@1lpapatya
|
9 Ekim Cumartesi Sabah yine çok erken bir saatte kalktım çünkü bugün benim nişanım vardı. Dün, Esra Kılıç ve birkaç kadın nişan bohçalarını bizim eve getirmişlerdi. O kadar çok bohça getirmişlerdi ki hiç bitmeyecek sanmıştım. Çarşamba gününe kadar, Hakanla normal bir insan gibi sohbet edebildiğimizi düşünmüştüm. Ama Çarşamba günü kavgada bile söylenmemesi gereken şeyleri söyleyince yanıldığımı anladım. Tam Perşembe ve Cuma günü yüzünü görmediğimden dolayı mutlu olacaktım ki maalesef nişanımda Hakanı görmek zorundaydım. Hemde bir aşık gibi! Nişanımız saat 19.00'dan 23.00'e kadar sürecekti. Ayarlanan yeri ne kadar gidip görmemiş olsam da fotoğraflardan görmüştüm. Çok lüks bir davet salonu olduğu belliydi. Evde benim dışımda ki herkes çok telaşlıydı. Ecem de yanımda bana destek oluyor, beni bırakmıyordu. Ecemin annesi de nişana katılmayı çok istiyordu ama katılamayacaktı. Yeni ameliyat olduğundan dolayı yatması gerekiyordu. Saat 7.00'de kahvaltı yaptık ve masayı toplarken kapı çaldı. Kapıyı açtığımda, karşımda coşkulu bir şekilde boynuma sarılan Melis ve somurtuk abisi Hakan vardı. Daha sonra arkalarında da gülümsemesi eksik olmayan Volkan ve Oğuzu gördüm. Ecemin, Oğuzu görünce gülümsemekten neredeyse ağzı kulaklarına varacaktı. Hakanın sağladığı tek avantaj Oğuzla Ecemin tanışmasıydı. Kuaföre gideceğimiz için nişanımda giyeceğim elbise ve ayakkabıyı aldım. Ecemle Yeşim de elbiselerini ve ayakkabılarını alınca dışarı çıktık. Bahçede 2 tane araba vardı. Birine Oğuz, Ecem, Yeşim, Volkan ve Melis bindi. Hakanın arabasına da Hakanla ben bindim. 5 kişi sırf Hakanla beni baş başa bırakmak için aynı arabaya biniyordu. Ama Hakanla olan kavgamızdan sonra ön koltuğa değil arka koltuğa bindim. Yanına oturmadığım için arkaya döndü ve bir bakış atıp konuştu. ''Yine yanıma oturacağını düşünmüştüm.'' Onunla konuşmaya niyetim yoktu. ''Ne o? Birileri benimle küsmüş mü yoksa?'' Ama ben ne kadar onunla konuşmasam da o konuşmakta ısrar ediyordu. ''Hadi be. Küstün mü gerçekten? Bebek miyiz biz ya neden küstün bana?'' Hakanın yüzüne bile bakmıyordum. ''Sen böyle ufak tefek kelimelere takılıpta küseceksen şimdiden söyleyeyim işimiz yaş.'' Sabrımı taşırıyordu. ''Alt tarafı sana bir olaya tek taraflı bakmaman gerektiğini öğrettim. Teşekkür edeceğine birde küsüyorsun.'' İşte bu kadarı yeterliydi. ''Asıl sen özür dileyeceğine hala terbiyesiz bir şekilde konuşuyorsun! O gün dediklerine utanmadığın gibi hala pişkin pişkin konuşuyorsun. Eğer o çok düşündüğün itibarının zedelenmesini istemiyorsan sesini kesersin.'' Sinirlenince yine gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için kendimi sıktığımdan dolayı, boğazıma da çok acı bir his oturmuştu. O ise bir yandan arabayı kullanıyor, bir yandan da ukalaca sırıtıyordu. ''Tamam haklısın. O sözler biraz ağır olmuş ama ne yapayım sende hak ettin.'' Hala konuşuyor ya. Hala konuşuyor! ''Neyi hak ettim ben ya neyi? Eğer bir şeyi hak edipte yaşıyorsam, seninle borç için değil bir anlık sinirimden dolayı evlenmeyi kabul ettiğimdendir. En büyük hatam, başıma gelecekleri tahmin etmememdi!'' Artık borç yüzünden değil de üvey anneme sinirimden dolayı evlenmeyi kabul ettiğimi Hakan da biliyordu. Sadece ben ve Hakan. ''Anlamadım?'' Cevap vermedim. Tekrar sordu. ''Sinir yüzünden derken? Nasıl yani?'' Cevap vermeyecektim. Aralarındaki sırrı benim bilmediğim gibi onlar da bunu bilmesin o zaman. ''Sana soruyorum Ezgi. Cevap versene.'' ''Neden cevap verecekmişim? Sen, ben sorduğumda cevap veriyor musun?'' ''Aynı şey değil. Zaten eninde sonunda öğreneceksin.'' ''Peki madem, sende bunu eninde sonunda öğrenirsin.'' Ofladı ve son gaz arabayı sürmeye devam etti. Sinirlendikçe gaza bastığı için hafiften ürkmüyor değildim. Hakan arabayı son gaz sürdüğü için çabucak kuaföre geldik. Kuaför diyordum ama kocaman bir güzellik merkezi desem belki de daha doğru olurdu. Biz güzellik merkezinin önünde birkaç dakika bekledikten sonra Yeşimler de geldi. Oğuz ve Volkan dışarıda beklerken Melis, Ecem, Yeşim, ben ve Hakan içeri girdik. İçeriye girdiğimiz gibi bizi çok nazik bir şekilde karşıladılar. Aynı dizilerdeki zenginlerin bildiği yerlere gittiklerinde karşılanması gibi.. ''Hoş geldiniz Hakan Bey. Hoş geldiniz Ezgi Hanım. Sizde hoş geldiniz hanımlar.'' Gülümseyerek karşılık verdim. Hakanda elini cebine soktu ve çok rahat bir şekilde karşılık verdi. ''Hoş bulduk Yasemin. Kızlar sana emanet. Onlara çok güzel bakacağını biliyorum.'' Adının Yasemin olduğunu öğrendiğim kız gülümsedi ve benim koluma girdi. ''Hiç merak etmeyin Hakan Bey. Sözlünüz ve diğer kızlara en iyi şekilde bakacağım.'' Ne bakması ya? Bize bakıcılık mı yapacaksınız ne bu samimiyet? ''Tamamdır. Saat şu an 8.00 kızları 12.00 gibi alırım. Görüşürüz.'' Hakanın dediklerine Yasemin onaylarcasına kafasını salladı. Hakan, benim yanağıma bir öpücük kondurdu. Yanaklarımın ısındığını hissedebiliyordum. Sinirden dolayıydı tabii ki. ''Saat 12.00'de görüşürüz aşkım.'' Sarıldım ve cevap verdim. Orada çalışan herkes bizi izliyordu. ''Görüşürüz canım. 4 saat içinde seni çok özleyeceğime emin olabilirsin.'' Hakanın Çarşamba günü söylediklerinden beri, adeta ondan nefret ediyordum. Sarılırken bile üstüne kusasım geliyordu. Hakan oradan uzaklaştıktan sonra Yasemin benim koluma girdi ve yürümeye başladı. Ecem, Yeşim, Melis ve benim üstüme bornoz giydirdiler. Ayağımıza da puf terlik verdiler. Normal bir kuaföre gittiğimizde saçımızı yıkatmak için bile 1 saat sıra bekliyorduk ama burası öyle değildi. Burada o kadar çok saç yıkama alanı vardı ki... Kesinlikle buraya gelebilmek için randevu almak gerekiyordu. İlk önce, çok değişik şampuanlarla saçımız yıkandı. Kızlarla yan yana olduğumuz için saçları yıkanırken çok neşeli bir şekilde sohbet ettiklerini duyabiliyordum. Saçlarımızın yıkanması bitince başımıza havlu sardılar ve manikür pedikür alanına geçtik. Sadece saç ve makyajımızın yapılacağını düşünüyordum ama şu anda burada çok değişik şeyler oluyordu. Önce pedikür yapılmaya başlandı. Pedikür yapılırken bir yandan da manikür yapılıyordu. Ellerime bir şeyler sürüldü ve tırnaklarım törpülendikten sonra tırnaklarıma french oje yapıldı. Kızlar o kadar eğlenirken ben ise boş boş bakıyordum. Tamam sinirli olabilirdim ama şu anda böyle davranmam manasızdı. Zaten nişanın olacağını biliyordum değil mi? Bu kadar işlem yapılırken biraz keyfini çıkarmam gerekiyordu. Gülümsemeye çalışıp kızların sohbetine katıldım. Enerjim yerine gelmişti ve ojelerimin kurumasını beklerken yüzüme de maske sürüldü. Ve tabii ki olmazsa olmazımız, gözüme salatalık koyuldu. Gözlerim salatalıkla kapalı bir şekilde 15 dakika bekledim. Hatta beklerken uykum geldi bile diyebilirim. Bana yapılan tüm işlemler Ecem,Melis ve Yeşimede yapılıyordu. Tek fark, onlar french yerine oje istemişlerdi. Maskem yıkandıktan sonra aynanın karşısına alındım. Saçlarıma bakım yağları sürüldü ve yağın fazla neminin alınması beklenirken makyajıma başlandı. Yüzüme onca makyaj yapılırken ben ağır bir makyaj olacağını düşünmüştüm. Düşündüğüm gibi olmadı. Aynaya baktığımda çok hafif ve tatlı duruyordu. En son takma kirpikler de takılıp yüzüme sabitleyici sprey sıkıldı. İşte o an, akşam için heyecanlı olduğumu hissettim. Şu anda burada olmamın en güzel yanı, kızlarla ve makyajımızı yapanlarla sohbet ederken eğlencenin dibine vurmaktı. Zaman epeyce ilerlemişken artık en son işleme gelmiştik. Saçlarımız yapılacaktı. Hepimizin işini ayrı kişiler görüyordu. Benim saçımı yapacak olan çocuğun adı Engindi. Saç bence en önemli unsurdu ve korktuğum için söylemeden edemedim. ''Ben saçım için çok abartılı bir şey istemiyorum. Sade ve tatlı dursa güzel olur.'' Kızlarla beraber saçlarımızı yapan kişiler de güldü. Engin cevapladı. ''Tabii ki sade olacak canım sen hiç merak etme. Alt tarafı sim dökeceğim.'' Ben gözlerimi kocaman açmış ''Ne!'' diye çemkirirken kızlarla beraber Engin de koca bir kahkaha patlattı. ''Sakin ol Ezgi. Saçların için bana güvenebilirsin. Abartılı bir şey olmayacak.'' Derin bir iç çekip elimi kalbime koyarken saçım yapılmaya başlandı. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Saçlarımız da yapıldı. Saat 11.30 gibi tüm her şey bitmişti. Soyunma odasına gidip nişan elbisemi giydim. Benden sonra Melis, Ecem ve Yeşimde giyindi. Topuklu ayakkabılarımı da giydim ve aynaya baktığımda Yeşimin dediği aklıma geldi. Adeta bir peri kızı gibiydim. Güzellik merkezinde çalışanlar gururla bana bakarken bir yandan da fotoğrafımı çekiyorlardı. Saat tam 12.00 gibi Hakan, Volkan ve Oğuz geldi. Melisler benim önüme geçti ve bende arkamı döndüm. Klasik olarak Hakanın beni gördüğünde gerçek sözlümmüş gibi şaşırması gerekiyordu. Arkam dönük olduğundan ve Melisler de arkamda olduğundan hiçbir şeyi anlamıyordum. Arkamdan Melis,Yeşim ve Ecem açıldığında anladım ki Hakan gelmişti. Omuzuma bir el dokundu ve arkamı döndüm. Karşımda tıraşını olmuş, takımını giymiş bir Hakan duruyordu. Beni baştan aşağı süzdükten sonra şaşırmış bir ifadeyle baktı. Herkes bizi izleyip videomuzu çekerken Hakan konuştu. ''Tahmin ettiğimden çok daha güzel olmuşsun.'' Sanki rol icabı değilde gerçekten söylüyor gibiydi. Ama gerçekten söyleyecek hali yoktu değil mi? Oyunu bozmamam gerekiyordu. ''Teşekkür ederim aşkım. Sen de çok yakışıklı olmuşsun.'' Gülümsedi ve bana yaklaşıp elini uzattı. Elini tuttuktan sonra yavaş adımlarla güzellik merkezinden çıktık. Oğuzla Volkanda çok yakışıklı olmuşlardı. Oğuz ve Ecem fırsattan istifade kol kola girmiş ilerlerken Melis, Yeşim ve Volkanın sap sap yürüdüklerini görünce gülmeden edemedim. Belki Hakanın beni gördüğündeki tepkisi sahte olabilirdi ama Oğuzun, Ecemi gördüğünde gözlerinin içi parlamıştı. Dışarıdaki süslenmiş gelin arabasını gördüm. Hakanın arabası o kadar güzel bir hale gelmişti ki. Abartıdan uzak ve çok tatlı bir gelin arabası haline dönüşmüştü. Daha sonrasında nişan fotoğrafları çektirmeye gittik. Çok güzel bir mekanda, çok güzel fotoğraflar çekildi. Fotoğraflarımızı çekenler ünlü fotoğrafçılardı ve çok profesyonel fotoğraflar çekmişlerdi. Yaklaşık 2.30 saatte nişan çekimlerimiz bitmişti. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Hakanla dans provası bile yapmadığımız için davet salonuna, yani nişanımızın gerçekleşeceği salona geldik. Öncelikle ismini bilmediğim, düğünlerde çalan sözsüz müziklerden biriyle giriş provası yaptık. Hakanın koluna girdikten sonra naif bir şekilde merdivenlerden indik ve dans şarkımız çaldı. Özdemir Erdoğan- Bana Ellerini Ver . Bu şarkıyı çok seviyordum. Gelecekte evleneceğim kişiyle bu şarkıda dans etmeyi hayal ediyordum. Yeşim bildiği için söylemişti ve bu şarkıyı ayarlamışlardı. Nişanımızda dans şarkım bu olacaktı. Üzülsem mi sevinsem mi inanın ki bilemedim. Ben Hakanın kolundan ayrıldıktan sonra Hakan, yavaşça elini uzattı. Bende elini tuttuktan sonra belimi kavradı. Dans ederken sadece birbirimizin gözünün içine bakıyorduk. Tabii bunları sadece biz ayarlamıyorduk. Organizasyon sahipleri bize yardımcı oluyordu. Şarkıda Bana Ellerini Ver kısmında Hakan elimi tutup kendi kalbine koyuyordu. Biz dans ederken ışıklar değişiyor, yandan da büyük maytaplar yanıyordu. Şu an burada o kadar değişik bir atmosfer vardı ki. Aşık olmayan kişiler bile burada birbirlerine aşık olabilirlerdi. Dansımız bittiğinde Hakan dudağımı öpmek için eğildi ama kafamı çevirdim. Büyük bir ihtimalle kafamı çevirdiğim için burada bize yardımcı olanlar, en az Melisler kadar şaşırmışlardır diye düşündüm. Hakan kulağıma fısıldadı. ''Ne yapıyorsun Ezgi? Neden kafanı çevirdin?'' Aynı şekilde bende onun kulağına fısıldadım. ''Dansın sonunda öpüşme olmayacak.'' ''Ama öyle ayarlanmış Ezgi. Nişanda birbirimize aşık rolü oynayacağımızın farkındasın değil mi?'' ''Bak nişan işini kabul ettim diye seninle öpüşmek zorunda değilim. Her birbirine aşık olan nişanında öpüşüyor mu?'' ''Tamam, şu an seninle tartışmak istemiyorum. Zaten bende seninle öpüşmeye meraklı değilim.'' Güzel anlamında kafamı salladım ve ayrıldık. Danstan sonra nişanda çalacak şarkılara baktım. Bildiğiniz, düğün gibi oyun havaları çalacaktı. Ben klasik müziklerle ilerleyecek bir nişan olduğunu sandığım için oyun havalarını görünce aşırı mutlu oldum. Zaten sadece sözsüz müzikler çalsaydı, en az benim kadar davetlilerin de sıkılacağı barizdi. Salonda işimiz bitmişti ve saat 16.30 gibi eve varmıştık. Hakan, Oğuz, Volkan ve Melis saat 18.00 de beni almak üzere gittiler. Nişan konvoyumuz olacaktı. Yeşim ve Ecemle beraber eve girdik. Sevim abla, yine her zaman ki gibi kızına sarılıp çok güzelsin övgüleri yağdırdı. O sırada babam, gözleri dolu bir şekilde bana sarıldı. Benim saçımı çektiğinden beri pek konuşmuyorduk. Sarıldığında ağladığı için dayanamayıp bende sarıldım. ''Benim küçük kızım büyümüşte gelin oluyormuş. Hemde borç yüzünden istemediği bir adamla evleniyormuş.'' O sırada benimde gözlerim doldu. Yeşim babamla bana sarılıp konuştu ''Baba eğer bu duygusallığa devam edersen Ezgiyide ağlatacaksın. O kadar uğraşılan makyajına yazık olacak.'' Kafamı salladım ve ellerimi hava yaparcasına yüzüme doğru salladım. Sevim abla da hazırlanmış, makyajını yaptırmıştı. Babamda güzel bir şekilde takımını giymiş, nişanıma hazırdı. Bu kadardık işte. Ne bir akrabamız, ne de nişanıma davet edeceğimiz kadar yakın olduklarımız vardı. Yeşim ve Ecemle en son kahvaltı yaptığımız için karnımız açtı. Fırında yeni yapılmış biber dolmalarını gördük. Hemen dolma ve yoğurt alıp yemeye başladık. Rujumun bozulmaması için çabalayarak yiyordum ama evde bu rujun renginden olduğu aklıma geldi. Kızlarla bir güzel karnımızı doyurduktan sonra rujlarımızı tazeledik. Ne kadar sinir bozucu olsa da, nişanıma hazırdım. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Hakan sevdiğim biri olsa en sevdiğim özelliği dakik olması olabilirdi. Kuaföre 12.00 de gelmesi gibi, nişan konvoyu içinde 18.00 de gelmişti. Evin önü bir anda o kadar kalabalık oldu ki... Bizim evden sadece 1 araba çıkacak olmasına rağmen, konvoy Hakanın tarafı sayesinde çok kalabalık olacaktı. Heyecandan kalbim küt küt atarken Yeşimle Ecemin de çok heyecanlı olduğunu gördüm. Sevim ablayla babam ellerini nereye koyacağına şaşırmışken zil çaldı. Kapıyı Sevim abla açtı ve açmasıyla Hakanın gözleri beni buldu. Ne garipti ki, şu an bu kalabalığın bizim istemeyerek evlendiğimizden haberleri yoktu. Nişan davetimize mutlu bir şekilde katılmışlardı. Hakanın arkasında kameramanlar duruyordu ki zaten kameralar olmasa şaşardım. Ecem elimi tuttu ve gülümseyerek kapıya doğru ilerledik. Hakan elini uzattı ve birbirimize aşkla baktık. Bu bakışlardan sonra el ele tutuşarak kapıdan çıktık. Ve alkış sesleri... Kalabalığın arasından, el ele Hakanın süslenmiş arabasına doğru ilerledik. Biz Hakanla ilerlerken çok güzel giyinmiş bir kadının beni gözleri dolu dolu izlediğini fark ettim. Arka koltuğa Hakanla ben, ön koltuğa da Ecem ve Oğuz bindi. Oğuz arabayı sürecekti. Yanımızda boş yer vardı ama Melisle Yeşim aralarında anlaşamadıkları için haksızlık olmasın diye binmeyeceklerdi. Kornaların eşliğiyle hızlı bir şekilde konvoy ilerliyordu. Konvoy bile bu kadar kalabalıksa salonu hiç tahmin edemiyordum. Ecem arabada müzik açtı ve video çekmeye başladı. Ben mutlu bir şekilde şarkıya eşlik ederken Hakanın beni izlediğini fark ettim. Ona neden izliyorsun dercesine baktığımı fark edince konuştu. ''Güzellik merkezinde tahmin ettiğimden çok daha güzel olmuşsun demiştim ya, o rol icabı değildi. Gerçekten çok güzel olmuşsun.'' Kalbim küt küt atarken yanaklarımın yine ısındığını hissettim. Cevabım ''Teşekkür ederim.'' oldu. Biraz trafik vardı ve yaklaşık 45 dakikada salona geldik. Yine arkamızdaki kalabalığın alkışlarıyla salona ilerledik. Hakan, Ecem, Oğuz ve ben gelin odasına girdik. Heyecanımın biraz yatışacağını sanmıştım ama heyecanım kat kat artıyordu. O kadar kalabalığın içinde aşık rolü oynayacaktık, oynayacaktım. Hakan hep kameraların önünde olduğu için belki zorlanmayacaktı. Ama ya ben yanlış bir hareket yaparsam diye düşünmekten adeta içim içimi kemiriyordu. Ecem heyecanımı fark edince elimi tuttu ve birbirimize sarıldık. Birkaç dakika sonra salondan müzik sesleri gelmeye başladı. Sanırım salon kalabalıklaşıyordu ve davetliler gelmeye devam ettiği için müzik açmışlardı. Gelin odasının kapısı açıldı. Melis, Yeşim ve Esra Kılıç gelmişti. Esra Kılıç hızlı bir şekilde Hakanla ikimizin fotoğrafını çekti ve konuştu. ''Maşallah size canlarım benim. Oğlum çok yakışıklı, gelinim de çok güzel olmuş. Allah nazarlardan saklasın sizi.'' Gülümseyip kafa salladıktan sonra Yeşim önüme eğilip kulağıma fısıldadı. ''Stresli gözüktüğünü çok belli ediyorsun. Sakin ol.'' Bende onun kulağına fısıldadım. ''Benim yerimde sen olsaydın böyle demezdin emin ol.'' Güldü ve haklısın dercesine dudaklarına fermuar işareti yaptı. Bende derin derin nefes alıp verdikten sonra heyecanımın azalması için dua ettim. Hakanla ben hariç odadaki herkes gitti. Odada sadece ikimiz kaldığımız için boş boş tavana bakıyorduk. En sonunda Hakan konuştu. ''Nişanlanıyoruz.'' Söylediğine gözlerimi devirip cevap verdim. ''Hadi ya. Gerçekten nişanlanıyor muyuz? Çok zekisin aydınlandım resmen.'' ''Hadi ama Ezgi. Kusura bakma dedim işte neden hala küs gibi davranıyorsun?'' ''Kusura bakma deyip hak ettin diyende sendin. Seninle artık eskisi gibi sohbet edeceğimi sanma. Böyle davranmamı isteyen sendin.'' ''Tamam haklısın çok kabaca konuştum. Hatta beni o kadar ilgilendirmeyen bir şeye burnumu soktum. Ama lütfen böyle davranma.'' Barışmaya mı çalışıyordu? ''Böyle deyip birkaç dakika sonra yine beni üzersin. Gerçekten, artık ağzınızdan çıkan kelimelere üzülecek halim kalmadı.'' Kafasını salladı ve o sırada tam bir şey söyleyecekken gelin odasının kapısı çaldı. İçeriye personellerden biri gelmişti ve hazır olmamız gerektiğini söyledi. Birkaç dakika sonra nişan girişimizi yapacaktık. Tam heyecanım azalmışken personel gelince kalbimin atışının hızlandığını hissettim. Hakan ayağa kalkıp aynadan kendine çeki düzen verirken bende kalkıp aynısını yaptım. Zaten o kadar spreylerden sonra ne saçımın ne de makyajımın bozulacak hali yoktu. Biz yavaşça odadan çıkıp ilerlerken hazır olduğumuzu bildirdiğimiz personeller müziği başlattı. Hakanın koluna girdim ve derin derin nefes alıp verirken Hakan ''sakin ol.'' dedi. Merdivene geldiğimizde etrafa gülücükler saçıp yavaşça inmeye başladık. Her bir merdiven basamağının yanından maytaplar ateş çıkartıyordu. Kameralara gülümseyip zarif bir şekilde merdivenlerden indik ve salonun pistine geldik. İşte nişanımızda ki özel dans anımız başlıyordu. Özdemir Erdoğan-Bana Ellerini Ver çalmaya başladı. Hakan biraz uzaklaştı ve elini bana uzattı. Elini tuttuğumda belimi kavradı ve dans etmeye başladık. Etraftaki herkes video çekiyordu. Ecem, Yeşim ve Melisin gülümsemekten ağzı kulaklarına varıyordu. Yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam Yoluna adadım ömrümü ben sensiz olamam Yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam Bin yıl yaşasam yine sana doyamam Hakanla birbirimizin gözlerinin içine bakıyor, yavaş yavaş dans ediyorduk. Ben gözlerinin içine bakıp şarkıya eşlik ederken o da aynısını yapıyordu. Hakan kulağıma yaklaştı ve sesli bir şekilde
Seni almazsam gözlerim açık gider kısmına eşlik etti. Eşlik ederken nefesi kulağıma çarpıyordu. Elimi tuttu ve kalbine koydu. Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel Yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel Sana gönlümü verdim nazlı güzel Elimiz birbirine kenetlenmiş bir şekilde kalbinin üzerinde durarken yavaş yavaş dans etmeye devam ediyorduk. Işıklar bir yandan değişirken bir yandan da etrafımızdaki maytaplar yanıyordu. Gözlerimi kapattım ve Hakanın omzuna kafamı koydum. Dans etmeye devam ederken şarkı çoktan bitmişti ve biz Hakanla dans etmeye devam ediyorduk. Etraftan alkış sesleri yükselirken gözlerimi açtım. Herkes hayranlıkla bizi izliyordu. Hakanda kafasını kafama yaslamış gözlerini kapattığı için şarkının bittiğini anlayamamıştı. Birbirimizden ayrılırken Hakan elime öpücük kondurdu ve birbirimize gülümsedik. Aşırı romantizm içeren bir atmosferin içinde Hakanla dans etmek mi? Hakanın takipçilerinin hayal ettiği gibi mi? Hemde nişanlanıp dans ediyorduk öyle mi? Daha sonra diğer çiftlerin de dans edip bize eşlik etmesi için fikrimin ince gülü çalmaya başladı. Bizde tekrardan dans etmeye başlarken Oğuz, Ecemi dansa kaldırdı. Melisi de çok yakışıklı bir çocuk dansa kaldırdı. Volkanda bir kızı dansa kaldırdı. Bir yandan dans edip bir yandan da etrafa bakarken Kenanın geldiğini gördüm. Çok sinirli bir şekilde bizi izliyordu. Banu da erkek arkadaşıyla gelmişti ve erkek arkadaşı onu dansa kaldırmıştı. Yiğit Kılıç Esra Kılıcı, babamda üvey annemi dansa kaldırdı. Daha sonra pist kalabalıklaşmaya başladı. Ben etrafa göz gezdirirken Hakan kulağıma fısıldadı. ''Duydum ki Serdar Ortaç hayranıymışsın. Ne tesadüf ki Serdar Ortaç konserinin bende 2 tane bileti var. Bana eşlik etmek istersin diye düşündüm.'' Of, of Serdar Ortaç dedi. Can damarımdan vuruyordu. Hayır Ezgi, kanma bu numaralara. Seninle barışmak için yapıyor. Maalesef ki çoktan gözlerimin parladığına emin olabilirdim. ''Ne zamanmış? Yani bilmem ki duruma göre bakarım.'' ''Duruma göre bakarsın öyle mi? Konser yarın akşam.'' ''Yarın akşam mı? Nişanın yorgunluğunu üstümüzden atmadan nasıl gideceğiz ki?'' ''Sen gelecek misin gelmeyecek misin onu söyle.'' Gitmem lazım gitmem lazım. Serdar Ortaç hayranı olan birine bu sorulur mu Hakan Kılıç? ''Yani, gidebilirim belki.'' ''Belki?'' ''Of tamam gelirim ama seninle barışacağımı düşünme tamam mı? Beni Serdar Ortaç konserine götürdün diye söylediklerini unutacak değilim.'' Sırıtarak cevapladı. ''Hele bir konsere gidelim, onu o zaman düşünürsün.'' ''Düşünecek bir şey yok. Boşuna hayallere kapılma.'' ''Hayal mi?'' Kahkaha attı. Gülmesi bittikten sonra konuştu. ''Demek hayallere kapılıyorum öyle mi? Komiksin.'' Ben gülümsememek için kendimi zorlarken dayanamayıp gülümsedim. Tam o sırada yan tarafımızda dans eden Kenanla Yeşimi gördüm. Hakanı dürttüm. ''Hakan, bu Kenan kardeşimle dans ediyor!'' Hakan yan tarafa bakarken Kenan, Hakanla bana sırıtıyordu. Hayır, hayır olamazdı. Yani Yeşimle Kenan, olamazdı değil mi? Şarkı bittiğinde pisttekiler yerine oturdu. Hakanla bizde gelinle damat için ayarlanan masaya geçeceğimiz sırada Ecem, elinde süslü nişan tepsisiyle geldi. Aile büyükleri ile yakınlarımız yanımıza geldi ve o sırada Yiğit Kılıcın babası Kemal dede (Hakanın dedesi olduğu için bende dede demeye alıştım) konuşmaya başladı. Orada çalışan personel de Kemal dedenin ağzına mikrofon tutuyordu. ''Buraya oğlumuz Hakan ve kızımız Ezgi'nin nişan törenlerine şahitlik etmek için toplanmış bulunuyoruz. Öncelikle geldiğiniz için onlar adına teşekkür ederim. Ayrıca bana bu güzel görevi layık gördükleri için kendi adıma onlara teşekkür ederim. Şimdi bu iki alyansı parmaklarına takıyor, mutluluk yolunun açılışını yapıyorum." Kemal dede parmaklarımıza yüzükleri taktıktan sonra aile büyüklerinin elini öptük. O sırada kameramanlar bizi çekiyor, salondakiler de bizi alkışlıyorlardı. Yüzüklerin işi bittikten birkaç dakika sonra müzik başladı ve pastamız geldi . Her şey o kadar hızlıydı ki nişanımız harika ilerliyordu. Hakanla beraber bıçağı tutup süslenmiş pastamızı da kestik. Pastadan küçük bir parça birbirimize yedirmemiz gerekiyordu ama ben reddettim. Kendi pastamı kendim yedim. Pasta gittikten sonra takı merasimi başladı. İlk önce Sevim abla Hakana tam altın taktı. Babamda Hakanın koluna saat taktı ve bize sarıldılar. Babamlarla birlikte fotoğraf çekildik. Daha sonra Yiğit Kılıçla Esra Kılıç geldi. Esra Kılıç koluma 3 tane bilezik taktı ve bana sarılıp mutluluklar diledi. Sanki çok mutlu olacakmışım gibi... Yiğit Kılıç takı kutusunu açtı. İçinden incili küpe, incili kolye ve incili bileklik çıktı. Kulağımda topuklularıma uyan küpe ve boynumda kolye olduğu için sadece incili bilekliği koluma taktık. Takı kutusunu da bir kenara kaldırdıktan sonra Yiğit Kılıcın ebeveynleri Kemal dedeyle Hatice babaanne geldi. Hatice babaanne koluma 2 bilezik taktı ve Kemal dede de Hakana tam altın taktı. Sarılıp fotoğraf çekildikten sonra Esra Kılıcın annesi Melda anneanne ve babası Recep dede geldi. Melda anneanne diğer koluma 2 bilezik taktı. Recep dede de Hakana saat hediye etti. Onlarla da fotoğraf çekildikten sonra takı takacakların uzun bir kuyruk oluşturduğunu gördüm. Yeşim ve Ecem bana çeyrek altın taktı. Sarılıp onlarla da resim çekildik. Yeşime ve Eceme boşuna masraf ettiklerini söyledim. Daha sonra Melis bana bir tam altın, Volkanda abisine bir tam altın taktı. Onlarla da fotoğraf çekildikten sonra Oğuz da Hakana tam altın taktı. Nişanda bile sadece yakınlarımızdan bu kadar altın aldıysak düğünde ne kadar altın takılırdı Allah bilir diye düşündüm. Oğuzdan sonra davetliler takı takmaya başladı. Her birinin mutluluk dileklerini alıp fotoğraf çekilirken takı takma sırası Kenana gelmişti. Ben nişana bile gelmeyeceğini düşünürken Kenan, takı sırasına girmişti. ''Mutluluklar dilerim Ezgi ve canım ilkokul arkadaşım Hakan.'' Sinirli bir şekilde kurdeleme para taktı ve gitti. Kenandan sonra takı takmaya gelen kadını bir yerden gözüm ısırdı. Bizim evin önünde Hakanla ben arabaya giderken gözleri dolu dolu izleyen kadındı bu. Bu kadın resmen bana benziyordu. Hafif esmer teni, gür kirpikleri ve koyu kahverengi saçlarıyla benim biraz yaşlanmış halimi anımsatıyordu. Ya da yorulduğum için bana öyle gelmişti? Hakanın yüzüne baktım ve hüzünlü bir şekilde gülümsedi. Acaba kimdi bu kadın? Kadın, Hakana tam altın taktı ve benim yanıma geçip bizimle fotoğraf çekildi. Daha sonra tüm takı sırasına geçen davetlilerde takılarını taktı ve bizimle fotoğraf çekildi. Resmen ayakta beklemekten yorulmuştum. Takı töreni bittiğinde Hakanla gelin odasına doğru yol aldık. Yukarı çıkmak için ilerlerken kadının oturduğu yere baktım. Yiğit Kılıcın ebeveynlerinin yanında oturuyordu. Takı töreninde o kadar iyi insanlarla tanışmıştım ki. Yiğit Kılıcın çevresinden dolayı samimiyetsiz bir ortam olacağını düşünmüştüm. Düşündüğüm gibi olmadı. Nişanımız çok güzel ilerlemişti. Tabii kendini bir şey sanan ve yüksekten bakan insanlar da vardı ama beni ilgilendirmiyordu. Gelin odasına girdiğimizde Hakan, takılan tüm takıları kilitli bir kutuya koydu. Ben ise koltuğa gömülüp yorgunluğumu atmaya çalıştım. Aklıma gelen düşünceyle konuştum. ''Hakan, sana tam altın takan bir kadın vardı.. Hatta babaannenle dedenin yanında oturuyordu. Kim o kadın?'' Hiç duraksamadan cevap verdi. ''Babamın kuzeni.'' O kadar rahat cevap vermişti ki. Demek ki ortada öğrenilmesi gereken önemli bir şey yoktu. Zaten ne öğrenebilirdim ki değil mi? O sırada Yeşim odaya geldi. ''Ay abla dansınız harikaydı.'' Bence de harikaydı. ''Sağol canım benim.'' Hakan yanımda oturduğu için Yeşimde karşıdaki koltuğa oturdu. Sormam gereken bazı şeyler vardı. ''Yeşim sana bir şey soracağım.'' ''Tabii abla dinliyorum.'' Derin bir nefes aldım. Onu kırmamaya çalışarak sordum. ''Kenanın yanında ne işin vardı? Neden onunla dans ettin?'' Saçlarıyla oynamaya başladı. ''Kenanla önce instagramdan takipleştik. Birkaç gündür de mesajlaşıyoruz. Çok tatlı çocukmuş ya.'' Söylediklerinin karşısında kalakaldım. Kardeşim Kenana aşık oluyordu. Hemde gözlerimin önünde... ''Ne demek mesajlaşıyorsunuz? Ne demek çok tatlı çocukmuş? Çocuk bana seni seviyorum diye mesaj attı farkındasın değil mi!'' Farkında değildi çünkü ona söylememiştim. Nereden bilebilirdim ki Kenanla konuşuğunu? Yeşim cevapladı. ''Kenan seni seviyorum diye mesaj mı attı?'' Hakan gülerek araya girdi. ''Ne zaman attı o mesajı hıyar herif?'' ''Sözlendiğimiz günden sonraki gün attı.'' Mesajı açıp gösterdim. Hakan sesli okudu. ''Yine ve yine sevdiğim kızı Hakan elimden aldı ama olsun yinede söylemiş olayım. Ben seni seviyordum Ezgi Tunç.'' Yeşimin üzülmesini hiç istemiyordum. Şu an bu şekilde öğrenmesini hiç istemezdim ama mesaj onu etkilemedi. Cevap verdi. ''Yani demek ki seni önceden seviyormuş. İçimde kalmasın diye söylemiş olabilir. Şu an dediğim gibi benimle konuşuyor ve onunla konuşurken çok keyif alıyorum. Çok enerjik bir çocuk.'' İşte şimdi sinirlenmeye başlamıştım. Ağzımdan kötü bir şey çıkacaktı ve Hakan sakinleşmem için elimi tuttu. Hakanla birbirimize öylece bakarken Yeşim sırıtarak bakıyordu. Kenan kardeşimin aklını çoktan karıştırmıştı bile. ''Yeşim, şu an tatsızlık çıkmasını istemiyorum. Aklını peynir ekmekle mi yedin sen kızım! Ne demek önceden seviyormuş? Biz sözleneli 1 hafta oldu farkındasın değil mi? Aklını toparla kendine gel. Kenanın bana nasıl aşık olduğunu anlatabilirim hatta inanmazsan Hakana da sor. Hakanla benim için yumruklaştıkları kavgayı sor mesela.'' Yeşim ayağa kalktı ve bağırmaya başladı. ''Neden bu kadar sinirlendin Ezgi? Hakanı severek evlenmiyorsun ama Kenana bayağı bir aşıksın galiba. Kardeşinin mutluluğu senin için hiç mi önemli değil!'' Bende ayağa kalktım ve tartışmaya başladık. ''Ne demek Kenana aşıksın ya! Ne söylediğini kulakların duyuyor mu senin?! Hakanla beni ayırmak için seni hamle olarak kullanıyor olabilir!'' ''Saçmalıyorsun! Önceden sana aşık olduğu için şu an beni kıskanıyorsun!'' Basbayağı Kenan için benimle kavga ediyordu. ''Ben mi seni kıskanacağım? İstesem Kenanla sevgili olurdum zaten!'' ''Çocuk sana takı bile taktı. Seni sevse nişana mı gelir? Kafanda kuruyorsun!'' ''Kızım bak benim sinirimi bozma. Kenanla sevgili olmam bir cümleme bakar.'' ''Öyle mi? Kardeşinin elinden sevdiği çocuğu alacak kadar düştün yani.'' ''Hala sevdiği çocuk diyor ya!'' Bana doğru yaklaştı. ''Kenana bu kadar aşıkken neden Hakanla evleniyorsun? Bizi neden kurtarıyorsun? Gidip Kenanla sevgili olsaydın.'' Hakanla göz göze geldik. Sinirden köpürüyordum. ''Yeşim, elimden bir kaza çıkmadan yürü git şu odadan!'' ''Ne yaparsın?! Kenana aşık olduğun için kardeşini mi döversin mesela?!'' Resmen beni kışkırtıyordu. Hakan ayağa kalktı ve bağırdı. ''Yeter Yeşim! Ablan seni uyarıyor. Öncelikle üslubuna dikkat et. Evet, Kenan Ezgiye aşıktı ve hala aşık. Seni koz olarak kullanıyor olabilir. Hem farkındaysan Kenan gerçekleri bilmiyor. Sakın ağzından bir şey kaçırma.'' Ben sabır dilercesine nefes alıp verirken Yeşim inadını bırakmıyordu. ''Ağzımdan bir şey kaçırmamı istemiyorsanız susarsınız. Nişanlın Ezgi belki de Kenana aşıktır. Onun için bu kadar tepki veriyordur öyle düşün.'' Dayanamadım ve Yeşime tokat attım. ''Aynı annene benziyorsun! Size yararlı olmaya çalıştıkça kötüleşiyorsunuz!'' Yeşim yanağını tutarak daha çok bağırmaya başladı. ''Asıl sen annene benziyorsun! Onun gibi sahtekarın tekisin! Zaten annene benzediğin için annemle fikirleriniz uyuşmuyor!'' ''Doğru konuş! Annemin sahtekar olduğunu nereden biliyorsun sen?!'' Yeşim konuşmak için ağzını aralarken Hakan araya girdi. ''Sakin olun! Yeşim hadi sen in aşağı bizde geleceğiz.'' Yeşim sinirli bir şekilde gitti. Kalbime öyle bir acı oturmuştu ki. Çarşamba günü Hakanın annem için söyledikleri, bugün Yeşimin söyledikleri... Ben derin derin nefes alıp vermeye çalışırken Hakan yüzümü avuçlarının arasına aldı ''Olanlar için çok üzgünüm Ezgi. Lütfen toparlanmaya çalış. Aşağı inmemiz lazım.'' Elini yüzümden indirdim. Öfkeyle Hakana bağırdım. ''Bıraksaydım da köyde yaşasalardı. Ben başımın çaresine bakardım! Seninle evlenmeyi hiç istemiyorum. Çarşamba günü sende çok kalbimi kırdın! Bu evlilik oyununu bozacağım. Ne halleri varsa görsünler!'' ''Kabaca konuştuğumu ve kalbini kırdığımı kabul ettim. Bana dediğin şeyi sen yapıyorsun. Sinirini benden çıkarma.'' Kafamı salladım ve sakinleşmeye çalıştım. Biraz daha rahatlayınca el ele aşağı indik. Aşağı indiğimizde horon çalıyordu. Aşağı indiğimiz gibi bizi de araya kattılar. Az önceki sinirimden dolayı eğlenemiyordum. Oynuyordum ama hiç keyfim yoktu. Yine de belli etmemeye çalıştım. Uzun bir süre horon teptikten sonra erik dalı çaldı. Yeşimin dediklerini aklımdan savurmaya çalıştım. Sinirimi attım ve eğlenmeye çalıştım. Hakan da oynuyordu. Bir süre sonra eğlenmeye başladım. Tüm kurtlarımızı döktüğümüze yemin edebilirdim. Masalara servis yapıldı ve Hakanla beraber bizim için ayarlanan masaya geçtik. Bir şeyler yedikten sonra tekrardan oynamaya başladık. O sırada profesyonel kameralar tüm anımızı yakalıyordu ve çok güzel kareler çıkıyordu. Nişanın son dakikalarında full pop müzik çaldı ve kulüpteymişiz gibi zıplayıp dans etmeye başladık. Nişanda alkol de vardı. Bazı davetliler alkolü fazla kaçırdığı için yerlerinde duramıyorlardı. Davetlilerin aksine Yiğit Kılıcın ailesi hiç alkol almamıştı. Ben, Hakanların içebileceğini düşünmüştüm. Nişan boyunca Kenanla Yeşim beraber oynadılar. Hakanla Çarşamba günü hiç kavga etmemişiz gibi gece boyunca karşı karşıya oynadık. Yiğit Kılıçta arada gelip eşlik ediyor, daha sonrasında gidiyordu. Salon çok kalabalıktı ve pistte aşırı doluyordu. Volkanın dans ettiği kız 2 senelik kız arkadaşıymış. Melisin de dans ettiği çocuk, 1 senedir erkek arkadaşıymış. Zaten Ecemle Oğuzda nişan boyunca hiç yerlerine oturmadılar. Yani sadece kurtlarımızı döken Hakanla biz değildik. Nişan bittiğinde ve davetlilerin hepsi gittiğinde ailecek fotoğraflar çektirdik. Davetiyede saat 23.00'e kadar sürecek diyordu ama nişan saat 24.00'de bitti. Asla inkar edemeyeceğim bir şey varsa oda nişanın çok eğlenceli olduğuydu. Daha doğrusu kendi nişanımın çok eğlenceli olduğu... Yiğit Kılıç enerjik bir şekilde bağırdı. ''Hadi nişan yemeğine gidelim. Bir an önce gidelim çünkü kurt gibi acıktım.'' Hepimiz verdiği tepkiye güldük. Yiğit Kılıcın kuzeni de gitmemişti. Saçmalama Ezgi kuzeni neden gitmeliydi ki? Bana benziyor olması gayet normaldi. Nişan yemeğine katılmaması gereken biri varsa oda Kenandı! Melisin erkek arkadaşı, Volkanın kız arkadaşı katılabilirdi ama Kenan ne alakaydı ki? Galiba bunlar beni çıldırtmak istiyordu. Hele Yeşimle kavga ettiğimizden beri gözüme sokmaya çalışıyordu. Salondan çıktık ve arabalara ilerledik. Biz Hakanla gelin arabasına binerken Yeşim, Kenanın arabasına bindi. Çok sinirli olduğum için nişan yemeğinde kesin onlarla kavga ederim diye düşündüm. Sanırım gece daha yeni başlıyordu. |
0% |