Yeni Üyelik
34.
Bölüm

29. Bölüm

@zozanli

Keyifli okumalar 💞

 


Yazardan

Asaf ve Ela'nın hüzünle biten konuşmalarının üzerinden günler, haftalar, hatta aylar geçmişti. O günden sonra Asaf kendi içinde her ne kadar Ela'dan uzak durmak istese de başaramamış tekrar ona gitmişti, son kez şansını denemek istemişti...
Ama Ela'ya gittiği o gün herşey son bulmuştu ikisi adına... Ela, Asaf'ın kendisinden vazgeçmesi için hiç olmaması gereken bir şeye inandırmak istemişti Asaf'ı; kalbinde hâlâ Özgür'ün olduğunu, onu unutamadığını düşündürtmek istemişti... Asaf o günden sonra Ela'dan uzaklaşmış, hatta onu görmemek için elinden geleni yapmıştı.

Bu süre zarfında Asaf'ın da Ela'nın da hayatlarında bir sürü şey değişmişti... Değişmeyen tek unsur birbirlerine olan duygularıydı. Birbirlerine uzak kalmak ikisine de iyi gelmemişti. Asaf kendini işe vermişken, Ela da kendisini eve kapatmış, hiç çıkmıyordu. Doğru düzgün ne yiyiyor ne konuşuyor ne de kendini tedavisine verebiliyordu. Kendisini herşeyden soyutlamıştı. Hilal'in ve Yusuf'un tüm ısrarları da işe yaramıyordu...

Yusuf, kardeşinin ailesini özlediğini, ondan dolayı bu hâle geldiğini düşünüp onu bir kaç günlüğüne ailesinin yanına götürmüştü ama Ela'da değişen pek bir şey olduğu söylenemezdi. Bu durum Yusuf'u da ailesini de endişelendirmeye başlamıştı artık.
Ela'nın böyle olmasının nedenini Hilal dışında kimse bilmiyordu...

Selim ise kısa bir süre önce Asaf'ın Ela'ya olan duygularını fark etmişti. Ama bundan tam olarak emin değildi. Bunu Asaf bugün Amerika'dan dönünce ona soracaktı. Evet Asaf Amerika'ya gitmişti. Ela ile o hazin konuşmasından bir hafta sonra, sırf ondan uzak kalabilmek için Yusuf'un gideceği iş seyahatine kendisi gitmişti. İş seyahati bir hafta sürmüştü ama Asaf dönmek istememişti. Ela'yı görmezse onu unutacağını düşünmüştü. Ama düşündüğü gibi olamamış, onu düşünmediği tek an bile olmamıştı.

Öte yandan Ela'yı büyüten ailesi artık İstanbul'a taşınmaya karar vermişlerdi. Hem Ela'nın bu durumundan hem de Mert'in terfi almasından dolayı. Ve bundan ne Ela'ya ne de Hilal'e bahsetmemişlerdi daha. Bu onlar için çok büyük bir sürpriz olacaktı... Özellikle de Ela için...

Hilal telefonunun sesiyle elindeki patlıcanları tekrar tezgaha bırakarak Kader Hanıma döndü.

"Kader abla sen devam et ben birazdan gelirim."diyerek ellerini yıkayıp mutfaktan çıktı. Telefonunu masadan alıp baktığında yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Selim arıyordu... Bugün sabahtan beri onu hiç aramadığı için sesine hasret kalmıştı sevdiği adamın.

"Efendim Selim"diyerek telefonu açıp kulağına götürdü. Sesi biraz sert çıksa da aldırış etmedi. Onu ne kadar özlemiş olsa da bugün hiç aramadığı için tavrını koymuştu.

"Hilal'im sen ne zaman kızgın olsan bana ismimle seslenirsin. Seni kızdıracak bir şey mi yaptım?"dedi. Eliyle kafasını kaşıyarak düşünmeye başladı. Bugün onun için çok yoğun bir gün olmuştu. Karısını özlediği hâlde onu hiç arayamamıştı. Karısıyla konuşmadığı için de onu kızdıracak bir şey yapmadığını düşündü.

"Bu saate kadar beni hiç aramadın."dedi sesini kızgın tonda çıkarmaya çalışarak. Ardından da camdan gözetlediği Ela'ya bakmak için bahçeye çıktı. Ela'ya uzaktan baktığında sessiz sessiz oturup daldığını görünce yanına yaklaşmaktan vazgeçip uzaktan izlemeye başladı.

"Üzgünüm birtanem, bugün biraz yoğun olduğum için seni arayamadım. Ama biliyorsun ki şirketteki bütün işler bana kaldı. Yusuf Ela'dan dolayı şirkete doğru düzgün gelemiyor. Asaf desen Amerika'da..." dediğinde, Hilal hak verircesine kafasını salladı. Asaf'ın ismini duyunca bakışları direkt kendinden geçmiş olan Ela'ya kaydı. Onu böyle üzgün görmeye dayanamıyordu. Ama ona yine de kızıyordu. Çünkü Asaf'ı kabul etmeyen kendisiydi.
Bakışlarını Ela'dan çekip derin bir nefes alarak telefonun diğer hattında olan Selim'e döndü.

"Biliyorum hayatım ama sen aramayınca özlüyorum seni."dedi. Hilal'in sözüyle Selim tebessüm etmişti.

"Hilal'im ben senin yanındayken bile özlüyorum. Sana hâlâ doyamadım." deyince Hilal'in yanakları kızarmıştı. Elleriyle yanaklarına yelpaze yapıp serinlemeye çalıştı.

"Hâlâ şirkette misin?" Hilal konuyu değiştirmeye çalışınca Selim'den küçük bir kahkaha gelmişti. Kaç ay olmuştu evleneli ama karısı hâlâ ondan utanıyordu.

"Hayır aşkım havaalanındayım. Asaf'ı bekliyorum. Biz gelene kadar sen de hazırlan Murat amcalara gideceğiz."dedi karısını daha fazla utandırmayarak. Hilal, Asaf'ın geleceğini duyunca Ela'nın nasıl bir tepki vereceğini bilmediği için istemsizce gerildi.

"Asaf bugün mü geliyordu?"dedi işaret parmağı ile çenesine dokunarak. Belki de Ela onu görünce eski haline geri dönerdi diye düşündü bir an. Sonuçta Ela onun gidişinden sonra bu hâle gelmişti.

"Evet canım Asaf kimseye haber vermemi istemedi. Sadece Defne ablaya haber verdim. Defne abla herkesi oraya davet etti ama kimse Asaf'ın geldiğini bilmiyor. Onlar için sürpriz olacak."dediğinde, Hilal kafasını sallayarak Ela'ya baktı. Asıl sürpriz Ela'ya olacaktı...
Şimdi bunu Ela'ya nasıl söyleyecekti? Dahası, Ela buna nasıl bir tepki verecekti bunu tam olarak kestiremiyordu.

"Anladım canım. Ama Ela burada, onun geleceğini pek sanmıyorum. Sabah buraya gelene kadar zar zor ikna edebildim."dedi. Sabah onu ikna edebilmek için Yusuf ile beraber çok uğraşmışlardı.

"Sevgilim, Ela'ya ne oldu gerçekten anlayamıyorum. Ailesini özlüyor diyeceğim ama onu oraya götürdüğümüzde de aynıydı. Onu ilk defa böyle dağılmış gördüm."dedikten sonra biraz duraksayıp sormak istediği soruyu sordu.

"Ela'nın bir sıkıntısı mı var? Aslında bunu sana daha önceden soracaktım. Çünkü o böyle biri değildi."dedi. Biliyordu ki eğer Ela'nın bir sıkıntısı varsa bunu Hilal mutlaka biliyordur. Hilal, Ela'nın yerinden kalktığını görünce,"Bu konuyu sonra konuşuruz. Benim şimdi Ela ile ilgilenmem lazım"deyip telefonu kapatarak Ela'nın yanına doğru koştu.

"Roz nereye?"diyerek arkadaşının kolundan tutup kendisine çevirdi.

"Başım ağrıyor eve gideceğim."dedi Ela, eliyle alnını ovuşturdu.

"Hiç birşey yemiyorsun o yüzden başın ağrıyor ve halsiz görünüyorsun. Şimdi geç otur şuraya ben sana yiyecek bir şeyler getireyim."dediğinde, Ela kafasını olumsuzca iki yana salladı. Şuan canı hiç bir şey istemiyordu. Sadece eve gidip uyumak istiyordu.

"İstemiyorum Hilal, sadece eve gidip uyumak istiyorum."dedi. Hilal arkadaşının sözünü dinlemeyerek kolundan tutarak eski yerine oturttu.

"Roz neden böyle yapıyorsun? Asaf'ın senden uzaklaşmasını isteyen sen değil miydin? Şimdi ne diye böyle kendine eziyet ediyorsun?"diyerek gözlerinin içine baktı. Ela'yı anlamakta bazen zorluk çekiyordu. Tamam Asaf'ı neden geri çevirdiğini anlayabiliyordu ama Asaf onu her haliyle benimsemişti. Üstelik Asaf onu yarı yolda bırakacak biri değildi... Ela derin bir nefes alıp ellerini saçlarından geçirerek gözlerini sıkıca yumdu. Neden kimse onu anlamak istemiyordu?
Ela sessiz kalırken Hilal onun boşta kalan elini kavrayarak tekrar konuşmaya başladı.

"Daha ne kadar böyle devam edeceksin? Zühre teyze, Kemal amca, Nalan teyze ve Metin amca senin için ne kadar endişeleniyorlar görmüyor musun? Mert abileri ve Yusuf'u demiyorum bile. Hadi onları da geçtim, benimle bile kaç aydır doğru düzgün konuşmuyorsun. Ne zaman seninle konuşmaya çalışsam, ya konuşmak istemediğini söylüyorsun ya da sessiz kalıp içine kapanıyorsun. Aynı şuan yaptığın gibi"dediğinde, Ela onu sessizce dinlemekle yetinip, hiç bir tepki de bulunmadı.

"Roz, bak böyle yaparak en büyük zararı kendine veriyorsun. Biliyorum Asaf'ı kafandan silmeye, onu düşünmemeye çalışıyorsun. Asaf burada olmamasına, onu görmemene rağmen onu ne aklından, ne de kalbinden çıkaramıyorsun. Peki o buraya döndüğü zaman ne olacak?"dedi.

Ela'nın konuşmayacağını anlayan Hilal arkadaşının çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağladı. Onun gözlerine bakarken gördüğü o çaresizlik yüreğinin parçalanmasına yetiyordu. Şimdi söyleyeceği kelimeler arkadaşının daha fazla kırılacağına yol açsa da bunu dile getirmekten vazgeçmedi. Onun iyiliğini düşündüğü için bunu ona söylemekten vazgeçemezdi. Onun mutlu olmasını her şeyden çok istiyordu.

"Asaf'ı ne kadar çok sevdiğini görebiliyorum. Belki de onu bu kadar çok sevdiğin için kendinden uzaklaştırıyorsun. Ama günü geldiğinde onu başka biriyle gördüğünde ne yapacaksın? Mesela ben Selim'i başka bir kadının yanında görmeye dayanamazdım. Peki sen? Sen Asaf'ı başka bir kadının yanında görmeye dayanabilir misin?"dediğinde, Ela'nın gözlerinde biriken yaşlar bir bir süzüldü yanaklarından aşağıya doğru. Ela elbette ki biliyordu bir gün Asaf'ı başka bir kadının yanında göreceğini. Ama öyle bir şey görmeye hazır mıydı işte onu bilemiyordu.

"Onun, başkasının parmağına yüzük taktığını, başkasıyla evlendiğini, başkasının çocuğuna baba olduğunu, başkasıyla mutlu olduğunu görmeye dayanabilir misin?"Hilal sesini yükselttikçe, Ela elleriyle kulaklarını kapatmaya çalıştı. Bu söylenenleri duymaya bile tahammülü yokken bunları görmeye dayanamazdı. Elleriyle kulaklarını kapatmaya çalışırken şiddetle kafasını iki yana sallayıp ağlıyordu.

"Sus sus sus sus Hilal lütfen sus!!!"elleriyle kulaklarına öyle bir bastırıyordu ki, hiçbir şey duymak istemezcesine... Hilal arkadaşının üzerine fazlasıyla gittiğini biliyordu. Lakin arkadaşını kendine getirmek için bunu yapması gerekiyordu.
Ellerini kulaklarından çekip kendisine bakmasını sağladı tekrar.

"Bu söylediklerim senin canını yakıyor biliyorum. Ama inan bana senin üzülmene dayanamıyorum. Sen sonradan pişman olma diye sana bunları söylüyorum." Biraz duraksadıktan sonra çenesinden tutup kafasını kaldırarak gözlerinin içine baktı. "Eğer Asaf'ı sevdiğini dile getirmezsen, onu başkasıyla görmeye mecbur kalırsın."deyip yanağından öperek ayağa kalktı.

"Şimdi gidip sana yiyecek bir şeyler getireceğim. Sen de biraz düşün."dedi. Arkadaşını içindeki derin düşüncelerle yalnız bırakarak içeri geçti.

********

Hilal, Ela'yı yalnız bırakıp içeriye girmesinin üzerinden yaklaşık yarım saat geçmişti. Arada bir arkadaşına uzaktan baksa da, yanına gitmemişti. Onu biraz yalnız bırakıp düşünmesini istiyordu.
Odasına çıkıp hazırlandıktan sonra mutfağa geçip Kader Hanım'ın Ela için hazırlamış olduğu tepsiyi alarak bahçeye çıktı. Selim ve Asaf gelmeden önce Ela'ya Asaf'ın Amerika'dan döndüğünü ve biraz sonra burda olacağını söylemesi lazımdı. Elindeki tepsiyi Ela'nın önündeki masaya bırakıp yanına oturdu.

"Hadi Roz bir şeyler atıştır."deyip gözleriyle arkadaşını süzdü. Onunla konuşmasından sonra bir tık da olsa düzeldiğini görmek istiyordu. Ela'nın hiç bir şey demeyerek tepsiyi önüne çektiğini görünce gülümsedi. Nihayet Ela birazcık da olsa kendine gelebilmişti. Eliyle çenesini kaşıyıp yemek yiyen Ela'ya baktı. Şimdi ona Asaf'ın birazdan buraya geleceğini söylemesi lazımdı.

"Roz benim sana söylemem gereken bir şey var."dedi. Ela kafasını kaldırıp Hilal'e bakınca arkasında gördüğü kişilerle dondu kaldı bir an, ağzındakileri yutamadı. Onu burda görmeyi beklemiyordu. Aylardır yüzünü görmediği, yüzüne, sesine hasret kaldığı, sevdiği adam tam karşısındaydı ve ona doğru geliyordu. Bu bir hayal olamazdı değil mi? Gözlerini kapatıp tekrar açınca karşında gördüğü adamla bunun hayal olmadığını anladı. Asaf'ı görmesiyle kalbinde bir şeylerin kıpırdandığını hissetmişti. Ondan uzak kaldıkça ona olan özleminin daha da büyüdüğünü anlamıştı.
Şu an kafasındaki bütün olumsuzlukları bir kenara bırakıp ona doğru koşarak sarılmak istiyordu...
Hilal arkadaşının neden donuk bir şekilde arkasına baktığını merak ederek kafasını çevirip arkasına döndüğünde Asaf ve Selim'i görünce Ela'ya anlatmakta geç kaldığını anlamıştı.

"Ben de tam bunu sana söylemeye çalışıyordum."dedi kısık sesle. Ela'nın kulağının onda olmadığını, gözünün Asaf'ta olduğunu görünce yavaşça yerinden kalkıp Selim'in yanına doğru yürüdü.

Asaf, Ela'nın burada olduğunu bilmediği için Selim'le buraya gelmeyi kabul etmişti. Bahçede Hilal'in yanında oturmuş olan Ela'yı görünce adımları giderek yavaşlamıştı. Onu son gördüğüne nazaran daha zayıflamış gördü. Yüzüne baktığında açıkçası bu kadar dağılmış bir Ela görmeyi beklemiyordu. Ona ne olmuştu böyle? Aslında kendi gidişinin ona iyi geleceğini düşünmüştü.

"Hoş geldiniz."diyerek Selim'in yanağından öpen Hilal Asaf'a dönerek konuşmaya başladı.

"Asaf seni buralarda görmek ne güzel, seni gördüklerinde herkes çok sevinecek."dedi tebessüm ederek. Asaf kafasını sallayıp gülümsemeye çalışsa da bir gözü sürekli uzağında oturan Ela'nın üzerindeydi. Beni burada gördüğüne sevinmiş midir acaba diye düşünmeye başladı bir an. Sonra kafasını iki yana sallayıp bu düşüncesini yok etmeye çalıştı. Eğer ki öyle bir şey olsaydı gözlerinin içi gülerdi. Böyle donuk bir şekilde bakmazdı diye düşündü. Oysa bilmiyordu ki Ela'nın şu an onu gördüğü için ne kadar mutlu olduğunu.

Ela uzun bir zaman sonra sevdiği adamı karşısında gördüğü için heyecandan elleri titriyor, elini ayağını koyacak yer bulamıyordu. Değneğinden destek alarak yavaşça yerinden kalktı. Biraz uzağında durup konuşan üçlüye doğru gittiğinde gözü Asaf'ın arkasında onlara doğru gelen kıza takıldı. Kız onlara doğru gelerek Asaf'ın yanında durup elini tutunca Ela yerinde duraksayıp yutkundu. Bu kız da kimdi? Neden Asaf'ın elini tutuyordu? Yoksa... Yoksa o düşündüğü şey miydi? Bakışlarını yere indirip gözlerini yumarak öyle olmamasını diledi.

Hilal'in konuşmasından sonra Asaf'a, kendine ve aşklarına bir şans vermeye karar vermişti. Ama görünen o ki bu kararı vermek için biraz geç kalmıştı. Onları yanına doğru geldiğini görünce yüzündeki o ifadeyi yok etmeye çalıştı. Artık ne kadar başarabildiyse...

"Merhaba"dedi kız yüzündeki gülümsemeyle. Elini Ela'ya doğru uzattığında, onun elini tutup tutmamakta kararsız olduğunu gördü. Herhalde Asaf'ın sürekli bahsettiği kız bu olmalıydı diye düşünüp karşısındaki kızı inceledi.
Ela kendisine uzatılan ele bir kaç saniye baktıktan sonra elini uzatıp kızın elini kavradı.

"Merhaba"dedi ifadesiz bir şekilde. Sesini düz çıkartmaya çalışmıştı.

"Hazal sizleri tanıştırayım. Bu Hilal, kendisi Selim'in eşi olur."diyerek araya giren Asaf eliyle Hilal'i gösterdi. Ardından da Ela'ya döndü. Ela'nın ifadesiz bir şekilde onlara baktığını görünce bakışlarını kaçırarak konuştu.

"Bu da Ela. Yusuf'un kız kardeşi, yani kuzenim."dedi.

"Ben de Hazal Asaf'ın kız arkadaşıyım."diyerek son noktayı koyan Hazal'la Ela yutkunma gereği hissetti. Korktuğu şey başına gelmişti. Asaf ile artık herşeyi düzelteceğine inandığı gün - hatta an, Asaf başka bir kadının elini tutmuştu...

Hazal'ın dediğiyle Hilal'in bakışları Ela'ya bulurken Selim'in bakışları da Asaf'a kaymıştı.

Selim, Asaf'ın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Asaf'ın kalbinde Ela varken bu ne demek oluyordu şimdi? Bunu Asaf'la muhakkak tek başına konuşmayı aklının bir köşesine yazdı.

Hilal, Ela'nın yanına varıp konuşmaya çalıştığında Ela kafasını iki yana sallayıp, "Şimdi sırası değil."deyip hiçbir şey duymak istemediğini belirterek eski yerine sindi. Hiçbir şey duymak istemiyordu. Demin Hazal'ın söylediklerini daha tam sindirememişken daha fazla bir şey duymak istememişti.

Herkes geçip otururken kimseden ses çıkmıyordu. Ela ve Asaf birbirlerine kısa bakışlar atsalar da birbirleriyle hiç konuşmuyor, gözleri birbirlerine değdiği an bakışlarını kaçırıyorlardı. Ela'nın bakışları bir müddet sonra istemsizce Asaf'ın yanında oturmuş Hazal'a kaydı. Onları böyle yan yana görmek düşündüğünden daha fazla canını yaktığını fark etti. Gözlerinin dolmaması için kafasını yana çevirip derin nefes aldı. Kalkıp gitmek istedi lakin gidemedi. Sanki onu oturduğu yere mıhlayan birşey vardı.

"Ben üzerimi değiştireyim, sonra hemen çıkarız."deyip ortamdaki kasvetli havayı bozan Selim'le herkes kafasını çevirip onlara bakmışlardı.
Selim ve Hilal ayağa kalkarken, Ela onlara bakıp zorlukla da olsa ayağa kalktı. Şu an Asaf ve Hazal ile yalnız kalmak istemiyordu.

"O zaman ben eve geçeyim. Sizde zaten çıkacaksınız."dedi Asaf'ın olduğu tarafa hiç bakmadan. Asaf, Ela'nın yine eskisi gibi ondan kaçtığını görünce sıkıntıyla nefes verdi. Yine ondan kaçıyordu. Görünen o ki bunu yapmaya da devam edecekti.

"Sen gelmeyecek misin?"dedi Selim. Hilal Ela'nın gelmek istemeyeceğini söylemiş olsa da, onu bir şekilde ikna edebileceğini düşünmüştü oysa.

"Nereye?"deyince Ela, Selim Hilal'e baktı. İkna etmeyi bırak daha Ela'nın Murat Beylere gideceklerinden bile haberi yoktu.

"Murat amcalara gideceğiz, herkes orada toplanacak."dediğinde Selim, Asaf'ın kaşları çatıldı. Selim'e bakıp gözlerini devirerek kafasının iki yana salladı. Ona hiç kimseye haber vermemesini söylemişti. Ama Selim haber vermeyi bırak herkesi bir araya toplamıştı.

"Yok ben biraz yorgun hissediyorum kendimi, eve gidip biraz uzanacağım."deyip gelmeyeceğini belirtti Ela.

"Orada da uzanabilirsin Ela. Herkes orada ve sen de geleceksin, itiraz kabul etmiyorum."deyip Ela'ya söz hakkı tanımadan içeri geçti. Eğer ki Ela'ya bıraksa kesinlikle gelmeyeceğini biliyordu. Selim içeri geçerken Hilal de hemen peşinden gitmişti. Ela'yı ikisiyle yalnız bırakmak istemese de, Selim'le konuşmak istiyordu. Ona sormak istediği sorular vardı.

Ela, Selim'in ona söz hakkı tanımadan içeri geçtiğini görünce biraz bozulsa da, ses çıkarmayıp tekrar eski yerine oturdu. Selim'in onu düşünerek böyle yaptığını biliyordu ama bunu yaparak onu zor duruma sokmuştu.

Asaf'ın kaçamak bakışlarının üzerinde olduğunu hissedince birden gerildi. Telefonunu eline alarak kucağında döndürmeye başladı.

"Ela" Hazal'ın sesi ile bakışlarını kucağındaki telefondan çekip ona baktı.

"Burada Yusuf ve Selim dışında tanıdığım pek kimse yok ama Yusuf ve Asaf'tan seninle ilgili o kadar çok şey duydum ki, buradaki herkesten çok seninle tanışmak istedim. Yusuf telefonda senden o kadar bahsediyordu ki, seni merak etmemek elde değildi."dedi tüm sevecenliğiyle. Ela, Hazal'ı ne kadar tatlı bulsa da Asaf'tan dolayı pek ısınamamıştı. Ancak bunu belli etmeyerek gülümsemeye çalıştı.

"Teşekkür ederim. Abim ve Asaf biraz mübalağ yapmışlar sadece"dedi. Asaf'ın Hazal'a ondan bahsettiğini duyunca açıkçası şaşırmıştı. Yusuf tamam da Asaf'tan beklemiyordu. Niye ondan bahsetmişti ki diye düşündü. Üstelik kız arkadaşına...
Hazal telefonu çaldığı için müsaade isteyip biraz uzaklaşınca Ela ve Asaf başbaşa kalmışlardı. Konuşmuyorlardı. Sessizliği tercih etmişti ikisi de...

"Hâlâ aynısın, hiç değişmemişsin." Sessizliği bozarak Ela'nın bakışlarını üzerine aldı Asaf.

"Evet aynıyım. Ama sen değilsin."diyerek ilk tepkisini verdi Ela.

"Aynıyım."dedi doğrudan gözlerinin içine baktı.

"Değilsin."

"Bende değiştiğini gördüğün şey ne?"dediğinde, Ela istemsizce gülümsedi. İçerden onlara doğru gelen Selim ve Hilal'i görünce, "Boşver"deyip kalkarak onlara doğru gelen Hilal'lerin yanına ilerledi. Asaf da hemen ayaklanarak peşinden gitti.

"Çıkalım mı?" Selim'in sorusuyla ikisi de kafalarını sallayarak onaylayınca, "Hazal nerde?"diye sordu Selim. Asaf ve Ela daha cevap vermeden Hazal'ın sesini işitmişlerdi.

"Burdayım, geldim."diyerek yanlarına koşarak gelmişti.

***********

Ela için zorlu geçen yolculuk Murat Beylerin evinin önüne geldiklerinde bitmişti. Bir an önce bu yemek faslı bitsin de eve gitsin istiyordu. İstemeye istemeye adımlarını sürerken, bahçeden herkesin geldiğine dair sesler geldiğini işitti. Bahçeye girdiklerinde onları ilk fark eden Defne'nin kızı Mira olmuştu. Dayısını aylardır görmediği için ona doğru koşarak boynuna sarılmıştı. Sonrasında da Asaf'ı çekiştirerek annesinin yanına doğru götürmüştü. Defne dışında Asaf'ı görenler ilk önce şaşırsalar da daha sonra çok mutlu olmuşlardı. Onu burada görmeyi beklemiyorlardı. Amerika'dan geri dönmesini söylediklerinde, Asaf her defasında bunu reddetmişti.

Asaf herkesle sarıldıktan sonra Hazal'ı aile üyeleriyle tek tek tanıştırmıştı. Herkes gülüp eğlenip sohbet ederken, Ela kanepenin bir köşesinde, çenesini eline yaslamış bir şekilde düşüncelere dalmıştı. İçinde verdiği kararların doğru olup olmadığını sorguluyordu. Asaf'a tam inanıp güvenmek istediğinde tekrar güveni sarsılmıştı. İşte bu yüzden kimseye güvenmek istemiyordu. Asaf'ı kabul etmemesinin bir sebebi de buydu ya... Eğer ki sevgisi gerçek olsaydı şu an yanında başka bir kız olmazdı diye düşünürken buluyordu kendini. Tamam Asaf'ı iten oydu ama onu birkaç ay sonra kolunda başka bir kızla göreceğini düşünmemişti.

"İyi misin?"omuzunda hissettiği elle elini çenesinden çekip kafasını çevirdi. Karşısında yüzüne sevgiyle bakan Nalan Hanım'ı görünce derin bir nefes alıp kafasını iyiyim dercesine salladı.

Kızını sabahtan beri görmeyen Nalan Hanım onu ne kadar çok özlediğini anımsayıp sarılarak alnından öptü. Onu yıllarca görmeden nasıl dayanabildiğine hayret etti. Oysa şimdi bir gün bile kızından ayrı kalamıyordu.
Ela, Nalan Hanım'ın ani sarılışı ile biraz şaşırsa da hemen karşılık vermişti. Nalan Hanımla da, Metin Beyle de araları baya düzelmişti. Onlara anne baba kelimesini kullanmasa da, artık eskisi gibi kırgın değildi.

"Hadi kalk sofraya geçelim. Herkes sofraya geçmiş bizi bekliyorlar."dedi Nalan Hanım biraz ilerisinde kurulan sofraya bakarak.

"Siz geçin ben aç değilim."deyip kafasını iki yana sallayarak reddetti. O alacağını almıştı zaten fazlası midesine otururdu... Hilal'in onlara doğru geldiğini görünce Nalan Hanım bu sefer bakışlarını ona doğru çevirdi.

"Nalan teyze siz gidin ben onu getiririm."diyerek Ela'ya kızgın bir bakış attı Hilal. Nalan Hanım kafasını sallayıp Ela'nın alnından öpüp gittiğinde, Hilal elini arkadaşına doğru uzatarak kalkmasını bekledi.

"Hilal gelmeyeceğim. Sen gidip yemeğini yiyebilirsin."diyerek geriye yaslandı.

"Asaf ve Hazal'ı yan yana görmek canını acıtıyor, o yüzünden gelmiyorsun. Ama artık bu duruma kendini alıştır. Bunlar hep göreceğin kareler..." Bir kaşını yukarı doğru kaldırarak arkadaşını süzdü. Onu zamanında uyarmasına rağmen Ela onu dinlemeyerek bildiğini okumuştu. Şimdi de bunun acısını çekiyordu.

"Evet onları yan yana görmek canımı yakıyor. Duymak istediğin buysa, evet!!! Onları el ele gördüğümden beri içim paramparça... Nefes alamıyorum." İç çekip gözlerini yumduğunda yaşlar süzüldü yanaklarından. Hilal'in gözleri arkadaşının sözleriyle dolduğunda derin bir nefes alıp gözlerini yukarı doğru kaldırarak yaşların inmesine mani oldu.

"Normalde insanlar yaşadıklarından ders çıkarırlar. Ama ben yine aynı hatayı yaptım. Güvenmemem gereken birine yine güvendim. Şuan bunun acısını o kadar çekiyorum ki..."dedi Ela yalandan gülümseyerek.

"Roz..."

"Hilal, artık Asaf hakkında konuşmak istemiyorum."dedi Hilal'in sözünü tamamlamasına izin vermeden. Ne zaman Hilal ile bir araya gelse sürekli Asaf konusu açılıyordu.

"Tamam Asaf hakkında konuşmayacağım. Ama lütfen gel bir şeyler ye. Evde de hiçbir şey yemedin. Düşüp bayılmandan korkuyorum."dedi şimdilik Asaf konusunu kapatarak. Ela'nın bir şeyler yemesi gerekiyordu yoksa düşüp bayılacaktı.

"Tamam sen git ben birazdan gelirim."dedi yanaklarını şişirerek. Hilal kafasını sallayıp ayağa kalktı.

"Çabuk gel ama"deyip yanından uzaklaştı. Biliyordu ki biraz daha diretirse Ela'nın hiçbir şekilde o sofraya gelmeyeceğini. Masaya geçip Selim'in yanına oturduğunda Nalan Hanım'a bakıp gülümseyerek kafasını salladı. Bu, Ela birazdan gelecek demekti.

Asaf, Ela'nın sofraya gelmeme nedeninin kendisi olduğunu biliyordu. Gözü sürekli boş olan iki sandalyedeydi. Biri Yusuf'a, bir diğeri de Ela'ya aitti. Yusuf'un bugün öğleden sonra şehir dışına çıktığını ve birazdan burada olacağını Metin Bey'den duymuştu. Sofra tamamıyla hazır olunca Ayla Hanım'ın gözü sofrada olmayan Ela'yı aradı.

"Ela nerede, yemek yemeyecek mi?"Ayla Hanım'ın sorusuyla Asaf bakışlarını annesine ardından da Hilal'e çevirmişti. Hilal daha cevap vermeden Ela'nın sesi duyuldu.

"Geldim." Ela, Hilal'in yanındaki sandalyeyi çekip oturduğunda gözü yan yana oturan Asaf ve Hazal'a kaydı.

"Yusuf nerede kaldı?"diyen Murat Beyle bakışlarını ikisinden çekip önüne döndü.

"Konuştum, iki dakikaya burda olur."dedi Nalan Hanım.

Birkaç dakika sonra Yusuf'un da gelmesiyle herkes yemeğe başlamıştı. Hilal arkadaşının tabağını doldurup önüne koymuş olsa da, Ela tabağında ki hiç bir şeye dokunmamıştı. Elindeki çatalı tabağında ki ete batırıp batırıp duruyordu. Hilal arkadaşının yemek yemeyip ugraştığını görünce hafif koluna vurup kafasıyla önündeki yemeği işaret ederek yemesini söyledi. Ela kafasını iki yana sallayarak,"Ben yiyeceğimi yedim zaten, bu kadarı kâfi"dedi ağzında geveleyip. Hilal, Ela'nın bir şeyler gevelediğini duysa da pek anlayamamıştı.

"Anlamadım. Ne dedin?"dedi anlamadığını belirterek.

"Yok birşey, aç değilim dedim sadece. Ama sen yine de yemem için ısrar edeceksin."deyip çatalındaki eti ağzına götürdü. İstemeyerek de olsa bir kaç lokma zorla yuttuktan sonra tekrar eski haline bürünerek sessizleşti. Herkes yemek yemekle uğraşırken sofrada kimseden ses çıkmıyordu.
Asaf suyundan bir yudum alıp Ela'ya kısa bir bakış attıktan sonra babasına dönerek konuşmaya başladı.

"Baba bizim sana, aslında hepinize söylememiz gereken bir şey var."dedi. Ela'nın diyeceklerinden sonra nasıl bir tepki vereceğini merak ettiği için bir gözü sürekli onun üzerindeydi.

Murat Bey kafasını sallayıp, "Tabii oğlum seni dinliyoruz."diyerek ellerini çenesinin altında birleştirdi. Asaf derin bir nefes alıp Ela'ya kısa bir bakış attı tekrar. Onun kafasını kaldırmadan tabağındaki yemeği karıştırdığını görünce babasına döndü.

"Biz Hazal ile evlenmeye karar verdik." dediğinde, herkes Asaf ve Hazal'a bakışlarını çevirirken, Ela'nın elindeki çatalın düşmesiyle bakışlar ona çevrilmişti. Ela üzerindeki bakışları fark etmeksizin kafasını ağır ağır kaldırıp Asaf'a baktı. Asaf'ın bakışlarının Hazal'da olduğunu, ona gülümseyerek baktığını, görünce yutkunarak bakışlarını indirdi.

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız 😊😊😊

Loading...
0%