@zozanli
|
Keyifli okumalar 💞
Bu yaşıma kadar hiç kimse bana bu kadar yaklaşmamıştı. Asaf'ın bu kadar yakınımda olduğunu bilmek ve bana dokunduğunu hissetmek beni korkutuyordu. Ama aynı zamanda içime garip bir heyecan sarıyordu. Bana bu şekilde yaklaşmasına izin vermemeliydim. Yumduğum gözlerimi açtığımda bana gülümseyerek bakan bir çift gözle karşılaştım. Bir eli yanağımda bir eli belimde beni kendine hapsetmiş gibi sımsıkı tutuyordu. Elimle omuzundan ittirip kendimden uzaklaştırmaya çalıştım ama nafile... "Bırak beni."dedim bakışlarımı yere indirirken. "Bırakırsam inat etmeyip arabaya geçecek misin?" "Hayır. Senin arabana binmek istemiyorum. Nasıl geldiysem öyle de gidebilirim." "Ela"sesi o kadar yavaş çıkmıştı ki yakınında olduğum halde pek işitememiştim. "Ela! Nedenini bilmiyorum ama senden uzaklaşmak bana iyi gelmiyor."dedi ve biraz daha yaklaştı. Dudaklarını alnıma yaklaştıracağı sırada kafamı geri çektim. "Lütfen! Bırak beni eve gitmek istiyorum." "Tamam bırakacağım ama seni eve bırakmama izin vereceksin." Artık damarıma basıyordu. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Neden anlamak istemiyorsun? Seninle gitmek istemiyorum. Sakın bir daha da o demin yaptığın şeyi de tekrarlama"dedim bağırarak. Beni bırakıp yere düşen değneğimi alarak bana uzattı. Değneğimi alıp ondan biraz uzaklaştım. "Neden? Yoksa kalbinde başka biri mi var?"dedi bana bir adım yaklaşarak. "Var ya da yok bu seni ilgilendirmez." Telefonumu elinden almaya çalıştığım sırada telefonum çalmaya başladı. "Yusuf arıyor."deyip telefon ekranını bana gösterdi. Telefonu elinden çekerek hemen açıp kulağıma götürdüm. Buradan bir an önce gitmek istiyordum. "Efendim"dedim. Parmaklarım korkudan mı yoksa başka bir şeyden mi titriyordu bilmiyordum. "Neredesin güzelim?" "Defne ablanın yanındaydım. Şimdi çıkıyorum." "Hayır canım çıkma. Ben yirmi dakikaya kadar oradayım." "Neden? Bir şey mi oldu?"dedim. Aslında buraya gelmesi bir yandan iyiydi. Bu sayede Asaf'tan kurtulurdum. "Havaalanına geçeceğiz. Bahar da yanımda, Selim'leri karşılamaya gideceğiz. Aslında seni yormayacaktım ama Selim senin de gelmeni istiyor, Hilal'den dolayı." "Tamam ama biraz çabuk gelin."dedim ardından telefonu kapatıp çantama koydum. "Ne oldu?"dediğinde Asaf gözlerimi devirerek yanından geçip içeri geçtim. Salona girip oturduğumda hemen peşimden gelip karşımdaki koltuğa oturdu. "Ela ne olduğunu söyler misin lütfen!" "Sana hiçbir şey söylemek zorunda değilim. Yusuf geldiğinde kendisine sorup öğrenirsin."dedim. Sırtımı koltuğa yaslayıp ellerimi göğsümde birleştirdim. O benim damarıma basıyorsa bende onun damarına basardım. "Neden bu kadar inatçısın?" "Bilmem genetiğimde var herhalde"dedim. Bir kaşımı kaldırıp ters bir bakış attım. "Bizde böyle inatçı biri yok."dediğinde emin misin der gibi baktım. Oysaki en büyük inatçı oydu. "İnatçı keçi"dedi dudaklarını oynatıp bana bakarak. "Sensin"dedim. Onunla daha fazla muhatap olmamak için çantamda telefonumu ve kulaklığımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım. Belli bir süre sonra Asaf kulaklığımı çıkarıp "Hadi çıkalım."dedi. "Geldiler mi?" Kafasını salladığında telefonu çantama koyup değnekten destek alarak ayağa kalktım. Dışarı çıktığımızda Yusuf ve Bahar da arabadan inip yanımıza doğru geldiler. "İyi misin canım, yüzün bembeyaz olmuş?"dedi Bahar kafasını çevirdi yüzüme bakarken. Yusuf ve Asaf önümde yürürken Bahar da koluma girmişti. "İyiyim Bahar'cım yok bir şeyim."dedim tebessüm etmeye çalışarak. İnanmasa da kafasını salladı. Bahar, Asaf'ın arabasına geçerken bende Yusuf'un arabasına binip havaalanına doğru yola koyulduk. "Araba kullanmayı biliyor musun?"dedi Yusuf kısa bir sessizlikten sonra gözünü bir an yoldan alıp bana bakarak. "Biraz biliyorum. Abim bana ablama ve Hilal'e öğretmişti."dedim. Anladım dercesine başını sallayıp tekrar önüne döndü. Arabada tekrar sessizlik oldu. Aklım sürekli Asaf'ın beni öptüğü o ana giderken bunu önlemek için uzanıp müzik açma düğmesine bastım ve arabadaki sessizliği bozdum. Yusuf da bu sessizlikten sıkılmış müziği açmamla bana bakıp konuşmaya başlamıştı. "Ela sana bir şey itiraf edeyim mi?" dediğiyle bakışlarımı ona doğru çevirip kafamı onaylarcasına salladım. "Bazen abin ile arandaki bağı kıskanmıyor değilim."dedi. Böyle bir soru beklemediğim için açıkçası şaşırmıştım. "Neden?"diye sordum. "O buradayken senin ne kadar mutlu olduğunu gördüm. O yanında iken kendini çok güvende gibi hissediyordun. Abin senin için çok değerli biliyorum. Benim merak ettiğim şey ne biliyor musun?" Dediği doğruydu. Mert abim yanımdayken kendimi güvende hissediyordum. O her zaman benim kahramanımdı çünkü... "Ne?"dedim. Meraklı gözlerle ona doğru döndüm. "İlerki zamanlarda bizim de aramız öyle güzel olur mu? Yani, beni de onun gibi sevip bana da güvenebilecek misin?"dedi. Gülümsedim. "Ben seni sevip sana güveniyorum zaten."dedim. Bu bir gerçekti. İleriki zamanda ne olur bilimiyordum ama ben Yusuf'u tanıdığım bu kısa sürede sevip güvenmiştim. Dediğimle yolda olan bakışları bana döndü. Kucağımda birleştirdiğim elimi tutup hafif sıktı gülümseyerek. "Madem itiraf zamanı ben de sana bir şey itiraf edeyim. Buraya geldiğimde Nalan Hanım senden bahsedince ne onları ne de seni ailem olarak kabul etmeyeceğimi söylemiştim. Kendi içimde de hep bunu tekrar ediyordum. Senin masum olduğunu bildiğim hâlde sana uzak davranmaya çalıştım. Ama sen ilk gün o ördüğüm duvarları yıkmayı başardın. Ama sadece sana karşı yıkıldı tüm duvarlarım."dedim. Yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. "Buraya geldiğim ilk gün senin yanına gelmeye korkuyordum aslında, annem senden bahsedince seni görme isteğim daha çok artmıştı. Çok hassas olduğunu kimseyi görmek istemediğini söylediklerinde sana hak vermiştim ama yine de seni görmek istemiştim. En fazla beni odadan kovar dedim. O kovduğunda bende tekrardan giderim yanına, gerekirse hiç konuşmam sadece yanında kalmak için onu ikna etmeye çalışırım dedim kendi kendime"dedi gözünü yoldan alıp bana bakarken. Öyle de yapmıştı. Ben ne kadar yalnız kalmak istediğimi, konuşmak istemediğimi belirtsem de beni ikna edip yanımda kalmayı başarmıştı. "Bir kız kardeşim olduğunu öğrendiğimde çok heyecanlanmıştım ama içimde garip bir sıkıntı da vardı. Ya beni hiç sevmese ya bizim yanımızda kalmak istemese deyip duruyordum. Acaba bana benziyor mu? nasıl biri diye çok merak ediyordum."dedi. "Böyle olduğumu bilmiyordun değil mi?"dediğimde kafasını iki yana sallayıp "Bilmiyordum ama bu sana olan sevgimi değiştirmez ki."dedi. Ona tebessümle bakıp teşekkür ettim. Havaalanına vardığımızda arabadan ineceğim anda aklıma gelen fikirle inmeden Yusuf'a dönüp kolundan tuttum. Bana ne oldu der gibi baktığında "Benim için çok değerlisin... Abi... " dediğimde gözleri kocaman açıldı. Ona ilk defa abi dediğim için yüzündeki şaşkınlık gülümsememe sebep oluyordu. "Ne dedin sen?"dedi açtığı kapıyı tekrar kapatarak. "Benim için çok değerlisin dedim"dedim tebessüm ederek. "Ondan sonra ne dedin?" "Bir şey demedim." Omuz silkip kapıyı açmaya yeltendiğimde kolumdan tutarak beni engelledi. Gülmemek için yanak içlerimi ısırdım. "Elaaa"dedi adımı uzatarak "Abi kolumu bıraksana ya, Hilal'lerin uçağı şimdiye kadar inmiştir. Bırak kolumu da Hilal'in yanına gideyim. Onu çok özledim."dedim gülerek. Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "İnan ki bu güne kadar duyduğum en güzel kelimeydi"dedi kulağıma fısıldayarak. Ona gülümseyerek arabadan inip Bahar'ın koluna girdim. Bekleme salonunda biraz oturduktan sonra Hilal ve Selim enişteyi el ele gördüğümde oturduğum yerden kalkıp onlara doğru yürümeye başladım. "Roz çok özledim."dedi sıkıca sarılıp. "Ben de seni çok özledim mavişim."dedim. Bir süre öylece sarılı kaldıktan sonra Hilal'den ayrılıp Selim enişteye de sarıldım. "Hoş geldin enişte" "Hoş bulduk Ela'cım. Hilal'e yenge demen gerektiği yerde sen bana enişte diyorsun. Ben senin abin sayılırım. Yusuf sence de öyle değil mi kardeşim?"dedi Yusuf abi'ye bakarak. Yusuf abi kafasını sallayıp onu onayladığında Hilal yanıma gelip beni kendine çekti. "Ela benim kardeşim. Tabii ki de bana yenge demeyecek."dedi. Selim enişteye bakıp yalandan kaşlarını çatınca herkes gülmeye başlamıştı. Hilal ve Selim enişte herkesle tokalaştıktan sonra çıkışa doğru yürüdük. Hilal ve Bahar ile giderken Yusuf abileri arkamızda bırakmıştık. "Aslında sana yenge diyebilirim. Baksana kulağa ne kadar hoş geliyor. Hilal yenge ya da maviş yenge"dedim kulağına doğru fısıldayıp gülerek. "Roz seninle uğraşmamı istemiyorsan bir daha bana yenge demezsin."dedi tehditkar bir tonda. Ona baktığımda bir an tırstım. "Ne var yani mavişim sana yenge dersem aramızdaki kardeşlik bağı son bulmaz merak etme."dedim göz kırparak. Hilal ile uğraşmak o kadar güzeldi ki onu durmadan sinirlendirmek hoşuma gidiyordu. Asaf'ı işaret edip kulağıma eğilerek konuşmaya başladığında istemsizce kasıldığımı hissettim. "Kim bilir belki bu kardeşlik eltilikle son bulur ha ne dersin? Bunların üçü kardeş gibi ya sende benim eltim olursun. O zaman daha sıkı fıkı oluruz. Asaf'tan sıra bana gelirse tabii ki. Bence bundan daha güzel bir şey yok." Bana sinsice bakıp küçük bir kahkaha attığında yüzümü buruşturup ona sinirle baktım. Asaf'tan bahsedince nedense aklıma beni öptüğü o an geldi. Kafamı iki yana sallayıp o görüntüleri hafızamdan silmeye çalıştım. "Sana bir şaka yapayım dedim. Konuyu nasıl ona götürdün anlamıyorum. Bahar'ın yanında böyle konuşma, kız şimdi duyarsa yanlış anlar."dedim sessizce. Bahar bizden bir iki adım önde telefonla konuştuğu için duymadığını umuyordum. "Sen bana şaka yaparsan güzelim ben sana alasını yaparım. Bunu bilmiyor musun?" "Biliyorum da senin bu kadar ileri gidebileceğini düşünmemiştim. Yine de bana öyle şakalar yapma gözünü seveyim." "Şaka bir yana, o sana niye öyle bakıyordu? Gözümden kaçmadı haa, geldiğimizden beri gözü sürekli senin üzerindeydi. Sen de ondan kaçıyor gibiydin."dedi bir kaşını havalandırıp yüzüme bakarak. Sanki bir şeyleri anlamak ister gibi yüzümü inceliyordu. "Hanımlar konuşmanız bittiyse arabalara binebilir misiniz? Sohbetinize evde devam edersiniz." Yusuf abi seslenince bakışlarımı kaçırıp kolundan çıktım. Yola çıktıktan hemen sonra 'Roz bu konuyu eve geçtiğimizde konuşacağız. Kaçışın yok.' diyerek mesaj attığında telefonu çantama atıp geriye yaslandım. Yusuf abi ve Asaf önde otururken bende arkada oturmuştum. Dikiz aynasından gözlerim gözlerine değince hemen gözlerimi kaçırmıştım. "Güzelim yemek yedin mi sen?" Yusuf abi seslendiğinde kafamı camdan kaldırıp dikiz aynasından ona baktım. Saat 16. 30 geçiyordu ve ben yemek yemeyi unutmuştum. "Hayır yemedim." "İstersen bir yerde durup bir şeyler yiyelim."dediğinde kafamı iki yana salladım. "Yok abi şimdi yersem akşam yemeğini yiyemem. Orda yemek yemesem Haluk amca bana zorla yedirir."dedim tebessüm ederek. "Ama sabahtan beri kahvaltıyla duruyorsun. Bari akşam yemeğine kadar bir şeyler atıştır."dedi elini cebine sokup çıkarttığı çikolatayı bana uzattı. "Abi sen cebinde çikolata mı taşıyorsun?"dedim. Elindeki çikolatayı alıp açtım. "Bunu sana almıştım. Sevip sevmediğini bilmiyorum ama her kız çikolata sevdiği için senin de sevdiğini düşünerek aldım." "Çok severim. Teşekkür ederim abi." "Rica ederim güzelim afiyet olsun." "Haluk amcalara geçmiyor muyuz şimdi?"dedim elimdeki çikolatadan bir ısırık alarak "Erken ama biraz birlikte vakit geçirelim istedik. O yüzden direkt oraya geçeceğiz. Babamlar ve amcalar da bir iki saate kadar gelirler."dediğinde kafamla anladım deyip geriye yaslandım tekrar. "İsterseniz direkt kış bahçesine geçelim. Annem akşam için orayı hazırlamalarını söylemişti. Şimdi içeride tıkılıp kalmayalım."dedi Bahar. Herkes onaylayınca kış bahçesine geçip oturduk. Hilal hemen yanımda oturduğu için kolumu omuzuna atıp kendime çektim. "Herkes burada, Hilal bana hiç bir şeyi soramaz, sıyrıldım sanma. Yalnız kaldığımızda her şeyi tek tek konuşacağız."dedi kulağıma fısıldayarak. Kafamı salladım. Onunla konuşmak istediklerim vardı, Asaf dışında... "Bahar annemler nerde?"dedi Selim enişte biraz oturduktan sonra. "Annem, Nalan teyze ve Ayla teyze ile birliktelerdi daha dönmedi. Babam da hâlâ şirkette abi"dedi. Selim enişte peki dedikten sonra telefonda Yusuf abi'ye bir şeyler göstermeye başladı. Herkes sohbet ederken Asaf'ın olduğu tarafa hiç bakmasam da gözünün sürekli üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. "Gören de kırk yıldır birbirinizi hiç görmemişsiniz sanır. Alt tarafı on gün ayrı kaldınız." Asaf bana ve Hilal'e bakıp konuştuğunda yüzümü buruşturup cevap vermeden tekrar Hilal'e döndüm. "Bir hafta daha kalalım dedim Hilal'e ama daha fazla kalmak istemedi. istememenin sebebi de tabii ki de" dedi Selim enişte işaret parmağı ile beni göstererek. Gülümsedim. "Ama ne yapalım enişte biz bu zamana kadar hiç bu kadar ayrı kalmamıştık ki."dedim. "Roz sen bunları ne takıyorsun. Sanki günün her saati konuşan onlar değil de benim"diye hemen atıldı Hilal. Bahar ve Kerem de Hilal'e destek verince artık bizle uğraşmaktan vazgeçirmişlerdi. Selim enişte ve Hilal balayında çektikleri fotoğrafları bizlere gösterip oralarda gezdikleri yerleri dolaştıkları sokakları bir bir anlatıp durdular bütün gün. Haluk amcalar, Murat beyler ve Metin beyler geldiklerinde de birlikte akşam yemeği yiyip kahve için salona geçmiştik. Selim enişte ve Hilal yol yorgunu oldukları için yemekten hemen sonra kalkmışlardı. Kerem ile en köşede olan ikili koltuğa oturmuş ona telefondaki küçüklük fotoğraflarımı ve çekilmiş videolarımı gösteriyordum. Bi fotoğraflara bi bana bakıp duruyordu. "Ela bu videodaki çocuk gerçekten de sen misin"dedi şaşkınlıkla. Videoda o zamanlar onbir yaşındaydım. Ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıp duramadığım bir videoydu. "Evet benim, benzemiyor mu yoksa?" "Benziyor ama o durumdan bu duruma gelmek..."dedi ve sustu. "Çok zordu... Biliyor musun en zoru da neydi? Başkasına muhtaç olarak yaşamaktı. Annem de babam da bana bu duyguyu hissettirmemek için ellerinden geleni yaptılar. Abim ablam ve Efe de aynı şekilde... Ama yinede bir yanın hep eksik gibi hissedersin. Bazen de öyle şeyler yaşarsın ki kendini fazlalıkmışsın gibi hissedersin." Yanaklarımdan inen yaşları silip millete baktım. Neyse ki kimse bize bakmıyordu. Sohbete dalıp gitmişlerdi. Asaf kafasını kaldırıp bana baktığında Kerem'e dönüp gülümsemeye çalıştım. "Sen çok güçlü birisin. Baksana bütün bu yaşadıklarından sonra sen dimdik ayakta kalmayı başarmışsın."dedi. "Daha başarmış sayılmam. Hâlâ bu değnekten kurtulamadım. Çok denedim ama olacak gibi de gözükmüyor." "Hemen karamsar olma"dedi elini omuzuma koyarken. "Neyse bu konuyu kapatalım. Geçmişe gidince yaşadıklarım zihnimde tekrar canlanıyor."dedim tekrar dolan gözlerimi elimin tersiyle silerek. Tamam deyip telefonda ki diğer fotoğraflara bakmaya başladı. "Ela bu yanınızda oturan adam kim?"dedi. Hilal Özgür ve benim kafede çektiğimiz bir fotoğraftı. Telefonumdaki ona ait tüm fotoğrafları silmiştim. Araya karışmış olmalıydı. "Bir arkadaş" "Çok samimi gözüküyordunuz. Belki erkek arkadaşındır dedim."dedi. O sırada Asaf geçti yanımızdan. Fotoğrafı tam olarak gördü mü bilemedim. "Hayır eski bir arkadaş sadece. Kendisi evli zaten"dediğimde kafasını anladım der gibi salladı. Artık benim için eski bir arkadaştan ibaretti. "Nereye?" "Biraz dolaşacağım. Bugün fazla oturdum." "Ama dışarısı biraz soğuktur." "Bahar'dan bir ceket alır öyle çıkarım."dedim. Bahar'ın yanına geçip ondan bir ceket alıp giyindikten sonra abimlerin yanına gittim. "Abi ben biraz dışarı çıkıyorum. Kalktığınız zaman beni ararsın hemen gelirim."dedim. Herkes bana dönüp bakınca bir sorun yok der gibi gülümsemeye çalıştım. "Ne oldu Ela'cım?"dedi Yusuf abi telaşlı bir şekilde. "Yok bir şey. Sadece ayaklarım biraz uyuşmuş fazla oturduğum için. Biraz dolaşmak için çıkıyorum zaten"dedim. "Tamam güzelim bekle biraz gelen maillerime bakayım. Birlikte çıkarız."dedi. Buraya geldiğimizden beri sürekli bilgisayardan işlerini halletmeye çalışıyordu. Şimdi de benimle kendini yorsun istemiyordum. "Gerek yok abi ben kendi başımada çıkabilirim. Sen işlerini hallettikten sonra biraz dinlen çok yorgun görünüyorsun. Ben buraları biliyorum zaten, o yüzden sıkıntı yok merak etme."dedim. Hilal'ler balayındayken buraya birkaç defa daha gelmiştim. Buraya çok yakın büyük bir park vardı. Oraya kadar yürüyüp biraz hava almak istiyordum. "Olmaz seni tek başına gönderemem. Beni bekleyemiyorsan Asaf ya da Kerem seninle gelsin."dediğinde bakışlarım Kerem'i buldu. Kerem gelebilirdi benimle sıkıntı olmazdı. Onunla çok iyi anlaşıyorduk zaten ama Asaf olmazdı. Onunla yalnız kalmak dengemi bozuyordu. Onun yanındayken bambaşka bir insana dönüşüyordum. "Tamam Kerem gelsin o zaman"dedim Asaf'ın olduğu tarafa hiç bakmadan. "Ela inan ki sana eşlik etmeyi çok isterdim ama yarın çok önemli bir sınavım var. Ona çalışmam lazım."dediğinde Kerem moralim bozuldu. "Kardeşim ben eşlik ederim. Sizde dilediğiniz zaman kalkarsınız. Ela'yı ordan eve bırakırım."dedi Asaf. Kapana kısılmış gibiydim. Yusuf abi'ye şimdi ne diyecektim. Asaf ile gitmek istemiyorum dediğimde bana neden diye soracaktı. Ondan kaçmamın nedenini ben bile tam olarak bilmezken Yusuf abi'ye ne diyecektim ki? Yalnız gitmeme de izin vermeyeceği için mecbur kabul etmek zorunda kalıyordum. Peki deyip Haluk amca ve Meral teyzenin yanına doğru yürüdüm. "Haluk amca her şey için çok teşekkür ederim. Bugün çok güzel vakit geçirdim."dedim Haluk amcaya sarılarak. "Ne demek kızım. Güzel vakit geçirtmişsek ne mutlu bize"dedi babacan bir tavırla. Ardından Meral teyzeye de sarılıp öptükten sonra Murat beylere döndüm. "Görüşürüz. Defne ablaya da geçmiş olsun dileklerimi tekrar iletin lütfen!"dedim. Defne abla rahatsızlığından dolayı bugün Haluk amcalara gelememişti. Nasıl oldu diye çok merak ediyordum. "Tabii kızım görüşürüz."dediğinde tebessüm ederek salondan çıktım. Hemen arkamdan da Asaf çıkmıştı. Dışarı çıktığımızda Yusuf abiyi de peşimizden dışarı çıkarken gördüğümde "Hadi sen işine dön abi, bak Asaf da burada zaten merak etme."dedim. "Birazcık bekleseydin birlikte çıkardık." Elini omuzuma koyup beni koltuğunun altına çekti. "Biliyorum evde çok sıkılıyorsun. İşim bu aralar çok yoğun o yüzden seninle ilgilenemiyorum. Ama en kısa zamanda işlerimi halledip sana daha çok vakit ayıracağım."dedi. "İşlerinin çok yoğun olduğunun farkındayım. Çok da sıkılmıyorum. Hem Hilal de artık burada sıkıldığım an ona giderim. O yüzden sıkıntı yapma kendine ama işlerini hallettikten sonra sana bütün İstanbul'u gezdirtirim haberin olsun."dedim göz kırpıp gülerek. "Seve seve güzellik"dedi şakağımdan öperek. Ardından Asaf'a dönüp konuştu. "Dostum kardeşim şimdilik sana emanet. Kardeşim kardeşindir ona göre ona gözün gibi bak."Asaf sadece kafasını sallamakla yetindi. Yusuf abinin sözleri hoşuna gitmemiş gibi gözüküyordu. "Abi alt tarafı az ilerideki parka gidiyorum."dedim gözlerimi devirerek. "Olsun güzelim. Ben seni yeni buldum."dedi. "Israrla arayınca belki önemli bir şeydir diye açtım."dedi telefonu bana uzatarak. "Kimdi?" "Özgür diye biriydi."dediğiyle biraz duraksadım. Ama beni bir daha aramaması için onu engele almıştım. Nasıl arayabiliyordu beni? Telefonu elime alıp baktığımda başka bir numaradan aramış olduğunu gördüm. "Ne dedi?"diye sorduğumda önce bana bakıp ardından gözlerini kaçırarak, "Seni sordu. Geldiğinde beni mutlaka arasın dedi. Çok önemli olduğunu belirtti."dedi. Özgür'le konuşacak hiçbir şeyim yoktu. Sırf onu aramam için ya da telefonlarına cevap vermem için çok önemli olduğunu belirtmişti. Buna adım gibi emindim. Benden kendi isteğiyle gitmişti. Şimdi ne diye beni rahatsız ediyordu? Aradığı numarayı da engelleyip telefonu çantama attım. "Neden aramadın? Çok önemli olduğunu söylemişti."dedi telefonu çantama koyduğumu görünce. "Sonra ararım."dedim yalan söyleyerek. Peki deyip ellerini göğsünde birleştirip sırtını banka dayadı. Deminki sessizliğine tekrar büründü. "Anlamadım." "Yakınında olmam seni bu kadar üzüyor mu diyorum. Yani bana tahammül edemeyecek kadar be-" "Hayır."dedim sözünü tamamlamasına izin vermeden. "Neden böyle düşünüyorsun?"dediğimde yüzüme bakıp kısa bir anlığına güldü. "Neden mi? Ela bunu davranışlarınla açık açık belli ettiriyorsun. Ablamla, Kerem'le, Bahar'la, Selim'i saymıyorum. Onu daha önceden de tanıyordun. Onlarla bu kadar iyiyken neden bana uzak davranıyorsun?"dedi. Neden şimdi böyle konuşuyordu? "Eğer sana böyle hissetirdiysem özür dilerim. Benim sana uzak davranmam senin kötü olduğun anlamına gelmiyor. Ben sadece... şey..."dedim. Devamını getiremedim. Ne diyebilirdim ki? Yakınımda olursan sana karşı hislerimin değişmesinden korkuyorum diyemezdim. "Sen sadece ney?"dedi. Devamını getir der gibi kafasını salladı. "Bilmiyorum."diyerek kaçamak bir cevap verdim. Ellerimi kucağımda birleştirip parmaklarımla oynamaya başladım. Her sıkıştığımda ya da canım sıkıldığında yaptığım hareketi yaptım. Ya parmaklarımla oynardım ya da tırnaklarımı dişlerdim. "Ben biliyorum nedenini." Parmaklarımda olan bakışlarımı ona çevirdim. Gerçekten de anlamış mıydı? "Senden hoşlandığımı anladığın için benden kaçmaya çalışıyorsun."dediğinde donmuş bir şekilde yüzüne bakakaldım. Ne demişti o? Senden hoşlandığım için... Hayır hayır kesinlikle böyle bir şey mümkün değildi. Değneğimi elime alarak kalkmaya çalıştım. "Ela bak yine aynı şeyi yapıyorsun. Benden kaçma lütfen!"dedi. Kolumdan tutup beni tekrar banka oturttu. Yapma! Bu sefer kaldıramam diye geçirdim içimden. Tekrar Özgür vakası yaşamak istemiyordum. Özgür benim insanlara olan güvenimi yerle bir etmişti. Daha yaram kapanmamışken tekrar kanatamazdım. "Ela!!!" Elimi tutarak beni kendisine döndürdü. "Yapma..."dedim elimi geri çekerek. Sesim öyle yavaş çıkmıştı ki sanki bir el boğazımı sıkıyormuş gibiydi. "Senden hoşlanıyorum görmüyor musun?"dedi sesini biraz yükselterek. Derin bir nefes alıp soğuk havayı ciğerlerime çektim. "Görmek istemiyorum." "Neden? Yoksa seni arayan o adam yüzünden mi? Neydi adı? Ha, Özgür."dedi. Dirseklerimi dizlerime koyup başımı iki elimin arasına aldım. Susup sadece yere odaklandım. Soğuktan mıdır bilmiyorum ama titremeye başlamıştım. "Ela konuşsana hadi. Bana nedenini söyle eğer kalbinde o adam varsa sana olan hislerimi kalbime gömerim." Ben sessizliğimi korurken kolumdan tuttu. Başımı yerden kaldırdığında ağlamış olduğumu gördü. Özgür konusu her açıldığında benim kalbim kırılıyordu, bana yaşattıklarından dolayı. Bana söylediği o sözler zihnimde canlanıyordu. "Neden ağlıyorsun? O adam için mi?"diye sorunca kolumu geri çekmeye çalıştım ama bırakmadı. Ben konuşmak istemiyordum neden bunu anlamıyordu? Üstelik Özgür hakkında hiç konuşmak istemiyordum. "Bırak beni!" Gözlerimden yaşlar inerken kafamı çevirip yüzüne bakmadım. "Bana neden ağladığını söyle?" Hâlâ diretiyordu. Yapma Asaf, bana bunu yapmaz lütfen!!! "Bırak!!"dedim hâlâ kolumu geri çekmeye çalışırken. Ama bırakmıyordu. Ben ondan uzaklaşmaya çalıştıkça, o daha çok sorguluyordu. "Elaa!" "Asaf bırak lütfen, gitmek istiyorum!!" "Yoksa bu gözyaşları o ad-"dediğinde sözünü tamamlamasına izin vermeden onu kendimden uzaklaştırıp ittim. "Yeter!! O adam o adam deyip durma. Soruyordun ya bana neden benden uzaklaşmaya çalışıyorsun diye. O adam yüzünden. O adamın yaşattıkları yüzünden"dedim bağırarak. Şu an patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Etraftakiler dönüp baktıklarında gözyaşlarımı silip derin derin nefes almaya çalıştım. "O adam var ya o adam, Özgür. Beni sevdiğini sandığım adam beni yarı yolda bırakıp gitti. Ne için biliyor musun peki? Bu halde olduğum için. Ailesi beni böyle kabul etmediği için onu başkasıyla evlendirmeye kalktılar. O ne yaptı biliyor musun? Benim için hiçbir şey yapmayıp o kız ile evlenmeyi kabul etti. Bu yüzden bana sevgiden sadakatten bahsetme inanmıyorum çünkü."biraz duraksayıp ardından konuşmaya devam ettim. "O gün vardı ya hani odama daldığın gün."dediğimde kafasını evet der gibi salladı. "Onların nikah günüydü. Sevgili eşi beni aşağılamak için aramıştı. Bana ne dedi biliyor musun? Senin annen seni kabul etmemiş Özgür nasıl seni kabul etsin dedi. O sözleri çok ağrıma gitmişti. Ama doğru söylüyordu. Benim öz annem beni kabul etmemişti. Onun ve ailesinin beni kabul etmesini ummam benim aptallığımdı." Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya doğru süzüldüğünde elleriyle yüzümü avuçlayıp gözyaşlarımı sildi. Beni kendine çekip sarıldı. "Titriyorsun." Üzerinde ki ceketi çıkarıp kollarıma örttü ve kendine daha çok çekip sarıldı. "Özür dilerim."dedi. |
0% |