Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@zozanli

 

Hayat ne garip değil mi? Bir gün geliyor tüm hayatının bir yalan üzerine kurulduğu gerçeği önüne konuluyor ve elinden de hiç bir şey gelmiyor. Ne bu gerçeği kabul edebiliyorsun ne de bu gerçekle yaşayabiliyorsun.
Ben tam da böyle bir durumdaydım şimdi...

Arabada oturup başımı cama yaslamıştım. Nasıl bir hayatın içine düştüğümü bilmiyordum. Bir yanım babam ne kadar diretirse diretsin arabadan inip onlara gitmemi söylüyordu. Ama yapamıyordum... Babamın beni geri göndermesine katlanamazdım.
Abimin sözleri kulağım da yankılanırken göz yaşlarım inmeye başladı.

"Kan bağımız olmasa da sen benim küçük kız kardeşimsin. Bu her zaman böyle olacak. Sakın hiç kimse için göz yaşlarını akıtma " demişti bana sarılırken. Beni arabaya bindirip alnımdan öptükten sonra dayanamayıp hızla çekip gitmişti yanımdan.
Kendimi şimdiden yapayalnız hissediyordum. Nasıl geçecekti böyle bir ömür...
Havaalanına doğru giderken kendimi tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkındaydım.

"Ela kızım " deyince Nalan Hanım kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

"Sakın... Sakın bir daha bana kızım demeyin. Çünkü bu laf sizin ağzınıza hiç yakışmıyor."dedim kaşlarımı çatarak.

"Ela lütfen! Beni affet demiyorum. Ama bana izin ver herşeyi düzelteyim."dediğinde kendimi tutamayarak küçük bir kahkaha attım. Neyi düzeltecekti acaba? Mahfettiği hayatımı mı?

"Düzeltmek mi? Siz benim hayatımı mahvetmekten başka hiçbir şey yapamazsınız. Beni terkettiğiniz yetmedi kurulu düzenimi yok etmeye geldiniz."

"Seni bıraktığım için her gün kendime lanet ettim ben... Ama artık olmaz... Ben, ben sensiz yapamam artık."dedi. Gözlerini silerek yanında ki adama yani biyolojik babama döndü. Onunda gözleri dolmuştu. Sürekli bana bakıp duruyordu. Ama hiç konuşmuyordu.

"Ben de, baban da seni mutlu etmek için elimizden geleni yapacağız"dedi elini adamın elinin üzerine koyarak.
Kafamı iki yana salladım. Gözyaşlarımı silip ikisinin yüzüne doğru baktım.

"Sizden gelecek mutluluğu istemiyorum. Ben yeterince mutluydum zaten , sizi tanımadan önce"dedim. Kafamı tekrar cama yaslayıp daha fazla konuşmak istemediğimi söyleyerek gözlerimi kapattım.
Uçağa bindiğim gibi hemen en köşede ki koltuğa oturup kulaklığımı taktım. Kafamı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Onlarla konuşmak dahi canımı sıkıyordu.
1 buçuk saat süren yolculuktan sonra çıkışa doğru yürümeye başladık. Ben yavaş yürüdüğüm için onlar da bana ayak uydurmaya çalışıyorlardı.
Dışarı çıktığımızda bizi büyük bir aracın beklediğini gördüm. Araçtaki adam bizi görünce çeketinin düğmelerini ilikleyip hemen yanımıza koşmustu.

"Hoş geldiniz efendim"dedi.

"Hoş bulduk Adem. Bavullar içerde kaldı. Onları al. Biz biraz hava alana kadar"

"Tabi Metin Bey hemen "deyip içeri doğru gitti. Biyolojik babamın adını da böyle öğrenmiş olmuştum.
İlk gördüğüm banka oturdum. Nalan Hanım da yanıma oturunca ondan biraz uzaklaşıp aramıza mesafe koymuştum. Bu hareketimi gördüğünde yüzü düşmüştü ama ses etmemişti.
Birkaç dakika kadar oturduktan sonra şoför bavulları alıp araca yerleştirdi. Nalan Hanım bana dönüp konuşacağı sırada değneğime tutunarak ayağa kalktım. Araca doğru yürümeye başladım. Aracın önünde durduğumda kendi başıma binemeyecegimi anladım. Bana göre yüksekti. Ayağımda atel olduğu için rahat bir şekilde hareket ettiremiyordum. Metin Bey binemeyecegimi anlayınca yanıma yaklaşıp

"Yardım edeyim"dedi. Kolumdan tutup yardım edeceği sırada kolumu çektim.

"Gerek yok. Sizin yardımınıza ihtiyacım yok. "Dedim sinirle. Şoföre baktım

"Yardım eder misiniz?"dedim bakışlarımı kaçırarak. Beni terkedip gidenlerin yanında yardım dilenmek canımı daha fazla yakıyordu.

"Tabi efendim"dedi. Yaklaşıp araca binmeme yardımcı oldu.
Nalan Hanım yanıma Metin Bey de karşımdaki koltuğa oturmuştu.
Telefonu çantamdan çıkarıp açtım. Annemin, Abimin ve Hilal'in çağrıları direkt düştü ekrana
Annemi arayıp telefonu kulağıma götürdüm. İlk çalışta açmıştı.

"Yavrum!" dedi. Sesi ağlamaklı geliyordu. O güzel sesini duymak bile şimdiden iyi gelmişti bana.

"Annem!"dediğimde gözlerimden birer damla yaş indi yanaklarımdan aşağıya doğru.

"Kızım iyi misin? "Dedi hıçkırıklarının arasında. Annemin ağladığını duymak canımı daha da yakıyordu.

"Ağlama anne. İyiyim ben, sen beni merak etme "dedim yutkunarak. İçimde ki ağlama isteğini geri göndererek.

"Vardınız mı oraya?"

"Arabadayız hâlâ daha eve geçmedik. "

"Tamam güzel kızım. Dikkat et kendine olur mu? Sık sık konuşuruz. "Dedi. Derin nefes alıp veriyordu. Konuşmakta zorlandığı belli oluyordu.

"Dikkat ederim annecim. Abimi ve ablamı öp benim için"deyip telefonu kapattım ve çantama koydum.
Kafamı kaldırıp baktığımda ikisi de bana bakıyorlardı. Bakışlarımı cama çevirip dışarıyı izledim.
Camı indirip kafamı cama yaklaştırdım. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Nefesim daralıyor nefes alamıyordum.
Biraz hava almak nefesimi düzene sokmuştu.

"Bana da böyle içtenlikle anne diyeceğin günü dört gözle bekleyeceğim."dedi kendi kendine Nalan Hanım. Benim duymadığımı düşünüyordu.

"Öyle bir gün asla gelmeyecek"dedim sesimi duyacağı bir şekilde
Araba durduğunda nihayet yolculuk bitti dedim içimden. Artık her ne kadar aynı evin içinde bulunsak da onlarla aynı ortamda bulunmak istemiyordum. En azından bana verecekleri odada yalnız kalırdım bir süre.
Şoför kapıyı açtığında Nalan Hanım ve Metin Bey indikten sonra bende şoförün yardımıyla inmiştim.
Dönüp baktığımda muhteşem bir ev vardı karşımda.
Nalan Hanım ve Metin Bey yanımda durmuş bana bakıyorlardı.

"Ela içeri geçelim. Yorulmuşsun şimdi"deyip eliyle geçmemi işaret etti Nalan Hanım.
Metin Bey önden biz arkadan yavaşça kapıya doğru yürümeye başladık.

"Hoş geldiniz efendim " dedi sarışın bir kız kapıyı açarak. Evin çalışanıydı galiba

"Hoş bulduk Zehra "deyip salona doğru yol aldılar. Siyah beyaz tonları hâkimdi salona. L şeklinde ki koltuğa geçip ucunda oturdum. Kendimi hiç rahat hissetmiyordum sürekli kasılmalar oluyordu sinirden.

"Çantanızı alayım."dedi az önce bize kapıyı açan Zehra

"Gerek yok. Böyle iyiyim. "Dedim ters ters bakarak.

"Peki efendim."deyip bir kaç adım geri çekildi.
Bir kaç dakika öylece sessiz parmaklarımla uğraştıktan sonra salona orta yaşlarda bir kadın girerek

"Yemekler hazır Nalan Hanım. İçeriye mi kuralım yoksa bahçeye mi?"dedi. Nalan Hanım bana bakıp

"Dışarısı çok güzel orada yiyelim mi?" Dedi.

"Siz nerede yemek istiyorsanız yiyin. Ben aç değilim. Bana kalacağım odayı gösterirseniz biraz uzanmak istiyorum." Dedim.

"Ama öyle olmaz ki , yola çıktığımızdan beri ağzına tek bir lokma bile almadın. Yemeğini ye ondan sonra çıkıp uzanırsın canım hadi lütfen"

"Aç değilim dedim." Dedim sesimi biraz yükselterek.

"Peki ben sana odanı göstereyim o zaman. Acıkınca sana odana getiririm." Deyip koluma dokunacağı sırada kolumu geri çektim.

"Siz rahatsız olmayın. Bana odayı o gösterir." Dedim Zehra'yı işaret ederek.

"Peki nasıl istiyorsan öyle olsun."dedi üzgün bir şekilde.

"Ela Hanım buyurun." Dedi Zehra.
Değneğimi alarak ayağa kalktım. Salondan çıkıp etrafa bakmaya başladım.
Çok modern bir evdi. Duvarda asılı olan tablolar dikkat çekiciydi. Dikkatimi tablolardan çekip Zehra'ya döndüm.

"Kalacağım oda alt katta mi?"diye sordum Zehra'ya

"Hayır efendim. İkinci katta."dedi. Kafamı sallayıp merdivenlerin olduğu tarafa yöneldim.

"İsterseniz asansörü kullana biliriz." Merdiven de çıkabilirdim ama fazlasıyla kasıldığım için hiç mecalim yoktu merdiven çıkmaya. Kafamı sallayıp onayladım Zehra'yı.
Asansörden inip sağdan ikinci kapının önünde durduk.

"Burası efendim."

"Tamam teşekkür ederim. Sen inebilirsin."dedim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde

"Bir şeye ihtiyacınız olursa aşağıdayım efendim."dedi Zehra. Tamam deyip kapıyı kapattım.
Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. Çünkü bu evde daralıyordum. Oldukça geniş olan bu oda mavi ve beyaz tonlarıyla dekore edilmişti.
Ortada çift kişilik büyük bir yatak her iki köşesinde komodin, tam karşısında duvara monte edilmiş bir plazma, sol tarafında büyük bir kitaplık, yanında ağaçtan yapılmış bir lambader, köşesinde ise küçük sallanan bir sandalye, sağ tarafında karşılıklı olan iki berjer, ortasında küçük cam bir masa hemen yanında da balkona açılan kapı vardı. Çantamı yatağın ucuna bırakıp
biraz uzandım.
Şimdi yapmak istediğim tek şey uyumak ve bu yaşadığım tüm olaylardan kendimi soyutlamaktı.
Sanki üzerimdem tır geçmiş gibi hissediyordum. Paramparça olmuştum;
Sadece ayakta kalan bir heykel gibiydim.
İçim bomboştu...
Yaklaşık bir saat falan uzandıktan sonra kapı tıklanmıştı.

"Gel"dedikten sonra Zehra elinde tepsiyle odaya girdi.

"Yemeğinizi getirdim Ela Hanım."dedi tepsiyi yatağın kenarında ki komodinin üzerine koyarak

"İstemiyorum. Aç değilim."dedim. Doğrulup yatağa oturdum.

"Ama Ela Han-"

"Sana aç değilim dedim. Anlamıyor musun?"dedim sözünü keserek.

"Ama Nalan Hanım "kaşlarımı çatarak yüzüne baktığımda sustu.

"Çık dışarı."dedim düz bir sesle. Kafasını sallayıp geri geri giderken

"Bunu da al"dedim tepsiyi işaret edip.
Şuan hiç bir şey yiyecek durumda değildim. Dünden beri pek bir şey yememiştim ama kendimi de aç hissetmiyordum.
Ayağa kalkıp değneğimi aldım. Üzerimi değiştirmek istiyordum ama valizimin nerde olduğunu bilmiyordum.
Giyinme odasına doğru yürümeye başladım. Oraya koymuşlardır diye tahmin ediyordum.
Valizimi köşede bulduğum gibi içinden pijamalarımı alıp giyindim. Saat daha erkendi ama yapacak bir şeyim olmadığı için biraz Hilal ile konuşup yatacaktım.

"Ela" Nalan Hanım'ın sesiyle arkamı döndüm.

"Ne istiyorsunuz?"dedim kaşlarımı çatarak

"Yemek yememişsin."dediğinde kafamı sallayıp onayladım.

"Evet yemedim. Yemiyeceğim de"

"Bak hasta düşeceksin. Lütfen bize kızıp sinirini kendinden çıkarma"dedi yanıma yaklaşarak.

"Anne rolüne mi bürüneceksiniz şimdi?"dedim. Bir adım yaklaşıp gözlerinin içine baktım.

" Beni düşünüyormuş gibi yapmayın." Dedim. Gözümden akan yaşları sertçe elimin tersiyle sildim.

"Seni düşünüyormuş gibi yapmıyorum. Seni düşünüyorum. Sen böyle karşımda göz yaşı dökerken benim içim parçalanıyor"dedi.

"Bunu beni daha bebekken çaresiz halde terk edip giden kadın mı söylüyor." dedim sahte bir gülümsemeyle. Ellerim titremeye başlayınca yumruk yapıp sıktım.

"Ela bilmediğin şeyler var. Sana anlattığım da bana birazcık bile olsa hak vereceksin."Dedi ağlayarak.

"Hiç bir şey duymak istemiyorum sizden. Bu yaşadıklarım yeteri kadar canımı yaktı. Daha fazlasını kaldırmaya gücüm yok. Şimdi müsaade ederseniz yatacağım. Yeteri kadar yoruldum" dedim. Giyinme odasından çıkıp yatağa oturdum.

"Ela lütfen biraz konuşalım."dedi. Kolumdan tutup kendisine doğru dönmemi sağladı. Bi kolumdaki eline bi yüzüne baktım.

"Ne konuşacağız? Beni nasıl terk ettiğini mi anlatacaksın?"dedim doğrudan gözlerinin içine bakarak.

"Seni bıraktığım için çok üzgünüm... Gerçekten... Ne söylersem söyleyeyim boşuna biliyorum ama sana çok değer verdiğimi bilmeni istiyorum. Benim de babanın da seni çok sevdiğini bil"dedi. Elini dizime koyup yüzüme baktı.
Kafamı iki yana salladım. Göz yaşlarım benden izinsiz akıp giderken daha fazla direnemiyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Bağırıp çağırmak istiyordum. Neden diye sormak istiyordum. Neden terk edip gittiniz diye hesap sormak istiyordum.

"Sevgi böyle bir şey değil. İnsan sevdiği değer verdiği birine bunları yaşatmaz. Üstelik bu kendi öz evladıysa."dedim dişlerimi sıkarak. Sakin kalmam lazımdı bağırmamak için kendimi fazlasıyla sıkıyordum. Eğer sakinleşmezsem panik atak geçirebilirdim. Anneme ve abime söz vermiştim sakin kalıp kendimi üzmeyeceğime dair.
Kendimi daha ne kadar tutabilirdim hiç bir fikrim yoktu.

" Odanı beğendin mi? Sevdiğin renklerde sevdiğin şeyleri almaya çalışmıştık. Biraz babandan seninle ilgili bir kaç bilgi almıştık. Eğer beğenmediysen yeniden dekore ettirebiliriz. Alışverişe çıkar dilediğini alırız. "Dedi. Kendimi kastığımı görünce konuyu değiştirmişti.
Kendimi tutamayarak sinirden kahkahalarla gülmeye başladım. Bu kadın ne yapmaya çalışıyordu? Benim gerçekten de onlarla alışverişe çıkacağımı mı düşünüyordu? Anne kız gibi... Bir aile gibi...

"Ne yapmaya çalışıyorsunuz gerçekten anlamıyorum. Sanki hiç bir sorunumuz yokta kalkıp sizinle kalacağım oda hakkında konuşacağız. "Dedim. Bu kadın benim sinirlerimle oynuyordu. Derin bir nefes alıp tekrar ona döndüm.

"Yalnız kalmak istiyorum. Yoksa kendimi tutamayıp hem kendimi hem de sizin kalbinizi kıracağım."dedim.

"Tamam sakin ol. Aslında buraya yarın misafirlerimizin olduğunu haber vermeye gelmiştim. Seninle tanışmaya gelecekler."dediğinde kaşlarım çatılmıştı kendiliğinden. Sadece tanışma merasimimiz eksikti tam oldu dedim kendi kendime.

"Kimseyi görmek istemiyorum. Size şimdiden söyleyeyim. Beni yanlarına çağırsanız da gelmem. Beni sakın zorlamayın."dedim kesin bir şekilde.

"Yabancı değiller canım . Amcan yengen ve kuzenlerindir. İstemezsen seni zorlamayız tabii ki."dedi. Kalkıp gideceği sırada aklına bir şey gelmiş gibi tekrar bana döndü.

" Birde Yusuf gelecek. Seni görmek için sabırsızlanıyor." Dedi tebessüm ederek.
Yusuf kimdi ? Neden beni görmek için sabırsızlanıyordu ki?

"Yusuf kim? " Dedim merakıma yenik düşerek.

"Oğlum. Yani Abin"
Doğru ya benim bir abim vardı. O gün parkta yanıma geldiğinde Nalan hanım bir oğlu olduğunu söylemişti.

"O biliyor muydu? Yani benden haberi var mıydı? "

"Hayır yeni öğrendi. Onunda hiç bir şeyden haberi yoktu. "

"Kimseyi görmek istemiyorum. "Dedim.

"O senin abin. Bizi görmek istememen normal ama onun hiç bir suçu yok. O da seni yeni öğrendi. Bir kardeşi olduğunu öğrenince biraz şaşırıp afalladı ama inan ki çok mutlu şuan." Dedi. Onun bir suçu olmaya bilirdi ama benimde bir suçum yoktu.

"O benim hiç bir şeyim değil. Ben buraya sizinle aile olmaya gelmedim. Sırf babam istiyor diye şuan burdayım. Kendi isteğimle değil. " Dedim. Babamdan bahsedince ona olan kırgınlığım daha da artıyordu bunlarla gitmemi istediği için.
Gözyaşlarım tekrar akmaya başladı yanaklarımdan aşağıya doğru.

"Oğlum suçsuz diyorsun. Haklısın. Onun bir suçu olmaya bilir. Peki benim ne suçum vardı? Ben ne günah işledim de bunlar benim başıma geldi? Ben ne günah işledim de siz benim hayatıma girdiniz?"dedim ağlayarak. Bu sefer ağlamamak için kendimi sıkmamıştım. Ne olacaksa olsun artık dedim.

"Ela kızım "deyip yanıma yaklaştı.

"Yeter!!! Bana kızım deyip durma."dedim bağırarak. Sesim öyle yüksek çıkmıştı ki boğazım ağrımıştı. Sol elimle onu ittirdim. Bir kaç adım geri sendelemisti.
Elime geçirdiğim küçük vazoyu duvara fırlattım.

"Yüzünü görmeye tahammülüm yok. Birde bana kızım deyip duruyor."dedim kendi kendime.
Sinirim geçmeyince elime geçen her şeyi kırıp dağıttım.
Metin Bey ve evin bütün çalışanları bağırışmalarımıza daha doğrusu benim bağırışmalarıma gelmişlerdi.

"Ne oluyor burda?"deyip kapıyı araladı Metin bey.
Benim yere çöküp ağladığımı görünce bir kaç adımda yanıma yaklaşıp kolumdan tuttu. Beni kaldırmak için yeltendiğinde kendimi hızla geri çektim. Ama beni bırakmıyor aksine daha sıkı tutuyordu.

"Bırak beni. Dokunma bana."dedim ağlayarak. kendimi geri çektim, ama nafile

"Ela sakin ol"dedi yavaş bir şekilde kulağımın dibinde

"Bırak beni. "Dedim tekrar bağırarak.
Beni bıraktıktan sonra değneğime tutunarak ayağa kalktım. Derin derin nefes almaya başladım. Bağırıp ağlamak birazcık bile olsa rahatlatmıştı.

"Ela lütfen sakin ol. Bu sefer atak geçirirsen zarar görebilirsin. "Dedi Metin bey.

"Merak etmeyin kötü bir şey olsa bu sefer başka bir aileye verirsiniz. Nede olsa yapmadığınız şey değil."dedim yüzüme acı bir tebessüm yerleştirerek.
Balkon kapısına doğru yavaşça ilerleyip durdum. Dengemi kaybetmemek için sıkıca değneğe tutunuyordum.

"Yalnız kalmak istiyorum. Yüzünüzü dahi görmek istemiyorum. Ne kadar karşıma az çıksanız o kadar iyi olurum. "Dedim. Madem ki onlar bana acımamışlardı ben onlara hiç acımayacaktım.
Nalan Hanım ve Metin Bey yüzü asık bir halde çıkmışlardı odadan.

"Yalnız kalmak istiyorum dedim anlamadınız mi? "Dedim odadaki diğer kişilere. Herkes kafasını sallayıp bir bir çıkarken

"Efendim odanızı toplayıp hemen çıkarım"dediğinde Zehra bir adım ileri attım

"Başlatma şimdi odandan da temizliğinden de. Çık dışarı. Defol"dedim elimle kapıyı gösterip.
Herkes odadan çıktığında derin bir nefes alıp lavaboya yöneldim. Aynadaki yansımama baktığımda bitik haldeydim. Gözlerim ağlamaktan şişmiş ve kızarmış , yüzüm sararmış ve saçım başım dağınık haldeydi. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı elimle gelişi güzel toparlayıp balkona çıktım.
Oldukça genişti. Büyük salıncağa geçip uzandım. Yüzüme soğuk hava çarptığında gözlerimi kapatıp temiz havayı içime çektim. Biraz uyumak istiyordum. Bir süre öyle gözlerim kapalı bir şekilde uyumaya çalıştım ama bir türlü uyku tutmuyordu.
Doğrulup oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp düşünmemek için baskı uyguladım her iki elimle kafama
Ezanın sesiyle gözlerim ağırlaşmaya başlamıştı. Üşüdüğüm için içeriye geçip yatağa girdim.

Ertesi sabah başımın ağrısıyla uyanmıştım. Güzümü açıp etrafıma baktım. Bu oda da uyanmak başımın ağrısını bin kat daha arttırmıştı. Belki bir mucize olur kendi evimde kendi odamda uyanırım. Bunların hepsi bir rüyaymış ta uyuyup uyandığımda hepsini unutmuş olurum diye dün gece gözlerimi yummuştum.

Elimi komodinin üzerinde ki telefonuma uzatıp aldım. Saat 11:40 tı .
Saat başı uyanıyordum zaten. Tekrar uykuya dalana kadar epey vakit geçiyordu. Toplasan iki saat doğru düzgün uyuyamamıştım. Başımın ağrısı da o yüzdendi.
Bu saate kadar kimse odaya gelmediği için sevinmiştim. Onları görmek istemiyordum şimdilik. Doğrulacağım sırada telefonum çalmaya başladı.
Hilal arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim canım"

"Roz iyi misin? Seni çok merak ettim. Dün aradım kapalıydı telefonun. Akşam aradım açmayınca seni çok merak ettim."dedi.

"İyiyim canım merak etme. Dün arayacaktım ama konuşacak kadar iyi hissetmiyordum. Biraz kendime gelip seni arayacaktım. Sadece annemle bir kaç kelime konuştum o kadar. Başka kimseyle konuşmadım. Abim, ablam, yengem, Efe, Selim herkes aramıştı. " Dedim. Doğrulup yatağa oturdum.

"Şimdi nasılsın? "

"Bilmiyorum. Bomboş gibiyim. Hiç bir şey hissetmiyorum. Hiç bir şey yapmak istemiyorum. "Dedim. Değneğime tutunarak ayağa kalktım. Boğazım kurumuştu. Yatağın diğer ucundaki komodinin üzerinde ki sürahiden biraz su doldurup balkona doğru yürüdüm. Başımın dönmesiyle duvara tutunurken bardak elimden kayıp düştü.

"Roz ne oldu? İyi misin ? O ses neydi?" Dedi panikle. Telefonu hoparlöre alıp yatağın üzerine bırakıp unutmuştum bir kaç dakikada. Hilal'i unutup balkona çıkacaktım. Kafam yerinde değildi. Ne oluyordu bana?

"İyiyim. Başım döndü biraz. Duvara tutunayım derken bardak elimden kaydı." Dedim yatağa tekrar oturarak.
Birden kapı açıldığında Nalan Hanım ve Metin Bey panikle içeri girdiler.

"Ela iyi misin? O ses neydi?" Dedi Nalan Hanım bana bakıp.

"Bardak kırıldı sadece "dedim. Baştan aşağı bana bakıp bir yerime bir şey oldu mu diye göz gezdirdiklerinde telefonu kaldırıp

"Telefon konuşuyorum eğer müsaade ederseniz "dedim yönümü başka tarafa çevirip.
Kapının kapanma sesini duyunca telefona tekrar döndüm.

"Roz gerçekten iyi misin? Bak doğru söyle"

"İyiyim. Dedim ya başım dönünce elimdeki bardak düşüp kırıldı."dedim.

"Dünden beri hiç bir şey yemedin değil mi?"dedi beni azarlar gibi

"Hayır yemedim. Hilal içim almıyor gerçekten "dedim başımı ovarak. Feci halde baş ağrısı çekiyordum şuan

"Olmaz öyle kendine zarar vermekten başka hiçbir şey yapmıyorsun sen .
Şimdi kalkıp bir güzel kahvaltı yapacaksın. Eğer yapmazsan yemin ederim seninle bir daha konuşmam Roz"dedi sahte bir kızgınlıkla.

"Hilal lütfen. Her şey üstüme üstüme geliyor. Bir de sen böyle yapma gözünü seveyim."dedim. Ben zarar görmeyeyim diye bana kızıp konuşmazdı. Onun beni tanıdığı gibi bende onu çok iyi tanırdım.

"Ben diyeceğimi dedim. Gerisi sana kalmış Roz. Valla yarın oraya geldiğimde de seni görmeye gelmem."dediğinde yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi.
Mavişim yarın buraya mı geliyordu?
Onları bir gün de ne kadar özlediğimi anımsadım.

"Yarın buraya mı geliyorsun?" Dedim heyecanla

"Evet canım. Hatırlatırım bir hafta sonra temelli ordayım. " Dedi gülerek. Doğru ya bir hafta sonra düğünü vardı.
Benden ses çıkmayınca tekrar konuşmaya başladı

"Şimdi o kahvaltı yapılacak tamam mı? Yoksa biliyorsun olacakları"dedi.

"Peki tamam bir şeyler atıştırırım." Dedim

"Söz mü?"

"Söz"

"Tamam o zaman sen git kahvaltı yap. Sonra konuşuruz." Deyip kapatmıştı.
Telefonu yatağın üzerine atıp ayağa kalktım. Bir elimde değnek bir elim de duvara tutunarak yürüyüp lavaboya gittim. Başım döndüğü için dengemi tam sağlayamıyordum. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra biraz baş dönmem geçmişti.
Giyinme odasına geçip üzerime rahat bir şeyler geçirip saçlarımı toplamıştım.
Aşağıya inip onların yüzünü görmek istemiyordum. Direkt mutfağa geçip bir şeyler atıştırıp odaya dönmek istiyordum.
Odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim. Trabzan'a tutunarak yavaşça aşağıya indim. Ev o kadar genişti ki ne yöne gideceğimi bilmiyordum.

"Ela Hanım. " Arkamdan gelen kadının sesiyle bir an irkilmistim.

"Korkutmak istememiştim. Üzgünüm"Dediğinde kafamı sallayıp önemli olmadığını belirttim.

"Bir şey mi istemiştiniz? Ben yardımcı olayım."

"Mutfağı arıyordum. " Dedim.

"Dilerseniz siz salona geçin ben size kahvaltıyı oraya kurayım. "Dedi. Kafamı iki yana salladım.

"Hayır mutfakta bir şeyler atıştırırım."dedim

"Tabi efendim. Buyrun "dedi. Eliyle geçmemi işaret etti.
Mutfağa geçip yemek masasına oturduğumda ordaki çalışanlar bir yandan çalışıp bir yandan da çaktırmadan bana bakmaya çalışıyorlardı.
Bir bir kahvaltılıkları masaya koyup bana döndü bana mutfağı gösteren kadın.

"Çay mı içersiniz meyve suyu mu?"dedi.

"Çay olsun."dedim. Çayımı da getirip masaya koydu.

"Teşekkür ederim"deyip bir dilim peyniri tabağıma aldım.

"Afiyet olsun efendim."
Bir kaç lokma yedikten sonra arkama yaslandım. Daha fazla yiyemiyordum. Bu bir kaç lokmayı da Hilal'in zoruyla yemiştim.

"Başka bir şey ister misiniz efendim?" Kafamı iki yana salladım.Bu kadın bana böyle seslendikçe rahatsız oluyordum. Annem yaşlarındaydı ve oldukça sevimliydi.

"Bana ismimle hitap edin lütfen. "Dedim. Elinden tutup yanımdaki sandalye ye oturmasını istedim. Kafasını sallayıp yanıma oturdu.

"Benim ismim Meryem. Bana Meryem teyze diyebilirsin"dediğinde gülümsedim.

"Tamam Meryem teyze"dedim.

"Bunlar da Erdem, Sıla ve Zehra"dedi icerdekileri göstererek.

"Erdem eşim Sıla da kızım olur " dediğinde kafamı sallayıp gülümsemeye çalıştım. Mutfakta hummalı bir çalışma vardı. Herkes koşuşturup duruyordu. Nalan Hanım dün gece misafirlerin geleceğini söylemişti. Bu hazırlıkta onun içindi sanırım.
Ayağa kalkıp değneğimi aldım.

"Size kolay gelsin. Ben çıkıp biraz uyuyayım başım ağrıyor. Kahvaltı için de teşekkür ederim Meryem teyze."dedim.

"Afiyet olsun canım. İstersen bir ilaç al."kafamı hayır anlamında salladım.

"Uyursam geçer."dedim.

"İstersen Sıla sana çıkman da yardımcı olsun "

"Gerek yok. Ben gidebilirim "dedim.
Mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneleceğim sırada aralık olan bir kapıdan Nalan Hanım ve Metin Bey'in sesini duydum. İkisi karşılıklı oturmuş konuşuyorlardı.
Konuşulanları dinlememek adına odama çıkmak için bir kaç adım atmıştım ki Metin Bey'in sözüyle durmuştum.

"Ona çok benziyor değil mi?" Demişti. Kimden bahsediyordu?

"Evet canım. Tıpa tıp aynı."dediğinde Nalan Hanım merak etmeye başlamıştım. Kimden bahsediyorlardı? Benden mi?
Kime benziyordum?

Not: lütfen oy vermeyi unutmayınız.

Loading...
0%