Yeni Üyelik
27.
Bölüm

23. Bölüm

@zozanli

Keyifli okumalar 💞

 

Ela'dan

Bu ne yüzsüzlüktü böyle? Bu adam beni gecenin bu saatinde nasıl arayabiliyordu? O cesareti nereden alabiliyordu ki? Gerçekten buna anlam veremiyordum. O seçimini çoktan yapmamış mıydı? Şimdi ne diye arayıp beni rahatsız ediyordu?

Sinirle saçlarımı yüzümden çekip yatakta doğrularak oturur pozisyona geçtim. Uykusuzluktan başım ve gözlerim feci halde ağrıyordu ve onun aradığını gördükten sonra daha da ağrımaya başlamıştı. Hemen yatağın baş ucunda duran sürahiden, bardağa biraz su doldurup içerek tekrar yerine bıraktım. Telefonum tekrardan çalmaya başlayınca, ters çevirip yatağa bırakarak derin nefes aldım. Yine o arıyordu. Özgür...
Telefonun sesi kapanınca alıp saate baktım. Saat 03:46 geçiyordu. Telefonu kapatıp uzanacağım sırada tekrar çalmaya başlayınca, sinirle açıp kulağıma götürdüm.

"Ne istiyorsun? Gecenin bu saatinde beni nasıl arayabilirsin? Bu yaptığından utanmıyor musun?"dedim sesimi yükseltmemeye çalışarak. Yusuf abi ve Asaf kapının önünde oldukları için ses tonuma dikkat etmem gerekiyordu. Karşıdan Özgür'ün derin bir nefes alışını duydum. Birkaç saniye bekledikten sonra konuşmaya başladı.

"Ben sadece sesini duymak istedim. Ela inan ki sesini duymaya, yüzünü görmeye ihtiyacım var."dediğinde sinirden dişlerimi sıktım. Ben gerçekten ağzımı bozmak istemiyordum ama bu adam bana bunu da yaptıracak, sonunda küfredecektim.

"Sen evli bir adamsın Özgür, bunun farkına var artık. Beni rahatsız etmeyi de bırak, çok sıkıldım artık."dedim sertçe. Beni sürekli arayıp rahatsız etmesinden sıkılmıştım artık. Ama bu sefer çok ileri gitmişti. Gecenin bu saatinde karısının koynundan çıkıp beni arayamazdı.

"Evet evliyim ama onu sevmiyorum. Kalbimde sen varken onu sevemiyorum. Seni unutmayı denedim. Allah kahretsin ki denedim ama olmuyor seni unutamıyorum."dedi. Bu dedikleri benim için artık bir anlam ifade etmiyordu. Onunla konuştuğumda, ona karşı hiçbir şey hissetmediğimi farketmiştim. Hiçbir duygu yoktu içimde, ondan nefret bile etmiyordum.

"Onunla evlenirken gayette mutluydun. Şimdi ne değişti?" Biraz duraksadıktan sonra tekrar konuşmaya devam ettim. "Ama neyi fark ettim biliyor musun? Artık benim için hiçbir şey ifade etmediğini. Şimdi, bir karar verdin ve bu kararının arkasında dur ve bir daha beni rahatsız etme!"

"Ela bak herşey düzeltebiliriz. Böyle kestirip atma lütfen!!"dedi. Sesimi yükseltmemek için dişlerimi birbirine bastırarak kendime hakim olmaya çalıştım. Delirmeme ramak kalmıştı çünkü.

"Ne saçmalıyorsun sen? Neyi düzeltmekten bahsediyorsun? Ben o hatayı bir kez yaptım. Sana güvenmemem gerektiği yerde, haddinden fazla güvenerek yaptım ben o hatayı. Özgür sen en son konuştuğumuzda bana ne dediğini hatırlamıyor musun?"dedim. Karşıdan ses gelmeyince konuşmaya devam ettim. "Demiştin ki: Belki de bizim için en hayırlısı buymuş. Şimdi sana o kadar hak veriyorum ki... Gerçekten de bizim için en hayırlısı buydu. Demiştin ya: Keşke böyle olmasaydın da ailem seni kabul etseydi. Biliyor musun? İlk defa bu durumda olduğuma sevindim. Seninle ve ailenle yalan bir hayat sürmek yerine böyle yaşamayı tercih ederim. İyiki de biz hiç başlamadan bitmişiz. Ya ben seni hiç tanıyamamışım ya da sen değiştin, bilmiyorum. Tek bildiğim şey, artık o güvendiğim adam değilsin. Hem bende senin o tanıdığın Ela değilim artık. Kalbimde artık başka birisi var. O yüzden kendi yoluna bak Özgür, beni de artık rahatsız etmeyi bırak."dedim açıklayıcı bir dille, sesimin sakin çıkmasını sağlayarak. Çünkü şu an olabildiğince sinirliydim. Kalbimde başka biri var derken yalan söylemiştim. Belki öyle dersem beni bir daha aramaz diye düşünmüştüm. Eskiden o tanıdığım ya da tanıdığımı sandığım Özgür, böyle bir şey duyduğunda değil rahatsız etmek, istemediğin müddetçe karşına çıkmamak için elinden geleni yapardı. Bize kendisini öyle göstermişti. Ama şimdi pek bi ihtimal vermiyordum.

"Ela yalan söylüyorsun. Sadece beni vazgeçirmek için böyle konuşuyorsun. Kalbinde başka biri olamaz, bu mümkün değil. Sen, sen başkasını sevemezsin ki."dedi kendinden emin bir şekilde.
Başkasını sevmek, olabilir miydi? Böyle birşey düşündüğüm zaman neden aklıma Asaf geliyordu ki? Özgür'e kalbimde başka biri var derken de yine aklıma o gelmişti. Ama neden onu düşünüyordum? Yoksa Asaf'a karşı bir şey mi hissediyordum? Bu olabilir miydi? Asaf'tan hoşlanıyor olabilir miydim? Ondan ne kadar uzak durmaya, onu düşünmemeye çalıştıysam da bunu beceremiyordum. Olmuyordu. Ondan uzak durmaya çalıştıkça, nasıl oluyordu bilmiyorum ama sürekli yan yana geliyorduk.
Asaf'la bugün Semra Hanım ve Yasemin yüzünden kavga etmiştik. Beni fazlasıyla kırmıştı ama buna rağmen yanımda durması, çözemediğim bir şekilde bana iyi geliyordu.

"Ela cevap ver lütfenn! Bana kalbinde başkasının olmadığını söyle lütfen!" Özgür'ün sesiyle daldığım düşüncelerimden çıktım. Yüzümdeki gülümsemeyi farketmemle hemen kafamı iki yana sallayarak yüzümdeki gülümsemeyi silip kendime gelmeye çalıştım.

"Özgür uzatma artık. Lütfen beni bir daha da arama"dedim. Bu saçmalıklarını daha fazla dinlemek istemiyordum. Telefonu kulağımdan çekip kapatmak üzereyken tekrar sesini duydum.

"Hâlâ beni seviyorsun, bunu biliyorum. Elimde olsaydı şuan sana koşa koşa gelirdim. Denedim de, ama..."deyip sustu. Söyleyecekleri her ne kadar umurumda olmasa da, yine de sözünün devamını merak etmiştim.

"Ama ne?"dediğimde karşıdan derin nefes alıp iç çektiğini duydum.

"Nil, hamile olduğunu söyledi"dediğinde sinirden gülmeye başladım. Çocuğu olacağı hâlde ne diye beni arayıp saçma sapan konuşuyordu? Ben bunları hak edecek ne yapmıştım? Neyle sınanıyordum? Çocuğu olsun veya olmasın onu kabul edeceğimi nasıl düşünebilirdi? Ben o kadar karaktersiz biri miydim onun gözünde? Sinirden artık gözlerim seğirmeye başlamıştı. Telefonu kulağımdan çekip derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım.

"Hiç kimseden utanmıyorsan, bari doğmamış çocuğundan utan. Bir daha da sakın beni arama, yoksa abimlere söylemek zorunda kalırım."dedim biraz sakinleştikten sonra. Mert abi'ye, Efe'ye ve ablama Özgür'e karşı bir şeyler hissettiğimden bahsetmemiştim. Onlar Özgür'ü sadece arkadaşım olarak biliyorlardı.

"Ela lütfen!!! Bana bir şans daha ver. Sana söz veriyorum ki herşeyi düzelteceğim. Yeter ki bana bir şans ver."dediğinde artık kendime hakim olamadan bağırmaya başladım. Artık çıldırmak üzereydim. Bu nasıl bir zihniyetti, bu nasıl bir düşünce yapısıydı anlamıyordum ki. Böyle bir şeyi benden nasıl beklerdi?

"Ya sen ne iğrenç bir insansın. Karın hamile ve sen gelip benden bir şans mı istiyorsun? Anlamıyorum ya, sen beni hiç mi tanımadın? Böyle bir şeyi kabul edebileceğimi nasıl düşünürsün de bana bu teklifi yapıyorsun? Nil'den ne kadar haz etmesem de o bir kadın, bunu ona yapmaya hakkın yok. Şimdi defol çık git hayatımdan. Ne sesini duymaya ne de yüzünü görmeye tahammülüm yok."dedim. Sesim öyle yüksek çıkmıştı ki, kapı birden açıldı ve karşımda gözü dönmüş bir Asaf belirdi. Hızla yanıma yaklaşıp telefonu kulağımdan çekip aldı.
Öyle şaşkınca Asaf'a bakarken tepkisiz kalmıştım.

"Bir daha değil Ela'yı aramak, onun adını dahi ağzına alırsan seni kimse elimden alamaz"dedi. Benden biraz uzaklaştıktan sonra pencerenin önünde durup arkasını döndü. Ben hâlâ şaşkınca ona ve elindeki telefona bakıyordum.

"............" Özgür her ne dediyse biranda yönünü bana çevirip gözlerimin içine baktı. Gözlerime öyle bir bakmıştı ki, daha önceden böyle baktığına hiç şahit olmamıştım. Öyle içten, öyle sıcak bakıyordu ki, bir an sadece bana öyle baksın istedim. Şuan elimden telefonu çekip aldığı için ona sinirlenip kızmam gerekiyordu. Ama ben ona minnetle bakıyordum. Hızla bakışlarımı ondan çekip kendime gelmeye çalıştım. Bakışlarımı Asaf'tan çektiğimde, o da önüne dönüp tekrar o sinirli haline döndü.

"Evet o benim. Eğer bir daha Ela'yı rahatsız ettiğin kulağıma gelirse, işte o zaman benden kork!!!"deyip telefonu kapattı. Sesi sakin ve aynı zamanda sert çıkmıştı. Yavaş adımlarla yanıma yaklaşıp telefonu bana doğru uzattı.

"Eğer bir daha seni rahatsız ederse bana söyle."dedi. Uzattığı telefonumu elinden alıp,."Gerek yok. Ben kendi işimi kendim hallederim."dedim bakışlarımı kaçırarak. Bana bir adım daha yaklaşıp yatağa oturunca ne yapıyorsun dercesine baktım. Kucağımda birleştirdiğim ellerime uzanıp tuttuğunda ellerimi hızlıca geri çekip biraz geri çekilmeye çalıştım.

"Ela o adamla konuştuğun her şeyi duydum."dediğinde kafamı kaldırıp hızlıca ona baktım. O konuştuklarımı duyduysa, o zaman Yusuf abi de duymuş olmalıydı.

"Abim. O da duydu mu?"dedim. Kafasını iki yana salladı.

"Hayır. O hava almak için biraz dışarı çıktı. İyi ki de çıktı. Eğer konuştuklarını duysaydı, inan ki o adama haddini bildirmek için şimdiden çıkıp gider o adamı bulurdu ve ona kimse engel olamazdı. Şimdi abinin bilmesini istemiyorsan, o Özgür denen herif seni rahatsız ettiği an bana haber vereceksin."dedi. Beni tehdit mi ediyordu? Eğer ki bu kısa süre zarfında Asaf'ı birazcık tanıdıysam, bu konuyu Yusuf abi'ye açmayacağını düşünüyordum. Ama Özgür'ün gerçek yüzünü gördükten sonra artık insanları pek de iyi tanıyamadığımı anlamıştım. Bu yüzden Asaf'ın, Yusuf abi'ye anlatıp anlatamayacağını tam olarak kestiremiyordum.

"Sen beni tehdit mi ediyorsun? Hem de abime söylemekle?"dediğimde kafasını sallayıp gülümsedi.

"İstersen telefonumu sana vereyim, sende dursun. Ha ne dersin? Hem aradığı zaman da haberin olur. "Dedim gözlerimi kısarak.

"Olur aslında. Ama işte ailen falan arar seni, o yüzden bu fikir pek iyi değil." Alayla göz kırptığında bu sefer kaşlarımı çatarak parmağımla kapıyı işaret ettim.

"Çıkar mısın? Uyuyacağım. Zaten uykumun içine ettiniz."dedim.

"Tamam Ela göz çıkıyorum. Bu konuyu yarın konuşacağız ama"deyip kapıya yöneldi. Tam kapıyı açacaktı ki tekrar bana doğru döndü.

"Demek kalbinde başka biri varmış. Kimmiş bu şanslı adam?"dedi. Özgür'e söylediğim yalandan bahsediyordu. Demek ki Özgür demin ona bunu söylemişti. O yüzden bana dönüp öyle bakmıştı.

"Anlamadım. Ne saçmalıyorsun?"dedim bilmemezlikten gelerek.

"Ona kalbinde başka birinin olduğunu söylediğini söyledi."dedi Özgür'ü kastederek.

"Haa sen ondan bahsediyorsun."dedim yeni anlamış gibi yaparak. "O sadece bir yalandı. Özgür'ün beni daha fazla rahatsız etmemesi için söylediğim bir yalandı sadece. Hem öyle bir şey olursa o kişi sen olmazsın."dedim.

"Kim olurmuş?"bir kaşını yukarı doğru kaldırıp doğrudan gözlerimin içine baktı.

"Sanane?" Gülümsedi.

"Evet yalan söylediğin doğru. Ama o adama değil, bana yalan söylüyorsun. O kalbindeki kişi benim. Bence sende benden hoşlanıyorsun"dedi ve cevap vermemi beklemeden kapıyı açıp çıktı. Kapıyı kapatmadan önce yüzündeki o sırıtış hâlâ gözümün önünden gitmiyordu. Sinirden arkamdaki yastığı kapıya doğru fırlattım ve kendimi sırt üstü yatağa bırakıp ellerimle yüzümü kapattım.
Bir dakika ya, biz onunla kavgalı değil miydik? Neden aramıza ördügüm o duvarları yok sayıp benimle konuşuyordu?

*****************

Gözlerimi açtığımda odanın içi aydınlıktı. Dün gece nasıl ve ne ara uyuduğumu da hatırlamıyordum. Özgür'ün aramasından sonra kaçan uykum, Asaf'ın dediklerinden sonra iyice kaçmıştı. Elimi yastığın altında duran telefonuma götürüp elime alarak saate baktım. Saat 9'u çeyrek geçiyordu. Benim bu saate kadar uyanmış olmam gerekiyordu. Beni neden uyandırmamışlardı ki? Acaba babaanne yoğun bakımdan çıkmış mıydı? Üzerimdeki örtüyü kenara çekip doğrularak yatakta oturdum. Saçlarımı gelişigüzel toplayıp ayaklarımı yataktan sarkıttıktan sonra kenara koyduğum ateli ayağıma takıp değnekten destek alarak yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkayıp kuruladım. Aynadan yüzüme baktığımda solgun görünüyordum ve göz altı torbalarım da şişmişti. Uykumu tam alamadığım için hâlâ uyukluyordum. Ama babaanneyi de bir an önce görmek istiyordum. Lavaboda kendimi biraz toparladıktan sonra yavaşça odadan dışarı çıktım.
Doğan ailesinin tamamını koridorda gördüğümde onlara doğru yavaş adımlarla yürümeye başladım.
Semra Hanımı ve Yasemin'i görmemle olmayan keyfim de kaçmıştı. Semra Hanım ne yüzle buraya gelebiliyordu gerçekten anlamıyordum. Bütün bu olanların sebebi oyken nasıl bu kadar rahat davranabiliyordu? Sanki hiçbir şey olmamış gibi Yasemin'le ikisi orada oturmuş gülüyorlardı. Beni fark ettikleri gibi yüzlerindeki o gülümsemeyi hemen silip, üzülüyorlarmış gibi bir ifadeye büründüler. Onlara doğru biraz daha yaklaştığımda Yusuf abi beni fark edip hemen yanıma doğru koştu.

"Babaanne uyandı mı?"dedim hemen. Aklım ondaydı ve bir an önce uyanmasını istiyordum.

"Hayır güzelim. Normal odaya aldılar. Birazdan uyandıracaklarmış." Kafamı sallayıp Hilal'e doğru yürüdüğümde, onun yanında gördüğüm kişiyle yerimde duraksadım. Onun ne işi vardı burada?
Bana doğru yavaş adımlarla yaklaşıp tam önümde durunca, hızla boynuna sarıldım.

"Sen... Sen neden buradasın?"dedim. Sevinçten gözümden yaşlar inmeye başlamıştı. Onu çok özlemiştim. Burada, hastane köşesinde onu görmeyi hiç beklemiyordum. Beni kendinden ayırıp gözyaşlarımı sildi.

"Bir ikizim vardı onu görmeye gelmiştim. İstersen gideyim?"dedi göz kırpıp gülümseyerek.

"Çok özledim seni..."dedim ona tekrardan sıkıca sarılırken.

"Bende seni çok özledim ikizim."

Efe'yle biraz hasret giderdikten sonra yan yana oturup sarılmıştık. Doktorlar babaannenin kaldığı odaya girmişlerdi ve daha çıkmamışlardı. Doktorların çıkmasını beklerken gözüm Defne ablanın yanında oturan Asaf'a kayınca, onun da bana baktığını gördüm. Gülümseyip göz kırptığında ise hemen bakışlarımı kaçırıp önüme döndüm.
Asaf'tan olabildiğince kaçıyordum ve onun olduğu tarafa bakmamaya gayret ediyordum. Aslında dün geceden sonra yüzüne bakmaya çekiniyordum. Bana bakıp gülümsediğinde ise garip bir şekilde heyecan yaptığımı fark etmiştim.

Kafamı Efe'nin omuzuna dayayıp doktorların çıkmasını beklemeye başladım. Artık beklemekten tırnaklarımı yemek üzereydim. Bir an önce babaanneyi görmek istiyordum. Onun iyi olduğunu kendi gözlerimle görmeden içim rahatlamayacaktı.
Efe bana destek verircesine elimi tutup 'merak etme o iyi olacak ' deyip beni kendine daha çok çekip sarıldı..Babaannenin kaldığı odanın kapısı açılınca herkes ayaklanıp doktorun yanına doğru gittiğinde Efe'nin yardımıyla ayağa kalkıp doktorun yanına gittik.

"Hasan annemin durumu nasıl? Uyandı mı?"dedi Metin bey. Defne abla dün doktor Hasan beyin, Metin beyin arkadaşı olduğundan bahsetmişti. Onun aile doktorları olduğunu, çok iyi bir doktor olduğu ve aynı zamanda ona çok güvendiklerini dile getirmişti. Hasan bey dün şehir dışında olduğu için gecenin geç saatlerinde hastaneye gelmişti ve yoğun bakımda babaanneyle bizzat kendisi ilgilenmişti.

"Azize teyze bu sefer de kefeni yırttı."dedi Hasan bey gülümseyerek. "Endişelenecek bir durum yok. Azize teyzenin durumu gayet iyi ve uyandı. Bu akşam da misafirimiz olacak kendisi, yarın bir kaç tetkikten sonra taburcu ederiz."dedikten sonra herkesten bir ohh sesi gelmişti.

"Peki görebilir miyiz?"dedim hemen araya girerek. Artık babaanneyi görmem lazımdı. Hasan bey önce gözlerini herkesin üzerinde gezdirip ardından tekrar bana baktı. Sanki birilerini arıyormuş gibiydi.

"Ela siz misiniz?"dediğinde kafamı sallayıp onayladım.

"Azize teyze de sizi görmek istediğini söyledi. Fazla yormamak şartıyla görebilirsiniz."dedi. Teşekkür edip yavaş adımlarla babaannenin kaldığı odaya doğru yürüyüp yavaşça kapıyı açarak içeri girdim.
Kapıyı açmamla babaanne kafasını çevirerek bana dönüp gülümsediğinde, ona doğru ilerledim. Serum takılı olmayan elini tutup yatağın kenarına oturdum. Babaannenin bana gülümseyerek baktığını görmemle içimdeki o korku yok olmuştu. Onun iyi olduğunu görmek beni aşırı derecede rahatlatmıştı.

"İyi misiniz?"dedim kısık bir sesle. Birden kaşları çatıldığında, korkuyla yüzüne baktım. Yoksa kötü mü hissediyordu? Ya da ağrısı mı vardı?

"Bir yeriniz mi ağrıyor? Doktoru tekrar çağırayım mı?"dedim hemen panikle. Kafasını iki yana sallayıp tekrar gülümsemeye çalıştı.

"Hayır kızım, iyiyim."dedi elimi hafif sıkarak.

"Size bir şey olacak diye çok korktum."

"Korkma güzel kızım. Bak ben çok iyiyim. Hem torunumu yeni bulmuşken bırakıp gider miyim hiç?"gülümseyerek konuştuğunda ben de gülümsedim. Babaanneye baktığımda yüzü solgun bir o kadar da halsiz görünüyordu. Ona rağmen kendini güçlü göstermeye çalışması, bana eski beni hatırlatıyordu. Çok zorlu günlerim olmuştu ama ben de hep kendimi güçlü göstermeye çalışıyordum. Ama şimdi bir türlü o eski Ela'yı geri getiremiyordum.

"Ben... Ben çok üzgünüm. Böyle olmaması gerekiyordu ama Semra Hanım ailem hakkında öyle konuşunca kendimi tutamadım."dedim üzgün bir ifadeyle.

"Kendini suçlama güzel kızım. Kim senin yerinde olsayadı aynı tepkiyi verirdi. Semra'nın kusuruna da bakma kızım, o biraz patavatsızdır. Onun adına ben senden öz-"

"Hayır hayır siz özür dilemeyin lütfen!"dedim hemen. Sonuçta onun hiçbir suçu yoktu ki, hiç suçu olmadığı halde olan ona olmamış mıydı zaten?
Babaanneyle biraz daha konuştuktan sonra, diğer aile üyeleri de tek tek odaya girip babaanneye bakmışlardı. Semra Hanım odaya girince, onunla fazla aynı ortamda bulunmamak için yavaşça yerimden kalkıp çıktım. Koridorda Efe, Hilal ve Selim enişte kalmışlardı. Efe'nin yanına oturup tekrar sıkıca sarıldım.

"Biraz çıkalım mı? Hava da alırsın" dedi saçlarımı okşayarak. Kafamı sallayıp ondan ayrıldım.

"Efe, önce kafeteryaya inin, Roz daha kahvaltı yapmamış."deyince Hilal, Efe kafasını sallayıp koluma girdi.

"Mavişim sizde gelsenize."dedim ikisine bakarak.

"Yok kuzum siz gidin, biraz kardeş kardeş takılıp özlem giderin." Dedi gülümseyip göz kırparak. Hilal'e tebessüm ederek Efe ile beraber yavaş adımlarla dışarıya çıkıp ilk gördüğümüz banka oturduk.

"Sen burda bekle ben kafeteryaya gidip bir şeyler alıp geleyim."dediğinde kolundan tutup kalkmasına izin vermedim.

"Gitme, zaten aç hissetmiyorum."dedim başımı omzuna dayayarak.

"Senin için gitmiyorum ki, ben kendim için gidiyorum. Daha kahvaltı yapmadım çok açım"dedi elini karnına götürerek. Ona ters ters baktığımda, gülerek yanağımdan alıp kafeteryaya doğru gitti.
Bu saate kadar kahvaltı yaptığını tabii ki biliyordum. O hiç bir zaman geç kahvaltı yapan biri olmamıştı. Benim kahvaltı yapmam için böyle yapıyordu. Yaklaşık on dakika sonra elinde iki tost ve iki çay ile gelip yanıma oturdu.

"Bu ikinci kahvaltın, sözde spor yapıyorsun."dedim. Bana uzattığı tostu alıp bir ısırık aldım.

"Senin için ekstradan spor yaparım bilirsin."dediğinde ona bakarak kafamı sallayıp gülümsedim. Ne zaman moralim bozuk olsaydı, bana yemek yedirmek için kırk takla atardı.
Tostlarımızı bitirene kadar ikimizde tek kelime daha konuşmadık. Bardağımdaki son yudum çayı da içip kenara bıraktım ve arkama yaslandım.
Ellerimi göğsümde bağlayarak sessizce etrafı izlemeye başladım.

"Beni gerçekten affettin mi?"dedi aramızda ki sessizliği bozarak.

"N'için?"

"O gün, sana söylediğim o sözler için."dedi derin bir nefes aldıktan sonra. Ben ona kızmamıştım. Ondan öyle şeyler beklemediğim için kırılmıştım sadece.

"Ben sana hiç kızmadım ki. Ama senden o sözleri duymak açıkçası canımı yaktı. Efe emin ol o sözleri başkasından duysaydım canım bu kadar yanmazdı. Biliyorsun ki sen benim için çok farklısın" Efe ile her zaman birbirimize açık konuşurduk. İçimizdeki neyse onu dile getirirdik. Onun için ona gerçekleri söylemekten çekinmiyordum.

"Biliyorum. Ama seni kaybetmekten çok korktum. O sözlerin sinirle ağzımdan çıktığını biliyorsun. Ben seni bile isteye hiç kırmak ister miyim?" Dedi. Kafamı iki yana salladım. Onun ağzından kızgınlıkla çıktığını zaten biliyordum.

"Efe, aramızda kan bağı olsun veya olmasın, sen hep benim ikizim olarak kalacaksın."dediğimde beni kendine çekip sıkıca sarılarak yanaklarımdan öptü.

"Senin gibi çirkin bir ikizim olduğu için çok şanslıyım ikiz" Gülüp beni tekrar kendine çektiğinde göğsünden ittirdim.

"Sensin çirkin."dediğimde ufak bir kahkaha attı.

"Hakkaten biz aynı gün mü doğmuşuz?" Dedi bir kaşını yukarı doğru kaldırıp göz kırptı.

"Evet öyleymiş. Annem de Nalan hanım da öyle söylediler."dediğimde kısa bir an duraksayip bana baktı.

"Ona hiç anne dedin mi?"diye sordu.

"Hayır."

"Peki neden seni bırakmış?"dediğinde derin bir nefes alıp verdim. Ardından Nalan hanımın bana anlattıkları herşeyi ona anlattım. Ona anlattıkça Nalan hanımın anlatırkenki ağlaması geliyordu gözlerimin önüne.

"Anladım. Peki ne yapmayı düşünüyorsun?"dediğinde omuz silktim.

"Bilmiyorum..."

"Ne yaparsan, her ne karar verirsen dağ gibi ikizin hep yanında olacak."dedi. Boynuna sarılıp teşekkür ettim.

3 gün sonra

Babaanne hastaneden taburcu olalı iki gün olmuştu ve şuan sağlık durumu gayet iyiydi. Her ne kadar Semra hanım ile aynı çatı altında kalmak istemediysem de babaanne için kalıp sabretmiştim. Dursun Bey'in ve Metin Bey'in ikazından sonra benimle fazla diyaloğa girmiyordu ama o iğrenç bakışlarını hep üzerimde hissediyordum. Artık nihayet İstanbul'a geri dönecektik. Dayanmam gereken sadece bir gece kalmıştı. Yarın sabah gideceğimiz için aşırı mutluydum. Artık Semra Hanım'ın ve kendisini Asaf'ın gözüne sokmaya çalışan Yasemin'in yüzünü görmeye tahammülüm yoktu. Onları uzun bir süre görmemeyi diledim içimden.

Akşam yemeğinden sonra biraz yalnız kalmak için verandaya çekilmiştim. Üçlü koltuğa uzanıp gözlerimi kapatarak biraz uyumaya çalışmıştım ama Efe'nin aramasıyla gelen uykum tekrardan kaçmıştı. Efe buraya geldiği aynı gün içerisinde tekrar İzmir'e geri dönmüştü. Ne kadar geri dönmesini istemesem de arkadaşlarıyla birlikte geldiği için gitmek zorunda kalmıştı. Efe ile bir süre konuştuktan sonra telefonu kapatıp masaya bıraktım. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Annemlerle sabah konuştuğum için aramazlardı diye tahmin ediyordum. Onlar dışında arayan kimse pekte önemli değildi zaten. Kanepeye tekrar uzandığımda yanıma Yılmaz'ın gelmesiyle doğrulup koltukta oturarak sırtımı yasladım.

"Ne yapıyorsun burada tek başına?"dedi karşımdaki tekli koltuğa oturarak.

"Hiç, öyle yalnız kalıp kafa dinlemek istedim."

"Hmm, anladım. O zaman ben seni yalnız bırakayım."deyip ayağa kalktığında kafamı iki yana sallayıp onu durdurdum.

"Sorun değil. Otur lütfen!"dedim . Kafasını sallayıp tekrar yerine oturdu.

"Keşke yarın gitmeseydiniz. Sana iyice alışmıştık."dedi burukça gülümseyerek.

"Bence fazla bile kaldık. Semra hanımın ve Yasemin'in yüzünü görmeye dayanamıyorum artık, yeteri kadar o bakışlarına maruz kaldım. Dahası beni aşar."dediğimde kafasını sallayıp beni onaylayarak gülümsedi. Gerçekten de Semra Hanım'a katlanmak hiç iyi değildi. Değil Semra hanımla bir ömür geçirmek, ona bir hafta bile dayanamıyordu insan.

"Haklısın. Aslında seni çok iyi anlıyorum. Sen bu ailenin gerçek üyesi olduğun halde sana böyle ezici bir şekilde bakıyorsa, evlatlık birine nasıl bakar sen tahmin et." dedi, eliyle kendisini gösterdi.

"Doğru söylüyorsun. Gerçekten de nasıl tahammül ediyorsun."dedim bir kaşımı havaya kaldırarak. Hakikaten Semra hanım tahammül edilmesi zor bir insandı. Bunun için Yılmaz'a üzülüyordum.

"Fazla takmıyorum. Benim için önemli olan annemin babamın ve kardeşlerimin nasıl olduğudur. Onlar da bu hayatta karşılaşa bildiğim en iyi insanlar."dedi tebessüm ederek. Anladım der gibi kafamı salladım.

"Haklısın. Önemli olan onlar zaten."dedim. Ona baktığımda bakışlarının başka yerde olduğunu gördüm. Baktığı yöne doğru baktığımda ise Asaf'ı gördüm. Göz göze geldiğimizde kafasını çevirip içeriye girdi. Neydi bu şimdi? Bana trip mi atıyordu?

"En iyisi ben içeri geçeyim." Yılmaz'ın konuşmasıyla kafamı kaldırıp ona baktım.

"Neden?"

"Yakışıklı bir yüzüm var, dağılsın istemiyorum."dedi gülerek.

"Neden yüzün dağılsın ki?"dedim kaşlarımı çatarak.

"Asaf'la aranızda ne var?" Soruma karşı soruyla cevap vermişti.

"Anlamadım."

"Asaf'ı daha önce hiç böyle görmedim. Sana karşı çok değişik davranıyor. Kuzenisin ondan böyle davranıyor desem, diğer kuzenlerine böyle davranmıyor. Onlara hep kardeş gözüyle bakıyor. Sana öyle baktığını sanmıyorum. Daha önce hiç bir kıza böyle baktığını da görmedim. Mesela Semra yenge, Yasemin'le onun arasını yapmak için elinden geleni yapıyor. Ama Asaf'ın ona o şekilde yaklaştığını hiç görmedim."dediğinde Yılmaz'a öylece baka kalmıştım.

"Aramızda sandığın gibi bir şey yok. Hem Yasemin'le birkaç gün önce çok iyi anlaştığını kendi gözlerimle gördüm."dedim.

"Bence o seni kıskandırmak için Yasemin'e yakın davranmıştır."dedi gülümseyerek. Biraz duraksadıktan sonra tekrar konuşmasını devam etti. "Benim için Ebru ve Melek nasıl kıymetli ise sen de benim için öyle kıymetlisin. Seni de bir kardeşim olarak gördüğüm için böyle rahat konuşabiliyorum."dediğinde tebessüm ederek ona baktım. Bu kısa zamanda ben de onu bir abi gibi benimsemiştim.

"Sağol. Sen de benim için aynısın."dedim gülümseyerek.

Yılmaz'la biraz daha oturup sohbet ettikten sonra uyumak için kaldığım odaya doğru ilerledim.
Asaf'ın yanından geçerken kolumdan tutup beni duvarla kendi arasında bırakarak gözlerini gözlerime dikti.

"Roza!!"deyip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Bana ilk defa böyle hitap ediyordu.

Loading...
0%