Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@1lpapatya

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Sadece arkadaş olsak mı güzel olurmuş cümlesi beynimde 100. kez yankılanırken kalp ritmimde hızlanmıştı. Yanaklarım ısınmaya başlıyordu. Ne oluyordu böyle?

Gün boyu böyle konuşmuştu yoksa... Y-yoksa Hakan Kılıç gerçekten bana aşık mı oluyordu? Aynı yere odaklanmış bakıyordum ve ellerim buz kesmişti. Sakin ol Ezgi, sakin ol kızım diye ne kadar kendimi uyarsam da paniğe kapılmıştım ve sakin olmayı beceremiyordum. Bir anda üstümdeki battaniyeyi yere atıp ayaklandım. Ayaklanmamla beraber Hakan tepkisizce bana baktı. Sizce ne yaptım? Bir anda kaçmaya çalıştım. Oda ayaklandı ve kolumdan tutup durdurdu.

''Ne oluyor Ezgi? Nereye gidiyorsun?'' Bana aşık mı oldun korkusundan dolayı kaçıyorum Hakan Kılıç!

''Ş-Şey ben şeye gidiyorum. Ş-şeye yani.'' Cümleyi kurarken o kadar çok kekelemiştim ki cümleyi kuramadım bile. Kahretsin!

''Şey neresi tam olarak?'' Nereye gittiğimi daha doğrusu nereye kaçtığımı bende bilmediğim için birkaç saniye duraksadım. Bir anda lavaboya gitmek aklıma geldi ve heyecanla cevap verdim.

''Lavaboya gidiyorum.''

''Bir anda ayaklanıp kaçmaya başlayınca bir şey oldu sandım.'' Gülmeye çalıştım ama şu anki durumda beceremediğim için saf saf sırıttım. Bana aşık olmamalıydı. Yalandan evleniyorduk biz zaten aşık olamazdı değil mi? Beynimdeki düşünceleri savurup konuştum.

''Yok yaaa ne olacak? Lavabo iştee. Malum bilirsin insanların temel ihtiyacı.'' Ne saçmalıyordum ben böyle! Üstelik rahat davranmaya çalışıp saçmalığı zirveye çıkarmıştım. Hakan yüzüme anlamsızca bakarken arkamı dönüp hızlı adımlarla lavaboya koşturdum. Hakandan kısık bir ses duydum.

''Deli kız.''

Hakan'ın ağzından

Ezginin hızlı bir şekilde ayağa kalkıp koşturmasının sebebini anlamak çokta zor değildi. Ne kadar bana belli etmemeye çalışıp lavaboya gidiyorum dese bile, benim kendisine aşık olduğumu sanıp korktuğunu anlayabiliyordum. Çünkü yanakları kıpkırmızı olmuş, telaşa kapılmıştı. Rahat olmaya çalıştıktan sonra kurduğu cümleye boş boş bakış atmıştım. Bir yandan sırıtırken bir yandan da dudaklarımdan dökülen kelime ''Deli kız.'' oldu.

Bu zamana kadar tüm gördüğüm kızlar bana aşık olmuştu ama Ezgi, o hala bana karşı bir şey hissetmiyordu. Onun bana karşı farklı davranması beni garip hissettiriyordu. Aklını karıştırıp kendime aşık etmeyi planlıyordum. Böylece kendi düşündüğüm zafere ulaşacaktım. Ezgiye aşık değildim ve hiçbir zaman da aşık olacağımı düşünmüyordum.

Ben tekrardan çatıdaki balkona döndüm ve puf koltuklardan birine oturdum. Telefonumu açıp sosyal medyada gezerken bugün İnstagrama attığım fotoğrafı magazin sayfasında gördüm.

''Hakan Kılıcın, bunca yorum içerisinden sadece Ezgi Tunç'a kalp atması dikkat çekti. O kalpten sonra, Hakan Kılıcın yakışıklılığına göz dikmiş tüm kızlar gözlerini Ezgi Tunç'a çevirdi.''

Her gün farklı bir şekilde magazin sayfalarında fotoğraflarım dolandığı için hiç şaşırmıyordum. Sanki başka birinin haberiymiş gibi okuyup geçiyordum. Biraz daha İnstagramda gezindikten sonra Ezgi geldi. Yanakları hala kıpkırmızıydı.

"Saat yeterince geç oldu. En iyisi ben eve gideyim. Her şey için teşekkür ederim. Konser ve mantı çok güzeldi."

"Yeterince geç olduğuna göre seni bırakacağımı düşünmüyorsun herhalde. Burada kalıyorsun."

"Her geç olduğunda sizin evde neden kalayım? Hayır birde emir vererek söylüyor. Neymiş kalıyormuşum."

"Ne güzel yıldızları izleyerek oturuyorduk. Nereden geldi aklına eve gitmek? Hem zaten 2 hafta sonra düğünümüz var. Düğünden sonra senin evin burası olacak. Alışman için bir fırsat." Öyle bir bakıyordu ki içinden sövdüğüne yemin edebilirdim.

"Hadi kaldım diyelim, bu seferde annen baban kalmak için çok istekliyim sanar." Ahh Ezgi, bir bilsen asıl kalmanı isteyenin benim ailem olduğunu.

"Bizi evlendirmek isteyen bir aile neden öyle düşünsün ki? Ne kadar naz yaptın. Kal işte burada." Sustu ve düşünmeye başladı. Birkaç dakika sonra konuştu.

"Bu kadar ısrar ettin, hadi kırmayayım da kalayım. Kimseye de mesaj atmayacağım. Çünkü Tunç ailesinden kimse beni merak etmiyor." Ezgi o kadar alışmış bir şekilde cümleyi söyledi ki, benim içim buruk hale geldi. Üvey annesi ve Yeşim merak etmese bile babası merak etmeliydi. Yeşim de ilk tanıştığımda çok iyi bir kız gibi görünürken gerçek yüzünü açığa çıkarmıştı. Ezgi puf koltuğa oturdu ve battaniyeye sarındı. O yıldızlara bakarken bende telefonumdan şarkı açtım.

Ezgi'nin ağzından

Ben gökyüzünde parıldayan yıldızlara bakarken Hakan telefonundan şarkı açmıştı. Açtığı şarkıyı hemen tanıdım. Pinhani-Ne güzel güldün şarkısını açmıştı. Şarkı başladığında hafif tebessüm ettim. Şarkı ilerledikçe eşlik ederken gözümde de bazı anlar canlanıyordu.

Yalandan da olsa

Ne güzel güldün o akşam bana

Hakan, kameraların karşısında bana karşı yalandan gülüyordu. Ama yinede çok şirin görünüyordu. Tekrardan tebessüm ettim ve yerimde hafif hafif sallanırken Hakan şarkıya eşlik etti.

Belki tanışmak zor, iyi anlaşmak zor, peki görüşmek çok mu kolaydı?

Bana baktı ve şarkıya eşlik etmeye devam etti

Çok kısa bir zamanda belki biraz da zorla, bence gayet iyi de anlaştık

Bu kısmı söylerken vurgulamıştı. Yüzüne baktığımda göz göze geldik. Gözünü hiç kaçırmadan gözlerimin içine bakıyordu ama ben gülmeye başladım. O da güldü ve konuştu

''Neden gülüyorsun?''

''Ne bileyim. Gözlerime o kadar dikkatli baktın ki gülesim geldi.''

''Tam o kısım bize yazılmış gibi değil mi? Çok kısa bir zamanda belki biraz da zorla, bence gayet iyi de anlaştık.''

''İyi anlaştık mı anlaşmadık mı bilemiyorum. Çünkü sana güvenemiyorum Hakan. O kırıcı sözlerinle belki de biraz sonra bile beni üzebilirsin. Şaşırtmaz.'' Gökyüzüne baktı ve konuştu.

''O zaman sana bir şey itiraf edeyim. Seni kırdığımda mutlu olmuyorum ama üzülmüyorum da. Sana bir türlü ısınamıyorum Ezgi Tunç.'' Bakın işte, az önce aşık gibi davranan adam bana ısınmadığını söyledi.

''Isınamıyorsun öyle mi? Peki neden ben seni istemesem bile yanıma geliyorsun? Neden bana yakın davranmaya çalışıyorsun?'' Güldü.

''2 hafta sonra düğünümüz var Ezgi. Haftaya bugün de nikahımız var.'' Nikahımız haftaya pazar mıydı? Yine mi benim en son haberim oluyordu?

''Ben tarihleri sormadım Hakan Kılıç. Neden yakın davranmaya çalışıyorsun? Mesela bugün beni neden konsere götürdün? Yoksa bunları da mı ailen ayarladı?''

''Yakın davranmaya çalışmıyorum. Konsere de seni ben götürmek istedim, babamlar ayarlamadı. Zaten birbirimizle zorla evleniyoruz, ailenle aranda olanları görüyorum ve biraz da olsa seni mutlu etmeye çalışıyorum. Neden bende sana sürekli bir darbe vurup hayatını çöküşe uğratayım ki?''

''Bunu alışveriş yapmaya gittiğimiz gün, annemin benim gibi kızı olduğu için bırakmasından mutlu olan bir adam mı söylüyor?''

''Mutlu olduğumu nereden çıkardın Ezgi? Her neyse bu konuyu tekrardan açmayacağım. Bu olayı aştığımızı düşünmüştüm. Konsere gidince beni affettiğini de düşünmüştüm.''

''O gün ne kadar kırıldığımı tahmin bile edemezsin. Sen ne kadar aşsan da ben hayatım boyunca bu sözleri unutamam.'' İkimiz de sustuk ve öylece yıldızları izlemeye başladık. Bir süre sonra, Hakan'ın telefonundan çalan şarkıları dinleyerek uyuya kaldım. Yıldızların altında, şarkı eşliğinde uyuya kalmıştım.

11 Ekim Pazartesi

''Ezgi, Ezgiiiii, Ezgiiii'' kulağıma Hakanın sesi geliyordu. Ama battaniyeye sarınmış o kadar rahat uyuyordum ki bu ses bile beni uyandıramazdı.

''Ezgii, yeter ama kalksana ya.'' Beni çağırdığı yetmezmiş gibi kolumdan da dürtmeye başladı.

''Ezgi, 3'e kadar sayıyorum hemen kalkıyorsun.'' Çok sesli olmayacak bir şekilde bağırdım.

''Hakan, git başımdan!''

''1111111111111111111111, 222222222222222222222222222'' Uzatarak saymaya başladı

''Bak sana şans veriyorum.'' Duraksadı ve tekrardan konuştu ''Kalkmıyor musun? Peki o zaman sen kaybettin Ezgi Tunç. 3333333333'' Kafamdan aşağı dökülen suyla yerimden sıçramam bir oldu. Hemen ayağa kalkıp silkelenmeye başladım.

''Ne yapıyorsun gerizekalı!'' Elindeki sürahiyi sallarken bir yandan da gülüyordu. Dolu bir sürahi suyu kafamdan aşağı boşaltmıştı. Bakın bir bardak su demiyorum, bir sürahi su!

''Çağırdım, çağırdım kalkmadın. Benim de sabrım taştı.''

''Ben şimdi sana sabır taşmasını gösteririm görürsün. Şu üstüme başıma bak ya!''

''Sakin ol yahu. Ben sana kıyafet veririm.''

''Üstüme su dökmeseydin kıyafet vermek zorunda kalmazdın Hakan!''

''Aman ya ne kadar ciyakladın. Ben seni hastayken banyoya soktuğumda, üstüm ıslandığı halde hiçbir şey dedim mi?''

''Ben uyandığımda çok sinirli oluyorum. Ondan bir kere!'' Burnumu sıktı ve gülmeye başladı.

''Şuna bak sen, sinirli oluyormuş. Belalı civciv seni.'' Ne kadar gülmemeye çalışsam da hafif bir sırıttım. Hakan kolumdan tuttu ve koridorda asansörün olduğu kısma çekiştirdi.

''Hadi aşağıya inelim de sweatshirt vereyim. Bak bir daha istersen vermem kıymetimi bil.''

''Aman egonu yesinler senin. Hem merdivenden inelim 2 kat için niye asansöre biniyoruz ya?''Kendini gerdi. Eğer biraz daha gerseydi kasları balon gibi patlayacaktı.

''Biraz zenginlik gör kızım. Sizin evinizde asansör var mı?''

''Haspama bak hele. Senin zenginliğin olsa ne yazar karakterin oturmamış ki.'' Yüzüme öyle bir bakış attı ki dayanamayıp ikimizde gülmeye başladık.

''2-C sınıfından Ezgi Tunç'u bu güzel laf sokması adına sınıfına uğurluyoruz.''

''Güzel laf soktum ama kabul et.''

''İnkar etmiyorum ki çoktan kabul. Öyle laflar ediyorsun ki küfür etmeden küfür etkisi yaratıyor.''

Gururlanmış ve kendimden emin bir şekilde asansöre bindim. 5. kattan 3. kata(Hakanın odasının olduğu kata) asansörle indik. Hakan odasına girdi ve dolabından siyah bir sweatshirt çıkarırken ikimizin telefonuna da aynı anda mesaj geldi. Telefonumu çıkarıp baktım. Havada Aşk Kokusu Var diye kurulmuş bir gruptan mesaj gelmişti

Havada Aşk Kokusu Var♡

Bacımsu🌼 grubu kurdu

Bacımsu🌼 Ben, HAKAN KILIÇ! ve Enişte Bey kişisini ekledi.

Bacımsu🌼: Evettt baylar ve bayanlar Havada Aşk Kokusu Var grubuna hoş geldinizz.

Enişte Bey: Hoş bulduk Ecem Hanım. Nasılsınız iyi misiniz?

Bacımsu🌼: Teşekkür ederim Oğuz Bey iyiyim siz nasılsınız ?

Enişte Bey: Sizinle konuşma şerefini bulunca daha iyi oldum hanımefendi.

Bacımsu🌼: Çok naziksiniz beyefendi.

Allah'ım bu kaçıncı flörtleşme seviyesi?

Ben: Neden böyle bir grup kurdunuz gidip özelden flört etsenize ya.

HAKAN KILIÇ!: Evet, hemen maydanoz olaya dahil oldu.

Kafamı kaldırıp karşımda duran Hakana sinirli bir bakış attım ve gruba yazdım.

Ben: Sensin maydanoz!

Hemen rehbere girip Hakanın adını değiştirdim. Yeni ismi daha güzel olmuştu. O sırada gruba mesaj geldi.

Uyuz 😈: Bir grupta bana laf yetiştirmemiştin o da oldu.

Bacımsu🌼: Susun bakalım çocuklar kavga etmeyin. Bugün bir gezi planımız var.

Ben: Ne planı?

Enişte Bey: Bugün dördümüz pikniğe gidiyoruzzz.

Ben: Peki bundan bizim haberimiz var mı?

Bacımsu🌼: Artık var.

Uyuz 😈: Bana uyar

Ben: Ben gelmem.

Uyuz 😈: Naz yapmaktan usanmıyordu.

Bacımsu🌼: Ezgicim hiçbir planın olmadığına göre geliyorsun.

Ben: Nereden biliyorsun planım olmadığını?

Bacımsu🌼: Planın olsaydı şu anda Hakanlarda olmazdın.

Anlaşılan Hakan'ın bu plandan çoktaaan haberi vardı. Artık bana da teklifi kabul etmek düşerdi

Ben: Tamam be tamam geliriz.

Enişte Bey: Baldız da geldiğine göre plan tamam. Saat 12.00 gibi buluşuruz. Sakın bir şeyler getirmeyi unutmayın.

Ben: Baldız falan ooo siz baya olmuşsunuz Enişte. Ecem de hiç sır vermiyor mübarek.

Bacımsu🌼: Verecek bir sır yok hayatım her şey ortada ihihih. Neyse konuyu değiştirmeyelim. Ben börek ve kısır yapacağım. Sen de kek ve makarna salatası yap yeter. Çay ve tabaklar Oğuzdan.

Ben: Tamamdır. Hakandan bir şey istemiyor musunuz?

Uyuz 😈: Kızım benim varlığım yeter.

Ben: Egonu yesinler senin.

Uyuz 😈: Ecem, senin bu arkadaşın Ezgi bizi zehirlemesin sakın?

Ben: İstemede yediğin her şeyi ben yaptım Hakan. Boş yapma istersen.

Mesaj atmaya kapılmış devam ederken üstümün ıslaklığından dolayı üşüdüğümü hissettim. Hakanın elinden sweati aldım ve giyinme odasına girdim. Sweatshirti giydikten sonra saç kurutma makinesini aldım ve pantolonumu biraz da olsa kuruttum. Daha sonra saçlarımın da nemini biraz aldıktan sonra odadan çıktım. Hakan da öylece odanın kapısında beni bekliyordu. Saatini gösterdi ve konuştu.

''Hele şükür çıkabildin. Saat 9.30 bir an önce keki yapalım.''

''Kahvaltı yapmayacak mıyız?''

''2.30 saat sonra tekrardan nasıl börek, kek yiyeceğiz? Yapmayacağız tabii ki de. O zaten kahvaltı niyetine geçer.''

''Peki.'' dedim ve mutfağa indik. Hakan, Ceylan ablayı mutfaktan çıkardı ve ocağa kaynaması için makarna suyu koydu. Daha sonra bana döndü ve konuştu.

''Ben en çok limonlu kek severim. Yapalım mı?''

''Yapalım tabi. O mis gibi limonlu kek kokusunu kim sevmez ki?'' Hakan malzemeleri çıkarırken hapşırdım.


''Çok yaşa.''

''Hep beraber.'' Tek kaşını kaldırdı ve konuştu.

''Hep mi beraber? Benimle beraber mi yaşamak istiyorsun yani?'' Gözlerimi devirerek cevapladım.

''Aman Hakan, sende her şeyi başka bir konuya çekiyorsun.''

''Kendi ağzınla söyledin. Benimle yaşamak istiyorsun.'' Hakana dik dik baktım ve ellerini havaya kaldırıp konuştu.

''Tamam, tamam bakma öyle.''

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Hakan kek malzemelerini koyarken ben de mikserle çırpıyordum. Kek hamurunun kıvamı köpük köpük olunca yağladığım tepsiye döktüm ve fırına koydum. Hakanda makarnayı yaptı ve garnitürle beraber yoğurt koydu.

''Sadece kekin pişmesi kaldı. Her şey tamam.''

''Bak ben makarnayı ne güzel yaptım.'' Kendini övmese çatlardı.

''Tebrik ederim makarna ustası.''

Kekte piştikten sonra saklama kaplarına makarnayı ve kek dilimlerini koydum. Bir saklama kabına da meyveleri koyduğum sırada Hakan giyinmeye gitti. Telefonumun internetini açınca 56 bildirim geldiğini gördüm. 56 bildirimin 56'sı da Ecem ve Oğuzun grupta flört etmesiydi. Saat 11.00 olmuştu ve Hakanda hazırlanınca evden çıktık.

''Hakan, annenler nerede bugün göremedim?''

''Volkan ve Melis dergi çekimlerine gitti. Annemle babam da baş başa kahvaltıya gittiler.'' Arabaya bindik ve Hakan arabayı çalıştırdı.

''Annenle babanın aşkı çok güzel.''

''Sende herkesin aşk hayatına güzel diyorsun ama kendin yapmıyorsun bu ne iş?''

''Seninle nişanlıyken nasıl aşk hayatı yapabilirim Hakan?''

''Kenan'ı unuttun galiba. O seni her şekilde kabul eder.''

''Ay sus sus hatırlatma. Yeşimle Kenan'ın ilişkisi aklıma geldikçe midem bulanıyor zaten.''

''Yeşim sabah İnstagrama post atmıştı gördün mü?''

''Hiç instagrama girmedim dur bakayım.'' Telefonu çıkardım ve İnstagrama girip baktım.

@ yesimtnc

''Yeşimin attıği fotoğrafı düşünelim. Fotoğraf koyamıyorum :/''


melissklc ve diğer 300 kişi beğendi

yesimtnc: Kenan'ın bu kadar güzel fotoğraf çekiyor olması şoku. Evi gibi fotoğraf çekmesi de güzel :)

Kenan.cetin: Senin fotoğraftan daha güzel olman şoku

➥yesimtnc: Ayy yerim seni aşkım benim
ve diğer 20 yorum

 

''Sakin ol Ezgi. Kızı telefondan dövecek gibi bakıyorsun.''

''Ay şunların flört etmelerine bak ya! Ayy yerim seni aşkım benim yazmış birde!''

''Kıskandın mı?'' Sinirle Hakana döndüm.

''Delirtmeyin lan adamı. Sevim abla ve Yeşim yetmezmiş gibi sendende kıskanç damgası yiyorum.''

''Şaka yaptım sakin ol.''

''Yapma öyle şakalar.''

''Tamam şampiyon haklısın. Yeşim hiç öyle bir kıza benzemiyordu. Neden böyle oldu acaba.''

''Cadaloz işte cadaloz! Anasına çekmiş illaki bir yerden kan çekiyor!'' Sinirden köpürüyordum. Bu kıza ne olmuştu böyle? Biraz duraksadım ve konuşmaya devam ettim.

''Hesabını da herkese açmış. 400 takipçili kızın hesabı 2000 takipçi olmuş. Nişandan her kareyi paylaşıp seni etiketleyince takipçisi artmış. Ne gerek vardı böyle bir şeye?'' Cevap vermedi.

''Hayır birde o kadar söyledim ya. Kenan bana aşıktı dedim daha ne diyebilirim ki?''

''Boşver, eninde sonunda hatasını görecek ama gördüğünde çok geç olacak.''

''Offf of. Peki ya babam? Senin odamdan çıkmana kızıyordu. Şimdi kızı Kenan'ın evinde hiçbir şey demiyor. Hayır birde sen benim nişanlımsın. Sana bir şey diyemez artık.'' Duraksadı ve düşündü. Sanki kuracağı cümlenin kelimelerini seçiyor gibiydi.

''Birbirimizi sevmeyerek evlendiğimiz için ve benden pek haz almadığı için kızıyordur.''

''Neyse ne! Zaten Yeşim 10 hata yapsa görülmez ama Ezgi'nin 1 hatası görülür. Hata yapmadığım halde azar işitiyorum.''

''Tamam sakin ol. Keşke söylemeseydim de görmeseydin.''

''Sen söylemesen bile İnstagrama girdiğimde görecektim Hakan ne saçmalıyorsun Allah aşkına.'' Hakan cevap vermedi. Çünkü sinirimden dolayı ona da her an patlayabilecek olma ihtimalimi biliyordu. Biraz vakit geçtikten sonra telefonum çaldı. Babam arıyordu. Ben öylece telefona bakarken Hakan ''Açsana.'' dedi. Derin bir nefes alıp telefonu açtım ve telefonu da hoparlöre aldım.

''Efendim Baba?''

''Ne demek efendim Ezgi? Akşam eve gelmiyorsun, ne annene ne bana haber vermiyorsun bu ne iş kızım?''

''Kızınızın nerede olduğunu sorgulamak daha şimdi mi aklınıza geldi Serdar Bey? Akşam aradığınızı hatırlamıyorum.''

''Akşam aramamış olabilirim. Bana nerede olduğunu derhal açıklıyorsun.''

''Nişanlımın yanındayım. Dün akşam Hakanların evinde kaldım.''

''Ne işin var senin Kılıçların evinde kızım? Evine geleceğine ne işin var oralarda?!'' Babam iyice sesini yükseltmeye başladı. Ama unuttuğu bir şey vardı. O sinirliyse ben ondan daha çok sinirliydim.

''Sen diğer kızının nerede olduğunu biliyor musun da bana hesap soruyorsun!''

''Biliyorum, Kenan'ın yanındaymış. En azından o senin gibi haber vermemezlik yapmıyor.'' Ne kadar rahat söylüyordu!

''Benim nişanlımın yanında olmama kızıyorsun, kızın 2 gündür tanıdığı adamın evinde ona niye bir şey demiyorsun?!''

''Yeşim ve sen aynı değilsin Ezgi! Sen, annesinin bıraktığı bir kızsın.''

''Ne alakası var baba?! Her konuyu neden anneme çekiyorsun? Annem yok diye istediğimi yapamayacak mıyım?'' Hakan babamla konuşmalarımı sessizce dinliyordu.

''Senin annen var, yok değil. Her istediğini yapamazsın. Hem annen de izin vermiyor.'' Gülmeye başladım.

''Anlaşıldı senin derdin baba. En başından söylesene o cadaloz karın yediremiyor kızından daha iyi yerlerde olmamı diye!''

''Annenle doğru konuş!''

''O benim annem değil! Daha fazla bu muhabbetleri duymak istemiyorum! İstediğimi yaparım, karın hiçbir şekilde karışamaz. Şimdi telefonu kapatıyorum çünkü günümün daha fazla zehir olmasını istemiyorum!''

''Hala Kılıçların evinde misin? Hemen seni almaya geliyorum! Onlar senin aklını karıştırıyor belli ki!'' Tam ben konuşacakken Hakan konuştu.

''Nişanlım ve arkadaşlarla beraber piknik yapacağız. Ezgi'nin aklını karıştıran yok Serdar Bey merak etmeyin.''

''Sen! Sen..'' Hakan rahat bir şekilde konuşuyordu.

''Sakin olun.''

''Ezgi, eve geldiğinde bu konuyu konuşacağız!'' Babam sinirli bir şekilde telefonu kapattı. Sevim Abla babamın aklını öyle bir karıştırıyordu ki! Boş yere benimde sinirimi hoplatıyorlardı. Kalan yol boyunca konuşmadık. Piknik yapacağımız yere geldik ve Hakan arabayı park etti. Yeşillikle dolu ve kimsenin olmadığı bir yerdi. Yiyecekleri aldıktan sonra biraz yürüdük ve Ecemleri gördük. Ecem ve Oğuzda bizi görünce ayaklandılar. Onlar çoktan yere piknik örtüsü sermiş, oturmuşlardı. Ecem hemen koşup bana sarıldı.

''Hoş geldiniz. İyi ki geldiniz.''

''Hoş bulduk.'' Elimdeki kapları örtüye koydum ve ayakkabılarımı çıkarıp örtüye oturdum. Hakanda o sırada Oğuzla şakalaşıyordu. Babamla olan konuşmalarımız moralimi çok bozmuştu. Mis gibi havayı içime çektim. Oğuzla Hakan da örtüye oturdu. Oğuz konuştu.

''Nasılsın baldız? Nasıl gidiyor hayat?''

''İyiyim enişte yaşayıp gidiyoruz işte. Senin nasıl gidiyor?''

''Benimde iyi işte ya. Senin bu arkadaşın kalbimi çaldığından beri daha iyi.''

''Benim arkadaşım mı kalbini çaldı? Hemen anlatsanıza siz nasıl sevgili oldunuz?'' Ecem anlatmaya başladı.

''Zaten o gün sizin evden çıkarken birbirimizi ilk gördüğümüzde bir elektriklenme olmuştu. Daha sonra hastaneye geldiğiniz gün, siz gittikten sonra Oğuzla çok sohbet ettik. O günden sonra daha çok sohbet etmeye başladık. 2 gün öncede netleşti ve ilk seni seviyorum diyen Oğuz oldu.'' Hakan, Oğuzun dizine vurdu ve hep beraber gülmeye başladık.

''Birde arkadaşımın kalbini çaldığını söylüyorsun. Ben senin arkadaşının kalbini çaldım diyemiyorsun enişte öyle olsun.'' Oğuz Ecemin başını öptü ve konuştu.

''Kim kimin kalbini çaldı bilemem ama iyi ki o kalp çalınmış.'' Arkadaşım elden gidiyor! Hem de gözümün önünde flörtleşerek.

''Aşırı romantiksin enişte ya. Allah mutluluğunuzu daim etsin aşırı yakışıyorsunuz.'' İkisi de teşekkür etti. Ecem kapların ağzını açmaya başladı ve bende termostan bardaklara çay doldurdum. O sırada Oğuz konuştu.

''Sen bana aşırı romantik diyorsun ama yanındaki çocuğun benden daha fazla romantik olduğunu bilmiyorsun.'' Hakanla o sırada göz göze geldik ve dalga geçercesine konuştum.

''Hakan mı romantik? Bence tam dağ ayısı.'' Ecemle Oğuz gülerken Hakan hemen çıkıştı.

''Ne zaman dağ ayısı olduğumu gördün Ezgi? Gayette romantiğim. Sana göstermiyor olmam romantik olmadığım anlamına gelmez.'' Bir romantik olduğunu savunmamıştı o da oldu.

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Hep beraber sohbet edip yemekleri yerken tüm moral bozukluğum geçmişti. Mis gibi hava, yiyecekler ve çayın uyumu birbirine çok yakışmıştı. Yemeklerimizi yedik ve çay keyfi yaptık. Çay keyfimiz de bitince Ecem poşetten top çıkardı ve ayağa kalkıp zıplamaya başladı.

''Hadi kalkın yakar top oynayalım.'' Hepimiz oynamaya dünden razı olduğumuz için ayağa kalktık. O sırada Oğuz konuştu.

''Ecemle ben, Hakanla Ezgi olsun.'' Hemen çıkıştım.

''Hayır Ecemle ben, Hakanla sen olacaksın. Kızlar erkeklere karşı olsun.'' Hakan hemen Oğuzun kolunu tuttu ve konuştu.

''Bana kabul ama ağır olabilir. Ağlamak sızlamak yok ona göre.'' Oğuzda hemen onaylarcasına kafasını salladı. Ecem de onayladı ve oyun başladı. İlk önce Hakan ve Oğuz ortaya geçti.

Uzun uğraşlar sonucunda Oğuzu vurdum ama Hakan bir türlü yanmıyordu. En sonunda sert bir şekilde kafasından vurayım derken pas aldı. Pas alınca da Oğuzu da yanına aldı. Hızlı ve sert bir şekilde Ecem, Oğuzu vurdu. Daha onları vurmaya çalışırken o kadar yorulmuştuk ki sinirli bir şekilde topu attım. Hakan tam zıplayacakken top kasıklarına çarptı. O, kasıklarını tutup ''Ne hırsla vurdun be kızım!'' derken ben ve Ecem zaferle birbirimize sarıldık. O sırada bağırdım.

''Ağlamak sızlamak yok!'' Kafasını salladı ve hırsla yerini aldı. Bu sefer ortaya Ecem ve ben geçtik. O kadar hızlı atıyorlardı ki alnımdan ter akıyordu. Ecemle ikimizde çok iyi oynadığımız için vurulmadık. Ecem tam koşarken Hakan, Ecemi ayağından vurdu. Ortada sadece ben kalmıştım.

İkisi de o kadar hırsla atmasına rağmen beni vuramadılar. Pas almam mümkün değildi ve yenilmemek için direniyordum. Ne güzel yenilmiyorum diye düşünürken Hakan, ''Ya Allah, Bismillah!'' dedi ve topu öyle bir attı ki top alnıma çarptı. Alnım çok acımıştı ve 2 saniye içinde kızardı. Ecem alnıma bakarken Hakanla Oğuz birbirlerine sarılıyordu. Alnımın acısından yüzümü buruştururken Hakan bağırdı.

''Ben ağır olacak demiştim! Pes mi ediyorsunuz yoksa?'' Çok garip bir şekilde kahkaha atmaya başladı. Çocuğun içinden canavar çıkmıştı. Bende bağırdım

''Pes falan etmiyoruz! Geçin ortaya.'' Ecem bana emin misin dercesine bakarken sinirli bir şekilde yerimi aldım. Yine ortadakilere vurmaya çalışırken kolumun uyuştuğunu hissettim. Kaçmaktan hiç yorulmuyorlardı!

Yine Eceme attığım sırada arkadan bir ses geldiğini duyar gibi oldum ve arkama döndüm. Arkama bakarken Ecemin topu attığını fark etmemiştim. Tam önüme dönerken Hakan ''Hadi Ezgi ya bir önüne baksana!'' diyerek topu sert bir şekilde attı ve yine alnıma geldi. Oğuzla Hakan gülüşürken sinirden köpürmüştüm ve topu alıp çığlık atarak Hakanı kovalamaya başladım.

''Kafama bilinçli olarak atıyorsun dimi! Göstereceğim ben sana şimdi!'' Soluk soluğa kalmış bir şekilde koştururken Hakanda konuştu.

''Ya bilinçli olarak atmadım oyun oynuyoruz şurada bıraksana peşimi!''

''Bırakmıyorum lan. Kaç bakalım nereye kadar kaçacaksın!'' Hakan kaçmaya devam ederken ayağıyla bastığı yerden su fışkırmaya başladı. Hakan fıskiyenin ortasında öylece dururken ellerini iki yana açtı ve seslendi.

''Hani kovalıyordun gelsene! Bak kaçmıyorum işte.'' Giydiği t-shirt ıslandığı için üstüne yapışmıştı. Ben onun bu haline gülerken o suyun altından çıkmıyordu.

''Hakan gelsene ıslanıyorsun!''

''Su çok güzel. Bence sen gel!''

''Hasta olacaksın gel!'' Hakan bir anda yanıma koştu. Bende onu ikna ettiğimi sanmıştım. Ama bir anda beni kucağına aldı ve fıskiyeden çıkan suyun ortasına getirdi. Fıskiyeden çıkan su o kadar derin bir ortama yayılmıştı ki çok çabuk ıslanmak mümkündü. Ben sinirle kucağında çırpınırken o kendi etrafında dönüyordu.

''Bıraksana beni Hakan! Çok fena kaşınıyorsun haberin olsun!''

''Peki hemen bırakıyorum. Kaşı bakalım.'' Beni yere bıraktı ve kendi etrafında dönmeye devam etti. Sudan çıkmak yerine bende tam suyun ortasında durmuş, Hakanı izliyordum.

''Bıraktım ya neden hala çıkmıyorsun sudan?'' Ben onun bu haline gülerken o da gülüşüme karşılık verdi. Islanan saçlarını geriye attı ve elimden tuttu. El ele dönmeye başladık. Zaten yeterince ıslanmıştık. Daha fazla ıslansak bir şey olmazdı. Şu anki halimiz çok komikti. Biz suyun ortasında el ele tutuşmuş dönerken Ecemle Oğuz peşimizden gelmişti ve Oğuz bağırdı.

''Ne yapıyorsunuz çıksanıza şuradan ıslanıyorsunuz.'' O sırada Ecem, Oğuzun elini tuttu ve yanımıza koştu. Oğuz ıslanmanın şokuyla bize bakarken Ecem suyun altında zıplıyordu. Çocuklar gibi eğlendik ve bir süre sonra fıskiyeden çıkan su durdu. Hepimiz gülüşerek oturduğumuz yere doğru yürüdük. Hakanı o kadar çok kovalamıştım ki oturduğumuz yerden de bir o kadar uzaklaşmıştık.

Hepimiz örtüye oturduk ve tekrardan gülmeye başladık. Ecem ayağa kalktı ve arabadan kendi hırkasıyla beraber Oğuzun hırkasını aldı. Islanmıştık ve havada esmeye başlamıştı. Estiği için haliyle üşümüştük. Bende hafiften titremeye başlayınca Hakan ayağa kalktı. Arabadan kendi hırkasını almıştı ve gelince bana verdi.

"Giy hırkayı üşüme."

"Ama sen üşüyeceksin Hakan."

"Boşver, ben üşümem." Ben hırkayı giyerken Hakan tekrardan örtüye oturdu. Ecem telefonu açtı ve topluca selfie çekti. Biraz daha gülüşüp sohbet ettikten sonra toplandık ve vedalaşıp arabalara bindik. Hakan arabanın ısınmasını beklerken konuştu

"Ne kadar da güzel oluyormuş böyle çift olarak etkinlik yapmak." Gülümsedim.

"Yalandan bir çift olsak bile gerçekten eğlenceliydi."

"Bence biz gerçekten iyi anlaşıyoruz. " Konuşma yine o tarz konulara gidecek korkusundan dolayı hemen elime telefonu aldım ve İnterneti açtım. İnterneti açtığım anda yukarıdan bildirim geldi. Yeşim mesaj atmıştı.

Yeşim: Babam zaten Kenanla olduğumu biliyor. Bu kadar kıskandığını belli etmene gerek yok. Babama karşı beni kışkırtmaya çalışma sakın. Kenanın tüm gerçekleri öğrenmesini istemezsin diye düşünüyorum. Hakanla aşkınızın gerçek olmadığını mesela.

Bu salak beni tehdit mi ediyordu? Tam mutlu olurken gülüşüm solmuştu. Hakan sinirlendiğimi anlayınca sordu ve mesajı ona gösterdim. İkimizde öylece birbirimize bakarken tek düşündüğümüz şey ne olacağıydı. Evdeki herkesin teker teker gerçek yüzlerini görüyordum. Yoksa Hakanla evlenip Tunç ailesinden uzaklaşmak iyi bir seçenek olabilir miydi?

Loading...
0%