@zozanli
|
Bugün hava bulutluydu. Öğlen saat iki gibiydi. Annem ve yengem alışveriş merkezine gitmişlerdi. Hilal istediğim için dün akşam bizde kalmıştı. Bugün akşam mesaisine kalacağı için sabah işe gitmemişti. Annemlerden hemen sonra kendi evine gitmişti. "Buyur enişte"diyerek telefonu kulağıma götürdüm. "Kaç defadır arıyorum neden açmıyorsun? Az daha Hilal'i arayıp sana bakmasını söyleyecektim."dedi endişeli sesiyle. "Üzerimi değiştirmek için eve girmiştim ve telefonumu bahçede bırakmıştım." dedim. "Sana bir şey oldu sandım"dedi. Benim için endişelenmişti. Selim gibi biri Hilal'in hayatında olduğu için çok mutluydum. Benim arkadaşım da böylelerine layıktı. "Hilal seni de kendine benzetmiş anlaşılan"dedim gülerek. "Aynı onun gibi hızlı hızlı konuşmaya başlamışsın. Durduk yere endişeleniyor ve sesini yükseltiyorsun." Bu dediğime o da gülmüştü. Hilal yavaş yavaş onu da kendisine benzetiyordu. "Haklısın galiba git gide ona benzemeye başladım."derken güldüğünü duydum. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra tekrar konuştu. "Eee nasılsın? Kaç gündür seni arayacaktım ama vaktim olmuyordu. Bir kaç sorun vardı şirkette, onları hemen halletmem lazımdı. Ondan seni arayamadım kusura bakma"dedi. Üzgün olduğu sesinden belli oluyordu. "Ne kusuru yaa, hem ben iyiyim hiçbir problem yok... O gün benim için biraz kötü geçti ama atlattım." dedim. O günü gerçekten de geride bırakmıştım. O günü de... Özgür'ü de... "Sevindim senin adına "dedi samimi bir şekilde "Asıl sen kusura bakma, o gün sana da arkadaşına da ayıp oldu. Çok üzgünüm gerçekten keşke kalkmasaydım."dedim. O gün için gerçektende üzgündüm. Ona da arkadaşına da biraz ayıp etmiştim. "Üzülme başka bir gün toplanırız. Orda kalsaydın da kafan bizimle olmazdı." Doğru diyordu ama yine de gitmemeliydim. "Evet ama... " "Bir daha ki buluşmamızda bize kahve ısmarlarsanız sizi affedebilirim." Bu konuşan Selim değildi. "Ela sıkıntı yok gerçekten." Selim tekrar konuşunca: "Demin konuşan kimdi?"dedim. "Asaf. O gün sizinle tanıştırmak istediğim arkadaşım " "Tamam arkadaşına söyle ilk görüşmemizde kahve ısmarlayacağım, söz veriyorum." "Ela benim şimdi işe dönmem gerek. Ben seni tekrar arasam olur mu?" "Tabii. Aradığın için de teşekkür ederim." "Rica ederim. Biliyorsun ki Hilal için değerli olan biri benim için de çok değerlidir."dediğinde kafamı sallayıp gülümsedim. Doğruydu. Selim, Hilal'e değer verdiği kadar çevresindekilere de değer veriyordu. "Sağ ol. Sen de bizim için çok değerlisin."deyip telefonu kapattım. Selim'le konuşmamı bitirdikten sonra portakal suyumu içip bardağı masaya koydum. Herkes bir yerlere gidince evde yalnız kalmıştım ve sıkılmaya başlamıştım. Tekrar ders çalışmaya da hiç hevesim yoktu. Biraz yürüyüş yapmaya karar verdim. Yağmur da durduğu için hava tam yürümeye müsaitti. Telefonu cebime koyup değneğimi aldım. Bahçeden çıkarken lüks bir arabanın bizim kapının biraz ilerisinde park halinde olduğunu fark ettim. Camları filmli olduğu için içindeki ya da içindekiler görünmüyordu. "Merhaba" Sağıma baktığımda Nil'i karşımda görmek şaşırtmıştı beni. Sesini duyana kadar onun geldiğini, yanımda oturduğunu fark etmemiştim. "Dalmışsın, hayırdır?"dedi. Konuşup canımı sıkacaktı biliyordum. Onun için değneğime tutunarak ayağa kalktım. Gideceğim sırada kolumdan tutunca kolumu hızla geri çektim. "Ne istiyorsun?"dedim kaşlarımı çatarak. "Sakin ol sadece konuşalım istedim. İki arkadaş gibi" "Arkadaş olduk da benim mi haberim yok?" dedim yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirerek. "Özgür'ün arkadaşı benim de arkadaşım sayılır. Sence de öyle değil mi?"dedi. Yüzüne baktığımda samimiyetten uzak bir ifade vardı. "Özgür ile arkadaş değiliz. Bu da demek oluyor ki seninle arkadaş olamıyoruz." dedim. Önüme dönüp yürümeye başladım. Birkaç adım attıktan sonra Nil tekrar konuşmaya başladı. "Aa doğru ya, sen Özgür'e aşıksın. Ama o seni istemiyor. Haklısın bende olsam beni sevmeyen, beni istemeyen biriyle arkadaş kalmak istemezdim."dedi yüzsüzce. Bu dediğine küçük bir kahkaha attım. Ardından ona yaklaşıp: "Sahi mi? Ama sen seni sevmeyen birinin yüzüğünü taşıyorsun parmağında." Yüzündeki o sırıtış gitmiş yerine sinirli bir ifade bırakmıştı. "Evet ailesi beni istemedi. Ama Özgür'ün kendisi seni istemedi ve hâlâ istediğini de sanmıyorum. Sırf ailesi istediği için şuan parmağında o yüzüğü taşıyorsun"dedim. Beni sevmemiş olabilirdi evet ama Nil'i de sevmiyordu. Belki de böyle düşünerek kendimi kandırıyordum... Bilmiyorum... "Yazık... Demek ki kendini böyle kandırıyorsun. Özgür'ün seni sevdiğini, sana değer verdiğini mi sanıyorsun? Eğer öyle olsaydı bu yüzük benim parmağımda değil senin parmağında olurdu."dedi yüzüne alaylı bir ifade takınarak. Belki de haklıydı. Eğer Özgür bana gerçekten değer verseydi şu an bu durumda olmazdık. "Size mutluluklar o zaman."deyip yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. Konuşmasına fırsat vermeden tekrar konuşmaya başladım. "Ne seni ne de onu etrafımda görmek istemiyorum. Bir daha karşıma çıkmasanız sevinirim. Bunu o nişanlın olacak adama da ilet" dedim. Arkamı dönüp yürümeye başladım. "Sakin ol" kafamı kaldırıp baktığımda tanımadığım bir adamla göz göze geldim. Ellili yaşlarda beyaz tenli, yeşil gözlü, kır saçlı, orta boylu bir adamdı. "İyi misin?"dedi. Gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu. Bana acıdığını göstermemek için kafasını yan çevirdi. "Teşekkür ederim ama sakın bana acıyan gözlerde bakmayın."Gözümde ki yaşları silip değneğe tutunarak ayağa kalktım. "Sana acımıyorum. Sadece yardım etmek istedim." Ardından dizlerime bakıp "Yardımınız için tekrardan teşekkür ederim. Gerisini ben halledebilirim."dedim. Yavaşça adım atıp dizimi kontrol ettim. Ayağıma bastığımda aşırı ağrıyordu. Dizim de kanıyordu. "Seni hastaneye götüreyim. Dizin kanıyor mikrop kapmasın."dedi. Bana böyle bakmaları en nefret ettiğim şeydi. Adamın bana bakınca gözleri doluyordu. Bu kadar acınacak halde miydim ki ? "Gerek yok. Başıma yeni gelen bir şey değil. Alışığım merak etmeyin. Kendim hallederim. Size iyi günler " dedim sinirle. Bir kaç adım atmıştım ki adam tekrar konuşmaya başladı. "Bir daha sinirliyken kendi kendine zarar verme olur mu?" yanıma yaklaşıp koluma dokunmak isteyince bir adım geri çekildim. Kafamı salladım tamam dercesine. Daha fazla ayakta kalmaya gücüm yoktu. Ayağım hem düştüğüm için hem de üzerinde fazla kaldığım için feci halde ağrıyordu. Eve geldiğimde daha annemler dönmemişlerdi. Direkt ilk yardım çantasını alıp odama geçtim. Dizimi önce temizleyip ardından pansuman yaptım. Dolaptan eşofman altı ve mavi bir tişört çıkartıp giyindim. Üzerimden çıkarttığım elbiseyi de kirli sepetine atıp mutfağa doğru yürüdüm. Kapı çalmaya başlayınca yönümü kapıya çevirdim. Kapıyı açtığımda annemler ellerinde bir sürü poşetlerle içeri girdiler. Mutfağa girdiğimizde annem ve yengem getirdikleri eşyaları yerleştirirken ben de yavaş yavaş ocağa çay koymaya çalışıyordum. "Ela istersen otur ben yapayım."dedi Seren yenge. "Ben hallederim yenge, siz getirdiklerinizi yerleştirin." dedim. Mutfak tezgahına dayanarak ağırlığımı sadece sağ ayağıma verdiğim için yavaşça yapabiliyordum. Yengem dediğime kafasını sallayıp işine tekrar döndü. "Anne! "Dönüp bana bakınca "İyi misin? Deterjan kutusunu buzdolabına koyuyorsun farkındaysan." Elinde ki kutuya bakıp gülümsedi. "Dalmışım. Ordan oraya gel git yorulmuşum."dedi. Yanıma gelip bir sandalye çekerek oturdu. "Git biraz uzan anne , ben buraları hallederim"dedi yengem "Neyi var annemin , kaç gündür garip davranıyor. Sana bir şey söylemedi mi?"dedim yengeme "Bilmiyorum ki alış verişte de hep böyleydi. Dalıp dalıp gidiyordu." Deyince annem için endişelenmeye başlamıştım. Biraz dinlendikten sonra yanına gidip konuşacaktım. "Ece nerde? Siz giderken yanınızdaydı."dedim "Dönüşte babama söyle parka gidelim diye tutturdu. Mert'i arayıp söylediğim de gelip kızını parka götürdü. Birazdan dönerler."dediğinde gülümsedim. Abim Ece'ye asla hayır demezdi. Ece öyle mızmızlanan çocuklardan değildi. Bi park sevdası vardı o kadar. Onun için abim de ona hayır demiyordu. "Biliyorsun Mert kızına çok düşkündür" dedi gülerek "Biliyorum" Çay kaynayınca demleyip biraz beklettikten sonra iki bardak doldurup tek tek masaya götürdüm. "Yenge dolapta tatlı da var getir çayın yanında güzel olur"dedim. Yengem de tatlıyı tabağa koyup önümüze koyunca "Abimle aranız düzeldi mi?"dedim. Abim kolay kolay affetmezdi biliyordum. Ama onu üzecek bir harekette de bulunmazdı. Kafasını iki yana salladı. "Hayır." Dedi üzgün bir şekilde "Beni kıracak bir şey yapmıyor ama mesafeli davranıyor" dediğinde elini tuttum. "Merak etme abimden bahsediyoruz. Yufka yüreklidir benim abim ona biraz zaman ver"dedim. Tuttuğum eliyle elimi hafifçe sıktı. Gözlerini yumup tekrar açtı. Bu teşekkür ederim anlamındaydı. Ben de aynı şekilde karşılık verince tatlılarımıza dönüp yemeye başladık. "Ben yemek yapmaya koyulayım. Annem hiç uğraşmasın iyi görünmüyordu. Birazdan babam , Mert ve Eva geldiklerinde yemek hazır olsun"dedi yengem. Şimdi yardım edeyim dersem kabul etmeyeceğini biliyordum. "Ben de anneme bakayım o zaman " dedim. Değneğimi elime alıp annemlerin odasına doğru yürümeye başladım. Kapıyı iki kez tıkladıktan sonra araladım. "Anneciğim!" Dedim. Yanına oturdum ve elini tutup avucundan öptüm. "Annem gözlerin kızarmış ağlamaktan, bir sorun mu var? " Elimi yanağına uzatıp göz yaşlarını sildim. "Yok bir şey bitanem. Fotoğraf albümüne bakınca duygulandım. Çektiğin o acı günleri hatırladım. Ağrıdan sabahlara kadar uyuyamayıp ağladığın günleri" dediğinde tekrar yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı. Elinde ki fotoğrafa baktığımda benim sekiz yaşındayken çekildiğim bir fotoğraf vardı. O zamanlar ameliyattan yeni çıkmış perişan haldeydim. Her iki ayağım alçıda, kollarımdaki iğneden dolayı morarmış izler ve morfinin etkisi altında uyuyan bir ben... "O günler geride kaldı anneciğim"dedim. Fotoğraflara bakarken bende duygulanmıştım. Hatta gözlerim dolu dolu olmuştu. O fotoğraflara her baktığımda sanki o anıları tekrardan yaşıyormuşum gibi hissediyordum. "Bak şimdi çok iyiyim o kadar ağrım da olmuyor artık."dedim. Ellerini tutup tekrar öptüm. "Bitanem!" yüzümü avuçlayarak: "Eğer bir gün olurda bizden gidersen seni herşeyden çok sevdiğimizi unutma tamam mı?"dedi. Bu söylediğine bir anlam veremedim. "Anne hayırdır beni bir yere mi gönderiyorsunuz ?"dedim gülümseyerek. "Merak etme evlenmeyi düşünmüyorum. Beni böyle kimse de kabul etmiyor zaten ölene kadar başınıza kaldım haa"dedim göz kırparak. Annem onunla şakalaştığımı biliyordu. Onun moralini düzeltmek için yaptığımı da biliyordu. Beni kendine çekip sarılınca ona karşılık verip daha çok sarıldım. "Başımın üstünde yerin var kızım biliyorsun" dediğinde onu kendimden uzaklaştırıp yanaklarından tek tek öptüm. "Anne bu dediğini Efe duysa ben resmen bu evde üvey evlat muamelesi görüyorum diyerek kafamızın etini yer." dediğimde ikimiz de gülmeye başladık. "Ben mutfağa geçip bir şeyler hazırlayayım babanlar şimdi gelirler."dedi. "Anneciğim ben senin yanına gelirken yengem de yemek hazırlıyordu. Sen hiç kendini yorma direkt salona geç" dediğimde kafasını sallayıp salona doğru gitti. ******** Ertesi sabah gözümü açtığımda sabahın erken saatleriydi. Daha kimsenin uyandığını sanmıyordum. Genelde annem saat 8'de kalkar kahvaltı hazırladıktan sonra beni uyandırırdı. Saate baktığımda daha 6: 15'ti. Daha erken olduğu için tekrar yatmak istesem de uykum yoktu. Üzerimde ki ince yorganı kaldırıp ayaklarımı yataktan sarkıttım. Vücudumu biraz gerindikten sonra yatağımın ucuna koyduğum değneğimi alıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp ellerimle saçımı tarayıp düzelttim. Üzerimi değiştirmeden pijamalarımla odadan çıktım. Mutfağa girdiğimde babamın yemek masasında oturup bir şeyler atıştırdığını gördüm. Daha beni fark etmeden usulca yaklaşıp yanağından öptüm. "Günaydın, bugün erkencisiniz bakıyorum. " dedim masaya otururken. "Günaydın prensesim. Uyku tutmayınca bir şeyler atıştırayım dedim. Senin de mi uykun kaçtı?"dedi ardından da çayını yudumladı. "Evet babacığım mutfağa su içmeye gelmiştim. Annem uyanana kadar biraz bahçede oturmak istedim." Kafasını sallayıp "Üzerine bir şey al hava soğuktur şimdi" dedi. Tamam deyip kalktım. Kapıya yöneleceğim sırada "Sen su içmeye gelmemiş miydin? Su içmeden mi gideceksin"dedi babam. Hakan abiye söz verdiğim gibi kendim için tedavime biraz zaman ayıracaktım ve bugün başlamaya karar vermiştim. Abim uyandığı zaman onu bahçeye çağırıp onunla desteksiz yürümeye çalışarak başlayacaktım. "Abi siz daha uyanmadınız mi?"dedim bana 'sence'der gibi bakınca elinden tutup çekiştirdim. "Annem kahvaltı hazırlayana kadar seninle desteksiz yürümeye çalışacağım. Hadi abicim uyan artık."dediğimde gözlerini kocaman açtı. Benden beklemiyordu böyle bir şey , bu konu hakkında son konuşmamızda istemediğimi belirtmiştim. Şimdi de ihtimal vermiyordum ama bir kez daha denemek istiyordum. "Ooo , demek inadını kırmışsın. Senden her zaman böyle ataklar bekliyorum. Eskisi gibi" dedi. Deneyip deneyip sonuç alamamak beni artık yoruyordu. Ruhen de fiziken de "Olmayacağını biliyorum ama yine de deneyeyim."dedim umutsuzca. "Olmayacak bir şey yok. Sen yeter ki çaba sarf etmeyi hiç bırakma" kafamı salladığımda alnımdan öpüp "Sen yavaş yavaş aşağı in , ben elimi yüzümü yıkayıp hemen geliyorum."dedi. "Geldim."dedi. Ona dönüp gülümsedim. "Hazır hissettiğin an başlayabilirsin. Merak etme düşmene asla izin vermem." Göz kırparak elleriyle kollarımı sıvazlayıp bıraktı. "Hadi bir daha. Bu güçlü kollar var oldukça düşmene izin vermez."dedi. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Başarabileceğime olan inancı tamdı. Benden daha umutluydu bu konuda. "Abi bugünlük bu kadar yeter"dedim. Yorulmuştum ve ayağım ağrımaya başlamıştı. "Tamam güzelim. Akşam tekrar yapalım ama"dediğinde kafamı sallayıp onayladım. Beni eve doğru yönlendirince annem kapıya yaslanmış bir şekilde bizi izliyordu. Gülümseyip "Hiç içeri girmeyin kahvaltıyı bahçeye kuracağım. Hava çok güzel " İçeri girip bir kaç saniye sonra tekrar gelerek "Oğlum Seren'i çağır bana yardım etsin"dedi. "Ela'cım bugün annemle Seda'nın ziyaretine gideceğiz, Ece bir kaç saatliğine yanında kalsa sorun olur mu?"dedi yengem "Kalsın yenge sıkıntı yok. Biz Ece ile çok iyi anlaşıyoruz zaten. Değil mi Ece"dedim Ece'ye bakıp göz kırparak "Evet halacığım"dediğinde ona öpücük attım. O da öpücük atınca gülümseyip kahvaltıma döndüm. "Ne işin var senin burda?"dedim. Geri çekildiğimde Efe'nin çatık kaşlarıyla karşılaştım. Kaşlarını yalandan çatmıştı. "Eğer istemiyorsan gideyim. Herkes sevdikleri uzaktan gelince hoş geldin sefa geldin der, sen de ne işin var burada diyorsun."dedi. Kolundan tutup içeri doğru çektim. "Hoş geldin. Seni birden karşımda görünce şaşırdım ondan " dedim. Salona yöneleceği sırada kolundan tutarak mutfağa çekiştirdim. "Mutfağa geçelim Ece salonda uyuyor" yemek masasına oturunca "O yüzden kısık sesle konuşuyorsun." Dedi. Kafamı sallayıp onayladım. "Annemler nerede?" "Seda ablayı ziyarete gittiler." "Var mı hayatında biri? "dedim. Efe önceden Hilal'den hoşlanıyordu. Hilal ona asla o gözle bakmamıştı. Üçümüz beraber büyüdüğümüz için Hilal onu da kardeşi gibi görüyordu. Bana doğru dönüp "Yok " dedi. Bir kaç saniye bekleyip tekrar konuşmaya başladı "Ama hoşlandığım biri var." Kafamı kaldırıp yüzüne imalı bir şekilde baktığımda "Saçmalama bahsettiğim kişi o değil. Üniversiteden bir arkadaşım. Onun da bana karşı duyguları olduğunu düşünüyorum." Dediğinde rahatlamıştım. Onun acı çekmesini hiç istemiyordum. Canı yandıkça benim de canım yanıyordu. "Senin canın yandığı zaman benim ki de yanar biliyorsun"dedim. Elini avucuma alıp hafif sıktım. " Merak etme Hilal hayatına Selim'i aldığından beri Hilal'i sadece kardeşim olarak görüyorum Onun mutlu olmasını her şeyden çok istiyorum."dedi. Kolunu omuzuma atıp beni kendine çekti. Ardından hiç konuşmadan öyle etrafı izlemeye başladık. Telefonum çalmaya başlayınca çantamı açıp içinden telefonu çıkarıp baktım arayan Hilal'di. "Söyle mavişim"dedim. "Neredesin Roz? Eve geldim yoktun. " "Efe ile parktayız" "Efe mi? O ne zaman geldi. Size gittiğim de Zühre teyze bir şey demedi."diye peş peşe sıraladı sorularını. "Kızım bi sakin ol. Efe bugün geldi. " "Tamam bekleyin oraya geliyorum 5 dakikaya ordayım "deyip telefonu kapattı. "Bak yine telefonu yüzüme kapattı " dedim telefonu Efe'ye göstererek Hilal geldikten sonra Ben, Efe , Hilal beraber oturup konuştuk. İkisi ile oturup sohbet etmeyi çok özlemiştim. Ardından Hilal'in zoruyla Efe bize dondurma ısmarlamış ve eve dönmüştük. ********* Efe okula döneli iki gün olmuştu. Onu şimdiden özlemeye başlamıştım. "Anneciğim ben çıkıyorum. Bunaldım evde , akşam Hilal'de kalacağım babama söylersin" dedim. "Tamam canım dikkat et olur mu. Evde olmayınca aklım sende kalıyor biliyorsun." Bana kapıya kadar eşlik edip yanağımdan öptü. Ben de onu öpüp çıktım. "Hoş geldin canım. Geleceğinden haberim yoktu. Neden aramadın ki?" dedi Hilal "Evde bunalmıştım sana sürpriz yapayım dedim." "İyi yapmışsın canım. Benim kalkmam lazım görüyorsun burası çok yoğun" dedi. "Akşam sendeyim. Direkt oraya geçeceğim sen gelene kadar" dedim. "Ama akşam mesaim var. Biliyorsun Efe geldiğinde iki günlüğüne izin almıştım. Şimdide mesaiye kalmazsam olmaz." Dedi üzgün bir şekilde. "Tamam mavişim başka gün gelirim sıkıntı yok üzme tatlı canını."dediğimde bana sarılıp öptükten sonra işinin başına dönmüştü. "Ben kızımı geri istiyorum."demişti kadın. "Ela'yı kendi çocuklarımdan hiç ayırmadım. Onu öz evladım gibi sevdim korudum. Şimdi gelmiş bize ben kızımı geri istiyorum diyorsunuz. Siz Ela'yı hiç hak etmiyorsunuz. Ela'nın bunları kaldıracak gücü yok. Öğrenirse mahvolur. "dedi annem gözyaşları içerisinde. "Kızım"deyip yanıma gelince annem, ağlamamdan her şeyi duyduğumu anlamıştı. Babama bakınca öyle orada oturmuş gözleri donuk bir şekilde bana bakıyordu. "Baba"dedim. "Bana bütün bunların yalan olduğunu söyle lütfen!" Yanına yaklaşıp elinden tuttum. Kafasını iki yanına sallayınca yanaklarımdan yaşlar süzülmeye başladı. "Kızım lütf-" sözünü tamamlamasına izin vermeden sözünü kestim. "Sakın bir daha bana kızım deme. Senin kızın falan değilim." Öyle bir bağırmıştım ki sesim daha önce hiç bu kadar yüksek çıkmamıştı. "Şimdi çıkın gidin bu evden sizi bir daha hayatımda görmek istemiyorum."dedim. Arkamı dönüp salondan çıkacakken babam öyle bir şey söylemişti ki kalbim paramparça olmuştu. "Ela!! Onlar senin gerçek ailen bugüne kadar biz sana baktık. Artık gerçek ailenin yanına dönmeni istiyorum."dedi. Soğukkanlı davranmaya çalışıyordu ama beceremiyordu. Gözündeki yaşları silmek için kafasını yan çevirdi. "Bana bu sözleri neden söylediğini biliyorum. " "Gerçek bu kızım. Sana daha önce anlatacaktık. Biraz toparlanmanı bekledik o kadar." Bu sözler benim babama ait olamazdı... O böyle bir insan asla değildi... |
0% |