Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@zozanli

 

Metin beyin sözleri kulağımda yankılanırken kendimi toparlayıp yatakta oturur pozisyona geçtim. Konuşmalarını daha fazla duymamak için odama çıkmıştım. Nasılsa kimden bahsettikleri ortaya çıkardı bir gün. Biraz uzanıp gözlerimi kapattım. Bir şeyler atıştırmak iyi gelmişti. Ama başımın ağrısı hâlâ geçmemişti. Yatakta biraz oyalandıktan sonra nihayet uykuya dalmıştım. Gözlerimi açtığımda hava kararmaya başlamıştı. Hava karardığına göre baya uyumustum.

Doğruldugumda üzerimin örtüldüğünü gördüm.
Kim örtmüştü üzerimi? Dahası ben nasıl duymamıştım? Normalde uykum çok hafifti. En ufak seste uyanan biriydim. Ama şimdi hiç bir şey farketmemiştim. Üzerimde ki örtüyü çekip ayaklarımı yataktan sarkıttım. Duş almam lazımdı. Aşırı terlemiştim. Lavaboya girip duş akabine girdim. Suyu ılık dereceye ayarlayıp hızlı bir şekilde yıkanmaya çalıştım. Duş aldıktan sonra giyinme odasına geçip valizimden siyah eşofman ve beyaz tişört çıkartıp giyindim. Saçlarımı açık bırakıp yatağa oturup sırtımı yatak başlığına dayadım.
Ne yapacaktım şimdi? Öyle boş boş oturmaktan sıkılmıştım. Nasıl zaman geçecekti böyle bu odada. Telefonumu alıp annemlerle çektiğimiz fotoğraflara baktım. Yaşadığım onca acıya rağmen ne kadar da mutluydum.
Elimi annemin fotoğrafının üzerinde gezdirdim. Sanki annem yanımdaymış da yüzüne dokunuyor muşum gibi
Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlayınca burnumu çekip telefonu komodinin üzerine bırakırken kapım tıklandı. Ben ses etmeyince tekrar kapı tıklanıp hafifçe aralandı

"Girebilir miyim?"dedi. Kafamı kaldırıp kapıya baktım. Tanımadığım biriydi. Nalan Hanım'ın dün bahsettiği akrabalarından biriydi herhalde. Orta boylu, beyaz tenli, kirli sakallı biriydi.
Kafamı sallayıp gel dedim.
Kitaplığın yanında ki sandalyeyi alıp yanıma oturdu.

"Merhaba ben Yusuf" dediğinde kaşlarım kendiliğinden havaya kalkmıştı. Bakışlarımı ondan çekip parmaklarımla oynamaya başladım.

"Senin A-"

"Benim hiç bir şeyim değilsin."diyerek sözünü tamamlamasına izin vermedim. Oturduğu yerde sessiz kalıp hiç bir tepki vermedi. Bir süre öyle sessizce beni izledi. Ben bakmasam da bakışlarının üzerimde olduğunu biliyordum. Kısa bir süre sonra derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Kırgınsın kızgınsın biliyorum. Seni anlıyorum. Bizi kabul etmek istemiyorsun. Haklısın da. Ama ben de senin kadar suçsuzum. Benim daha dün senden haberim oldu. Böyle bir şeyin olmasına ihtimal bile vermiyordum. Ama bu yaşıma kadar aldığım en güzel haberdi."dedi sakin bir dille. Böyle bir cevap beklemiyordum. O da haklıydı. Onun da bir suçu yoktu.
Fark ettiğim şey şuydu ki onun yanında kendimi hiç kasmıyor rahatsız olmuyordum.
Yüzüne baktım. Sima olarak ta birbirimize benziyorduk. Acaba Nalan Hanımların bahsettikleri kişi Yusuf muydu?

"Benimle konuşmayacak mısın?"dedi. Düşüncelerimi konuşarak bölmüştü. Kafamı iki yana salladım. Yusuf'a kanım ısınsa da konuşmak gelmiyordu içimden.

"Peki. "Dedi arkasına yaslanırken.

"Benimle konuşmasan da yanında kalmama izin ver. "Dedi. Olumlu ya da olumsuz bir şey demeden öylece karşıma bakıyordum.

"Sessiz kalışını tamam olarak kabul ediyorum"deyince yüzüne bakıp tekrar önüme döndüm.
Bir süre öyle sessizce oturduk. Ne o konuşuyordu ne de ben

"Daha ne kadar orda beklemeyi düşünüyorsun. Misafirleriniz yok muydu? Git onlarla ilgilen."dedim kendimi daha fazla tutamayarak.

"Sen benimle konuşana kadar. Hem misafirler benim için gelmediler. Ayrıca ben burada gayet iyiyim. Yıllarca istediğim kardeşimin yanındayım. Benden mutlusu yok."dedi gülümseyerek.

"Konuşmak istemiyorum "dediğimde yaslandığı sandalyeden kalkıp yatağa oturdu. Elimi tuttu

"Ama konuşmasak birbirimizi nasıl anlayacağız? "Dedi gözlerimin içine bakarak.

"Bu yaşananlar beni yordu anlıyor musun? Bak gerçekten senin kalbini kırmak istemiyorum. Biliyorum bunda senin hiç bir suçun yok. Ama ben bu olanları kabul edemiyorum. Herşey üstüme üstüme geliyor. Delirecek noktaya geliyorum bazen. Eğer seni kabul edersem bu olanları kabul etmiş olurum."biraz duraksayıp gözlerinin içine baktım.

"O yüzden konuşmasak daha iyi."dedim

"Kendini iyi hissetmiyorsun biliyorum. İyi olduğun zaman konuşuruz. Ama bundan sonra seni asla yalnız bırakmayacağımı bil. Şimdilik konuşmasak ta olur. Seni çok geç buldum. Bir daha kaybedemem."dedi. Ne kadar da inatçı biriydi. Demek ki inat konusunda ona çekmiştim.

"Biraz çekilir misin?"dediğimde bana öyle bir bakmıştı ki...

"Odadan çık demiyorum. Biraz kay diyorum. Yataktan kalkacağım."dediğimde gülümseyip yana kaymıştı.
Yataktan ayaklarımı sarkıtıp doğruldum.
Kenara koyduğum değneğime uzanırken Yusuf ayağa kalkıp bana şaşırarak baktı.

"Sen" deyip durdu. Yüzünde anlamadığım bir duygu vardı. Şaşırma mı üzülme mi anlamıyordum.

"Evet ben" dedim. Değneğe tutunarak ayağa kalkıp tam karşısında durdum. Hiç bir şey söylemeden öylece bakıp duruyordu.

"Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun?" Dedim. Kafasını iki yana sallayıp

"Ben... bilmiyordum."dedi. Yanına bir adım yaklaşıp gülümsemeye çalıştım.

"Sen de bu durumda olduğum için benden vaz mı geçeceksin yoksa? Annen ve babanın vazgeçtiği gibi " dediğimde sağ gözümden bir damla yaş seğirip düştü yanağından aşağıya doğru.
Benim dediğim sözle onunda gözleri dolmuştu. Bir anda bana yaklaşıp kolları ile sardı beni. Başımı göğsüne bastırıp elleriyle saçlarımı okşamaya başladı.

"Senden asla vazgeçemem. "Dedi başımın üzerine dudaklarını bastırıp öperek.
Ardından kollarımdan tuttu. Beni kendinden uzaklaştırıp baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi.

"Bundan sonra kimsenin seni üzmesine izin vermeyeceğim." Dedi bana tekrar sarılarak.
Birkaç dakika öylece durdum. Sarılmasına karşılık vermek istesem de elim bir türlü gitmiyordu. Galiba zamana ihtiyacım vardı onu kabul etmem için
Telefonum çalmaya başlayınca kendimi geri çektim

"Sen konuş. Ben gelirim tekrar"dedi. Alnımdan öpüp odadan çıktı.
Telefonumu yatağın üstünden alarak gelen aramaya baktım.
Tanımadığım bir numaraydı. Geri yatağın üzerine bırakıp kitaplığa yöneldim. Tanımadığım numaralara genellikle bakmıyordum. Bir kaç adım atmıştım ki tekrar çalışmaya başladı telefon.
Telefonu elime alıp baktığımda tekrar aynı tanımadığım numaraydı. Meşgule atıp yatağa attım. Bir kaç saniye sonra tekrar aradığında açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim"dedim sesimi biraz yükselterek. Bir kaç dakika boyunca karşısından ses gelmeyince telefonu kapatacaktım ki Özgür'ün sesini duydum.

"Nil hazır mısın? Nikah töreni birazdan başlayacak" Diyordu.
Niye beni aramıştı ki ? Nil'le konuşmalarını dinletmek için mi?

"Biraz heyecanlıyım." Dedi Nil. Telefonu kapatmak istesem de Özgür'ün ne söyleyeceğini merak etmiştim.

"Ben de çok heyecanlıyım canım. Bugün hayatımız birleşiyor."devamını getirmeden telefonu kapatıp avucumda sıktım.
Ne demişti bana?
Ailem istediği için Nil ile nişanlandım.
Hiçte zorla evleniyormuş gibi konuşmuyordu.
Herşey neden üst üste geliyordu ki , daha bir olayı sindiremezken başka bir şey çıkıyordu.
Yatağa oturup ellerimle saçlarımı çekiştirdim. Bir insan da bu kadar pislik olmak zorunda değildi.
Çalan telefonla ellerimi saçlarımdan çekip arayana baktım. Yine o numara arıyordu.
Hangi yüzle beni arıyordu?
Derin nefes alıp sakin kalmaya çalıştım.

"Ne var? Ne istiyorsun?"dedim telefonu açarak.

"Ooo baya sinirliyiz. Oysa ben de senin tebriğini almak için aramıştım."dedi Nil.
Demin arayan Nil miydi?
Tabii ya sırf beni kızdırmak, kıskandırmak için aramıştı. Ben bunu nasıl düşünmemiştim.

"Ne saçmalıyorsun?"dedim. Yatağın üzerinde ki örtüyü sıkıyordum sinirden.

"Birazdan evleniyoruz. Bizi tebrik etmeyecek misin?"dedi.

"Neden aradın? Sadece bu haberi vermek için mi?"dedim dişlerimin arasından.

"Biliyor musun Ela çok safmışsın. Özgür'ün sana karşı duyuları olduğuna inandın mı gerçekten."dedi gülerek.
Sessiz kaldım. Özgür'ün beni sevdiğini nasıl düşünmüştüm ki

"Seni annen kabul etmemiş. Özgür'ün kabul edebileceğini mi sanıyordun?" Dediğinde kalbim paramparça olmuştu. Haklıydı. Beni annem sevmemişti Özgür neden sevsin ki?

"Ne iğrenç insanlarsınız. Allah hepinizin belasını versin"deyip sinirden telefonu kapıya fırlattığım da "ahhh" diye bir ses geldi. Kapıya baktığımda eliyle alnını tutmuş bir genç adam vardı. Kapıya yaklaşıp

"Ben çok özür dilerim. Kapıda olduğunuzu fark etmedim. Üzgünüm istemeden oldu."dedim üzgünce. Sinirlerim alt üst olmuştu. Kendimi tutamayarak atmıştım.

"Ben Yusuf 'a bakmıştım. Burda olduğunu söylediler "dedi alnını ovarak. Bir yandan alnını ovuyor bir yandan da bana bakıyordu. Elimdeki değneğe baktı. Ardından gözü ayağıma takıldı.

"Demin çıktı."dedim. Bakışları yüzüme dönünce yüzümü üzgünüm dercesine buruşturdum. Elini alnından çektiğinde alnına baktım. Hafif kızarmış ve şişmişti.

"Siz iyi misiniz?"dedim gözlerimi kısarak. Yaptığım şeyden pişmanlık duydum o an.
Birine zarar vermek en son isteyeceğim şey bile değildi.

"İyiyim. Asıl siz iyi misiniz? Az daha kafamı kırıyordunuz."dedi.

"Üzgünüm. Sinirli anıma denk geldi. "

"Siz sinirlenince hep elinize ne geçtiyse fırlatıyor musunuz"dedi dik dik bakarak.

"Böyle konuştuğunuza göre bir şeyiniz yok. Gayet iyisiniz."dedim yüzümü buruşturarak.

"Az daha kafamı kırıyordunuz." Dedi. Ondan özür dilemiştim. Neden uzatıp beni sinir ediyordu? Zaten biraz önce yeteri kadar canımı sıkmışlardı.

"Ama kırılmamış. Hem niye öyle dalıyorsunuz odaya. Ya müsait olmasaydım."dedim. Yere baktığımda telefonum parça parça olmuştu. Her bir parçası bir yere dağılmıştı.

"Siz tanıştınız mı?"Dedi Yusuf odaya girerek.

"Evet tanıştık. Hemde ne tanışma"dedi şişmiş alnını göstererek.

"Ne oldu alnına?"dedi ikimize bakarak.

"Küçük hanım telefonu kafamda parçaladı."dediğinde yaşadığım onca şeye rağmen kendimi tutamayıp gülmeye başladım.
Bu insanlar gerçekten de benim akıl sağlığımla oynuyorlardı.

"Neden?" Diye sorunca Yusuf.

"Odaya birden dalınca telefon ona denk geldi."dedim. Ayağım ağrımaya başlayınca koltuğa doğru yürümeye başladım.

"Nereye küçük hanım. Hem telefonu kafamda kır hem de arkanı dönüp git. Olmuyor"dedi ukala ukala. Koltuğa oturduğum gibi ona döndüm.

"Senin gibi dokuz canlı değilim. Telefon kafanda parçalandı. Bana mısın bile demedin. Benim ayağım ağrıyor."dedim. Yusuf yerdeki telefon parçalarını toplayıp komodinin üzerine koyarak yanıma gelip elini omzuma koydu.

"İyi değilsen hastaneye gidelim."dedi. Kafamı iki yana salladım

"İyiyim. Üzerinde çok durunca ağrıyor. Hastanelik birşey değil"dedim. Kafasını sallayıp solumda ki koltuğa oturdu.

"O zaman sizi tanıştırayım. Bu sefer tartışmasız bir şekilde."dediğinde kapıda öylece dikilmiş ukalaya baktım.

"Kardeşim Ela. Tahminimce adını biliyorsundur. "Dedi. Sandalyeyi çekip yanımıza oturdu. Kafasını sallayıp onayladı.

"Asaf da kuzenim yani kuzenimiz. Çok yakın arkadaşız. Kardeş gibiyiz." Demek ukalanın ismi Asaf'mış.

"Bir arkadaşımız daha var. Üçümüz birlikte büyüdük. Onunla da yarın tanışırsınız. Onun şimdi düğün telaşı var."dedi gülümseyerek.

"İnşallah o da bunun gibi değildir."dedim. Bu dediğime Yusuf gülünce Asaf bana ters ters bakıp

"Ben nasıl mışım?"dedi.

"Ukalasın."dedim yüzüme sahte bir gülücük yerleştirip gözlerimi kıstım.

"Kuzenimsin ve burda yenisin diye sana bir şey demiyorum. "Dedi. Burun kıvırıp önüme döndüm.

"Yusuf bey yemek için sizleri aşağıya çağırmamı söylediler."diyerek açık olan kapıdan içeri girdi Zehra.

"Tamam. İneriz şimdi."dedi. Ardından bize dönüp

"Haydi yemeğe inelim"deyince Yusuf

"Siz inin ben aç değilim."dedim. Şuan aile yemeğine katılıp sıkılmış canımı daha da sıkmak istemiyordum.

"Olmaz birlikte ineceğiz. "Deyip yanıma çöktü.

"Siz inin lütfen. Ben kendimi rahat hissetmiyorum orda. Onların yanında"

"Ela bak annemle babam için değil kendin için yap. Daha kendini ne kadar kapatacaksın bu odaya. Bir gün, iki gün, bir hafta?"deyip ellerimden tuttu.

"Biraz zamana ihtiyacım var. Ha deyince olmuyor. Ben daha kendime kabul ettiremiyorum bu durumu. "Gözlerinin içine bakıp

"Benden ha deyince size katılmamı bekleyemezsin. Seni kabul ettim diyelim. Nalan Hanım ve Metin Bey'i kabul edemem. Beni hiç düşünmeden terk edip gidenleri affedemem."dedim. Yusuf'u aklım ne kadar kabul etmek istemese de kalbim kabul etmişti. Benim günahım olmadığı gibi onun da hiç günahı yoktu. Onu bu konuda suçlayamazdım. Haksızlık olurdu.

"Peki. Sen inmezsen ben de inmeyeceğim. Burada seni yalnız başına bırakamam."dedi. Koltuğa oturup geriye yaslandı.

"Asaf Sen git kardeşim. Biz burada kardeş kardeşe oturacağız."dedi Asaf'a dönüp.

"Yok be abi. Siz yemeyecekseniz ben de yemeyeceğim."diyerek o da arkasına yaslandı.
Belirli bir süre geçtikten sonra kalkmayacaklarını anladığım da ikisine bakıp kaşlarımı çattım.

"Ne kadar inatsınız."dedim. Değneğime tutunarak ayağa kalktım.

"Canım sıkıldığı an yukarı çıkarım ona göre."dedim. İkinci adımımda başım dönmeye başladı. Dengemi sağlamak için Asaf'ın oturduğu sandalyenin sırtına tutundum.

"İyi misin?"diyerek hemen kolumdan tuttu Yusuf.

"İyiyim. Sadece başım döndü."dedim gözlerimi yumup tekrar açarak.

"Açsın o yüzden başın dönüyor."deyince kafamı iki yana salladım.

"Hiç öyle kafanı sallama. Meryem abla sabahtan beri bir şey yemediğini söyledi. Kahvaltıda da sadece bir iki lokma yemişsin."dedi.

"Yiyemiyorum. İçim almıyor gerçekten."dedim yüzümü buruşturarak.

"Senin için buraya getirirdim. Ama biraz hava alman lazım. Onun için yemeği bahçede yiyiyoruz."dedi. Dediğimi yok sayarak koluma girip yürümemde yardımcı olmaya çalıştı.

"Üzerimi değiştirseydim."dedim. Kafasına hayır der gibi sallayıp beni odadan çıkardı.

"Biliyor musun? Açlıktan midem sırtıma yapışmak üzereydi. iyi ki yemeğe inmeyi kabul ettin. Yoksa açlıktan ölüyor olurdum."dedi kulağıma doğru.

"İnseydin o zaman."dedim sesimi sinirli çıkarmaya çalışarak.

"Sen de inatçı birine benziyorsun. Abin gibi. Eğer Yusuf böyle yapmasaydı sen inat edip aşağı inmezdin."diyerek araya giren Asaf'a dik dik baktım.
Salona geçtiğimizde Nalan Hanım ve Metin Bey şaşkın şaşkın bana bakıyorlardı. İnmeyeceğimi düşünmüşlerdi. Hoş Yusuf inat etmeseydi inmezdim de.

"Anne yemeğe oturmayacak mıydık ?" Dedi Yusuf Nalan Hanıma bakarak.

"Birazdan geçeriz oğlum. Haluk amcanlar da gelsin."dedi.

"Haluk onlar gelene kadar bizde Ela kızımızla tanışalım"dedi Metin beyin yanında oturan adam. Asaf'ın babası olmalıydı.

"Direkt gidip otursam olur mu? Kimseyle tokalaşmak falan istemiyorum "dedim Yusuf'a yaklaşarak. Kafasını sallayıp beni onayladığın da üçlü koltuğa oturdum. Yusuf yanıma oturup

"Ela bu Murat amca"deyip demin konuşan adamı gösterdi.

"Bunlar da Ayla yenge ve Kerem"dedi.

"Ailemize hoş geldin kızım"dedi Murat Bey bana bakıp gülümseyerek.
Kafamı sallayıp gülümsemeye çalıştım. Artık ne kadar başarabildiysem.
Ayla Hanım ve Kerem de aynı şekilde hoş geldin deyip benimle sohbet etmeye çalışmışlardı.
Herkes bir yandan sohbet ederken artık sıkılmaya başlamıştım ki kapı zili çalmıştı. Yemek faslı biter bitmez odama çıkmak istiyordum. Bir kaç dakika sonra salona giren kişiyle ufak çaplı bir şok geçirmiştim.
Bu gelen kişi Haluk amcaydı. Selim'in babası. Arkasından da Meral teyze ve kızları Bahar geliyorlardı.
Salona doğru geldiklerinde Nalan hanım onları karşılamak için yanlarına gitti.

"Hoş geldiniz"deyip Meral teyzeyle birbirilerine sarıldılar.
Beni ilk fark eden Bahar şaşırarak bana bakıp yanıma doğru geldi.

"Ela! Senin ne işin var burada?"dedi.
Bahar'ın konuşmasıyla herkes bize dönmüştü.
Haluk amca ve Meral teyze yanıma geldi. Şaşırdıkları yüzlerinden belli oluyordu

"Siz Ela'yı tanıyor musunuz?"diyerek araya girdi Nalan hanım.

"Evet. Ama Ela'nın ne işi var burada? Yoksa o bahsettiğiniz."deyip sustu Meral teyze.

"Evet Meral teyze o terk ettikleri çocuk benim."dedim kendimi tutamayarak.
Yusuf yanıma yaklaşıp elini omzuma koydu.

"İstersen bahçeye çıkalım." Dediğinde kafamı iki yana salladım.
Meral teyze elimden tutup sarılınca kafamı omzuna koyup ona sarıldım.
Meral teyze güler yüzlü, sevecen, samimi ve çok merhametli bir kadındı. O da Haluk amca da...
Hilal böyle bir aileye katıldığı için çok şanslıydı.

"Artık yemeğe geçmiyor muyuz?"diyerek ortamdaki sessizliği bozan Asaf oldu.

"Tabii geçelim oğlum."dedi Nalan hanım. Herkes bahçeye doğru çıkarken Yusuf yanıma yaklaşıp

"Hadi canım bizde geçelim. "Dedi.

"Ben mutfakta yesem"

"Olmaz. Haluk amcalara ayıp olur. Hem biraz temiz hava almak sana da iyi gelecek."diyerek beni bahçeye yönlendirdi.
Havuz başında kurulu olan uzun masaya doğru yürümeye başladık.
İki gündür burada olmama rağmen odadan dışarı çıkmamıştım mutfak hariç.
Ben öylece etrafa bakınırken

"Geldiğinden beri hiç bahçeye çıkmadın değil mi? " Dedi Yusuf. Kafamı hayır anlamında salladım

"Hımmm. O zaman sana evi, bahçeyi, kış bahçesini ve serayı dolaştırmaya başlamalıyım biran önce. "Dedi.
Oturmam için sandalyemi çektiğinde teşekkür edip Bahar'ın yanında ki sandalyeye oturdum. Yusuf da hemen yanıma oturmuş tabağıma bulduğu herşeyden koyuyordu.

"Bunların hepsi bitecek ona göre "deyip tabağı önüme koyunca gözlerimi kocaman açtım. Ben bunları üç öğünde bile yiyemezdim. Bide hepsi bitecek diyordu.

"Çok aç değilim. Ben bunların hepsini yiyemem."dedim.

"İtiraz kabul etmiyorum. Hemen başlarsan bitirirsin bence "deyip yemeğinden bir kaşık ağzına aldı. Ben ona ters ters bakarken kaşıyla önümde ki tabağı işaret edip

"Hadi başla."dedi.
Önümde ki tabağa dönüp sigara böreğinden bir parça attım ağzıma.
Herkes yemek yerken ortada kaşık çatal sesinden başka hiçbir ses gelmiyordu. Kafamı kaldırdığım da tam karşımda oturan Metin beyle göz göze geldik. Masaya oturduğumuzdan beri sürekli bana ve Yusuf'a bakıp duruyordu.

"Yarın akşam da bizde toplanalım. Uzun zamandır mangal keyfi yapmıyorduk." Diyerek sessizliği bozdu Murat bey.

"İyi düşünmüşsün Murat. Sonra da biz de toplanırız. Ela da çocuklarla kaynaşmış olur hem. "Dedi Haluk amca. Haluk amcaya baktığımda sevecen tavrıyla bana gülümseyip göz kırpmıştı.
Herkes yemek yiyip sohbete daldıklarında, ben de artık yiyemeyeceğimi anlayıp kaşıkla tabağımdakilerle oyalanmaya başladım.

"Roz!"Hilal'in sesi ile elimdeki kaşık tabağa düştü. Benimle birlikte herkes kafasını Hilal ve Selim'in olduğu tarafa çevirdi.
Hilal ve Selim şaşkınlıktan dillerini yutmuş gibi tek kelime etmeden öylece ayakta dikilmiş bizim olduğumuz tarafa bakıyorlardı.
Masadan destek alıp ayağa kalktığımda Yusuf da benimle birlikte ayağa kalkmıştı. Sandalyemi geri çekip değneğimi bana uzattı.
Yavaş adımlarla Hilal'e doğru giderken hem sevinçten hem de özlemden gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
Ben ona doğru gittikçe o da bana doğru geliyordu.

"Çok özledim."dedim ve ona sıkıca sarıldım.

"Bende"deyip ellerini boynuma sardı.
Onu bugün beklemediğim için biran karşımda görünce şaşırmıştım. O da beni burda gördüğü için şaşırmıştı.

"Sen Yusuf'un bahsettiği kardeşisin." dedi Selim. Hâlâ inanmayan gözlerle bize bakıyordu.

"Öyleymiş "dedim omuz silkerek. Hilal'e dönüp

"Seni yarın bekliyordum. Sürpriz oldu."dedim.

"Asıl büyük sürpriz bize oldu."dedi şaşkınlığını dile getirerek.

"Çocuklar masaya gelin isterseniz. Ela'yı ayakta bekletmeyin."dedi Meral teyze bize dönüp.
Masaya geçtiğimizde Hilal herkese selam verip Selim'in ailesi dışında diğerleriyle de tanışmıştı.

Yemek faslı bittiğinde büyükler içeriye geçmişlerdi. Bizde bahçede oturmuştuk.
Hilal'in yanına oturmuş başımı omzuna dayamıştım.

"Demek yıllardır kardeşimi tanıyor ve görüşüyorsun."dedi Yusuf Selim'in omzuna kolunu atarak.

"Böyle bir şey nasıl olabilir hâlâ aklım almıyor. "Dedi Selim. Ardından bana bakarak

"Ela hatırlıyor musun? Sana seni birine benzettiğimi söylemiştim ve kim olduğunu çıkaramıyordum. Ama 40 yıl düşünsem böyle bir şeyin olabileceği asla aklıma gelmezdi."dedi.

"Bizleri sürekli tanıştırmak istemişti Selim ama bir türlü olmuyordu. Bir türlü görüşemiyorduk. " Dedi Hilal araya girerek.

"Demek ki böyle tanışmak varmış nasibimizde"dedim Yusuf'a bakarak. Bana gülümseyip kafası ile onayladı.

Selim ve Yusuf işleri ile ilgili belgeleri incelemek için biraz müsade isteyip çalışma odasına geçmişlerdi.
Sıla elinde tepsiyle yanımıza gelip kahveleri dağıttı.

"Yusuf Beye ve Selim Beye de getirmiştim."dediğinde

"Onlar çalışma odasına geçtiler. Onlar için oraya götür." Dedi Asaf.

"Peki efendim "deyip gitti.
Kahvemden bir yudum alıp masaya geri koydum. Hilal'in elini tutup ona bir kez daha sıkıca sarıldım.

"Tıpkı annem gibi kokuyorsun"dedim kulağına doğru. O da bana sıkıca sarılıp

"Çünkü onun yanından geliyorum. "Dedi gülümseyip göz kırparak.

"Onu çok özledim."dedim dudağımı büzerek.

"Biliyorum canım. Onlar da seni çok özlediler. Merak etme birkaç güne burada olacaklar zaten."dediğinde garip bir heyecan sarmıştı. Geri çekilip gözlerinin içine baktım inanmayan gözlerle.

"Düğün için gelecekler. Ama bir görsen Zühre teyzeyi, o kadar heyecanlı ki seni göreceği için. Sanırsın 2 gün önce değil de 10 yıldır ayrılmışsınız gibi heyecanlı."dedi. Kendimi tutamayıp tekrar sıkıca sarıldım. Gözlerimden istemsizce yaşlar dökülüverdi. O kadar çok özlemiştim ki annemleri...

"Siz ikiniz çok mu yakın arkadaşsınız?" Kerem'in sözüyle geri çekilip koltuğa yaslandım.

"Evet. Kardeş gibiyiz."dedim.

"Kerem bak kaç yıldır Ela ve Hilal yengenin arkadaşlığına şahidim. Çok güzel arkadaşlıkları var. Tıpkı abimlerin arkadaşlıkları gibi. Birbirlerinden kopamıyorlar."dedi Bahar gülümseyerek.

"Baksanıza Allah'ın sevgili kuluymuşuz. Ben de Ela olmadan buralarda ne yapardım diye düşünüyordum. Ela'yı bir şekilde ikna etmek için planlar yapıyordum burada yaşaması için."dediğinde Hilal dirseğimle koluna yavaşça vurdum.
Biliyordum beni mutlu etmek için böyle konuştuğunu. Kafam bu yaşananlarla dolduğu için birazcık beni rahatlatmaya çalışıyordu.
Hilal'in telefonu çaldığında cebinden çıkarıp

"Efe arıyor. Öğleden beridir kaç defa aradı. Seninle konuşmak için. Seni aradığını söyledi ama açmamışsın. O yüzden ikide bir beni arıyor."dedi

"Olanları biliyor mu?"dediğimde kafasını iki yana salladı.

"Ben bi konuşup geleyim."dedi bizden uzaklaşarak.
Telefonum da kırılmıştı. Kimseyi arayamıyordum.
Yarın bir şekilde yaptırmayı kafama koydum.

"Efe erkek arkadaşın mı?" Asaf'ın sorusuyla düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm.

"Efendim"dedim kaşlarımı çatarak. Kerem ve Bahar'a baktığımda ikisi kafalarını telefona gömmüş bizden kopmuşlardı.

"Efe diyorum. Sevgilin mi ? Seni bu kadar sorduğuna göre sana değer veren biri."dedi.

"Sana ne, sevgilim ya da değil."dedim.
Doğrulup dirseğini bacağına koydu. Bana biraz daha yaklaştı. Çaprazında oturduğum için aramızda ki mesafe daha da azalmıştı.

"Sadece merak ettim. Onun ismini duyunca gözlerinin içi parladı."dedi. Kafamı yan çevirip gülmeye başladım.

"Demek ki doğru tahmin ettim. Cevap vermediğine göre sevgilin"dedi. Yanlış tahmin diye geçirdim içimden.

"Heee sevgilim. Sana ne bundan abilik mi taslayacaksın yoksa"dedim kafamı kaldırıp yüzüne bakarken

"Kim kime abilik taslıyacakmış?"dedi Selim bize katılarak. Hemen arkasından da Yusuf gelmiş yanıma oturmuştu.

"Neden sustunuz?"Yusuf kolunu omuzuma atıp bana baktı.
Beni ne çabuk kabul etmişti de bu kadar yakın davranabiliyordu. Sanki birbirimizi bugün değil de yıllardır tanıyormuşuz gibi...

"Yok bir şey"diyerek konuyu kapatmaya çalıştım.

"Sadece Ela'nın sevgilisinden bahsediyorduk" dediğinde kendimi tutamayarak küçük bir kahkaha attım.

"Roz senin ne zamandan beridir sevgilin var. Bana hiç söylemiyorsun aşk olsun."Selim'in yanına geçip oturunca Hilal'e kaşlarımı çatıp kızgın bir bakış attım.
Öyle bir şey olsaydı ilk söyleyeceğim kişinin o olacağını biliyordu.

"Demin konuşmaya gittin ya adı neydi?"deyip parmağıyla kafasını kaşıyıp biraz düşündü. Hilal bana bakıp ne oluyor der gibi kaşlarını yukarı doğru kaldırdığında omuz silkip gülmemeye çalıştım.

" Haa Efe idi galiba"dedi.

"Efe mi? Efe onun ikiz kardeşi."dediğinde Selim, Asaf bana bakıp

"İkiz kardeşin mi?"dedi.

"Bir kaç gün önceye kadar öyle biliyordum yani"dedim.

"Neden bana kardeşin olduğunu söylemedin de sevgilin olduğunu söyledin?"

"Bilmem" Dedim

Lütfen oy vermeyi unutmayınız🙏

Loading...
0%