@zozanli
|
Keyifli okumalar 💞
YAZARDAN Kul kurarken kader gülermiş sözü var ya, aslında o kadar yerinde bir sözdü ki... Meyra, Melih ile bir gelecek hayali kurarken, Yaman Ali ile evlilik kararının çıkacağını asla düşünemezdi ki. O bütün hayallerini Melih'i düşünerek kurmuştu. Yaman Ali onun için hep bir abi konumundaydı. Ki, onunla pek anlaştığı da söylenemezdi. Ne zaman bir araya gelselerdi, ya birbirlerinin kalplerini kırarlar ya da birbirleriyle hiç konuşmazlardı. Bu güne kadar bu hep böyle devam etmişti. Şimdi onunla nasıl bir gelecek düşünebilirdi ki? Üstelik sevdiği adam ile aynı çatı altında, bir ömür... Meyra kafasını arkadaşının dizlerine yaslamış gözyaşlarını akıtırken, Havin destek verircesine yanında oturmuş arkadaşını teselli etmeye çalışıyordu. Meyra evden çıktıktan hemen sonra Fırat onu arayıp kardeşinin yanına gitmesini söylemişti. Havin atölyeye geldiğinde Meyra'yı dizlerinin üstüne çökmüş, perişan bir halde bulmuştu. Oysa sabah üzerini değiştirmek için kendi evine gittiğinde Meyra sakinleşmiş ve birazcık da toparlamıştı. Şimdi ne olmuştu da Meyra tekrar bu hale gelmişti? Yoksa karar açıklandı mı diye düşünmeye başladı kendi kendine. Fakat bilmiyordu ki çıkan kararda kendisinin de yanacağını... "Meyra deden kararını mı açıkladı yoksa?"dedi elini omuzuna dokundurarak. Meyra sakinleşmişken onu tekrar bu hale getiren Mehmet Ali Aslanbeyin kararından başka bir şey değildir diye düşünmeye başlamıştı o an. Meyra kararın Yaman Ali ile evlenmek olduğunu Havin'e nasıl söyleyeceğini bilemedi. Hem öyle bir şeyi nasıl söyleyebilirdi ki? Yıllarca Havin'in Yaman Ali'ye olan sevdasına bizzat kendisi şahit olmuşken, şimdi onu sevdiği adamla evlendirmek istediklerini söyleyemezdi. Gözlerindeki yaşlar tekrar inerken sadece kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi Meyra. Gözlerinin içine bakıp beni senin sevdiğin adama gelin etmek istiyorlar diyemedi. Havin, Meyra'nın sessizce ağlamaya devam ettiğini görünce iç çekti. Arkadaşını kendine çekip kafasını göğsüne yaslayarak telkin etmeye çalıştı. Onu daha fazla üzmemek adına dedesinin onu kiminle evlendirmek istediğini soramadı. Dedesinin Meyra'yı buradan ve Melih'ten uzak tutmak için dayı tarafından biriyle evlendirmek isteyeceğini düşünüyordu. İkisi arasında uzun sayılacak kadar derin bir sessizlik oldu. Sessiziliklerini bozan tek şey Meyra'nın arada bir kaçan hıçkırıkları oluyordu. "Gördün mü Havın, en sevdiğim, bu hayatta en çok yolunu beklediğim adam bana neler yaptı? Benim umutlarımı, benim hayallerimi, ona dair neyim varsa hepsini paramparça etti. Bitirdi beni Havin, o beni bitirdi... Neden bütün bu yaptıklarına rağmen onu kalbimden söküp atamıyorum?"dedi Meyra derin sessizliğinin ardından iç çekerken. Gözlerinden yaşlar inerken boğazında koca bir yumru hissetti. Yutkunamadı. Kafasını Havin'in göğsünden hiç kaldırmadı. Babasının evlilik kararını açıkladıktan sonra arkadaşının gözlerinin içine doğru düzgün bakamıyordu. Havin arkadaşının içini döküp rahatlaması için hiç araya girmeyip sessizce onu dinliyordu. "Bütün bu yaptıklarından sonra benim ondan nefret etmem gerekirken neden benim duygularım ona karşı hep aynı? Kalbime bu kadar acı verdiği halde, kalbim neden ondan vazgeçmiyor?"hıçkırıp elinin tersiyle gözünden inen yaşları silerken yerine onu daha silmeden yenileri akıyordu. Sesi çok ağladığından dolayı titrek ve yorgundu. Havin arkadaşını kendinden ayırıp tekrar gözlerindeki yaşları tek tek sildi. Onu böyle gördükçe içinden Melih'e lanet ediyordu. "Söylesene Havin ben şimdi ne yapacağım?"derken sesi daha çok titredi. "Çocukluğumdan beri kurduğum bütün hayallerimde hep o vardı. Şimdi gelip benden kurduğum bütün hayalleri Melih ile değilde başkasıyla yaşamamı istiyorlar. Başkasına evet desem de onu kalbimden söküp atamayacağımı bilmiyorlar mı?"dedi yaşlı gözeriyle arkadaşına bakarken. Kapının önünde onları dinleyen Yaman Ali'den habersizlerdi. Yaman Ali duyduklarından sonra ellerini yumruk yapmış öfkesinden dişlerini birbirine bastırmıştı. Meyra'nın burada olabileceğini düşünmemişti. Neden buraya geldiğini kendisi de bilmiyordu ki. Duyduklarından sonra nereye gideceğini bilememiş, bir an kendini Meyra'nın atölyesinin kapısının önünde bulmuştu. Lakin böyle bir konuşmaya denk geleceğini bilememişti. Kardeşinin bütün yaptıklarına rağmen Meyra'nın hala böyle düşünmesi, söyledikleri onu daha da öfkelendirmişti. Havin'in, arkadaşının sözleriyle içindeki ateş tekrar alevlenmişti o an. Bu acı ona hiç yabancı gelmiyordu. Kalbine Yaman Ali düştükten sonra o bu acıyı iliklerine kadar yaşamıştı. Hele ki onun hayatında başka birinin olduğunu öğrendikten sonra... Yaman Ali'yi her düşündüğünde içindeki ateş onu kor gibi yakıp küle çeviriyordu. Yutkundu... Tutmaya çalıştığı göz yaşları yanaklarından inerken kafasını çevirip derin nefes aldı. Meyra'nın onu ağlarken görüp birde kendisi için üzülsün istemedi. Parmaklarıyla yüzünü temizleyip tekrar içine derin bir nefes çekerek arkadaşına döndü. Her ne kadar kendini toparladığını sansa da yüzünde acı bir gülümseme vardı. "İnsanın sevdiğini kalbinden söküp atması çok zor, biliyorum. Seni o kadar iyi anlıyorum ki, her defasında onu kalbimden söküp atmak istedim ama olmadı, olmuyor..." Gözlerinden yaşlar inerken istemsizce güldü. "Hayatında başkasının olduğunu bilmeme rağmen onu buradan söküp atamıyorum."dedi elini kalbinin üstüne bastırarak. Ağlayıp hıçkırmamak için dudağını dişlerinin arasına alıp sıktı. "Hayatım boyunca Yaman bir gün beni sever diye hep bekledim. Onun bana gelmeyeceğini en başından biliyordum ama içimde hep bir umut vardı... Ama artık herhangi bir umudum kalmadı. Yaman o gün bütün umutlarımı elimden aldı. Ama biliyor musun Yaman tüm umutlarımı elimden almış olsa bile ona olan aşkım hiçbir zaman bitmeyecek. Kiminle olursa olsun o hep içimde kalacak."dediğinde, Meyra birden ayaklandı. Daha fazla bu acıya dayanamadı. Havin'in her bir sözüyle yanan canı daha da yanmıştı. Adımlarını kapıya doğru sürerken Yaman Ali'yi kapıda görmesi ile adımları yerinde duraksadı. Yutkundu... Genzinde müthiş bir yanma hissetti o an. Yaman Ali'yi gördüğü an titreyen kirpikleri arasından yaşlar süzülüvermişti. Bakışları önce yumruk yapmış eline ardından da gözlerine çevrilince tekrar yutkunma gereği duydu. Çünkü Yaman Ali'yi gördüğü gibi kafasının içinde babasının sözleri ve demin Havin'in o yürek burkan sözleri yankılanmıştı. Yaman Ali tam Meyra ile konuşmak için davranacakken, Meyra'nın koşar adımlarla yanından geçip gitmesiyle bakışları onun ardında kalmıştı. Meyra gözden kaybolana kadar bakışlarını onun gittiği taraftan hiç çekmedi. "Sen... Ne yapıyorsun burada? Ne... Ne zamandır burdasın?"dedi Havin, bakışları hâlâ Meyra'nın arkasında kalan Yaman Ali'ye bakarken. Konuştuklarının ne kadarını duyduğunu bilmediği için garip bir korku sarmıştı tüm bedenini. Ne zamandan beri kapıda durduğunu bilmiyordu. Onun hakkında söylediği kelimeleri duydu mu diye düşünmeye başladı. Yaman Ali'nin bakışları Havin'in sesiyle yavaşça ona doğru kaydı. Yüzündeki ifadeyi silip yerine alaycı bir ifade takındı. "Konuştuklarınızın hepsini duyacak kadar..."dedi. Sol elini cebine koyup birkaç adımla Havin'e yaklaştı. Yüzündeki alaylı ifade daha da büyümüştü. "Demin dedin ya, 'Yaman kiminle olursa olsun, kiminle evlenirse evlensin o hep kalbimde olacak.' Peki ya o kişi senin en yakınındaki biriyse yine aynı o düşüncede mi olursun?"dedi Havin'in gözlerinin içine bakarken. "Kimmiş en yakınımdaki seninle olacak o kişi? Açık açık kimden bahsettiğini söylesene..."dedi saniyeler sonra. Yaman Ali'nin kimden bahsettiğini anlayamamıştı. "Aşkın gözü kör dedikleri bu olsa gerek... Sen gözünün önündekini göremeyecek kadar aptalsın gerçekten." "Doğru. Aşkın gözü kördür. Eğer kalbimize hükmedebilseydik ne Meyra bu kadar acı çekerdi ne de..."deyip sözünü tamamlamadan sustu. Yaman Ali'nin sözünün devamının nereye gittiğini bildiği için sözünü tamamlama gereği duymadı. Ya da sözünün devamını getiremedi... Aralarında kısa bir sessizlik oluşmuştu o an. Yaman Ali Havin'i daha fazla incitmek istemediği için yüzündeki o alaycı ifadeyi silip ciddi bir yüz ifadesine büründü. Çünkü biliyordu ki içindekileri dile getirse Havin'in canının yanacağını... Bugün Havin'in ona aşık olduğunu kendi ağzından duymuştu. Önceden de ona karşı boş olmadığını ona karşı tutumundan anlamıştı. Lakin sonrasında Meyra'dan öğrenmesi, bugün ise kendi kulaklarıyla işitmesi onu kötü etkilemişti. Havin'in duygularına saygı duyuyordu. Lakin ona karşılık vermesi imkansızların da ötesindeydi... "Neden geldin buraya? Meyra'nın nasıl acı çektiğini izlemeye mi geldin yoksa?"dedi ortamdaki sessizliği bozarak. Yüzüne, demin Yaman Ali'nin yüzündeki o alaylı ifadenin aksine daha öfkeli, sert ve soğuk bir ifade yerleşmişti. "Aslında biliyor musun, 'her şerde vardır bir hayır' sözü tam da bunun için söylenilmiş bir söz... Meyra senin o pislik kardeşinin yaptıklarından sonra dağılmış olabilir ama bu Meyra'nın hep öyle kalacağı anlamına gelmiyor. Belki de dedenin verdiği karar onun için en hayırlısı olur... En azından sizden uzak olur. Sizden ne kadar uzaksa bu Meyra için en doğrusu olur..."dediğinde, Yaman Ali istemsizce sesli bir şekilde güldü. Her şeyden habersiz olduğu ne kadar da aşikardı. Havin çıkan isimden haberi olmadığı için bu cümleleri hiç düşünmeden kuruyordu. Dedesinin Meyra'yı evlendirmek istediği kişinin Yaman Ali olduğunu bilseydi yine de bu cümleleri kurabilir miydi peki? "Deminden beri seni kırmamak için kendimi tutuyorum ama sen gerçekten de hiçbir şeyi göremeyecek ve anlamayacak kadar aptalmışsın..."derken Yaman Ali, kısık gözlerini Havin'in üzerinde gezdirdi. Yüzündeki gülümseme hemen silinmişti. Birkaç saniye duraksasa da sözlerine devam etti. "Sahi sen çıkan kararın ne olduğunu, dedemin onu kiminle evlendirmek istediğini gerçekten de bilmiyor musun? Arkadaşın sana söylemedi mi yoksa?" Elini cebinden çıkarıp yüzünü sıvazlarken, "Bence sen arkadaşlığınızı bir kez daha gözden geçir..."dedi bir kaşını havalandırarak. "Kim...?" Kısa ve net bir soru olmuştu? Lakin bu sorunun cevabını duymayı kaldırabilir miydi? İşte o muammaydı... "Onu git arkadaşına sor... Kim olduğunu sana bizzat kendisi söylesin. Tabi söyleyebiliyorsa..."dediğinde Yaman Ali sesi iğneleyiciydi. Havin'in kaşları aniden çatılmıştı. Ne demekti bu şimdi? Meyra üzgün olduğu için ona dedesinin onu kiminle evlendirmek istediğini soramamıştı. Şimdi Yaman Ali'nin 'tabii söyleyebiliyorsa' sözünü ne için kullandığını anlayamadı. Meyra'nın söyleyemeyeceği kişi kimdi? Yaman Ali arkasını dönüp gidecekken Havin'in sesiyle yerinde duraksadı. "Deden onu... ki... kiminle evlendirecek!!!"dediğinde sesi engellemek istese de titrek çıkmıştı. İçinde oluşan huzursuzluğa anlam veremedi. Sorduğu sorunun cevabının yüreğini yakacağını biliyormuş gibi Yaman Ali'nin vereceği cevabı duymaktan korktu o an... Yaman Ali Havin'i incitmek istememişti lakin onu aydınlatmadan da durmayacaktı. Madem Meyra ona gerçeği söylemiyordu, Meyra'yı, onu ve şimdi de Havin'in yüreğini yakacak gerçeği bizzat kendisi dile getirecekti. "Benimle..."dedi kısa bir süre sonra, arkasını hiç dönmeden. Kısa ve can yakan bir cevap olmuştu. Ardından Havin'i içine attığı kör kuyuda yalnız bırakıp çekip gitti. Havin'in duymaya cesaret edemediği cevap Yaman Ali'nin iki dudağı arasından döküldüğü an Havin yutkunup geriye doğru sendelemişti. Düşmemek için tutunduğu sandalyeye daha fazla dayanamayarak dizlerinin üzerine çöktü. Boğulanan gözlerinden yaşlar birbiri ardına gözlerinden süzüldü. Nefesi daraldığında içinde tuttuğu hıçkırığı serbest bırakıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ne olacaktı şimdi? Canından çok sevdiği arkadaşı yıllardır kalbini yakıp kül eden, sevmekten bir an bile vazgeçmediği adama mı gelin olacaktı? Buna nasıl dayanacaktı? Yaman Ali'yi bir başkasıyla düşünmeye bile dayanamaz iken onu arkadaştan öte kardeşi gibi olan Meyra ile görmeye nasıl dayanacaktı? ***************** Yaman Ali'nin kurmaya bile cesaret edemediği hayal gerçekleşmeye doğru yol alıyordu. Ama bu onu mutlu değil, aksine harap ediyordu. Kalbi bütün çabalarına rağmen yıllardır Meyra için attığı halde şimdi onunla evlenmeyi doğru bulmuyordu. Ne kadar direnmek istese de kalbi bir noktada onu kabul etmek istiyordu. Lakin mantığı bunu asla kabul etmeyip reddediyordu. Hoş, böyle bir şeyi nasıl kabul edebilirdi ki? Meyra onun gözünde ona abi diyen, hep kardeşini seven bir kadındı. Bunun için yıllarca kalbine söz geçirmek, kalbinin onu bir daha anmaması için hep direnmişti. Onu görmekten kaçınmış, mecbur kalmadıkça bir araya gelmemişti. Bir araya geldiğinde ise ona hep soğuk davranmış, çoğu zaman kalbini kıracak sözler sarf etmişti. Ama yaptığı hiçbir şey Meyra'yı kalbinden söküp atmaya yetmemişti... "Hayırdır savcım neden bu kadar kederlisiniz?" Arkadaşının konuşmasıyla derin düşüncelerinden sıyrılan Yaman Ali kafasını ağır ağır kaldırıp arkadaşına baktı. Atölyeden çıkarken aşırı derecede öfkeliydi. Öfkesini yatıştırmak, içindeki fırtınayı dindirmek için arkadaşına ihtiyaç duymuş ve kendini onun yanına atmıştı. Belki içinde olduğu durumu arkadaşına anlatırsa bir çıkar yol gösterebilir diye düşünmüştü. Aras onun en yakın arkadaşıydı. Yaklaşık iki haftadır şehir dışında olduğundan henüz hiçbir şeyden haberi yoktu ve Yaman Ali'nin neden bu kadar üzgün olduğunu sorguluyordu. "Melih döndü..."dediğinde Yaman Ali, Aras birkaç saniye sonra kafasını anladım gibisinden salladı. Yaman Ali'nin neden bu kadar üzgün olduğunu şimdi tam anlamıyla anlamıştı... "O gün geldi desene..."dedi. Kısa bir duraksamadan sonra derin bir nefes alıp sözlerine devam etti. "Bunun olacağını bilmiyor muyduk zaten! Ne kadar erken olursa bu senin için daha iyi... En azından kendi yoluna bakmış olursun artık."dedi Aras eliyle sağ omuzuna dokunarak. Yarasının tam üstüne bastığı için yüzünü ekşitsede Yaman Ali, Aras anlamasın diye hemen kaşlarını düzeltti. Atölyeden çıktığında sinirden kolundaki askıyı çıkarıp attığı için Aras'ın yaralandığından da haberi yoktu. "Aras hiçbir şey beklendiği gibi olmadı. Her şey altüst oldu."dediğinde, Aras'ın kaşları alnının ortasına kadar merakla havalanmıştı. "Her şey altüst oldu derken? Ne oldu?" "Melih başka biriyle evlenmiş..."derken Aras'ın ağzı açık kalmıştı. Konuşmasının devamını dinlemek için sessizce arkadaşını dinliyordu. "Meyra ile evliliklerinin kararlaştırılacağı gün Melih karısıyla herkesin karşısına çıktı."dedi Yaman Ali. İçtiği sigaranın izmaritini yere atıp ayağıyla ezdikten sonra derin bir iç çekti. "Neee? Nasıl yani?" Aras'ın böyle bir haber beklemedeği için tepkisi büyük olmuştu. Yaman Ali'nin ailesinin geleneklerini bildiği için Melih'in başkasıyla evlenip döneceğini düşünmemişti, her ne kadar Melih onların yanında büyümemiş olsa bile... "Şimdi ne olacak?"dedi. Yaman Ali sessizleşmiş, düşüncelere dalmıştı. Sanki arkadaşını duymuyordu. Bedenen arkadaşının yanında olsa da kafası bambaşka bir yerdeydi. "Melih bunu yaparken o kıza ne olacağını hiç mi düşünmedi?"dedi. Bunu sorarken Yaman Ali'ye değil de sanki kendi kendine sorar gibiydi. Yaman Ali'nin öylece durup tepkisiz kaldığını görünce, "Yaman, peki şimdi ona ne olacak?"dedi koluna tekrar dokunup Yaman Ali'yi kendine getirmeye çalışarak. Gelenek ve göreneklerini bildiği için az da olsa neler olacağını kestirebiliyordu. Yaman Ali düşünceli bakışlarını ağır ağır arkadaşına çevirdi. Suratından da anlaşılıyordu ki her şey sarpa sarmıştı. "Buradaki gelenekleri zaten biliyorsun..." İç cebinden sigara paketini çıkarıp bir dal daha alarak dudaklarının arasına yerleştirdi. Bugün yaktığı kaçıncı sigarasıydı... "Dedem bugün onu başkasıyla evlendirme kararı verdi."dedi sigarasını yakmadan evvel. Sigarasını yakıp dumanını içine çekerken arkadaşının ne diyeceğini sessizce bekledi. "Bu beklenilen bir şey... Peki kim olduğunu biliyor musun?"dediğinde, Yaman Ali istemsizce gülümsedi. Bilmemek de ne kelime, onu bizzat kendisi ile evlendirme kararı alınmıştı. Arkadaşına dönmeyip sadece kafasını aşağı yukarı salladı. "Kim?" Aras bunu sorarken tereddütteydi. Yaman Ali'ye bunu sorarak onu daha fazla üzmek istememişti. Meyra'nın Melih ile değilde bir başkasıyla evlenmesi belki de Yaman Ali için daha az acı verirdi diye düşündü. Neticede onu her gün kardeşiyle yan yana görmeyecekti... Meyra'yı unutamayacağını biliyordu ama onun başkasıyla olduğunu bilmek kardeşiyle görmekten daha az canını yakar diye umuyordu... "Ben..."dedi Yaman Ali birkaç saniye sonra, kafasını çevirip arkadaşına bakarken. Aras'ın kendisi üzerindeki şaşkın bakışlarını görünce kafasını tekrar önüne çevirip parmakları arasındaki sigarayı dudaklarına götürdü. Ağzının içine biriktirdiği dumanı havaya üflerken Aras'ın bakışlarının hâlâ üzerinde olduğunu hissediyordu. Aras Yaman Ali'yi sözlerinin sonuna kadar pür dikkat dinlemişti. "Peki sen ne düşünüyorsun bu konuda? Yani burada söz konusu olan senin ve Meyra'nın hayatı... Dedenin kararını kabul edecek misin?"diyerek Yaman Ali'nin bakışlarını kendine çevirdi. Mehmet Ali Aslanbeyin bu kararı vermesi tüm dengeleri değiştirecekti. "Asla!"dedi Yaman Ali yeni yaktığı sigarayı ayağının dibine atarken. Öfkelenmişti. Bedenini arkadaşına doğru tam döndürerek doğrudan gözlerine baktı. Öfkesi yavaş yavaş dinerken konuşmasına devam etti "Bu evliliği nasıl kabul edebilirim ki? Ben onu nasıl Melih ile aynı çatı altına sokayım? Bu ona en büyük zulüm olmaz mı? Zaten ona çok büyük ihanet edildi. Şimdi de ben bu evliliği kabul edip onun acısını daha da katlayamam."deyip kafasını iki yana salladı. Bunu ona yapamazdı. Meyra'yı her ne kadar sevmiş olsa da onunla evlenemezdi. O başkasını severken olmazdı. Üstelik kimse değil sevdiği adam onun kardeşiydi... "Yine onu düşünerek hareket ediyorsun. Biraz da kendi açından bak olaya, kendine hayalini bile kurmayı yasakladığın o kişinin sana gelmesi şimdi iki dudağının arasından çıkacak kelimeye bağlı."dedi. Elini cebine atarken arkadaşının kafasındaki düşünceleri okumak ister gibi gözlerinin içine baktı. "Bu sadece benim ağzımdan çıkacak kelimeye bağlı değil Aras... Ki sadece bana bağlı olsa bile bunu asla kabul etmem. O benim kardeşimin sözlüsüydü... Melih onu bırakıp başkasıyla evlenmiş olabilir ama o kalbinde hep Melih'i taşıdı ve bunu hepimiz biliyoruz. Söylesene kardeşime aşık bir kadını nasıl kabul edebilirim?"dedi Yaman Ali kafasının içindeki düşüncelerinin aksine. Bakışlarını yere indirip ciğerlerini havayla doldururken gözlerini sımsıkı kapattı. Sesi düz ve yalın çıkmıştı. Sesindeki tınıyı öyle bir çıkarmıştı ki duygularının ortaya çıkmasına izin vermemişti. Öyle ki Aras'ın kendisini değil sesinden, bir bakışından anladığını çok iyi biliyordu. Aras onu anladığını belirtir gibi kafasını salladı. Lakin bütün her şeye rağmen Yaman Ali'nin yıllardır kendine yasakladığı kadınla bir hayat kurması için bir umut ışığının olduğunu görüyordu. Bu belki de çok zaman sonra olacaktı... "Kardeşim, bak her zaman olaya olumsuz yönden bakmamak lazım. Bu lafı hep sen söylemez miydin?"dediğinde yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti. Yaman Ali'nin Meyra dışında hiçbir konuya hiçbir zaman olumsuz yaklaşmadığını çok iyi biliyordu. İkisi için bir kapı aralanmışken Yaman Ali'nin bir çırpıda silip atmasını istemiyordu. Belki çok zor süreçlerden geçeceklerdi ama bu denenmeye değer değil mi diye düşündü. Meyra'nın zamanla arkadaşının duygularına da karşılık verebileceğini düşünüyordu. "Yaman'ım biliyorum bu senin açından kabul edilmesi çok zor bir şey. Ama belki hiçbir şey düşündüğün gibi olmaz. Belki de kaderinizin sizin için oynadığı bir oyundur bu, bunu bilemeyiz... Bak kader de sizi bir araya getirmek istiyor."deyip arkadaşının yanına bir iki adımla yaklaşarak elini omuzuna dokundurdu. Yaman Ali'nin kendisine bakmasını istiyordu fakat Yaman Ali gözlerini hiç açmayıp kafasını yerden kaldırmadı. "Yaman bak seni çok iyi tanıyorum. Sen ondan başka kiminle olursan ol ne onu mutlu edebilirsin ne de kendini... Onun için dedenin kararını hemen kestirip atma. En azından biraz düşün. Sonra ne karar verirsen ver ben her zaman olduğu gibi yine yanında olurum."dediğinde, Yaman Ali kapattığı gözlerini açıp bakışlarını yüzüne çevirirken kaşlarını çattı. "Ne yani, sen dedemin verdiği kararı kabul etmemi mi istiyorsun?" "Evet... Yani hemen kestirip atma diyorum." "Yani sen diyorsun ki Melih'in ona yaptığını sen de git Afra'ya yap. Sence doğru olan bu mu?"derken sanki mümkünmüş gibi kaşlarını daha da çattı. "Yapma Yaman ikisi aynı şey değil! Herkesi kaldırabilirsin ama beni değil... İkimiz de biliyoruz ki Afra'yı kabul etmenin nedeninin ne olduğunu..."dediğinde, Yaman Ali bakışlarını kaçırmak istese de kaçırmayıp gözlerine dik dik baktı. "Kalbim acıdan paramparça olsa da bu evliliği asla kabul etmeyeceğim. Kim ne derse desin bu evlilik olmayacak. Gerekirse dedemi karşıma alırım..."diyerek son noktayı koydu. Arkadaşının konuşmasına fırsat tanımadan yanından uzaklaşıp bahçeden çıktı. Arabasının kapısını açarken telefonunun çalmakta olduğunu görünce yerine oturup telefonu eline aldı. Babası arıyordu. Dedesi ve babasının ısrarla aramalarının üzerine telefonları açmamak için bilerek arabada bırakmıştı. Telefonu öfkeyle kapatıp yandaki koltuğa fırlattı. Aras'ın sözlerinden sonra bir de babasının ona evlilik hakkında konuşup onu ikna etmesini kaldıramazdı. Daha sağlıklı düşünmesi için biraz yalnız kalıp kendini dinlemesi gerekiyordu. Arabayı çalıştırıp kafasını dinleyebileceği bir yere doğru sürdü. Sesi kapanan telefonu birkaç saniye sonra tekrar çalmaya başlamıştı. Arayanın kim olduğunu bildiği için gözünü hiç yoldan alıp bakmadı. Kulağının içinde sürekli Aras'ın sözleri dolanıp durduğundan parmakları arasındaki direksiyonu hiddetle sıkıp duruyordu. Aras'la konuşmanın iyi geleceğini, ona çıkar bir yol göstereceğini düşünmüştü oysa... Kısa bir süre sonra arabayı tenha bir yerde durdurup camını sonuna kadar indirdi. Akşam saatleri olduğu için hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Kafasını koltuğa geri yaslayıp gözlerini kapattığında gözlerinin önünde Meyra'nın ağladığı o sahne canlanınca gözlerini hemen geri açtı. Onu düşünmemek için çabalarken neden sürekli gözünün önünde canlanıyordu? Üstelik böyle bir zamanda, kafası karma karışıkken... Dişlerini birbirine bastırıp arabanın kapısını açıp iteleyerek indi. Sanki her yer onu boğuyormuş gibi hissediyordu. Serin havanın yüzüne çarpmasıyla derin derin nefesler alıp verdi. Bir süre sonra yalnız kalmanın da pek iyi bir fikir olmadığı kanaatine vardı. Çünkü yalnız kalmak sürekli Meyra'yı düşünmesini sağlıyordu. Fakat Yaman Ali değil onu düşünmek, onu kafasından bir an önce silip atmak istiyordu... Arabaya atladığı gibi eve sürdü. Yarım saatin sonunda yolculuğu bitmişti. Konağın çift kanatlı kapıları çalışanları tarafından açılınca arabasını bahçeye park edip indi. Yemek saati olduğu için babasının evde olduğu düşünüyordu. Sabahtan beri arayan babasıyla konuşup bir an önce bu konuyu kapatmak istiyordu. Hem de bir daha hiç açılmamak üzere... Adımlarını kapıya doğru yönlendirip hızlandırdı. Zile basmak yerine cebinden anahtarını çıkartıp direkt açtı. Antreyi geçip salona geçerken bir takım sesler duymasıyla adımları salon girişinde durmuştu. "Anne ya dediğin gibi olmazsa? Ya dedem abimi de ikna ederse?"dedi Esra. Yaman Ali'nin bu evliliği kabul etmesini kesinlikle istemiyordu. Abisinin kabul etme ihtimali olsa bile buna engel olabilecek kişinin sadece annesi olduğunu biliyordu. "Buna asla izin vermem... Nasıl o kızın Melih ile evlenmesine izin vermediysem, Yaman'la da olmasına asla izin vermem. O kız ben sağ olduğum müddetçe bu evin eşiğinden geçemez. Değil bu evin gelini, o bu eve hizmetçi vasfıyla bile giremez..."derken bütün bu sözlerin altında kalacağını hesaba katmamıştı Selma hanım. Öfkeli bakışlarını kızına çevirirken burnundan solumuştu. Yüzüne sirayet eden öfkesi Meyra konusu geçtiğinde daha da büyüyordu. Yaman Ali ve Meyra evliliğinin olmasına katiyen izin vermeyeceğini ispatlamak istiyor gibiydi. "Anne iyi hoş diyorsun da, dedem öğlen buraya geldiğinde bu evlilik kesinlikle olacak diye esip gürlemedi mi? Melih'in sözünü çiğnemesinden sonra Yaman Ali'nin de öylece kestirip atmasına bu saatten sonra kolay kolay izin verir mi sence?"deyip dedesinin öğlenki sözlerini hatırlatmak istedi Leyla. Mehmet Ali Aslanbey öğle saatlerinde gelerek herkese Meyra ve Yaman Ali evliliğinin olacağını açık açık beyan etmişti. Selma hanım kabul etmediğini belirtmek istediyse de Mehmet Ali Aslanbeyin kati tavrına tabi tutulmuştu. Selma hanım gelininin sözleriyle öfkeli bakışlarını bu sefer ona çevirdi. "Dedenin ne söylediğiyle ya da ne yapacağıyla bu saatten sonra ilgilenmiyorum."diyerek kestirip attı. "Oğlumun kafasını karıştırmalarına da müsaade etmeyeceğim. Yaman bugün bu evliliği kabul etmediğini babasına açık açık belirtti zaten... Siz benim, çocuklarımın istemediği bir evlilik yapmalarına müsaade ettiğime şahit oldunuz mu hiç?"deyip gözlerini gelininin ve kızının üzerinde gezdirdi. Kızı da gelini de hayır der gibi kafalarını iki yana salladılar. Selma hanımın nasıl ki Melih'i Meyra'dan uzak tuttuğunu, onun Eda ile evliliğini sağladığı gibi Yaman Ali'nin de onunla evlenmesine müsaade etmeyeceğini düşünüyorlardı. "Hele bi bu olayın üzerinden birkaç gün geçsin, babam bu evliliğin olmayacağını anlasın, o zaman ben ne yapacağımı çok iyi biliyorum. O kızın utancından kafasını kapıdan çıkaramaz hale gelmesini sağlayacağım. Herkesin alay konusu olacak... Onu öyle bir vaziyete sokacağım ki tasını tarağını alıp burayı terk etmek isteyecek. Size yemin olsun ki bunu zevkle yapacağım."dedi içindeki tüm nefretiyle. Yaman Ali'nin kapıda olduğundan üçü de habersizlerdi. Yaman Ali annesinin kalbinin bu kadar körelmiş olduğuna inanmak istemedi. Bunu annesine yakıştıramadı... "Oğlum sen ne zaman geldin?"diyerek ayağa kalktı Selma hanım. Oğlunun söylediklerini duymasından bir an korkmuştu. "Yeni geldim. Babamlar nerede?"dedi Yaman Ali sanki hiçbir şey duymamış gibi yaparak. Selma hanım oğlunun yüzündeki ifadeden bir şey duymadığını düşünerek gülümsedi. "Biraz önce konuştuğumda dedenle yemeğe geleceğini söylemişti. Birkaç dakikaya burada olurlar." Yaman Ali anladığını belirtir gibi kafasını sallayıp, "güzel. Dedemin de geldiği çok iyi oldu. Bu evlilik konusunu konuşup bir an önce bitirmek istiyorum."dedi. Konuşmasını bitirdiği an zilin çaldığını duydular. Birkaç saniye sonra dedesinin ve babasının salona girdiğini görünce yönünü onlara doğru çevirdi. "Dede buraya gelmen çok iyi oldu. Ben de konuşmak için yanına gelecektim. Bu işi bir an önce bitirip sonlandıralım. Ben artık bu konu uzasın istemiyorum."diyerek dedesine birkaç adım yaklaştı. "Yaman bu öyle hemen kapatıl..." Dedesi daha sözünü tamamlamadan Yaman Ali araya girip sözünü bölmüştü. "Bu evliliği kabul ediyorum! Eğer Meyra da kabul ederse benim için hiçbir sıkıntı yok..." |
0% |