Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@1lpapatya

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

 

Kenanın mesajını ve bugüne kadar olanları düşündükten sonra ağlaya ağlaya uyuya kaldım. Böyle uyuya kaldığım içinde sabah gözlerim şişmiş bir şekilde uyandım. İşe gitmeyecek olsam büyük ihtimalle akşama kadar uyur yatağımdan çıkmazdım. Ama maalesef 9.00 gibi iş başıydı ve 6.30'da kalkmak zorundaydım. Kalktığım gibi üstümdeki yorgunluğu atabilmek için duşa girdim. Normalde çok sıcak suda banyo yapan ben, bugün belki de rahatlatır diye buz gibi suda banyo yaptım. Tir tir titreyerek banyodan çıkıp giyindikten sonra saçlarımı kuruttum. Zaten düz olan saçlarımı tarayıp hemen tepeden bir at kuyruğu yaptım. Daha sonra kahvaltı yapmak için aşağı indim. Modum düşük bir şekilde kendi başıma kahvaltı yaptıktan sonra makyaj bile yapmadan çıktım. Taksi çağırdım ve 15 dakika içinde gelen taksiye çökmüş bir şekilde bindim. Yol boyunca sadece camdan dışarıyı izledim. Arada bir gözlerim dolsa bile ağlamamak için kendimi diretiyordum. Şirkete geldiğimi görünce taksi şoförüne para verip taksiden indim. Şirketin kapısına vardığımda gözlerimi kapatıp derin bir şekilde nefes alıp verdim. Gözlerimi açtığımda karşımda Banunun dikilmesiyle sıçradım. Beni baştan aşağı süzdükten sonra konuştu.

''Bu halin ne?''

''Ne varmış halimde? Kıyafetlerim gayet güzel.''

''Kıyafetlerinden bahsetmiyorum. Gözlerinin altı çok şiş. Ağladın mı sen? Makyaj bile yapmamışsın.''

''Makyaj yapmak zorunda mıyım? Makyajsızda gayet güzelim.'' Oflayarak cevap verdi.

''Ezgi şu an neden ters cevap veriyorsun? Evet makyajsızda gayet güzelsin ama ağlamaktan gözlerin şişmiş. Hemen halledelim.'' Kimsenin beni görmemesi için kolumdan tuttuğu gibi direkt lavaboya koşturdu. Lavaboya girdiğimiz gibi boş olduğundan emin olunca kapıyı kilitledi. Sonra beni aynanın karşısına aldı.

''Anlat bakalım ne oldu sana böyle?'' Daha anlatmaya başlamadan gözlerim doldu ve sesim titreyerek cevapladım.

''Kenan, seni seviyordum diye mesaj attı.'' Gözlerimdeki yaşları daha fazla tutamadım ve yanaklarımdan süzülmeye başladı. Banu sorgularcasına bir bakış attı ve cevapladı

''Kenanın seni sevdiğini zaten söylemiştim. Hemde sevdiğin biriyle sözlenmedin mi? Başkasının da seni sevdiğini duymak neden bu kadar seni üzdü ki?'' Banu gerçekleri bilmiyordu ve gayet doğru bir soru sormuştu. Hayır, hayır belli etmemeliydim.

''Beni üzen şey Kenanın öyle bir mesaj atması değil zaten. Sadece söyleyeyim dedim. Asıl beni üzen şey, dün magazincilerin hakkımda dedikodu yapması ve o yorumlar... Hele gelen mesajlar da o kadar garipti ki sinirlerim bozuldu.'' Hemen sarıldı ve üzgün olduğunu belli edercesine konuştu.

''Keşke takmasaydın canım benim lütfen üzülme. Şimdi o gözündeki yaşları sil ve kendini toparlamaya çalış. Şirketteki olacaklar için kendini hazırla.''

Gözlerimdeki yaşları silip yüzümü yıkadım. Yüzümü kurulayınca Banu çantasından makyaj malzemelerini çıkarıp yüzüme sürmeye başladı. O kadar hızlı ve güzel bir makyaj yapmıştı ki ne zaman makyajın bittiğini anlayamadım. Makyajı bitirdikten sonra at kuyruğu yaptığım saçlarımı açıp çantasından çıkardığı küçük tarakla taradı. Taradıktan sonra saçımı çok fazla olmayacak şekilde yana attı. Genelde saçımı ortadan ikiye ayırıp kullandığım için yana atmaya pek alışık değildim. Baktığımda yakışmadığı da söylenemezdi. Tüm eşyalarını çantasına koyduktan sonra kendisini över bir şekilde alkışlayıp sırıttı. Dış görünüş olarak deminki halimden eser yoktu. Nedense kendimi bu kadar özenli görünce keyfim yerine geldi. Banu sırıtmaya devam ederek konuştu.

''Beğendin mi bakalım? Ters cevap vermene gerek var mıymış?'' Aynaya bakıtım ve saçlarımla oynayarak cevapladım.


''Makyaj insanın dış görünüşünü etkilediği gibi ruh halini de değiştiriyormuş. Teşekkür ederim.'' Telefonunu eline alıp uğraşırken cevapladı.

''Ne demek canım her zaman.'' Telefonundan kamerayı açtı ve aynaya poz vererek kendini çekmeye başladı. Daha önceden söyledim mi bilmiyorum ama Banu gerçekten çok güzeldi.


Banu Aynanın karşısında yeterince kendini çektiğini düşününce beni hiçbir şeyi takmamam için tekrardan uyardı. Bende yeterince kendimi toparladığımı düşününce lavabodan çıktık. Metin Bey, Banuyu çağırdığı için Banu hemen Metin Beyin odasına gitti.

Herkesin işe başladığını ve mesai saatinin başladığını görünce Kenanın hala gelmediğini fark ettim. Tam Kenanı arayacaktım ki akşam attığı mesaj aklıma gelince vazgeçtim. O sırada, şirketten sadece bir tanesinin adını bildiğim iki kız yanıma geldi. Adının Yaren olduğunu bildiğim kız aşağılayıcı bir tavır takınarak konuştu.

''Asya baksana bu Hakanın sözlüsü değil mi?'' Allah'ım sanki bilmiyormuş gibi soruyordu. Asyaya fırsat vermeden yüzüğümü göstererek cevapladım.

''Evet canım ta kendisiyim. Hatta inanmazsan tek taş yüzüğüme bak. Kafan kadar.'' Sessiz kalacağımı düşündükleri için duraksadılar. Bu sefer cevap veren Asya oldu.

''Canım galiba ego patlaması yaşıyorsun. Yüzüğünün büyüklüğünü övdüğüne göre, Hakanı sömürmek için berabersin .'' Madem bir oyunun içindeydik, o zaman bana da eğlenmek düşerdi değil mi?

''Aynen canım. Hakan aşkım gibi bir sözlüm olunca ego damarlarım yükseldi. Ayrıca benimle beraber olmak için çabalayan Hakandı.'' Verdiğim cevaplara kıskançlıktan çatlar gibi bakıp ilerlediler. Günün ilk zaferiyle sırıtırken masamın başına gittim. Diğer şirketlerin defile takvimini araştırırken yanıma Selin ve Orhan geldi. Orhan omzuma dokundu ve üzülür gibi bir bakış atarak konuştu.

''Selinciğim hiç üzülmene gerek yok. Sen Hakanı değil Hakan seni kaybetti. Şu kızın tipine bak da üzülmene gerek olmadığını gör.'' Ben Orhanın dediklerine gülerken Selin sinirli sinirli bakıyordu. Sinirli bakışlarının ardından konuştu.

''Hakan seninle neden sözlendi? Senin ne gibi bir özelliğin var?'' Orhan da onun sorusunu destekleyince bana da cevabı yapıştırmak düştü.

''Demek ki sende olmayan bir özelliğim varmış ki beni istemiş.'' Orhanla Selin verdiğim cevapla şok içinde bakarken bir an için oradan gitmeyeceklerini sandım.

''Bana öyle bakmak yerine masamın yanından gitseniz daha güzel olacak.'' Orhan vah vah diye göğsünü tutarak Selini de alıp gitti. İkinci zaferimle sırıtıp defile tarihlerine bakmaya devam ettim.

Moda şirketlerinin bu 3 ay içerisinde yapacakları defilelerin tarihlerini çıktı olarak çıkarttım. Çıkarttığım çıktıları Metin Beyin odasına götürmek için asansöre ilerledim. Asansörde 5 kişi vardı ve hiçbirinin yüzüne bakmadan asansöre bindim. Çıkacağım katın düğmesine bastıktan sonra birisinin omzuma dokunduğunu hissettim. Yine bugün yaşadığım gibi bana laf atacaklarını düşünüp sinirli bir şekilde arkama döndüm. Omzuma dokunan Hakandı. Oda aynı asansördekiler gibi sinirli bir şekilde dönmeme anlam vermeye çalıştı. Asansördekilerin bizi izlediklerini gördük. Hakan fark ettiği gibi belimden kavrayıp hızlı bir şekilde beni kendine çekip sarıldı. Ben belimden tutup hızla kendisine çekip sarılmasının etkisinde kalırken sesli bir şekilde konuşmaya başladı.

''Sözlüm nasılmış bakalım?'' Ay parfümünüz ne güzel kokuyor böyle. Ne marka kullanıyorsunuz Hakan Bey?

''Seni gördüm çok daha iyi oldum aşkım. Sen nasılsın?'' Asansördekilerin hepsi 3. katta indi ve asansörün kapısı kapandığı gibi Hakan beni itti. Sinirle bağırdım.

''Ulan ne itiyorsun be! Bende sana sarılmaya meraklı değilim her halde.'' Kaşları çatık bir şekilde cevapladı.

''Seni hiç sevmiyorum Ezgi. Bir o kadar da senden nefret ediyorum.'' Kesin yine sinirliydi ve sinirini benden çıkarıyordu.

''Duygularımız karşılıklı Hakan Bey bende sizi sevmiyorum. Ama bu beni itebileceğiniz anlama gelmiyor.''

''Dün akşam bana görüldü attın farkındasın değil mi? Benim en sevmediğim şey, bana görüldü atılması.''

''Kusura bakma. Dün akşam moralim çok bozuktu.''

''Yorumlara aldırış etme demedim mi? Her ünlü olan kişi yorumlara aldırış etseydi dünyada ünlü kalmazdı.''

''Ben ünlü değilim farkındaysan.''

''Olsun. Benim sayemde tanınıyorsun işte.''

''Benim tanınmak gibi de bir amacım yok. Ayrıca sadece yorumlardan dolayı moralim bozulmadı.''

''Ne oldu ki?'' Söylemeli miydim? Daha öncesinden hissettiği için zafer kazanmış gibi olacaktı. 5. kata geldiğimizi görünce ikimiz de hemen asansörden indik.

''Niye durdun kötü bir şey mi oldu? Söylemek istemiyor musun?'' Bir anlığına söylemek istedim.

''Kenan bana mesaj attı.''

''Yoksa benimle sözlendiğin için kötü bir şey mi yazdı?'' Mesajı açtım ve gösterdim.

''Ben zaten sevdiği kızı elinden alacağımı söylemiştim. Ayrıca seni seviyordum ne ya? Sözlenmiş birine böyle bir mesaj atmak.. Ne kadar saygısızca bir davranış.'' Cevap veremedim.

''Senin moralin bundan dolayı mı bozuldu yani?''

''Evet.''

''Peki neden?'' Cevabını kendim de bilmiyordum.

''Sende ondan hoşlanıyorsun değil mi? Nasıl anlamam.''

''Yok öyle bir şey.''

''Kendini kandırabilirsin ama beni asla. Sadece sözlü olduğumuzu unutma. Ne halt yemek istiyorsan ye ama başımıza bela açma.'' Sinirlenmiş miydi o? Arkasını dönüp yürürken kolunu tuttum.

''Saçmalama Hakan. Gerçekten sevmiyorum Kenanı. Arkadaş olarak görüyorum.''

''Nasıl görüyorsan gör banane.'' Kolunu çekti ve yürümeye devam etti. Hızlı hızlı yürümeye başlamıştı. Bende onun gibi yaptım. Resmen hangimiz daha önce Metin Beyin odasına girecek yarışı yapıyorduk. Aynı anda Metin Beyin odasına vardığımızda kapıyı tam açarken içeriden Kenan çıktı. Kenanla göz göze geldiğimde nedense içimde bir burukluk hissettim. Buruk hissetmemin nedeni, Kenanın gözlerinin dolduğunu fark etmemdendi. Hakan sinirli bir şekilde Kenanı itip içeri girdi. Kenan da konuşmak istemez bir tavırla hemen oradan uzaklaştı. Kenanı durdurup konuşmak istesem de, bir an önce elimdeki çıktıları teslim etmem gerektiği için Metin Beyin odasına girdim.

Çıktıları masanın üstüne koyup Metin Beyle Hakanı baş başa bıraktım ve odadan çıktım. Asansörle aşağı inip masamın başına giderken, Kenanın da masasının başında olduğunu fark ettim. Ne kadar gitmemek için kendimi diretsem de dayanamayıp Kenanın yanına gittim. Kenan tepkisizce bana bakarken ilk konuşan ben oldum.

''Dünkü mesajdan sonra bana söylemek istediğin bir şey var mı?'' Derin bir nefes aldı ve cevapladı.

''Bak Ezgi o mesaj...'' Cümlesini tamamlamasına izin vermedim. Vermedim çünkü içimi dökme zamanıydı. Ben artık sözlenmiştim.

''Ben seni arkadaşım olarak gördüm Kenan. Peki, tamam bana karşı böyle hislerin vardı. O zaman neden daha önceden söylemedin ki? Sözümün olduğunu öğrenince mesaj atmak ne demek!'' Ayağa kalktı.

''Daha önceden söylesem ne değişecekti ki?'' Cevap vermedim.

''Ezgi, eğer seni üzdüysem özür dilerim ama ben seni çok seviyorum.''

''Beni kaç gündür tanıyorsun da çok sevdiğini söylüyorsun Kenan?''

''Sevginin zamanı mı var? Sözlenmeseydin her şey daha iyi olabilirdi. İçimde tutmak yerine söyledim işte.''

''Sevdiğini sözümden bir gün sonra söylemek seni iyi mi hissettirdi yoksa amacın beni mi üzmekti?''

''Ezgi, sen her şeyi çok yanlış anlamışsın.''

''Yanlış anladığım bir şey yok. Ben seni arkadaşım olarak görüyordum Kenan. Bu yaptıkların çok saç..'' derken bu sefer lafımı bölen o oldu.

''Yaptıklarımın hiç biri saçma değil. Sen Hakanı sevmiyorsun. Bence Hakan da seni sevmiyor. Bu işin içinde bir iş var ve ben onu bulacağım.'' Tereddüt etmeden cevap verdim çünkü en ufak bir mimiğimden bile ne olduğunu anlardı.

''Boşuna zamanını böyle şeylere harcama çünkü bu işte bir şey yok. Ben Hakana aşığım.'' Sinirli bir şekilde cevapladı

''Ama işte ben buna inanmıyorum. Senin o Hakanla ne işin olabilir ki! O gerizekalı Hakanla işin olsa bile onun seninle işi olmaz. Ezgi bak, Hakan herkesi kandırıyor lütfen ona inanma.'' Tam cevap verecektim ki benim yerime arkadan bir ses cevap verdi.

''Yine kimi kandırmışım Kenan? Yine ne dedikodumu yapıyorsun? Gerizekalı olan ben değilim sensin laflarına dikkat et.'' Hakan havalı bir şekilde gelip lafı da tam yerinde koymuştu. Kenan gözlerini devirerek cevapladı.

''Bu kızı nasıl kandırdın onu söyle.''

''Ben kimseyi kandırmadım. Birbirimizi severek sözlendik. Keşke bu kadar Ezgiye aşık olduğunu belli etmesen.''

''Ben sizin birbirinize aşık olduğunuza inanmıyorum.'' Hakan gülerken Kenan duraksadı. Daha sonra Kenan, gözlerini hırs bürümüş bir şekilde konuşmaya devam etti.

''Göreceksin Hakan, Ezgiyi elinden alacağım.'' Ay durun durun benim için kavga etmeyin diyesim geldi ama demedim.

''Kenan lütfen kendine gel. Hakanın beni kandırdığı falan yok. Onu çok seviyorum ve sevdiğim için de sözlendim. Rica ediyorum saçma sapan şeyler düşünüpte kafanı yorma.'' Hakan, Kenanın sinirli olduğunu bilerek elimi tutup bana karşı şarkı mırıldanmaya başladı.

Kıskananlar oldu, üzülenler oldu, delirenler oldu Dedim "Olabilir"

Of, bu ne güzellik be hatun! Elalemin gözünden seni sakınmaktan yoruldum

Madem seni çok istiyorlardı Öylece ortaya koymasalardı Aldım bi' kere, geri vermeyeceğim Aşığım, mutluyum, vazgeçmeyeceğim

Gerçek olsa mutluluktan bayılacağım bir an maalesef ki bir oyundu. Ne kadar oyun olduğunu bilsem de hoşuma gittiğini inkar edemezdim. Düşünsenize sevdiğiniz adam size bu şarkıyı söylüyor! Ama buradaki tek fark benim sevdiğim adam olmamasıydı.

Kenan sinirden yumruklarını sıkıyordu. En sonunda dayanamayıp Hakanın yüzüne yumruk attı. Ben şok içinde ''Ne yapıyorsun!'' diye bağırırken Hakan gülerek doğruldu ve sinirle Kenanın yüzüne yumruk attı. Yumruklardan sonra kavgaya başladılar. Ne kadar aralarına girmeye çalışsam da başarısız oldum. Hatta az kalsın yüzüme yumruk yiyecektim. Şirketteki erkeklerin bir kısmı Hakanı, bir kısmı da Kenanı tutup ayırdılar. Kızlar da arkada kavgayı izliyorlardı. Kenan baş parmağını sallayarak Hakana bağırdı.

''Bu sefer kazanan sen olmayacaksın Hakan Kılıç!'' Kenanın dudağının kenarı kanıyordu ve yanağı çizilmişti. Hakanın da aynı şekilde dudağının kenarı kanıyordu. Birde çenesi çizilmişti. Kenanın sinirli bir şekilde bağırmasına Hakan gülerek cevap verdi.

''Artık çok geç Kenan! Kazandım bile!'' O sırada Metin Bey bağırdı.

''Ne oluyor burada! Dağılın!'' Kavga bitti ve herkes dağıldı. Metin Bey kendi odasına Kenanı da alıp gitti. Bende Hakan için özel ayarlanan odaya Hakanı götürdüm. Ben odaya girip kapıyı kapatırken Hakan direkt koltuğuna oturdu. İkimizde konuşmuyor boş boş bekliyorduk. En sonunda dayanamayıp birazda ortamı yumuşatmak için konuştum.

''Benim için kavga edeceğini hiç düşünmemiştim. Az kalsın, durun benim için kavga etmeyin diye bağıracaktım.'' Gülerek cevapladı

''Senin için kavga ettiğimi nereden çıkardın? Kenanın kendini bir şey sanmasını engellemem lazımdı.'' Ay ukalaya bakın birde inkar ediyor.

''Gayette benim için kavga ettiniz. Ben olmasam bu kavga çıkarmıydı? Nede olsa ikinizde bana aşıksınız.''

''Kenan sana aşık. Ben değilim.''

''Neticede sözlümsün ve oyun olarak bana aşıksın. Kavga gayette benim için oldu.'' Oflayarak cevapladı.

''Tamam Ezgi en kavga edilesi kız sensin tamam. Sus artık.'' Omuz silktim ve Hakanın yanına oturdum. Dudağının kenarının çok kanadığını fark edince hemen kalkıp birkaç malzeme aldım ve tekrardan yanına oturdum. Hakanın dudağındaki kanı temizlemeye çalışırken o kaşlarını çatmış gözlerime bakıyordu.

''Ne var be? Niye öyle bakıyorsun?'' Elimden pamuğu aldı.

''Dudağımdaki kan seni hiç alakadar etmez. Ben kendim pansuman yaparım.''

''Sana da iyilik yaramıyor be! Ne yaparsan yap.'' Hemen koltuktan kalkıp odadan çıkacaktım ki salak Hakandan ''Lan çok acıdı ya of!'' sesi geldi. Sinirle elinden pamuğu alıp bağırdım.

''Ya sen salak mısın Hakan? Hem yaparım diyorsun hem de kanın altında yara olacağını düşünmüyorsun!'' Sırıtarak cevap verdi

''Peki madem sen yap o zaman.''

''Numara yapıyorsun değil mi? Yoksa gayette yapabilirsin aslında.''

''Yok yok ne numarası. Bak kan kaybından öleceğim şimdi hemen yardım etmen lazım.'' Sabır istercesine dua ederken yarasını temizleyip pansuman yaptım. Ben pansumanı yaparken öylece gözlerimi izledi.

''Bitmiştir. Geçmiş olsun Hakan Bey.'' Teşekkür edercesine gülümserken odanın kapısı tıkladı. Metin Bey odaya girerken ben de hemen odadan çıktım.

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

İşten çıkma saatimiz geldiğinde hafif hafif üşüdüğümü ve boğazlarımın acıdığını hissettim. Hakan bugün şirkette olduğuna göre taksi çağırmama gerek yoktu. Sözlüm olarak beni bırakmak zorundaydı değil mi?

Hakanla el ele şirketten çıkarken kıskanç fesatlar bizi izledi. Nedense kendimi havalı hissediyordum. Dediğim gibi bu bir oyundu ve bana da bu oyunda eğlenmek düşerdi. Arabaya bindikten sonra titreyerek kemerimi taktım. O kadar çok üşüyordum ve gözlerim yanıyordu ki hasta olacağımı anladım. Hakan tepkisiz bir şekilde bana bakıp konuştu.

''Titriyor musun sen?''

''Üşüttüm galiba kendimi hiç iyi hissetmiyorum.'' Dalga geçercesine sırıttı.

''Büyüyünce geçer korkma.'' Ben gözlerimi devirip arabanın koltuğuna iyice gömülürken oda arabayı çalıştırdı. Yol boyunca sessizlik sürerken en sonunda trafiğe yakalandık. Ben halsizlikten neredeyse uyuyacak iken Hakanın aklına gelen şey beni şaşırttı.

''Hatırlıyor musun? İlk buluşmamızda seni bırakacağımda da böyle trafiğe tutulmuştuk.''

''İstanbul'da yaşadığımız için daha çoook trafikler görürüz Hakan. Aklına bu mu geldi gerçekten?'' Sinirli çıkışımla şaşırmış olacak ki yüzüme anlamsızca bakıyordu. Yola çıkalı yarım saat geçmişti ve biz trafiğin ortasında sıkışıp kalmıştık. Ateşim çıkmıştı ve halsizlikten uykuya dalmışken Hakanın son ses müzik açmasıyla yerimden sıçradım.

''Ay ne oluyor!'' Hakan korktuğumu görünce koca bir kahkaha patlattı ve gülmekten konuşamadı.

''Ya çok mu komik Hakan! Uyuyan insanın yanında son ses müzik mi açılır?'' Zaten titreyen vücudum korkuyla beraber daha çok titremeye başlamıştı. Birde Hakan Bey tüm camları sonuna kadar açtığı için daha çok üşümüştüm.

''Camları kapatır mısın Hakan çok üşüyorum.'' Arka koltuğa uzandı ve oradan kendi gri hırkasını alıp üstüme koydu.

''Bu havada nasıl üşüyorsun ya? Hava daha yeni yeni serinledi.''

''Üşütmüşüm diyorum ya ondan herhalde.''

''Hırkayı üstüne koydum. Üşümezsin şimdi.'' Gözlerimi devirip cevapladım.

''Allah razı olsun çok naziksin.'' O gülmeye devam ederken ben tekrardan uyumaya çalıştım ama çok üşüdüğüm için uyuyamadım. Hakan, camları ben kapatmaya çalışsam da açtığı için daha da çok üşüyordum. Ateşim büyük bir ihtimalle yükselmişti ve artık kafamı bile yerinden kaldıramıyordum. Kısılan sesimle Hakana soru sordum.

''Hakan trafik daha kaç saat sürecek? Çok kötüyüm.'' Hakan hemen yüzüme baktı ve cevapladı

''Yüzün kıpkırmızı olmuş neyin var senin?'' Elini alnıma koydu ve ateşim var mı diye baktı. Geç kaldınız Hakan Bey. Ben ateşimin olduğunu biliyorum zaten.

''Ezgi sen yanıyorsun.'' Hemen camları kapattı ve yüzüme kadar örttüğüm hırkayı biraz aşağı indirdi. Ben başımı arabanın koltuğuna yaslamış halsizce Hakana bakmaya çalışırken o ise haritalardan trafik yoğunluğuna bakıyordu.

''Dayan biraz. Seni en yakın hastaneye götüreceğim.'' İyice acıyan boğazımla cevap verdim.

''Ne hastanesi Hakan? Alt tarafı üşütmüşüm. Eve götürsen yeter.''

''Hayır olmaz çok ateşin var. Ya havale geçirirsen.'' Kabul edercesine kafamı sallayıp tekrardan uyumaya çalıştım. Bir anda gözlerimin önü kapkaranlık oldu ve bende uyuduğumu sandım ama bayılmıştım.

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Uyandığımda kolumda serum takılı bir halde hastane yatağında yatıyordum. Hakan ise odadaki koltukta oturuyordu. Uyandığımı görünce hemen başıma geldi

''Ezgi nasılsın? Daha iyi misin?'' Ay Hakan Bey benim için korktunuz mu diyecektim ama maalesef ki diyemedim.

''Ben ne zaman buraya geldim de koluma serum takıldı? Hiçbir şey hatırlamıyorum.''

''Bugün bir şey de yememişsin. Fazla ateşten ve halsizlikten bayılmışsın.'' Sabah az bir şey kahvaltı yapmıştım. Boğazlarım acıdığı için kahvaltıdan sonra iştahsızlıktan bir şey de yememiştim. Büyük bir ihtimalle, sabah soğuk suyla banyo yaptığım için direkt dışarı çıkınca da üşümüştüm. Hakan derin bir nefes alıp konuştu.

''Bu arada eğer camları açmasaydım daha da kötü olmazdın belki. Kusura bakma.'' Yap yap birde kusura bakma de adama bak ya. Tam cevap verecekken hastane odasının kapısı açıldı. Yeşim ve Ecem gelmişti. İkisi de korkmuş gözlerle yanıma koştu. İkisine de iyi olduğumu söyledikten sonra serumun etkisiyle tekrardan uyuya kaldım.

Bu sefer uyandığımda evde kendi yatağımda yatıyordum. Halsizlikten de hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Telefonumdan saate baktım ve saatin 22.00 olduğunu gördüm. Şirketten 17.00'de çıkıp hiçbir şeyi hatırlamadan saatin ne zaman 22.00 olduğuna inanamadım. Acıkan karnımla ışığı açıp yataktan kalkarken camdan ses geldi. Cama fırlayıp baktım. Hakan elinde eczane poşetleriyle odamın camına tırmanmaya çalışıyordu. Daha doğrusu bahçedeki merdiveni almış odama tırmanmaya çalışıyordu. Hemen camı açıp seslendim.

''Hakan ne yapıyorsun ne işin var burada? Hem niye tırmanıyorsun aşağı ineyim kapıyı açayım.''

''Hayır hayır dur. Evdekiler benim tekrardan geldiğimi görmesin. Sana doktorun yazdığı ilaçları getirdim.''

Ben onun bu haline gülüp telefonumla fotoğraflarını çekerken o ise cama anca gelebilmişti. Hemen elinden tutup içeri aldım. Ben gülmekten konuşamaz haldeyken o sadece üstünü silkeliyordu. En sonunda iyice kısılmış sesimle konuştum.

''Çen büyüyünce örümcek adam mı olacaksın?''

''Ezgii dalga geçme bak seni örümcek ağlarına bağlarım he.'' Verdiği bu tepkiye daha çok güldüm. Hakanda eczane poşetini açmış içinden ilaçları çıkarıyordu

''Doktorun verdiği ilaçlardan 2 tanesini bulamadım. Onun için neredeyse tüm eczaneleri gezdim ama en sonunda buldum.''

Doktor bir sürü ilaç vermişti. İlaçları inceleyip prospektüslerine baktığım sırada Hakan, tüm ilaçları nasıl kullanacağımı ayrıntısıyla anlattı. Bu adam gerçekten beni mi düşünüyordu?

''Ben bunların hepsini içecek miyim gerçekten?''

''Tabii ki içeceksin ben boşuna mı aldım da camına tırmandım. Hem şu kısılan sesini de nişana kadar düzeltmiş olursun.'' Sinirle yüzüne baktım.

''Sen benim nişanda iyi olmam için mi çabalıyorsun? Yani beni düşündüğünden değil.''

''Tabii ki de nişanı düşünüyorum Ezgi. Senin üşütmüş olman yüzünden kimseye rezil olmak istemem.'' Şok olmuş bir şekilde kalakalmıştım. Bende salak gibi beni düşündüğünü düşündüm.

''Yaa öyle mi? Nişan için benim iyileşmemi istiyorsun yani. İyileşmiyorum lan. Nişanı da ertelemiş oluruz.''

''Bugün pazartesi Ezgi. Nişan Cumartesi günü. Hiç boşuna uğraşma bence.''

''Uğraşsam ne olur? Benimle nişanlanmayı mı istiyorsun yoksa?''

''Uğraştığınla kalırsın. Eninde sonunda gerçekleşecek.'' Cevap vermedim.

''Şimdi bir tane ağrı kesici alacaksın. Karnın aç mı?'' Kaşlarımı çatmış bir şekilde cevapladım.

''Evet açım.'' Mutlulukla kocaman eczane poşetinin içinden Adana dürüm çıkardı ve ''Ben de açım.'' dedi.

''Ohaa Adana dürüm mü o? Olmayan iştahım yerine geldii.''

''Ayranda var.''

Yatağıma oturup dürümleri afiyetle yedik. Sabahtan beri bir şey yemediğim için tabiri caizse dürümü gömdüm.

''Çok lezzetliymiş çok sağ ol.'' Peçeteyle ağzını silerken cevapladı.

''Afiyet olsun ablama.'' Gülümseyerek Hakana baktım. Sanki ilk tanıştığımız günlere göre daha mı iyiydi? Yoksa zaten iyiydi de tanıdıkça mı anladım bilemedim.

Tüm çöpleri toplayıp mutfağa götürdüm. Mutfaktan da 1 bardak su alıp odama döndüm. Sevim ablayla babam salondaydı ama onlara görünmeden hemen odama kaçtım. Suyumla beraber 1 ağrı kesici hap yuttum. Gün içinde yeterince bayılıp uyuduğum için uykum kaçmıştı. Ben puf koltuğa oturup telefona bakarken Hakanda yatağa oturmuş telefonuyla ilgileniyordu.

Epeyce bir süre telefona baktığımı fark edince kafamı kaldırıp Hakana baktım. Yatağımda uyuya kalmıştı. Hemen başına gittim. Uyurken ne kadar da masum görünüyordu. Çok yorulmuş olmalıydı ki hemen uyuya kalmıştı. Yatağın alt tarafına yastık koyup Hakanı oraya yatırdım. Bende yatağa düz bir şekilde yattım ve uyurken Hakanın kafasına tekme atmamak için dua ettim. Kızların ölüp bittiği Hakan Kılıç şu an odamdaydı ve ben onu sevmiyordum.

Uyumadan önce aklıma geldi de, belki yüzüne bile bakmadığımız kişiler için kimileri ölüp bitiyor. Ölüp bittiğimiz kişiler de bizi umursamıyor. Hep döngü içinde olan bu düzen hiç bozulmuyor.

Uyumadan önce bugün olanları düşündüm. Hakanla beraber dolu dolu bir gün geçirmiştim. Ne kadar oyun olsa da Hakan, Kenanı kıskandırmak için bana karşı şarkı söylemişti. Sırıtarak bunları düşünürken uykuya daldım. Ama maalesef ki unuttuğum bir şey vardı. Odamın kapısını kilitlemeyi ve evdekilerin, gece iyileşmiş miyim diye bana bakacak olması ihtimalini unutmuştum.

Loading...
0%