@1lpapatya
|
≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Ben Yeşimin mesajını düşünmekle meşgulken çoktan eve gelmiştik bile. Hakanla vedalaşıp arabadan indim ve eve doğru yürüdüm. Anahtarımla evin kapısını açtım . İçeri girdiğimde, salonda oturan Sevim ablayla babam odak noktama girdi. Hızlı adımlarla merdivenlere ilerlemeye çalışırken babam yüksek sesli bir şekilde seslendi. "Ezgi! Konuşacaklarımız var nereye gidiyorsun?!" Derin bir nefes alıp arkamı döndüm. Babamların yanına doğru yürürken Sevim abla sırıtıyordu. Koltukların birine oturdum ve tekrardan derin bir nefes alıp konuştum. "Evet baba seni dinliyorum." Hiddetle ayağa kalkıp bağırmaya başladı. "Ben seni ne emeklerle büyütmeye çalışıyorum sen Hakanla fingirdeşiyorsun öyle mi?! Ne işin var senin Kılıçların evinde? Niye haber vermiyorsun?!" Anında gözlerim doldu. O kadın yüzünden babamın içinden canavar çıkıyordu ama susmayacaktım. Ezilmeye niyetim yoktu. "Fingirdeşmek derken? Lütfen düzgün konuş baba! Nişanlımın yanındaydım bana kızacağına git Yeşime kız!" "O Kenanla olduğunu annesine söylemiş. Sen niye anneni arayıp haber vermiyorsun?!" Sevim cadısı hala sırıtıyordu. "Birincisi, o benim annem değil! Haber verecek olsam ona haber vermem! İkincisi, Yeşimi merak edeceğin kadar adam olsaydın da bir kere beni merak etseydin baba!" Sabrım taşıyordu. Sinirimden dolayı saygısızca konuşmak zorunda kalıyordum. Kendi evimde huzur bulamıyordum artık. Babam sinirli bir şekilde yaklaştı ve tokat attı. Yanağımın acısını değil, duygularımın acısını hissediyordum. Yanağımı tutarak ağlamaya başladım. "Yeter artık ya yeter! Ne oluyor baba sana? Bu Sevim cadısını dinleyip neden kızına zarar veriyorsun?! Kendi evimde huzur bulamaz oldum ya üzerimde bir baskı hissediyorum artık! Ne istiyorsunuz benden ne? Sizin için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bugüne kadar ne saygısızlığımı gördünüz?" Yanağımdan süzülen yaşları durduramaz hale gelmiştim. Boğazım düğümlenmiş, nefes alamaz bir haldeydim. Babam öfkeyle bakarken Sevim abla konuştu. "Ay birde zırlıyorsun. Her lafına Yeşimi katıyorsun, birde utanmadan ne yaptım diyorsun. Kılıçların evinde cirit atacağına kendi evine ekmek parası getirseydin ya zilli!" Ne desem boştu ve sabrım taşmıştı. Çığlık atarak sehpaya tekme attım ve sehpa geriye düştü. Koltukların üzerindeki örtüyü çekip masadaki süsleri sinirle devirirken Sevim abla bağırdı. " Serdar, durdur şu kızını!" Babam kolumdan tuttu. Kolumu elinden kurtarıp sinirle bağırdım. "Bu kadar Kılıçların evinde olmama kızacağına, zamanında kumarda paranı kaybetmeseydin. Kaybetmeseydin de beni böyle durumlara düşürmeseydin baba! Seni Allah'a havale ediyorum." Koşarak merdivenlerden yukarı çıktım ve odama girdim. Odamın kapısını kilitledim ve telefonu elime aldım. Hızlı bir şekilde Ecemi aradım. Birkaç çalışta açtı. "Alo efendim canım? " Tekrardan ağlamaya başladım. Kendi hıçkırıklarımda boğulup konuşamıyordum! " Ezgi, ağlıyor musun sen? " "Ecem ben çok kötüyüm. Ne olur kurtar beni buradan. " "Korkutma beni. Ne oldu?" "Ecem bu evden acilen kurtulmam lazım. Ne olur yardım et." "Tamam sakin ol. Ben birşeyler ayarlamaya çalışacağım hemen." Endişelenmiş bir şekilde telefonu kapattı. Küçük valizime birkaç kıyafet doldurdum ve yatağıma oturdum. Zamanında babam o paraları kaybetmeseydi başıma böyle bir şey gelmeyecekti. Birde Yeşim, Kenana gerçekleri söylemekle tehdit ediyordu. Yatağımda ağlarken zil çaldı. Korkuyla yerimden sıçradım ve kapının kilidini açtım. Sessiz bir şekilde merdivenlerden aşağıya baktım. Sevim abla kapıyı açtı. Hakan gelmişti! Hakan hızlı adımlarla merdivene doğru ilerlerken babam kolunu tuttu. "Hayırdır? Dingonun ahırı mı burası sallana sallana giriyorsun!" Hakan kolunu kurtardı ve konuştu. "Evet dingonun ahırı." tekrardan merdivene yöneldiği sırada bende odama kaçıp kapıyı kilitledim. Korkuyordum. Korkuyordum çünkü babam yüzünden her an kavga çıkabilirdi. Hem Hakanın burada ne işi vardı? Ben kapıya yaslanmış bir şekilde beklerken kapı tıkladı. Bağırdım. "Giremezsiniz!" "Ezgi, benim Hakan." "Ne işin var burada?" "Seni kurtarmaya geldim. Hadi çık odandan." Valizimi aldım ve yavaşça kapının kilidini açtım. Büyük bir ihtimalle ağlamaktan gözlerim şişmişti. Hakan beni gördüğünde üzgün bir ifadeyle gözlerime baktı. Elimden valizi aldı ve elimi tuttu. El ele merdivenlerden inerken babam bağırdı. "Nereye götürüyorsun kızımı bırak!" Hakan hiçbir şekilde umursamayarak kapıya yöneldi. Babam kolumdan tuttu. "Ezgi, eğer bu evden çıkarsan bir daha giremezsin!" Kilit cümleyi söylemişti. Duygu sömürüsünden başka bir şey değildi. Hakanın gözlerinin içine baktım ve ''Hadi'' der gibi bakıyordu. Babam kolumu tutarken o kadar sıkmıştı ki ağzımdan hafif bir inilti kaçtı. "Üzgünüm baba. Yarına çıkacağımın garantisi olmayan şu hayatta günlerimi zehir edemezsin. Zaten daha ne kadar zehir edebilirsin ki? Sevim ablayı bu kadar dinlemenin hata olduğunu anladığın zaman, işte o zaman beni kızın olarak bil." Hakanla el ele kapıdan çıktık. "Ezgi, her şey daha iyi olacak inan bana." Yavaş bir şekilde geri çekildi ve emniyet kemerini taktı. "Ecem sana söyledi dimi? Ben onu aradım. Neden direkt sana haber veriyor?!" "Seni o evden ben dışında kimse çıkaramazdı. Baban bırakmazdı. Biliyorsun, Sevim Ecemi de sevmiyor." Kafamı salladım. Gurur yapmaya niyetim yoktu. O sırada telefonum çaldı. Ecem arıyordu. "Alo Ezgi. Hakan geldi mi? Bizim çatı katı eşyalı olduğu için seninle beraber orada kalalım olur mu? Ailemin yanında rahat edemeyiz." "Geldi. Teşekkür ederim Ecem." Ecem birkaç cümle daha söyleyip telefonu kapattı. O sırada Hakan konuştu. "Ezgi, bizim eve gitsek ne olur ki? Koskoca ev. Bizde kal." "Hayır Hakan. Olmaz." "Ama bak.." lafını tamamlamasına izin vermedim. "Lütfen inat etme Hakan." Kafasını salladı ve önüne döndü. Yaklaşık yarım saatlik yolu trafik yüzünden 1 saatte gelmiştik. Ben arabadan inecek iken Hakan elimi tuttu. "Sen iyi bir kızsın." Gülümsemeye çalıştım. "Teşekkür ederim." Bir anda yaklaştı ve yanağımdan öptü. Ben şokla onun gözlerine bakarken o konuştu. "Kendine dikkat et. Üzülmemeye çalış." Kafamı salladım ve hızlı bir şekilde valizimi alıp arabadan indim. Ecemlerin binasının kapısına geldim ve zile bastım. Ecem açınca 5. Kata (çatı katına) çıktım. Kapıda ayakkabımı çıkardım ve Ecemi gördüm. Görmemle beraber sarıldım ve ağlamaya başladım. "Çok yoruldum." Birbirimize sıkı sıkı sarılırken oda titreyen sesiyle konuştu. "İçeri geçelim gel." ayrıldık ve içeri girdik. Çatı katındaki daire de eşyayla döşenmişti ve çok güzel bir ev haline gelmişti. Valizimi koyup koltuğa oturdum. Ecemde yanıma oturdu. "Seni zorlamayacağım. Ne zaman anlatmak istersen anlatabilirsin. Ama unutma ki dertler paylaştıkça azalır." Hemen anlatıp içimi boşaltmak istiyordum. Ecemin dizine yattım. Ağlaya ağlaya tüm olanları, babamın ve benim tüm söylediklerimizi anlattım. Oda benimle beraber ağladı. Burnunu çekerek konuştu. "Seni çok seviyorum Ezgi. Ben senin hem arkadaşın hem ailen olurum." Saçımı okşuyordu. Duraksadı ve konuştu. "Çay içelim mi?" gülerek kafamı salladım. Çay içmeye bayılan bir arkadaşa hayır diyemezdim nede olsa. Ecem çay yaptı ve çeşit çeşit çikolata getirdi. Bol bol çikolata yiyip çay içtik. Ruhsal olarak o kadar yorulmuştum ki. Ecem yer yatağı açtı ve çok uzun sürmeden uykuya daldım. Yarın sabah işe gitmeyi planlıyordum. Onun için uyumadan önce, sabah 7.00'ye alarm kurmuştum bile. 12 Ekim Salı Sabah alarmın sesiyle uyandım. Yer yatağında yatmayalı çok uzun zaman olmuştu. Mışıl mışıl uykumu almış bir şekilde kalktım. Ecem tek gözünü açmış bir şekilde seslendi. "Neden bu saate alarm kurdun yatsana." Yanağından öptüm ve cevap verdim. "İşe gideceğim. Bir an önce giyinip çıkayım anca giderim." "Hakan senin için izin almamış mıydı?" "Çalışıp ayaklarımın üzerinde durmam lazım. Ben o işe Hakan sayesinde girmedim." Bana gülümsedi ve bende gülümseyip ayaklandım. Tuvalete gidip elimi yüzümü de yıkadım ve aynadan kendime baktım. Ağlamaktan harap olan yüzüme makyaj yaptım. Valizimden kıyafet alıp üstümü değiştirdim. Kahverengi dar bir tişört ve beyaz pantolon giydim. Saçlarımı tarayıp saçımın arkasını salık bıraktığım bir at kuyruğu yaptım. Gerçekten ruhsal olarak kendimi yorgun hissediyordum ama belli etmemeliydim. Gülümsemeliydim. Hazırlandım diyene kadar saat 8.00 olmuştu. Yanıma hiç çanta almadığım için Ecemin çantalarından kombinime uyanı seçtim. Ecem tek başına kalmak için arada çatı katına çıkıyordu. Bundan dolayı birçok eşyası da buradaydı. Parfüm sıkıp çantayı da taktım ve çıktım. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Maalesef çok trafik olduğu için takside sadece telefonla ilgilendim. Saat 9.00'da iş başı olmasına rağmen şirkete vardığımda saat 9.15 olmuştu. Kimse işe geleceğimi düşünmüyordu. Haliyle ben yürürken hepsi beni izliyordu. Kendi çalışma masamın yanına ulaştığımda gözlerimle Banuyu aradım. Tam bulamadım deyip masaya otururken birisi arkamdan gözlerimi kapattı.
"Düğüne kadar buraya geleceğini hiç düşünmemiştim. Hakan izin almış diyorlardı." "Banada sürpriz oldu. Bir anda karar verdim." "İyi ki geldin canım." Şirkette tek sevdiğim kişi Banuydu. Belki önceden Kenanda derdim ama şu an... Kenan demişken o da karşımdaki masada oturuyordu. Gözlerini üstüme dikmiş öylece bakıyordu. Banuyla biraz sohbet ettik ve daha sonra işlerimize bakmaya koyulduk. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ İçinde bulunduğumuz sezon için birkaç kıyafet çizmem istendi. Onları çizmeye yoğunlaştım. 2. çizimime başlarken telefonuma mesaj geldi. Uyuz😈: Nasıl oldun? Hadi canım. Birde merak ediyorum de tam olsun. Ben: İyiyim. Telefonu kapatıp tekrardan çizim yapmaya yoğunlaştım. Uzun bir süre sonra 2. çizimimi de bitirdim. Gerçekten aşırı güzel olmuşlardı. Banu kendisine kahve alırken bana da aldı ve masama bırakıp gitti. Ne olur ne olmaz diye çizimlerimi dosyaya koydum. Birazcık dinlenip kahvemi içtiğim sırada şirketin dedikoducuları Yaren ve Asya geldi. Sandalyemin sağ ve sol tarafına geçtiler. Yaren, dalga geçme pozisyonuna geçip konuştu. "Oo kimler varmış burada?" Ben sadece onları izlerken onlar benimle dalga geçmeye çalışıyorlardı. "Yaren, ben yanlış mı görüyorum yoksa bu Hakanın nişanlısı mı?" "Doğru görüyorsun Asyacığım. Sırf Hakanla nişanlandı diye şirkete bile gelmeyen nişanlısı." "Zengin bir kocanın parasını yemek için şirkete gelmeyen biri olsa bu Ezgi olurdu zaten." Ben hala susup onlara bakarken Yaren çıtayı aştı. "Kesin Hakan Kılıç sayesinde bu şirkete girdin. Yoksa senin gibi paçozun bu şirkette ne işi olur?" Güldüm ve cevap verdim "Bak bak lafta sokuyormuş." Duraksadı ve masadan dosyamı almak için uzandı. Uzandığı sırada bileğini tuttum. "Saçma sapan hareketler yapacaksanız hiç uğraşmayın. Kıskandığınızı bu kadar belli etmek yerine, kendiniz de bir yerlere gelmeye çalışın. Şimdi masamdan kaybolun." Yaren, Asyaya kaş göz işareti yaptı ve masamdan gittiler. Kahvem elimde olmasaydı, belki de çizimime veya üstüme dökebilirlerdi. Ama her ihtimale karşı çizimlerimi dosyaya koyup kahvemi de elime almıştım. Kahvemi içtikten sonra 3. çizimimi yapmaya başladım ve telefonum çaldı. Hakan arıyordu. "Alo, efendim Hakan?" "Neredesin Ezgi?" "Bir şey mi oldu?" "Neredesin diye sormam için bir şey mi olması lazım?" Şirketteyim demedim. "Ecemlerin evindeyim." "Ecem bana öyle söylemedi Ezgi. Neden yalan söylüyorsun? Şirkete gittim desen sana kızacak mıyım da benden saklıyorsun?" "Yani ben..." Konuşmama izin vermeden telefonu suratıma kapattı. En sevmediğim şey suratıma telefonun kapatılmasıydı. Buna rağmen Hakan sürekli bunu tekrarlıyordu. Keşke yalan söylemeseydim. Şirkete geldiğime değil yalan söylediğime sinirlenmişti. Telefonu bıraktım ve derin nefes alıp tekrardan çizim yapmaya yoğunlaştım. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Toplam 5 çizim yaptım ve dosyaya koyup Metin Beye götürmek için asansöre bindim. Tam asansörün kapısı kapanacak iken Kenanda asansöre bindi. Metin beyin odasının olduğu koridor genellikle boştu çünkü en üst kattı . Asansörden inip Metin Beyin odasına ilerlediğim sırada Kenan bileğimden tuttu. "Tekrardan şirkete geldiğine çok sevindim. Seni çok özlemiştim." Bileğimi çektim ve sakince uyardım "Ama ben seni gördüğüme sevinmedim ve seni özlemedim. Bir daha bu şekilde konuşmaya kalkma. Farkındaysan ben nişanlıyım." Ben tam arkamı dönerken güldü ve konuştu. ''Seni ne kadar sevdiğimi hiç anlamıyorsun değil mi?'' Ben sinirden dişlerimi sıkarken o pişkin pişkin konuşmaya devam ediyordu. Asansör çalışmıştı ve durduğunda, Kenan'ın arkasında bir gölge görür gibi oldum. Ama kim olduğunu göremiyordum. "Kardeşin bana aşık olmuşken ben hala seni seviyorum. Ama sen... Sen bana yaklaşmayı bile denemiyorsun!" Sesini yükselttiği sırada sabrım taştı ve yüzüne sert bir tokat attım. "Sen ne tür takıntılı bir manyaksın?! Senin yüzünden Yeşimle aram bozuldu. Hala utanmadan beni sevdiğini söylüyorsun! Sevme beni, istemiyorum. Çünkü ben Hakanı seviyorum!" Kolumdan sert bir şekilde tuttu ve sarsmaya başladı. "Yalan söylüyorsun. Hakanı sevmiyorsun. Ortada bir oyun var!" Kollarım çok acıyordu. Hafif kafamı eğip koluma baktığımda, Kenanın el izinin çıkmış olduğunu gördüm. "Kolumu bırak acıtıyorsun!" Kolumu bıraktı ve sert bir şekilde bana sarıldı. Ben onu "Bırak!" diye iterken o daha çok sarılıyordu. Tam o sırada arkadaki kişinin kıpırdadığını fark ettim. Ben hala Kenanı iterken arkadan biri Kenanı çekti. "Ne yapıyorsun lan sen?! Ne hakla nişanlıma sarılırsın dengesiz!" Hakan gelmişti! Sinirden yumruklarını sıkıyordu. "Öyle bir sarılırım ki senin ona sarıldığından daha güzel." Hakan sinirle Kenan'ın suratına bir yumruk yapıştırdı. Kenan sırıtarak kalktı ve hakanın yüzüne sert bir yumruk atıp çelme taktı. Hakanın yere düştüğü sırada Kenan, Hakanın üstüne çıkıp yüzüne yumruk atmaya başladı. Bende dosyamı yere koyup Kenan'ın kolunu ısırdım. Kenan kolunu tutarak kendini yere attığı sırada Hakan kalktı ve Kenan'a yumruk atmaya başladı. Hakanla Kenan yerde birbirlerine vurarken Kenan tekrardan üste çıktı. Hakanın boğazını sıkıyordu! "Senden nefret ediyorum Hakan Kılıç!" Lan! Hakan Nefes alamıyordu! "Ne yapıyorsun lan sen?!" diye bağırarak Kenan'ın saçına yapıştım ve geriye çektim. Geriye düştüğü sırada kasıklarına tekme attım. Hakan ayağa kalktığı sırada Kenan beni kolumdan çekti ve yere düştüm. Hakan yere düştüğümü görünce dahada sinirlenip Kenan'a tekrardan yumruk atmaya başladı. İkisininde yüzü tamamen kan olmuştu. Bu kavganın sonu gelmeyecek diye düşünüp Hakanı kolundan tuttum. "Hakan dur!" Hakan duraksızca vuruyordu ve Kenan bayılacak hale gelmişti. "Hakan dur yeter!" "Sana dokunmak neymiş öğrensin şerefsiz!" Ben onu durdurmaya çalışırken Kenan bayıldı. Tam o sırada, Metin Beyin kapısı açıldı. "Ne oluyor burada?!" Bu Yiğit Kılıcın sesiydi! Hakanla aynı anda arkaya baktığım sırada şoke oldum. Gerçekten Yiğit Kılıç buradaydı! Yiğit Kılıcı gördüğüm sırada refleksle dosyamı yerden aldım. Sanki dosyama sarılsam beni koruyacakmış gibi... ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Yiğit Kılıç, Hakan ve beni oradaki tasarımların olduğu odaya soktu. Kapıyı kapattı ve bağırmaya başladı. "Ne yapıyorsun Hakan sen? Şu hale bak! Hiç akıllanmayacak mısın oğlum sen?!" Hakanda aynı şekilde bağırarak cevap verdi. "Ezginin canını yaktı ve sarıldı! Şerefsiz herif!" "Ezgiye sarıldı diye öldürseydin birde!" "Ezgiye sarılması normal bir şey mi baba?!" ''Ezgiye sarılması seni niye bu kadar etkiledi?'' Hakanla göz göze geldik. Cevap vermek yerine gözlerini kaçırdı. Yiğit Kılıç elini alnına koydu ve derin bir nefes alarak tekrardan konuştu. "Metin sadece birkaç dakika önce aşağıya gitti. Çıkardığın kavgaya bak! Allahtan görmedi." Hakan sustu ve kafasını ellerinin arasına aldı. Yüzü kan içinde olduğu için içim bir tuhaf oldu. "Ben şimdi gidiyorum. Sende git şu yüzünü temizle!" Yiğit Kılıç sert bir şekilde kapıyı kapatıp odadan çıktı. Hakan öylece ellerini yüzüne kapatmış beklerken ayaklandım. Tam odadan çıktığım sırada, Yiğit Kılıcın Kenanı uyandırmaya çalıştığını gördüm. Hızlı bir şekilde aşağıya inip eczane dolabından pansuman malzemeleri aldım. Sonra hızlı bir şekilde yukarı çıktım. Çıktığımda Kenan ayaktaydı ve yüzünü tutarak asansöre ilerledi. Hemen tasarımların olduğu odaya girdim ve Hakanı kolundan tuttum. "Hadi kalk. Yüzünü yıka ve buraya tekrardan gel." Uslu bir çocuk gibi ses çıkarmadan gitti. Yüzünü yıkamış bir şekilde geri geldi ve yanıma oturdu. Yüzünde çok fazla çizik ve tırnak izleri oluşmuştu. Boğazında da derin bir şekilde tırnak izi vardı. "Ben şimdi sana pansuman yapacağım. Eğer acıtırsam söyle olur mu?" Kafasını salladı. Ben ilacı sürerken konuştu. "Bana neden yalan söyleme gereği duydun?" Pamuğu yüzünden çektim ve öylece baktım. Hiçbir şey söylemeyip gözlerini kaçırdı. "Sen izin aldığın halde şirkete geldim ya. Belki kızarsın diye..." "Beni kötü biri olarak mı görüyorsun? Ben sana kızmam ki." Tekrardan yüzüne pansuman yapmaya devam ettim. Yüzündeki yaralar azar azar kanıyordu. Güldü ve konuştu. "Kenan'a tokat attığın sırada içimin yağları eridi. Ama o... Ama o sana sarıldığında..." Tekrardan gözlerini kaçırdı. Bir süre sonra konuşmaya devam etti. "Kenan beni boğmaya çalışırken kolunu da çok güzel ısırdın. Koparmadığından şüpheliyim." Sırıttım. O konuşuyor, ben cevap vermiyordum. Yüzüne pansuman yapma işi bittiğinde, derin yarası olan yerlere küçük yara bandı yapıştırdım. Pansuman malzemelerini alıp ayağa kalktım. Hiçbir şey söylemeden odadan çıktım ve aşağıya indim. Saat 12.30'du ve yemek molası başlamıştı. En alt kata inip kendime yemek aldım. Hakana da bir tabak aldım ve tekrardan asansöre bindim. En üst kata çıkıp tasarım odasına girdim. Hakan telefonuyla ilgileniyordu. Beni görünce telefonu bıraktı ve bende yemek tabağını eline verdim. Güzelce karnımızı doyurduktan sonra dosyamı alıp ayaklandım. Hakan sordu. "Nereye?" "Metin Beye çizimlerimi göstereceğim." O da ayaklandı. "Dur bende geleyim." "Yediğimiz tabakları da al bari çöpe at." Tabakları aldı ve koridordaki çöpe attı. Ben tam Metin Beyin odasına girecek iken elimi tuttu. Gözlerine baktım. Gülümseyerek konuştu. "Birbirimize aşık rolü oynuyoruz nasıl olsa." Kafamı salladım ve kapıyı tıklayıp içeri girdik. Yiğit Kılıç ve Metin Bey yemek yiyorlardı. Metin Bey peçeteyle ağzını sildi ve ellerini kaldırarak konuştu. "Ooo canlarım benim. Gelin buyurun beraber yiyelim." Canlarım? Hakan olmasa şirkette beni nadiren görecek bir adamın canı mı olmuştum yani? Dosyamı Metin Beyin masasına koydum ve konuştum. "Biz yedik size afiyet olsun. Ben çizimleri yapmıştım da onları göstermeye geldim." Kafasını sallayarak cevap verdi. "Tamam canım. Eminim ki güzel olmuştur. Yemeğimi yediğimde bakarım." Kafamı salladım ve odadan çıktım. Hakan onlarla beraber oturacağı için çıkmadı. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Saat 17.00'de işten çıktım. Banuyla vedalaştım ve Hakanın arabasına bindim. Çok trafik yoktu ve kısa sürede Ecemin sokağına geldik. Ben teşekkür edip arabadan inecek iken Hakan kolumdan tuttu. "Dün akşam seni yanağından öpmüştüm ya kızmadın değil mi?" Sahi, beni öpmüştü! Dün akşam evde olanları düşünmekten aklıma bile gelmemişti! "Sahi, sen beni neden öptün?" "Bilmem. Belki kendini daha iyi hissedersin diye öptüm. Daha iyi hissettin mi?" Utancımdan yanaklarım kızarırken "Saçmalama." dedim ve hızlı bir şekilde arabadan indim. Ecemlerin çatı katına çıkarken Ecemin annesine selam vermeden geçmek istemedim. Ecemlerin evinin kapısına tıkladım. Birkaç dakika sonra, kapıyı Ecemin küçük kız kardeşi Eslem açtı. Rengarenk elbisesini giymiş beni heyecanla karşılamıştı. ''Aaa Ezgi abla hoş geldin. Bizde tam yemek hazırlayıp seni çağıracaktık.'' Konuşmama izin vermeden elimden tuttu ve içeriye çekiştirdi. Ecemin babasına ve babaannesine selam verip mutfağa gittim. Cemile abla yemek hazırlıyordu. ''Nasılsın Cemile ablacığım? İyileştin mi? Eğer iyi değilsen bırak ben yapayım.'' Beni görünce mutlu bir şekilde gülümsedi. ''Hoş geldin kızım. İyiyim teşekkür ederim. Ameliyattan 4 gün sonra kendimi iyi hissetmeye başladım.'' Cemile abla ameliyat olalı tam 1 hafta olmuştu. ''Yaa toparlanmanıza çok sevindim tekrardan geçmiş olsun. İsterseniz yardım edeyim.'' ''Yok yok kızım hiç gerek yok boşuna zahmet etme. Ben hazırlayayım da beraber oturup yeriz. Ecem de 15 dakikaya kadar evde olacağını söyledi.'' Zaten çatı katında kalıyordum birde yemek masalarına oturacak yüzüm yoktu. ''Ben size hiç zahmet vermeyeyim Cemile abla. Çatı katınızı açtığınız için çok teşekkür ederim.'' Eliyle yanağımı okşadı. ''Ne zahmeti kızım duymamış olayım. Ben aslında buraya gelmeni söyledim ama Ecem arkadaş arkadaşa yukarıda kalmanızın güzel olacağını söyledi.'' Ne diyeceğimi bilemediğim için gülümseyerek kafamı salladım. Eslem mutfağa geldi ve bacağıma yapıştı. ''Ben erkek olsam kesin seninle sevgili olurdum çünküüüü çok güzelsin. O ünlü manken sana bakmasa taş olurdu.'' Bir anda neden böyle düşündüğünü anlamadığım için gülmeye başladım. ''Senin kadar güzel değilim ama olsun.'' Cemile abla benimle beraber gülerken Eslem ciddi bir şekilde cevap vermeye çalışıyordu. ''Evet ben çok güzel bir kızım. Hakan Kılıçta çok yakışıklı bir erkek. En iyisi sen Hakan'ı bırak ben onunla sevgili olayım.'' Cemile abla cıkladı ve konuştu. ''Eslem, bu kelimeler 6 yaşındaki bir çocuk için hiç uygun kelimeler değil. Sevgili falan nereden çıkarıyorsun sen bakalım?'' Eslem çok bilmişliğiyle cevap verdi. ''Sen babamla sevgili değil miydin bakalım?'' Ben gülerken Cemile abla, Eslemi geçiştirdi. O sırada zil çaldı. Eslem ''Ablam geldiii!'' diye bağırarak kapıya koştu. Yemekler pişmişti. Bende tabakları ve çatal kaşıkları masaya götürdüm. Ecem soluk soluğa eve girdi ve Eslemi kucağına aldı. Abla kardeş özlem gidermeleri bitince Eceme sarıldım. ''Hoş geldin.'' ''Hoş buldum. Ay böyle arkadaşınla aynı evde yaşamak ne güzel oluyormuş ya seni karşılıyor falan.'' ''Şapşik.'' dedim ve kafasına vurdum. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Ecemin ailesiyle beraber yemek yedim. Masaya otururken çok çekinmiştim ama Ecemin ailesi beni kendi kızları gibi gördüğü için daha sonrasında rahatlamıştım. Ecem, ailesinin hep anlayışlı olduğunu ve hiç kavga etmediklerini söylerdi. Ama ben bu kadar anlayışlı olacaklarını hiç tahmin etmemiştim. Ecem ve ben masayı topladık. Daha sonrasında çay içip çatı katına çıktık. İkimizde pijamalarımızı giyip yer yatağı açtık. Daha uykumuz olmadığı için yatağın ortasına oturup sohbet etmeye başladık. Bugün tüm olanları Eceme anlattım. Her bir tepkisi kayda geçerdi ''Nee! Hakanla Kenan bayağı kavga etti yani?!'' ''Evet biraz öyle oldu.'' ''Adamların yüzü kan içinde kalmış kızım ne birazı!'' Kavga olayını iyice anlattıktan sonra asıl söylemem gereken şey aklıma geldi. ''Ecem'' ''He?'' ''Dün akşam Hakan beni öptü.'' Çığlık attığı gibi kulaklarımı tıkadım. ''Nee! Nerenden?!'' ''Yanağımdan tabii ki de!'' ''Neden bunu şimdi öğreniyorum peki?'' ''Dün olanlardan sonra söylemeyi unutmam gayet doğal değil mi?'' ''Neden öpmüş lan?'' ''Olanlardan sonra kendimi daha iyi hissetmem için öptüğünü söyledi.'' ''Ay bizde yedik! Kızım bu adam sana aşık olmuş olmasın sakın?'' ''Saçmalama ya olmaz öyle bir şey!'' ''İki ihtimal var. Ya sana aşık olmuştur ya da...'' ''Ya da ne?'' ''Seni kullanıyordur. Ama bence eniştem öyle bir şey yapmaz.'' ''Beni kullanıyor olabilir mi lan? Kullanacak bir şey yok ki!'' ''Sadece ihtimal. Takma yani." Omuz silkeledim. Kullanacak bir durumu olmadığına göre gocunacak yaram yoktu. Uyuyana kadar Ecemle sohbet ettik. Çok uykumuz gelince de iyi geceler dileyip uyuduk. 13 Ekim Çarşamba Sabah yine 7.00'de kalktım. Hazırlanıp bir şeyler atıştırdıktan sonra Ecemin yanağına öpücük kondurup evden çıktım. Taksiye bindim ve şirkete gittim. Metin Bey çizimlerimi çok beğenmişti ve bunu şirkete duyurup tasarlanması adına onay aldı. Daha sonra tekrardan çalışmaya başladık. Öğle yemeğine çıktığımda telefonum çaldı. Hakan arıyordu. Direkt açtım. "Sen beni ne sık arar oldun ya. Hayırdır ne oldu?" "Bir kere de şu telefonu güzelce açsan ölürsün değil mi? Her neyse uzatmadan arama sebebimi konuşalım. Bu akşam seni yemeğe götüreceğim." "Ne yemeğine?" Suyumu yudumladım. "Nişanlandığımız halde hala baş başa akşam yemeğine çıkmadık. Onun için seni bu akşam yemeğe çıkarmaya karar verdim." Suyu içerken ağzımdan püskürtüp öksürmeye başladım. Yemek yiyenler bana bakarken Banu "Ne oldu?" diyerek sırtıma vuruyordu. Ayağa kalkıp masadan uzaklaştım ve cevap verdim. "Ne gerek var Hakan böyle bir şeye?" "Hiç itiraz istemiyorum. Saat 17.00'de şirketin önüne özel bir araba gelecek. Ona biniyorsun sonra seni hazırlıyorlar ve geliyorsun." "Bana emir vererek konuşmandan bıktım artık! Ben seninle akşam yemeğine çıkmak istemiyorum belki!" "İstiyorsun. Sadece istemediğini düşünüp kendini kandırıyorsun. Benimle kim yemeğe çıkmak istemez ki?" Sinirle yüzüne telefonu kapattım. Biraz da o görsün bakalım yüzüne telefon kapatılınca nasıl hissediliyormuş! Tekrardan masama geçtim ve yemeğimi yedim. Öğle yemeği molası bittiğinde işlerimize yoğunlaştık. Saat 17.00 olduğunda yine Banuyla beraber şirketten çıktık ve vedalaştık. O sevgilisinin arabasına gittiği sırada, hemen o arabanın yanında siyah büyük bir araba gördüm. O arabadaki şoför hemen indi ve yanıma koştu. "Ezgi Tunç değil mi?" "Evet benim." "Buyurun. Hakan Beyin organizasyonuna sizi götüreceğim araba." Bu arabada tam kız kaçırma tipi vardı. Sakın beni kaçıracak olmasınlar diye düşündüm. Hakan geç kalırsam kızacağı için tıpış tıpış arabaya bindim. Arabanın arka koltuğuna oturdum ama maşallah arabanın içinde televizyon bile vardı. 1 saat sonra, nişanlanacağım gün Hakanın beni getirdiği güzellik merkezine geldik. Şoför inip kapıyı açtı ve bende indim. Güzellik merkezinin kapısında beni Yasemin karşıladı. İçeriye sohbet ederek girdik. Herkes hızlı bir şekilde işini yapıyordu çünkü bugün güzellik merkezi kalabalıktı. Öncelikle saçımı yıkadılar. Daha sonrasında saç ve makyajımım yapılması için aynanın karşısına alındım. Makyajımı yapan kızın yüzünü anımsar gibi oldum ve en sonunda hatırladım. Makyajımı yapan kız, o gün Melisin makyajını yapan kızdı. Makyaj yapma işlemi bittiğinde aynaya baktım. Açık kahverengi ve sarı tonlarında simli bir makyaj yapılmıştı. Dudağıma da kırmızı ruj sürüp makyajı patlatmışlardı. Daha sonra nişan günü saçımı yapan Engin geldi. O gün ki konuşmalarımız aklına geldiğinden dolayı gülerek konuştu. "Peki bugün sim ister misiniz Ezgi Hanım?" Gülerek karşılık verdim. "Teşekkür ederim kalsın." Engin saçımı yaparken bende Ecemi arayıp haber verdim. Engin saçıma dağınık bir topuz yaptı. Gerçekten bu güzellik merkezinde çalışan herkes çok yetenekliydi. Buradan çıkıp çirkin olan yoktur diye düşündüm. Makyaj ve saç işi bittiğinde Yasemin elimden tutup kabine götürdü. Elime büyük bir kutu verdikten sonra konuştu. "Hakan Bey bunu size sipariş etmiş." Yavaşça kutuyu açtım. Kutunun içinde kırmızı bir elbise ve takılar vardı. Elbisenin altında da küçük, altın renginde bir çanta vardı. Kutuyu Yasemine verip elbiseyi elime aldım ve kabine girdim. Elbise çok dekolteliydi. Ben nasıl taşıyacaktım ki? Elbiseyi giydim ve arkasındaki fermuarı Yasemine çektirdim. Kutunun içindeki takıları da takarken Yasemin uzun topuklu bir ayakkabı getirdi. Ayakkabı altın rengi simlerle parıldıyordu ve harikaydı. Umarım bu kadar uzun topuklularla düşmem diye düşünüp topukluları da giydim. En sonunda elime çantayı da aldım ve aynaya baktım. Gerçekten parıldıyordum ve düşündüğümden çok daha güzel olmuştum.
"Kızım bu ne güzellik OHA!" "Hiç mütevazi olamayacağım. Valla ben de çok güzel olduğumu düşünüyorum şu anda." Telefonda karşılıklı olarak kıkırdadık. "Hakan Kılıç seni görünce büyülenmezse bende bir şey bilmiyorum." "Büyülenirse hemen oradan kaçıyorum plan tamam." "Saçmalama ya. Of aşırı güzel olmuşsun çok duygulandım. Çocuğu büyüdüğü için gururlanmış bir anne gibiyim. Seni çok seviyorum eğlenmene bak tamam mı? Gecenin tadını çıkar." Ecem bir anne gibi konuştuğu için istemsiz olarak bende duygulandım. Vedalaşıp telefonu kapattım. Saat 20.30 gibi çok lüks bir yere geldik. Buranın dışı çok güzel ışıklarla kaplanmıştı ve ben yıldız gibi parıldayan ışıklara bayılıyordum. Şoför arabayı park edince inip kapıyı açtı. Elimden tutup inmeme yardım etti ve bende teşekkür ettim. Oraya doğru dik ve yavaş adımlarla ilerledim. Topukluyla yürürken biraz zorlanıyordum ama tahmin ettiğim kadar değildi. Oranın kapısında 2 tane güvenlik vardı ve kafalarıyla beni selamladılar. İçeriye girdim ve yerin kırmızı halıyla döşenmiş olduğunu gördüm. Halının üzerinde ok vardı ve takip edin yazıyordu. Çok büyük bir yer olduğu için okun yolu asansöre çıktı. Asansöre bindiğimde "Lütfen 5. Kata tıklayınız." yazıyordu. Heyecanlı bir şekilde tıkladım. 5. Kata geldiğimde asansörün kapısı açıldı ama her yer çok karanlıktı. Karanlığı hiç sevmezdim bu neydi şimdi? Telefonumun fenerini açtığım halde hiçbir şey göremiyordum. Sadece gölgem gözüktüğü için feneri kapattım. "Hakan, orada mısın?" Ses yoktu. "Hakan" Titreyen sesimle bağırdım. "Kimse yok mu? Neden burası karanlık?!" Soluk soluğa kalmıştım. Cevap veren kimse yoktu. Birisi koluma girdi ve ilerletti. Hiçbir şey göremediğim için korkmaya başlamıştım. "Sen misin Hakan?" Yine ses yoktu. O kolumu tutan kişi beni bıraktı ve gitti. Beni bırakıp gittiği yerde çok güzel bir parfüm kokusu burnuma geliyordu. "Hakan korkuyorum. Bak şaka yapıyorsan hiç komik değil!" Bir anda tüm ışıklar açıldı ve ışıkların açılmasıyla gözüm kamaştı. Gözlerimi kapatıp açtım. Karşımda Hakan duruyordu. Çok güzel bir takım giymiş, yakışıklılığına yakışıklılık katmıştı. Hafifçe gülümsedi ve eğilip elime öpücük kondurdu. Her yer o kadar güzel ışıklarla kaplanmıştı ki sanki etrafta yıldızlar var gibiydi. Ayağa kalktı ve bende koluna girdim. Restoran bomboştu. Kimse yoktu. En büyük, süslenmiş masaya doğru ilerlerken konuştu. "Çok güzel olmuşsun. Elbise çok yakışmış." Güldüm. "Teşekkür ederim. Sende fena değilsin işte." Güldü. Masaya geldiğimizde sandalyeyi çekti. Elbisemi tutarak nazik bir şekilde oturdum. O da kendi sandalyesine oturdu. Garson geldi ve sordu. "Hoş geldiniz Efendim. Size nasıl yardımcı olabilirim?" Hakan cevap verdi. "Menüyü alalım lütfen." Garson hızlı bir şekilde gitti. Hakan gülümseyerek sordu. "Organizasyon nasıl? Beğendin mi?" "Yukarıya çıkana kadar her şey güzel ilerliyordu. Ta ki karanlık beni karşılayıncaya kadar.'' ''Öyle olması gerekiyordu. Şu anki durumundan memnun musun peki?'' ''Evet. Zaten şu yıldızlar gibi döşenmiş ışıklara bakıp da memnun olmamam mümkün değil.'' Kafasını salladı. Garson menüyü getirdi. Menülere baktık ve Hakan ne istediğimi sordu. Maşallah fiyatlar tavandı. En ekonomik hangisiyse onu bulmaya çalıştım ama fiyatlar hep birbirine yakındı. "Ben bir biftek alayım. Yanında da.." Menüye tekrardan göz gezdirdim. İçecek olarak alkolün her çeşidi vardı. Alkol içmediğim için su istedim. Hakan da aynısından istedi ve garsonu yolladı. Böyle bir yere gelip nasıl doyacaktık ki? İmkansız! En son saat 12.30'da yediğim için çok acıkmıştım. Hakanla konuşmuyor, öylece etrafa bakınıyorduk. En sonunda garsonun tabaklarla geldiğini gördüm ve yemek yeme heyecanıyla sevindim. Garson masaya 2 tane köfte ekmek, ayran ve salata getirmişti. Kafamı kaldırıp Hakana baktım. Nasıl mutlu olduğumu gördüyse kıkırdadı. Garson gittiğinde Hakan konuştu. "Seni mağdur edeceğimi, aç bırakacağımı mı düşündün yoksa?" Ellerimi çırptım ve neşeli bir ses tonuyla konuştum. ''Hiç kibar olamayacağım çünkü karnım çok acıktı. Aşırı mutluyum şu anda.'' Elini açarak uzattı. ''Afiyet olsun o zaman.'' ''Sana da.'' Mutlulukla köfte ekmeğimi yiyip ayranımı içtim. Tam dudağımı temizlerken aklıma kırmızı ruj sürdükleri geldi. Dudağımdaki kırmızı ruju unutup yemeğe öyle bir gömülmüştüm ki! Hemen telefonumun kamerasını açıp dudağıma baktım. Hafif dudağımın kenarlarına dağıldığı için hiç lavaboya gitme ihtiyacı duymadan oturduğum yerde peçeteyle temizledim. Minik çantaya kırmızı ruj koydukları için rujumu tazeledim. Karnım doymuş bir şekilde mutlulukla arkama yaslandım. Hakan yemeğini benden önce bitirdiği için benim bitirmemi beklemişti. Garsona eliyle işaret etti ve masayı toplattı. Etraf tekrardan karanlık oldu. Sinirli bir şekilde söylenmeye başladım. ''Hakan, karanlığı hiç sevmediğimi biliyorsun!'' Ses yoktu. Yine bir oyun oynadıklarını düşündüm. Tam o sırada kulaklarımı şarkı doldurdu. Başlar başlamaz tanıdığım Özdemir Erdoğan-Bana Ellerini Ver çalıyordu. Işıklar açıldı ve Hakan sandalyemin yanı başında elini uzatmış bekliyordu. ''Bana bu dansı lütfeder misiniz Ezgi Hanım?'' Elini tuttum ve o da beni dansa kaldırdı. Kalktığımda belimi kavradı ve dans etmeye başladık. Aynı nişanımızdaki gibi gözlerimizin içine bakarak şarkıya eşlik ederek dans ediyorduk. Dansımız nişanımızın birebir kopyasıydı. Hakan kulağıma yaklaşıp Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel Seni almazsam gözlerim açık gider kısmına eşlik etti. Eşlik ederken nefesi kulağıma çarptığı için midem bir tuhaf oldu. Elimi tuttu ve kalbine koydu Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel Yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel Sana gönlümü verdim nazlı güzel Elimiz birbirine kenetlenmiş bir şekilde kalbinin üzerinde durarken dans etmeye devam ettik. Elim Hakanın kalbinin üzerinde olduğu için kalp atışını hissediyordum. Şu an nişanımızdaki dansımızdan daha güzel dans etmiştik. Şarkı bittiğinde Hakan yüzüme doğru yaklaştı. Dudağımı mı öpecek korkusundan nefes alışverişim hızlanmıştı. Kafamı nazikçe tuttu ve saçımdan öptü. Geri çekildiğinde, gözlerinin içine bakıp anlam vermeye çalıştım. Bakışımdan anlamış olacak ki konuştu. ''Oğuz, Ecemin saçını öptüğünde duygulanmıştın. Sana gerçekten aşık olan adamın, senin saçını öyle öpmesini istemiştin. Ben sana gerçekten aşık değilim ama bu anı sana yaşatmak istedim. Nasıl olsa herkes benimle nişanlandığını biliyor ve benim yüzümden sevgilin olmayabilir.'' Değişik atmosferde değişik duygular hissediyordum. Yaptıkları saçma geliyordu ama düşünceleri güzel gibiydi de. Elimden tuttu ve tekrardan masaya geldik. Sandalyemi çekti ve ben de oturdum. O da kendi sandalyesine oturunca garson, masaya fırın sütlaç ve çay getirdi. Ellerimi pes dercesine havaya kaldırdım ve sordum. ''Yok artık bu kadarı da olamaz!'' ''Ne oldu?'' ''En sevdiğim tatlıyı nereden biliyorsun sen be adam?'' Sırıtarak cevap verdi. ''Meslek sırrı.'' ''Kesin Ecem söylemiştir.'' Sütlacını yemeye başladı. ''Meslek sırrı dedim ya kızım kurcalama aa.'' Omuz silktim ve sırıtarak sütlacımı yemeye başladım. Üstüne de bol bol fındık koymuşlardı ve tadı muazzamdı. Çayımı da yudumlarken sütlacımı çoktan bitirdim. Çaylarımızı da bitirince saat geç olduğu için kalktık. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Arabaya bindiğimizde kendimi yorgun hissettim. Kendimi kasmamaya çalışsam da kasmıştım. Uzun topuklularla ve dekolteli bir elbiseyle kendimi rahat hissetmemiştim ama güzel hissetmiştim. Emniyet kemerini taktığımda Hakan sırıtıyordu. ''Ne oldu, neden sırıtıyorsun?'' ''Çok güzel bir akşam değil miydi? Kesin bana aşık oldun kabul et.'' Kaşlarımı çatarak cevapladım. ''Güzel bir akşamdı ama neden sana aşık olayım ki?'' ''Benim gibi birine aşık olmamak pek mümkün değil. Bence beni kandırıyorsun.'' İşaret parmağımı ona doğru salladım. ''Bütün bunların hepsini sana aşık olmam için mi yapıyorsun yoksa?'' Hızlı bir şekilde cevap verdi. ''Tabii ki kızım başka neden yap...'' duraksadı. Hızlı bir şekilde cevap verdiği için kelimelerini seçememişti. Hemen düzeltmeye çalıştı. ''Yani sen mutlu ol diye yapıyorum aslında.'' Gülümsemeye çalıştım. Acının mutlu tebessümü dedikleri şu anki yüz ifademdi. Arkaya yaslanıp konuştum. ''Bende bir an için güzel düşünebiliyorsun sandım. Yani en azından, bu günlerde üzüldüğüm için beni mutlu etmeye çalışıyorsun sanmıştım.'' ''Mutlu etmeye çalışıyorum zaten. Öyle demek istememiştim.'' ''Tabii tabii.'' Bu şapşal çocuk her şeyi berbat etmeyi başarıyordu. Ama her şeyi berbat etmesine de alıştım desem komik olur muydu? Bir süre sonra telefonunu bana uzattı. ''Az navigasyonu açar mısın? Ecemin evine buradan en kısa yol hangisiydi diye bakmam lazım.'' Telefonu aldım ve Ecemin evinin adresini girdim. Hakanın ekranına bildirim düştü. Yaren: Hakan seni çok özledim. Sana çok ihtiyacım var. Lütfen gel Bildirim ekrana düştüğü için rahatça mesajı okumuştum. Profil fotoğrafındaki kızı görebilmek için mesaja tıkladım. Bu bizim şirkette, benimle uğraşan Yarendi! ''Lan, bu Yaren şirkete gittiğim her gün benimle uğraşan Yaren!'' Hızlıca elimden telefonu aldı. ''Ezgi neden görüldü attın ya! Ben hiçbir mesajına bakmıyordum.'' Elinden telefonu aldım. ''Madem bakmıyorsun neden engellemiyorsun Hakan?! Yarenin seninle ne alakası var?'' ''1 sene önce, sadece 2 aylığına konuşmuştum. Hala yazıyor.'' ''Sadece konuştun mu?'' ''Bir kerede buluştum.'' ''Buluştuğunda ne yaptın?'' ''Sorguya mı çekiyorsun beni Ezgi? Neyi öğrenmeye çalışıyorsun?'' ''Şey yaptın mı?'' ''Ney yaptım mı Ezgi? '' ''Şey yaptınız mı işte!'' Anlayınca kocaman bir kahkaha patlattı. ''Korkma şey yapmadık.'' Kahkaha atmaya devam etti. ''Gülme Hakan. O kıza çok pis ayar oluyorum.'' Yaren: Hakan! 1 sene sonra mesajıma baktın! Yareni görüntülü aradım. Hakan ''Ne yapıyorsun Ezgi dur!'' diye telefonu elimden almaya çalışırken Yaren çoktan açmıştı bile. Üstünde açık bir gecelik vardı. Dalga geçer ses tonuyla konuşmaya başladım. ''Utanmıyor musun bu saatte nişanlı bir adamı aramaya?'' ''Hakanın telefonunun sende ne işi var?!'' Telefonu Hakanla ikimizi gösterecek şekilde tuttum. ''Nişanlım beni akşam yemeğine çıkardı da, telefonu bende kalmış canım. Bir daha bu telefona senden mesaj geldiğini görürsem o saçını yolarım haberin olsun. Nişanlımı rahat bırak.'' Konuşmasına izin vermeden telefonu kapattım ve Yareni engelledim. Hakan derin bir nefes verdi. "Az önce ne yaptın sen öyle?" "Gayette güzel yaptım o pis cadıya. Dün bana "Hakan olmasa sen bu işe giremezdin paçoz" dedi. Dua ette daha fazla bir şey yapmadım." "Yarende güzel kız ama kabul et." Sabır dilercesine ellerimi havaya kaldırdım. "İstersen engeli açayım konuşun buluşun Hakan." "Buluşmamıza izin veriyorsun yani. Şey de yapalım mı?" O kıkırdarken koluna sert bir yumruk attım. "Iyyy iğrençsin Hakan!" Gülmeye devam etti. O kadar keyifli güldüğü için bende gülmeden edemedim. Sonra yine ben konuştum. ''Az önce üstünde ne vardı onun?'' ''Kırmızı bir gecelik.'' Somurttum. ''Yuh Hakan! Kızın üstündeki geceliğin rengine bile dikkat etmişsin. Bu kadar meraklı olduğunu düşünmemiştim.'' ''Ne yapayım kızım? Öyle aramasaymış oda.'' ''İğrençsin.'' ''Ne yaptım şimdi ya?'' ''Sus konuşma.'' ''Bir dakika. Kıskandın mı sen beni yoksa?'' ''Ne kıskanması be pis sapık!'' ''Niye sapık oldum şimdi? Tövbe tövbe.'' ''Yarende güzel kız dedin. Mesajlarını okuman için can atıyormuş. İstersen evine git. Seni o kırmızı geceliğiyle karşılar.'' ''Sen gerçekten beni kıskandın.'' ''Kıskanmadım. Yarene uyuz oluyorum.'' ''Tabii. Eminim ki öyledir.'' ''Öyle tabi. Asıl sen beni kıskanıyorsun.'' ''Ben mi? Güleyim bari. Seni neyden kıskanmışım tam olarak?'' ''Kenandan.'' ''Saçmalama.'' ''İtiraz etme. Çocukla kavga ettin.'' ''Yine başlıyoruz.'' Sabrını deniyordum. En sonunda dayanamayıp kahkaha patlattım. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Ecemlerin evinin önüne geldiğimizde yine vedalaşma vakti gelmişti. Hakan çok şapşal bir çocuktu ama yinede eğleniyorduk. "Ne kadar beni kendine aşık etmek için böyle şeyler organize etsende, güzel bir akşamdı Hakan Kılıç. Ama maalesef planladığın gibi olmadı. Sana aşık olmadım." Sırıttı. "Eninde sonunda olacaksın. Hiç boşuna naz yapma." "Çok beklersin." Karşılıklı olarak gülüştük. Tekrardan konuştum. "Her şey için teşekkürler. Elbiseyi de geri vereceğim." "O elbise artık senin. Çünkü üzerine gerçekten çok yakıştı. Bu arada nikaha kadar görüşemeyebiliriz çünkü şehir dışına çıkacağım." "Yaa çok mutlu oldum." "Neye mutlu oldun?" "Seninle görüşemeyecek olduğumu duymak beni mutlu etti." "Yolda başıma bir şey gelse böyle söylediğin için pişman olursun." Koluna vurdum. "Tövbe de Hakan şaka yapıyorum sadece." Güldü "Tövbe." Onunla sohbet ederken gülmeden edemiyordum çünkü komikti. Birkaç saniye duraksadıktan sonra aklıma geleni yaptım. Hakanı yanağından öptüm. Aynı geçen akşam bana yaptığı gibi... Göz göze geldik. Dudağı yukarı kıvrıldı. ''Ezgi, ne yaptın sen öyle?'' ''Kendini iyi hisset diye yaptım. Aynı bana yaptığın gibi.'' Sırıtarak hızla arabadan indim ve Ecemlerin binasına girdim. Ecem topuklu sesimi duymuş olacak ki hemen çatı katının kapısını açtı. İçeriye girdiğimde hemen beni sorgu yağmuruna tuttu. Üstümü değiştirip makyajımı temizlerken tüm sorularına cevap vermeye çalıştım. Saçıma sprey sıkıldığı için tel tokalar neredeyse saçıma yapışmıştı ve çıkmıyordu. Ecem saçımdan her tel tokayı çıkarttığında acıyla saçımı tuttum. "Harika bir akşam yemeğiydi desene." "İnkar ederdim ama bu sefer edemeyeceğim çünkü gerçekten çok güzel organize etmişti." Ecem yanımdan telefonumu aldı. Ben ne yapacağını anlayınca korkuyla telefonu elinden çekmeye başladım. Mesajı yazmıştı ve göndere tıkladı. Ben: İyi geceleeeer Hakan Kılıç "Ne yaptın Ecem ya of!" "Ne olacak kızım. Adam sana o kadar organizasyonlar yapıyor, sen iyi geceler mesajı atmışsın çok mu?" "Ay birde 4 tane e harfi koymuşsun ya! Ona aşık oldum sanacak." Mesajı herkesten sil yapsam daha kötü olacaktı. ''Niye aşık oldun sansın? Alemsin.'' Asıl önemli olan şeyi söylememiştim. ''Ben arabadan inerken Hakanın yanağından öptüm.'' Bağırdı. ''NEEEEEE?'' Ecem soru yağmuruna tutmaya çalışırken ben öylece Ecemin attığı mesaja bakıyordum. Ben bakarken bir anda mesaj geldi. Uyuz😈: İyi gecelerrr Ecem dizime vurdu ve kısık sesli bir çığlık attı. "Ay 3 tane r harfi koymuş kesin sana aşık! Adamın adını uyuz yapmışsın birde ne kadar kabasın!" "Ne oluyor ya? Sende iyice Hakancı oldun!" "Hakanla sizi en başından beri shiplediğimi biliyorsun. İkinizde birbirinize çok yakışıyorsunuz." Kafasına vurdum ve telefonun ekranını kapattım. "Bak yine başladı. Ne saçmalıyorsun kızım ya hadi yatıp uyuyalım." "Böyle konu açıldığında da hemen uyu zaten başka işin ne?!" Öpücük attım ve hızlıca uyku pozisyonuna geçtim. Bugün olanları düşünürken hafif sırıttım. Ecem bana dönük yattığı için koluma vurdu. "Sırıtıyorsun!" Dil çıkardım ve Eceme arkamı döndüm. Hakanla arkadaş olabilirdim ama sevgili asla! Bu ihtimalleri düşünmekle beynimi yorarken uykuya daldım. |
0% |