Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Bölüm

@zozanli

Keyifli okumalar💞

Nalan hanımlarla konuştuktan sonra annemi aramak için bahçeye çıkmıştım. Annemle de konuştuğumda onu ikna edebilmiştim sonunda. İlk başta kabul etmek istemese de sonradan nasıl bir yerde yaşayacağımı merak ettiği için kabul etmişti.

"Ela hadi yemeğe geçelim. Sen zaten açtın"dedi Yusuf yanıma gelerek. Tamam deyip koluna girdim.

"Annemle konuşuyordum. Yarın buraya geliyorlar ya düğün için, burda bizimle kalmalarını istedim dönene kadar"dedim.

"Çok iyi yapmışsın. Onlarla zaman geçirmeyi onları tanımayı çok istiyorum zaten"dediğinde yüzüne bakıp gülümsedim.
Salona geçtiğimizde masaya oturup Zehra ve Sıla'nın servis yapmasını bekledik.
Yemeğe oturduğumuzdan beri kimseden tek kelime dahi çıkmamıştı. Ortada çatal kaşık sesleri dışında bir ses yoktu.
Ben de kafamı hiç kaldırmayıp yemek yemeye odaklanmıştım. Karnımı doyurduktan sonra masadan destek alıp ayağa kalktım.

"Size afiyet olsun. Ben odama çıkıyorum."diyerek değneğe uzandım.

"Doydun mu?"dedi Yusuf bana bakarak. Kafamı aşağı yukarı sallayarak doyduğumu belirttim.

"Yemekten sonra birlikte kahve içeriz diye düşünmüştüm."dedi.

"Yorgunum duş alıp biraz uzanmak istiyorum. Belki daha sonra yaparız"dediğimde kafasını sallayıp

"Aynen canım. Günler çuvala girmedi ya, Sen zaten artık buradasın. İstediğimiz zaman içeriz kahvemizi"deyip gülümsedi.
Salondan çıkıp asansöre doğru yöneldim. Kendimi yorgun hissediyordum. Merdiven çıkacak gücü şu an kendimde bulamıyorum.
Asansörden inip odama girdiğimde telefonumu yatağın üzerine atıp direkt banyo girdim. Önce güzel bir duş alıp üzerimdeki yorgunluğu atmak istiyordum. Üzerimi çıkartıp duşakabine girdiğimde suyu çok sıcak olmayacak şekilde ayarlayıp suyun altına girdim.
Saatlerce böyle suyun altında kalabilirdim. Su bedenime değdikçe bedenim gevşeyip rahatlıyordu. Suyun altında ne kadar kaldım hiç bilmiyordum. Şu an kendimi aşırı rahatlamış hissediyordum.
Bornoz giyip değneği elime alarak banyodan çıktım. Yatağa doğru yürüyüp telefonumu elime aldığımda Efe'nin birkaç kez aramış olduğunu gördüm.
Giyinme odasına geçip üzerime rahat bir şeyler giyindikten sonra telefonumu alıp yatağa girdim. Efe'nin numarasını girip arama tuşuna bastıktan sonra sırtımı yatak başlığına dayayıp ayaklarımı uzattım. Üçüncü çalışta telefonu açmıştı.

"Ela"deyip durdu. Sesi bir garip geliyordu.

"İyi misin? Sesin kötü geliyor."dedim. Efe daha hiçbir şey bilmiyordu. Kimse ona bir şey söylememişti. Geçen Hilal ile konuştuğunda da Hilal onun daha hiçbir şeyi öğrenmediğini söylemişti.

"Ela bana bu öğrendiklerimin yalan olduğunu söyle lütfen."dedi kısa bir sessizlikten sonra.

"Neyden bahsediyorsun sen."dediğimde

"Neyden bahsettiğimi ikimiz de çok iyi biliyoruz. Ela Sen nasıl böyle bir şey yaparsın.Seni terk edip giden aileye nasıl geri dönersin."dedi bağırarak.

"Öyle olması gerekiyordu. Ben kendim gitmesem babam gönderirdi. Sen de ben de babamı çok iyi tanıyoruz. Aklına koyduğu şeyi yapardı. Ben sadece onun işini kolaylaştırdım."dedim sakin bir sesle

"Ela sen sadece kendini kandırıyorsun. Sen o aileyi bize tercih ettin. Neden? Zengin oldukları için mi?"Dediğinde kalbim kırılmıştı. Efe'nin gerçekten benim hakkımda düşündüğü bu muydu?
Benim bu lafı Efe'den duymuş olmam kalbimdeki acıyı bin kat daha artırıyordu. O benim öbür yarımdı oysa ,
O acı çektiğinde Ben de hissediyordum. Her ne kadar gerçekte ikiz kardeşim olmasa da.

"Öyle mi düşünüyorsun? Beni birazcık tanımış olsaydın bana bu soruyu sormazdın Efe"dedim

"Ne düşünmemi bekliyorsun Ela , annem sana iyi annelik mi etmedi? Biz sana iyi kardeşlik mi etmedik ha? Söylesene Ela."dediğinde sustum. Eğer konuşsaydım hem o beni kırar hem de ben onu kırardım.

"Neden sustun? Sen de biliyorsun benim haklı olduğumu. Senin bizi bir kalemde silip atabileceğini hiç düşünmemiştim. Benim tanıdığım , kardeşim olan Ela bu değildi. Ama doğru ya sen bizim kardeşimiz değildin. Sen seni terk eden aileye dönerek bizim kardeşimiz olmadığını gösterdin. Benim senin gibi bir kardeşim yok artık."dedi. Efe deli dolu bir insandı. Sinirli olduğu zamanlar da ağzına geleni söyler ama anında pişman olurdu. Ama bilmiyordu ki bu söyledikleri ile kalbimi paramparça edip bende derin izler bıraktığını

"Efe sonradan pişman olacağın sözler söylüyorsun."dedim gözümdeki biriken yaşları silerek. Bir süre karşıdan ses gelmeyince konuşmaya devam ettim.

"Bana o sözleri söylerken ne hissettim biliyor musun? Gurursuzmuşum gibi hissettim. Kendimden nefret ettim. Kim ister ki terk edilmeyi. Üstelik bu kahrolası hastalık yüzünden. Düşünsene Efe çok sevdiğin bir ailede büyümüşsün ve belli bir zaman sonra karşına tanımadığın birileri çıkıp sana gerçek ailen olduğunu söylüyor. Sen onları istemediğini,bu zamana kadar yanında olmadıklarını bundan sonra da onları istemediğini söylediğinde, canından çok sevdiğin, koşulsuz güvendiğin baban "bu güne kadar ben sana baktım . Artık gerçek ailene dön" dediğinde Ne yapardın? Belki de sen benim yaptığımı yapmazdın. Ben paragöz biriyim ya, zenginliği ailesine tercih eden işe yaramazın biriyim ya ben yaparım değil mi?"Dedim. Efe'nin karşıdan derin bir nefes aldığını duydum.

"Ela Ben sana öyle demek istemedim. Özür dilerim. Ben gerçekleri öğrenince ve senin o aileye döndüğünü duyunca kendime hakim olamadım. Birden çıktı ağzımdan o kelimeler."dedi hemen söylediklerinden pişman olarak.

"Ama öyle düşündün Efe , o sözleri başkasından değil de senden duymak kalbimi daha çok acıttı. Biliyor musun Efe? Bu olanları öğrendiğimde beni doğuran kadına yani gerçek anneme içten içe teşekkür ettim. Beni terk edip gittiği için. Peki neden biliyor musun? Annemi , babamı, abimi, ablamı ve seni tanımama ve sizinle büyüdüğüme sebep oldukları için o aileye minnet duydum. Sen gelmiş bana diyorsun ki? Benim senin gibi bir kardeşim yok. Peki Efe öyle olsun. Madem ki senin Ela diye bir kardeşin yok. Benim de sana diyecek başka bir şeyim yok."dedim. Efe'ye kızmamıştım. Ama çok kırılmıştım.

"Ela özür dilerim. Biliyorsun benim seni ne kadar sevdiğimi, kim ne derse desin Sen benim diğer yarımsın. O sözler sinirle ağzımdan çıkan sözlerdi. Sadece Seni kaybetmekten korktum."dedi. Ben de onları kaybetmekten korkuyordum. Ama nerde olursam olayım onlardan asla vazgeçmeyecektim. Ne kadar uzakta olursam olayım...

"Daha fazla konuşmak istemiyorum. Birbirimizi yeterince kırdığımızı düşünüyorum. Sonra konuşalım Efe yoksa birbirimizi daha çok kıracağız"dedim birbirimizi daha fazla kırmamak adına

"Tamam Ela seni zorlamayacağım ama benimle arana mesafe koyma lütfen. Biliyorsun buna ikimiz de dayanamayız."deyip telefonu kapattı. O an yüzümde acı bir gülümseme oluştu. Ben Efe ile arama mesafe koyamazdım. Her ne kadar kırgın ve kızgın olsam da
Telefonu komodinin üzerine bıraktığım sırada kapı çaldı. Gel dememle Sıla elinde bir bardakla içeriye girdi.

"Efendim meyve suyumuzu getirdim."deyip bardağı bana uzattı.

"Teşekkür ederim de Sen benim geceleri meyve suyu içtiğimi nereden biliyorsun?"dedim. Meyve suyunu alıp birkaç yudum içmeye başladım.

"Yusuf bey yatmadan evvel size her akşam getirmemi söylemişti."Anladım der gibi kafamı salladığımda Sıla da çıkmıştı. Meyve suyunun kalanını bir dikişte içip yatağa uzandım.
Gözlerimi kapattığımda Efe'nin söylediği sözler kafamda dönüp dolanıyordu.
Sabaha karşı gözlerim ağırlaşıp uykuya daldım.
Gözlerimi açtığımda güneşin gözüme çarpmasıyla tekrardan geri kapatmak zorunda kaldım. Yatakta biraz oyalandıktan sonra doğrulup ayaklarımı yataktan yavaşça sarkıttım.
Saate baktığımda 06:52 idi ve başım feci halde ağrıyordu. Dün gece pek uyku uyuyamamıştım ve haliyle yorgundum.
Oysa bugün çok güzel bir gün olacağını ummuştum. Bugün annemi ailemi görecektim. Acaba onlarda benim hakkımda Efe'nin düşündüğün gibi mi düşünüyorlardı diye düşünmeye başladım. Bu düşünce bile beni mahvediyordu. Kafamı hızlıca iki yana sallayıp değneğime uzandım. Daha hazırlanıp annemleri havaalanında karşılamaya gidecektik ben, Yusuf, Hilal ve Selim ile birlikte.
Banyoya girip rutin işlerimi hallettikten sonra giyinme odasına geçtim. Beyaz eşofmanları mı giyinip telefonumu da aldıktan sonra odadan çıkıp merdivenlere yöneldim.
Salona girdiğimde kimse ortalıkta görünmüyordu. Daha kimse uyanmamıştı. Mutfağa geçtiğimde Sıla ve Zehra kahvaltılıkları hazırlıyorlardı. Meryem teyze ve Fatma abla da masada oturmuş sarma sarıyorlardı.

"Günaydın"dedim kapı eşiğinde.

"Günaydın kızım. Gel otur."dedi Meryem teyze bana gülümseyerek. Meryem teyzenin karşısındaki sandalyeyi çekip oturduğumda

"İyi görünmüyorsun kızım bir sorun mu var?"dedi.

"İyiyim. Sadece dün gece pek uyuyamadım. Ondan biraz başım ağrıyor."

"Size bitki çayı yapmamı ister misiniz?"dediğinde Fatma abla kafamı iki yanında salladım.

"Teşekkür ederim Fatma abla , başımın ağrısı geçmezse söylerim sana yaparsın."dedim. Ona abla dediğimi duyduğunda şaşkınca yüzüme baktı. Yaşça benden bayağı büyük olduğu için ona abla demek istiyordum.

"Abla Sen de bana artık Ela de lütfen"dedim gülümseyerek. Fatma abla da kafasını sallayıp gülümsediğinde ayağa kalktım.

"Ben biraz hava alsam iyi olur aslında."balkon kapısı açık olduğu için direkt bahçeye çıktım. Ayakkabılarımı çıkarıp çimlerin üzerinde yalın ayak dolaşmaya başladım yavaş yavaş, bu beni aşırı derecede rahatlatıyordu. Ama Efe'nin dün geceki sözleri aklımdan bir türlü çıkamıyordu. Düşündükçe içimdeki kabuk bağlayan yere tekrar kanıyordu. Derin bir nefes alıp gelen soğuk havayı içime çektim.
Artık sonbahara girdiğimiz için hava yavaş yavaş soğumaya başlıyordu.
Üzerimde ince bir bluz olduğu için üşümeye başlamıştım. Ama içeri girmek de istemiyordum. Biraz da çimlerin üzerine uzanıp gökyüzünü izlemeye başladım. Ardından gözlerimi kapatıp kuşların cıvıltısını dinlemeye başladım.

"Biraz daha orada uzanmaya devam edersen hasta olacaksın."duyduğum sesle gözlerimi açtım. Yusuf başımda dikilmiş bana ters ters bakıyordu.

"Ben böyle iyiyim. Rahat bırak beni"dedim tekrar gözlerimi kapatarak. Yanıma oturup elimi tuttuğunda elimi hızla geri çektim. Benden böyle bir tepki beklemediği için tekrar elimi tuttu.

"Yalnız kalmak istiyorum."dedim elimi geri çekerken.

"Ela sen iyi misin?"

"İyiyim veya değilim. Bu benim sorunum. Şimdi gider misin başımdan"dediğimde Yusuf'un yüzü birden düşmüştü. Hiçbir şey demeyip yanımdan kalktı. Bir kaç adım uzağıma gittiğinde.

"Yusuf "dedim üzgün bir şekilde
Efe'ye olan sinirimi neden yusuf'tan çıkarıyordum ki?
Seslenmemle durdu ama bana doğru dönmedi.
Doğrulup değneğimden destek alarak ayağa kalktım ve tam karşısına geçip durdum.

"Özür dilerim. Ben sana öyle davranmak istememiştim. Ama bugün kendimi pek iyi hissetmiyorum."diyerek ona sarıldım.
Sarılmama hemen karşılık verip kollarıyla sardı beni.

"Ne oldu? Dün iyiydin. Ailen gelecek diye çok heyecanlıydın."dedi beni kendinden ayırıp gözlerimin içine baktı.

"Dün gece Efe ile biraz tartıştık. Beni ailemi satmakla suçladı."dedim. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya doğru süzüldüğünde, Yusuf gözyaşlarımı silip alnımdan öptü.

"Şu ikizin olduğunu sandığın çocuk mu?"dediğinde kafama salladım.

"Merak etme güzelim her şey düzelecek. O da sinirden söylemiştir. Eminim pişman olacaktır. Seni kırdığı için"

"Oldu zaten ama söylediği sözler aklımdan bir türlü çıkmıyor."dedim.

"Geçecek güzel kardeşim Sana söz veriyorum. Şimdi kahvaltı yapmaya gideceğiz. Bir güzel kahvaltı yaptıktan sonra ben şirkete gideceğim. Ufak tefek işlerim var orada onları halledip hemen döneceğim. Ben dönene kadar sen de odana çıkıp uyuyacaksın. Çok halsiz görünüyorsun şu an ,ben gelene kadar biraz uyuyup toparlan. Ondan sonra havaalanına geçeriz. "Dedi bana sarılarak.
Kahvaltı yaptıktan sonra Yusuf ve Metin bey şirkete gitmişlerdi. Ben de odama çıkıp uyumaya çalıştım. Belli bir süre sonra uykuya dalmıştım.
Birinin beni dürtmesiyle uykudan uyanıp gözlerimi açtım. Hilal yatağın kenarında oturmuş beni uyandırmaya çalışıyordu.

"Roz hadi kalk havaalanına geç kalıyoruz.Daha Zühre teyzeleri alacağız. Akşama hazırlanacağız. Eğer şimdi kalkmaz isen hiç bir şeyi yetiştiremeyeceğiz. Selim ve Yusuf da aşağıda bizi bekliyor."dedi. Öyle hızlı konuşuyordu ki elimi alnıma götürüp ovmaya başladım. Baş ağrım sabaha nazaran daha azdı.

"Saat kaç ki?"dedim.

"12:50"dediğinde hızlıca yatakta doğruldum. Ne çok uyumustum öyle

"Ne zaman geldiniz?"

"Yeni geldik."dedi. Yataktan kalkıp değneğime uzandım

"Giyineyim hemen çıkarız."dedim. Giyinme odasına geçip mavi kumaş pantolon ve beyaz bir tişört çıkarıp giyindim. Yanıma ne olur ne olmaz diye ince bir hırka da aldım.

"Hadi çıkalım"dedim. Hilal koluma girdiğinde beraber aşağı indik.
Yusuf, Selim ve Asaf salonda oturmuş bizi bekliyorlardı.

"Asaf'ın geldiğini neden söylemedin?"dedim Hilal'in kulağına fısıldayarak. Biran bana bakıp göz kırptı. Hayırdır dercesine
Omuz silkip önüme döndüğümde

"Bu konuyu senle daha sonra konuşacağız. Bana herşeyi anlatacaksın. Gözümden kaçıyor sanma"dedi. Ona gözlerimi devirip Yusuf'un yanına oturdum.

"Hanımlar nihayet gelebildiniz ya" dedi Selim enişte

"Uyuya kalmışım. Kusura bakmayın sizleri de beklettim."dedim mahçup bir şekilde

"Sorun değil güzelim sen uykunu aldıysan"dediğinde Yusuf ona bakıp tebessüm ettim.

"Hadi çıkalım. Annemler şimdi bizi beklerler."dedim.
Dışarı çıktığımızda Selim enişte ve Hilal arabalarına bindikleri zaman

"Ben sizinle geleyim. Şimdi onlar yalnız başlarına gelmek isteyecekler "dedi Asaf Selim enişte ve Hilal'e bakarak.
Yusuf tamam deyip şoför koltuğuna geçtiğinde Asaf arka koltuğa geçeceği sırada onu durdurup

"Sen öne geç ben arkaya geçerim."dedim kafasını neden dercesine salladıgında

"Benim için orası daha rahat "dedim. Bunu niçin yaptığımı ben bile bilmiyordum. Peki deyip arabaya bindiğinde bende binip Yusuf'un çalıştırmasını bekledik.

"Senin araban servisten ne zaman çıkıyor."diyerek arabayı çalıştırdı.

"Yarın alacağım "dedi Asaf.
Yusuf ve Asaf'ın iş konuşmalarıyla geçen yolculuk nihayet bitmişti.
Bekleme salonunda biraz oturduktan sonra annemleri sonunda görmüştüm.
Annem bana doğru hızlı adımlarla geldiğinde ben de ayağımı es geçerek anneme doğru hızla yürümeye başladım.

"Yavrum çok özledim seni"dedi bana sıkıca sarılarak. Beni kendinden ayırıp yanaklarımdan öptü ağlayarak.

"Annemmm bende çok özledim sizi" anneme sarılıp yüzünün her yerini öptüm. Yanaklarımdan aşağıya yaşlar süzüldü. bu sefer mutluluktan ağlıyordum. Anneme sarılmanın mutluluğu Onu o kadar çok özlemiştim ki...

"Anne bırak bizde biraz hasret giderelim kardeşimizle"diyerek araya girdi ablam
Annemden ayrılıp ablamla, abimle ve yengemle kucaklaştıktan sonra babama döndüm. Ece'nin elinden tutmuş biraz geride duruyordu. Ne kadar kırgın olsam da çok özlemiştim. Burnumda tütüyordu.
Yavaşça ona doğru ilerleyip ona da sıkıca sarıldım. Babam da bana sarılıp alnımdan öptü.

"Aşk olsun. Roz'u gördükten sonra beni unuttunuz."dedi Hilal. Yalandan kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü.
Ona bakıp gülümserken annem onu çekip sarılıp öptükten sonra

"Biz seni hiç unutur muyuz?"dedi gülerek. Ardından Hilal de hepsiyle sarıldıktan sonra Ece'ye bakıp elimi uzattığımda bana hiç pas vermedi.

"Benimle konuşmayacak mısın?"dedim dudaklarımı büzerek. Kafasını iki yana sallayıp omuz silkti.

"Ama ben seni çoook özledim"dedim yavaşça eğilip yanaklarından öptüm. Daha fazla üstelemedim. Eve geçtiğimizde ben onun gönlünü alırdım.
Yusuf'a ve Asaf'a bakıp annemlere döndüm.

"Anneciğim bu Yusuf bu da kuzeni Asaf"dedim ikisini göstererek. Yusuf ve Asaf annemle babamın elini öptükten sonra abim ablam ve yengemle de tokalaştılar.

"Demek o bahsettiğim Yusuf bu genç"dedi annem. Kafamı sallayıp onayladığım da Yusuf bana tebessüm ederek bakıyordu.

"Çok memnun oldum oğlum."dedi annem Yusuf'a bakıp gülümseyerek.

"Ben de çok memnun oldum efendim sizinle tanıştığıma"dedi.
Çıkışa doğru ilerleyip arabaların olduğu tarafa gittik. Abim, yengem, Hilal ve Asaf Selim eniştenin arabasına geçtiler.
Babam, annem, ablam , Ece ve ben Yusuf'un arabasına geçtik.
Babam Yusuf'un yanına ablam ,Ben, Ece ve annem de arkaya geçmiştik.
Ece'yi kucağıma çekip öptüğümde annem bana bakıp

"Anneciğim ayağın ağrıyacak şimdi"dedi. Kafamı hayır anlamında salladım.

"Anneciğim iyiyim ben böyle , hem burada benimle konuşmayan küçücük bir fare varmış."dedim. Ne kadar öpüp sarılıp konuşsam da bana hiç karşılık vermiyordu.

"Prensesim sen neden Ela halan ile konuşmuyorsun. Oysa daha buraya gelmeden önce Ela halayı göreceğim diye çok heyecanlıydın."dedi ablam.

"O da Hilal de artık benim halam değil. Ben onlara küstüm bir kere."dedi bana tavır yaparak.

"Hmmm peki öyle olsun. Ben de Ece'ye aldığım hediyeyi sana vereyim abla"dedim. Ablama yalandan göz kırparak.

"Bana hediye mi aldın?"dedi.

"Sana almıştım ama sen bana küs olduğun için ablama vereceğim."dediğimde kucağımdan kalkıp annemin kucağına oturdu.

"Babaanne Ela'ya söyler misin benimle konuşmasın."dedi. Ne zaman bana sinirlense bana ismimle hitap ederdi.
Ece'yi daha fazla kızdırmamak için onunla uğraşmayı bıraktım. Nasıl olsa ona aldığım kolyeyi görünce boynuma atlayacaktı. Umarım öyle olurdu.

Araba evin girişine geldiğinde Metin beyler ve Haluk amcalar dışarıda bizi karşıladılar. Hoş geldin faslından sonra içeriye geçmiştik.
Annemlerle biraz oturduktan sonra ablam, Hilal, yengem,Bahar ve ben benim odaya çıkmıştık. Defne abla da sonradan bize katılmıştı. Akşam için hazırlanacaktık. Kuaför eve gelmişti. Kına burda olacaktı.Hilal'in saçı yapıldıktan sonra makyajı da yapılmıştı. Geriye bindallısını giymek kalmıştı. Bindallısını giymek için giyinme odasına geçtiğinde bizde elbiselerimizi giyip hazırlanmaya başladık. Bahar bordo mini bir elbise giymişti. Saçlarını dağınık topuz yapıp önlerden de iki tutam bırakmıştı. Makyajını da tamamlayınca çok güzel olmuştu. Defne abla siyah dizlerinin hemen altında biten sade ve aynı zamanda çok şık bir elbise giymişti ve tam bedenine oturmuştu. Yengem açık mavi tonları bir elbise giymişti ve oldukça güzel görünüyordu.
Ablam kırmızı ince askılı uzun ve yırtmaçlı bir elbise giymişti. Saçları beline kadar uzun olduğu için düz bir şekilde bırakarak hafif bir makyaj yapmıştı. Ben de yeşil dizlerimin hemen üstünde duran bir elbise giymiştim. Saçlarıma dalgalı fön çektirip hafifte makyaj yapmıştım. Ve hepimiz hazır Hilal'in giyinme odasından çıkmasını bekliyorduk.
Hilal odadan çıkınca hem heyecanlı hem de buruktu. Yavaşça yerimden kalkıp yanına gittim.

"Çok güzel olmuşsun mavişim."diyerek sarıldım.

"Teşekkür ederim. Sen de çok güzel olmuşsun canım"dedi benden ayrılarak. Gözleri dolmuştu. Göz yaşları dökülmesin diye tavana doğru bakmaya başladı.

"Mavişim bugün senin en güzel günlerinden biri, ağlamayı akşama bırak."dedim. Akşam kına yakılırken adet gereği değil de annesinin bu güzel gününde yanında olmadığına ağlayacaktı.
Herkes çıktığında Hilal yanında ben ve ablam kalmıştık. Birkaç dakika sonra kapı çalınıp içeriye annem girdi.
Hilal hızlıca yerinden kalkıp anneme sarıldığında hepimiz birlikte ağlamaya başlamıştık.

"Kızım annenin yerini tutamam biliyorum. Ama senin yanında her zaman seni koruyup kollayan , başın her sıkıştığında kapısı sana açık olan, Seni annen kadar seven bir Zühre teyzen olduğunu sakın unutma. Senin Ela ve Eva'dan hiçbir farkın yok benim için"dedi annem. Üçümüz birlikte anneme sarıldıktan sonra aşağıya inmiştik.
Akşam yemeğinden sonra tüm erkekler bizleri yalnız bırakıp gitmişlerdi.
Defne abla ve yengem Selim'in ısrarlarına rağmen Hilal'i görmesine izin vermemişlerdi.
Şimdi ise Hilal'i bahçenin ortasına oturtmuş eline kına yakıyorlardı. Herkes şarkı eşliğinde etrafında dönerken bende yanına oturmuştum. Biran hıçkırığını duyunca kolumu omuzuna atıp sarıldım. Biraz olsun sakinleştirmek istemiştim.
Defne abla duvağını açtığında Hilal'in ağlamaktan kızarmış gözleriyle karşılaştık. Meral teyze ve annem ikisi birlikte Hilal'e sarılıp onu teselli etmeye çalıştılar.
Uzun bir gecenin ardından herkes dağılmıştı. Annem babam abim ve yengem kendilerine hazırlanan odalara geçmişlerdi. Ablam ve Hilal de benim odada kalmışlardı. Üçümüz birlikte sarılıp uyumak istediğimiz için Hilal'in gitmesine izin vermemiştik.
Annemlerin kaldığı odanın önünde durup iki kez tıkladıktan sonra gel komutuyla kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Babam yatakta uzanmış koluyla yüzünü kapatmıştı. Annem de oturmuş kollarına krem sürüyordu. Yanına yaklaşıp yanaklarından öptüm.

"Bebeğim iyi misin? Gece çok suskundun."dedi sesini alçaltarak. Babam sanırım uyumustu.
Beni yanına çekip yatağa oturttu.

"İyiyim annecim. Hilal den dolayı biraz duygulandım."dedim ben de sesimi alçaltarak.

"Ben de çok üzüldüm. Ama yapacak hiçbir şey yok. Elimizden ona destek olmaktan başka bir şey gelmez."dedi. Keşke Hilal'in bu mutlu gününde annesi de yanında olsaydı diye geçirdim içimden

"Haklısın annecim. Bizde ona hep destek olacağız."dedim. Kafasını sallayıp gülümsediğinde dayanamayıp tekrar sarıldım.

"Ela'm burda iyisin değil mi? Nalan hanımı tanımıyorum ama bugün gördüğüm kadarıyla çokta kötü birine benzemiyordu."dedi ellerimi tutarak.
Bir ara annem Nalan hanım ve Ayla hanımı konuşurlarken görmüştüm. Ne konuştuklarını merak etmiştim.

"iyiyim ben bir sıkıntı yok. Ayrıca Nalan hanımla pek bir diyaloğumuz yok. Olmasını da istemiyorum."dedim. Anladım dercesine kafasını salladı.

"Annem ben çıkayım da siz rahat rahat uyuyun. Malum yarın yorucu geçecek bir düğünümüz var."dedim. Annemi bir güzel öptükten sonra ayağa kalkıp kapıya yöneldigimde bir an durup yatakta uyuyan babama kaydı gözlerim. Annem durduğumu görünce ne oldu dercesine bana baktığında omuz silkip yavaşça babama yaklaşıp yanağından öptüm. Ardından odadan çıkıp kapıyı yavaşça kapattım. Çok özlemiştim.
Bir kaç adım attıktan sonra bir bedene çarpmamla az kala yeri boyluyordum. Kafamı kaldırıp beni tutan kişiye baktığımda kendimi geri çekip değneğime tutunarak dengede kalmaya çalıştım. Karşımda Metin bey ve Nalan hanım durmuş bana bakıyorlardı.

"İyi misin kızım?" Dedi Metin bey kafamı sallayıp konuşmayarak yanlarından geçip odama doğru yürümeye başladım.
Odaya girdiğimde ablam ve Hilal üzerlerini değiştirmiş yatakta uzanmışlardı. Giyinme odasına geçip pijamalarımı giyindikten sonra yüzümdeki makyajı da temizleyip ablamların yanına geçtim.
Telefonu elime aldığımda Efe'nin Hakan abinin ve tanımadığım bir numaranın cevapsız çağrılarını gördüm. Telefonu sabahtan beri sessize alıp salonun bir köşesine bırakmıştım ve haliyle hiçbir aramayı duymamıştım. Tümden kapattıktan sonra şarja takıp komodinin üzerine bıraktım.
Yatağa geçip ikisinin arasına uzandım. Yatak oldukça geniş olduğu için üçümüz de rahat bir şekilde sığabiliyorduk. Sağımda Hilal solumda ablam üçümüz sarılmış bir şekilde uykuya daldık.
Gecenin bir vakti ayağıma giren sancı ile uyandığımda Hilal'in yatakta olmadığını fark ettim. Gözümü odanın içerisinde gezdirdiğimde yoktu ama balkonun kapısı hafif aralıktı. Ablamı uyandırmamaya dikkat edip yavaşça yataktan çıktım.
Balkona çıktığımda Hilal'in arkası bana dönük olduğu için benim geldiğimi fark etmemişti.
Hıçkırarak ağladığını duyunca hemen yanına yaklaşıp elimi omuzuna koydum.

"Mavişim bu saatte burda ne yapıyorsun? Hava çok soğuk hasta olacaksın."dedim. Omuz silktiğinde yanına oturup yönünü kendime çevirdim.

"Güzelim annen seni bu halde görseydi inan çok üzülürdü. Şimdi böyle ağlayıp hem kendini hem anneni hem de beni üzme"dedim gözyaşlarını silerek.

"Roz keşke bu mutlu günümde annem de yanımda olsaydı."dediğinde içimden keşke dedim. Keşke yanında olsaydı da böyle mutlu bir gününde böyle acı çekmeseydin.

" Sadece annem vardı. Benim babamı tanıma fırsatım hiç olmadı ki, onu çok küçükken kaybettim biliyorsun. Sürekli resimlerine bakarım. Yüzü hafızamdan silinmesin diye , ama annem öldüğü güne kadar beni gözünden bile sakındı. O gidince dünyam başıma yıkıldı. Siz de olmasaydınız ben ne yapardım hiç bilmiyorum. "Dedi ağlayarak. Gözyaşlarını silip ona sıkıcı sarıldım.
Hilal'in anne tarafından da baba tarafından da akrabaları vardı. Ailesini kaybettiği zaman hiçbiri ona sahip çıkmamıştı. Şimdi karşısına çıksalar bile Hilal dönüp yüzlerine bakmazdı. Ne nişana ne de düğüne hiçbir akrabasını çağırmamıştı. Gelin tarafı sadece biz olacaktık.

"Mavişim acını anlayabiliyorum. Senin anneni kendi annem gibi çok severdim biliyorsun. Sabahlara kadar da ağlasak onu geri getiremeyiz ki, sadece yattığı yerde huzursuz olur. Ağlama ki yattığı yerde huzurlu olsun. Ben bir kardeşin olarak her zaman yanındayım. Annem de babam da her zaman seninle, "dedim. Kafasını sallayıp derin bir nefes aldı. Ağlaması biraz dinmişti.

"Roz biliyor musun aslında sen çok şanslısın."dediğinde tek kaşımı havaya kaldırdım. Hangi yönden şanslıydım ki?

"Seni çok seven iki ailen var. Bu gün Zühre teyzede Nalan hanım da sana o kadar derinden bakıyorlardı ki, o an ikisinin de seni çok sevdiğini anladım."dedi.

"Beni terk edip giden aile mi beni çok seviyor."

"Belki de seni bırakmak istememişlerdir. Nedenini hiç sordun mu onlara?" Kafamı iki yana salladım. Nedeni belli değil miydi zaten?

"Sence de nedeni belli değil mi?"dedim elimle vücudumu işaret ederek.

"Sana öyle hasretle bakan bir kadın çocuğunu isteyerek verecek biri olamaz."dedi kafamda soru işaretleri bırakarak.


Peki beni isteyerek bırakmamışsa neden bırakmıştı?

Loading...
0%