Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@zozanli

 

Hilal'den

Dün, gece yarısına kadar mesaiyeye kaldığım için yorgun ve bitkin bir halde kendimi yatağa atmıştım. Sabah telefonumun sesiyle uyandığımda gözü kapalı bir şekilde elimi yatağımın yanındaki komodinin üzerinde gezdirip telefonun düğmesine basıp kapattım. Başım uykusuzluktan davul gibi olmuştu. Uykumu tam alamazsam tüm gün baş ağrısı çekecektim. Telefon tekrar çalmaya başlayınca elimi uzatıp aldım. Kim olduğuna bakmadan açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim"dedim uyuklayarak.

"Hilal evde misin?"dedi. Bu Mert abinin sesiydi. Sesi ağlamaklı bir şekilde geliyordu. Üzerimdeki örtüyü kenara itip doğruldum. Telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım. Saat 9.40'tı.

"Ela"dedi ve durdu. Elimi saçlarımdan geçirip yüzümü sıvazlayarak kendime gelmeye çalıştım. Ela'ya ne olmuştu?

"Ela'ya ne oldu?"

Mert abiden ses gelmeyince "Abi korkutma beni lütfen! "dedim panikle.

"Ela kriz geçirdi... Dün hastaneye götürdük... Şuan evde ama hiç kimse ile konuşmuyor. Hiç bir tepki vermiyor." Mert abinin sözleriyle hızlıca yataktan çıktım.

"Hemen geliyorum."dedim nedenini n'içini sormadan. Hızlı bir şekilde üzerimi giyindim. Telefonumu çantama atıp evden çıktım. Koşarak Ela'lara gittim. Öyle bir koşuyordum ki herkes dönüp bana bakıyordu.
Kapıya vardığımda hızlıca kapıya vurmaya başladım. Bir kaç saniye içinde kapı açıldığında karşımda Mert abiyi gözleri kızarmış bir şekilde gördüm.

"Ela nerede?"dedim.

"Odasında" Yanından geçip Ela'nın kaldığı odaya doğru yürüdüm. Kapıyı tıklatıp yavaşça açtım. Zühre teyze ve Kemal amca Ela'nın yanında oturmuş ikisi de ağlıyordu. Ela'ya baktığımda öylece yatakta uzanmış bir şekilde tepkisizce karşıya bakıyordu. Hemen yanına gidip elini tuttum.

"Roz! Canım" dedim ama ne cevap verdi ne de bana baktı. Ela'yı daha önce hiç böyle görmemiştim. Daha önce de kriz geçirdiği oluyordu ama bir kaç saat sonra kendine gelmeye başlardı.

"Zühre teyze ne oldu da Ela kriz geçirdi? Dün gayet iyiydi kafeye geldiğinde." Dedim. Göz yaşlarımı silip Ela'nın elini ovmaya başladım.

"Gerçek ailesini öğrendi."dediğinde Kemal amca, Ela'nın elini ovduğum elim öylece kala kaldı.
Gerçek ailesi de ne demek oluyordu? Şaşkın ve bir o kadar da üzgündüm. Kemal amcaya döndüm.

"Gerçek ailesi derken?"kaşlarım çatılmıştı kendiliğinden.

"Ela bizim öz kızımız değil. "Dedi. Konuşmakta zorlandığı belli oluyordu.
Kemal amcanın sözüyle tüylerim diken diken oldu.. Böyle bir şey nasıl olabilirdi?

"Nasıl yani?"dedim. Kafam allak bullak olmuştu.

"Uzun hikaye kızım." Dedi bitkin bir halde. Zühre teyzenin kolundan tutarak odadan çıkarttı. İkisi de dağılmış durumdaydı.
Ela için çok zor bir durumdu. Onun yerinde olsaydım ne yapardım bilmiyorum. Ela'ya döndüm.

"Ela biliyorum çok zor ama lütfen kendini böyle kapatma. Konuş benimle"dedim sesimi güçlü çıkarmaya çalışarak. Onun böyle olması derinden sarıyordu beni. O benim olmayan kardeşimdi. Cevap vermeyince elini tekrar tutum .
Kapı açılınca Mert abi ve Eva abla içeri girdiler. İkisi de perişan bir halde Ela'nın yanına oturdular.

"Seninle de konuşmadı mi?"dedi Eva abla. Kafamı hayır anlamında iki yana salladım.

"Ela güzelim hadi lütfen konuş bizimle.
Ağla, bağır çağır yeter ki bir tepki ver." Dedi Mert abi. Elini Ela'nın yüzüne götürüp yanağını okşadı. Ama Ela herhangi bir tepki vermedi yine. Sanki dış dünyadan soyutlaşmış gibiydi.
2 saat olmuştu. Ben, Mert abi ve Eva abla onu konuşturmaya çalışıyorduk ama Ela bırak konuşmayı yüzünde tek bir mimik dahi oynamamıştı.

"Biraz yalnız kalmak istiyordur belki. Çıkalım sonra tekrar geliriz "dedi Mert abi. Elini bırakıp kalkacağım sırada elimi sıkıp bırakmamıştı. Dün akşamdan beri ilk tepkisi bu olmuştu.

"Abi!"dedim heyecan dolu bir sesle

"Ela elimi bırakmıyor." Bu dediğim Mert abinin de heyecanlanmasına neden olmuştu.

"Senin yanında kalmanı istiyor. Biz çıkalım siz biraz yalnız kalın belki sana konuşmak ister."dedi. Son cümleyi kulağıma doğru söylemişti. Kafamı salladım. Mert abiler çıktığında Ela'nın yanına oturup alnına bir öpücük kondurdum.

"Hepsi geçecek canım sen yeter ki iyi ol. Biz her zaman senin yanında olacağız ve seni hiç bırakmayacağız." Dedim. Gözünden bir damla yaş firar etti. Baş parmağımla gözündeki yaşı sildim. Yanına uzanıp sıkı sıkı sarıldım.

"İnan bana herşey çok güzel olacak. " Ben konuştukça Ela'nın gözünden yaşlar akıyordu. Yerimden doğrulup ayağa kalktım.

"Sana yiyecek bir şeyler getireyim. Dünden beridir hiç bir şey yememişsin " dedim. Kafasını iki yana salladı.

"Roz itiraz istemiyorum. Dünden beri ağzına lokma almamışsın. Baksana öğlen olmuş. Böyle yaparsan daha kötü olacaksın." Ona bakmadan odadan çıktım yine itiraz eder diye.
Mutfağa geçip dolaptan tencere çıkarttığım da Seren yenge mutfağa girdi.

"Ne yapıyorsun canım."

"Ela'ya çorba yapacağım." Dedim.

"Sen gelmeden önce de götürdüm ama yemedi. "

"Olsun. Ben götüreyim yine de belki yer."

" Tamam o zaman sen otur ben yapayım. Yorgun gözüküyorsun. "Dedi. Kafamı sallayıp yemek masasına oturunca Seren yenge de Ela'ya çorba yapmaya başladı.

"Kemal amca ve Zühre teyze nerede?"dedim.

"Bahçede oturmuşlar. İkisi de kötü görünüyorlardı. Mert'te hava alsınlar diye dışarı çıkarttı onları." Dedi. Seren yenge çorbayı pişirip ocaktan aldı.

"Yenge! " Dedim. Seren yenge dönüp bana bakınca

"Ela'nın öz ailesi buraya mı geldiler. " Ela'yı bırakıp giden aileyi çok merak ediyordum. Onun terk etmelerinin nedeni neydi?

"Evet. Sen gelmeden hemen önce gittiler. Ela kendini daha fazla kötü hissetmesin diye Zühre anne onlara gitmelerini söyledi." Elindeki çorba tabağını tepsiye koyup yanına bir parça ekmek bir bardak su koyup elime verdi.

"Çorbayı götür de soğumasın. "Dedi. Tamam deyip Ela'nın yanına gittim.

"Hadi kalk bakalım. O kadar yatmak yeter. Sana çorba getirdim." Kafasını iki yana salladı.

"İtiraz istemiyorum demiştim sana."dedim. Tepsiyi yatağın kenarında ki komodinin üzerine bıraktım.

"Hadi canım doğrul biraz ben sana yediririm." Yine başını olumsuzca sallayınca kolundan tuttum.

"Bak Ela böyle yaparak hiç bir şey elde edemezsin. Sadece kendine zarar vermekle kalırsın." Dediğimde bana bakıp biraz doğruldu.

"İstemiyorum. "Dedi ağlamaklı bir sesle
Ela'nın yeniden konuştuğunu duymak çok mutlu etmişti beni.

"Dünden beri ne yiyip ne içiyorsun. Ne konuşuyorsun ne ağlıyorsun. Hepsini içine atıyorsun. Ela! Yapma öyle, içine atma. Konuş, ağla, bağır, çağır. Yeter ki içine kapanma, bu odaya tıkılma" Dedim gözyaşlarımı silerek. Gözyaşlarım benden izinsiz akıp gidiyordu.

"Konuşsam, ağlasam, bağırıp çağırsam içinde olduğum bu durum değişir mi? Ya da öz an-" cümlesini tamamlayamadı. Gözyaşları bir bir aktı gözlerinden. Ardından hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Tamam canım geçti."dedim. Kendime çekip başını omzuma koydum.

"Geçmiyor Hilal geçmiyor. Ailem bildiğim, yuvam bildiğim herşey bir yalandan ibaretmiş. Bana bunu neden yaptılar? Ben.. Ben bu olanları kabul edemiyorum."dedi. Ağlaması giderek artıyordu. Başını omuzumdan çekip gözyaşlarını sildim.

"Sakin ol canım."dedim. Tekrar kriz geçirmesinden korkuyordum.
Kafasını omuzuma tekrar koyup sakinleşmesini bekledim. Sakinleşinceye kadar omuzumda ağladı. Başını omuzumdan kaldırıp bana baktı.

"Biliyor musun? O kadın beni neden terk etmiş."dedi. Kaşlarım çatılmıştı. Kafamı iki yana salladım.

"Engelli doğduğum için."dedi gülerek. Yüzünde acı bir gülümseme vardı. Ardından gözyaşları tekrar inmeye başladı.

"Nee?" dedim sinirle. Bir kadın nasıl bu kadar vicdansız olabiliyordu? Çocuğu engelli doğduğu için nasıl terk edilebilir bir insan? Kendi doğurduğu bir insana bunu nasıl yaşatabilirdi?
Kalbimdeki sızı bin kat daha artmıştı.

"Böyle bir kadın için kendini üzme. Şimdi yemeğini ye ve biraz uyumaya çalış." Dedim. Tepsiyi kucağıma aldım.

"Hilal istemiyorum. Aç değilim. Lütfen!"dedi yüzünü buruşturarak.

"Olmaz Roz kendini o kadın yüzünden aç bırakmana izin veremem. En azından bi kaç kaşık çorba içeceksin." Dedim kararlı bir şekilde.

"Peki. Ama kendim yiyeceğim."dediğinde tepsiyi kucağına koydum. İki kaşık çorba yedikten sonra tepsiyi geri doğru itti.

"Bu kadar yeter"dedi.

"Ama Roz bişey yemedin ki , hadi biraz daha ye "dedim gözlerine bakarak.

"İçim almıyor. Lütfen zorlama Hilal."

"Peki. " Dedim. Tepsiyi alıp kenara bıraktım.
Ela uzanırken yanına oturup elinden tuttum.

"Yanıma uzanır mısın? "Dediğinde yanına uzanıp başını omuzuma koydum.

"Hadi birazcık uyu canım" dedim. Gözlerini yumduğun da bende kafamı yatak başlığına dayayıp gözlerimi kapattım. Başım dün gece uyumadığım için zonkluyordu.
Bir kaç dakika sonra Ela'nın sesiyle gözlerimi açtım.

"Onlar burda mı?"dedi.

"Kimler?"dedim. Gerçek ailesinden bahsettiğini biliyordum.

"Kimlerden bahsettiğimi biliyorsun."

"Hee"dedim yeni anladığımı belirtir gibi

"Yok burda değiller. Sen rahatsız olma diye Zühre teyze onları göndermiş buradan."dedim. Anladım dercesine kafasını salladı.

"Sen şimdi bunları düşünme. Biraz uyumaya çalış."dedim.

"Hilal! Ben o kadını daha önce de görmüştüm." Bana bakınca kafamı salladım devam et dercesine

"Bir kaç hafta önce ve onunla oturup konuşmuştuk "dediğinde şaşırmıştım.

"Nerede? Ne konuştunuz? "Dedim merakla. Ne konuşmuşlardı ki?

"Parkta. Hani Sen ve Selim beni parktan almaya gelmiştiniz ya , o gün."dedi. Yine gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.

"Ne konuştunuz?"

"Bana çocuklarından bahsetmişti"dedi. Derin bir nefes alıp tekrar konuşmaya başladı.

"Onu ilk gördüğüm de kanım ısınmıştı. Sonra bana kızından bahsetti. Onu bırakmak zorunda kaldığını söyledi. Biliyor musun? O gün o kız için çok üzülmüştüm. Onun yerinde olmak istememiştim. Halbuki terk edilen o kızın ta kendisiymişim"dedi ağlayarak.

"Peki o kızın sen olduğunu biliyor muydu?"dedim

"Bilmiyorum"dedi hıçkırıklarının arasında. Derin derin nefes almaya başladı. Nefes almakta zorlanınca hemen yerimden doğruldum.

"İyi misin?"dedim panikle. Elim ayağıma dolanıyordu korkudan.

"Ben Kemal amcaya söyleyeyim de hastaneye gidelim sen iyi gözükmüyorsun "dedim korkuyla.

"İyiyim" dedi. Elimden tutup çıkmama izin vermedi.

"Biraz su iç" dedim. Su bardağını ona uzattım. Bir yudum içtikten sonra geri verdi bardağı.

"Daha iyiyim merak etme. Kimseyi de çağırma onlarla konuşmak istemiyorum. Sadece uyumak istiyorum."dedi.

"Tamam o zaman ben çıkayım sen biraz uyu. Bir şeye ihtiyacın olursa bana seslen ben hemen gelirim" dedim. Kafasını sallayıp beni onaylayınca alnından öpüp tepsiyi alarak çıktım. Kapıdan çıkacağım sırada Ela'nın sesiyle yerimde kala kaldım.

"Sen de beni bırakıp gitme olur mu?" dediğinde gözyaşlarıma hakim olamadım. Göz yaşlarım usulca aktı yanaklarımdan boynuma doğru. Elimin tersiyle gözlerimi silip ona döndüm.

"Ben seni asla bırakmam. Bırakamam ki, sen nereye ben oraya " dedim gülümseyip göz kırparak. Dediğimle gülümseyip gözlerini yumunca kapıyı kapatıp mutfağa geçtim.
Tepsiyi tezgaha bırakıp yemek masasına geçip oturdum. Bu yaşananlar bana bile bu kadar zor iken Ela nasıl dayanacak nasıl katlanacaktı bu acıya. Başımı ellerimin arasına alıp sakinlesmeye çalıştım.

"Hilal hala sana birşey sorabilir miyim?" Ece'nin mutfağa girip elime dokunması ile kendime gelmiştim.

"Tabii ki kuzum sor." Dedim. Ece'yi kollarından tutup kucağıma aldım.

"Halamı bizden alacaklar mı?" dedi dudaklarını bükerek. Sorduğu soruyla bir an afallamıştım.

"Hayır bitanem nerden çıkardın bunu "

"Dedem ile babaannem konuşurken duydum. Evimize gelen o amca ve teyze alacaklarmış halamı " dediklerine bir cevap bulamazken tekrar konuşmaya başladı.

"Lütfen halamı bizden almasınlar. Sen de Selim'le gideceksin. O zaman ben kiminle oyun oynayacam. Ben sizi çok seviyorum hala."dedi. Ağlamamak için gözlerimi tavana diktim. Sesli bir şekilde nefes alıp verdim.

"Bizde seni çok seviyoruz bitanem. " Yanaklarından öpüp sarıldım.

"Seni hiç bırakmayacağız. Hem Selim ile gitmem seninle bir daha oyun oynamayacağım anlamına gelmiyor ki. Merak etme sen , ben ve Ela halan hep yanında olacağız."dedim onu ikna edebilmek için. Bu dediğime ben bile ikna olmamıştım ya...
Ece ile aramızda ki konuşmayı bölen telefonumun sesiydi. Telefonu cebimden çıkarıp baktım. Arayan Selim di

"Halacım ben telefon konuşup hemen döneceğim."dedim. Ece'yi öpüp yere indirdim. Telefonu açıp kulağıma götürdüm bahçeye doğru çıkarken

"Efendim"

"Canım. Nasılsın?"

"İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim teşekkür ederim. "Dedi. Biraz duraksadıktan sonra konuşmaya devam etti.

"Sen gerçekten iyi misin? Sesin ağlamaklı geliyor"

"Ben iyiyim merak etme canım . Dün gece uyumadım biliyorsun. Sabahta erken kalktım. Biraz başım ağrıyor." Dedim. Arka bahçeye geçip bir ağacın altında bağdaş kurarak sırtımı ağaca dayadım.

"Anladım. Neden erken uyandın peki? Bildiğim kadarıyla bugün ise erken gitmeyecektin."

"Ela'nın yanına geldim."dedim. Sesim durgun çıkmıştı.

" N'oldu. Ela iyi mi?"

" Ela dün kriz geçirdi. Ama şimdi iyi merak etme."

"Neden? " Ela'nın sinirden , stresten veya heyecandan kriz geçirebildiğini biliyordu.

"Şeyy.. Ela öz anne babasını öğrendi. "

"Öz anne babası mı? Onun öz anne ve babası Zühre teyze ve Kemal amca değiller mi?"dedi. Selim'de benim kadar şaşırmıştı. Çünkü Kemal amcalar Ela'ya kendi öz çocukları gibi bakmışlardı. Böyle bir şeyin olduğuna hâlâ da inanamıyorum.

"Değillermiş."

"Ela şimdi mahvolmuştur. Oraya geleyim bende sizin yanınızda olurum." İşte bu adamı bu yüzden seviyordum. Benimle ilgili olduğunu düşündüğü her konuya yardımı dokunsun veya dokunmasın yanımda oluyordu. Hayatıma girdiğinden beri hayatıma renk katmıştı.

"Şimdilik gerek yok canım. Acil bir durum olursa ben sana haber veririm"dedim buruk bir gülümsemeyle.

"Ela'ya çok selam söyle. Kendisini de fazla üzmemesini söyle. Sen de üzme kendini"dedi. Sanki görüyormuş gibi kafamı salladım tamam dercesine. Birkaç saniye aramızdaki sessizlikten sonra tekrar konuşmaya başladı.

"Bitanem aslında ben seni şey için aramıştım. Düğünümüz yaklaştı ya seni buraya getirmek istiyordum. Evi , eşyaları hepsini birlikte seçelim istiyorum. "

"Ela biraz toparlanmadan onu yalnız bırakamam biliyorsun. Üstelik böyle bir zamanda."dedim. Ela'yı böyle bir zamanda asla yalnız bırakamazdım.

"Biliyorum güzelim. Ela da bizimle gelse olmaz mı? Hem kafası da dağılır."

"Bilmiyorum canım Ela gelirse olur. Onunla konuşup haber veririm sana"

"Tamam canım. Seni seviyorum "

"Ben de seni seviyorum "deyip telefonu kapattım.
Selim'in sesini duymak çok iyi hissettirmişti beni. Ayağa kalkıp telefonu cebime koydum. Ela şimdilik kalkmamıştır diye Zühre teyzelerin yanına doğru yürümeye başladım. Yanlarına yaklaştığım sırada bahçe kapısından içeriye doğru iki kişinin geldiğini gördüm. Orta yaşlarda bir kadın ve bir adam. İkisi de bana yabancı gelmiyorlardı. Bir yerden tanıyor gibiydim ama nereden olduğunu bilmiyordum. Zühre teyze onları gördüğünde ayağa kalkıp yanlarına doğru yürümeye başladı.

"Sizin ne işiniz var burada? Kızım daha kendine gelememişken onu daha fazla incitmeye mi geldiniz?"dedi bağırarak. Sesinin ne kadar yüksek çıktığının farkında olmadan.

"Sakin olun Zühre hanım biz sadece Ela'nın iyi olup olmadığını merak ettik." Dedi kadın.

"Ela'yı merak etmek için biraz geç kalmadınız mı?"dedi Zühre teyze. Biraz Zühre teyzeye yaklaşıp kolundan tuttum sakinleşmesi için.

"Ne deseniz haklısınız. Ama artık kızım olmadan nefes alamıyorum yaşayamıyorum. Lütfen beni anlamaya çalışın. O benim canımdan bir parça, onsuz yapamıyorum artık." Ağlayarak Zühre teyzeye yaklaşık elinden tutmaya çalışınca Zühre teyze bir adım geri çekildi.

"Defolun gidin buradan. Ela sizi görürse bu sefer kolay kolay atlatamaz. Kızıma bir şey olursa sizi mahvederim." Öyle bir bağırmıştı ki Zühre teyze sinirden elleri titriyordu. Ela bu seslerden dolayı uyanacak diye çok korkuyordum.

"Yeter Zühre!!! Sen kabul etsen de etmesen de Ela onların kanından canından. Sen de bu gerçeği kabul et artık. "Diyerek girdi araya Kemal amca.
Kemal amcanın sözlerinden sonra Zühre teyze düşmemek için bana tutunmaya çalıştı. Kolundan tutup sandalyeye oturttum. Kemal amcanın sözleri Kulağım da yankılanırken Zühre teyze kadar ben de duyduklarıma inanamıyordum.
Bu sefer de kadınla adama dönerek konuşmaya başladı.

"Ela'ya biraz zaman verin. O şimdi iyi değil. Sizi affedip kabul edeceği gün gelecektir. Ona sadece biraz zaman verin. " Dedi. Gözündeki yaşları elinin tersiyle sildi. Kemal amcaya hayretle bakmaya devam ediyordum. Bu sözler onun ağzından çıkıyor olamazdı.

"Zamana gerek yok. İstedikleri gün onlarla gitmeye hazırım. "Hepimiz sesin geldiği yöne bakışlarımızı çevirdiğimizde Ela kapıda öylece durmuş gözü yaşlı bir şekilde bakıyordu. Yanımıza doğru yürüyüp tam Kemal amcanın önünde durdu.

"Hatta şimdi onlarla gitmeye hazırım Seninde istediğin gibi baba" dedi. Sesini düz tutmaya güçlü durmaya çalışıyordu. Ağlamamak için kendisini öyle bir sıkıyordu ki yanına yaklaşıp elinden tuttum destek verircesine.

"Kızım içeriye geç uzan senin dinlenmen lazım. Bu konuları daha sonra konuşuruz"dedi Kemal amca

"Onlarla gitmemi istemiyor muydun? İstediğini yapıyorum işte" deyince Kemal amca ses etmedi.
Ardından öz ailesine yaklaşarak konuşmaya başladı.

"Sizi affettiğimi ya da kabul ettiğimi sakın düşünmeye kalkmayın. Sadece babam istediği için sizinle gelecem sizi asla annem ve babam olarak görmüyorum ve görmeyeceğim de benim sadece bir annem var o da orda "deyip Zühre teyzeyi gösterdi eliyle.

"Annemle konuştuktan sonra gidebiliriz"dedi. Zühre teyze dayanamayıp Ela'nın yanına gelip sarıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar ikisi de

*****

Ela'dan

Hayatım boyunca bu iki gün kadar acı çektiğimi hatırlamıyordum. Kendimi o kadar çaresiz hissediyordum ki elimden hiç bir şey gelmiyordu.
Hilal'in yanından gelip eve girdiğimde duyduğum o sözler hayatımı mahvetmeye yetmişti. Ardından da babamın o sözleri ...
Bu güne kadar biz sana baktık bundan sonra da ailenin yanına dönmeni istiyorum demişti. Babam, eğer onların yanına dönersem iyi bir tedavi görüp hem ağrılarımdan hem de degnekten kurtula bileceğimi sanıyordu. Bunun için de benden vazgeçiyordu.
Babamın söylediklerinden sonra nefes alışverişlerim sıklaşmaya başlamıştı. Derin derin nefes almaya çalıştıkça nefesim tükeniyordu. Dayanamayıp yere yığılmıştım.
Gözlerimi açtığımda gördüğüm bembeyaz bir tavan olmuştu. Hastane odasında yatakta öylece uzanmış yatıyordum.
Doktorların söylemlerine göre sinir ve stresten dolayı kriz geçirmiştim.
Eve getirildiğimde ise ne konuşuyor ne ağlıyor ne yiyiyor ne içiyor ne de yüzlerine bakıyordum. Hiçbir etkileşimde bulunmuyordum. Yatağımda uzanmış öylece karşımdaki duvarı izliyordum tepkisizce.
Babam , annem , abim ve ablamın benimle konuşmak istemelerine rağmen onlarla tek kelime dahi etmemiştim.
Ertesi gün Hilal'i gördükten sonra kendimi bir tık daha iyi hissetmeye başlamıştım. Onunla konuşup ağlaşıp dertleştikten sonra birazcık uykuya dala bilmiştim.
Dışarıdan gelen bağrışmadan dolayı uyanmıştım. Kalkıp pencereye doğru yürümeye başladım yavaşça. Dünden beri uzandığım için ayaklarım uyuşmuştu.
Dışarı baktığımda annem o kadına bağırıp ağlıyordu.
Yavaş yavaş dışarı çıkmaya başladım. Kapıda durup sırtımı kapı pervazına dayadım. Onları izlemeye başladım. Benim orda olduğumdan habersizdiler. Babam onlara, bana biraz zaman vermeleri gerektiğini, zamanla onları affedip kabul edeceğimi ve yanlarına döneceğimi söyleyince ben tekrardan yıkılmıştım. Sinirle zamana gerek olmadığını istediklerinde onlarla birlikte gideceğime hazır olduğumu söylemiştim. Hatta annemle konuştuktan sonra onlarla gideceğimi belirtmiştim. Annemle konuşmadan gidemezdim. Perişan haldeydi. Onu öylece bırakıp gidemezdim. Ona sormam gereken şeyler de vardı.
Annemin yanına doğru ilerleyip onun sıkıca sarıldım. Yalnız kalıp konuşmamız için herkes eve girmişti.
Annem kamelya ya geçip oturduğunda yanına oturdum. Elimden tutup kendine doğru döndürdü. Gözyaşlarım kendiliğinden akarken parmakları ile gözlerimi silip şakağımdan öptü.

"Kızım gitme. Ben sensiz ne yaparım. Sen yeter ki gitmek istemiyorum de kimse seni benden alamaz. İzin vermem."dedi. Kafamı iki yana salladım. Onsuz yaşamak benim için en acısıydı. Ama bir karar vermiştim geri dönemezdim. Babam ne yapar ne eder beni gönderirdi. İyileşmem için bir fırsat çıkmıştı babama göre , bu fırsatı asla kaçırmazdı. Sonucundan kendisinin mahvolmasını da göze alırdı.

"Anneciğim yapma n'olur. Bittim ben zaten , bide sen böyle yapıp daha da zorlaştırma." Dedim. Sakin kalmaya çalışıyordum. Ama elim ayağım titriyordu.
Annem beni kendine çekip sıkı sıkı sarıldı. Konuşmuyordu ama omuzumda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ağlamamak için titreyen dudağımı dişledim.
Bir kaç dakika öylece sarılı bir şekilde kaldık. Ne o konuştu ne de ben.
Biraz sakinleştikten sonra kendimi geri çektim.

"Neden?"dedim. Öyle yüzüme baktı.

"Ne neden?"dedi.

"Neden beni kabul ettin? Yani sebep neydi ki benim gibi bir çocuğu kabul ettin?" Kafamı yana çevirip gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya başladı.

"Mecburdum."dedi. Ardından elimden tutup öptü.
"İnan ki seni kucağıma aldığım ilk gün seni kendi öz evladımmış gibi sevdim. Seni hiç ayırmadım onlardan. "Dedi.

"Niye mecburdun?"

"Ablan için."dediğinde şaşırmıştım.

"Ablam için mi? " Dedim. Kafasını sallayıp onayladı.

"Ablan hastaydı. Ameliyat olması gerekiyordu. Ameliyat için de durumumuz yoktu. Meblağ çok yüksekti. Sonra sen geldin işte bir mucize gibi girdin hayatımıza "dedi yüzündeki buruk gülümsemesiyle.
O bir anneydi. Evladı için başka birinin çocuğuna annelik eden, onu da kendi öz evladından ayırmayan, üstelik hasta bir çocuğa...
Anneliğin sadece doğurmakla olmadığının en büyük kanıtıydı. Ona olan saygım da sevgim de bin kat daha artmıştı.
Ben sessiz kalınca elleriyle yüzümü avuçlayıp

"Seni ben doğurmamış olabilirim. Ama seni kendi öz evladım kadar çok sevdim. Sen ablanın mucizesi bizim de kahramanımız oldun."dediğinde dayanamayıp sıkıca sarıldım.

"Bu dünyada tanıdığım en iyi annesin sen. Gerçek her ne olursa olsun benim annem sensin ve bu hiç bir zaman değişmeyecek. "Dediğimde belime sarılı olan ellerini daha çok sardı.

"Bana da bu tabloda yer var mı?" Babamın sesiyle ikimizde ona döndük.
Bir sandalye çekip tam karşımda oturdu. Ellerimi tuttuğunda geri çektim. Ondan biraz uzaklaşıp başka tarafa bakmaya çalıştım. Çok sinirliydim. Hem kırgındım hem de kızgındım. Onu kıracak bir şey söylememek için konuşmak istemiyordum.
Bana yaklaşıp elimi tuttu tekrar, elimi çekmeye çalıştığımda da sıkıca tutup bırakmadı.

"Babana bakmayacak misin?" Kafamı iki yana salladım. Gözümdeki yaşları silip kafamı yere eğdim.

"Kızım biliyorum bana şuan çok kızıyorsun ama bir gün gelecek ve beni anlayacaksın. Senin iyiliğini düşündüğümü göreceksin. "Dedi.

"Konuşmak istemiyorum."dedim kafamı kaldırıp gözlerinin içine bakarak.

"Ela'm neden anlamaya çalışmıyorsun?"

"Neyi anlayayım baba? Benden vazgeçtiğini mi ya da beni onlarla göndermek istediğini mi?" dedim bağırarak. Artık bu olanları kaldıramıyordum. Her şey üstüme üstüme gelmeye başlıyordu.

"Senin iç-"

"Benim için benden vazgeçme istemiyorum. Ben böyle mutluyum. Başka bir şey istemiyorum."diyerek sözünü tamamlamasına izin vermedim.

"Sen her acı çektiğinde ben kahroluyorum. Artık bu ağrılara acılara katlanma diye ağrısız acısız bir hayat yaşa diye yapıyorum. "Dediğinde gözünden yaşlar süzülmeye başladı.
Değneğime tutunarak ayağa kalktım. Bir iki adım attıktan sonra babama dönüp

"O tedaviyi asla kabul etmeyeceğim. İyileşeceğimi bilsem bile. Üstelik beni öyle çaresiz halde terk eden insanlardan asla. Şimdi gidiyorum onlarla, istediğin gibi"dedim. Kapıya doğru ilerledim. Düşmemek için duvara tutundum bir süre.
Derin derin nefesler alıp verdim. Kalbim sıkışıyordu. Gözlerimi kapattığım da sanki bir kâbusun içindeymişim de uyanınca yine hayatıma kaldığım yerden hiç bir şey olmamış gibi devam edecekmişim gibi geliyordu. Ama herşeyin gerçek olduğunu bilmek beni derinden yaralıyordu.
Kapıya yaklaştığım da Nalan Hanım ve ismini bilmediğim sözde babam olacak adam da kapıda öylece bekliyorlardı.

"Bir kaç eşyamı alıp gelirim şimdi."dedim eve girerken. Yüzlerine dahi bakmamıştım. Bundan sonra nasıl olacak onların yüzünü görmeye nasıl tahammül ederim bilmiyordum.
Odama girip kapıyı kapattığımda Hilal, ablam ve abim de peşimden gelip odaya girdiler.

"Allah aşkına Ela ne yapmaya çalışıyorsun?"dedi Hilal bana yaklaşıp.

"Gördüğün gibi eşyalarımı topluyorum"

"Ela saçmalama lütfen. Hiçbir yere gitmiyorsun"dedi abim bu sefer.
Ablam da kolumdan tutup beni yatağa oturttu.

"Ela'cım sinirle yanlış bir karar verme lütfen" ağlamamak için gözlerimi kapatıp kafamı iki elimin arasına aldım.

"Olması gereken bu"dedim. Abim önümde diz çöküp ellerimi ellerinin arasına alıp hafif bir şekilde sıktı.

"Güzelim bak yanlış karar veriyorsun . Sonra çok pişman olursun. Sen bizsiz yapamazsın bizde sensiz yapamayız"

"Abi ben her ne karar verirsem vereyim babam beni onlarla gönderecek biliyorum. Kendim gidersem canım daha az yanar. Şimdi izin verin lütfen daha fazla dayanacak gücüm kalmadı çünkü."dedim. Küçük bir valiz elime aldığımda Hilal elimden alıp bir kaç parça eşya koydu ağlayarak.
Komodinin üzerinde ki aile resmimizi alıp Hilal'in elindeki valize yerleştirdim.
Evden çıkıp yanlarına yürüdüm yavaş yavaş.

"Ben hazırım gidelim."

Not : lütfen oy vermeyi unutmayalım

Loading...
0%