümeye başladım. Ben kapıya çıkana kadar Sıla çantamı getirmişti. Teşekkür edip arabaya bindim.

"Hoş geldin canım."dedi Defne ve arabayı çalıştırıp yola koyuldu.

"Hoş bulduk. Sana da zahmet verdim. Yusuf'a taksiyle gidebileceğimi söyledim ama kabul etmedi."

"Ne zahmeti canım , Yusuf iyi ki beni aramış. Ben de tek takılmayı sevmiyorum. Bahar ve Hilal gelene kadar sıkılırdım. "Dedi yüzüme bakıp gülümseyerek.

"Teşekkür ederim "dedim ben de aynı onun gibi gülümseyerek.

"Rica ederim canım benim, bu arada bana abla diyebilirsin "dediğinde kafamı sallayıp tekrar teşekkür ettim. Ardından aramızda kısa bir sessizlik oldu.

"Eee biraz kendinden bahsetsene , kuzenimi biraz tanıyayım. Mesela okuyor musun?"dedi sessizliği bozarak.

"Evet okuyorum. Tarih"

"Hangi şehir?"

"Açıktan okuyorum."

"Neden?"dedi bir an gözünü yoldan alıp bana bakarak.

"Kalabalık ortamları sevmiyorum diyelim. İnsanların sürekli bana bakmaları , ne sebepten dolayı bu durumda olduğumu sormaları pek hoşuma gitmiyor."dedim.

"Anladım canım. Sorularımla sıkmıyorum seni değil mi?"Dediğinde kafamı hayır anlamında salladım.

"İstersen yemek yiyelim onlar gelene kadar."dedi konuyu değiştirerek.

"Aç değilim. Sen gelmeden önce kahvaltı yapmıştım. Ama sen açsan sana eşlik edebilirim. Sen yemek yiyene kadar ben de soğuk bir şeyler içerim. " Dedim.
Şık bir restoranın önünde durduğunda değneğimi arka koltuktan alıp indim. Defne abla arabayı valeye teslim edip yanıma geldi.

"Yardımcı olayım istersen "dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Gerek yok abla teşekkür ederim."dedim gülümseyerek. Koluma girip yürümeye başladığında bana bakıp gülümsedi.
Masaya geçip oturduğumuz da Defne abla yemek ben de limonata siparişi verip beklemeye başladık. O arada Yusuf arayıp Asaf ile birlikte kısa bir süre sonra bize katılacaklarını söylemişti.

"Var mı hayatın da biri?"dedi Defne abla

"Yok abla ben böyle iyiyim."dedim.

"Peki dün gece konuştuğun kişi kimdi? Eğer seni üzecekse söyleme."dedi elini uzatarak elimi kavradı. Özgür benim için artık sıradan bir insan olmuştu. Hatta önemsiz biriydi artık.

"Bir arkadaştı sadece, haddinden fazla değer verdiğim bir arkadaş"dedim.

"Anladığım kadarıyla üzmüş seni"

"Abla bu konu hakkında konuşmasak"dedim. Elimi hafifçe sıkıp kafasını salladı.

"Mira nerde?"dedim konuyu değiştirerek. O sırada siparişlerimiz gelmişti.

"Mira annemin yanında şimdi. Anneme çok düşkündür. Akşama kadar gitmesem de annemden dolayı beni aramaz. Bizde çocukken öyleydik. Vaktimizin çoğunu anneannemle babaannemle geçirirdik."dedi gülerek. Tebessüm ederek kafamı salladım. Benim babaannem de anneannem de dedem de ben daha dünyaya gelmeden vefat etmişlerdi. Acaba gerçek babaannem ya da anneannem hâlâ hayatta mı diye merak ediyordum. Ama sormaya çekiniyordum.
Geriye yaslanıp tırnaklarımla uğraşmaya başladım.

"Hadi sor seni dinliyorum."dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım.

"Nee?"

"Sormak istediğin şeyi sor diyorum."dedi. İnanmaz gözlerle ona baktım. Benim bir şey sormak istediğimi nasıl anlamıştı ki?

"Abla sana bir şey sormak istediğimi nasıl anladın?"dediğimde bana gülümseyip suyundan bir yudum içti.

"Abinin de canı sıkıldığında ya da bir şey söylemek isteyipte söyleyemediğinde aynı senin gibi tırnaklarını yemeye başlar."dedi. Yusuf'u tanıdıkça bir çok benzer yönlerimiz olduğunu fark ediyordum.

"Şey babaannen hâlâ hayatta mı?"dedim. Sormak istediğim bir çok soru vardı aslında.

"Evet canım. Memlekette kalıyor. Antalya da , bir amcamız ve bir halamız daha var. Onlar da orda kalıyorlar. Ayda bir topluca babaannemi ziyaret ederiz. Bu ay daha gidemedik. Bu sefer birlikte gideriz. Belki de onlar gelirler."dedi.

"Beni biliyorlar mı?"dediğimde kafasını sallayıp beni onayladı.

"Babaannem seni görmek için buraya gelmeyi çok istiyor lakin sağlık sorunlarından dolayı yolculuk yapamıyor."dedi.

"Sağlık sorunları varsa ben giderim onun yanına "dedim. Sonuçta yaşlı olduğu için onun benim ayağıma değil de benim onun ayağına gitmem gerekiyordu.

"Çok yüce gönüllüsün."dedi tebessüm ederek.

"Kimmiş yüce gönüllü. Kimden bahsediyorsun abla "Dediğinde Asaf kafamı çevirip ona baktım. Karşımda ki sandalyeye Defne ablanın yanına geçip oturduğunda Yusuf da benim yanıma oturdu.

"Ela'dan bahsediyorum. Babaannem sağlık sorunlarından dolayı buraya gelemiyor ya , Ela da biz gidelim o zaman diyor."dedi. Yusuf kolunu omuzuma atarak kulağıma doğru fısıldadı.

"Ela seninle gurur duyuyorum. Yaşadığın onca şeye rağmen bu kadar düşünceli olduğun için" yüzüne bakıp elimi elinin üzerine koyarak tebessüm ettim.

"Artık düğünden sonra toplanıp gideriz."dedi Yusuf.

"Kaç gün kalıyorsunuz orda?"dedim.

"Normalde iki ya da en fazla üç gün kalıyoruz. Ama babaannem bu sefer bizi kolay kolay göndermez diye düşünüyorum."dedi Defne abla

"Neden?"dediğimde Asaf bana bakıp

"Senden dolayı. Seni görünce kolay kolay bırakmak istemez. Çünkü babaannem torunlarına çok düşkün. Özellikle bana"dedi gülerek. Dediğine Defne abla ve Yusuf gülümseyerek onayladılar.

"Beni tanıdıktan sonra eminim bu fikri değişecektir."dedim hafif tebessüm ederek. Defne abla ve Yusuf'un ağzından birlikte vayyy çıkınca onlara bakıp gülümsedim.

"Bugüne kadar kimse fikrini değiştiremedi. Bundan sonra da değişeceğini sanmıyorum. Babaannemin en gözde torunu benim."dedi. Babaannesinden emin olarak konuşuyordu.

"Babaannem hepimizi çok seviyor. Ama Asaf'a olan sevgisi bir başka "dedi Defne abla. Kafamı anladım der gibi salladım. Telefonum çalmaya başlayınca pardon deyip telefonu çantamdan çıkardım.
Hilal arıyordu.

"Efendim mavişim."dedim telefonu açarak.

"Roz evde misin? Seni almaya gelelim mi?"dedi.

"Hayır canım evde değilim. Defne abla ile geldim. Şu an restorandayız. Yusuf ve Asaf'ta burada bizimle "

"Tamam canım. Bahar da bizimle biz alışveriş merkezine geçiyoruz. Siz de oradan gelirsiniz."dedi. Tamam deyip telefonu kapattım.
Hesabı ödeyip çıkışa doğru yürüdük.

"Sen Defne ablanın arabasına geç. Ela da benimle gelsin."dedi Yusuf. Asaf Defne ablanın arabasına geçtiğinde Yusuf da koluma girdi.

"İyisin değil mi? Ağrın sızın yok."dedi. Kafamı hayır anlamında salladım.

"Alışverişte kendini yormayacaksın tamam mı? Bak fazla ayakta kaldığın zaman düğün falan dinlemem herkesi toplar götürürüm oradan ona göre"dedi.
Arabaya bindiğimizde kemerimi takıp ona döndüm.

"Bir tane evhamlı abiyle baş etmem oldukça zordu. Şimdi iki kişi oldunuz. Ben sizin de ne yapacağım nasıl baş edeceğim."dedim kaşlarımı yalandan çatarak.

"Hemen o kaşlarını çatma küçük hanım ben söyleyeceğimi söyledim. Uygulayıp uygulamamak sana kalmış. Haa abinler yarın burdalar. Beni dinlemeyip ayağına yüklenirsen seni yarın abine şikayet etmek zorunda kalırım."dedi gülümseyip göz kırparak.
Beni Mert abimle tehdit ediyordu. Üstelik bundan zevk almışa benziyordu.

"İstersen ben arabada bekleyeyim siz alışveriş yapana kadar."dedim somurtarak.

"Güzelim bak ben senin iyiliğini istediğim için fazla kendini yorma diyorum. Biliyorsun doktor birkaç gün ayağına fazla basmaman gerektiğini söyledi. Hemen asma şu güzel suratını."

"Ben iyiyim. Doktorun o gün söylediklerini hayatım boyunca bana her gün söylediler. Yok onu yapma bunu yapma. Hastaymışım gibi muamele görmekten sıkıldım anlıyor musun?"dedim. Camı indirip gelen havayı içime çektim.

"Ben özür dilerim. Fazla üzerine geldim galiba"dedi elini elimin üzerine koyarak.
Elini tutup hafif sıktım. Onu üzmek istememiştim. Üstelik bana bu kadar iyi davrandığı hâlde

"Ben seni kırmak istemedim. Biliyorum bana bir şey olacak diye endişelendiğin için böyle davranıyorsun. Ama ben iyiyim ağrım falan da yok. Ben kendime zaten dikkat ediyorum."dedim. Kafasını sallayıp elimi sıktı.
Kısa yolculuğun sonunda büyük bir alışveriş merkezinin önünde durmuştuk.
Defne ablada geldiğinde Yusuf'un koluna girip hep beraber içeriye girdik.
Ben yavaş yürüdüğüm için onlar da yavaş yürüyorlardı.
Hilal , Selim enişte ve Bahar da bize katıldıklarında önümüze çıkan ilk mağazaya girip elbise modellerine bakmaya başladık.
Mağazanın sahibi ve çalışanları oldukça ilgili idiler. Bizzat mağazanın sahibi bizimle ilgileniyordu.
Çok güzel abiyeler bulunuyordu. Etiketleri de dudak uçuklatan türdendi.
Hesabımda ki biriktirdiğim tüm para bir elbise almaya yetmezdi. Uygun fiyatlı olanlar da yoktu.
Hilal ve Defne abla yanıma gelip

"Beğendin mi bir şey."dediler. Kafamı iki yana salladım.
Ardından birkaç mağaza daha dolaşmış ve kendime uygun hiç bir şey bulamamıştım. Yorgun bir şekilde bir mağazaya daha girdik. Burda da bir şey bulamazsam eli boş dönecek olurdum. Defne abla ve Bahar birer abiye beğenip almışlardı. Hilal de kına gecesi ve düğün için bindallı ve gelinliğini dün almıştı.
Geriye sadece ben kalmıştım.

"Ela Allah aşkına ne alacaksan al. Bak yorulduk artık, Yusuf senin fazla ayakta kalmana müsade etmediği için yorgun değilsin. Üç saattir buradayız ve ayaktayız. Bari bize acı lütfen Alt tarafı bir kıyafet seçeceksin."dedi Asaf kendini acındırarak. Ama elbiselerin üzerinde ki etiketleri görünce geri bırakıyordum.
Ona baktığımda gerçekten de yorgun düşmüştü.
Haklıydı Yusuf benim ayakta fazla durmama izin vermiyordu. Mağazadan mağazaya geçtiğimizde yürüyordum. Oda çok uzun mesafede değildi.
Mağazaya girdiğimiz gibi beni hemen oturtup ürünleri ayağıma getirtiyordu. Buna rağmen yorulmuştum.
Başka bir mağazaya girdiğimizde gözüme hemen bir elbise takıldı. Omuzları düşük hafif göğüs ve sırt dekoltesi olan siyah düz ve sade bir elbiseydi. Etiketine baktığımda diğerlerine göre daha uygundu.

"Tamam bunu beğendim. Bu olsun."dediğimde herkesten bir ohhh sesi gelince onlara bakıp gülmeye başladım.
Yusuf kasaya geçeceği sırada onu durdurup

"Ben ödeyeceğim"dedim. Kafasını iki yana sallayıp Hilal'e seslendi.

"Hilal sizler Ela ile çıkın ben burayı halledip geleceğim."dedi. Hilal tamam deyip kafasını salladığında ona kaşlarımı çatarak baktım. Koluma girip beni mağazadan çıkarttı.
Mağazadan çıktığımızda acıkmaya başladığımı hissediyordum. Saate baktığımda 17:30 geçiyordu. Şimdi yemek yemeye gitseydik akşam yemeğini yiyemezdim. Gece geç saatlerde de acıkırdım.
Bir kaç dakika sonra Yusuf da çıktığında hep birlikte bir kafede oturmaya karar vermiştik. Kafeterya ya doğru yürüdüğümüz de aklıma gelen şeyle Yusuf'a yaklaşıp

"Burda takıcı falan var mı?"dedim. Ece'nin gönlünü almam lazımdı. Yarın geleceği için bugün almam lazımdı.

"Var da niye?" Dedi.

"Hediye alacağım. Ece buraya geldiğim için bana birazcık kırılmış. Onun gönlünü almak için"

"Ece kim?"dediğinde

"Yeğenim. Abimin kızı"dedim. Kafasını sallayıp Defne ablalara döndü.

"Siz kafeterya ya geçin bizim Ela ile küçük bir işimiz var halledip hemen döneriz."dedi. Herkes kafasını sallayıp kafeterya ya doğru geçtiler.

"Bu sefer de ödemeyi ben yapacağım diyeceksen hiç gitmeyelim"dedim daha takıcıya girmeden.

"Tamam bu seferlik de sen öde. Ama bak sadece bu seferlik dedim."dedi. Ona gözlerimi devirerek baktığımda gülümseyip kolunu omuzuma attı.

"Yeğenin Ece küçük mü?"dedi.

"Evet daha beş yaşında"dedim.

"Mira'nın yaşında"Dedi. Anladım dercesine kafamı salladım. Bir kuyumcunun önünde durduğumuzda

"Ben takıcıya gidelim demiştim."dedim

"Bunlar da takı değil mi?"dedi. Sinirle yüzüne baktığımda gülümsedi. Kolumdan tuttuğu gibi beni kuyumcu dükkanına yavaşça çekiştirdi.
Kolye modelini beğendikten sonra isimlerimizi verdim. İsimli kolye yaptırmak istemiştim.
Ne kadar tuttuğunu sorduğumda ise fiyatı duyduğum gibi çok şaşırmıştım.
Adam bana o kadar az bir fiyat söylemişti ki inanmıyordum.

"Beyefendi fiyatın bu kadar olduğuna emin misiniz?"dedim hâlâ inanmıyordum.

"Bir çok ürünümüz kampanyada efendim, sizin seçtiğiniz ürün de kampanya dahilinde"dediğinde anladım deyip ödemeyi yaptım.

"Ne zaman hazır olur?"dedim.

"Bir kaç saatte hazır olur."

"Tamam o zaman, almak için birini gönderirim."dedi Yusuf.
Kafeterya ya geçtiğimizde bir şeyler içip dinlendikten sonra kalkmıştık.
Dışarıda arabaları beklerken Yusuf beni girişte ki banka oturtmuştu. Ne kadar sinirlenip trip atsam da beni dinlemeyip dediğini yaptırıyordu. Ben de yorulduğum için artık hiçbir şey demeyip istediğini yapıyordum.

"Sizi eve bıraktıktan sonra kalan son işleri halledip Asaf lara geçerim."dedi Selim enişte Hilal ve Bahar'a

"Neden Asaf lara geçiyorsun. Evde kalmıyor musun? " Dedim.

"Hayır. Hilal geldiğinden beri annem abimi Asaf abilere postaladı."dedi Bahar gülerek.
Hepimiz Bahar'ın dediğine gülerken Selim enişte somurtup gelen arabasına bindi. Defne abla ve Asaf da arabalarına bindikleri zaman ben de değneğe tutunarak ayağa kalkıp Yusuf'un arabasına doğru yürüdüm.
Yusuf da arabanın kapısını açıp binmeme yardımcı olduktan sonra şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
Artık iyice acıktığımı hissediyordum. Yusuf araba sürmeye devam ederken ona döndüm. Eğer şimdi bir şey atıştırmasam elim ayağım titreyecekti.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?"dedim. Yoldan bir an gözünü alıp bana baktı.

"Tabii ki "

"Bana marketten bir bisküvi alabilir misin? Çok acıktım. "Dedim gülümseyerek.

"Yemeğe gidelim istersen "dediğinde kafamı iki yana salladım. Çok yorgundum. Yemek yiyip uzanmak istiyordum.

"Yorgunum eve geçip dinlenmek istiyorum. Bisküvi alsan yeterli."dediğimde kafasını sallayıp arabayı kenara çekti.

"Hemen geliyorum."dedikten sonra markete doğru gitti.
On dakika sonra elinde dolu bir poşetle arabaya binip poşeti kucağıma bıraktı.

"Bir tane al demiştim ama "dedim kucağımda ki poşete bakarak.

"Nasıl sevdiğini bilmediğim için her çeşidinden getirdim."dedi. Arabayı çalıştırıp tekrar yola koyuldu.
Bir tane bisküvi açıp yemeye başladım. Açlığım birazcık olsun gitmişti. Yusuf'a uzattığımda elimden alıp yemeye başladı o da
Kapıya vardığımızda kucağındaki poşeti elime alıp arabadan indim. Yusuf da bagajdaki poşetleri alıp peşimden geldi.
Zile bastıktan birkaç saniye sonra Zehra kapıyı açtı.

"Hoş geldiniz efendim"dedi. Kafamı sallayıp elimdeki bisküvi poşetini ona uzattım.

"Bunları Asya'ya götür. Yusuf'un elindeki poşetleri de odama çıkart"dedim.

"Peki efendim."
Salona doğru gittiğimde Yusuf da yukarıya çıkıyordu. Herhalde üzerini değiştirip gelecekti.
Ben yukarı çıkmaya üşendiğim için direkt salona geçtim.
Nalan hanım ve Metin bey oturmuş televizyon izliyorlardı.
En köşeye geçip L koltuğa oturup ayaklarımı uzattım.
Yemek yiyip odama geçecektim. Dinlenmem gerekiyordu. Yarın çok yorucu ve de çok güzel bir gün olacaktı.
Aklıma gelen şeyle içimde bir huzursuzluk oluştu. Yarın annemler geldiklerinde burda benimle kalmak isteyecekler miydi? Nalan hanımlar yüzünden kalmak istemeye bilirlerdi.
Ya da Nalan hanımlar annemlerin burda kalmalarını isteyecekler miydi?
Eğer ki öyle bir şey olsa bende burda kalmazdım. Nereye giderdim bilmiyorum ama burda kalmazdım.
Benim bu konuyu bugün annemlerle de Nalan hanımlarla da konuşmam gerekiyordu.

"Ela bir sorun mu var? Yüzün birden düştü."dedi Nalan hanım yanıma gelerek.

"Hayır sadece biraz yoruldum."dedim. Sonradan ben niye açıklama gereği duydum ki diye düşündüm. Nalan hanıma döndüm.

"Aslında sizinle konuşmam gereken bir konu var "dedim. Metin bey de yanıma geldiğinde ikisine dönüp konuştum.

"Yarın annemler gelecekler ve ben dönene kadar burada benimle kalmalarını istiyorum."dedim.

"Eğer onlar da kabul ederse tabii ki bizde onları ağırlamayı çok istiyoruz. Hem onlara çok şey borçluyuz. Seni çok güzel yetiştirmişler. "Dedi Metin bey.
Sizin yapamadığınızı onlar yaptılar demek istesem de kendimi tuttum. Yorgundum ve tartışmaya hiç gücüm yoktu.

"Nalan hanım yemeği bahçeye mi kuralım yoksa buraya mı"dedi Meryem teyze salona girerek.
Nalan hanım bana baktığında omuz silkip

"Benim için fark etmez."dedim. Nalan hanım Meryem teyzeye dönerek

"Buraya kurun dışarısı birazdan soğur"dedi. Meryem teyze kafasını sallayıp gittiğinde bende değneğimi elime alıp ayağa kalktım.

"Teşekkür ederim. Sofra kurulana kadar ben annemle konuşacağım."dedim. Nalan hanım da Metin bey de bana şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Benden böyle bir davranış beklemiyorlardı haliyle.
Bende kendimden beklemiyordum.

Loading...
0%