Yeni Üyelik
19.
Bölüm

17. Bölüm

@zozanli

Keyifli okumalar 💞

 

Hilal ile biraz daha oturduktan sonra Selim enişte gelip bizi evden almıştı. Restoranın önünde durduğumuzda Selim enişte önce inip Hilal'in kapısını açtı. Ardından da benim kapımı açarak inmem için elini uzattı.

"Teşekkür ederim"diyerek uzattığı elini tutup indim. Bizim hemen arkamızdan Kerem ve Bahar da gelmişti.

"Biz içeri geçelim. Abinlerde birazdan burada olurlar"dedi Selim enişte. Hilal ve Selim enişte el ele içeri doğru yürümeye başladığında bende Bahar'ın koluna girdim.

"Defne abla da gelecek mi?"dedim sol tarafımda yürüyen Kerem'e bakarak.

"Gelecekti ama eniştem bugün döneceği için kendi evine geçti."dediğinde anladım der gibi başımı salladım. İçeri girdiğimizde bize ayrılan geniş masaya geçip oturduk. Selim enişte ve Hilal yan yana otururken Ben, Bahar ve Kerem de karşılarına oturmuştuk. Sahil kenarındaki bir restorana gelmiştik. Bize ayrılan masa cam kenarındaydı. Gece ambiyansı ve denizin o muhteşem görüntüsü insanı büyülüyordu. Önümdeki sudan bir yudum alıp dışarıya çevirdim bakışlarımı.

"Naz geliyormuş. Çok sevindim." Selim eniştenin sesiyle bakışlarımı dışarıdan alıp onlara çevirdim.
Naz, bugün Asaf'ın kahvaltı sırasında konuştuğu kızdı. Kim olduğu hakkında herhangi bir bilgim yoktu. Adını ilk defa bugün Asaf'tan duymuştum. Merak etsem de Asaf'a sormak istememiştim.

"Evet abi, bize de sabah haber verdi."dedi Kerem.

"Uzun zamandır görmemişitm. İyi ki geldi valla çok özledik."dediğinde Selim enişte, ona bakıp, "Naz kim?"diye sordum. Ardından Hilal'e döndüm. "Hilal sen tanıyor musun?"dedim. Hilal cevap vermeden kafasını iki yana salladı.

"Naz benim ablam"dediğinde Kerem şaşkınlıkla ona döndüm.

"Başka kardeşiniz olduğunu bilmiyordum."dedim. Sabah Asaf, Naz'la konuşurken ondan o kadar samimiydi.

"Söylemedik mi sana?"dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Herşey bir anda olunca aradan kaçmış herhalde."dedi gülümseyerek. Gülümsedim.

"Enişte sizin başka kardeşiniz falan yok değil mi? Bak sonradan öğrenince hatlar karışıyor."dedim Selim enişteye bakıp gülerek. Dediğimle herkes bir anda gülmeye başladı.

"Hayır Ela'cım. Biz sadece iki kardeşiz."dedi Selim enişte gülümseyerek. Selim enişte, Hilal ve Kerem kendi aralarında konuşurken, Bahar da bana biraz Naz'ın nasıl biri olduğundan bahsetmişti. Birkaç yıl önce ani bir kararla İzmir'e gittiğini söylediğinde başımı anladım der gibi aşağı yukarı salladım.

"Hele şükür abimlerde gelebildiler."Kerem'in konuşmasıyla bakışlarımı kapıya çevirdiğimde Asaf'la göz göze geldik. Hemen arkasından da düğünde tanıştığım Melis gelip koluna girince önüme dönüp bir yudum su içtim. Melis'in ne işi vardı burda? Daha dün akşam Asaf benden hoşlandığını söylemişti. Şimdi ise Melis ile kol kola bize doğru geliyorlardı. Neydi bu şimdi? Bu adam benimle dalga mı geçiyordu?

"Bizbize olduğumuzu düşünüyordum."dedim öfkeme sahip çıkarak. O kızı görünce sinirlerim bozulmuştu. Hilal bana baktığında Selim eniştelere çaktırmadan başımla kapıya doğru bakmasını işaret ettim. Bir de ona şans vermemi söylemişti.

"Melis ve Helin yabancı değiller. Onlar da bizden sayılır."dediğinde Selim enişte gülümsemeye çalışıp başımı salladım. Helin'den bahsedene kadar Helin'in geldiğini fark etmemiştim. Yusuf abi yanıma gelerek başımın üstünden öptü.

"Kusura bakmayın, trafik yoğunluğu nedeniyle biraz geç kaldık."dedi Asaf. Herkes önemli değil der gibi kafasını sallayınca çaprazımdaki sandalyeye geçip oturdu. Melis ve Helin yanına oturunca Yusuf abi de Bahar'la benim yanımdaki sandalyeye oturdu.

"Herkes geldiğine göre artık sipariş verebiliriz."dedi Selim enişte. Eliyle garsona işaret verip yanımıza çağırdı. Siparişler verildikten sonra Helin bana dönüp konuşmaya başladı.

"Ee Ela alışabildin mi buralara?"

"Biraz."dedim zoraki bir gülümsemeyle. Bu kıza da
pek ısınamamıştım. Melis'i sevmememin nedeni belliydi de, bu kıza kanım neden ısınamamıştı?

"Kimseyi tanımıyorsun ya alışmak zor olmuştur."dedi.

"Yoo. Hiç de öyle düşündüğüm gibi zor olmadı. Yusuf abiyle çok iyi anlaşıyoruz. Belli etmesem de onu ilk günden sevmiştim."dedim. Yusuf abi elime uzandığında ona içtenlikle gülümsedim.

"Selim ve Bahar'ı da uzun zamandır tanıyorum zaten. Kerem desen onunla da çok iyi anlaştık."

"Peki Asaf? Onunla da iyi anlaşabiliyor musunuz?"diye araya girince Melis, kısa bir anlığına gözüm Asaf'a kaydı. Biz Asaf'la fazla anlaşamıyorduk evet ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. Ne cevap vereceğim diye meraklı gözlerle bana baktığında, "Neden anlaşmayalım ki?"dedim ellerimi çenemin altında birleştirip doğrudan Melis'in gözlerinin içine bakarak. Kafasını sallayıp önündeki sudan bir yudum içerek Asaf'a baktı. Asaf'ın cevabımdan memnun kalmış gibi yüzü gülüyordu.

Zaman ilerlerken yemeğimizi yemiş, tatlı siparişini vermiştik. Yemek boyunca Asaf bakışlarını üzerimden çekmemişti. Onun tarafına hiç bakmasam da bunu hissedebiliyordum. Nedenini bilmediğim bir şekilde ona öfkeliydim. Melis lavaboya diye kalkıp gittiğinde Bahar da hemen peşinden gitmişti. Helin yanıma yaklaşıp sessiz bir şekilde konuşmaya başladı.

"Ela, sence de Melis ve Asaf birbirine çok yakışmıyorlar mı?"dediğinde içtiğim su boğazıma kaçıp öksürmeye başladım.

"İyi misin canım?"dedi Yusuf abi ve Hilal aynı anda.

"İyiyim."dedim elimle ağzımı kapatıp tekrar öksürdüm. Bu kız ne yapmaya çalışıyordu? Amacı neydi?

"Bilmem. Hiç o gözle bakmadım."dedim aynı onun gibi sessiz konuşarak. Abimler bunlarla nasıl yakın arkadaş olmuşlar hâlâ anlamış değildim.

"Bence birbirlerine çok yakışıyorlar. Umarım en kısa zamanda onlar da birleşirler."dedi yüzüme bakıp sinsice gülümsedi. Kafamı yana çevirip burnumdan derin bir nefes çekip bıraktım. Beni sinir etmek için böyle konuştuğuna emindim.

"Birbirlerini seviyorlarsa neden olmasın?"dedim yüzümde herhangi bir mimik göstermeksizin. Ardından lavaboya gideceğimi belirterek ayağa kalktım. Hilal geleyim mi diye sorunca gerek olmadığını söyleyerek lavaboya doğru yürüdüm.
Lavaboya gireceğim sırada Melis de tam çıkıyordu. Tebessüm etmeye çalışıp önüme döndüğümde

"Biraz konuşabilir miyiz?"dedi.

Kafamı sallayıp, "Tabii"dedim.

"O gün için kusura bakma. Yaptığım pek hoş değildi." Ondan böyle bir itiraf beklemiyordum. Yaptığının hoş olmadığının farkına varması da iyiydi.

"Sorun değil."

"Asaf benim için çok değerli. Onunla tanıştığım günden beri onu deliler gibi seviyorum. O yüzden biraz kıskançlık yaptım. Asaf'ın sana o şekilde yaklaşmayacağını bilmem gerekiyordu"elini omuzuma koyup "Neticede sen onun kuzenisin. O da senin abin sayılır."dedi gülümseyerek. Başta yaptığından pişman olduğunu sanmıştım. Benimde en büyük sorunum oydu ya işte, insanların sözlerine hemencecik inanıyordum.

"Asaf benim abim değil. Senin onu sevmen ya da onun seni sevmesi pek beni alakadar etmiyor."dedim omuzumdaki elini iterek. Ondan birkaç adım uzaklaştıktan sonra omuzumun üzerinden kafamı çevirip ona baktım.

"Haa, dedin ya Asaf sana o şekilde yaklaşmaz diye. Bence o kadar emin olma"dedim. Ardından lavaboya girip ellerimi soğuk suyun altına bıraktım.

"Ne demek istiyorsun?"dedi arkamdan gelerek. Sesi biraz yüksek çıkmıştı. Ellerimi yıkayıp kuraladıktan sonra Melis'e yavaşça döndüm.

"Asaf'ın seni sevdiğini düşünüyorsan bu dediklerimi takmaman gerek."dedim gülümseyip göz kırparak.

"Ne oldu? Neden tartışıyorsunuz?"dedi Bahar. Kabinden çıkıp ellerini yıkadıktan sonra bize döndü.

"Tartışmıyorduk ki öyle sohbet ediyorduk. Melis, buraları sevdin mi diye soruyordu."dedim tebessüm ederek. Konuşmadan anladım der gibi kafasını salladı.

"Çıkalım o zaman"dediğinde tamam deyip masaya döndük. Geldiğimizde Abimin ve Asaf'ın masada olmadığını gördüm.

"Abimler nerde?"dedim.

"Birazdan gelirler."dedi Selim enişte. Melis'e telefon geldiğinde kalkmak zorunda olduğunu söyleyip çıktığında Helin de hemen arkasından kalkıp çıktı.
Önümdeki tatlıdan yemeye başladığımda Yusuf abiyi kapıdan içeri girerken gördüm.

"Asaf nerde?" Dedi Selim enişte, Yusuf abi otururken.

"Melis'i eve bırakmaya gitti. Acil eve gitmesi gerekiyormuş."dedi. Bu duruma öfkelenmem normal miydi? Hilal bana baktığında takmadığımı gösterir gibi tatlımdan yiyip Kerem'le sohbet etmeye çalıştım. Ortamda kısa bir sessizlikten sonra Hilal, Selim enişteye sırtını yaslamış bir şekilde konuşmaya başladı.

"Ee Yusuf yok mu kalbini çalan birileri? Seni de baş göz edelim."dedi. Kafamı Yusuf abi'ye çevirdim. Hilal'in sorusuyla bir an yüzü düştü. Ardından önündeki sudan bir yudum alıp kafasını hayır anlamında salladı. Aslında bunun cevabını çok merak ediyordum. Sorma fırsatım da hiç olmamıştı. Şimdiye kadar doğru düzgün oturup konuşamamıştık ki.

"Yusuf'u değil de biz Asaf'ı baş göz etmek istiyoruz şuan. Ona birini bulmaya çalışıyoruz."dedi Selim enişte araya girerek. Konu dönüp dolaşıp nasıl Asaf'a geliyordu anlamıyordum. Kendisi burda yokken bile varlığını nasıl bu kadar hissettiriyordu?

"Asaf'a mı?"diye sordu Hilal. Selim enişte kafasını sallayıp "Aslında biri var."dediğinde kaşlarım istemsizce havaya kalkmıştı.

Asaf'ın sevdiği biri mi vardı? Ee o zaman dün bana söyledikleri neydi? Elimdeki çatalı sıkmaya başlayıp burnumdan nefes almaya çalıştım. Neden ben böyle insanlarla sınanıyordum ki?

"Kim?"dedi Bahar hemen meraklı gözlerle.

"Melis" Melis'in adını duymamla elimdeki çatal yere düştü. Asaf, Melis'i mi seviyordu? İyi de düğündeyken Melis'le arasında arkadaşlık dışında hiçbir şey olmadığını söylemişti. Herkes dönüp bana baktığında tebessüm etmeye çalışıp çatalı yerden alarak masaya bıraktım.

"Elimden kaydı."dedim sessizce. Dirseğimi masaya koyup başımı avucuma yasladım.

"Melis'in bakışlarından anlamıştım Asaf'a karşı boş olmadığını. Peki Asaf? O da Melis'i seviyor mu?"dedi Hilal. Benim merak ettiğim ama duymak istemediğim soruyu sormuştu. Selim eniştenin cevap vereceği sırada telefonum çalmaya başlayınca pardon deyip telefonu çantamdan çıkardım. Annem arıyordu. Annem değil de başkası olsaydı şuan telefonu açmazdım.

"Annemle konuşup gelirim."dedim. Masadan destek alarak ayağa kalktım.

Onlardan biraz uzaklaşınca "Annem!!!"diyerek telefonu açtım.

"Kuzum... Yavrum. Nasılsın?"dedi. Sesini o kadar çok özlemiştim ki, şimdi yanında olsaydım ona sarılır kokusunu doya doya içime çekerdim.

"İyiyim anne... Sadece sizi özledim."

"Bizde seni özledik. Hilal'i özledik. Hilal nasıl? Onunla da dün konuştuk ama yine de merak ediyorum sizi"

"O da iyi. Şuan birlikteyiz. Yemeğe çıkmıştık. "Dedim.

"İkiniz tek mi?"

"Yok annecim. Selim enişte dibinden ayrılmıyor ki. Hep beraber geldik. Yusuf abi, Kerem ve Bahar da yanımızda"dediğimde annemle beraber gülmeye başladık.

"Yusuf'u abin olarak kabul etmen çok çok mutlu etti beni."dedi birkaç saniye sonra.

"Anne, ben Yusuf'u da Efe ve Mert abim gibi sevdim. O iyi biri."

"Yusuf sana çok değer veriyor. Bunu oradayken çok iyi anladım."dedi ardından biraz duraksayıp tekrar konuşmasına devam etti.

"Peki annen?"

"Benim annem sensin."dedim direkt.

"Biliyorum bebeğim ama onları da anlamaya çalış."dedi. Annem tüm gerçekleri biliyordu. Nalan hanım ona her şeyi bir bir anlatmıştı.

"Anne, onları anlamaya çalışıyorum ama olmuyor. Onları gerçekten affetmek istiyorum ama yapamıyorum. Hiçbir şey beni bıraktıkları gerçeğini değiştirmiyorki."gözlerim nemlenmeye başladığında kafamı gökyüzüne kaldırıp ağlamamaya çalıştım. Bu konu açıldıkça kendimi tutamıyordum.

"Gerçekleri öğrendikten sonra içindeki o ateş biraz olsun sönmedi mi?"dedi. Aslında onlara karşı tutumum biraz değişmişti ama bu onları affetmem için yeterli değildi.

"Annem, güzel annem. Sen ne yüce gönüllü, ne muhteşem bir insansın. Hâlâ onları affetmem için uğraşıyorsun. Eğer bir gün onları affedersem de sırf senin gibi bir annenin yanında büyümeme sebep oldukları için affederim."dedim. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülünce elimin tersiyle sildim.
Annemle biraz daha konuştuktan sonra, telefonun diğer ucundan babamın sesini duyunca kalbimin sızlanmaya başladığını hissettim. Babamla aram hâlâ düzelmemişti. Buradayken de onunla pek konuşamıyordum. Her ne kadar benim iyiliğim için olsa bile benden vazgeçmesini kaldıramıyordum.
Babam, benim konuşmayacağımı anladığında 'sen bana kızgın olsan da sana olan sevgimi biliyorsun. Seni ne kadar çok sevdiğimi, benim için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyorsun' diyerek telefonu kapatmıştı. Zaten babamın sevgisinden zerre şüphem yoktu ki. Benim kabul etmek istemediğim, beni bu kadar seviyorken benden vazgeçebilmesiydi... Gözyaşlarım daha fazla akmaya başlayınca dirseklerimi dizlerime dayayıp yüzümü ellerime hapsettim. Bir süre öyle bekledikten sonra omuzlarıma bırakılan ceketle kafamı kaldırıp doğruldum. Asaf hemen yanı başımda durmuş bana bakıyordu.

"Ne yapıyorsun burada?"dedi.

"Sana ne?"diyerek üzerimdeki ceketi alıp ona uzattım.

"Onu giy üşüyeceksin. Hava çok soğuk"

"İstemiyorum."dedim. Uzattığım ceketi alarak tekrar omuzlarıma bıraktı. Tekrar çıkarmak için elimi uzattığımda beni durdurdu. Hava estiği için daha fazla itiraz etmeden cekete sarındım.

"Sen ağladın mı?"dedi. Elimle göz yaşlarımı silip ona döndüm.

"Neden sürekli çevremdesin?"dedim.

"Nedenini gayet iyi biliyorsun ama tekrardan söylememi istiyorsan söylerim sorun değil. İstiyorsan her zaman söylerim."dedi. Ardından gülümseyip yanıma çöktüğünde kendimi biraz geri çektim.

"Kendini de beni de kandırmaya çalışma. Sonra olan bana oluyor. Benim yeterince sorunum var zaten. İçinde bulunduğum bu durum beni yeterince mahvetti. Birde sen yapma. "Dedim tane tane konuşarak.

"Ne seni ne de kendimi kandırmıyorum. Sana dün gece söylediklerimin hepsi gerçekti."

"Ya ben seni gerçekten anlamıyorum. Daha dün benden hoşlandığını söyleyen sen, bugün koluna Melis'i takıp yemeğe katılan yine sen. Ne yapmamı bekliyorsun? Sana inanmamı mı? Hepiniz aynısınız. Hiç birinize güvenmiyorum."Dedim. Sinirlerim artık tavan yapmak üzereydi.

"Beni o Özgür denen herifle mi kıyaslıyorsun? Sana öyle bir şey yapabileceğimi gerçekten de düşünüyor musun?"dedi kaşlarını çatarak.

"Seni kimseyle kıyaslamıyorum. Bu benim hayatımın gerçeği, terk edilmeye mahkûm biriyim. En büyük gerçeğim de ne biliyor musun? Öz annem babam tarafından terk edilmiş biriyim. Bu benim ACI GERÇEĞİM. Sevilsem de sevilmesem de terk ediliyorum. Öz annem beni sevdiği için, benim acı çekmemi istemediği için beni terk etti. Beni büyüten, benimle ağlayıp benimle birlikte gülen, her sorunumda yanımda olan, tek göz yaşıma bile kahrolan babam, sırf burda iyileşme ihtimalim olur diye benden vazgeçti."dedim. Gözümde biriken yaşlar teker teker süzülürken yanaklarımdan iç çekip yutkundum.

"Ben seni asla bırakmayacağım."dedi elimi tutarak.

"Yapma lütfen! Benimle oynama."

"Ela ben öyle bir insan değilim. Bunu sen de zamanla anlayacaksın. Yaşadığın şeyler kolay değil biliyorum ama bu yaşadıkların, seni sevmem için engel değil ki."

"Ben sana mutluluk veremem. Mücadele etmekten yorulduğum bir hayatım var. Seni seven seni mutlu edecek birine git. Melis seni seviyor. O seni mutlu eder"dedim. Bu söylediklerim neden canımı yakıyordu?

"Bana izin versen seni mutlu etmek için elimden ne geliyorsa yaparım. Birlikte mücadele ederiz." Gözlerimin içine baktığında kafamı olmaz anlamında salladım. Bunu kendime yapamazdım. Bir kez daha terk edilmeyi kaldıramazdım.

"Sana daha önceden de söyledim. Melis'le aramda herhangi bir şey yok. Melis sadece benim arkadaşım. Gelirken de ayağını burktu. O yüzden koluna girdim. Ben yanımda Melis'i değil seni istiyorum."dedi.

"Asaf yapma lütfen! Hayatım yeteri kadar zor. Daha da zorlaştırma"diyerek yanından kalkıp içeri geçtim. Direkt lavaboya geçip akan makyajımı temizleyerek masaya döndüm.

"Abi kalkalım mı?"dedim. Hilal bana ne oldu der gibi bakınca omuz silktim.

"Güzelim daha erken değil mi?"dedi Yusuf abi.

"Kendimi biraz yorgun hissediyorum"

"Tamam canım."diyerek Selim eniştelere döndü.

"Siz oturun isterseniz."dedi.

"Yok birader bizde kalkalım."dedi Selim enişte. Hesabı ödeyip çıktıktan sonra Bahar'a sarılıp ardından Hilal'e yaklaşarak ona da sarıldım.

"Roz, Asaf o kızı sevmiyor. Selim ve Yusuf'un yakıştırması sadece."dedi kulağıma fısıldayarak.
Asaf da, Melis'le arasında herhangi bir şey olmadığını belirtmişti ama yine de ona güvenmiyordum ya da güvenmek istemiyordum.

"Mavişim, bundan sonra Asaf hakkında konuşmayalım lütfen. Biliyorsun ben o defteri çoktan kapattım. Asaf kimi sevmiş ya da sevmemiş ilgilenmiyorum."

"Rozz"dedi. Omuzlarımdan tutup beni kendinden biraz uzaklaştırdı.

"Lütfen!!!"dedim. Kafasını tamam anlamında salladı. Bu sadece şimdilik susuyorum demekti Hilal için. Ona tekrardan sıkıcı sarılıp yanağından öperek arabaya doğru ilerledim. Herkes arabalarına geçince Yusuf abi de arabaya binip çalıştırdı. Radyoyu açıp kafamı koltuğa yaslayarak gözlerimi kapattım. Yol boyunca Yusuf abi de ben de hiç konuşmamıştık. O yola odaklanırken, ben de müzik eşliğinde uyumaya çalışıyordum. Gözümü her kapatıp şarkıya daldığımda Asaf'ın beni öptüğü, benden hoşlandığını söylediği, elimi tuttuğu o anlar gözümün önünde canlanıyordu. Gözlerimi sıkıp o anları hafızamdan silmeye çalıştım ama olmuyordu. Bir türlü onu aklımdan çıkaramıyordum. Ne yapmıştı bana böyle? Neden onu aklımdan çıkaramıyordum? Onu düşünmemem gerekirken bir anda kendimi onu düşünürken buluyordum. Neydi bunu bana yaptıran? Ona karşı bir şeyler hissetmeye mi başlamıştım yoksa? Hayır böyle bir şey kesinlikle olamazdı. Olmamalıydı.

"Ela'cım geldik hadi, inmiyor musun?"Yusuf abinin sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrılarak kemerimi açtım.

"Dalmışım. Geldiğimizin farkına varamadım."dedim.

"Fark ettim. Yol boyunca hiç sesin çıkmadı."

"Yorgunum biraz, ondan "dediğimde kafasını sallayıp elini uzattı arabadan inmem için. Uzattığı elini tutup arabadan yavaşça indim.Eve girdiğimizde Nalan hanım ve Metin bey salonda oturmuş kahve içiyorlardı.

"Çocuklar hayırdır erken döndünüz."dedi Nalan hanım bizi gördüğünde.

"Ela kendini biraz yorgun hissettiği için erken döndük anneciğim."

"Elacığım iyi misin?"dedi Nalan hanım elindeki kahveyi masaya bırakıp yanıma doğru gelerek. Metin bey de hemen peşinden kalkıp yanımıza geldi. İkisi de endişe içinde bana bakıyorlardı.

"Merak etmeyin iyiyim ben. Sadece biraz yorgunum. Odama çıkıp biraz dinleneceğim. Size iyi geceler."dedim.

"Ela odana çıkmadan evvel biraz konuşabilir miyiz?"dedi Metin bey. Kafamı sallayıp salona geçip oturdum. Metin bey yanıma oturunca Yusuf abi ve Nalan hanım çaprazımızdaki koltuğa geçip oturdular.

"Ela, yarın değil bir sonraki gün Antalya'ya babaannenlerin yanına gideceğiz. Babaannen seni görmeyi çok istiyor. Ama gelmek istemezsen seni anlarım. Defne'ye geleceğini söylemişsin ama ben yine de sana sormak istedim."dedi.

"Geleceğim. Sizin için olmasa da babaanne için geleceğim."dediğimde üçü de bana tebessüm ederek baktılar.

"Teşekkür ederim kızım."dedi Metin bey elimi tutup okşayarak. Elimi ellerinin arasından hızlıca çekip değneğe tutunarak ayağa kalktım.

"İyi geceler"diyerek yavaşça asansöre doğru ilerledim. Odama girdiğimde kapıyı arkamdan kapatıp, çantamı yatağın üstüne attım.
Lavaboya geçip yüzümdeki makyajdan kurtulduktan sonra saçlarımı ensemde toplayıp tokayla tutturdum. Ardından giyinme odasına geçip pijamalarımı giyindim. Artık kendi ihtiyaçlarımı giderirken de yoruluyordum. Biliyordum ki biraz daha böyle devam edersem daha kötü sonuçlarla karşılaşacaktım. Ama ben artık eski Ela'yı geri istiyordum. Her şeyle mücadele eden, tüm zorluklara göğüs geren, hiçbir zorlukta pes etmeyen Ela'yı geri istiyordum.

Eski Ela'yı geri getirebilir miydim hiç bilmiyorum...

Kitaplıktan yarım kalmış romanımı alıp cam kenarındaki sallanan sandalyeye oturup ayaklarımı uzattım. Bir saat boyunca roman okuduğum için artık gözlerim ağrımış, beynim de yorulmuştu. Doğrulup romanı sehpaya bıraktıktan sonra ayağa kalktım. Bugün Hilal'lerde uyuduğum için şimdi hiç uykum yoktu. Yatağın baş köşesinde olan sürahiden bir bardak su doldurup içtim. Ardından odadan çıkıp aşağıya indim. Mutfağa doğru yürüyüp kendime bitki çayı yapmaya başladım üzerimdeki yorgunluğu alabilmek için.
Ne zaman yorgun hissetseydim annem bana bitki çayı yapardı.

"Uyku tutmadı mı?"dedi Yusuf abi yanıma gelerek.

"Hayır. Bugün Hilal'lerde iken biraz uyumuştum. Öğle saatlerinde uyuyunca akşamları uyku tutmuyor. Seni de mi uyku tutmadı yoksa?"dedim.

"Benim de uykum kaçtı."dedi.

"Bitki çayı yapmaya çalışıyorum. "

"Daha önceden hiç yaptın mı?"dediğinde kaşlarımı yukarı kaldırarak hayır dedim. Daha önceden de hep annem ve ablam yapardı. Yaptığım bitki çayına bakıp ardından "Belli oluyor zaten."dedi gülerek. Güldüm. Evet yaptığım pek bitki çayına benzemiyordu. Çok koyu olmuştu. Sanırım bitki yapraklarını fazla koymuştum.

"Ya abi gülmesene."dedim gözlerimi yalandan devirerek.

"Tamam sen masaya geç ben yaparım."dedi, hâlâ gülüyordu. Ben masaya geçip oturunca Yusuf abi de yaptığım bitki çayını döküp yenisini yapmaya başladı.

"Helin ile Melis'i sevdin mi?"dedi bana dönüp sırtını tezgaha dayayarak.

"Doğruyu mu söyleyeyim?"dediğimde, ellerini göğsünde birleştirip doğrudan gözlerimin içine baktı. "Her zaman."dedi gülümseyerek.

"Iı sevmedim." Özellikle de o Melis denen kızı hiç sevmemiştim.

"İkisini de mi?" Kafamı evet anlamında salladığımda, "Neden?" Diye sordu.

"Bilmem herhalde kanım ısınmadı."dedim. Biliyordum ki onun da kanı bana hiç ısınmamıştı. O da beni sevmiyordu. Bunu hareketlerinden anlıyordum.

"Melis kötü bir değil. Onu tanısan çok seversin."

"Melis kötü biri demedim ki. Sadece kafalarımız uyuşmadı. Kısacası sevmedim. Onun da beni pek sevdiğini sanmıyorum."dedim.

"Açık sözlüsün. Sevdim bunu"deyip arkasını döndü. Yaptığı bitki çayını bardaklara doldurup bir tanesini bana uzattı.

"Sen daha önceden yapmıştın değil mi? Zehirlenmeyelim."dedim göz kırpıp gülerek.

"Bu kadar da açık sözlü olma be güzelim"deyip güldügünde daha çok gülmeye başladım. Çayı koklayıp bir yudum aldıktan sonra o enfes tadı almıştım. Yusuf abiye bakıp, "Teşekkür ederim abi harika olmuş."dedim.

"Afiyet olsun canım."diyerek şakağımdan öptü.
Yusuf abi ile masada karşılıklı oturup çaylarımızı içerken Yusuf abi birden ayağa kalktı.

"Hadi sen de kalk"dedi. Ne olmuştu ki? Ben merakla yüzüne bakarken kafasıyla kalkmam için işaret verdi.

"Ne oldu?"dedim.

"Sana bir şey göstereceğim."

"Ne?"

"Gittiğimizde görürsün. Sadece peşimden gel."

"Bu saatte dışarı mı çıkacağız?"

"Hayır. Hadi soru sormayı bırak beni takip et."diyerek mutfaktan çıktı.

Loading...
0%