Yeni Üyelik
22.
Bölüm

19. Bölüm

@zozanli

Keyifli okumalar 💞

 

Bu sabah kalktığımda içimde garip bir his vardı. Bugün Antalya'ya gidecektik ve ben kendimi huzursuz hissediyordum. Acaba onlar beni nasıl karşılayacaklar diye kendime sorup duruyordum.
Buraya geldiğimde Murat bey de Ayla hanım da bana çok sıcak davranmışlardı. Çocukları da aynı şekilde. Defne abla bana kendi öz kardeşiymişim gibi davranıyordu. Antalya'daki adını bilmediğim amcam ve halam olan insanlar da bana öyle sıcak davranacaklar mıydı? Yoksa beni dışlayacaklar mıydı? Özellikle babaannenin tavrını çok merak ediyordum.

Bir yanım gitmekten yanaydı, bir yanım da kalıp gitmemekten. Gitmek isteyen yanım sırf babaanne içindi. Bir insanı üzmek, istediğim en son şey bile değildi. Özellikle de yaşlı bir kadını...
Annemle dün gece konuştuğumda, ona bugün Antalya'ya gideceğimizden bahsetmiştim. Annem zaten benim bütün aileyle kaynaşmamı istediği için buna sevinmişti ama içinde bir yerde, onlardan git gide uzaklaştığımı düşündüğü için buna üzüldüğünü biliyordum. Bana belli ettirmemeye çalışıyordu ama ben bunun çok da farkındaydım.
Ağlamamak için kendisini o kadar çok sıkıyordu ki, bunu telefonun diğer ucundan anlayabiliyordum.
Onları özlüyordum, hem de çok. Ama elimden hiç bir şey gelmiyordu. Beni en çok üzen şeyde oydu. Elimden hiçbir şeyin gelmemesi. İki aile arasında kalmıştım. Birini tutsam diğerlerini üzmüş olurdum.

"Çok düşünceli görünüyorsun."Yusuf abinin sesi ile kafamı camdan çekip daldığım düşüncelerden sıyrıldım.

"Dalmışım öyle"

"İyi misin? Yola koyulduğumuzdan beri sessizsin."

"Bilmiyorum... Kendimi çok garip hissediyorum. Sanki içime bir şey oturmuş gibi. Bir şeyleri yanlış yapıyormuşum gibi bir his var içimde."dedim. Ardından derin bir nefes alıp verdim. Gerçekten kendimi çok garip hissediyordum.

"Neden?"

"Bilmiyorum."diyerek omuz silktim.

"Aslında neden öyle hissettiğini tahmin edebiliyorum."

"Neden?"dedim. Yönümü Yusuf abi'ye çevirip onu dikkatle dinlemeye başladım. Ne diyeceğini merak ediyordum.

"Burada bizimle mutlu olduğun zamanlarda sanki ailene ihanet ediyormuşsun gibi hissediyorsun. O yüzden mutlu olduğun zamanlarda aklına onlar gelince yüzün düşüyor. Sanki bir suç işlemişsin gibi bir his oluşuyor içinde. Onların seni yanlış anlamasından korkuyorsun." Bir an gözünü yoldan çekip bana baktı. Doğru söylüyordu. Beni yanlış anlamalarından korkuyordum. Onları bu yüzden üzmekten çekiniyordum. Yusuf abinin bu kısa zamanda beni bu kadar tanımasına bir an şaşırmıştım.

"Ama bilmediğin şey şu ki; o insanlar senin mutlu olmanı her şeyden çok istiyorlardır."dedi.

"Benim mutlu olmamı istediklerini biliyorum. Ama onları üzmekten korkuyorum. Onları kıracak ya da üzecek herhangi bir şey yaparsam o zaman kendimi asla affedemem. Eğer ki şu an hayata tutunabilmişsem, bu annemlerin sayesinde olmuştur."dedim.

"Onlar sana asla kırılmazlar ki. Sen mutlu olduğunda, onlar senin için daha mutlu olurlar."

"Abi inan ki ne yapacağımı nasıl düşüneceğimi bilmiyorum."dedim. Artık gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum.

"Sen Zühre teyzenin, Kemal amcanın ve abinlerin mutlu olmasını istiyor musun?" Tabiki onların mutlu olmasını her şeyden çok istiyordum.

"Tabii ki her şeyden çok"

"O zaman seni üzecek her şeyden kendini uzak tutacaksın. Özellikle de o düşünceleri kafandan silip atacaksın."dedi ardından biraz duraksayıp sözüne kaldığı yerden devam etti. "Geçen gün Zühre teyze beni aradı."dediğinde merak içerisinde Yusuf abi'ye baktım. Annem onu aramıştı. Ama annem bana bundan hiç bahsetmemişti.

"Annem seni mi aradı?"dediğimde kafasını sallayıp konuşmaya başladı.

"Zühre teyze, senin böyle düşüneceğini biliyordu. O yüzden sana göz kulak olmamı, seni mutlu etmemi istedi. Yani kısacası seni bana emanet etti. Şimdi sen de hayatına güzel bir şekilde devam edebilmek için kötü düşünceleri kafandan sileceksin."dedi yola bakarak. Kafamı sallayıp geri yaslandım. Annemle ve Yusuf'la konuştuktan sonra kendimi daha iyi hissediyordum ama hâlâ içimdeki o sıkıntı geçmiş değildi.

Yol uzun olduğu için sabahın erken saati yola koyulmuştuk. İçimdeki sıkıntıdan dolayı dün gece sabaha kadar yatakta dönüp durmuştum ve şimdi başım ağrıyordu. Ellerimle şakaklarıma biraz baskı uygulayıp kafamı koltuğa dayadım.

Murat bey ve eşi Ayla hanım, Metin bey ve Nalan hanımla beraber aynı arabayla geliyorlardı. Ben de Yusuf abinin arabası ile geliyordum. Selim enişte, Hilal ve Bahar da hemen arkamızdaki arabadaydılar. Defne ablanın eşi Sinan abi gelmediği için Defne abla, Asaf'ın arabası ile gelmişti. Defne abla ne kadar ısrar etse de onlarla birlikte gitmem için kabul etmemiştim.
'Asaf ve Kerem, Yusuf'la gitsin. Sen bizimle gel kız kıza daha eğleniriz.'demişti ama yinede Yusuf abi ile gitmek istediğim için kabul etmemiştim.

"Aç mısın?"dedi Yusuf abi kısa bir sessizlikten sonra.

"Hayır."diyerek kafamı iki yana salladım. Erken yola koyulduğumuz için kahvaltı yapmamıştım ve hâlâ aç hissetmiyordum.

"Acıkırsan arkada atıştırmalıklar var. Meryem abla senin için hazırlamıştı, yolda acıkma diye."dedi. Kafamı sallayıp camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Evden çıkarken Meryem teyze bana
'senin için arabaya bir şeyler koydum. Yolda kendini aç bırakma'demişti. Ona aç olduğumda yiyeceğimi belirtip teşekkür etmiştim. Kucağımdaki telefon titremeye başlayınca daldığım düşüncelerden sıyrılıp telefonuma baktım. Hakan abi arıyordu. Telefonu hemen açıp kulağıma götürdüm.

"Buyur Hakan abi"dedim koltukta biraz dikleşerek.

"Nasılsın Ela'cım?"

"İyiyim abi teşekkür ederim. Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim teşekkür ederim. Bu olanlardan sonra iş güç derken seni hiç göremedim. Sevda da, çocuklar da seni çok özlemişler ondan görmek istiyorlardı. Diyorum ki bu akşam bize yemeğe gelsen?"dedi. Ben de onları çok özlemiştim ve onları görmeyi çok istiyordum.

"Çok isterdim Hakan abi ama yoldayız Antalya'ya gidiyoruz."

"Öyle mi? Bir sorun yoktur inşallah"

"Yok abi, sadece ziyaret amaçlı."

"Peki o zaman döndüğünde gelirsin."

"Olur abi döndüğümde konuşuruz. Sevda yengeye selamlarımı ilet çocukları da benim yerime öp."diyerek telefonu kapattım. Yusuf abi gözünü bir an yoldan alıp bana baktıktan sonra tekrar yola odaklandı.Hakan abi ile konuştuktan sonra uykum tam olarak kaçmıştı. Yusuf abi'ye hafif bir şekilde dönüp konuşmaya başladım.

"Hakan abi benim fizyoterapistimdi. Onu çocukluğumdan beri tanıyorum. Bu kadar gelişme göstermemde onun payı çok. Bana bir hocadan çok bir abi gibi davranıyordu ve hâlâ da öyle.
Zamanla Hakan abi ailemizin bir üyesi gibi oldu. Onu kendi abim gibi sevip saygı duyuyorum."dedim. Bana bakıp anladım der gibi kafasını salladı.

"Konuşmandan belli oluyordu zaten."dedi gülümseyerek.

"Beni akşam yemeğine davet etmek için aramıştı. Bugün yola çıkmasaydık onlara giderdim. Hakan abiyi de, Sevda yengeyi de, çocukları da çok özledim. Uzun zaman oldu onları görmeyeli."

"Döndüğümüzde gidersin güzelim. Ya da onu, eşi ve çocukları ile beraber bize davet ederiz. Olmaz mı?"deyip göz kırptığında gülümseyerek ona baktım.

"Olur tabii. Hem de çok güzel olur."dedim.

"Güzelim sen yeter ki böyle gülümse her şey çok güzel olur zaten"dedi kucağıma koyduğum elimi tutarak. Yusuf abi'ye tebessüm ederek tuttuğu elimi hafif bir şekilde sıktım. Arka koltuğa ani bir şekilde uzandığım da ayağımdaki atelden dolayı ayağıma ağrı girince tekrar yerime oturmak zorunda kaldım.

"Canım dur ben alırım."dedi Yusuf abi. Arabayı kenara çekip arka koltuktan atıştırmalıkları alıp kucağıma bıraktı. Arkamızdan gelen Selim eniştelerde durduğumuzu görüp yanımızda durdular.

"Abi ne oldu?"dedi Selim enişte camı indirerek.

"Yok bir şey siz devam edin."dediğinde Yusuf abi, Selim enişte kafasını sallayıp yola devam etti.

"İyi misin? İstersen biraz mola verelim."dedi Yusuf abi.

"Hayır abi devam et lütfen. Ben iyiyim sadece ani hareketle döndüğüm için biraz ağrıdı."dedim. Bana emin misin der gibi bakınca kafamı sallayıp devam etmesini istedim.

"Ela bir daha ani hareketler yapma lütfen! Bak sonra canın yanıyor."dedi uyarır tonda.

"Tamam dikkat edeceğim."dediğimde kafasını sallayıp arabayı çalıştırarak tekrar yola koyuldu.
Kucağımdaki kutudan bir tane börek çıkartarak ona uzattığımda alıp yemeye başladı.

"Sen de ye. Kahvaltı da yapmadın."dediğinde tamam deyip kendime de bir tane börek çıkartıp yemeye başladım.

"Ne zamana kadar oraya varmış oluruz?" Dedikten sonra elimdeki böreğin son kalan parçasını da ağzıma attım.

"Saat beş gibi orada oluruz."dedi yoldan kafasını hiç çekmeden. Saate baktığımda daha 9'u 50 geçiyordu. 2 saat olmuştu yola çıkalı.

"İstersen biraz uyumaya çalış. Daha çok yolumuz var."dedi. Aslında biraz uyusaydım çok iyi olurdu.
Koltuğu rahat olabileceğim şekilde ayarlayıp kulaklığımı kulağıma takarak gözlerimi kapattım. Anca müzik dinleyerek bu şekilde uyuyabilirdim.

Gözlerimi açtığımda aracın durmuş olduğunu ve araçta da Yusuf abinin olmadığını gördüğümde doğrulup araçtan indim. Koltukta uyuduğum için her tarafım uyuşmuştu. Sırtımı arabaya dayayıp etrafa baktığımda buranın dinlenme tesisi olduğunu gördüm. Yeni uyanmıştım ve biraz sersemlemiştim. Ne zaman durmuştuk? Yusuf abi ne zaman çıkmıştı? Hiçbir fikrim yoktu. Birkaç adım attıktan sonra görüş alanıma Asaf girdi. Ona doğru yürümeye başladım. Beni görünce o da yanıma doğru adımlarını hızlandırdı.

"Ben de sana bakmaya geliyordum."dedi yanıma gelerek.

"Ne zamandır buradayız."dedim gözlerimi kırpıştırıp tekrar açarken.

"Çok olmadı. On dakika falan "

"Neden beni uyandırmadınız? Her tarafım uyuşmuş"dedim biraz boynumu gererek

"Çok güzel uyuyordun. Abin de seni uyandırmaya kıyamadı."dedi.

"Abimler nerde?"dedim. Hâlâ kendime gelememiştim. Hâlâ uyku sersemiydim.

"İçerdeler. Hadi biz de onların yanına gidelim. Acıkmışsındır. Bir şeyler yiyip içersin."dediğinde kafamı sallayıp içeri doğru yürümeye başladım.

"Ela göz, dünden beri beni terslemiyorsun ya, ne bileyim çok tuhaf hissettim böyle"dediğinde ona yandan bir bakış attım. Dün akşam eve gittikten sonra beni aramış ve biraz sohbet etmiştik. İki arkadaş gibi...

"Seni terslememi mi istiyorsun? Ha eğer öyle istiyorsan benim için sıkıntı yok."dedim bir kaşımı yukarı kaldırarak.

"Hayır hayır. Biz seninle böyle çok iyiyiz."deyip göz kırptığında, gülerek yanından geçtim. İçeri geçtiğimizde Hilal'lerin olduğu masaya doğru yürüdüm.

"Afiyet olsun."dedim yanlarına oturarak. Hilal, Defne abla, Bahar ve Naz aynı masada oturmuş yemek yiyorlardı.

"Sağ ol canım. Sen otur ben sana da alıp geliyorum."diyerek ayağa kalktığında Hilal, Bahar onu durdurarak ayağa kalktı.

"Yenge sen otur. Ben kendime de alacaktım. Giderken Ela'ya da alırım."dedi. Bahar'a tebessüm ederek kafamla teşekkür ettim.

"Neden beni uyandırmadın ya. Arabada uyuya kalmışım."dedim Hilal'e sitemde bulunarak.

"Roz seni uyandırmaya geldim ama Yusuf izin vermedi. Ben de seni öyle uyurken gördüğümde uyandırmaya kıyamadım."dedi bana sevimli bir şekilde bakarak. Hilal ile kendi aramızda konuşurken Naz'ın sürekli bize baktığını fark ettim.

"Ne çabuk kaynaştınız siz öyle"dedi. Sanırım Hilal'in benim çocukluk arkadaşım olduğunu bilmiyordu. Bahar yanımıza geldiğinde getirdiği tepsiyi önüme bırakarak Naz'ın yanındaki sandalyeye oturdu.

"Teşekkür ederim canım."dediğimde, "Afiyet olsun"dedi gülümseyerek. Yemek kokusunu alınca ne kadar acıktığımı fark etmiştim.

"Bahar!" Naz Bahar'a seslenince kafamı yemekten kaldırıp ona baktım. "Ela ve Hilal ne çabuk kaynaştılar diyordum. Sence de öyle değil mi? Baksana sanki daha önceden birbirini tanıyorlarmış gibi"dedi. Bahar bize bakıp gülümsediğinde Naz ona anlamaz gözlerle baktı.

"Onlar zaten birbirini daha önceden tanıyorlar."dedi.

"Nasıl yani? Ela bizim aileye katıldıktan sonra tanıştıklarını sanıyordum."

"Yok. Hilal benim çocukluk arkadaşım."dedim Hilal'in elini tutarak.

"Gerçekten mi?"dedi bana inanamayarak. Kafamı sallayıp onayladığımda bana inanmaz gözlerle bakıp ardından yemeğine döndü.

"Haydi Hanımlar biraz acele edin. Daha yolumuz var."diyerek yanımıza gelen Selim enişteye baktım.

"Hayatım acele ettirme, zaten Ela yeni geldi. Bırak yemeğini doğru düzgün yesin."dediğinde Hilal, Selim enişte kafasını sallayıp tekrar yerine geçti.

Yemeğimizi yedikten sonra tekrar yola koyulmuştuk. Antalya'ya yaklaştıkça içimde o adlandıramadığım duygu daha çok kabarmaya başlamıştı. Korku, stres, heyecan, şu an hepsini bir arada yaşıyordum. Camı indirip kafamı hafif camdan çıkartarak gelen soğuk havayı içime çektim. İçerisi soğuyunca camı tekrar kapatıp arkama yaslandım.

"Abi, babaanne nasıl biri? Hani filmler de hep huysuz aksi oluyorlar ya, babaanne de öyle biri mi?"dedim. Yusuf abi sorduğum soruyla bir an kafasını yoldan çekip bana baktı. Gülümsedi.

"Evet canım aynen filmlerdeki gibi çok huysuz ve aksi biri, aynı zamanda çok katı kuralları var"dedi. Yusuf abinin söyledikleriyle içimdeki korku ve stres daha çok artmaya başlamıştı.

"Gerçekten mi?"dediğimde kafasını sallayıp önüne baktı tekrar.

"Ne gibi kurallar?"dedim.

"Mesela onun yanında çok fazla konuşamazsın, erken yatıp erken kalkman gerek, akşam belli bir saatten sonra dışarıya çıkamazsın. Bu saydıklarım sadece basit olanlarıydı."

"Anladım "deyip sessizliğe gömüldüm. Kısa bir süre sonra Yusuf abi bana bakıp gülmeye başlayınca ne gülüyorsun der gibi kafamı salladım.

"Şaka yapıyorum güzelim. Sen de hemen inandın."dedi gülerek. Koluna hafiften vurup kaşlarımı çattım.

"Abi ya niye böyle şakalar yapıyorsun. Öyle inandırıcı konuşuyordun ki gerçek sandım. "

"Sabahtan beridir çok gergin ve düşünceliydin. Biraz gül istedim."dedi bana bakıp göz kırparak.

"Öyle söyleyince daha çok gerildim."

"Merak etme babaannem melek gibi bir kadındır. Öyle kuralcı bir insan da değil. Sadece tek bir kuralı var. Yemeklerde herkesin birlikte sofrada bulunmasını ister o kadar. Onun için gerilmene gerek yok rahat ol. Gidince görürsün zaten"dedi.

Yusuf abi bana biraz babaanneden biraz da oradaki diğer akrabalardan bahsetmişti. Yol boyunca hem konuşup hem de beni konuşturarak, üzerimdeki gerginliği almak istemişti.
Araba ormanlık alanda büyük bir konağın önünde durduğunda kafamı hafif eğip konağa baktım.
Kapının önünde yaşlı bir kadın, bu babaanne olmalıydı. Yanında da orta yaşlarda iki kadın ve iki adam vardı. Hemen yanlarında da diğer aile üyeleri bulunuyordu.

"Baksana babaannem seni kapılarda karşılıyor. Bugüne kadar hiç bizi böyle karşıladığını görmedim."dedi gülümseyerek. Emniyet kemerini çıkartıp kapıyı açtığında, ben de derin bir nefes alıp emniyet kemerimi çıkardım. Yusuf abi benim tarafıma gelip kapımı açarak elini uzattı. Elini tutup yavaşça arabadan indim. Oturmaktan her tarafım tutulduğu için şu an adım atmakta zorlanıyordum.

"Otura otura her tarafım tutulmuş. Biraz böyle ayakta beklesem olur mu?"dedim. Çünkü adım attıkça canım yanıyordu. Biraz ayakta bekledikten sonra çözülürdüm. Ne zaman uzun bir yolculuğa çıksaydım hep böyle oluyordum.

"Olur güzelim. İstersen seni kucağıma alayım içeriye kadar. Biraz uzandıktan sonra gelirsin babaannenin yanına"dediğinde kafamı hızlıca iki yana salladım.

"Hayır. Biraz ayakta beklersem yürüyebilirim."

"Roz iyi misin canım? Yine mi her tarafın tutuldu?"dedi Hilal yanımıza gelerek. Hemen ardından Selim enişte, Asaf, Defne abla, Nalan hanım ve Metin bey de gelip ne oldu diye sorduklarında, "İyiyim ben merak etmeyin. Sadece biraz kasılmışım. Siz geçin ben de geliyorum. Babaanne ayakta bekliyor, onu daha fazla bekletmeyin."dedim. Hilal, Yusuf abi ve Selim enişte dışındakiler babaanneye doğru gittiklerinde Hilal ve Yusuf abi'ye dayanarak ayaklarımı oynatmaya çalıştım. Canım yanıyordu ama insanları bu şekilde daha fazla ayakta bekletmek istemiyordum. Yusuf abi ile, canım yana yana biraz yürüdükten sonra kasılan ayaklarım biraz toparlamıştı. Herkes babaannenin yanına giderken babaanne bastonuna tutunarak yavaşça yanıma doğru ilerlemeye başladı.

"Hoş geldin yavrum."dedi bana sevgi ile bakıp sıkıca sarıldı.

"Hoş bulduk efendim."dedim elini öpüp alnıma koydum. Beni kendine çekip alnımdan öptükten sonra tekrar sarıldı.

"Ben senin babaannenim kızım. Öyle efendim falan olmaz. Bana babaanne de tamam mı?"dediğinde kafamı tamam anlamında aşağı yukarı salladım.

"Babaanne torunun geldi bizi hemen bir köşeye attın bakıyorum. Doğu düzgün sarılmadın bile... İstersen babaanne torun sizi baş başa bırakalım."dedi Asaf yüzünde sahte bir kızgınlıkla. Babaanneyi sinir etmek için söylediği yüzünden belli oluyordu. Babaanne kendini yavaşça geri çekip Asaf'a baktı.

"Sus bakayım hayta, şimdi bastonu yersin."deyip bastonunu kaldırınca, Asaf gülerek geri çekildi. Onların bu haline oradaki herkes gülümsemişti.

"Burda seninle tanışmak isteyen başka biri daha var. Ama sen torunundan dolayı bizi hiç görmüyorsun Azize Sultan."diye araya girdi Selim enişte Hilal'i göstererek. Hilal çekingen tavırlarıyla babaannenin yanına gidip elini öptü. Normalde Hilal asla çekingen biri değildi ama babaannenin yanında pek bir utangaçtı.

"Sen de hoş geldin kızım."deyip Hilal'e de sarıldı.

"Hoş bulduk efendim."dedi Hilal aynı utangaçlığıyla.

"Demin Ela için söylediğim sözler senin için de geçerli. Buraya da, ailemize de hoş geldin kızım."dedi babaanne tüm sıcak kanlılığı ile. Herkes babaanne ile kucaklaşıp elini öptükten sonra, diğer aile üyeleri, ben ve Hilal ile tanışmak için yanımıza geldiklerinde babaanne hemen devreye girdi.

"Torunumu ayakta bekletmeyin o kadar, bırakın içeri girsin. Tanışma faslını içeride de yaparsınız."dedi. İçeri girdiğimizde salona geçip diğer aile üyeleri ile tanışmıştık. Tanışma faslından sonra babaanne müsaade isteyip dinlenmek için odasına çekilmişti. Yaklaşık bir saat olmuştu salonda oturalı. İçerisi bayağı kalabalıktı ve ben kalabalık ortamlardan pek haz eden bir insan değildim. Bunu Hilal de bildiği için kulağıma yaklaşıp alçak sesle fısıldadı.

"İyi misin?" Kafamı hayır anlamında salladım. Çünkü her kafadan bir ses çıkıyordu. Böyle kalabalık ortamlara alışık olmadığım için başım ağrımaya başlamıştı kısa sürede. Yusuf abi, Selim enişte, Asaf, Kerem ve diğer kuzenleri kendi aralarında sohbet ediyorlardı. O yüzden Yusuf abiyi de rahatsız etmek istemiyordum.

"Mavişim biraz daha burada durursam kafayı yiyeceğim. Ortamdan değil de şu kadının bakışlarından çok rahatsız oluyorum."dedim. Kadının gözü sürekli üzerimdeydi. Ne kadar başka tarafa bakmış olsam da üzerimdeki bakışlarını çok iyi hissediyordum. Dursun Bey'in yani amcamın eşi Semra Hanım'ın bakışları beni aşırı rahatsız ediyordu. Böyle acıma değil de sanki küçümseme bakışlarıydı. Bir onu bir de yanında oturan kızı sevmemiştim. Sanırım o kız da onun yeğeniydi.

"Yemeğe kadar verandaya çıkalım istersen. Yemekten sonra da odaya çıkarız."dedi.

"Çok iyi olur. Biraz yürüyüş de yaparım. Ayaklarım biraz açılsın." Oturduğun yerde ayaklarımı uzattığım için ağrım biraz geçmişti ama hâlâ kasılıyordum. Ayağa kalkıp birkaç adım attığımda Yusuf abi beni görüp hemen kalktı.

"Güzelim nereye gidiyorsun. Bir şeye ihtiyacın varsa söyle buraya getirsinler."

"Hayır abi bir şeye ihtiyacım yok. Sadece verandaya çıkıp biraz yürüyeceğim."

"Ben de seninle geleyim mi?"

"Hayır abi gerek yok. Sen onların yanına dön. Hilal zaten yanımda."deyip Yusuf abiyi gönderdim.
Verandaya çıkıp biraz yürüdükten sonra oradaki koltuğa oturdum. Hilal yanıma oturunca başımı dizine koyup uzandım. Gözlerimi kapatıp sessizliğin tadını çıkarmaya başladım. Şu an çok değişik duygular içerisindeydim. Bir yanım bu insanların yanında mutlu iken bir yanım mutsuz ve eksikti. Bu eksik yanım annemlerden uzak kaldıkça hep devam edecekti biliyordum. Yusuf abi, Nalan hanım ve Metin bey beni ne kadar mutlu etmeye çalışsalar da benim kalbim annemi, babamı, abimleri istiyordu. Ben onlar olmadan hep eksik kalacaktım.

"O Semra denen kadın senin moralini bozdu değil mi?"dedi Hilal gözümdeki yaşları elinin tersiyle silerek. Hilal'in elini yanağımda hissedinceye kadar ağladığımı fark etmemiştim. O kadının bakışları beni rahatsız etmişti evet ama beni yaralayan şey o eksik yanımdı.

"Annemi özledim..."dedim. Sesim titreyerek çıkmıştı. Derin bir nefes alıp yutkundum. Sildiği gözyaşlarımın yerine yenileri akmaya başladı.

"Ben de çok özledim. Zühre teyzeyi arayalım mı? Onun sesini duyarsan biraz rahatlarsın."dediğinde kafamı iki yana salladım. Annem benim ağlayıp üzüldüğümü sesimden anlardı. Benim yüzümden onun üzülmesini istemiyordum.

"Onun sesine çok ihtiyacım var ama onu arayıp üzmek istemiyorum."

"O zaman yarın ararız. Bizi birlikte görürse ona da moral olur."dediğinde kafamı salladım.

Hilal ile biraz annemlerle geçirdiğimiz o güzel günlerden bahsedince içimdeki o özlem biraz olsun dinmişti. O günleri hem gözyaşlarıyla hem de gülümseyerek dinlemiştim Hilal'den. Asaf'ı bize doğru gelirken gördüğümde kafamı Hilal'in dizinden kaldırarak doğrulmaya çalıştım.

"Hanımlar oturabilir miyim?"dedi yanımıza geldiğinde.

"Tabii buyur."dedi Hilal eliyle karşısındaki koltuğu göstererek.

"Size bakmaya gelmiştim. İyi misiniz?"

"İyiyiz. Bir sorun yok"dedim

"Hilal, Selim seni arıyordu. İstersen bir bak."dediğinde, Hilal yerinden kalkıp, "Ben Selim'e bakıp geleceğim. Asaf, ben gelene kadar Ela'yı yalnız bırakma olur mu?"dedi. Asaf kafasını sallayıp bana baktığında Hilal'e ters bir bakış atıp gitmesini söyledim. Semra Hanım'ın gelip benim canımı sıkmasından korkuyordu. O yüzden beni burada yalnız bırakmak istememişti.

Değneğime tutunarak ayağa kalktım. İleriye doğru yürüyüp büyük boy camın tam önünde durarak dışarıyı seyretmeye başladım. Karanlık çöktüğü için dışarıdaki ışıklandırma sistemi devreye girmişti. Camı hafif aralayıp biraz soğuk havayı içime çekerek gözlerimi kapattım. Biraz hava aldıktan sonra camı tekrar kapatıp sırtımı duvara yasladım.

"Sen Hilal'e bakma. İstersen kuzenlerinin yanına dönebilirsin. Yalnız kalırsam sıkılmam. Başımın çaresine bakabilirim yani."dedim bakışlarımı Asaf'a çevirerek.

"Oryda kalmak isteseydim orada kalırdım."dedi. Ellerini cebine koyup dışarıyı seyretmeye başladı benim gibi.

"Geldiğimizden beri gergin ve üzgün görünüyorsun. Biri canını sıkacak bir şey mi yaptı?" Bakışlarımı dışarıdan alıp ona baktım.

"Hayır."

"O zaman neden ağladın?"

"Ağlamadım."dedim gözlerimi kaçırarak.

"Ela göz, gözlerin seni ele veriyor. Ağlamaktan gözlerin kızarmış "dediğinde kafamı yana çevirip göz altlarımı sildim.

"Ailemi özledim. Hilal ile onlardan bahsedince biraz duygulandım o kadar."

"Ben de sanmıştım ki"dedi ve sustu.

"Ne sandın?" Söylediği sözü tamamlamasını istiyordum. Gözlerimin içine bakıp ardından tekrar dışarıya baktı.

"Neyse boş ver."dedi konuyu kapatmaya çalışarak.

"Söyler misin lütfen!"

"Sanmıştım ki Semra yenge seni üzecek ya da kıracak bir şey yaptı."dedi. Demek o da Semra Hanım'ın bana nasıl baktığını fark etmişti.

"Hayır bir şey yapmadı."dedim. Çünkü bakışları dışında benimle doğru düzgün konuşmamıştı bile. Sadece samimiyetsiz bir şekilde hoş geldin demişti o kadar.

"Ama merak ettiğim bir şey var."dediğimde bana döndü.

"Ne?" Ayakta yorulduğum için tekrar yerime geçip oturdum.

"Semra Hanım'ın beni üzecek ya da kıracak bir şey yaptığını sandım dedin ya, demek ki sen de Semra hanımın bana nasıl baktığını fark ettin." Biraz duraksadım. "Çok mu farklı görünüyorum. Yani acınacak kadar kötü mü görünüyorum?"dedim doğrudan gözlerinin içine bakarak. Semra hanım bana acıyarak bakmadığını, bilakis küçümseyerek baktığını söylemek istememiştim. Yanıma bir kaç adım yaklaşıp elini omzuma koydu. Aramızdaki mesafe yok denecek kadar azdı. Sırtımı kanepeye yasladığım için geri de çekilemiyordum.

"Sen Semra yengeyi takma kafana. O biraz düşünmeden hareket eden bir insan."dedi. Konuştukça nefesini yüzümde hissediyordum. Bu kadar yakınlık benim için fazlaydı.

"Sorumun cevabı bu değil."dedim. Bakışlarımı kaçırdığımı görünce geri çekildi tekrar.

"Madem sorunun cevabını vermemi istiyorsun, bende sana gerçek düşüncelerimi söyleyeyim. Evet çok farklı görünüyorsun ama bunu fiziksel olarak kastetmiyorum. Duruşunla, görüşünle, merhametinle, vicdanınla, azmin ve başarınla farklı biri olduğunu gösterdin bizlere"dediğinde sessiz kaldım. Asaf'ın beni böyle tanımlaması açıkçası şaşırtmıştı beni

"Abicim hadi yemeğe geçiyoruz." Diyerek yanımıza gelen Naz'a baktık.

"Konuşmanızı mı böldüm?"dedi ikimizin sessiz kalıp ona baktığımızı gördüğünde.

"Hayır. Bizde geliyorduk şimdi."dedim Asaf'tan önce davranarak.

Naz'la birlikte salona geçtiğimizde herkes sofraya geçmişti. Babaanne sofranın baş köşesinde, Metin bey de karşısında oturuyordu. Hilal'in yanındaki sandalyeye yöneleceğim sırada babaanne bana bakıp konuştu.

"Ela! Kızım sen burda benim yanımda otur."dedi yanındaki boş sandalyeyi göstererek. Semra Hanım da hemen yanındaki sandalyede oturduğu için gitmek istemesem de babaanneyi kırmamak adına yavaşça kafamı sallayıp oraya doğru yürüdüm.

"Yenge, siz Yusuf'la yer değiştirebilir misiniz? Abi kardeş yan yana otursunlar."dediğinde Asaf, ona bakıp hafif tebessüm ettim. Semra Hanım ve Yusuf abi yer değiştirince, babaannenin 'afiyet olsun' demesiyle herkes yemeğe başlamıştı.

Yemekten sonra müsaade isteyip dinlenmek için odaya çıkmıştım. Üzerime rahat bir şeyler giyindikten sonra yatağa geçip biraz uzandım. Başım ağrıyordu ve göz altı torbalarım hafif şişmişti. Kolumla gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başladığı zaman cenin pozisyonuna geçip kendimi uykuya bıraktım.

Gözlerimi araladığımda oda karanlık ve üzerim örtülmüş şekilde buldum kendimi. Ben uyuduğum zaman ışığı kapatmamıştım oysaki. Yataktan yavaşça doğrulup oturur pozisyona geçtim. Telefonu elime alıp saate baktığımda daha 01.30 geçiyordu. Susadığımı hissedip odada göz gezdirdim ama yoktu. Su içmek için yavaşça yataktan kalkıp odadan çıktım. Yavaş adımlarla koridorda yürüyüp mutfağa geçtim. Herkesin uyuduğunu düşündüğüm için fazla ses çıkarmamaya çalışıyordum. Su içip tekrar yatmaya gittiğimde, kaldığım odanın hemen yanındaki odada ağlama sesi geliyordu. Kim bu saatte ağlıyordu ki? Hem de hıçkıra hıçkıra..Kim olduğunu merak ettiğim için kapıya yavaşça yaklaşıp kapıyı çalmak için elimi kandırdığımda içeriden konuşma sesi geldi. Ne dediğini anlamasam da sesin kime ait olduğunu anlamıştım. Bu Naz'dı.

Neden ağlıyordu ki?

Instagram hesabım: romanndiyari1
Tıktık hesabım: romandyr1

 

Loading...
0%