@1lpapatya
|
3 gün sonra... 15 Ekim Cuma Yine saat 17.00'de işten çıkıp Ecemlerin evinde yemek yediğim sakin bir akşamdı. Sohbet ediyor, yemeklerimizi yiyorduk. Daha sonra çay içtik. Ecemle birlikte çatı katına çıktığımız sırada, Ecem bana bir şeyler söylemeye çalıştı. ''Ezgi, bir şeyler oluyor. Bu Oğuz, öğlen Hakanla beraberdi ve bana bir şey söyleyecekken Hakan onu susturdu. Hiçbir şey de öğrenemedim.'' Hakan, Çarşamba sabahı İzmir'e çekimlere gitmişti. Kızlarla bol bol fotoğraf çekilip storye atmıştı. Fotoğraflarda 32 diş sırıttığı için her storyine yanıt yazıp ona bulaşmıştım. Bu sabah da saat 12.00 gibi geri dönmüştü. Yine ne haltlar karıştırıyor olabilirdi ki? ''Ne olacak canım. Hakan işte. Bizi sinir etmek için elinden geleni yapar.'' ''Hayır bir şey planlamışlar. Zaten Oğuz bir yere gitse kızacak değilim ama Hakan, haber vermesine izin vermedi.'' ''Kızlarla alem yapacak değiller ya. Korkma.'' ''Söylemediklerine göre kesin yapıyorlar. Sen ne kadar rahatsın ya.'' ''Hakan ne yapıyorsa yapsın banane. Ne hali varsa görsün.'' Hakan'ın yüzü gözümün önünde canlanınca yüzümü somurttum ''Zaten o attığı fotoğraflardaki kızlarla yapacağı kadar alem yapmıştır.'' ''Hakanı takmıyorsan bile enişten söz konusu.'' Ben ona ''Ne abarttın ya.'' bakışı atarken o çoktan streslenmişti. ''Yok böyle olmayacak. Öğrenmem lazım.'' Ecem böyle dediğinde aklıma fikir geldi. Benim bilgi dolu aklıma hemen bir fikir gelirdi. ''Dur bekle, ben öğrenirim şimdi.'' Ben elime telefonu alırken Ecem merakla beni izliyordu. Rehber kısmına girip Melis'i aradım. Telefon elindeymiş ve hazır bekliyormuş gibi hemen açtı. ''Alo Ezgi. Bende tam seni arayacaktım. Kalplerimiz birmiş.'' ''Senden öğrenmemiz gereken bilgiler var görümceciğim.'' İlk defa böyle hitap ettiğim için Melis telefonun öbür ucundan kıkırdadı. Ecem kafayı yemiş bir fare gibi tırnaklarını kemiriyordu. ''Benimde size söylemem gereken bilgiler var. Çok uzatmadan hemen söyleyeyim çünkü çoktan başladı bile. Bugün bir kulüpte abimin bekarlığa veda partisi var.'' Ecem işaret parmağıyla telefonu gösterdi ve ''Bak işte dedim ben!'' diyerek ayaklandı. ''Hiç kimseye haber vermediler. Sadece abim ve yakın arkadaşları olacak. He tabi birde kızlar. Birde dansözler!'' Ecem odada gezelemeye başladı. Ben bacağına vurup oturmasını beklerken o ''Kızlar diyor ya! Senin bu nişanlın benim sevgilimin aklını çelecek!'' diyordu. ''Neden daha önce söylemedin Melis? Neden şu an haber verme gereği duydun?'' ''Çünkü bende az önce öğrendim. 18.00'de başlamış, 00.00'da bitecekmiş. Ecem'in sevgilisi Oğuz ve benim sevgilim Eray da orada olacak! Volkan da partide olacağı için Gizem de bizimle aynı düşüncede. Gizemle yan yanayken size haber verelim dedik.'' Kesin kızlarla dans edeceklerdi. Belki de kızlar onlara elleriyle meyve yedirtecekdi! Serdar Ortaç'ın karabiberim klibinde kızın göbeğinden zeytin yemesi gibi, onlar da kızlardan meyve yememeliydi! Düşüncelerimle boğuştuğum için boşluğuma geldi ve bağırdım. ''Ben onlara meyve yedirtmem!'' Melis anlamadı ve ''Ne meyvesi?'' dedi. O sırada Ecem telefonu elimden kaptı. ''Bizde gideceğiz Melis. Hazırlanın.'' Melisten cevap gecikmedi. ''İyi de biz orada ne yapacağız?'' Ecem yumruklarını sıkarak cevap verdi. ''Kılık değiştireceğiz ve onları gözetleyeceğiz!'' Melis ve Gizem telefonun öbür ucundan sesleri neşeli bir şekilde güldüler. ''Anlaştık! Hazırlanalım sizi almaya geliriz.'' Ecem onayladı ve telefonu kapattı. Kafasına vurup ''Biz ne yapacağız orada Ecem? Hadi siz manitanızı gözetleyeceksiniz ben ne yapacağım?'' ''Partiyi senin nişanlın ayarlamış. Ben sensiz oraya gider miyim? Kafasını kıracağım o Hakan'ın'' Kıkırdadım. ''Kır. Hatta beraber kıralım.'' Kolumdan tuttu ve beni çekiştirip aşağı kata indirdi. Ecemlerin evine girip dolaptan bir şeyler seçtik. Ecem siyah bir elbise giydi. Ben siyah bir eteğin üstüne siyah bir gömlek giydim. Uzun topukluları giyip çantalarımızı da yanımıza aldık. Melis ve Gizem hazırlanıp geldiğinde, yanımıza makyaj malzemesi alıp hızlı bir şekilde evden çıktık. Bir mağazaya gittik ve partide tanınmamak için saçlarımıza peruk aldık. Numarasız, değişik olan gözlükleri ve birkaç takıyı aldıktan sonra mağazada işimiz bitmişti. Melis şoför koltuğuna, Gizem yolcu koltuğuna, Ecem ve bende arka koltuğa bindik. Arabaya bindiğimiz gibi hazırlanmaya başladık. Saçlarımızı tepeden bir topuz yapıp üstüne perukları taktık. Yüzümüze makyajı doldurup değişik gözlükleri de takınca tanınmayacak hale geldiğimize emin olduk. Kolyeleri ve bileklikleri takınca hazırdık. Melis parti yerini annesinden zorla öğrendiği için konuma girip rahatça parti mekanını bulduk. Parti yerine geldiğimizde saat 19.30 olmuştu. Kızlarla birlikte, emin adımlarla arabadan indik. Kulübün karşısında durduk. Çok büyük bir kulübün önüne gelmiştik ve dışarıya hiçbir şekilde şarkı sesi gelmiyordu. ''Melis, sen emin misin partinin burada olduğuna?'' ''Ses yalıtımına biraz fazla para vermişler. Onun için ses gelmiyor. İçeri girince göreceksiniz.'' Kafamı salladım ve omuzlarımı dikleştirerek içeriye doğru yol aldım. Ama maalesef kapıdaki çatık kaşlı güvenlik beni durdurdu. ''Bugün kulübe giriş yok hanımefendi.'' Kızlar hemen panik oldular ama adama mantıklı bir cevap verebildim. ''Biz zaten kulübe öylesine gelmedik ki. Hakan Kılıç bizi davet etti. Bugün burada Hakan'ın bekarlığa veda partisi yok mu?'' Çatık kaşlarını indirmedi. Bende aynı ifadeyle yüzüne bakıyordum. ''Maalesef hanımefendi. Hakan Beyin partisine katılacak herkes, Hakan Bey ile beraber geldiler.'' Burnumdan soluyarak cevap verdim. ''Bakın Beyefendi sinirleniyorum. Dün Hakanla İzmir'de tanıştık. İzmir'den geldiğimiz için anca bu saatte teşrif edebildik. Güvenliksiniz ama işinizi doğru yapmıyorsunuz. Kimsenin bilmediği bir partiye, Hakan bizi davet etmediyse nasıl gelebiliriz? İşinizden olmak istemiyorsanız kapıdan çekilin.'' Kimsenin bilmediği bir parti dediğim için ikna olmuştu. Zaten böyle mantıklı konuşan bir kızdan kim etkilenmezdi ki? Eliyle içeri geçebilirsiniz işareti yaptı. Kızlarla beraber, hızlı adımlarla içeri girdik. İçeri girdiğimizde bizi karanlık bir koridor karşıladı. Koridordan yürüyüp ilerlerken şarkı sesleri kulaklarımızı doldurmaya başladı. Kızlar, az önce güvenliği ikna etmeme hayran kalmışlardı. Şu anki amacımıza odaklanmamız gerektiğini söylediğimde ciddiyetle içeriye vardık. Renk renk ışıklar ve yüksek sesten birbirimizi duyamadığımız bir ortamdı. Etrafa göz gezdirdiğimde, sol tarafta kızları etkilemek için tüm hünerlerini sergileyen barmeni gördüm ve yüzümü buruşturdum. Biraz daha göz gezdirdiğimde ise... Hakan, Oğuz, Eray, Volkan ve birkaç tanımadığım adamı gördüm. Yanlarında da kızlar vardı! "Kızlar, avımız tam olarak sağ tarafımızda. O tarafa doğru ilerleyelim." Kızlar söylediğimi onayladı ve sağ tarafa doğru ilerledik. Orada küçük bir masanın etrafını sardığımızda, Hakanların bize baktığını fark ettim. Böyle ortamları hiç sevmediğim için asık suratımla Hakan'ın durduğu yere bakıyordum. Ecem'in, Oğuz'a cilveli bir şekilde el salladığını gördüm. Ama Oğuz hiçbir şekilde Eceme karşılık vermedi. Ecem omuzlarını düşürdü ve somurtarak "Niye karşılık vermedi bana şimdi ya?" dedi. Bende kolunu cimcikledim. "Şu an tanınmaz bir halde olduğumuz için kendini başka kız olarak düşünmen lazım. Sana karşılık vermediği için de sevinmen lazım salak!" Ecem başına saksı düşmüş gibi "Ay doğruu." dedi. Melis elini çenesine koymuş bir şekilde Eray'ı izlerken Gizem de mayışmış bir şekilde Volkana bakıyordu. Yüksek sesle konuştum. "Siz planı şimdiden bozdunuz ama böyle olmaz! Onlar size haber vermediği için sinirli olmanız lazım." Benim ağzımdan bu sözcükler dökülüp cümleye dönüşürken Hakanların başına dansöz geldi. 3 tane dansöz etraflarında dans etmeye başlayınca, tanımadığım adamların dibinin düştüğünü çok rahat bir şekilde fark ettim. Hakan, Volkan ve Eray dansözle beraber dans etmeye başladı. Oğuz aralarına katılmamıştı ama Hakan, Oğuz'un kolundan çekip dansa dahil etti. Ecem, ortamızdaki masaya sinirle elini vurdu. "Ezgi, senin nişanlın sevgilimin aklını çeliyor ya!" "Bana niye trip atıyorsun Ecem? Nişanlının aklını çelen ben değilim ki, Hakan. Git kafasını kır." Gizem benimle konuşmak istercesine yeşil gözlerini üzerime dikti. En sonunda ağzındaki baklayı çıkardı. "Ezgi sen ne kadar rahatsın ya. Nişanlını hiç mi kıskanmıyorsun?" Melis bana kaş göz işareti yaptığında anladım ki Gizem gerçekleri bilmiyordu. Çaktırmamaya çalıştım. "Yok canım ne rahatı? Kıskançlıktan bitiyorum. Şu an onun o maymun suratlı yüzüne tırnaklarımı geçiresim geliyor. O ölü balık gözlerini oyasım geliyor! Saçını başını..." Ben Hakana saydırmaya devam ederken Gizem durdurdu. "Tamam, sakin ol. Kıskandığına inandım." Onaylarcasına kafamı salladım. Rengarenk giyinmiş kızlar Hakanların yanına gitti. Kızların her biri, her bir adamın omuzuna elini koydu. Hakan'ın omuzuna elini koyan da kızıl saçlı bir kızdı. Kıskanmıyordum ama içimdeki o sinir duygusu artıyordu. Tanımadığım adamların her biri alkol alırken Hakan, Volkan ve Oğuz alkol almadı. Eray yanındaki kız yüzünden alkol aldı. Melisin gözlerinden ateş fışkırıyordu. Daha fazla sabredemedi ve "Yürüyün kızlar. Avlarımızı avlamaya gidiyoruz." dedi. Ne yaptığını merak etmemize zaman kalmadan emin adımlarla ilerledi. Bize de peşinden gitmek düştü. Avlarımızın yanına geldiğimizde, Melis sinsice Eray'ın yanağını öptü. Eray öpücükle afalladı ve Melise sırıttı. ''Oğlum, dur o Melis ya.'' demek istedim ama diyemedim. Ecem Oğuza, Gizem Volkana yaklaşırken ben de Hakan'ın yanına yanaştım. "Beni tanıdın mı Hakan?" Şarkının etkisinden dolayı olduğu yerde sallanırken hayır anlamında kafasını salladı. Aklıma, fotoğraftan gördüğüm İzmir'deki kızın adı geldi. Sesimi değiştirerek konuştum. "Nasıl tanımadın ya? İzmir'den Bengü ben." "Bengü mü? Sen Bengü değilsin. " Yalandan güldüm. "Şaka yapıyorum, ben Bengü değilim. Bengü'nün İstanbul'da yaşayan ikiziyim. Attığınız resimleri görünce seni tanımak istedim." Sağ elimi yanağına götürdüm. "Çok yakışıklı çocuğa benziyorsun." Baş parmağımla yanağını okşadım. "Bakışların çok göz alıcı." Sol elimi omzuna koydum. "Her kızı kendine aşık ettiğin kesin." Hakan sırıtıyordu. Ah ulan hepiniz aynısınız. Hemen mayışıyorsunuz. "Bende sizin adınızı öğrenebilir miyim acaba?" Ne deseydim, ne deseydim? Buldum. "Ece ben." Aramızda kalan mesafeyi en aza indirdi ve kulağıma doğru yaklaşıp fısıldadı. "Memnun oldum." Bana bu kadar yaklaştığında kaçmak istiyordum. Çünkü kalbimin işleyişi değişiyordu. Sesimi elimden geldiğince değiştirmeye çalıştım. "Ben de memnun oldum. Hem de tahmin edemeyeceğiniz kadar." Yüksek sesle çalan şarkının eşliğinde belimi kavradı. "Dans edelim mi?" dedi "Olur." dedim. Biraz ileriye yürüdük ve ben de bir hareketli parçada ne kadar dans edilirse o kadar dans etmeye çalıştım. Bana alkol verdi ama kendisi kokteyl içiyordu. "Yok ben alkol içmiyorum sağol." "O zaman hemen kokteyl alalım." Elimden tuttu ve barmen'in yanına gittik. Benim için meyveli bir kokteyl istedi. Kokteyli aldım ama içmedim. Göz ucuyla Eceme baktığımda Oğuza yanaşmaya çalıştığını gördüm ama Oğuz ona pas vermiyordu. Adam gibi adam budur işte. Ecemi nasıl sevdiyse başka kızlara bakmıyordu. Eray, kılık değiştiren ve tanımadığı Melisle gayet eğleniyordu. Volkan da Gizeme sadece birazcık pas veriyordu. Biz erkekleri oyalamaya çalışırken tekrardan dansözler ve kızlar geldi. Tüm erkekler bir araya gelip dans etmeye başladı. Melislerle bizde yan yana gelip olanları izledik. Biraz daha zaman geçtikten sonra sarı saçlı bir kız, Volkan'a sarılıp dans etti. Gizem gözlerini kocaman açmış Volkan'ı izlerken esmer bir kız, Oğuz'un yanına gidip yanağını öptüğünde Ecem çıldırdı. Tüm planımızın çamura battığı an işte bu andı. Ecem bağırarak Oğuz'un yanına gitti ve kızın saçına yapıştı. Ben elimi ağzıma koymuş, hayretle Ecem'in peşinden koştururken Melis de sinirli bir şekilde Eray'ın yanına gitti. Ecem'in saçını çektiği kız, Eceme tokat attı. İşte kavga şimdi başlıyordu. Bağırarak kıza koştum. "Sen kimsin benim arkadaşıma tokat atıyorsun ulan?!" Üstüne atlamamla kızı düşürmem bir oldu. Melis, Eray'ın yanındaki kızla, Gizem, Volkan'ın yanındaki kızla kavga ediyordu. Bu kavgadan etkilenmeyen tek kız, Hakan'ın yanındaki kızıl saçlı kız olmuştu. Oğuz, beni esmer kızın üstünden alırken Ecem fırsat kollayıp kızın üstüne çıktı. O sırada tüm kızlar birbirine girdi. Ne alaka bilmiyorum ama Volkan'ın yanındaki kız benim saçıma yapıştı. Saçıma yapışmasıyla beraber sarı peruğum çıktı. Kız, saçı elinde tutmuş çığlık atarken karnına bir yumruk yapıştırdım. Volkan, Eray ve Oğuz kavgayı ayırmaya çalışırken kızıl saçlı kız da kavgaya karıştı. Kızları yere serdik ve kavga biter hale geldi. Çünkü hepsinin pestilini çıkarmıştık. Tabii Ecem'in, Melis'in ve Gizem'in de peruğu çıktı. Makyajımız akmış ve gözlüklerimiz düşmüş bir haldeydik Hepimiz gözlerimizi fal taşı gibi açmış birbirimize bakarken gülmeye başladık. Çok fena rezillik çıkarıp rezil olmuştuk. Artık çok rahat bir şekilde tanınır hale geldiğimizde Hakan, hepimizi bir araya topladı ve bağırmaya başladı. "Ya siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Bir bekarlığa veda partisi yaptım onun da içine ettiniz!" Biz ellerimizi önümüzde toplamış masum bir çocuk gibi bakarken Oğuz konuştu. "İnanamıyorum size ya. Ecem, hele sana hiç inanamıyorum. Sen bana hiç mi güvenmiyorsun? " "Hayır aşkım o nasıl laf tabii ki güveniyorum. Ama kız seni öptü! Nasıl dayanabilirdim ki?" Oğuz gülmemek için alt dudağını ısırıyordu. En sonunda, Ecem dudaklarını küçük bir çocuk gibi büzünce dayanamadı ve Ecem'e sarıldı. Hakan, gözlerini kısmış bir şekilde bana baktı ve konuştu. "Hepsi senin başının altından çıktı dimi? " Kaşlarımı çatıp bağırdım. "Ne olsa beni suçluyorsun zaten!" Sabır dilercesine tavana baktı. "Yanıma gelip adına Ece demek de senin suçun değil zaten." İşaret parmağımı ona doğru salladım. "Sende kızlarla sarmaş dolaş olmasaydın o zaman!" Volkan ve Gizem, Eray ve Melis, Oğuz ve Ecem barışıp birbirlerine sarıldılar. Olanlara beraber gülüyorlardı. Hakan ve ben ise birbirimizi öldürecek gibi bakıyorduk. Kızlar, planı kendi sevgililerini görünce unutmuşlardı. Sadece planı değil beni de unutmuşlardı. Yine her şey benim başıma patlamıştı. Ben kaşlarımı çatıp etrafa bakarken Hakan'ın gülmemek için alt dudağını ısırması gözüme çarptı. Benim ona baktığımı görünce daha fazla kendini tutamayıp kahkaha attı "Ne gülüyorsun?" "Sarı saçlı Ece. Tanıştığımıza hiç bu kadar memnun olmamıştım." O gülmeye devam ederken ben, kaşlarımı burnuma kadar çatmıştım. Ah kızlar ah! Sizin yüzünüzden düştüğüm hallere bak! "Beni kıskandın galiba." "Ya ne halin varsa gör Hakan. Umurumda bile değilsin. Kızlar plan ayarlayınca uymak zorunda kaldım. Kendini kuru fasulye gibi nimetten sayma." Tabii dercesine kafasını salladı. Kollarımı göğsümde birleştirmiş, ayağımla yere ritim tutarken Oğuz'un, Ecem'in saçını öptüğünü gördüm. Hepsine doğru işaret parmağımı salladım "Sizin yüzünüzden düştüğüm hale bak. Hepiniz barıştınız suç bana kaldı. Sanki planı ben ayarlamışım gibi!" Gizem, Volkan'ın elini tutup konuştu. "Ezgi, siz de Hakanla barışın. Neden uzatıyorsunuz? Komik bir anı olarak kaldı işte gülüp geçsenize." Haklıydı. Hakan haklılıktan ne anlardı ki? Eray kulüpte tekrardan şarkı açtırdı. Hepsi piste ilerleyip dans ederken Hakanla biz karşılıklı olarak kalmıştık. "Git eğlensene. Bekarlığa veda partin nasıl olsa. " "Eğlenecek hal mi bıraktınız adamda? Her şeyi senin planladığına adım kadar eminim. Neden her şeyi bozmaya çalışıyorsun ki?" "Ben ayarlamadım diyorum neden inanmıyorsun? Benim bir şeyi bozmaya çalıştığım yok!" "Bozuyorsun işte. Zaten 2 gün sonra nikahımız var ve karım olacaksın. Haftaya düğünümüz var ve evimde yaşayacaksın. Ne kadar senden kaçış yolu denesem de bulamıyorum. Bari bekarlığa veda partimi bozmasaydın!" "Benim hiçbir şeyi bozduğum yok. Madem benden kaçış yolu deniyorsun neden peşimden ayrılmıyorsun? Konsere götürmeler, pikniğe götürmeler, akşam yemeğine çıkarmalar..." Yaptıklarını vurguladım. "Birde kaçış yolu deniyorum diyor. Adam ol da yaptıklarının arkasında dur." Kolumu tuttu. "Kaçış yolu deniyorum ama maalesef bulamıyorum! Yaptıklarım içinde hiç pişman değilim ve adam gibi yaptıklarımın arkasında duruyorum." Kolumu elinden kurtarmaya çalıştım ama maalesef başarılı olamadım. Gözlerini karartmış bir şekilde gözlerime odaklanmıştı. "Kolumu bırak!" Bırakmadı. Canımı acıtmıyordu ama neden kolumu tutuyordu? "Sana kolumu bırak dedim." Ben kolumu kurtarmaya çalışırken Ecem geldi. "Ne oluyor Hakan? Bıraksana kızın kolunu." Hakan ofladı ve kolumu bıraktı. Bıraktığı gibi de Oğuzların yanına gitti. Ben onun gidişini izlerken Ecem konuştu. "Ne oldu Ezgi?" "Sayenizde her şey benim başıma kaldı. Bekarlığa veda partisini benim bozduğumu düşünüyor." "Bozulduysa bozuldu. İyi ki de bozulmuş. Bak ne güzel hep beraber eğleniyoruz." "Eğleniyorsunuz, ben eğlenmiyorum." Bastıra bastıra vurguladım. "Sende eğlenmeye çalış Ezgi. Hakana biraz da olsa alışmadın mı? Söylediklerini umursama. Gel bizimle eğlen." Çok kolaydı sanki. "Ben gidiyorum . Zaten gece saat 12'ye kadar burada duracak değilim. Bence sizde bekarlığa veda partisini daha fazla berbat etmeyin." Ecem bana kaşlarını çatarken arkamı dönüp çıkışa yöneldim. Kulüpten çıktığımda, güvenlik yüzünü değişik bir ifadeye bürüdü. Büyük bir ihtimalle, buraya makyajı akmış olarak gelen bir kız görmediği için öyle bakıyordu. Hafif tebessüm edip ilerledim. Ne taksi çağırdım ne de yakınlardaki duraktan otobüse bindim. Yol boyunca yürüdüm. En sonunda beni, sol tarafımda kalan sahil karşıladı. Denizin karşısındaki banklardan birine oturdum ve temiz havayı içime çektim. Akan makyajımdan dolayı belki de yüzüm berbat haldeydi ama umurumda bile değildi. Şu an tek düşündüğüm şey ''Acaba ben fazla mı umursuyorum?'' cümlesiydi. Ecemlerin dediği gibi, her şey çok kolaydı ama ben mi fazla takıyordum? Arka tarafımdan gelen ayak sesiyle beraber hızla arkamı döndüm. Hakan gelmişti. Umursamaz bir şekilde yanıma oturdu. Bu çocuk beni delirtmek istiyordu! Kollarımı göğsümde birleştirip konuştum. "Peşimden niye geldin? Benden kaçış yolu aramıyor muydun? Bak verdim işte görme beni. Ne diye geliyorsun peşimden?" Cevap vermedi. "Şimdi de cevap vermiyorsun öyle mi? Tamam sen rahatsız olma ben kalkar giderim." Kalktım ve sahilde yürümeye başladım. Kalktığım anda Hakan da kalktı ve peşimden geldi. Hışımla arkamı dönüp ittim "Ya ne diye peşimden geliyorsun gitsene!" Omuz silkti. Umursamaz tavırları sinirlerimi bozuyordu. Sinirden gülmemek için kendimi sıkıyordum ama başarısız oldum. Hafifçe dudağım yana kıvrıldığında, Hakan da gülümsedi. "Şapşalsın biliyorsun değil mi?" Onaylarcasına kafasını salladı. Kendimi ona kanıtlamak istercesine konuştum. "Bak bekarlığa veda partisine gelmek benim planım değildi. Planı başlatan Ecem oldu ama her şey benim başıma kaldı." "Sen bozmasan da bir şekilde bozuldu artık. Yapacak bir şey yok." "Sen istediğin kadar eğlen işte. Seni rahatsız etmeyeyim diye çıktım kulüpten. Neden peşimden geldin?" "Sence ben, sen orada olsan da eğlenemez miydim? Sadece senin yanına gelmek istedim." "Demin beni azarlayan da sendin Hakan. Bu davranışların beni çileden çıkartıyor." Gözlerini gözlerime kilitledi. "Belki de seni sinirlendirip çileden çıkartmak benim hoşuma gidiyordur." Ben gözlerimi kocaman açmış bakarken gülümsedi. Bu çocuğun deli hastanesine yatması gerektiğini düşünüyordum. Ellerini cebine soktu ve sahilde yürümeye başladı. Ben de yanından yürümeye başladım. "Yeşimle barıştın mı?" Bana bakmamasına rağmen kafamı hayır dercesine salladım. "Barışmadım. O gün sen beni evden aldığından beri evdeki kimseyle iletişimde bulunmadım." "Hadi Sevim ve Yeşim merak etmiyor diyelim, baban neden merak etmiyor ki?" Ofladım. "Yine ailem hakkında mı konuşacağız?" Omuz silkti. "Sadece şu anki durumunu merak etmiştim. Sen istemiyorsan sormam." Bir süre konuşmadan sahilde yürümeye devam ettik. Konuşan tekrardan Hakan oldu. "2 gün sonra Ezgi Kılıç oluyorsun. Nasıl hissettiriyor?" Derin bir nefes alıp verdim. Denize bakarken konuştum. "Çok tuhaf hissediyorum. Evlenmeyi hiç böyle hayal etmemiştim." "Nasıl hayal etmiştin?" Gözümde canlanan sahnelerle gülümsedim. Gülümseyerek anlattım "Böyle birbirimize çok aşık olduğumuz, bakışlarımızla birbirimize bu aşkı anlattığımız bir ilişkimin olmasını istiyordum. Düşünsene, sana bakarken gözleri parıldıyor." Dinlerken gözlerini bana odakladı. "Gün doğumunu izlemeye gitmişiz. Manzaranın karşısında, hiç beklemediğim bir anda bana evlilik teklifi ediyor. En azından hayallerimde böyleydi." Gerçekten merakla dinliyordu. Dinlediğini de çok güzel bir şekilde belli ediyordu. "Peki sonra?" "Sonra, o çok aşık olduğum adamla mutlu mesut bir şekilde evleniyordum. Evlendiğimizde de aşkımız devam ediyordu. Ölene kadar hala bakışlarımızla aşkı anlatacaktık." Sesli bir şekilde iç çektim. "Ama maalesef, hiç hayalimdeki gibi olmadı, bundan sonra da olmayacak.* "Neden öyle diyorsun? Belki bir gün olur." Kıkırdadım. "Seninle evliyken birinin çıkıpta bana aşkla bakmasını beklemiyorum. Baksa bile evlilik teklifi etmesi imkansız. Hem, evlenince başkasına bakarsam o itibarın zedelenir." "İleride neyin ne olacağı belli olmaz." Durdum ve Hakana döndüm. ''İleride ne olabilir mesela? Ne bizi şaşırtabilir?'' Gülümsedi. ''Kader bizi şaşırtabilir. İleride her şey olabilir.'' Gülümseyerek kafamı salladım. O sırada yanımızdan pamuk şeker satan bir adam geçiyordu. Çok garip ama sahil ve pamuk şeker... Sanki yaz dizisinde gibi hissediyordum. Hakan, pamuk şeker satan adamı durdurdu. ''Kolay gelsin abi. İki tane pamuk şeker verebilir misin?'' Adam, Hakan'ın yüzüne bakınca gülümsedi. ''Siz, Hakan Kılıç değil mi?'' ''Evet, benim.'' Adamın mutluluktan gözlerinin içi parıldadı. ''Tabii hemen veriyorum. Sizden bir şey isteyebilir miyim?'' ''Tabii ki. Yapabileceğim bir şeyse dinliyorum.'' ''Benim kızım 15 yaşında. Sizi çok seviyor da onun için bir video çekebilir miyiz?'' Hakan çok samimi bir şekilde gülümsedi. ''Çekeriz tabii.'' Adam, iki tane pamuk şeker verdi. Videoyu da benim çekmemi istedi. Adam, kızının adının Yaren olduğunu söylediğinde ister istemez yüzümü buruşturdum. Hakan'ın, yüz ifademi görünce dudağı yana kıvrıldı. Hakan, adamın omuzuna kolunu koydu ve ben de video çekmeye başladım. ''Merhaba Yaren. Beni çok sevdiğini öğrendim. Ben de sizleri çok seviyorum. Umarım bir gün yüz yüze de karşılaşırız. Kendine çok iyi bak.'' Hakan kameraya el salladığında videoyu kapattım. Mutlu bir şekilde adamın eline telefonu verdim. Adam, Hakana teşekkür etti ve pamuk şekerleri taktığı sopasını alıp gitti. Hakan da elindeki pamuk şekerin birini bana verdi. Kaşlarımı çatarak konuştum. ''Seninle evlenmek istemiyorum.'' Hakan ne olduğunu anlamaz bir şekilde bana baktı. ''Ne oldu şimdi? Kötü bir şey yapmadım ki.'' Kıkırdadım. ''Baksana, daha evlenmeden bile bana çok yediriyorsun. Mantılar, adana dürümler... Evlenince bana ne kadar kilo aldıracaksın Allah bilir.'' Güldü. ''Ben de bir şey oldu sandım.'' Tek kaşımı kaldırıp sordum. ''Hani biz birbirimizi sevmeyen ve evlenmek istemeyen iki kişiydik. Yoksa sen benimle evlenmek mi istiyorsun?'' ''Hayır canım ne münasebet. Hala birbirimizi sevmeyen iki kişiyiz. Tamam belki seni biraz sevmeye başlamış olabilirim ama hala evlenmek istemiyorum.'' Gururla kafamı salladım. ''Bunu duymaya ihtiyacım varmış. Uzun zamandır benimle evlenmek istemediğini söylemeyince bir garip hissettim doğrusu.'' Kahkaha attı. İkimizin de kahkahaları birbirine karışırken durdurdu. ''Hadi pamuk şeker bitirme yarışı yapalım.'' ''Ne?'' ''Biz küçükken arkadaşlarımla çok yapardık. Kazanamam diye şey ediyorsan...'' Konuşmasına izin vermedim ve yavaşça pamuk şekerin dışındaki poşeti açtım. Sırıttı ve o da kendi pamuk şekerinin dışındaki poşeti açtı. Hakan ''3-2-1'' diye saydıktan sonra ikimiz de pamuk şekere gömüldük. Tüm pamuk şekeri büzüştürdüm ve tek seferde ağzıma attım. O da aynısını yaptı. Ağzımız dolmuş bir şekilde kim ilk yutacak diye çene kaslarımızı yorarken Hakan'ın sesini duydum. Ağzı dolu olduğu için gülerken garip sesler çıkarıyordu. Ağızda hemen eriyen pamuk şeker, büzüştürdüğüm için ağzımda bir türlü erimiyordu. Hakan'ın çıkardığı seslere en sonunda dayanamayıp gülmeye başladım. Aynı şekilde garip sesler benden de çıkıyordu. En sonunda gülmemi durdurup pamuk şekeri ağzımda erittim. Yuttuğum gibi ben kazandım sandım ama tamı tamına aynı anda yutmuştuk. Yine de şansımı deneyeyim dedim. ''Ben kazandım!'' ''İkimiz de aynı anda yuttuk Ezgi. Lütfen adaletli davran.'' Omuz silktim. ''Sen beni güldürmeseydin daha çabuk yutardım. Kazanan benim.'' ''Sadece sen değil ben de güldüm. Ne kadar mızıkçı davranıyorsun.'' Aşırı derecede kendini kaptırmıştı. ''Ay birde çocuklar gibi kavga edelim istersen.'' Kollarını göğsünde birleştirdi. ''Sen bir şey demezsen ben de bir şey demem.'' Sırıttım. Konuşacak bir şey kalmamıştı. Ama beklenmeyen hamle Hakandan geldi. ''Bugün bizim eve gelsene.'' ''Ne işim var sizin evde?'' ''Bilmem, çatıda şarkı dinleriz. Olmaz mı?'' Cıkladım. ''Olmaz. 2 hafta sonra evleneceğiz aynı evde kalacağız diye isyan eden sendin. Şimdi ne diye beni çağırıyorsun?'' ''Aslında bu yoktu. Öyle bir içimden geldi.'' Göz devirdim. Telefonumun çalmasıyla sohbetimiz de bitmiş sayılırdı. Ecem arıyordu. ''Neredesin Ezgi? Hakan da burada değil kavga mı ettiniz yoksa?'' ''Yok kavga etmedik. Sahildeyiz şu anda.'' ''Ne yapıyorsunuz sahilde?'' ''Yürüyoruz Ecem. Sahilde ne yapabiliriz ya?'' Kıkırdadı. ''Yani her şey yapılabilir hayatım. Ne bileyim ben.'' Ofladım. Hakan, elimden telefonu hızla aldı. ''Ecem, bugün Ezgi bizde kalsa olur mu?'' Sırıttı. ''Yani izin veriyorsun?'' Ben hayır dercesine elimi sallarken ''Tamamdır. Arkadaşın bana emanet merak etme sen. İyi geceler.'' dedi ve telefonu kapattı. Telefonu elime verdi ve ''Bizim eve geliyorsun.'' dedi. Omuzuna vurdum. ''Göçebe gibi her gün başka evde kalıyorum Hakan! Ne işim var sizin evde ya?!'' ''2 hafta sonra hep bizim evde kalacaksın. Neden kızıyorsun anlamadım.'' Kaşlarımı çatıp Hakan'ın yüzüne bakarken dudağı yana kıvrıldı. ''Ya tamam öyle bakma. Film falan izleriz işte.'' ''Ay film falan izleriz ne ya! Yoksa...'' Ben gözlerimi kocaman açmış korkuyla bakarken o hayır anlamında ellerini salladı. ''Hayır hayır öyle bir şey değil! Sakin ol. Gerçekten film izleriz anlamında demiştim.'' Sesli bir şekilde nefes verdim. ''Hem Ecem'den de onay aldım. Bu akşam bizim eve gelir misin?'' ''Çok ısrar ettin geleyim madem.'' Sırıttı ''Gel madem.'' Güldüm. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Hakan'ın arabasına doğru epey bir mesafe yürüdük. En sonunda arabaya varabildik. Hakan arabayı çalıştırırken ben de telefonumu elime aldım. İnstagram'a girdiğimde ana sayfama Kenan'ın fotoğrafı düştü. @ kenan.cetin
KENANIN FOTOĞRAFI GİBİ DÜŞÜNELİM
yesimtnc ve diğer 560 kişi beğendi kenan.cetin: Arada sırada aklıma geliyor, geldiği gibi de gitmeyi bilmiyor. yesimtnc: Kalbime gömülen emin olma diyor ➥kenan.cetin: Beni öldürüyor kendisi yaşıyor ➥yesimtnc: Aşkım benim <3 baanukaya: Bu ne yakışıklılık kral ➥kenan.cetin: Sevgilin kadar yakışıklı olamasak da olsun ➥baanukaya: O esmer yakışıklısı canım yarendnz: Kankaların kralı ➥kenan.cetin: Kankaların kraliçesi asyademett1: Adam geldi adam ➥kenan.cetin: Canım :) ve diğer 24 yorum Yorumlara bakıp iğrenirken verdiğim tepkiler de bir o kadar iğrendiğimi belli ettiriyordu. ''Yaren, Asya ve Kenan arkadaş mıymış?'' Arabayı sürmekle uğraşan Hakan, haliyle ne olduğunu anlamadı. ''Anlamadım?'' Fotoğrafı gösterdim. ''Yaren ve Asya, Kenan'ın gönderisine yorum atmış. Arkadaşlarmış baksana.'' Hakan cevap vermedi. ''Yaren ve Asya zaten gıcıktı. Kenan'ın onlarla arkadaş olması şaşırtmaz.'' Yine cevap vermedi. ''Sen görmüş müydün bu fotoğrafı?'' Oflayarak cevap verdi. ''Ben Kenan'ı takip etmiyorum. Öyle gereksiz insanları takip etmeme gerek yok.'' Onaylarcasına kafamı salladım. Bugün elime çok telefonu almadığım için biraz daha aşağı indiğimde Ecem'in attığı gönderiyi gördüm. @ ecemaydıın
ECEMİN FOTOĞRAFI GİBİ DÜŞÜNELİM
ecemaydıın: @ oğuzşhn'i görmüşümdür ♥ oğuzşhn: Aşığım sana hemde çok ♥ ➥ecemaydıın: Benim kadar aşık olamazsın ➥oğuzşhn: Hayır sen benim kadar aşık olamazsın ➥ezgiitunc: Tamam en aşık sizsiniz ezgiitunc: Prensesim benim 😍 O bakışlar da Oğuz'u görünce değil beni görünce olmasın sakın? ➥ecemaydıın: Yeter ki sen iste hayatım. O bakışların fazlasını bile yaparım sana 😍 ➥oğuzşhn: Kıskanma baldız o bakışlar bana tamam mı? ➥ezgiitunc: Sen yokken biz vardık burada eniştee 😈 😈 ➥oğuzşhn: Ama artık bende varım baldız 😈 😈 ➥ezgiitunc: Tamamdır enişte 😈 😈 ➥oğuzşhn: Tamamdır baldız 😈 😈 melissklc: Güzel gelinimizin güzel arkadaşı <3 ➥ecemaydıın: Güzel arkadaşımın güzel görümcesi <3 hakankılıc: Baldız bakışlar yakıyor ➥ecemaydıın: Arkadaşın sağolsun. Bakışlarımı daha güzel hale getiriyor ve diğer 8 yorum ''Ay bu Ecem çok tatlı ya. Bakışlara bak.'' ''Oğuz, Ecem ile sevgili olduğundan beri çok değişti.'' Telefonuma bakarken konuştum. ''Ne gibi değişimler oldu?'' ''Çok daha mutlu. Sürekli telefona bakıyor ve gülümsüyor. Eline telefonu almayan adam sürekli Ecem ile mesajlaşır oldu. Ecem deyince gözleri parıldıyor.'' İç çektim. ''Ay ne güzel.'' Kıkırdadı. ''Sen anca beyaz atlı prensini bekle.'' Kafamı salladım. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Hakan'ın evine geldiğimizde bizi Ceylan abla karşıladı. Salona geçtiğimizde Esra ve Yiğit Kılıç çifti şaşırdı. Esra Kılıç sordu. ''Hakan, senin bekarlığa veda partin yok muydu?'' ''Bekarlığa veda partimden geliyorum zaten.'' ''Saat 00.00'da bitmeyecek miydi? ''Daha bitmedi zaten. Ben dışında herkes benim bekarlığa veda partimde ve güzelce eğleniyorlar.'' Esra Kılıç anlamamış bir yüz ifadesiyle baktı. Yiğit Kılıç gülümseyerek konuyu değiştirdi. ''Ezgiciğim nasılsın?'' ''İyiyim Yiğit Bey. Siz nasılsınız?'' Somurttu. ''Bana hala Bey diye mi hitap edeceksin?'' ''Ne diye hitap etmemi istersiniz?'' ''Kendini nasıl rahat hissediyorsan öyle hitap et. Ama lütfen Bey deme olur mu?'' Ne diyecektim? Baba diyecek halim yoktu. ''Peki Yiğit Bey.'' Ağız alışkanlığı olduğu için yine Bey demiştim. Tüm gözler bana çevrildiğinde ''Şey... Yani...'' Güldüler. Yiğit Kılıç konuştu. ''Yiğit Abi diyebilirsin.'' Onaylarcasına kafamı salladım ve içimden birkaç kere tekrar ettim. Yiğit abi, Yiğit abi, Yiğit abi... O sırada Esra Kılıç konuştu. ''Bana da abla diyebilirsin.'' Gülümsemeye çalıştım. ''Bu arada senin buraya gelmen çok iyi oldu Ezgiciğim. Yarın sana nikah elbisesi alırız ve davetiyeleri bastırırız.'' Bunalıyordum. Bu konuları konuştukça adeta içim daralıyordu. Konu değişti ve biz sohbet etmeye daldığımız sırada Melis ve Volkan geldi. İkisinin de yüzünde güller açıyordu. İkisi de kendilerini koltuğa attılar. Melis konuştu. ''Abi, bekarlığa veda partin çok eğlenceliydi.'' Hakan gözlerini devirdi. ''Parti benim partim olmasına rağmen ben eğlenemedim.'' Yiğit Kılıç güldü. ''Nasıl yani? Kızım senin o partide ne işin vardı?'' Volkan lafa atladı. ''Ezgi, Ecem, Gizem ve Melis, bizi kıskandıkları için partiye çok güzel bir giriş yaptılar babacım.'' Hepsi gülerken ben gülmüyordum. Sadece garip durmasın diye hafif bir tebessüm ettim. Hakan ayaklandı. ''Hadi Ezgi, Melis ve Volkan gelin benimle.'' Melis kaşlarını çatmış ''Nereye?'' derken bende aynı tepkiyle bakıyordum. ''Gelin peşimden.'' Hakan yavaş yavaş asansöre doğru ilerledi ve bizde kalkıp onu takip etmeye başladık. Asansöre bindik ve dördümüz beraber çatı katına çıktık. Çatı katındaki oda kadar büyük olan balkon, yine ışıklarla süslenmişti. Sanki yıldızlar odaya düşmüş gibiydi. Gözlerim mutlulukla parlarken 32 diş sırıtmayı da ihmal etmedim. Hakan yine ukalalığını yaptı. ''Ağzını kapat ağzını.'' Gülerek ışıklara dokunmaya devam ettim. Melis omzuma dokundu. ''Biz küçükken bu balkonda her akşam otururduk. Gecelere kadar uyumaz yıldızları seyrederdik. Ama daha önce bu kadar güzel ışıklarla aydınlatıldığını hiç görmemiştim.'' Hakan konuşmama izin vermedi. ''Ezgi ışıkları çok seviyor. Birbirimizi severek evlenmiyoruz ve biraz da olsa mutlu olmaya hakkı var.'' Volkan ve Melis sırıtırken ben Hakana dönüp ''Benim mutlu olmam için mi yaptın yani?'' dedim. Onaylarcasına kafasını salladı. Melis abisinin koluna vurdu ve konuştu ''Abi, sen hiç düşünceli bir kişiliğe sahip değildin ne oluyor gı?'' Hakan omuz silkti ve puf koltuklardan birine oturdu. ≿━━━━༺❀༻━━━━≾ Gece geç saatlere kadar uyumayıp sohbet ettik. O kadar eğlenceli bir ortam oluşmuştu ki uykumuz geldiği halde sohbeti bitirememiştik. Hatta bir ara, Hakan kalkıp hepimize kahve yaptı. En sonunda Melis ayağa kalkıp ''Ay çok uykum geldi. Eğer uyumazsak gözlerimizin altı morarır. Kalkın sizde.'' dedi. Melis, kolumdan tutup beni kaldırırken Volkan da abisinin kolunu tutmuş çekiştiriyordu. Fena bir şekilde ayaklarım uyuştuğu için ayaklarımda bol bol karıncalanma hissetim. Misafir odasında kalacaktım. Birbirimize iyi geceler dileyip odalara çekildiğimizde kapı tıkladı. Melis pijama getirip tekrardan iyi geceler diledi ve gitti. Üstümü değiştirdim ve yatağa uzandım. Tam uyuyacağım derken oda aydınlandı. Şimşek çaktıktan sonra gök gürleyince korktum. Ne kadar uyumak için dirensem de gök gürültüsü sesinden bir türlü uyuyamıyordum. Kalkıp camdan baktım ve çok şiddetli bir şekilde yağmur yağdığını gördüm. Tekrardan yattım ama maalesef uyuyamadım. Sürekli çakan şimşek sayesinde, oda aydınlandıkça hafif ürküyordum. En sonunda aklıma Hakanı rahatsız etmek geldi. Yataktan kalkıp sırıtarak Hakan'ın odasına doğru yol aldım. Hakan'ın odasının kapısını tıkladım ve yavaşça açtım. İçeriye göz gezdirdim ama Hakan odada yoktu. Tam kapıyı kapatacakken arkamdan fısıltılı ses geldi. ''Ne işin var odamın kapısında?'' Ben ''Hih!'' deyip korkarken yavaşça arkamı döndüm. Zaten karanlık bir ortamdayken neden fısıltılı konuşulurdu ki! ''Ödümü kopardın be manyak!'' Bir elimle kalbimi tutup soluklandım. ''Manyak mı? Hiç yakıştıramadım Ezgi Hanım çok ayıp. Ayrıca odamın kapısında bu saatte dikilmeniz de çok tuhaf.'' Kıkırdadım. ''Sen gerçekten garip bir çocuksun.'' ''Sanki sen çok düzgün bir insansın.'' Arkamı dönüp misafir odasına giderken ''Çokta düzgün bir insanım bir kere.'' deyip omuz silktim. Misafir odasına geldiğim gibi kendimi hızla yatağa attım. Aklıma olanları getirdim ve kıkırdayarak uykuya daldım. 17 Ekim Cumartesi Kılıç ailesi erkenden kalkıp kahvaltı yapıyordu. Bunun için sabah erkenden Melis başıma dikilip beni dürtükledi. Zaten geç saatte yatmıştık ve 2-3 saatlik uyku neyime yetecekti ki? ''Ezgi sabah oldu. Hadi kalk.'' Tek gözümü açıp seslendim. ''Ama benim çok uykum var.'' Elimden tuttu ve yataktan kaldırdı. Ben gözlerimi kırpıştırırken o gülüyordu. ''Melis, geç saatte yatan sadece ben değilim. Nasıl bu kadar enerjik olabiliyorsun be kızım?'' ''Babamla annem sağ olsun. Küçüklüğümden beri böyle olduğu için 1 saatlik uykunun bile yettiği oldu.'' Kafamı salladım ve lavaboya gidip ellerimi yüzümü de yıkadıktan sonra Melis'ten kıyafet istedim. Çünkü hava biraz serindi ve dün gece giydiğim eteği giymek istemiyordum. Melis kıyafetleri verince hızlı bir şekilde üstümü değiştirdim ve saçlarımı ellerimle biraz da olsa düzelttim. Melisle beraber kahvaltıya indiğimizde tüm Kılıç ailesi masaya oturmuş bizi bekliyordu. Hakan konuştu. ''Oo Ezgi Hanım, sonunda teşrif edebildiniz masaya.'' Melis, Volkan'ın yanına oturduğu için ben de mecburen Hakan'ın yanındaki sandalyeye oturdum. ''Kusura bakmayın. Yani genelde erken kalkarım ama bu gece pek uyuyamadım.'' Esra Kılıç cevap verdi. ''Sen Hakanı dinleme kızım. Nasıl olsa artık bizim evde yaşayacaksın. Eninde sonunda alışırsın.'' İçimden ''Hay sizin evinize!'' cümlelerini geçirirken tek yaptığım kafamı sallamak oldu. Biz kahvaltıyı yaptıktan sonra Ecem ve Oğuz geldi. İkisi inanılmaz derecede yakışıyordu ve bazen arkadaşımı Oğuzdan ötürü kıskandığım oluyordu. Ecem ve Oğuz, Kılıç ailesi tarafından karşılanınca hep beraber salona geçtik. Ben koltuğa oturduğumda, Ecem de heyecanla yanıma oturdu. Fısıldayarak konuşmaya başladı. ''Ezgi, sana anlatmak istediğim o kadar şey var ki! Neler oldu bir bilsen!'' Fısıltıyla karşılık verdim. ''Ne oluyor?'' Duraksadı. ''İki tane haberim var. Şanslı günündesin çünkü ikisi de iyi bir haber.'' ''Ay bak çok heyecanlandım çabuk söyle.'' Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı ''Yeşim ve baban akşam kavga etmiş. Üstelik baban, Yeşime bağırmaya başlayınca Sevim cadısı araya girmiş. Sevim, kızını savunmuş ama baban ''Artık bu kadarı yeterli! Sizin yüzünüzden kızımla kavga ettim. Sizin yüzünüzden ona destek olamadım! Bundan sonra ben ne istersem o olacak!'' diye bağırmış. Dün akşam aşırı derecede kavga ettikleri için Sevim cadısı ile babanın arası bozulmuş.'' Önceden olsa beni üzecek olan bu haber, şu an beni mutlu etmişti. Yüzüme sinsi bir sırıtış yerleştirdim. ''İlahi adalet diye bir şey var. Ah ettim tuttu demek ki.'' Gülümsedi. ''Aynen öyle. Şimdi ikinci haberi...'' Merak ettiğim önemli bir şey olduğu için konuşmasına izin vermedim. ''Peki sen bunları nereden öğrendin Ecem?'' ''Akşam baban beni arayıp bunları anlattı. Sana anlatmamı istedi ama ben anlatamam dedim. Eğer kızınızı düşünüyorsanız zamanında öyle yapmayacaktınız dedim.'' ''Neden böyle bir kavga çıktı acaba ya?'' ''Yeşim ve Sevim cadısı senin nikahına gelmek istemiyormuş. Babanı da getirmemek için ikna etmeye çalışmışlar ve kavga çıkmış.'' İçten içe içim bir tuhaf oldu ama belli etmedim.Omzundan ittirdim. ''Aferin sana kız. Sağ ol haber için. Söyle bakayım ikinci haberi.'' Gözleri mutlulukla parıldadı. Heyecandan ağzı kulaklarına varıyordu. ''Oğuz bana dedi ki...'' Duraksadı ve kıkırdamaya başladı. 32 diş sırıtmaktan dolayı anlatamıyordu. ''Ne dedi?'' ''Ay her aklıma geldiğinde mutluluktan havalara uçuyorum. Her neyse ''Seni hiç oyalamak istemediğimi bilmeni isterim. Bu hayatta en sevdiğim kişi sensin. Senden sakladığım hiçbir şey yok ve gelecekteki planlarımın hepsinin içinde sen varsın. Umarım planladığım gibi geleceğimde sende olmak istersin.'' dedi.'' Ecem gibi bende 32 diş sırıtmaya başladım. ''Bu ne lan evlilik teklifi gibi?'' ''Ya kızım işte benim de onunla ciddi düşünüp düşünmediğimi merak ediyor. Benim de aynı şekilde geleceğimde onu isteyip istemediğimi merak ediyordu.'' ''Sen ne dedin peki?'' ''Seni çok seviyorum. Tabii ki benim de geleceğime dair tüm hayallerimin içinde sen varsın dedim.'' ''Abi inanılmaz romantik. Herkese Oğuz gibi bir erkek arkadaş lazım. Sadece birkaç haftadır sevgili olmanıza rağmen birbirinizi aşırı seviyorsunuz. Umarım çok mutlu olursun arkadaşım.'' Ecemle birbirimize sarıldığımız sırada Hakan seslendi. ''Ne oluyor yahu bir gecede birbirinizi mi özlediniz?'' Hakana somurtuk bir ifadeyle baktıktan sonra yüzündeki ifadeden dolayı gülmeye başladım. Kılıç ailesiyle beraber kahve içtik ve daha sonrasında Hakan, Melis, Ecem, Oğuz, Esra Kılıç ve ben dışarı çıktık. İlk durağımız bana nikah için elbise ve topuklu ayakkabı almaya geldiğimiz yer oldu. Kızlar da elbise deneyip alma işini bitirdiğinde elbiseleri alıp davetiye bastırmaya gittik. Davetiye bastırmaya gittiğimiz matbaa çok büyüktü ve çeşit çeşit seçenekler vardı. Kına ve düğünümüz için Hakanla beraber davetiyelere bakmaya koyulduk. Sade olan ama kenarlarında altın rengi detaylar barındıran bir davetiye çok hoşuma gitti ve elime aldım. ''Ne kadar zarif bir davetiye. Çok güzel.'' Matbaada çalışan adam yanımıza geldi. ''Evet gerçekten çok zarif bir davetiyedir kendisi. Bugüne kadar sadece bir çift bu davetiyeden bastırdı. Ama onca çiftin arasından en mutlu çift onlar oldu.'' Gerçekten çok güzel bir davetiyeydi. Ama ben mutlu bir çift olmayacağımızı düşündüğüm için davetiyeyi yerine koydum. Hakan davetiyeyi aldı ve konuştu. ''Bence de çok güzel. Nişanlıma güveniyorum. Bizim de çok mutlu olacağımızı düşündüğüm için bu davetiyeyi bastıralım diyorum. Siz ne dersiniz anne?'' ''Çok güzel bir davetiye. Bende sizinle aynı düşüncedeyim bastırın bakalım.'' Melis, Ecem ve Oğuzda onaylayınca davetiye siparişini vermiş olduk. Daha sonra nikah şekeri seçtik. Daha doğrusu, davetiye gibi nikah şekerini de ben seçtim. Nikah şekerimiz de sıradan nikah şekeri değildi. Çok güzel düşünülmüş bir nikah şekeriydi. Nikah şekerimiz; yarısı kedi, yarısı köpek için olacak şekilde içinde mama bulunan, küçük ve özenle paketlenmiş bir kutu olacaktı. Üstünde de ''Bizim için sokaktaki hayvanları besler misiniz? Umarım bu özenli davranışı gerçekleştirirsiniz. Ezgi ve Hakan'dan sevgilerle.'' yazacaktı. Mutlu bir şekilde siparişimizi verip oradan çıktık. Oradan çıktığımızda biraz sahile gittik ve deniz havası aldık. Daha sonrasında Hakan'ın işi olduğu için (ve Ecemle aynı eve gidiyor olduğumuz için) Oğuz, Ecem ve beni Ecem'in evine bıraktı. Ben Oğuza teşekkür edip poşetleri aldım ve arabadan indiğimde Ecem, Oğuzla vedalaşmasını bir türlü bitirememişti. En sonunda vedalaşması bitti ve arabadan indiğinde şükür ettim. Ecem'in çatı katındaki daireye geldik ve içeri girip kendimi koltuğa attığımda çok yorgun hissettim. Ecem de diğer koltuğa uzandı ve telefonu alıp sırıtmaya başladı. ''Neye sırıtıyorsun lan?'' Telefonu bana çevirdi ve gördüğümde dudağım yana kıvrıldı. Ecem ve Oğuz değişik pozlar verdikleri, çok tatlı fotoğraflar çekinmişlerdi. ''Hakan'ın tek güzel yanı, Oğuzla arkadaş olması galiba. O gün sizin tanışmanız da çok güzel bir tesadüf oldu.'' ''Gerçekten tesadüf oldu. Ama iyi ki öyle bir tesadüf olmuş.'' Bende elime telefonumu alıp galeriye girdim. Biraz aşağıya indiğimde, Serdar Ortaç'ın konserinde Hakanla çekindiğimiz fotoğraflar karşıma çıktı. Bir fotoğrafta Hakanla beraber sırıtmıştık ve çok tatlı gözüküyorduk. Konserde şarkıları söylerken de bir sürü video çekinmiştik. Aşağıya indiğimde çok komik bir filtreyle Hakanı çektiğim fotoğraf karşıma çıktı. Kahkaha attım. ''Sen neye gülüyorsun bakalım?'' Fotoğrafı Eceme gösterdim. Oda benim gibi bir kahkaha patlattı. Yüzümdeki gülüş solarken konuştum. ''Hakan çok değişik bir çocuk.'' ''Hakan bence iyi bir çocuk. Hem de seni çok güzel düşünüyor.'' ''Nereden anladın beni düşündüğünü?'' ''Kızım arabada, dün akşam olanları anlatmadın mı? Adeta ışıklarla yıldızları balkona indirmiş işte. Senin öyle şeyleri sevdiğini bildiği için yapıyor. Seni düşünmese yapmaz. Hem en sevdiğin şarkıcının konserine bile götürdü daha ne kadar düşünebilir ki?'' ''Bence ailesi yaptırıyor. Hakan neden beni düşünsün ki?'' ''Belki de gün geçtikçe sana aşık oluyordur. Onun için düşünüyor olamaz mı? Sana karşı bakışları bile günden güne değişiyor hiç mi fark etmiyorsun?'' Son günlerde gayet eğlenmeye başlamıştık. Ama bana aşık olması imkansızdı. ''Yine saçmalamaya başladın Ecem. Hakandan bahsediyoruz bana aşık olması imkansız.'' ''Bence öyle deme. Sen de ilk günlerde ondan nefret ediyordun ama artık onunla vakit geçirdikçe eğleniyorsun. Belki şu an değil ama siz gelecekte birbirinize aşık olacaksınız kızım.'' ''Hakanla ben ve aşık olmak? Hayatımda duyduğum en komik şaka olabilir.'' ''Ahanda şuraya yazıyorum.'' Elinde kalem varmış gibi koltuğa işaret etti ''Eğer bir gün gerçekten aşık olursan sana bunları hatırlatacağım.'' Güldüm. ''Hakana aşık olmam. O da bana olmaz. Sen bunları hatırlatacağım diye beklerken kafanda siyah saç kalmaz haberin olsun.'' Omuz silkti. ''Görüşeceğiz.'' Aklıma kurt düşürdü. Olabilir miydi? Hakan ve ben... Düşünmeme gerek bile yoktu çünkü olamazdı. Hakan her gün bir sürü kız görüp bana aşık mı olacaktı? Bu ihtimalleri düşünmek saçmalıktan başka bir şey değildi. Beynimi Ecem'in cümleleri doldurmuş bir şekilde tavana bakmaya başladım. Yarın Ezgi Kılıç olacaktım ve bir hafta sonrasında tamamen Kılıç ailesinin evinde kalacaktım. Nasıl olacaktı? Nasıl evliymişiz gibi davranacaktım? Hiç bir şekilde ailemden destek görmezken nasıl başka bir aileyi kabullenecektim? |
0% |