Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@1lpapatya

≿━━━༺❀༻━━━━≾

''Seni mutlu etmemi istemiyorsan ben de üzülürüm. Çünkü sen mutlu olunca ben de mutlu oluyorum.''

Gözlerimi Hakan'ın gözlerine kilitlemiştim. Geri çekilip ayrılmak yerine, ikimiz de birbirimize odaklanmıştık. Az önce yaşadıklarımız gerçek miydi? Şu an rüyada olamazdık değil mi?

''Hakan, rüyada mıyız?'' Gülerek cevap verdi.

''Beni öptükten sonra sarhoş oldun değil mi? Böyle hissetmen gayet normal.''

''Başladın yine ukalalığa.''

''Ukalalık diyorsan öyle olsun. Biz az önce harbiden öpüştük he.'' Elimle ağzını kapattım.

''Hakan sessiz ol ya. Birisi duyacak.'' Sesini alçalttı ve sırıtarak cevap verdi.

''Biz öpüştük mü şimdi?''

''Bana diyorsun ama sen sarhoş olmuşsun anlaşılan. Ezgi öpücüğü seni etkisinde bıraktı.'' Sırıtarak geri çekildim ve merdivenlere doğru yöneldim. Yukarı çıkana kadar sırıttım. Odaya girdiğimde, Ecem'den mırıltılı bir ses geldi.

''Ezgi, nerede kaldın ya?''

''Su içtim geldim. Uyu sen.'' Ecem'in yanına yattım ve kafamı yastığa gömdüm. Bağıra bağıra gülmemek için kendimi zor tutuyordum. İlk defa bu kadar değişik hissediyordum. Sanki midemde kelebekler uçuşuyordu. Hakandan kaçmak yerine onu görmek istiyordum. Bu hissettiklerim normal miydi?

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Uyandığımda mutlulukla etrafa baktım. Telefondan saate baktığımda, saatin 10.00 olduğunu gördüm. Yanımda Ecem yoktu. Yataktan kalktım ve lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Hızlıca merdivenlerden aşağı indiğimde, Oğuz ve Ecem'in kahvaltı hazırladıklarını gördüm. Hakan ortalıkta yoktu.

''Günaydın millet.'' Ecem ve Oğuz aynı anda ''Günaydın.'' dedi.

''Beni neden çağırmadınız? Beraber hazırlardık kahvaltıyı.'' Ecem cevap verdi.

''Dün akşam beraber hazırladık ama bu sabah biz hazırlayalım dedik.'' Etrafa bakındım.

''Hakan nerede?'' Oğuz cevap verdi.

''Odada uyuyor. Kahvaltı neredeyse hazır. Uyandır istersen.'' Onaylarcasına kafamı sallayıp yukarı çıktım. Oğuz'un odasına girdiğimde, Hakan'ın hala uyuduğunu gördüm. Yanına gidip elimle omzunu dürttüm.

''Hakan, kalk hadi.''

''5 dakika daha.''

''O kadar uyuduğun yetmedi mi ne 5 dakikası? Kalk hadi.'' Uykulu sesiyle cevap verdi.

''Ama çok uykum var.'' Hakan gözüme çok tatlı gelmeye başladı. Gece boyu onu düşünüp rüyamda gördüğüm için olabilir miydi?

''Hakan, çok tatlısın.'' Hızla gözlerini açtı.

''Pardon?''

''Ne oldu?''

''Bir daha söyler misin?''

''Avucunu yalarsın canım. O bir kere olur. Hadi kalk.'' Odadan çıkarken Hakan'ın kıkırtılarını duydum. Bende gülümseyerek aşağıya indim. Ecem ve Oğuz sandalyelere oturmuşlardı. Ecem konuştu.

''Uyandırdın mı?''

''Evet. Gelir birazdan.'' Ecem'in karşısındaki sandalyeye oturdum. Etrafa gülücükler saçıyordum. Oğuz konuştu.

''Ezgi, bugün ayrı bir mutlusun.'' İç çektim.

''Artık, mutlu olmam size garip geliyor değil mi?''

''Hayır o anlamda demedim. Ayrı bir enerjiksin. Bir şey mi oldu?'' Tam cevap verecektim ki Hakan'ın sesi kulaklarımı doldurdu.

''Oldu. Bana aşık oldu da ondan bu kadar mutlu.'' Cevap vermek yerine göz devirdim ve sıcak simit alıp yemeye başladım. Ecem sorgularcasına bakıyordu. Ağzımdaki lokmayı yutup sordum.

''Niye öyle bakıyorsun Ecem?''

''Sen genelde itiraz ederdin de.''

''İtiraz etmedim diye aşık mı oldum sandınız. Bayağı komiksiniz he.'' Hakan yanımdaki sandalyeye oturdu. Tam çayımı yudumlarken Hakan, yanağıma bir öpücük kondurdu. Çayın sıcaklığıyla öksürmem bir oldu.

''Hakan, sabrımı mı sınıyorsun anlamadım.''

''Alt tarafı karımı öptüm. Ne var bunda?'' Güldüm ve kahvaltımı etmeye devam ettim. Hakan sürekli bana laf atıyordu, sürekli gülüşüyorduk. Ecem ve Oğuz ise Hakanla beni izliyordu. Kahvaltı yaptıktan sonra hep beraber masayı topladık. Ecemle beraber bulaşıkları doldurmaya başladık. Mutfakta ikimiz kaldığımızda, Ecem beni dürttü.

''Ezgi, sende bir haller var ne oluyor?''

''Ne gibi haller?''

''Hakanla birbirinize sırıtıp sırıtıp duruyorsunuz. Birbirinize baktığınızda gözlerinizin içi gülüyor adeta. Daha dün akşam tartışmamış mıydınız?'' Söylemek ve söylememek arasında kararsız kaldığımda dayanamadım ve cevap verdim.

''Dün gece Hakan ve ben öpüştük.''

''Ne!'' O kadar yüksek bir sesle bağırmıştı ki... Ağzını kapatıp sus işareti yapmaktan başka çare bulamadım.

''Ne demek öpüştünüz? Ne ara lan?''

''Su almaya kalktım ya. İşte o zaman.''

''Nasıl oldu anlat bakalım.'' Her ayrıntıyı birer birer anlattım. Ecem, ağzı açık bir şekilde beni dinliyordu. En sonunda gülmeye başladı.

''Bu sefer gerçekten oluyorsunuz.'' Kafamı yere eğip sırıttım. Niye böyle hareketler yapıyordum? Ecem gülerek omzuma vurdu.

''Kızım sen harbi aşık oluyorsun. Bu tavırlar ne?''

''Tamam Ecem abartma. Ne aşkı, aşk mı kaldı? Hadi şu bulaşıkları makineye koyalım da içeri gidelim.''

''Tabii tabii. Hakanı görmek istiyorum demiyor da.'' Sinirli bir bakış attım ve bulaşık makinesini doldurmaya devam ettim.

Mutfakta işimiz bittiğinde içeri gittik ama ne Hakan ne Oğuz orada yoktu.

Ecem ''Bizimkiler nerede?'' diye sordu. Etrafa baktıktan sonra, camdan Hakan'ın kafasını gördüm. Bahçedelerdi.

''Gel bahçeye çıkalım.'' Bahçeye çıktık. Hakan beni gördüğünde gülümsedi.

''Bende tam seni çağıracaktım. Artık gitme vakti.'' Ecem itiraz etti.

''Ama daha erken değil mi?'' Hakan cevap verdi.

''Gayet yeterliydi. Teşekkür ederiz.'' Oğuz kafasını olumsuz anlamda salladı.

''Asıl biz teşekkür ederiz. Çok eğlenceli geçti.'' Önce Eceme, sonra Oğuza sarıldım. Vedalaştıktan sonra Hakanla arabaya bindik. Hakan arabayı çalıştırdıktan sonra kornaya bastı ve oradan uzaklaştık. Telefonum çaldı ve cebimden çıkarıp baktığımda, Emir'in aradığını gördüm. Telefonu açmak yerine Emir'in ismine bakıyordum.

''Kim arıyor?'' Hakan'a cevap vermek yerine telefonu gösterdim. Göz devirdikten sonra konuştu.

''Açsana bakalım ne diyecek.'' Derin bir nefes aldım ve telefonu açıp kulağıma götürdüm.

''Alo?''

''Alo, nasılsın Ezgi?''

''İyiyim Emir. Sen nasılsın?''

''Bende iyiyim. Ne yapıyorsun?''

''Dışarıdayım. Bir şey mi oldu?''

''Yok hayır. Eğer yarın müsaitsen buluşalım diyecektim.'' Hakan'a kısa bir bakış attım. Çok ciddi bir şekilde beni dinliyordu. Yarın için bir planım yoktu ve onaylamaya karar verdim.

''Olabilir aslında.''

''Tamamdır. Yarın saat 12.00'de buluşalım. Cafe'nin konumunu yollarım.''

''Peki.''

''Görüşürüz.''

''Görüşürüz.'' Telefonu kapattığım gibi Hakan sordu.

''Ne diyor?''

''Yarın buluşalım mı dedi.''

''Ve sen de kabul ettin öyle mi?''

''Yarın için bir planım yok. Arkadaşımla buluşmama da karışmamalısın.'' Asık bir suratla cevap verdi.

''Tamam, buluş. Sözde arkadaş.''

''O ne demek şimdi?''

''Bugüne kadar neredeydi? Sen ona aşıkken seni görmedi de, şimdi mi geldin onun aklına? Bunları düşünmeden direkt kabul etmen garip. Hala aşıksın.''

''Ne aşkı Hakan? Öyle bir şey yok dedim ya.''

''Bilemiyorum artık.''

''Şöyle tavırlar sergileme lütfen. Öyle bir şeyin olmadığını sende biliyorsun. Sadece beni sinir etmek için uğraşıyorsun.''

''Seni neden sinir edeyim ki?'' Onun gibi cevap verdim.

''Bilemiyorum artık.'' Hiçbir şekilde tepki vermedi ve arabayı sürmeye devam etti.

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Hakanla birlikte eve geldik. Evde çalışanlar dışında kimse yoktu. Hakan salondaki koltuğa kendini attı. Ben ise odama çıkıp yarın için ne giysem diye düşündüm. Dolabımı karıştırırken bir yandan da Hakan'ın söylediklerini düşünüyordum. Haklıydı. Bunca zaman sonra ne diye beni arıyordu? Çok kötü düşünmek de istemiyordum. Belki eski arkadaşlığımızı özlemiştir diye kendimi avutmaya çalışıyordum. Odanın kapısı tıkladı ve Hakan'ın sesini duydum.

''Ezgi, geliyorum.''

''Gel gel.'' İçeri geldi ve bana somurtuk bir bakış attı.

''Ne oldu, niye öyle bakıyorsun?''

''Yarın için hazırlık mı yapıyorsun?''

''Sadece bakıyordum.''

''Bu Emir denilen çocuk, senin için gerçekten çok önemli olmalı.''

''Hakan, Emir benim arkadaşım diyorum.''

''Sözde arkadaş.''

''Bak yine aynı tavrı sergiliyorsun.''

''Tavır falan sergilediğim yok. Sadece çocuğa ısınamadım o kadar.''

''Daha onu görmeden, tanımadan nasıl ısınmayı beklersin ki zaten?''

''Ne yapıyorsan yap.'' Yatağına uzandı ve telefona bakmaya başladı. Bende dolabı kapatıp camdan bakmaya başladım. Camdan bakarken Hakanla uğraşmayı da ihmal etmedim.

''Hakan.''

''He?''

''Benim öpücüğümün etkisinden çıkabildin mi?''

''Asıl sen benim öpücüğümün etkisinden çıkabildin mi?''

''Ben etkisinde kalmadım ki.''

''Tabii canım tabii. ''Hakan, senin için ölüp bitiyorum.'' diyecektin neredeyse.'' Şok içinde ona doğru döndüm.

''Ne alaka be? Beni öpen sendin.''

''Rüyanda beni görüp ağlayan da sendin.''

''Öpmekle aynı şey mi?''

''Peki sen neden öpücüğüme karşılık verdin?''

''Karşılık veresim geldi belki.'' Sırıttı.

''Bu cevapları sen mi veriyorsun Ezgi? Baya değiştin sen he.'' Omuz silktim.

''Öpücüğün konuşmamı da değiştirdi herhalde.'' Kısık sesli bir ıslık çaldı.

''Eridim bak şu an.'' Göz kırptım ve tekrardan camdan bakmaya devam ettim. Yağmur yağmaya başlamıştı ve ben yağmur yağarken camdan bakmayı seviyordum. Dakikalar boyunca orada durduğum için Hakan seslendi.

''Kız Ezgi. Yorulmadın mı ayakta durmaktan?''

''Sen demesen yorulduğumu hissetmeyecektim.'' Yatağıma uzandım ve telefona bakmaya başladım. Hakan sesli bir şekilde ofladı.

''Ne oldu?''

''Bu akşam babamın, arkadaşının çocuğunun düğünü var. Doğum günümde de gelmişti hatta. Belki tanıyorsundur.''

''Evet görsem hatırlarım. Gidecek misin?''

''Gidecek misin değil gideceğiz. Ailecek gideriz herhalde.''

''Anladım.''

''Emirle buluşmak için kıyafet seçiyordun. Düğün için seçmeyecek misin?'' Göz devirdim.

''Emir'i fazla takıyorsun gibi.''

''Emir'in nesini takayım ki? Daha tanımıyorum bile.''

''Isınamıyorum diyen sen değil miydin?''

''Orası öyle. Her neyse, ben sana bir şey söyleyeceğim. Emir yarın güzel sözler söylerse kanma olur mu?'' Anlamsızca yüzüne baktım.

''Hani evliyiz ya ondan diyorum. Sahte bir evlilik olabilir ama her şey gerçekmiş gibi davranmamız lazım. Ben senin kocanım.''

''Sağ ol Hakan ya. Bunu hatırlatmasan Emir'e aşık olurdum.''

''Belli olmaz sana. Hatırlattığım halde aşık olursan küserim.''

''Korkma kocacığım. Bir şey derse ''Benim kocam var.'' derim olur biter.'' Yatağıma doğru yaklaştı ve saçımı karıştırdı.

''Aferin sana.'' Dil çıkarıp tekrardan telefona baktım. Uzun bir süre telefona baktıktan sonra zilin çalmasıyla telefonu bıraktım. Hakan'a dönüp baktığımda uyuduğunu gördüm. Kalktım ve gelenleri karşılamak için aşağıya indim. Tüm Kılıç ailesi beraber gelmişti ve ben aşağı inerken merdivende karşılaştık.

''Hoş geldiniz.'' Yiğit abi cevap verdi.

''Hoş bulduk kızım. Nasılsınız, Hakan nerelerde?''

''Odada. Uyuya kalmış.''

''Tamamdır. Saat 19.00'da düğün var, hep beraber gideceğiz. Onlar, bizim tüm davetlerimize katıldılar.'' Onaylarcasına kafamı salladım. Esra abla masayı hazırlatma emri verdi ve odasına çıktı. Sonra diğerleri de odasına dağıldı. Bende Hakan'ı uyandırmaya gittim. Başına gidip dürttüm.

''Hakan, uyan.'' Mırıldandı.

''Ama çok uykum var.''

''Kalkman lazım. Babanlar geldi, yemek yiyeceğiz.''

''Kalkmak istemiyorum.''

''Çocuk gibi mızmızlanma Hakan. Kalk hadi.'' Daha rahat uyumak için öbür tarafa döndü. Bende iki elimle üstünü çekiştirmeye başladım.

''Hakan, kalk diyorum ya.'' Hızlı bir şekilde elimden tuttu ve beni kendine çekti. Üstüne düşmem ile birlikte, göz göze gelmemiz bir oldu. Yüzüne o kadar yakındım ki, nefesini çok rahat bir şekilde hissediyordum. Ben öylece gözlerine bakarken Hakan kıkırdadı.

''Birkaç ay öncesine kadar, şu an böyle olacağımızı hiç düşünmezdim.''

''Şu an nasılmışız?''

''Cevabını sen ver.'' Derin bir nefes verdim ve üstünden kalkmaya çalıştım. Kollarımı tuttuğu için kalkamıyordum. Tam kalkarken beni kendine çekti ve sarıldı. Sıkı sıkı sarılıyordu.

''Hakan, ne yapıyorsun lan?'' Sesli bir kahkaha patlattı.

''Lan mı?''

''Bıraksana be.''

''Bırakmazsam ne yaparsın?'' Sırıttım ve yanağını ısırdım. Isırdığım gibi beni bıraktı.

''Ah! Ne yapıyorsun kızım ya?''

''Ne yaparmışım gör bakalım.'' Hızla kalktım. Hakan yanağını tutarken gülmeye başladım.

''O kadar çok ısırmadım, abartma.''

''Ben sana sarılayım, sen ise ısır. Öyle olsun.''

''Belki benim sevgimi ifade etme şeklim de ısırmaktır.'' Yattığı yerden doğruldu.

''Hadi be. Aşıksın bana yani.''

''Her sevgi gösterdiğime aşık mıyım ben Hakan?''

''Her sevgi gösterdiğine değil, bana aşık ol.'' Yanaklarım ısınmıştı.

''Sana yüzlerce, binlerce kız aşık. Ben aşık olsam ne kazanacaksın ki?''

''Gerçek aşkı kazanacağım belki.''

''Sen aşkı düşüneceğine, önce bir yataktan kalkmayı düşün.''

''Hemen de konuyu değiştir. Kalktım işte'' Yataktan kalktı ve elini yüzünü yıkamaya gitti. Bende onu beklerken telefonumu elime aldım ve Ecem'in mesaj attığını gördüm.

Bacımsu🌼: Yarın Emirle buluşuyormuşsunuz.

Bacımsu🌼: Bana söylemeyi ne zaman düşünüyordun?

Bacımsu🌼: Emirden duymam daha mı doğru?

Trip seansımız başlamıştır. Bu konuyu hemen değiştirmem lazımdı.

Ben: O kadar umursamadığım için aklıma bile gelmedi. Hakanla sohbet etmekten, Emir'i düşünmeye fırsatım olmadı.

Bacımsu🌼: Olsun yinede söylemen lazımdı.

Bacımsu🌼: Ben her şeyi sana anında anlatıyorum.

Ben: Haklısın. Özür dilerim.

Bacımsu🌼: Özrün kabul edildi. Bir daha olmamak şartıyla tabii.

Ben: Anlaştık.

''Kiminle yazışıyorsun? Emir mi yoksa?''

''Hay Emirinize ya. Bir Ecem trip atıyor, bir sen kurcalayıp kurcalayıp duruyorsun. Ne Emirmiş arkadaş.''

''Ecem niye trip atıyor?''

''Emirle buluşacağım halde ona söylemedim diye.''

''Haklı. Emirle fotoğraf atınca mı görecekti buluştuğunuzu.''

''Emirle fotoğraf atınca mı?''

''Atarsın tabii. Emir'in gözlerinin içine de bakarsın.''

''Sen ne düşünüyorsun tam olarak?''

''Eskileri konuşursunuz, ona aşık olduğunu da itiraf edersin. Sonra o sana yakınlaşır, yakınlaşır.''

''Aklında ne kurdun bu kadar?''

''Oda sana aşkını itiraf eder. Sarılırsınız...''

''Yuh!''

''Yalan mı? Niye kızıyorsun?''

''Hakan, böyle konuşmaları sevmediğimi biliyorsun.''

''Ben karışmıyorum. Sadece olacakları söyledim. Baksana, senden önce Ecem'e haber vermiş.''

''Ne olursa olsun artık. Ben sadece arkadaşımla buluşmaya gidiyorum. Amma abarttın.''

''Bende Yaren ile buluşayım istersen. Hatta Asya ile... Belki de tanıdığın kızlardan biriyle buluşayım. Ne dersin?''

''Tekrardan söylüyorum. Ben sadece arkadaşımla buluşacağım.''

''Öyle olsun.'' Sinirle aşağıya indim. Peşimden oda geliyordu ama o kadar sinirlenmiştim ki. Sabrımı sınıyordu adeta. Esra abla gülümseyerek yanımıza geldi.

''Bende tam sizi çağıracaktım. Masa hazır, hadi yemeğe.'' Gülümseyerek masanın olduğu odaya ilerledik. Masaya dördümüz geldik. Melis ve Volkan da masaya en son gelen kişiler oldular. Hiç konuşmadan yemeğimi yedim. Diğerleri ise baya eğleniyor, sohbet ediyorlardı. Melis seslendi.

''Ezgi, neyin var senin? Biraz durgun gibisin.''

''Bir şeyim yok.'' Hakan hemen lafa girdi.

''Yarın erkek arkadaşıyla buluşacakmış hanımefendi.'' Sinirden dişlerimi sıkıyordum. Olabildiğince sakin cevap vermeye çalıştım.

''Ecem ve benim üniversiteden arkadaşımız. Normal bir arkadaş.'' Melis cevap verdi.

''Abim yüzünden durgunsun yani.'' Cevap vermedim ve tabağımda kalan son parçaları yedim. Yiğit abi konuştu.

''Ezgi istediği kişiyle buluşabilir Hakan. Kıza baskı uygulamıyorsundur umarım?''

''Baskı uygulamıyorum. Karımı kıskanmak en doğal hakkım.'' Verdiği cevapla, hepsinin sırıtması bir oldu. Yiğit abi ciddileşti ve tekrardan konuştu.

''Senin böyle düşünüyor olman, ona baskı uygulayacağın anlamına gelmez. O senin karın diye istediğin her şeyi yaptıracağını düşünme. Herkes kendi hayatına bakmalı.'' Gülümsedim ve teşekkür edercesine kafamı salladım. Yemeğimiz bittiğinde masadan kalktık ve Esra abla konuştu.

''Düğün için hazırlanın isterseniz. Çok az zaman kaldı.'' Onayladık ve herkes kendi odasına gitti. Dolaptan ne giyeceğimi seçerken elbise giymek istemediğimi hissettim. Siyah, kemerli kumaş bir pantolon ve beyaz bir gömlek giymeye karar verdim. Hakan kendine bir şeyler seçerken ben çoktan giyinme odasına gittim. Üstümü değiştirdikten sonra Hakan'a seslendim.

''Orada mı giyiniyorsun? Giyindin mi? Ona göre geleceğim.''

''Giyindim gel.'' Çıkardığım kıyafetleri katladım ve odaya geldim. Hakan, siyah gömlek ve siyah pantolon giymişti. Siyah gömlek bir insana nasıl bu kadar yakışabilirdi? Beni gördüğünde sırıttı.

''Aşırı güzel olmuşsun. Seni, hiç bu tarz bir kombinle görmemiştim.''

''Teşekkür ederim. Sende yakışıklı olmuşsun.''

''Sadece yakışıklı mı? Aşırı yakışıklı değil miyim yani?''

''Tamam Hakan, en yakışıklı sensin canım.''

''Canın mıyım gerçekten?''

''Sen bana aşık mısın bakayım? Hep bana soruyorsun ama sen söyle.''

''Aşığım desem inanacak mısın?'' Gülmemek için kendimi zorlayarak cevap verdim.

''Lütfen sus. Yoksa inanırım.'' Mırıldanarak kapıya doğru gitti.

''Anca dalga geç.'' Hızla kapıdan çıktı. Bende saçımı düzleştirdim ve hafif bir makyaj yaptım. Siyah, kalın topuklu bir ayakkabı giydim. Parfüm sıkıp çantamı da aldıktan sonra aşağı indim. Melis hariç herkes salondaydı. Gülümseyerek yanlarına gittim.

''Esra ablacığım çok güzel olmuşsun. Sizlerde çok yakışıklı olmuşsunuz.'' Yiğit abi, Volkan ve Hakan, karizmatik pozlar sergilemeye başladılar. Esra abla ise gülümseyerek cevap verdi.

''Teşekkür ederim canım benim. Sende çok güzel olmuşsun.''

''Teşekkür ederim.'' Bir süre bekledikten sonra Melis'in yanına gitmeye karar verdim.

''Ben bir Melis'e bakayım.'' Tam arkamı döndüğümde, Melis'in merdivenden aşağı indiğini gördüm. Melis çok güzel bir kızdı ve ne giyse çok yakışıyordu. Ama suratı asıktı. Morali bozuk gibiydi. Yiğit abi saate bakarak konuştu.

''Nerede kaldın kızım? Hepimizi bekletiyorsun burada.''

''Geldim işte. Sanki çok beklettik.'' Anlaşılan Melis'in morali bozuktu. Yoksa böyle ters bir şekilde cevap vermezdi. Yiğit abi oflarken Esra abla hemen araya girdi.

''Hadi gidelim artık.'' Onayladık ve hep beraber kapıya doğru ilerledik. Yiğit abi ve Esra abla bir arabaya bindi. Biz dördümüz beraber, Hakan'ın arabasına binme kararı aldık. Volkan tam arkaya oturacakken durdurdum.

''Volkan, sen abinin yanına otur. Ben Melisle arkaya oturacağım.'' Volkan önce abisine sonra bana baktı. Hakan ne olduğunu anlamaya çalışırcasına yüzüme baktı.

''Neden yanıma oturmuyorsun?''

''Canım Melisle beraber arkaya oturmak istedi.''

''Sen bilirsin'' dedi ve şoför koltuğuna oturdu. Bizde Melisle arkaya bindik. Volkan da öne binince Hakan arabayı çalıştırdı. Melis sürekli ofluyordu. Elini tuttum ve kulağına yaklaşıp kısık sesle sordum.

''Melis, neyin var senin?''

''Bir şeyim yok.''

''Lütfen söyle. Sen böyle üzgün olan bir kız olmadığın için alışık gelmiyor.''

''Herkes üzülüyormuş demek ki.''

''Üzüntünü benimle paylaşmak istemez misin?'' Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.

''Eray'ın da gelmesini istedim ama babam izin vermedi.'' Tam cevap verecektim ki Volkan konuştu ''Bende Gizem'in gelmesini istiyordum ona da izin vermedi. Ne kadar abartıyorsun Melis. Ailecek gidip geleceğiz işte.'' Melis bağırdı.

''Sen bizi mi dinliyorsun Volkan?!'' Hakan araya girdi.

''Sakin ol Melis. Gerçekten abartıyorsun. Eray'ı her gün görüyorsun zaten ne oluyor?''

''Senin sevdiğin kız yanında tabii. Sen rahatsın abi.''

''Sevdiğim kız yanımda mı? Sen bazı olayları çok ciddiye almışsın Melis. İstersen seni burada indireyim git Eray'ın yanına!''

''Öyle mi abi? Sırf Eray da gelebilir mi diye sorduğum için babamdan azar işittim. Direkt hayır dese bu kadar koymazdı.''

''Babam birazcık sinirliydi. Ondan öyle tepki verdi.''

''Masada yemek yerken Ezgiyi korumayı biliyor ama neyse...'' Hakan sert bir şekilde çıkıştı.

''Konuyu nerelere getirdin Melis? Kendine gel.''

''Niye ya yalan mı? Babam kendi kızını unuttu be! Ezgiyi benden daha çok kızı olarak görüyor.'' Bir an için kendimi kötü hissettim.

''Hayır Melis öyle bir şey yok. Lütfen böyle şeyler söyleme.''

''Senin için hava hoş Ezgi.'' Elimden elini çekti ve sinirli bir şekilde cama döndü. Volkan konuştu.

''Ezgiyi mi kıskanıyorsun birde? İnanamıyorum sana Melis.''

''Ne kıskanması? Ezgiyi ne için kıskanabilirim tam olarak?'' Hakan araya girdi.

''Melis, daha fazla konu uzamadan sus lütfen.''

''Zaten hep Melis sussun! Hep Melis neşeli olsun değil mi?!'' Sinirden ağlamaya başladı. Kolunu tuttum ve nazik bir şekilde konuştum.

''Melis, sen hiç iyi değilsin. İstersen duralım, temiz hava almış olursun.''

''İstemiyorum, teşekkür ederim.'' İç dikiz aynasına baktığımda, Hakanla göz göze geldik. Hafif tebessüm ettim ve bende camdan baktım.

≿━━━༺❀༻━━━━≾

Düğün salonuna geldik. Yiğit abinin yakın arkadaşı olduğu için önden, çok büyük bir masa ayırmışlardı. Bir süre geçtikten sonra masamıza gelen birileri oldu. Baktığımda, Yaren, Yaren'in ailesi, Asya ve Asya'nın ailesinin bizim masaya oturacağını fark ettim. Yaren, sırıtarak karşımdaki sandalyeye oturdu. Yaren'in ve Asya'nın anneleri, Esra ablayla muhabbet etmeye başladılar. Yaren ayağa kalktı ve Hakanla benim yanıma geldi. İkimizinde omzundan tuttu ve ortamıza yaklaştı.

''Nasılsınız bakalım?'' Hakanla ikimizde cevap vermedik.

''Bakıyorum cevapta vermiyorsunuz.'' Sinirli olmamaya çalışarak cevap verdim.

''Bakıyorum sende akıllanmıyorsun.'' Asya da yanımıza geldi ve lafa atladı.

''Cevapta sokuyormuş bak bak. Evleneli sana bir havalar geldi herhalde.''

''Yine ne saçmalıyorsun Asya?''

''Saçmalayan ben değilim sensin. Yarenle Hakan'ın geçmişteki ilişkisini bile bile, nasıl böyle gıcık davranıyorsun inanamıyorum.'' Hakan boğazını temizlercesine öksürdü ama konuşmasına izin vermedim.

''Geçmişteki ilişkisi derken? 2 aylık süren ilişkiden mi bahsediyorsun?''

''Ne 2 ayı ya? Sen gelene kadar ikisi sevgiliydi. Yaklaşık 1 yıllık bir ilişkileri vardı. Sen ortaya çıktın ve ikisinin arasını bozdun.'' Yaren geri çekildi ve Asya'nın kolunu tutup ''Boşver canım.'' dedi. Hakan'a baktığımda, sinirli bir şekilde Asya'ya baktığını gördüm.

Asya yapmacık bir şekilde ''Aa haberin yok muydu yoksa? Pot mu kırdım acaba? Çok üzülürüm bak.'' dedi.

''Ben kimsenin arasını bozmadım.'' Yaren, asık bir suratla cevap verdi.

''Onun için Hakanla konuşmama izin bile vermedin değil mi Ezgi? Bunu bile bile nasıl yaparsın, inanamıyorum sana.'' Hakan hemen araya girdi.

''Yeter artık. Geçmişte kalan şeyler için boşuna konuşmaya gerek yok. Gidin oturun sandalyelerinize.'' Sırıtarak, az önce oturdukları sandalyeye gittiler. Ben ise öylece masaya odaklanmıştım.

''Ezgi, bak...'' Cümlesini tamamlamasına izin vermedim.

''Tek merak ettiğim bir soru var. Bana yalan söyledin mi?''

''Yani, duydukların tam anlamıyla doğru sayılmaz.''

''Tek bir cevap istiyorum. Evet veya hayır.'' Derin bir nefes verdi.

''Maalesef. Geçmişte böyle bir şey yaşandı.'' Gülerek kafamı salladım. Kendimi çok kötü hissetmeye başlamıştım. Hakan'ın bana yalan söyleyeceğini hiç düşünmemiştim. Cevap vermedim ve etrafa bakınmaya başladım. Bazı kişiler gelip bize selam verip gidiyorlardı. Bende gayet kibar bir şekilde cevap vermeye çalışıyordum. Yiğit abi, damadın babasıyla derin bir sohbete dalmıştı.

Damadın ve gelinin geleceği anons edildiğinde, herkes pür dikkat kapıya odaklandı. Gelin ve damat giriş yaptığında, gözümde kendi düğünüm canlandı. Bizde çok güzel giriş yapmıştık ve adeta gözlerimizin içi gülüyordu. Gelin ve damat dans etmeye başladığında, yine gözümde düğün dansımız canlandı. O sırada bir kadın Esra ablanın yanına geldi ve ''Hakan'ın eşi o mu? Çok güzel kızmış maşallah.'' dedi. Gülümseyerek kafamı salladım. Gelin ve damadın dansı bittiğinde diğer çiftleri piste davet ettiler. Birer birer çiftler dans etmek için piste çıkarken Hakan, ceketinin düğmesini ilmekleyerek ayağa kalktı. Yavaşça elini uzattı ve ''Bu dansı bana takdim eder misiniz hanımefendi?'' dedi. Elini tuttum ve ''Ederim beyefendi.'' dedim.

Dans etmeye başladığımızda Hakan kulağıma yaklaştı ve sordu.

''Sana yalan söylediğim için bana kızgınsın değil mi?''

''Neden yalan söyledin?''

''Yaren ile olan ilişkim hakkında pek muhabbet etmek istemiyordum.''

''Bunu bana söyleyebilirdin. Yalan söylemene gerek yoktu.''

''Haklısın. Özür dilerim.''

''Özrünü bir şartla kabul ederim.''

''Neymiş?''

''Bana doğruları anlatacaksın.'' Oflayarak ''Tamam.'' dedi ve tekrardan konuştu.

''En iyisi şimdi dans etmeye odaklanalım. Birbirimize odaklanalım.'' Sırıttım ve kafamı yan tarafa çevirdim. Yaren'in, Volkanı zorla dansa kaldırdığını gördüm. Yanımıza yaklaştılar ve Yaren ''Partner değişikliği.'' deyip Hakan'a yapıştı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken Hakan geri çekildi ve Volkana işaret etti. Hakan elimi tuttu ve 'Hadi masaya gidelim.'' dedi. Volkan, Yaren'i dans etmekle oyalarken bizde masaya döndük.

Şarkılar değişirken ben, hiç oynamak için kalkmamıştım. Düğünlerde oynamayı çok severdim ama bu sefer oynayasım gelmemişti. Hakan ''Ben lavaboya gidiyorum.'' deyip kalktı. Birkaç dakika sonra, Yaren'in de kalkıp Hakan'ın gittiği yere doğru gittiğini gördüm. Bende yavaşça kalktım ve gittikleri yere doğru ilerledim. Erkekler tuvaletinin önünde konuşuyorlardı. Duvara yaslandım ve dinlemeye başladım.

''Yaren, peşimi bırak artık diyorum. Anlaman için ne yapmam lazım?''

''Anlıyorum ama bırakamıyorum Hakan. Seni unutamıyorum. Unutmaya çalıştım ama olmuyor. Sensiz kendimi çok kötü hissediyorum.''

''Ne yapmamı bekliyorsun? Ezgiden ayrılıp sana geri mi döneyim?''

''Keşke öyle bir imkan olsa. Ama Ezgi ile evli olsan bile, ben senin gerçekten sevdiğine inanmıyorum. Bizim ilişkimiz çok güzeldi.''

''Bizim ilişkimiz çok güzel değildi Yaren. Sırf ailelerimiz tanınmış kişiler diye sevgili olduk. Peşimden ayrılmadığın için mecbur kaldım.''

''Yalan söylüyorsun Hakan. Beraberken çok eğleniyorduk, çok mutluyduk. Şimdi gelmişsin bana mecbur kaldım diyorsun.''

''Bunların hepsi eskide kaldı. Ben artık Ezgiyle evliyim. Onu seviyorum.''

''Buna asla inanmayacağımı biliyorsun.''

''İnanmak veya inanmamak sana kalmış.'' Yavaşça bakmaya çalıştım. Yaren, kollarını Hakan'ın omzuna dolamıştı. Eliyle yüzünü okşuyordu. Hakan ise Yarenden kurtulmaya çalışıyordu. Hızlıca duvarın arkasından çıktım ve bağırmaya başladım.

''Ne oluyor burada!'' Hakan hızlıca geri çekildi.

''Ezgi, sandığın gibi bir şey değil.'' Gözlerimi hırs bürümüş bir şekilde Yaren'e doğru yürüdüm ve saçlarına yapıştım.

''Sen ne yaptığını sanıyorsun ya? Çocuk sana seni istemiyorum dedi daha neyi anlamıyorsun!''

''Bırak saçımı!''

''Senin bu saçlarını tek tek yolarım tamam mı?'' Saçını bıraktım ve ittim. İttiğim gibi yere düştü. Hakan'ın elinden tuttum ve el ele oradan uzaklaştık. Yüzüne baktığımda sırıttığını gördüm.

"Niye sırıtıyorsun be?"

"Beni oradan çektin, sürükleyerek götürüyorsun. Kahramanımsın." Sesli bir şekilde güldüm. Elini bırakmadım ve oturduğumuz masaya ulaştık.

≿━━━༺❀༻━━━━≾
Eve vardığımızda saat epey geç olmuştu. Neredeyse düğünün sonuna kadar beklemiştik. Makyajımı temizleyip pijama giydikten sonraki rahatlığım kimsede yoktu.

Yatağıma yatıp telefonla uğraşırken aklıma düğün salonunda yaşananlar geldi. İnternete Hakan ve Yaren'in adını yazdığımda, ilk sırada çıkmışlardı. Bir sürü fotoğraflar, bir sürü magazin haberleri vardı. Fotoğrafları inceledikten sonra yazıları da okudum. İkisi de birbirine çok aşıkmış gibi bakıyordu. Hatta evlenecekleri hakkında bile haber vardı. Daha sonrasında magazin videosunu açtım.

"Hakan Bey, Yaren Hanım nasılsınız?" El ele tutuşuyorlardı. Cevap veren Hakan oldu.

"İyiyiz, teşekkür ederiz. Sizler nasılsınız?"

"Bizde iyiyiz teşekkürler. İlişkiniz nasıl gidiyor? Evleneceğinize dair söylentiler çıktı."

"İlişkimiz çok güzel gidiyor. Şu an evlilik planımız yok ama gelecekte olabilir." Yaren, Hakan'ın verdiği cevapla sırıttı.

"Geçen hafta beraber tatil yaptığınızda da çok mutlu gözüküyordunuz. Sizce, Yaren Hanımı önceki kız arkadaşlarınızdan ayıran nedir?"

"Arkadaşlar, şu an kız arkadaşımla mutlu mutlu geziyoruz. Böyle bir soru sormanıza gerek yok. Teşekkür ederiz, iyi akşamlar." Hakan giyinme odasından çıkmış, pür dikkat beni izliyordu.

"Ne izliyorsun sen?"

"Yaren ile olan ilişkini." Hızla yanıma geldi ve telefonu elimden aldı.

"Saçmalama. Onların hepsi geçmişte kaldı."

"İlişkiniz çok güzel gidiyormuş. Gelecekte evlilik de olabilir demişsin."

"Ne deseydim? İlişkimiz çok kötü gidiyor mu deseydim? Gündemden düşmezdim o zaman."

"Bana neden yalan söyledin? Beraber tatile bile gitmişsiniz ikiniz. Bana, Yaren ile 2 aylığına sevgili olduğunu söylemiştin." Yatağıma oturdu.

"Ezgi bak, babam ve onun babası çok yakın arkadaş. Annemle de onun annesi çok yakın arkadaş. Birkaç kere onların evine gittik ve Yaren bana çok yakın olmak istedi. Bunu her fark ettiğimde öylesine takılıyordum. Ama araya aileler karışınca iş ciddileşti. Yaren de güzel bir kız olduğu için onunla sevgili olma fikri bana ters gelmedi. Evet, bazen beraber eğleniyorduk ama Yaren sürekli beni kısıtlamaya çalışıyordu. 3, 4 kere ayrılmayı denedim ama aileler arayı düzeltiyordu. Seni hiç görmeden bir ay önce tamamen ayrıldık. Yani senin bizi ayırman gibi bir şey yok."

"Sana güvenebilir miyim?"

"Güvenmek veya güvenmemek sana kalmış. Doğruları söylediğime emin olabilirsin." Biraz duraksadıktan sonra gülerek konuştu.

"Öyle bir gelip Yaren'in saçını çektin ki... Ne yapacağımı şaşırdım. Büyük kavga çıkacak sandım."

"Yarende benimle kavga edecek yürek yok. Merak etme. Hem ben kavga etmeyi de sevmem zaten. "

"Sevmem dediğin halde öyle yapıyorsan... Sevmiş halini düşünemiyorum. Bekarlığa veda partisinde de kavga etmiştin. Hatırlatırım."

"Onlar kaşınmasa ben dövmem." Yine bir sessizlik oluştu ve bozan ben oldum.

"Bugün, Yaren'e karşı söylediklerini duydum."

''Ne söylemişim?''

''Sana güvenimi boşa çıkarmamış oldun. Her ne kadar yalan söylemiş olsan da, Yaren'e olan tavrın bu yalanı bastırdı.''

''Bana güveniyordun yani.''

''Evet.'' Yanakları hafifçe kızardı. Gözlerini kaçırdı ve yatağımdan kalktı.

''Ay çok gerildim şu an.''

''Neden?''

''Kalbim uçacak.'' Kıkırdadım. Hem birbirimize aşıkmışız gibi, hemde birbirimizden nefret eder gibi davranıyorduk. Bir günümüz bir günümüzü tutmuyordu. Kendi yatağına yattı ve seslendi.

''Ezgi.''

''Efendim?''

''İyi geceler. Rüyanda beni gör.''

''Bence görmeyeyim. En son gördüğümde ne olduğunu gördük.''

''Kötü bir şey değil, alt tarafı öpüştük.'' Böyle dediğinde yerin dibine girmek istiyordum. Cevap vermedim. Cevap vermediğim için tekrardan konuşan o oldu.

''Gör ki tekrardan gerçekleşsin.'' Göz kırptı ve arkasını döndü.

''İyi geceler Hakan.'' Hafif bir kıkırtı duymuştum. Duyduğum gibi gülmemek için yanaklarımı dişledim.

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Sabah erken saatte kalktık ve hep birlikte kahvaltı yaptık. Uzun zaman sonra Emirle görüşeceğim için garip hissediyordum. Sanki gerçek gibi değildi. Zamanında ona çok aşıktım ve sürekli kendimi suçluyordum. En sonunda, hiçbir şey yapmadığı halde ondan soğumuştum. Bu sayede, ona olan aşkımın sadece hayranlıktan ibaret olduğunu anladım.

Saat 11.00 gibi hazırlanmaya başladım. Çünkü 12'de cafede olmam gerekiyordu. Dolaptan beyaz kazak ve mavi bir pantolon aldım. Çok süslenmek istemiyordum. Kıyafetleri aldığım gibi giyinme odasına gittim. Üstümü değiştirdikten sonra saçlarımı taradım. Dün akşam düzleştirdiğim için saçlarım hala düzdü. Güzel bir kolye ve küpe taktım. Siyah deri ceket ve beyaz spor ayakkabımı giyince içime huzursuzluk geldi. Ciddi ciddi Emirle buluşacaktım. Aynanın karşısına geçip kendime baktığım sırada Hakan geldi.

''Ne kadar da cici olmuşsun.''

''Teşekkür ederim.''

''Bugün, 2 gün sonraki çekimler için görüşmem var. Görüşme öğleden sonra olacak. Yani, ben seni cafeye bırakacağım.''

''Tamamdır.'' Saate baktığımda 11.35 olduğunu gördüm. Hakan saate baktığımı görünce ''İstersen yavaştan çıkalım.'' dedi. Onayladım ve çantamı aldıktan sonra aşağı indik. Dışarı çıktığımız gibi Ecemi aradım.

''Efendim Ezgi?''

''Emirle buluşmaya gidiyorum.''

''Bol şanslar mı demeliyim?'' Arabaya bindik ve Ecemle konuşmaya devam ettim.

''Nedense çok gerildim.'' Hakan'ın bakışları beni buldu.

''Neden gerildin kanka?''

''Bilmiyorum. İçimde garip bir his var.''

''O kadar uzun süre aşık olunca... Olur, normaldir.''

''Aşk falan kalmadı Ecem biliyorsun. Hepsi geride kaldı.''

''Biliyorum canım. Normal bir arkadaş olarak buluşmaya gittiğini düşün. Düşünmeye gerek bile yok aslında, zaten öyle.''

''Aynen öyle. Gerilmem için bir sebep yok.''

''Aferin canım arkadaşım. Böyle devam.''

''Sana haber vereyim dedim. Sonra tekrardan ararım olur mu? Görüşürüz.''

''Tamam bak mutlaka ara. Merak ederim.''

''Tamamdır, görüşürüz.'' Ecem de ''Görüşürüz.'' dedi ve telefonu kapattım. Hakan değişik bir ses tonuyla sordu.

''Emir neden sadece seninle buluşmak istiyor? Ecem neden bu planda yok? Beraber takıldığınızı söylemiştin.''

''Keşke bilsem. Bizde Ecemle bunu çok düşündük ama hiçbir sonuca varamadık.''

''Sana onunla buluşma diye baskı uygulamış gibi görünmek istemem. Sadece, zamanında ona aşık olduğun için birazcık korkuyorum. Normal bir arkadaşın olsa tek kelime bile etmeyeceğimi biliyorsun.''

''Korkmanı gerektirecek bir sebep yok.''

''Peki sen neden geriliyorsun? Seninde gerilmeni gerektirecek bir sebep yok.''

''Ben bir anda ondan çok soğudum Hakan. O zamanlar gerçekten çok aşıktım. Belki de sadece aşk sanıyordum. Ama o, olanların hiçbirini görmeyip üstüne de beni sevgilisiyle tanıştırdı. Tanıştırdığında, kendime olan saygım buna el vermedi. Ondan uzun süre hoşlanmış olduğumu düşünmeyip bir günde soğudum.''

''Belki de görmüştür ama seni sadece arkadaşı olarak gördüğü için görmemezlikten gelmiştir.''

''Olan oldu artık. Bunların hepsi geçmişte kaldı.'' Yüzüğümü gösterdim ve sırıtarak ''Bak ben evliyim artık. Kocamın adı da Hakan Kılıç. Tanıyor musun onu?'' dedim.

''Bilmiyorum ki. O kim?''

''Çok yakışıklı bir manken. Kalbi de yüzü gibi güzel. Bir gün seni mutlaka tanıştırayım.'' Sırıttı.

''Tanışmayı çok isterim.''

'Elbet bir gün tanıştırmaya çalışırım.'' Hakan arabayı durdurduğunda direkt cama baktım. Gelmiştik.

''Geldik. Eğer bir şey olursa kötü hissedersen mutlaka beni ara.''

''Umarım güzel geçer. Senin görüşmen saat kaçta?''

''16.00'da''

''Daha çok varmış. Beni boşuna getirmiş oldun ya. Seni de yordum.''

''Yok canım. Senin içinde olduğun bir şey beni yormaz.'' Yanağına bir öpücük kondurdum ve ''Görüşürüz.'' dedim. Yanağını öpsem bile kendimi garip hissediyordum. Elini yanağına koydu ve sırıttı.

''Dikkat et kendine.'' Onaylarcasına kafamı salladım ve arabadan indim. Derin bir nefes aldıktan sonra cafeye girdim. Etrafa göz gezdirdiğimde, Emir'in sandalyede oturduğunu gördüm. Beni gördüğü gibi ayağa kalktı ve el salladı. Yanına gittiğimde el sıkıştık ve oturmam için sandalyeyi çekti. Nazik bir gülümsemeyle oturdum.

"Hoş geldin."

"Hoş buldum. Çok beklettim mi?"

"Hayır. En fazla 5 dakika olmuştur." Etrafa baktım. Konuşacak bir şey bulamıyordum.

"Ne istersin? Sipariş verelim." Menüye baktım ve "Çay içerim ben ya." dedim.

"Çay mı? Bu kadar şey içinden çayı mı seçiyorsun?"

"Niye, çayın bir kötülüğü mü var?"

"Yok o anlamda demedim. Her gün çay içmiyor muyuz? Farklı bir şey içersin diye düşündüm."

"Farklı bir şey içmeme gerek yok. Sen ne içeceksin?"

"Iced white chocolate mocha alırım büyük bir ihtimalle." Kafamı salladım. Garsonu çağırdı ve sipariş verdi. Garson gidince konuşmaya başladı.

"Ee nasılsın?"

"İyiyim. Sen nasılsın, neler yapıyorsun?"

''İyiyim bende. İşte yurt dışına çıktım. Bir sürü ülke görmüş oldum. Güzel bir kız arkadaşım var.'' Gülümseyerek kafamı salladım. Tekrardan Emir konuştu.

''Sen neler yapıyorsun?''

''Bir şirkette işe girmiştim. Sonra da evlendim işte.''

"Çok şaşırdım ya. Evli olduğuna hala inanamıyorum."

"Oldu işte bir şeyler."

''Severek mi evlendin yoksa...''

''Tabii ki severek evlendim. Başka nasıl evlenebilirim?''

''Belli mi olur, zorla falan...''

''Neyi ima etmeye çalışıyorsun anlamadım. Hakan Kılıç gibi ünlü birinden bahsediyoruz. Beni nasıl zorla evlendirmiş olabilirler?''

''Bilmem. Öylesine söyledim zaten.'' Biraz duraksadı ve tekrardan konuştu.

"Ben, hala bana aşıksındır sanıyordum."

"Anlamadım?"

"O zamanlar, bana çok aşık olduğunu biliyordum."

"Ne saçmalıyorsun?" Kasılarak cevap verdi.

"Hiç boşuna inkar etme. Yeşim senin ağladığını, benimle ilgili hayaller kurduğunu vb. her şeyi anlatıyordu. Seninle sevgili olmam için adeta bana yalvarıyordu." İçimden Yeşime sövmeye başladım. Peki bu Emir niye bu kadar kasılıyordu?

"Onların hepsi geçmişte kaldı. İyi ki de Yeşim'in lafını dinlememişsin ve sevgili olmamışız. Hayatımın aşkını bulmuş oldum." Yüzündeki gülümseme soldu.

"Öyle diyorsan..."

''Evet öyle diyorum.'' Yapmacık bir şekilde kahkaha attı.

''Sakin ol şampiyon ya.'' Gülümseyemiyordum bile. Karşımda eski Emir yoktu. Sahi, eski Emir çok mu iyiydi?

"Emir, ben ayıp olmazsa bir şey sormak istiyorum."

"Tabii ki."

"Zamanında arkadaş ortamındaydık. Aynı üniversitedeydik ve bana mesaj bile atmıyordun. Ne oldu da şimdi benimle buluşmak istedin?"

"Arkadaşımı özlemiş olamaz mıyım?'' İçimden ''Kesin öyledir.'' diyordum.

"Gerçekten bak. Ülke ülke gezdim ama senin kadar iyi bir arkadaşa rastlamadım."

"Hadi ya. Buradayken bile aklına gelmiyordum. Orada mı aklına geldim? "

"Buluştuk işte boşver." İçeceklerimiz geldi. Çayıma şeker atarken düşünmeye başladım. Emirden gerçekten çok soğumuştum. İlk aşık olduğum adamdı ve o zamanlar bana pekte iyi davranmıyordu. Bir gün sıcak, bir gün soğuk davranıyordu. Şu an nasıl olurdu da böyle bir buluşmayı ayarlardı?

"Böyle bir buluşmayı nasıl ayarladın, hayretler içerisindeyim."

"Nasıl ayarladığımı bende bilmiyorum. Şu an, bir pişman olur gibi oldum biliyor musun? Benden baya uzaklaşmışsın." Anlamsızca yüzüne baktım. Yapmacık bir şekilde güldü.

"Şaka yapıyorum. Arkadaşım." Bastıra bastıra arkadaşım demişti. Hay arkadaş kadar taş düşsün başına.

"Madem arkadaşça buluşacaktık, Ecem de gelseydi keşke."

"Of çok sıkıldım ya. Ezgi baya soğuksun artık."

"Sende baya cıvıklaşmışsın."

"Ben hala aynıyım. Aşık olduğun Emir'im yani."

"Ne aşkı Emir? Geç artık onları." Sinirimi korumak için çayımdan bir yudum aldım.

"Ben, bana aşık olmadığına hiç inanmıyorum."

"Ne oluyor sana ya? Zamanında aşık olduğum halde görmedin de şimdi neyi kurcalıyorsun? Ne diye çağırdın beni?" Ayağa kalktı ve yanıma geldi. Bir anda yüzüme doğru eğildi. Onu itip ayağa kalktım.

''Ne yapıyorsun sen ya?'' Sert bir şekilde beni kendine doğru çekti. Beni öpmeye çalışıyordu!

''Bırak beni!'' Etrafımızdaki insanlar bizi izliyordu. Omzumda bir el hissettim. Arkamı dönüp baktığımda, Hakan olduğunu gördüm.

"Hayırdır, karıma ne hakla dokunuyorsun?"

"Rol yapmanıza gerek yok. Her şeyi biliyorum. Evlendiğinizde, Yeşimle aranız bozulmuş. Oda sinirinden her şeyi bana anlattı. İstemeyerek evlendiğinizi biliyorum yani." Gülerek cevap verdim.

"Yeşim seni kandırmış anlaşılan. Her duyduğuna inanma."

"Öyle mi? Sizi medyalara veririm. Bitiririm sizi." Üstüne yürüdüm.

''Nasıl yapacaksın onu?'' Arkayı işaret etti. Hakanla birlikte arkamıza döndük.

''Kameraya el sallayabilirsiniz mesela. Seni öpseydim, her şey daha kolay olabilirdi.'' Hakanın, dişlerini sıktığını gördüm. Hızla döndü ve Emir'e yumruk attı. Emir doğruldu ve kahkaha attı.

"Sende, arkadaşça buluşacağımıza inandın öyle mi? Benim gibi birinin, senin gibi biriyle ne işi olsun? Bana aşık olduğun zamanlarda sana acıyordum." Hakan, Emir'in yakasını tuttu.

"Doğru konuş." Hakan'ı itti.

"Doğruları söylüyorum. Senin bu sevgilin, zamanında bana aşıktı." Hakan küçümser bir suratla Emire baktı.

"Kendin söylüyorsun ''Zamanında.'' diye. Şu an böyle bir durumda olduğun için sana acıyorum."

"Sen önce kendine acı Hakan Kılıç." Hakan iyice sinirlenmişti. Kavga çıkmasını istemiyordum. Hakan'ın elini tuttum ve konuştum.

"Böyle biri için değmez aşkım. Gel gidelim." Hakan, Emire son bir kez sinirli bakış attı. El ele tutuşup oradan çıktık. Arabaya bindiğimizde gözlerimin dolduğunu hissettim. Tek üzüldüğüm şey, zamanında böyle birine aşık olmaktı. Onun için neler yapmıştım. Sırf baş başa vakit geçirebilmek için her şeyi yapmıştım. Emir böyle biri miydi? En azından arkadaşım sanmıştım. Ama Emir, arkadaşlığı bile hak etmiyordu. Zamanımı öyle birine harcadığım için çok üzgündüm. Keşke bana değer vermeyen birisine, değer vermeseydim.

"İyi misin Ezgi?" Kafamı salladım ve gözlerimdeki ıslaklığı silip gülümsemeye çalıştım.

"Neden üzülüyorsun?"

"Keşke seneler boyunca ona aşık olmasaymışım. Kendini havalı sanan, züppenin tekiymiş."

"Bazı şeyleri anlamak için yaşamak gerekiyor. Boşver."

"Hakan, sen artık çok iyisin. Biliyorsun değil mi?"

"Yine niye gözlerin doldu kız?" Gözümden bir damla yaş aktı. Gülümseyerek konuşmaya başladım.

"Hayatımda o kadar değişik şeyler oldu ki. Babam onca olana rağmen sesini bile çıkartmamıştı. Sürekli üzülen ben oluyordum. Sonra sen çıktın karşıma. Ben, çok korktum. Hep kavga edeceğiz, birbirimize çok kötü davranacağız diye. Evinde hiç rahat edemeyeceğim diye çok korktum. Bir anda hayatım değişti." Gözlerimdeki yaşları sildi.

"Üzülmene gerek yok.'' Birkaç saniye sonra tekrardan konuştu.

''Peki hala korkuyor musun? Mesela benimle evlendiğine pişman mısın?''

''Hayır korkmuyorum. Ama bazen, keşke zorunlu olarak birbirimizle evlenmemiş olsaydık diye düşünüyorum.'' Ne dediğimi anlamak istercesine suratıma baktı.

''Seni tanıdığım için hiç pişman değilim. Seninle böyle bir durumda olmasaydık bile arkadaş olmak isterdim.'' Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı.

''Ama böyle bir şekilde tanışmasaydık, benimle tanışamazdın biliyorsun değil mi?''

''Eğer kaderimizde varsa bir şekilde tanışırdık.''

''Ama ben sana yüz vermezdim.'' Göz devirdim.

''Girdin yine havalara.'' Kıkırdadı ve yanağımdan makas aldı. Göz göze geldiğimizde sırıtarak konuştu.

''Gerçek kişiliğimi seninleyken gördüm. Seninle birlikteyken zaman su gibi akıp gidiyor."

''Belki benimle evlenmeseydin, ailen yine Yarenle aranı düzeltirdi.''

''Yaren konusunu açmasak mı?''

''Peki.'' Kısa süreli bir sessizlik oluştu. Daha sonra gülümseyerek bana döndü

"Sarılmak birazda olsa iyileştirir derler. Sana sarılmamı ister misin?" Kafamı salladım ve sarıldık. Sarıldıktan sonra Hakan'ın omzuna kafamı koyup camdan baktım. Önümüzde deniz vardı. Sanırım, yanımda Hakan varken denizi izlemek ayrı güzel oluyordu.

Loading...
0%