Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@zuzuuuu_

"Mehir, üç sene oldu artık babanı ziyarete gitmeyecek mis-" hızla lafını kestim.

"Gitmeyeceğim Akşın. Bana yalan söylediler. O gece eve baskın olduğunda ne halde olduğumu gördünüz. "

Her kız çocuğunun kahraman bir babası olurdu dimi? Benim babam, benim kahramanım değildi. Üç sene öncesine kadar durum tam tersiydi. Kahramanımdı, annesi tarafından terk edilen o küçük kızın kahramanıydı. Kimsesiz çocukların kahramınıydı Metin Ak. En azından biz küçükken öyleydi.

Nil" Kuzum bak haklısın yerde göğe kadar. Ama o senin baban ve hasta. Bak affet demiyoruz. Sadece pişman olmanı istemiyoruz. Bir kere gör." saat geç olduğunu görmemle ayaklandım

"Eve gitsem iyi olacak Mehmet ve Ela da gelmiştir." kızlarla vedalaşıp iki sokak ötede ki evime giderken yolda ki mahallelinin laflarına kulaklarımı tıkadım. 3 yıldır ailem hakkında yaptığı dedikodular bitmemişti. Biteceğini de sanmıyordum. Tamam babam iyi bir şey yapmadı, kardeşlerim ve Oğuz da ama onlar çok mu doğru insandı? Eve geldiğimde bahçede oturan kardeşlerimi gördüğümde

"Selam!" demem ile konuşmalarına kısa bir ara verip onlarda selam verdikten sonra bende yanlarına oturdum.

"Mehir, bugün Metin abinin yanına gittik tedaviyi reddediyormuş. Sen onu görmeye gidene kadar da reddedecekmiş."

Sinan'ın dedikleri ile boş boş baktım. Ne diyebilirdim? Antalya'nın en büyük uyuşturucu satıcısı olan babamı ben nasıl affedeyim? Onun sattığı o zıkkım yüzünden ölen çocuğun ailesinin içi alev alev yanarken ben babamı nasıl affedeyim?

"Zehirlediği çocukların, ailesinin bedduaları tutmuş Sinan."

Ela, Mehmet ve Sinan oflarken "Ya bizi büyüten adam-" sözümü kesen Elaydı.

"KIZIM! 7 çocuk büyüttü bu adam. Bir kişinin çalışması ile bu dört dörtlük hayatı nasıl yapabilirdi? Sen o prenses gözlüklerini çıkart artık! Hepimiz her şeyin farkındaydık. Biz bu hayatı kabulleneli çok oldu Mehir. O yurt dışı tatilleri, piyano kursları, Oğuz'un eğitim masrafları bunlar asgari ücretle çalışan bir insanın yapamayacağı bir şey. Ek işlere gidiyorum safsatasına mı inandın cidden? Ama doğru sen bu yaşına kadar prensesler gibi büyü elin kirlenmesin diye Metin abinin işlerine biz yardım ettik. Adamın senden son bir isteği var. Bari onu yerine getir." konuşması biter bitmez hızla kalkıp giden Elanın arkasından baka kaldım.

"Babamın odasında ilk kez o zıkkımları yakaladığımda ne dedim? Bunları satarak bizim geleceğimizi garantilediğini sanarken bir çok insanın canını yaktığın için asla mutlu bir hayat süremeyeceğimi söylemedim mi? Hepiniz şahitsiniz. O bana o gün söz vermedi mi? Verdi. Beş senedir düzeldiğine yeminler etmedi mi? Hepimiz ona destek olmak için işe girdik. Bu bana neyin atarını yaptı?"

Sinan ve Mehmet'e baktım haklısın demekle yetindiler. Çünkü o zamanlar daha 12 yaşındaydım. Neyin ne olduğunu bilmiyordum.

"Mehir, yerden göğe kadar haklısın ama o adam son günlerini yaşıyor pişman olma diye söylüyorum." omuzuma iki kez dostça vurup kalkıp gittiğinde Mehmet ile yalnız kalmıştık koca masada. Bir zamanlar neşemizin eksik olmadığı bu masada artık tatsız konulardan başka bir şey konuşmuyorduk.

"Metin abi, beni camii avlusunda bulduğunda soğuktan ve açlıktan öleceğimi iliklerime kadar hissetmiştim. Daha 5 yaşında ya vardım ya yoktum. Hayal mayal hatırlıyorum. Evlatlık bir aileye verilmişim, hastalığım çıkınca beni sokağa atmışlar. Hasta kalbim sizlerle iyileşti Mehir. Metin abi ve sizler sayesinde. Baban kötü biri olsa sokakta ölmek üzere olan bu altı çocuğa baba olur muydu? Diğer şerefsizler gibi dilendirmek istese yapmaz mıydı? En alasını yapardı. Babanın yaptığı elbet doğru değil. Ama öyle küçük çocuklara mı sattı? Hayır. O aile var ya hani mezarın başında ağlayıp babanı suçlayanlar. Yalan. Baban asla yapmaz öyle bir şey. O tek malı hazırlıyor ve yurt dışı bağlantılı insanlara satıyordu. Neyse uzun lafın kısası yarın erkenden babanı görmeye git. Geç olmadan."

Mehmet de masadan kalkıp gittiğinde tek başıma oturup düşündüm. Her şeyi düşündüm. Çıkar yol bulamadım. Ben bulamadım ama kader bulmuştu bir yolunu. Herkesin gitmesinin üzerinden kırk beş dakika sonra Sinan gelmiş ve babamın intihar ettiği haberini vermişti. Her şey film şeridi gibi hızla olmuştu. Babamı kaldırdıkları hastaneye gitmemiz orada ki bir görevlinin öldüğü sırada elinde ki mektubunu vermesi cenaze işlemlerine başlamamız. Cenazede sadece biz vardık. Bizim zaten bizden başka kimsemiz de yoktu. Şimdi ise odamda oturmuş babamla ikimizin resmine bakıyordum. Bunca şey ne içindi baba? İyi bir hayat sürelim diye mi? Bak ne oldu? Seni toprağa vereli şurada sadece bir kaç saat oldu. Ama aşağıdakiler mal davasına düştü. O lanet işleri kimin devam ettireceğinin kavgasını yapıyorlar. Bunun için miydi onca şey? Ben senden ne mal ne mülk istedim. Göğüsümü gere gere bu adam benim kahramanım demeyi istemekten başka ne istedim? Elimde ki mektubu çalışma masama bıraktım. Aşağı indiğimde Oğuz'unda hala burada olduğunu gördüm. İlk aşkım, ilk sevgilim, ilklerimin en özeli.

"Gerçekten bu kadar mı sevginiz? Babamızı mezara koyalı şurada kaç saat oldu? Siz hemen mal mülk derdine mi düştünüz?"

"Senin için konuşmak kolay Mehir Hanım. Bu kazan öyle bedavaya kaynamıyor. Metin abi bana güvendi ve bana en ince ayrıntısına kadar öğretti her şeyi. O yüzden benim sözüm geçecek bundan sonra. "

Ben yokmuşum gibi tekrardan birbirlerini yerlerken babamın odasının anahtarını cebimden çıkartıp içeri girip arkamdan kapıyı kilitledim.

"Evladım dediklerine bak baba. " göz yaşımı silip parkelerden ikisini çıkarttım. Buraya gizli bir bölme yaptığını söylemişti. Eğer ölürsem burada her şey yazıyor hayatını nasıl devam etmen gerektiğini demişti. O zamanlar saçmaladığını düşünmüştüm. Ama şimdi anlamıştım ne demek istediğini. Metal kutuyu çıkarttım anahtarını da gizlediği yerden aldım. Kutuyu açtığımda içinde küçüklük resimlerimizi gördüğümde yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. O zamanların içine hapsolmak isterdim. En masum zamanlarımız. Resimlerin altında bir kaç dosya vardı ne olduklarını anlamadım. Çek ve senetler vardı. En altta da bir mektup daha

"Sırlarla dolu bir hayat." diye mırıldandım. Mektubu açtığımda

"Mehir'im, Ay Parçam,

Bu mektubu unutmamışsın. Bu mektubu sen on yaşına girdiğin gün yazıyorum. Okuduğuna göre gerçek ailenin kim olduğunu söylememişim demektir. Bu mektup senin kurtuluşun kızım. Annen doğum yaptığı zaman Karadağ ailenden kopardı seni ay parçam. Seni kendi istekleri doğrultusunda büyütmemi emretti. Karadağ kim diye soracaksın. Ah benim meraklı, inci kızım. Beni bu bataklığa süren adamdır. Sen beş yaşına geldiğinde, öz baban Karadağ'a inanmadı ve senin ölümüne inandı. Karadağ bu durumda boşuna sana bakmak istemedi ölmeni emretti bana. Bana baba demiştin. Kendimi o güzel kızın babası olarak bellemiştim. Ailene vermek istemedim seni. Versem de o zaman ikimizi de öldürecekti. Bunları bildiğimden seninle beraber o bataklıktan kaçtım. Antalya da kendimize güzel bir hayat kurmak istedim. Çok bencilim dimi? Ailenden ayırdığım için suçluyorsun haklı olarak. Suçla da. Asla affetme beni. Seni seven manevi baban."

"N-nasıl? Ben senin nasıl kızın değilim?" mektupta okuduklarımın üzerine göz yaşlarım mümkünmüş gibi daha da aktılar. Hızla odadan çıkıp kendi odama girdim. Masanın üzerinde duran mektubu aldım. Hızla onu açtım.

"Ay Parçam, İnci kızım

Babam, sen haklıydın. Başkalarını zehirleyerek mutlu bir hayat süreceğimizi sanmam salaklıktı. Nefret ettiğim o adamlara dönüştüm. O gece bana baktığın o bakıştan sonra kahroldum. Sana bir hayat borcum varken bir de o gece olanlar ile daha fazla dayanamadım Mehir'im. Sana küçükken bir kutu göstermiştim bana bir şey olursa bunu senden başka kimse bilmesin demiştim. O kutuyu sakla zamanı geldiğinde o dosyaların sahibi seni bulacak. O dosya sizlerin gerçek ailesine giden yol. Kimseye söyleme özellikle kardeşlerine. Ben sana yoldaş seçmiştim onları. Yoldaşın olacaklarını sanarken ilk kazık atacaklarını asla düşünmemiştim. İnsan bazen kendi büyüttüğü evladının bu kadar gamsız olacağını bilemiyor. Sana bu mektubu yazmadan önce gerçek ailenin kim olduğunu da itiraf ettiğim bir mektup bırakıyorum. Baban olmaktan hep gurur duydum. Sen ne kadar benden gurur duymasanda ben seni öz kızım gibi sevdim Mehir. Her şey senin iyiliğin için. Kardeşlerine asla güvenme... Hakkını helal etmeyeceğini biliyorum. Benim hakkım sana helal olsun inci kızım."

 

Hıçkırara ağladım. En son bu kadar ağladığımda babam hapse girmişti. Şimdi ise gerçek babam olmadığını öğreniyordum. Neden yaptın bunca şeyi? Neden yalanlarınla büyüttün bizi? Biz daha çocuktuk. Düşüncelerimin arasında aşağıdan kırılma sesi gelmesi ile sıçradım. Bağırış sesleri ile hızla aşağı indim. Sessizce salonun kapısına geldiğimde içeride Oğuz ve Ela vardı sadece arkaları bana dönüktü.

"Oğuz, bir kaç aya karnım çıkacak. Artık Mehir'e de söylemeliyiz. Bebeğimizi bu çatı altında büyütemeyeceğimizi biliyorsun."

"Biliyorum Ela! Mehir, bizim kurtuluş biletimiz. Ondan deponun yerini öğrenemez-"

Bu iğrençliğe midem daha fazla kaldıramamıştı. Ela güya kız kardeşimdi. Her sırrımı bilirdi. Oğuz ile ilişkimizi en iyi bilen kişiydi. Şimdi bu gördüklerim ile yılanlığını kabullenmiştim. Ama şuan içeri geçip ne hesap soracak gücüm ne de iğrençliklerini dinleyecek halde değildim. Ev üstüme üstüme geldiğini hissediyordum. Evden sessiz sedasız çıktım. Bahçede ki sandalyeye oturup gecenin karanlığını izledim. Yoldaş seçtiğin çocuklara bak baba. O deponun yeri o kutunun içinde ki kağıttaydı. O kutuda gizli olan her yerin adresi vardı.

Sinan, bu aileye katıldığında daha sekiz yaşındaydı. En büyüğümüzdü. Babam onu bir adamın elinden almıştı. Babam olmasaydı şuan belki de hala dayak yiyordu. Babam hep Sinanda kendi küçüklüğünü gördüğünü söylerdi. Asi, hırslı ve tuttuğunu koparan biriydi. Okula gitmek istemezdi. Babam zorlardı. Asıl konuya gelelim. Babam, hepimizi büyütürken binbir emek veren adam. Madem hepimizin ailesini biliyordu. Neden ailelerimize kavuşturmadı? Bu bataklığa onları da neden sürükledi? Zorlamış olacağını düşünmüyordum. Öyle olsa beni de zorlamaz mıydı? Onlar gibiydim bende. Öz kızı değildim.

"Son nefesimi verene kadar affetmeyeceğim seni Metin Ak." bizelere bu hayatı yaşattığın için affetmeyeceğim. İçeriden bağrışma sesleri tekrar yükseldiğinde omuzumun üstünden içeri baktım. Ela ve Oğuzun kavgasına Sinan da katılmıştı.

"LAN NE KAÇMA PLANI AMINA KOYAYIM?"

"ÇOCUĞUMU BU BOK ÇUKURUNDA BÜYÜTEMEM BEN!"

"AHHAHA! LAN SEN NEREDE BÜYÜDÜN? " onların bu kavgalarını daha fazla çekemeyeceğimi fark ettim. Bir kaç saate hava aydınlanırdı. Bu saatte Akşınlara ya da Nillere gidemezdim. Bahçeden çıkıp sokaklarda gezinmeye başladım. Eve nazaran sokaklar sessizdi. Parka girdiğimde salıncağa oturdum. Sabah olmuştu herkes ya işe ya da okula yetişmeye çalışıyordu. Kaç saat olmuştu buraya geleli hatırlamıyordum ama biraz daha düşünmeye devam edersem artık kafayı yiyecektim. Olanlara anlam veremiyordum. Nedenler ile kendimi darlamaktan ve çözüm bulamamak o kadar zordu ki. Oturduğum salıncaktan kalkıp eve doğru yürüdüm. Mahallenin başına geldiğimde dört arabanın yolun ortasına park ettiğini gördüm. Bu mahalleye en son ne zaman bu kadar lüks arabalar gelmişti? Galiba hiç. Evimin bahçesine girdiğimde masada ki kalabalık ile bize gelmiş olduğunu anladım.

Sinan" Kardeşlerin güzeli de geldi. Abim haber vermeden nereye gittin?" yanıma gelen Sinan'ın bu sahte haline anlam veremeden bana sarılıdı ama yalandan maksadı kulağıma söyledikleri ile belli olmuştu.

"Bizimle ortak bir sırrı paylaşıyorken bu evden ayrılamazsın! Bütün bokları üstüne yıkarım altından kalkamazsın." gülümseyerek kolunu omuzuma attıktan sonra ittirmesi ile masaya ilerledik. Boş sandalyelerden birine oturduğumda karşımda ki çocuk konuştu.

"Metin Ak, suçunu itiraf edip bu mektubu bırakmış Mehir. Savcılık izni ile DNA testi yaptırmak istiyoruz." kardeş sandığım kalleşler hemen hiddetle

"Mehir, Metin abinin öz be öz kızı ne saçmalıyorusunuz!"

"Kardeşimizi tanımadığımız insanlara verecek değiliz!" gibi safsatalar.

"Kendimi tanıtmadım tabi, ben Miraç Ilgaz avukatım. Buraya elimiz boş, götümüz yaş gelmedik. Hepinizi araştırmamız sonucu ne bok olduğunuzu da öğrendik. Rahmetlinin de durumu belliydi. Mehir sizler gibi değil. Daha 17 yaşında. Reşit değil ve sizlerle kan bağı olmaması durumunda bizim öz kardeşimiz olmasa bile sosyal hizmetler eşliğinde yurda verilecektir. Sizler kendi bokluğunuzda istediğiniz kadar boğulun ama gencecik bir kızı sizlere yem edecek değiliz."

Kalleş kardeşler şokla bakarken. En saf ve en temiz kalpli olduğunu sandığım Mehmet " Sicillerimiz temiz. Sağdan soldan duydukların ile bize gelmişsin. Beş yaşında çocuk musun? Her denilene inanıyorsun." resmen yılan gibi tıslamıştı. Konu benden çıkmış gibiydi.

"Rahmetlinin itiraf mektubunu bilmiyorsunuz tabi siz! Sizin suçları başkasına yıkmış. Üzerine ailelerini para ile susturmuş. Sizde gül gibi yaşadığınızı sanmışsınız. Ama bakın gerçekler er ya da geç ortaya çıkıyor!" bunu diyen yanındaki çocuktu.

Oğuz" Ana konuya dönelim isterseniz. DNA testini Mehir de istiyor ise yaptırabilirsiniz. Ama sizinle gelmek yerine yurda yerleşmeyi kabul ederse en ufak zorlukta buradan çıkamamanız için elimden geleni yaparım." ben yokmuşum gibi konuşulmasından sonra DNA testi için hastaneye gelmiştik. İpek Hanım ağlayıp bana sarılıyor eşine bulduk onu kızımızı diye sayıklıyordu. Hastane çıkışı Oğuzları def edip Ilgaz ailesi ile bir kafede oturuyordum. Babam olduğunu söyleyen Haldun Ilgaz

"Sana gerçekleri anlatmamız için fırsat verdiğin için sağol kızım. Sonuçlar ne çıkacak bilemeyiz elbet ama bizleri yanlış tanımanı istemeyiz. O zamanlar ben önemli bir iş için yurtdışındaydım. Normalde doğuma daha vardı o yüzden üç günlük bir iş seyahatine çıktım. O iş için bir kaç rakibim vardı. Ben alınca diğer kişilerden biri bunu yediremedi karanlık işlerle de uğraştığını sonradan öğrendik. İş seyahatinde iken İpek doğum yaptığını öğrendim ilk uçakla Türkiyeye döndüm. Döndüğümde ise doğumda öldüğün söylendi. En büyük oğlum Emre ise bize inatla ölmediğini ve o ameliyathaneden bebek ağlama sesini duyduğunu söylemişti. Bizde hani başka birinin çocuğu olabileceğini söylesek de inatlaştı. " adam susunca sözü en küçük kardeşleri Eflah devraldı

"Abim ona inanmadığımız için bizlere kızdı. Yıllar geçse de peşini bırakmadı. Altı sene önce öğrendik ki o hastanede o saatte sadece annem doğum yapmış. Daha da derine bir araştırma sonucu hemşirelerden biri itiraf etti. Seni başka bir ölü bebek ile yerini değiştirmiş. Kime verdi neden verdi diye araştırsak da seni bulamadık. Metin denen adamın itirafı olmasa uzun bir süre daha bulamazdık ya."

Film veya kitap olabilecek bu hikayenin başıma gelmesi ve benim mal gibi olanları dinlemem. Ne tepki vermem gerekiyordu? Ailem diye sarılmam mı? Ya da ikinci bir kalleş kardeş ordusu mu kurmam? Miraç'ın bakışlarında iğrenme ya da küçümseme gibi bir bakış, onun bir küçüğü Safa kapalı bir kutu gibi duygusuzluk vardı gözlerinde. Eflah ise sevinç. Öldüğü kardeşini bulma sevinci.

"17 sene geçti. Öz kızınız ya da kardeşiniz olsamda birbirimize güvenip yeni bir hayata başlayabileceğimizi düşünmüyorum."

İpek Hanım" Herkes bu hayatta bir şansı hak eder kızım. Reşit olana kadar deneriz aile olmayı. Eğer bizimle yaşamak istemez isen anlarız. Ama en azından reşit olana kadar bize şans versen." bir anda aklıma dank eden düşünce ile hızla ayağa kalktım. Ben dün gece babamın odasının kapısını açık unutmuştum. Şimdi ise o evrakları ya buldularsa. O zaman her şey daha da kötü olacaktı. Onları bulan kişi geride kalan dört kişinin hayatını karartacaktı. Evet dört. Arda da vardı. Altıncımız ve gözü en kara olanımız. O evrakları bulan kişi diğerlerini avucunun içine alıp yönetecekti.

"Kızım ne oldu?"

"İyi misin?" ne kadar beni küçümsese de şuan mantıklı düşünmem lazımdı. Ben bu işleri yapılmasına karşı çıktığım için elbette karakola gitmeliydim. O yüzden Miraç'a baktım

"Babam, bir gün eğer ben ölürsem bu kutuyu senden başkası ulaşmasın demişti. Bakın ben onlar gibi değilim o uyuşturucuların nerede sakladıklarını yazan bir kutu var. O kutu eğer onlardan birinin eline geçerse cehenneme çevirirler burayı. Yurt dışı, çocuklar gençler onlar parasını önemsediklerinden küçük çocukları zehirlemeye başlarlar."

 

HELLOOOO!

KİTAPPAD DE O KADAR KURGU YAZDIM HEPSİ TASLAKLARIMDA FAKAT WATTPADDE YAZDIĞIM MEHİR İSİMLİ KİTABA GERİ DÖNDÜM. BAŞTAN FARKLILAŞTIRARAK YAZMAYI DÜŞÜNÜYORUM

MEHİR'İN MANEVİ KARDEŞLERİ

ELA YILDIZ 18 YAŞINDA

SİNAN DEĞİRMENCİ 24

OĞUZ TUNA 22

ARDA YÜKSEK 21

MEHMET HAN 19

ÖZ KARDEŞLERİ

EMRE- ENİS ILGAZ İKİZLER 28

MİRAÇ ILGAZ 26

SAFA ILGAZ 24

EFLAH 20

Loading...
0%