Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12. Bölüm

@zozanli

Keyifli okumalar 💞

 

Bu yaşıma kadar öyle zor durumlarla karşılaşmıştım ki bazen yaşadığım zorluklarla baş edemiyordum. Şimdi de aynı durumdaydım. Ne düşüneceğimi bilmiyordum. Hilal'in söylediği sözler kulağımda yankılanırken kafamın içinde türlü türlü senaryolar dolaşmaya başlamıştı. Ya Nalan Hanımlar Hilal'in dediği gibi beni mecbur kaldıkları için vermiş olsalar o zaman ne olurdu? Onları affedermiydim? Hiç bilmiyorum.
Nasıl bir mecburiyet ki kendi evladını tanımadıkları bir aileye verebiliyorlar. Üstelik öyle durumda olan bir çocuğu... Ya beni verdikleri aile kötü çıksaydı. Annemlere değilde başka bir aileye verilseydim. O zaman da her şey böyle olur muydu?
Kafamdaki tüm düşünceleri bir kenara bırakıp gelinliğinin içinde bir kuğu gibi olan Hilal'e baktım.
Nalan hanımlarla bu konu hakkında düğünden sonra konuşmaya karar vermiştim.
Ablam yengem Defne abla Bahar ve ben hepimiz Hilal'in yanında benim odadaydık. Defne abla ve Bahar sanki daha önceden ablamları tanıyormuş gibi onlarla çok samimi gibiydiler ve bu benim çok hoşuma gidiyordu. Değneğimden destek alarak yavaşça yerimden kalkıp Hilal'in tam karşısına geçtim.

"Bir kuğu gibi oldun. Selim enişte seni böyle gördüğünde eminim dili tutulacaktır."dedim gülümseyip göz kırparak. Hilal ile gece geç saatlere kadar oturup dertleşmiştik. Sabahın erken saatinde de Meryem teyze bizi uyandırıp kahvaltı yaptırmıştı. Hilal heyecanından dolayı yorgunluğunu pek belli etmiyordu. Ben de soğuk suyla yüzümü yıkadıktan sonra birazcık toparlanmıştım.

"Roz böyle konuşma lütfen çok heyecanlıyım zaten, baksana ellerim titriyor heyecandan"dedi ellerini kaldırıp göstererek.

"Ayrıca sen benden daha güzel olmuşsun. Bugün benim günüm ve sen benden daha güzel görünüyorsun."dedi kaşlarını yalandan çatarak. Aynada ki yansımama baktım. Düğün için aldığım siyah elbiseyi giymiştim. Saçlarımı bukle bukle yapıp tokalarla önlerden kaldırmıştım. Bahar makyajımı kendim yapmama izin vermeyip kuaför Necla hanıma yaptırdığı için içime pek sinmemişti. Yüzümde bana göre aşırı derecede makyaj vardı ve bu beni rahatsız ediyordu.

"İkiniz de çok güzel olmuşsunuz. Hadi çıkalım. Eğer biraz daha burada oyalanırsak gelin hanım kendi düğününe geç kalacak."diyerek aramıza girdi Defne abla.
Abim , Selim enişte, Yusuf ve Asaf dışında herkes düğünün olacağı yere geçmişti.
Selim eniştenin söylediğine göre düğün kendi otellerinden birinde olacakmış.
Aşağıya doğru indiğimizde abimler hemen girişte bizleri bekliyorlardı. Selim enişte bizim tarafa doğru başını çevirdiğinde ağzı açık bir şekilde Hilal'e odaklanmıştı. Asaf dirseği ile dürttüğünde kendine gelip bize doğru gelmeye başladı.

"Çok güzelsin" deyip alnından öptü. İkisi birbirine o kadar odaklanmışlardı ki sanki başka alemdeydiler. Onların bu hallerine hayran hayran bakakalmıştık.

"Biraz daha bu topuklularla ayakta kalırsam sizi düğüne beni de odama yollayacak abim"dedim. Abim bi bana bi ayağımdaki topuklu ayakkabıya bakıp beni onaylamaz bir şekilde kafasını sallıyordu. Ayağımda ki ayakkabı yarım topuk bile değildi. Bugün özel bir gün olduğu için giymek istemiştim ama

"Ela doğru söylüyor. Birazcık daha onu ayakta bekletirseniz ya odasına çıkar ya da tüm gün düğünde oturur."dedi. Koluma girip beni dışarıya doğru yönlendirirken kulağıma doğru eğilerek

"Düğün mekanına gittiğimizde o topuklularla fazla ayakta kalma güzelim."dedi. Kafamı sallayıp onayladım. Zaten fazla ayakta kalamazdım.
Abim yengem ablam ve Bahar Yusuf'un arabasına binip gittiler. Hilal benim onlarla gitmeme izin vermeyip kendisiyle beraber geleceğimi söyleyip abimleri göndermişti.
Arabaya doğru gittiğimizde Hilal yanıma yaklaşıp benim duyabileceğim bir şekilde konuştu.

"Roz sen Asaf'la geliyorsun."dedi. Ona kötü bir bakış atıp kulağına doğru konuştum.

"Yapmaya çalıştığın şeyin farkındayım. Boşuna uğraşma çünkü o defteri kapattım ben"dedim. Kafasını sallayıp gülümseyerek Selim eniştenin açtığı kapıdan arabaya bindi.
Ben de yönümü değiştirip Asaf'ın arabasına doğru yürüdüm.
Asaf ön kapıyı açıp binmem için beklediğinde teşekkür edip arabaya bindim. Kapıyı kapattıktan sonra sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
Yolda ilerlerken arada bir kafasını çevirip bana baktıktan sonra tekrar yola odaklanıyordu.

"Çok kalabalık olur mu?"diye sordum ortamdaki sessizliği bozarak. Neticede tanınmış bir aile oldukları için çok kalabalık olma ihtimali vardı. Yoldan bir an gözünü alıp bana baktı.

"Kalabalık ortamları sevmiyorsun sanırım."dediğinde kafamı salladım.

"Kalabalığın yanı sıra orada bir sürü gazeteci de olacak."dedi.

"Benim bu aileden olduğumu bilmedikleri için bir sorun olmayacak değil mi? Çünkü onların sorularına maruz kalmak istemiyorum."

"Ela tüm medyanın senden haberi var. Metin Doğan'ın bir kızı olduğunu herkes biliyor ve herkes bu düğüne katılacağın için orada şimdi hazır bekliyorlar."dediğinde kendimi huzursuz hissetmeye başladım.

"Peki Metin Bey'in böyle bir kızının olduğunu da biliyorlar mı?"dedim.

"Böyle derken?"kendimi tutamayıp sinirden gülmeye başladım.

"Bence ne demek istediğimi gayet iyi anladın."dedim.

"Neden kendine bunu yapıyorsun?"dediğinde dışarıda olan bakışlarımı ona çevirdim ama cevap vermedim. Kendimle barışık bir insandım ama insanların bana çok tuhafmışım gibi bakmalarını çoğu zaman kaldıramıyordum.
Oradaki insanlardan birisi bana neden terk edildiğim hakkında soru sorduğunda ne cevap vereceğimi kestiremiyordum. Dahası öyle bir soruya dayanabilir miydim onu da bilmiyordum.

"Merak etme orada bir sürü güvenlik görevlisi bulunuyor. Amcam senin rahatsız olacağını bildiği için sana yaklaşmalarına izin vermezler."dedi sanki içimi okurmuş gibi
Kafamı sallayıp tekrar önüme döndüm. On beş dakikalık yolculuktan sonra büyük bir otelin önünde durmuştuk. Otel görevlileri kapılarımızı açtığında yavaşça arabadan indim.
Asaf'ın dediği gibi az ileride bir sürü güvenlik görevlisi gazetecileri bizden uzak tutmak için çabalıyorlardı.
O gazetecilerin olduğu tarafa kısa bir bakış atıp tekrar önüme döndüm. Bize yaklaşamadıkları için durmadan resimlerimizi çekiyorlardı.
Asaf yanıma geldiğinde onun koluna girip otele giriş yaptık. Ayağımdaki atel görünmesin diye elbisemi bilerek uzun seçmiştim. Hem topuklu ayakkabı hem de uzun elbise giydiğim için yürümekte biraz zorlanıyordum. Asaf'ın koluna da bu yüzden girmiştim.

"Sana iyi bir ikili olacağımızı söylemiştim."dedi kulağıma fısıldayarak.

"Bu elbise ve bu ayakkabıyla düşüp rezil olmamak için senin koluna girdim."dedim gözlerimi kısarak. Kafasını sallayıp gülümseyince önüme dönüp yürümeye başladım.
Gelin odasının önünde durduğumuzda Asaf'ın kolundan çıkıp tam karşısında durdum.

"Teşekkür ederim"dedim yüzüne bakarak.

"Ne için?"

"Buraya kadar eşlik ettiğin için"kafasını sallayıp gülümsedi. Hilal'in yanına girmek için kapı kulpunu indireceğim sırada Asaf'ın konuşmasıyla elim kapı kulpunda kaldı.

"Ela çok güzel olmuşsun. Bunu içten bir şekilde söylüyorum."şaşırdığımı belli etmemek için yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirerek ona döndüm.

"Teşekkür ederim"deyip hızlı bir şekilde odaya girdim.
Hilal ve Selim enişte öpüşecekleri sırada odaya girdiğim için hemen gözlerimi kapatıp arkamı döndüm.

"Özür dilerim. Yanlış zamanda geldim."dedim. Kapıya yöneldiğimde Selim enişte beni durdurup kendisi çıktı.

"Roz neden kapıyı çalmadan odaya dalıyorsun."dedi utanarak.

"Kızım ne bileyim sizin öpüştüğünüzü akşama kadar bekleyemiyor musunuz?"dedim gülerek. Koluma cimcik atıp beni susturduğunda annem ve babam içeriye girdiler.
Babam Hilal'in yanına gelip beline kırmızı kuşağı bağladıktan sonra bir baba edasıyla alnından öpüp şefkatle sarıldı.
Demin utanan Hilal gitmiş yerine duygusala bağlayan bir Hilal bırakmıştı.

"Kızım her zaman arkanda senin yanında olan sana destek olan bir ailen olduğunu unutma."dedi babam. Hilal kafasını sallayıp gözlerindeki yaşları silip babama aynı şekilde sarıldı.

"Kızım biz çıkıyoruz. Sizin de inme vaktiniz geldi. Selim'i şimdi göndereceğim. Nikah memuru aşağıda sizleri bekliyor."dedi annem
Annem beni de beraberinde götürdüğünde hemen Selim'i arayıp Hilal'in yanına göndermişti.
Salona indiğimizde o kadar kalabalıktı ki içimden Hilal'in heyecan yapmamasını diledim. Yusuf beni gördüğünde yanıma gelip kolunu gösterdi girmem için
Annem ve babam kendi masalarına doğru giderken ben de Yusuf'un koluna girip abimlerin olduğu masaya doğru yürüdük.
Herkesin bana baktığını hissedebiliyordum ve bu beni aşırı derecede rahatsız ediyordu.

"Güzelim kendini fazla kasıyorsun. "Dedi yüksek sesle. Ortamdaki müzikten dolayı sesini yüksek çıkartmıştı.

"Herkes bana bakınca ister istemez geriliyorum."dedim. Elini elimin üzerine koydu destek verircesine
Masaya geçtiğimizde abim , yengem, ablam, Defne abla, Kerem, Asaf ve tanımadığım iki kız daha vardı.

"Ela! Helin ve Melis bizim üniversiteden arkadaşlarımız."dedi Yusuf masada oturan iki kızı göstererek.

"Sen de Yusuf'un o meşhur kardeşisin."dedi esmer olan kız. Kafamı sallayıp hafif bir şekilde gülümsedim.
Annemin olduğu masaya baktığımda Nalan Hanımlar Ayla Hanımlar ve Meral teyzelerde oradaydılar.
Nalan Hanım ve annem yan yana oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Nalan hanım her ne konuşuyorsa annem onu ciddiyetle dinliyordu. Ne ara böyle konuşabilecek samimiyete geldiler hiç anlamıyorum. Nalan hanımın bakışları beni bulduğunda hemen önüme döndüm.
Alkış sesi geldiğinde herkesin baktığı tarafa döndüm. Hilal ve Selim enişte el ele salondan içeri girdiler. Herkesin odak noktası onlardı. İkisi birbirine o kadar yakışıyorlardı ki insanlar onlara hayran hayran bakıyorlardı.
Nikah masasına geçtiklerinde Selim enişte Hilal'in oturacağı sandalyeyi çekip oturmasını sağladı.
Selim'in nikah şahidi Yusuf, Hilal'in ise ablamdı. Yusuf ve ablam da kalkıp yerlerine geçince nikah memuru nikahı kıymıştı.
Gelin ve damat nikahtan sonra dans pistine geçip dans etmeye başladılar. Herkes onlara katılınca masada ben Kerem ve Yusuf'un arkadaşları dışında kimse kalmamıştı.
Abim ve yengem, Defne abla ve eşi, Asaf ve Bahar, ablam ve düğüne katılan yakın arkadaşı eş olmuşlardı. Etrafa baktığımda Yusuf ortalıklarda görünmüyordu. Hava almak için herhalde dışarı çıkmıştır diye düşündüm.

"Bizde dans edelim mi?"Kerem bana elini uzatınca kafamı iki yana salladım.

"Kerem üzgünüm ama ben dans edemem."dedim ayağımı işaret ederek.

"Bana güvenebilirsin seni düşürmem"dedi. Onu kırmamak için kafamı salladığımda gülümseyerek elini uzattı.

"Bir dakika"deyip çantamdan yanımda getirdiğim yedek ayakkabıları çıkarıp giydim. Ardından Kerem'in elini tutarak yavaşça piste doğru yürümeye başladık. Kerem benden yaşça küçüktü ama boyu bayağı uzundu.

"Yanında yedek ayakkabı getirdiğin iyi oldu."dedi. Ellerimi omuzlarına koyup yavaşça ona ayak uydurmaya çalıştım.

"O topuklularla dans etseydim sonu pek iyi yerlere çıkmazdı."bu giydiğim ayakkabılar elbiseme pek gitmese de çok rahat olduğu için sorun etmiyordum.

"Ela sanki seni daha önceden tanıyormuş gibiyim. Yani senin yanında çok rahat davranabiliyorum. Biraz asosyal olduğum için bu bana biraz garip geldi."

"Ben de pek sosyal sayılmam. Hatta hiç değilim. Bu yaşıma kadar samimi olduğum sadece bir arkadaşım oldu. O da Hilal"dedim Özgür'ü saymayarak. Özgür zaten benim arkadaşım değildi. O sonradan bize katılan biriydi.

"O zaman Hilal abladan sonra senin ilk arkadaşın olabilirim."dedi gülümseyerek
Kafamı olumlu anlamda salladım.
Kerem çok samimi birine benziyordu. Onunla anlaşabilirdik.
Kafamı çevirdiğimde Yusuf'un arkadaşlarından sarışın olan kız bizim yanımızda dans eden Bahar'a ters ters bakıyordu.

"Şu bizim masada olan sarışın kız neden Bahar'a ters ters bakıyor"dediğimde Kerem oraya bakıp hafif gülümsedi.

"Çünkü abimi hâlâ seviyor"dedi.

"Hâlâ?"dedim Kerem'e bakarak.

"Melis abla yıllardır abime aşık"dedi. Kafamı anladım der gibi salladım.
Kerem ile dans ederken o kadar yavaş hareket ediyordu ki hiç yorulmuyordum.

"Ela eş değiştirebilir miyiz?"Bahar'ın konuşmasıyla kafamı ona çevirdim

"Tabi "dedim. Başımla neden diye işaret ettiğimde masada ki oturan kızı işaret ederek

"Kız beni öldürecek gibi bakıyor"dedi gülerek.
Bahar Asaf'tan ayrılıp Kerem ile dans etmeye başlayınca Asaf da benim yanıma gelip elimi tuttu. Kafamı biraz eğerek ellerimi omuzlarına koyup yavaşça hareket etmeye başladık. Dans ederken ikimizden de ses çıkmıyordu. Sarışın kıza baktığımda öldürücü bakışları ile karşılaştım.

"Biraz daha dans edersek sizin sarışın arkadaşınızın alev saçan bakışları ile burası alevlenecek."dedim biraz dans ettikten sonra

"Melis mi?" O kıza bakıp tekrar bana döndü.

"Yanlış anlamışsın. Melis ile sadece arkadaşız "dedi.

"Kerem sana aşık olduğunu söyledi."dediğimde bana şaşkınca bakıp

"Sen benimi araştırdın."dedi sırıtarak.
Neden onu araştırayım ki? Bana ne ondan. Sadece adının Melis olduğunu öğrendiğim kız neden Bahar'a öyle bakıyor diye merak etmiştim.

"Neden seni araştırayım ki?" Dedim kaşlarımı çatarak.

"Bilmem"dedi muzipçe gülerek.

"Öyle bir şey yok. Sadece Bahar'a neden öyle baktığını sordum."

"Peki öyle olsun."dedi benim duymayacağımı sandığı bir şekilde

"Öyle zaten "dedim sinirlenerek.
Şimdi kendi başıma masaya da geçemezdim. Değneğimi masada bırakmıştım. O yüzden dans etmeye devam ettim.

"Alışabildin mi buralara? "Sinirlendiğimi görüp konuyu değiştirdi.

"Pek sayılmaz. Hoş alışmak istemiyorum da zaten"

"Eminim alıştığın zaman çok seveceksin buraları."dedi.

"Artık oturalım mı? "

"Yoruldun mu?"dediğinde kafamı sallayıp

"Ayağımda ağrımaya başladı."dedim. Tamam deyip benden ayrılınca öylece kalakaldım. Peşinden gitmediğimi görünce değneksiz yürüyemediğimi fark etti o an.

"Pardon "elini uzatınca elini tutup yürümeye başladım.

"Ela çok özür dilerim. Ben...sonr-"

"Sorun değil."dedim sözünü keserek. Bana üzgün bir şekilde baktığında gerçekten sorun olmadığını belirtmek için ona gülümsedim.
Masaya geçtiğimizde Asaf sandalyemi çekip oturmamı bekledikten sonra yanımdaki sandalyeye oturdu.
Helin Defne ablanın yanına gittiğinde masada sadece üçümüz kalmıştık.

"Zor olmuyor mu böyle?"dedi Melis bana bakarak.

"Anlamadım."

"Yani başkasına bağlı yaşamak."dedi doğrudan gözlerimin içine bakarak. Kıskançlığından beni bununla vurmaya çalışıyordu. Ama bilmiyordu ki benim daha önceden de böyle tür şeylerle karşılaştığımı.
Söylediği şeyler canımı acıtıyordu evet ama artık alışmıştım.

"Melis saçmalama, ne biçim konuşuyorsun sen"Asaf benden önce konuşup Melis'i susturmuştu.

"Merak etmeyin insan belli bir süre sonra alışıyor, her şeye alıştığı gibi..."dedim. Değneğimi alıp ayağa kalktım.

"Ela oturur musun? Lütfen!!!"Asaf kolumdan tutup beni tekrar oturtmaya çalıştı.

"Biraz hava alacağım."dedim. Peşimden gelmeye başladığında yalnız kalmak istedigimi belirtip dışarı çıktım.
Boş bulduğum bir köşeye geçip banka oturdum. İnsanlar nasıl bu kadar acımasız olabiliyorlar? Neden karşısındakinin duygularını hiçe sayıyorlar? Üstelik ne uğruna...
Derin bir nefes alıp geri verdim.
Ne kadar öyle kaldım bilmiyorum ama omuzumda ki elle kafamı çevirdim.
Abim ve Yusuf tepemde dikilmiş burda ne yapıyorsun der gibi bakıyorlardı.

"Ne yapıyorsunuz burda?" dedim.

"Asıl sen ne yapıyorsun burda?"dedi abim

"Biraz hava aldım. Geliyordum şimdi " abim kafasını sallayıp Yusuf'a döndü.

"Bize biraz müsaade edebilir misin?"dedi.

"Tabii"deyip elini omuzuma koyup hafifçe sıktı.
Yusuf bizden uzaklaşınca abim yanıma oturup sarıldı.

"Hadi anlat bakalım" rüzgarda dağılan saçlarımı düzeltip kulağımın arkasına iliştirdi.

"Neyi?"

"Dünden beridir yüzün hep asık. Kınaydı düğündü derken konuşmaya pek fırsatımız olmadı. Ama senin canının neden sıkkın olduğunu biliyorum."dedi. Neyi biliyordu? Efe ile konuşmamızı mı? Ben susunca elini omuzuma atıp konuşmasına devam etti.

"Dün Efe ile konuştum. Bana aranızda geçen konuşmayı özet geçti. Seni biraz kırmış sanırım."

"Seninle konuştuğuna göre bana ne dediğini de biliyorsun. "Kafasını salladığında konuşmama devam ettim.

"Beni sizi satmakla suçladı."dirseklerimi dizlerime dayayıp başımı ellerimin arasına aldım.

"Efe'yi tanıyorsun. Sinirlenince gözü hiçbir şey görmüyor. Ne dediğinin farkına varmıyor. Seni kaybetmekten korkuyor."doğruydu. Efe sinirlenince gözü hiçbir şey görmüyordu.

"Abi baksana hayatım karman çorman oldu. Hiç beklemediğim sözleri kardeşimden diğer yarım bildiğim insandan duydum ben."abim beni kendine çekip sarıldığında gözümde biriken yaşlar teker teker indi yanaklarımdan

"Abi siz de benim hakkımda öyle mi düşünüyorsunuz? Yani Efe'nin düşündüğün gibi "dediğimde kafamı göğsünden çekip elleriyle yanaklarımı avuçladı. Parmaklarıyla gözyaşlarımı sildiğinde yenisi akıyordu onların yerine

"Bana bak küçük Hanım bir daha senden öyle bir şey duyarsam çok fena bozuşuruz. Efe'nin sana ne kadar değer verdiğini sen hepimizden daha iyi biliyorsun. Hemen pişman olduğunu da biliyorsun. Düğüne de katılacaktı ama seni kırıp üzdüğü için yüzüne bakmaya cesaret edemedi. Aramaya da korktu. Ona cevap vermemenden dolayı"dedi. Ardından gözyaşlarımı tekrar silip beni ayağa kaldırdı.

"Hadi içeri geçelim. Baksana ellerin buz gibi olmuş. Ellerinin soğukluğuna bakarsak uzun zamandır burda oturmuşsun. Ayrıca Hilal seni orda görmezse bir şey oldu sanıp endişelenecek."dedi. Zamanın nasıl geçtiğini bilmiyordum. Ne kadar süre o bankta oturduğumu da bilmiyordum. Ama içimin ürperdiğini hissediyordum. Akşam üzeri olduğu için soğuk bir rüzgar esiyordu. Giydiğim ince elbiseden dolayı da ellerim ayaklarım buz gibi olmuştu.
Bir elim değnekte bir elim abimin kolunda içeriye doğru yürümeye başladık. Abim eğilip saçlarıma öpücük kondurduktan sonra konuştu.

"Bir daha öyle düşünüp ne kendi canını ne de benim canımı sıkma" kafamı tamam der gibi salladım. Ama elimde değildi ki...
İçeri girdiğimizde gözüm direkt oturduğumuz masaya takıldı. Asaf ,Yusuf, Bahar, ablam, yengem,Defne abla ve eşi oturuyorlardı. Helin ve Melis ortalıkta görünmüyorlardı.
Abim onların yanına gidecekken kolundan çıkıp Hilal'in yanına ilerledim.

"Gelin hanım herşey yolunda mı?"dedim yanına oturarak.

"Neredesin sen ya, bir saattir sana bakıyorum. Ortalıklarda görünmüyordun. En son Mert abiyi sana bakması için yolladım."

"Biraz dışarıda hava aldım."

"Bir sorun yok değil mi?"dedi elimi tutarak. Kafamı iki yana sallayıp tuttuğu elini sıkma sıktım.

"Merak etme ben iyiyim. Sen de durumlar ne?"

"Roz ben çok yoruldum. Bu topuklular beni mahvetti." dedi kendinden bezmiş bir halde.
Ayakkabılarına baktığımda çok yüksek bir topuğu olduğunu gördüm.
Rahatına düşkün biri için bu topuklular gerçekten de çekilecek gibi değildi.

"Ne diye bunları giyiyorsun ki?"

"Selim'in yanında ufak kalmak istemedim."

"Kızım manyak mısın sen? Ne diye kendine bu eziyeti çektiriyorsun. Senin boyun posun da gayet yerinde "Dedim.

"Ne yapayım Roz, kısa olmayan boyumla bile adamın yanında ufacık kalıyorum."dediğinde kendimi tutamayıp ufak bir kahkaha attım.
Dediği kadar olmasa da Hilal'in boyu Selim eniştenin omuzlarına kadar geliyordu.

"Abartma istersen, heyecandan ve stresten ne dediğini bilmiyorsun."dedim. Sabaha nazaran daha az heyecanlıydı.
Heyecanlı olmasını da kalabalığa yoruyordum.
O kadar kalabalıktı ve hala gelen insanlar vardı.
Ben de bu kalabalıktan sıkılmaya başlamıştım.

"Selim enişte nerede?"dedim. Geldiğimden beri etrafta görünmüyordu.

"En son arkadaşlarıyla konuşuyordu. Galiba onları yolcu ediyordu. Gelir birazdan"Anladım der gibi başımı salladım.

"Hakan abiyi çağırdınız mı"dedim aklıma gelmişken

"Kemal amca çağırmıştı. Ama oğlu rahatsız olduğu için hastaneye kaldırılmış. Gelmeyebilir."dediğinde Anladım deyip arkama yaslandım.
Abimlerin masasına baktığımda , Asaf üzerimdeki bakışlarını çekti. Hilal ile konuşurken bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Arkadaşından dolayı bana mahcup bir şekilde bakıyordu.
Biraz daha Hilal'in yanında durduktan sonra Selim enişte de arkadaşlarının yanından dönmüştü. Hilal'i ona teslim edip abimlerin yanına gittim.
Düğün tüm hızıyla devam ederken abim ve Yusuf da beni dansa kaldırmışlardı. İstemesem de onları kırmamak adına kabul etmiştim. Bazen beni sinir edip bazen de güldürmüşlerdi.
Tabii onlarla dans ederken tüm yükümü onlara bırakmıştım. Abilik görevini yapsınlardı. İkisi de bu durumdan gayet memnun görünüyorlardı.
Babamla ne kadar dans etmek istesem de ona kırgın olduğum için pek yanaşmamıştım.
Artık akşam olduğu için düğün sona ermek üzereydi. İnsanlar yavaş yavaş dağılıyordu.
Hilal'in yorgunluğu halinden belli oluyordu.
Herkes dağılınca geriye sadece aile üyeleri kalmıştık.
Metin beyler, Murat beyler , Haluk amcalar ve annemle babam Hilal ve Selim enişteyi tebrik ettikten sonra şoförleriyle gitmişlerdi.
Biz de artık dağılmak üzereydik.

"Mavişim mutlulukların en güzeli seninle olsun. Hep böyle mutlu ol. Dilerim yüzünden mutluluk hiç eksik olmaz."ona sıkıcı sarılıp öptükten sonra Selim enişteye döndüm.

"Enişte kardeşim sana emanet. Ona gözün gibi bak. O mutlu olmayı çok hak ediyor."dedim sarılarak. Kafasını sallayıp

"Merak etme baldız. Hilal benim en kıymetlim."dedi gülümseyerek. Ardından Hilal'in elini tutup öptü. Selim enişteye güvenim tam olduğu için gözüm arkada kalmayacaktı. Selim enişte onu gözünden bile sakınırdı.
Herkes tebrik edip sarıldıktan sonra gelin ve damadı yolcu etmiştik.
Defne abla kızı ve eşi Sinan kendi arabalarına geçtiğinde Bahar'ı da alıp yola koyuldular.
Sinan abi ile bugün tanışma fırsatımız olmuştu. Sinan abi ile tanıştığımızda Defne ablanın kadar doğru bir karar verdiğini anlamıştım. Çok babacan bir insana benziyordu.
Abimlerle Yusuf'un arabasına geçtiğimiz sırada Asaf bizi durdurup benim onunla beraber gelmemi istediğinde abim ve Yusuf bana baktığında omuz silkip arabaya yöneldim.

"Abi Ela benimle gelsin. Hem siz kalabalıksınız arabada, Ela sıkışmasın orada"dedi abime bakarak. Abim bana ne oluyor der gibi bakıyordu.

"Güzelim sen Asaf'la gel arabada sıkışma. Sabahtan beri ayaktasın da ayağın ağrımasın."Dedi abim. Kafamı sallayıp Asaf'ın arabasına doğru yürüdüm.
Arka koltuğa geçeceğim sırada ön kapıyı açıp binmem için kaşlarıyla işaret etti.
Arabaya binip değneği çektiğim de elimden alıp arka koltuğa bırakıp şoför koltuğuna geçti.

"Emniyet kemeri"dedi. Emniyet kemerimi bağlayıp ellerimi kucağımda birleştirdim.
Arabayı çalıştırıp yola koyulduğumuzda bana bakıp tekrar yola odaklandı.

"Bir yerde bir şeyler içelim mi? Konuşmuş da oluruz."dedi kısa bir sessizlikten sonra

"Hayır yorgunum. Eve gidip biraz dinlensem iyi olur. Ayrıca konuşacak bir şeyimiz yok."

"Özür dilerim."bana üzgün bir bakış atıp tekrar yola baktı.

"Neden? Sen özür dileyecek bir şey yapmadın ki"dedim. Sonuçta beni üzecek ya da kıracak hiçbir şey yapmamıştı ki

"Melis öyle bir kız değildi. Nasıl bu kadar duyarsız oldu anlamadım. Onun adına gerçekten çok özür dilerim. Söylememesi gereken şeyler söyledi."dediğinde hafif yönümü ona çevirdim.
Melis'e hak veriyordum aslında. Sonuçta sevdiği adamdı. Kıskanması gayet doğaldı. Ama bunu kırıp dökerek yapmamalıydı. İnsan karşısındakinin ne hissedeceğini düşünerekten hareket etmeliydi. Üstelik benim Asaf'la hiçbir alakam yokken...

"Seni kıskandı o yüzden."dedim biraz duraksayıp tekrar devam ettim.

"Söylediği sözler beni incitti evet, ama böyle tür şeylerle daha önceden de karşılaştım. Ama anlamadığım tek şey benim senle ilgim olmadığı halde neden beni kıskanıp bana o sözleri sarf etti. Senin bana o gözle bakmayacağını anlayamıyor mu? Sen veya bir başkası bana o gözle bakmazlar zaten"dediğimde arabasını kenara çekip bana döndü.

"Neden?"

"Ne neden?"

"Neden sana kimse yok gözle bakmıyormuş?"

"Eve gidelim lütfen!"dedim konuyu değiştirerek.

"Ela soruma cevap verir misin lütfen!"

"Konuyu kapat lütfen! Şimdi beni eve bırakabilir misin? Yorgunum dinlenmek istiyorum."

"Cevap almadan hiçbir yere gitmiyoruz"

"Ne duymak istiyorsun. Nedeni sence de belli değil mi?"

"Kendini neden küçümsüyorsun? Ayrıca benim yerime de karar verme. Kalp benim kalbim kimi sevip kimi sevmeyeceğine o karar verir. Üstelik ben insanların fiziki özelliklerine bakan biri değilim."dedi bana göz kırparak.
Neydi bu şimdi? Biz Asaf'la neden bu konu hakkında konuşuyorduk ki?
Tam konuşacağım sırada telefonu çaldı.
Telefon aramızda olduğu için arayanın kim olduğunu görmüştüm. Nehir diye biri arıyordu.

"Efendim canım"dedi gülerek. Arayan her kimse keyfini gayet yerine getirmişti.

"....."

"Ben de iyiyim güzelim teşekkür ederim. Sen nasılsın?"

"...."

"Ben de seni çok özledim. En kısa zamanda seni görmeye geleceğim."dedi ve telefonu kapattı.
Kimdi bu şimdi? Ve ben bunu neden merak ediyordum?

"Kimdi o?"dedim kendimi tutamayarak.
Dediğimle Asaf bana bakıp hafif sırıtarak konuştu. O an çenemi tutamadığım için içimden kendime küfür ettim. Ne diye çenemi tutamayıp kendimi rezil ediyordum ki çocuğa...

"Benim için çok özel biri. Belki bir gün seni onunla tanıştırırım" arabayı tekrar çalıştırdığında bana bakıp tekrar sırıttı.
Neden gülüyordu bu şimdi?

"Komik olan ne? Ben ortada gülünecek bir şey göremedim de. Eğer gülünecek bir şey varsa söyle birlikte gülelim." dedim. Kaşlarımı çatıp yüzüne sinirle baktım.

"Yok bir şey."Dedi hâlâ gülerek.

"Hiç seninle uğraşamayacağım."dedim. Sırtımı yaslayıp kafama camı dayadım.

Loading...
0%