@0vixenn0
|
Gözlerim aydınlığa kavuştuğunda boynumun tutulma acısı yüzünden inledim, geceki koltukta Ronan’ın kollarının arasında uyumuştum. Uyuma numarası yapmaya devam etmeyi düşündüm ama sonrasında onun da çoktan uyandığını düşündüm kendimi ilk günden rezil etmek istemiyordum. Kokusu üzerime sinmişti ve bu koku çok güzeldi, beni başka bir evrene götürüyordu, bende o evrende sonsuza kadar kalmak istiyordum. Onu uyandırmadan yanından kalkmaya çalışırken yavaşça gözlerini araladı ardından beni gördüğünde gülümsedi, “her sabaha böyle uyanma imkânımız var mı?” sorusuyla olduğum yerde taşa dönüştüm, onun gibi ağır bir adam bu kadar çocuksu nasıl olabiliyordu, nasıl çekinmeden istediğini söyleyebiliyordu anlam veremiyordum. “Maalesef yok” gülümseyerek yanından kalkıp kendime gelmek için lavaboya gittiğimde o hala aynı yerinde yatıyordu. Aynada kendimi izlerken hiç utanmadığımı, korkunun vücudumu terk ettiğini ve içimde mutluluk tohumlarının büyüdüğünü fark ettim. Bunların hepsi onun sayesindeydi, beni kalıbımdan çıkartmış olduğum dünyadan çok farklı bir dünyada yaşamaya götürmüştü. Onunla olmak yıldızlara dokunabileceğini, imkânsızlıkların yok olduğunu düşünmeye yetiyordu. Gizli duyguları vardı içinde, her an patlamaya hazır bir bomba gibi duruyordu karşımda ama patlayacak o bombanın bana olmadığını hissettiriyordu. Ben onun bana hissettirdiklerini seviyordum, onun yanında olmayı, değerli ve özel hissetmeyi ve gözlerinin içinde kendimi görmeyi… Mutfakta kahvaltı masasını hazırlarken Davinle birlikte uzun bir süre böyle yaşadığımız aklıma geldiğinde kalbimin yeniden acıdığını hissetmeye başladım. Onu unutmaya çalışmak daha çok hatırlamama sebep oluyordu, yıllarımı yıllarına adadığım adamı annem yüzünden terk etmiştim ve her zaman korkmuştum, hayatıma giren her adamı böyle terk edeceğim, mutsuzluğa daha çok batıp o şekilde öleceğim için. Hayat bazen sürpriz yapıyordu ama ben o sürprizleri görmüyordum, şimdi görmek ve yaşamak istiyorum. Gözümün önünde beni sevdiğini dile getiren bu adamı terk etmeyeceğim, onun bana sunduğu hayatta çiçekler yetiştirip yaşayacağım. Belimdeki ellerini hissettiğimde ürpersem de bunu ona belli etmedim, eğilip boynumu öptüğünde mutluluk bedenimi sardı. Uzun zaman sonra sevgiyi doruklarda hissediyorum ve bu çok tuhaf. “Yardım edebilirim” büyük bir kahkaha attığımda şaşkınlıkla bana baktı “sen ve kahvaltı hazırlamak ha” gülmeye devam ettiğimde tezgâhın karşı tarafına geçip domates ve salatalıkları doğramaya başladı. Kocaman adamın şuan bana yardım etmesini aklım almıyordu, meyhanedeki Ronan’la şuan ki çok farklıydı. Masayı hazırladıktan sonra çaylarımızı alıp oturdum o çoktan başköşeye geçmişti. “Evini değiştirmemiz gerek” dediğinde anlayamamıştım “neden” diye sordum sadece “çünkü burası küçük” gülümsediğinde anlamıştım. O da benimle yaşamak istiyordu, birlikte olmak ama bunun için erkendi. “Bana yetiyor ama” gülümsemesi solduğunda dudaklarını birbirine bastırdı, çayından bir yudum aldı “bende gelir giderim diye düşünmüştüm” kırılmış mıydı, hiç sanmam. “Gelip gidersin zaten de ev değiştirmeye gerek yok” çünkü param buna zor yetiyordu ve onun kiramı ödemesine asla izin veremezdim bunu ona söylemeye gerek görmedim ama anlamıştı, başıyla onaylayıp omletten yediğinde beğendiğini belli eder gibi ses çıkarttığında güldüm. Bir gün böyle mutlu kahvaltı edeceğimi hiç düşünmezdim ama oldu. O imkânsızlıkları hiçe sayan ve her şeyi olduran bir adamdı ve bense tüm olmazları üzerinde taşıyan kadın. Kahvelerimizi alıp balkona çıktığımızda manzarası bina olan yerlere baktı, “ne hayatlar var bu evlerde” diyerek iç çektiğinde anlamsız bir cümle olduğunu düşündüm “senin hayatın nasıldı Isadora” dediğinde benim yaşamımı merak ettiğini anlamıştım. Ona neyi anlatmalıydım ya da hangisinden başlamalıydım bilmiyordum, sessizliğimi koruduğumda bana döndü “yaşamlarımız utanç kaynağı değildir, hayatlarımızın başkahramanları utançtır” dediğinde cümle beynimde dönüp dolaştı ve bir yere yerleşti, cümlenin ağırlığıysa kalbimdeki yarayı deşti ve kanattı. “Benim anlatacak çok bir şeyim yok aslında” demekle yetindim ve boğazımda takılı kalan yumruyu bir yudum kahveyle yok etmeye çalıştım. Gözlerindeki acıma duygusunu gördüğümde benim hakkımda benden çok şey bildiğini anlamıştım ama bunu ona sormaya cesaret edemediğimi fark ederek sustum. “Peki, o zaman akşam baş başa güzel bir yemek yiyelim, konuşacak çok şeyimiz var” dediğinde ciddiydi ve ciddi bir konu konuşulacağının farkındaydım. Başımla onayladıktan sonra içeriye yöneldi, kahvesini tezgâha koyduktan sonra bana yakınlaştı ve alnımdan öptü “işe geçmem gerekiyor, akşam görüşürüz” sabahki neşesi kaybolmuştu, bende yanağından öptükten sonra kapıdan çıktı son kez dönüp baktı ardından binadan da ayrıldı. Neler olduğu konusunda yine bilgim yoktu ama artık akışa kendimi bırakmak istiyordum, hiçbir şey düşünmeden mutlu olmak ve öylece devam etmek istiyordum ama zordu, zorluyordu. Hayatım akışında devam edemiyordu. Evi toparlayıp ardından çıkmam gerekiyordu. Aldığım raporu bile saymamışlardı, doktorun verdiği kağıt parçasını parayla satın aldığımı düşünmüşlerdi bu yüzden gitmeye mecburdum. *** Meyhaneye geldiğinde Liza onu kapıda bekliyordu, ona olan kızgınlığı Ronan’la geçirdiği o bir günde kaybolmuştu. Ronan ona iyi gelmekle kalmıyor, tüm kötü duygularını yok ediyordu. “Isadora nasılsın?” Isadora gülümsediğinde Liza rahat bir nefes vermişti, “iyiyim sen” bir şeyler olduğunun farkındaydı ama umursamıyordu, bugün o sahnede en güzel şarkıları söyleyecek ardından romantik bir akşam yemeği yiyecekti. “Isa konuşmamız gerekiyor” eğer ona Isa diyorsa ortada önemli bir konu olmalıydı. Isadora odasının kapısını açtıktan sonra eliyle buyur etti ardından Liza girdi. “Isa özür dilerim, başından bilmediğin çok şey var, sana anlatamadım çünkü mutlu olmanı istedim.” Dediğinde Isadora konunun Ronan’la alakalı olduğunu anlamıştı. “Anlat” dedi sadece, duymak istemese de, mutluluğunun biraz daha uzun sürmesini istedi ama duymak zorundaydı, salak yerine koyulmaktan nefret ediyordu, Liza lafa nasıl gireceğini bilmeden endişeyle bakıyordu. “Anlat dedim sana!” Liza korkmaya başlamıştı ama biliyordu Isadora ona asla zarar veremezdi. “Isa, seni hastaneye bıraktığı gün bana geldi ve biz birlikte” sustu, derin bir nefes aldı ardından verdi ve devam etmeye çalıştı “birlikte olduk ama çok sarhoştu bende öyle, ben başından beri ona âşıktım ama sen…” Amalar, çünküler Isadora olduğu yerde donup kalmıştı, sol gözünden akan yaşın farkında değildi, ona güvenmişti, bir şans vermişti, kalbinin içinde bir yer vermişti. Şimdi bunların boşluğunu ve acısını kaldırmak için susuyordu, konuşursa kalbi daha çok acıyacak, gözleri daha çok ağlayacaktı. Sustu ve o suskunluk öyle bir susuştu ki meyhanede yankılanan bir çığlıktan fazlasıydı, kırılan bir kalbin, akan bir gözyaşının fazlasıydı. Ağlıyor muydu yoksa gülüyor muydu o da bilmiyordu, tek bildiği şey kalbinin sızlanışıydı. Liza bir adım attı ama Isadora eliyle onu durdurdu, gözlerini yerdeki fayanstan Liza’nın gözlerinin içine diktiğinde Liza onun gözlerindeki ateşi gördü, o ateş o an herkesi yakabilirdi ama o yapmadı, yakmadı, yıkmadı ve yıkılmadı. Odasından çıkması için elini salladığında Liza gitmek istememiş olsa da onunla konuşmadı, sebebini sormadı, neden demedi, içinde çığlıklar atan Isadora’nın dudaklarından bir kelime dahi dökülmedi. Yanıyordu çünkü uzun süre sonra ilk defa birine güvenmeyi ve kalıbından çıkmayı istemişti, yanıyordu çünkü içindeki duyguları ilk defa dile getirmişti, yanıyordu çünkü ilk defa yıllar öncesi gibi mutluluğu ve huzuru hissetmişti ve şimdi hepsinin nasıl yalan olduğuyla yüzleşiyordu. Yalnız kaldığında gerçekleri gördü ama yıkılmadı, gözünden akan tek damla yaşı sildi ardından makyajını yapmak için aynanın karşısına geçti. Kalbinin atışları hızını kesmeye başlarken hayal kırıklığını gördü gözlerinde, onunla hayaller kurmuştu, buradan kurtuluşunu, huzurlu güzel bir evde sadece ikisinin yaşadığını, mutluluk dışında hiçbir duyguyu hissetmediğini, onunla yaşadığını ve onunla yaşlandığını düşünmüştü. Şimdi düşünceleri boynuna urgan ipi olup asılmıştı. Bunun adı hayal kırıklığıydı, kalp kırıklığıydı. Makyajını yaparken gerçek hayata döndüğünü ve dünün sadece bir rüya olduğunu kafasına sokmaya çalıştı ama boğazına oturan yumru bunun gerçek olduğunu söyleyip duruyordu. Sevilmiyordu, kimse tarafından. Haklılardı, annesi sevmemiş bir kızı kim sevebilirdi, anne sevgisinin yetmediği yerde kimin sevgisi yeterdi… Sahneye adım attığında ışıklar ona döndü, ay gibi karanlığın içinde parıldıyordu. Beline uzanan sarı saçları deniz dalgalarına benziyordu. Gözleri gece ışığındaki yıldızlardan ikisiydi, gülümsüyordu ama bu acının gülümsemesiydi. Yaşar- Aldanırım şarkısını seçmişti bugün için çünkü o da aldanmıştı. Bir adamın gülüşüne, dokunuşuna, öpüşüne aldanmıştı. Şimdi gözleri açılmıştı ve gerçekleri görebiliyordu, yattığı uykudan kalkmış, gözündeki gözlükleri çıkartmıştı. Sahne sonunda odasına çekilip kapısını kilitledi, kostümlerini değiştirmeden öylece aynasının karşısında oturdu, yıkılmadım diyordu ama yıkılmıştı. Bir gün dahi olsa Isadora o bir gün için ömrünü verebilirdi. Yalanlar içinde doğan, büyüyen ve büyüdükten sonra o yalan çukuruna batan bir kızdı. Yalandan kaçarken yalana yakalanıyordu ve bıkmıştı. Buradan kaçıp kurtulmak istiyordu ama bu da imkânsızdı. Şuan kaçarsa kalbini de burada bırakması gerekiyordu çünkü nereye giderse gitsin içindeki acı da onunla birlikte gelecekti. Kapının çalmasıyla kendine geldi ama kapıya gitmedi, gelenin o olduğunu biliyordu ama onu görmek istemiyordu. Kapıya arsızca vuruşuna aldırmadan aynada kendini izledi, güzeldi ve güzelliğini yeni fark ediyordu. Ben bu güzellikle çok şans yakalarım diye düşündü sonra o şansın boğazındaki urgandan farkı olmayacağını düşündü. Tam o sırada Ronan kapıyı kırıp içeriye girdiğinde Isadora dönüp ona hiç bakmadı, bakışları daima kendi gözlerinin derinliklerindeydi. Kendini çözmeye çalışıyordu. “Isadora!” bağrışını umursamadı, “sana diyorum bana bak!” yine dönüp bakmadı çünkü bakamazdı, sakallarını sevdiği, âşık olduğunu düşündüğü, bir günde huzuru hissettiği ama onu gerçek anlamda sevmeyen sadece elinin altında durmasını isteyen adama bakamazdı. Kendi doğrularının yerine gerçekleri koyamazdı. Ronan sandalyenin yanına çöküp eliyle Isadora’nın çenesini tuttuğunda Isadora hiç kımıldamadan sadece kendini izliyordu, Ronan kendine çevirdiğinde gözlerini yumdu. “Neden bana bakmak istemiyorsun” nedenini bildiği halde soruyordu, Isadora buna da cevap vermediğinde sinirlenmişti. Isadora’yı kucaklayıp kaldırdığında hala tepkisizdi. Kapının önünde çalışanların hepsi toplanmış ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı, gürlemesiyle tüm çalışanlar kuş olup dağıldı ardından Ronan da meyhaneden çıktı. Isadora’yı arabasına bindirdikten sonra deniz kıyısına sürdü ve camları açtı Isadora’nın kendine gelmesini istiyordu. “Ne oldu sana böyle anlat bana” sakinliğini korumaya çalışıyordu, onu korkutmak istemiyordu ama neler olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. “Sen” dedi Isadora zorlukla “sen beni seviyordun” sustu, nefes aldı verdi ve devam etti “sen bana âşıktın ama gidip arkadaşımla yattın” sakin kalmak istiyordu, ağlamak istemiyordu, ona hissettiği duyguların bu kadar yoğun olduğunu bilsin istemiyordu ama zorlanıyordu. Ronan duyduğu şeyle geriye çekildi ve direksiyona yumruk attı, sinirlenmişti ama bunu Isadora’ya göstermekten kaçınıyordu. “Isadora saçmalıyorsun şuan” sesinin yükselmesi Isadora’yı ürkütse de umurunda değildi, artık ona nasıl yakınlaşacağını bilmiyordu. “Sarhoştum, o gün senin canın benim yüzümden yanmıştı. Senden sonra gidip içtim ki unutmak istedim, sonra meyhaneye geldim Liza’da orada içiyordu. İlk başta dertleşiyorduk ama sonra ne oldu bilmiyorum, hatırlamıyorum belki de yalan!” Isadora bunun üzerine dönüp baktığında karşısında onun için çabalayan adamı gördü, ona inanmak istedi tam şuan sarılmak ve öpmek ama yapamıyordu, elleri tutmuyordu. “Sana neden inanıyım?” Ronan şaşkınlıkla ona baktığında Isadora yeniden önüne döndü, “sana inansam da kırgınlığım geçecek mi sanıyorsun?” Haklıydı ve Ronan kendini ona nasıl anlatacağını bilmiyordu, kapana sıkışmıştı ama bu kapan sadece bedenini değil kalbini de sıkıştırıyordu. “Geçmeyecek” diyebildi, gözünden akan bir damla yaşı elinin tersiyle sildi, ardından Isadora’ya baktı “geçmeyecek ama bana güvenmeyi öğreneceksin” sustuğunda tek odağı Isadora’ydı, ondan başka bir yeri görmüyordu gözleri. “Benim sana olan sevgimi göreceksin, hissedeceksin ve sana ihanet etmeyeceğimi öğreneceksin” Isadora gözlerinin içine baktığında ona güvenmeyi seçmesi gerektiğini gördü, ona inanması gerekiyor gibi hissetti ama bulunduğu bataklığa daha çok çekildiğini de biliyordu. Her acı onu biraz daha batırıyor ve çıkmasına izin vermiyordu. “İnanmak istiyorum” dediğinde kelimeler kesik kesik döküldü dudaklarından, ağlamamak için kendini o kadar sıkıyordu ki nefes alışı bile zorlaşmıştı. Onunla olmak için bazı şeylere kör ve sağır olması gerektiğini anlamıştı. “Ondan hoşlanıyor musun?” sorduğu soru canını ne kadar yaksa da bunun cevabını merak ediyordu, ciddiyetle onun cevabını beklerken Ronan’ın derin iç çekişine ve bıkmış gibi başını sallamasına şahit oldu. “Isadora ben hayatım boyunca tek bir kadına âşık oldum” nefesini verdiğinde hala o kadına âşık olduğunu düşündü Isadora ama bunu ona sormadı, duygularını bilmesini istemiyordu, devamını duymak için bekledi. “O kadın sensin” dediğinde Isadora yeniden ona döndü, bu defa sinirle değil şaşkınlıkla bakıyordu. Bana âşık olamaz diye düşünürken geçmişi gözünün önüne geldi. Annesi burada çalışırken Isadora annesinin yanında geliyor, köşede bir masada oturuyor sahnesinin bitmesini bekliyordu ardından annesiyle birlikte kuliste zaman geçiriyordu. On yedi yaşındayken Davin’e âşık olmuş ve artık onunla beraber yaşamaya başlamıştı. Davin’in yanında yaşamaya başlayana kadar Ronan’la aynı yerde bulunmuştu, onun küçüklüğünü hatırlamaya uğraştı ama hatırlayamadı. “Sen, nasıl oluyor?” merak ediyordu, nasıl olduğunu neden şuana kadar söylemediğini ve Davin’i bildiği halde misafir olarak gittiğinde onunla konuşuyordu, peki canı hiç yanmamış mıydı? “Bunları başka zaman konuşalım, sadece şunu bilmeni istiyorum ben senden başka kadına bakamam, sevemem. Belki hataya düşerim ama o hataya âşık olmam.” Ardından arabayı çalıştırdı Isadora’yı eve bırakmak için sürdü, Isadora sessizliğini korudu. Aklından geçen her şeyi düşünmesi gerekiyordu ve sonucunda bir karara varması. Ronan’ın mutluluğunu Isadora’nın kararı belirleyecekti, burada devam edebilmesi için ona ihtiyacı vardı, Isadorasız bir Ronan yoktu. Isadora daha ne kadar bilmediği gerçekleri öğreneceğini düşündü, saklanan sırları ve kapalı kutuları… |
0% |