3. Bölüm

2. Bölüm

1lpapatya
1lpapatya

Pazartesi

Ders bittikten sonra, her zamanki gibi Alevle buluştum. Benim bugünkü derslerim bitmişti ama Alev'in girmesi gereken bir ders daha vardı. Ben ingilizce iktisat, Alev ise uluslararası ilişkiler bölümündeydi.

''Ben bir derse daha gireceğim ya, eve erken gitmek istiyorsan git. Hiç beklemene gerek yok.''

''Senin molanda birlikte takılalım. Sen derse girdikten sonra giderim belki.''

''Olur o zaman. Gel okulun kafesine oturalım.'' Cevap vermedim ve okulun kafesine doğru adımlamaya başladık. Konuştum.

''Sen otur, ben çayları alıp geleyim.''

''Bugün senden diyorsun yani. Anlaştıık.'' Alev, boş bulduğu yere oturdu. Bende çayları almaya gittim. İnanılmaz derecede sıra vardı. Genelde bu kafede oturulacak yer bile bulamıyorduk ama bugün şansımız yaver gitmişti. Uzun bir süre sonucunda çayları aldım ve Alev'in yanına gittim.

''Beril, ben aşık oldum galiba.''

''Ne? Kime aşık oldun lan?''

''Aşırı yakışıklı bir çocuk gördüm kızım. Sarışındı, tam benim istediğim gibi.''

''Nerede hani?''

''Kahvesini alıp gitti. Görmen lazımdı.''

''Önünü kesseydin ya.'' Benim gülerek söylediğim şeyi ciddiye almıştı.

''Nasıl keseyim kızım? Bir daha nerede göreceğim ya of.''

''İlla ki görürsün. Aynı okuldayız demek ki.''

''Allah'ım, lütfen hemen göreyim.''

''Sakin ol liseli. Çayını iç hadi.'' Alev'in asılmış suratını güldürmeye çalışıyordum ama birden saçımın ellendiğini hissettim. Hissettiğim gibi hızla arkama döndüm.

''Ne oluyor ya?'' Karşımda, Cuma günü gördüğüm Mert duruyordu.

''Selam güzellik.''

''Hayırdır sırıtan çocuk?''

''Baktım kafede yer yok, dedim Berilciğimin yanına oturayım.'' Yanımızda boş olan bir sandalyeye oturdu.

''Dalga mı geçiyorsun sen? Kimden izin aldın yanımıza oturmak için?''

''İzin almamı gerektirecek bir sebep göremiyorum küçük hanım.''

''Küçük hanım derken? Kalk şuradan.''

''Daha yorulmam geçmedi. Senin bana teşekkür etmen lazım.''

''Ne teşekkürü?''

''Ece sana çok kızgındı ama ben hallettim.'' Alev araya girdi.

''Ne saçmalıyorsun sen? Kız sana oturma dedi kalkar mısın?''

''Sen karışma çünkü şu an Berille konuşuyorum. Teşekkür konusuna gelelim. O kızla bir daha uğraşmayın, ben ilgileneceğim dedim.''

''Ne yapmışım da benimle ilgileniyorsun sen ya? Hayır bu ne cüret anlamış değilim.''

''Sen benimle nasıl böyle konuşuyorsun bende anlamış değilim.''

''Sen kimsin ya?'' Sırıtarak elini uzattı.

''Mert Yavuzoğlu ben. Tanıştığıma memnun oldum.''

''Ben memnun olmadım.''

''Off ters kız tripleri. Hiç çekemem ama çekmek zorundayım biliyor musun? Beni tanımıyormuş gibi yapman da çok komik.'' Sinirden ellerim buz kesmeye başlamıştı.

''Ay Allah'ım sen bana sabır ver.''

''Amin. Ee çıkışta ne yapıyoruz?''

''Bak, kimsin nesin bilmiyorum ama eğer bu masadan kalkmazsan çok kötü şeyler olacak.''

''Ne olacak? Yoksa beni kendine aşık mı edeceksin?'' Cevap vermeyip öylece izlemeye başladım.

''Yoksa herkes gibi bu yakışıklılığıma dayanamayıp öpmek mi isteyeceksin?'' Bana doğru yaklaştı.

''Senin gibi çok kız gördüm ben. Ters davrandığın için sana aşık olmam canım. Yaramaz şeyler yapmak için bu kadar uğraşmana gerek yok.'' Son cümlesinden dolayı çay kartonunu aldığım gibi çayı üstüne döktüm. Belki de dökmek denmez çünkü adeta fırlatmıştım.

''Ne diyorsun sen gerizekalı! Defol şuradan!'' Çay sıcak olduğu ani bir refleksle ayağa kalktı. Yanmamış olması imkansızdı. Kafedeki herkes bizi izliyordu. Kafe faciasının ikincisini yaşıyordum resmen dostlar, imdat!

''Kızım, işte şimdi sen bittin.'' Arkadan gelen sesten dolayı gözler oraya çevrildi.

''Ne oluyor burada?'' Alev'in gözlerinin kocaman açıldığını gördüğümde, bende arkama döndüm.

''İyi misin Mert?'' Bu sarışın çocuk, hızlı adımlarla yanımıza geldi.

''Üstüme çay attı bu manyak!'' Mert cevap verdi.

''Doğru konuş!'' Sarışın çocuk araya girdi.

''Sakin ol bakalım. Ne demek çay atmak ya? İlkokul çocuğu musun sen?''

''Sen ne karışıyorsun anlamadım. Mert'in avukatı falan mısın?''

''Şununla laf dalaşına girme Ekin. Gidelim buradan.'' Alev gözlerini bile ayırmadan bu çocuğa bakıyordu. Mert seslendi.

''Sizde önünüze dönün arkadaşlar. İzleyecek bir şey yok.'' İkisi de hızlı bir şekilde kapıya doğru yöneldiler. Tam kapıdan çıkarken Mert bana doğru dönüp işaret parmağını salladı. Sinirle sandalyeye oturdum.

''Sabır ya gerçekten sabır. Sinir krizi geçireceğim şimdi!''

''Beril, adı Ekinmiş.''

''Ne?''

''Sana bahsettiğim sarışın çocuk buydu işte. Adı Ekinmiş diyorum.'' Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

''Şimdi anladım. Sen ondan dolayı gözlerini ayırmadın.''

''Ayırmadım mı? Çok mu belli ettim ya?''

''Aynen. Biz burada çay kavgası yaparken Ekin, Alev gözünü benden ayırmadı diye düşünecekti.''

''Dalga geçme kızım ya. Arkadaşlar mı acaba?''

''Ne bileyim ben. Ne olurlarsa olsunlar ama bizden uzak olsunlar. Yani en azından şu Mert denen çocuk.''

''Tanışmamız böyle mi olacaktı Ekinim.''

''Kızım şimdi bir çarpacağım sana göreceksin Ekini. Her şey daha da kötüleşmeye başladı.''

''Abi gerçekten bu arada. Kızım sen az önce ne yaptın öyle?''

''İyi yaptım bence.''

''İyi yaptın da...'' Cümlenin devamını duymak istercesine kafamı salladım.

''Baksana okuldaki herkes onları tanıyor.''

''Aman ne yapayım. Oda bana gıcıklık etmeseydi. Gelip masaya oturmak ne kızım ya?''

''Sen sonuna kadar haklısın zaten. Haklı olman Allah'ın emri.''

''Araya hafta sonu girdi rahatladık dedik, her şey daha kötü oldu.'' Kıkırdadı.

''Allah'ım lütfen bir aksiyon bir heyecan olsun hayatımda diyen sen değil miydin? Duan kabul oldu.''

''Bana bu kadar aksiyon yetti.'' Çantamı alıp kalktım.

''Kalkalım artık. Senin de dersin başlayacak.''

''Sen ne yapacaksın? Eve mi gideceksin?''

''Kampüsün etrafında biraz turlarım sonra da eve giderim herhalde.''

''Tamam. Kendine çok dikkat et. Moralini sakın bozma.''

''Yok canım moralimi niye bozayım. Sende dikkat et. İyi dersler.'' Birbirimize sıkı sıkı sarılıp vedalaştık. Hava bugün çok güzel olduğu için biraz yürümek istiyordum. Kampüsün etrafı çok işlekti. Kulaklığımı takıp yürümeye başladım. Babamın doğum gününe iki gün kaldığı için mağazalardan birine girdim. Kulağımda çalan şarkı yüzünden babama kıyafet bakmayı unutmuştum. Ne yapıyordun peki diye soracak olursanız, ilerideki sevgilim için hediye bakmaya başlamıştım. Çünkü sevgilimizi yaptık, hediye bakmak kaldı dostlar. Eninde sonunda kendime geldim ve asıl amacımı gerçekleştirmeye başladım. Babam için birkaç kıyafet beğendim ama fiyatları çok uçuktu. Gözüm bir deri ceketi kestirdi. İleride sevgilim olursa kesinlikle böyle bir şey giymesini isteyecektim. Deri ceketi elime aldım. Geri geri adımlayıp deri cekete daha fazla bakarken birine çarptım. Kulaklığımdan biri düşmüştü. Hızla arkamı döndüğümde gözlerim fal taşı gibi açıldı. Karşımdaki kişi, tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

''Yok artık.''

''Benden ayrı kalamıyorsun galiba prenses. Yeni tişörtüme de çay dökmek ister misin?'' Üstüne yeni bir tişört almıştı. Yanında Ekin de vardı. Cevap bile vermedim ve yerden kulaklığımın tekini alıp kapıya doğru koştum.

''Dursana ya, ne güzel sohbet ediyorduk.'' Kapıdan çıktığım gibi alarm sesi çaldı. Elimden deri ceketi bırakmayı unutmuştum, kahretsin! Yanıma gelen mağaza çalışanlarının karşısında kalakalmıştım. Resmen beni sorguya çekiyorlardı ama ben gözlerimi Mert'e kilitlemiştim.

''Hanımefendi, cevap versenize.'' Öylece bakıyordum. Mert sırıtarak bana doğru yaklaştı.

''O benim arkadaşım. Aramızda şakalaşıyorduk. Hırsızlık gibi bir olay yok.'' Mağaza çalışanının elinden ceketi aldı.

''Al Ekin, bu deri ceketi istiyorum.'' Ekin, Mert'in elinden ceketi aldı ve mağazaya girdi.

''Başka bir sorun var mı?'' Mağaza çalışanları ''Hayır.'' anlamında kafasını salladı ve teker teker içeri girdiler. Mert'in yüzüne bakamıyordum.

''Senin hayatını kurtardım farkında mısın?''

''Gerçekten ne desem bilemiyorum. Teşekkür ederim.''

''Tabi teşekkür edersin. Belki de şu an hapislerde çürüyor olabilirdin.''

''Abartma istersen. Yine her şey senin yüzünden oldu zaten.''

''Bu ne demek şimdi?''

''Az önce karşıma çıkmasaydın şok içinde kaçmayacaktım.''

''Benden korktuğunu bu kadar belli etme.''

''Ne korkması ya? Teşekkür ettim diye havalandın bakıyorum.''

''Az önce suratıma bakamıyordun. Ne oldu şimdi? Asıl havalanan sensin.'' Cevap vermeyip arkamı döndüm. Tam giderken kolumu tuttu.

''Bu sefer kaçmana izin vermeyeceğim.'' Anlamsızca yüzüne baktım.

''Üstüme kaynar çayı attın. Vücudum yandı ve bir şey demedim. Kurtulduğunu mu sandın yoksa? Az önce hırsızlıkla suçlandın bilmiyorum farkında mısın?''

''Ne istiyorsun?''

''Bir gün boyunca istediğim her şeyi yapacaksın.''

''Ne? Asla olmaz.''

''Eğer yapmazsan seni rezil ederim.''

''Anlamadım?'' Ekin ceketi almış, yanımıza gelmişti. Mert, Ekinin elinden poşeti aldı ve bana göstererek konuştu.

''Elinde parasını ödemediğin bir ceketle dışarı çıktın. Bu resmen hırsızlık. Eğer dediğimi yapmazsan kamera kayıtlarını tüm okula yayarım.''

''Delirmişsin sen! Bu nasıl bir iğrençlik?!''

''O kafenin ortasında, bana çayı atmadan düşünecektin küçük hanım.'' Kaskatı kesilmiştim. Hava soğuk olmamasına rağmen donuyordum.

''Böyle bir şeyi yapamazsın. Yapmazsın. Bu resmen şantaj!''

''Beni hiç tanımıyorsun.''

''Yapar Beril. Mert'i hiç tanımıyorsun.'' Ekin ve Mert birbirine sırıtarak baktığında, sonumun geldiğini falan düşünmüştüm. Derece yapıp özel bir üniversitede tam bursla okuyan bir öğrencinin rezil olması... Rüyama bile girmesini istemiyordum.

''Tamam. Kabul ediyorum.'' O zafer sırıtışının yüzüne yerleşmesi, midemi bulandırmıştı. Galiba gittikçe batıyordum. Hem de en dibe...

Bölüm : 07.04.2025 22:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
1lpapatya / Serendipity (Yarı Texting) / 2. Bölüm
1lpapatya
Serendipity (Yarı Texting)

39 Okunma

17 Oy

0 Takip
5
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...