Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@1lpapatya

 

 

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Bugün saat 5.20'de uyandım çünkü kahvaltıyı ben hazırlamak istiyordum. İstediğim gibi de oldu. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra evdeki herkesi uyandırdım. Saat çok erken olduğu için normalde Yeşimi uyandırmazdım ama onun da yaz kursları vardı ve erkenden kalkması gerekiyordu. Güzelce kahvaltımızı yapıp masayı topladıktan sonra giyinmek için odama çıktım. Bugün gömlek, altına bluz ve pantolon kombini yaptım. Hem daha rahattı hem de gayet şık duruyordu. Altına da düz beyaz spor ayakkabılarımı giydikten sonra bu kombine uyan çantamı taktım. Parfümümü sıktıktan sonra da aşağı indim. Evdekilerle vedalaştıktan sonra tam taksi durağını arayacaktım ki kapıyı açınca ne göreyim? Yiğit Kılıç gözlüklerini takmış beni bekliyordu.

''Günaydın Ezgiciğim.''

''Günaydın Yiğit Bey ama her sabah böyle mi olacak?''

''Neden? Memnun değil misin bu durumdan?''

''Öyle demeyelim de bu duruma alışmaktan çekiniyor diyelim.''

''Merak etme belki biraz daha sürer belki de sürmez.'' Arabanın kapısını açtı. Bende pek ısrar etmeden bindim. Arabayı çalıştırdıktan birkaç dakika sonra konuşmaya başladı.

''Hakanla konuşmanız nasıldı?''

Aklıma konuşmalarımız gelince sinirlendim ve gözlerimi devirerek cevap verdim.

''Çok kaba konuşan bir oğlunuz olduğu için kötü bir konuşmaydı.'' Koca bir kahkaha patlattı.

''Merak etme onun kalbi yufka yüreklidir.''

''Ben pek yufka yüreklilik göremedim ama neyse.''

''Daha yüz yüze bile gelmediniz ki.'' Haklısınız dercesine kafamı salladıktan sonra konuşmaya devam etti.

''Daha yüz yüze gelmediniz demişken bugün seni Hakanla görüştüreceğim.'' NE?! Bu kadar çabuk mu?

''Bugün mü? Ama işim..'' derken lafımı böldü.

''Kaçta çıkıyorsun?''

''5'te''

''5'te şirketin önünde olurum.''

Ne kadar istemesem de başka çarem olmadığı için cevabım ''Peki'' oldu.Epey bir süre sonra camdan baktığımda geldiğimizi fark ettim. Teşekkür edip indim ve şirkete girdim. Herkes bir merak içindeydi. Direkt olarak Banu'nun yanına gittim.

''Bir şeyi mi bekliyoruz?'' Banu kafasını salladıktan sonra cevap verdi.

''Metin Bey (patronumuz) açıklama yapacakmış. İnşallah kötü bir şey değildir.''

''İnşallah.'' Ne açıklaması yapacak acaba diye ben de düşünmeye kapılmışken Metin Bey geldi ve hepimizi topladı.

''Günaydın Arkadaşlar. Yarın çok önemli bir misafirimiz var. Aranızda onu tanımayan yoktur ama adını söylemeyeceğim ki sürpriz olsun. Çizim üzerine burada çalışan herkesten yarın için istediklerim var. Mekanı: ormanlık,dağ evi gibi alanlara uygun, erkek model kıyafetleri çizmenizi istiyorum. Sonbahar konseptine uygun olmalı. Gelecek olan manken özel olduğu için tasarımlarınız da çok güzel olmalı. Yarına kadar çizip yarında çizimlerinizi teslim etmeniz gerekiyor. Aranızdan, yarın seçeceğimiz kişi de o misafirle yakından ilgilenecek ve çizen kişinin adı tasarımcısı olarak dergilerde yazacak. Size güveniyorum kolay gelsin.''

Herkes dağıldı. Birkaç dakika içinde çizimlere başlayan bile vardı ki doğrusu da buydu zaten. Bende herkes gibi çizmeye başladım ve çizimlere yoğunlaştım. O kişinin kim olduğu hakkında tahminlerde bulunanlar vardı. Öğle yemeği çizimler şu bu derken saat 17.00 olmuştu bile ve işten çıktık. Banu sevgilisinin arabasını görünce vedalaştık. Ben de hemen Yiğit Kılıcın arabasını gördüm. Eyvah! Bugün Hakanla buluşacaktım. Aklımdan bugün ki yoğun tempodan dolayı hepsi çıkmış. En iyisi babamlara haber versin diye Yeşimi aramaktı çünkü aklımdan çıktığı gibi haber vermeyi de unutmuştum. Arabaya bindikten sonra Yeşimi arayıp haber verdim. Arabada her zamanki gibi sessizlik hakimdi. Bu sessizliği bozan Yiğit Kılıç oldu.

''Sen babana hiç benzemiyorsun. O baya sarışın. Bence sen annene benziyorsun.''

''Annemi hiç bilmediğim için buna cevap veremeyeceğim.''

Bir süre durduktan sonra cevap verdi.

''Üzgünüm. Böyle bir konuda sohbet açmamalıydım.'' Üzgünüm diyordu ama sanki bir şeyleri biliyor gibi üzgün cevap vermiyordu.

''Yok hayır üzülmedim. Sizinde üzülmenizi gerektirecek bir durum yok alıştım zaten.''

Böyle konuşa konuşa yol bitmişti. Bizim eve villa diyordum ama bizim evin 2 katı büyüklüğünde olan adeta bir saraya gelmiştik. ''Geldik'' dedi. Ama ben bir cafede falan Hakanla buluşuruz sanmıştım. Bir eve geleceğimizi hiç düşünmemiştim. İçeri girdik. İçeriye girerken bu evde çalışan 2 tane tatlı ablalar karşılamıştı bizi. Salona geldiğimizde de formda olan bir kadın, benim gibi bir kız ve bir oğlan karşıladı. O kadar nazik ve kibar davranmaya çalışıyordum ki Yeşim şu an burada olsa benim halime gülmekten çatlardı. Koltuğa oturduktan sonra tanışmaya başladık. Oradaki kızın adı Melis, çocuğun adı da Volkan'mış. Volkan ve Melis 20 yaşında (Yeşimle yaşıt) ve ikizlermiş. Onların annesinin adı da Esraymış. Esra kılıç o kadar nazikti ki adeta prenses gibiydi.

Birbirimizle tanıştıktan sonra sohbete dalmış gülüşürken Yiğit Kılıcın Volkana kaş göz işareti yaptığını gördüm. Birkaç dakika sonra o iniyordu! İnternette gördüğüm adam H-Hakan Kılıç! Maşallah çocuk mankenliğin hakkını veriyordu. Esmer ve kahverengi gözlüydü. Tepkisizce merdivenlerden inip karşımdaki koltuğa oturdu. Kaşlarını çatmış, gözlerini bir saniye bile ayırmadan gözlerimi kilitlenmişti. Neredeyse beni dövecek gibi bakıyordu. Kaşlarını çatıp öylece bana bakarken gözlerim ona kayıyordu. Ona bakmak istediğimden değil (zaten niye bakmak isteyeyim) gözlerini ayırmadan bakmasını fark ettiğimden. O geldikten sonra ne ben ne o ikimizde konuşmuyorduk. Sadece konuşanları dinliyorduk. Bir anda Yiğit Kılıç ıslık çaldı ve yüksek sesle konuşup evdeki herkesin dikkatini kendine çekti

''Ezgi ve Hakan, evlenecek olan sizsiniz ama biz sohbet ediyoruz. Ne zaman sohbet etmeyi düşünüyorsunuz?'' İçimden sadece hiçbir zaman kelimesi geçiyordu. Esra Kılıç bir anda ayağa kalkıp Yiğit Kılıca döndü

''Yiğit tamda dediğin gibi bir kızmış. Kibar, nazik ve çok güzel. Gerçekten tam bize layık bir gelin.'' Yiğit Kılıç hafifçe gülümseyip ''Evet öyle'' dedi. Ayağa oda kalkıp benden özür dilediler ve Esra ve Yiğit çifti mutfağa gitti. Melisin telefonu çaldı gitti. Volkanında güya uykusu gelmiş oda kalkıp gitti. Garip olan şu ki hepsi sanki aynı yere gidiyordu. Peh sanki anlamıyordum. Hakanla biz yalnız kalalım diye planlamışlar ve planlarını uyguladılar. Kaldık Hakanla baş başa.

Ben öylece duvara bakarken o yine kaşlarını çatmış gözlerime bakıyordu. ''Ne var?'' dercesine kafamı sağa sola salladım ama hala aynı şekilde bakıyordu. O sırada burada çalışan tatlı bir abla geldi. Hakanla bana kahve getirmiş. Tam bana kahvemi uzatırken bir anda üstüme kahveyi döktü. Garip ama kahve sıcak değildi. Sanki buda planlanmış gibiydi. Ama bir anlık refleksle kahve üstüme döküldüğünde ''Hih! Üstüm!'' dedim. Çalışan abla özür diliyordu. Bende ''Sorun değil, üzülmenize gerek yok.'' dedim. Hakanın mimiği bile değişmemiş kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Bu çocuk salak mı acaba da hala kaşları çatık öylece duruyordu. Birde ben bununla evlenecek miyim? Kusucam galiba! Ben bunları düşünürken Hakan söze girdi

''Tamam Ceylan abla kahveyi döktün diye ondan özür dilemene gerek yok. O özür dileyeceğin son kişi olsun. İşine devam edebilirsin.''

Bu neydi şimdi? Ukalalığın dibine vurmuş bir adamla sohbet bile edilmezken neyse ya boşversenize... O kadar sinirlendim ki bu sefer kaşlarımı ben çatarak Hakana soru sordum.

''Hakan Kılıç sana bir şey soracağım.''

''Eğer boş yapmayacaksan dinliyorum Ezgi Tunç.''

''Vaay soy adım da ezberlenmiş. Bu kadar benimle ilgilendiğini düşünmemiştim.''

''Seninle neden ilgileneyim? Uzatma da sorunu sor.''

''Sorumu çok mu merak ettin? Geliyor o zaman hazır mısın?'' Meraklı gözlerle bana bakarken sırıttım.

''Hakan senin beynin var mı?''

''Bu ne demek şimdi? Sen bana beyinsiz mi diyorsun hahahaha güleyim bari. Burada eğer beyinsiz varsa o da sensin.''

''Özür dileyeceğin en son kişi olsun ne demek? Ne kadar kabasın sen ya biz seninle evleneceğiz farkında mısın?'' Ayağa kalktı.

''Hayır farkında değilim çünkü böyle bir şey olmayacak. Senin gibi nice kızlar bana aşık oldu.'' önüme eğilip ''Ama ben onlara aşık olmadım. En azından aşık olduklarımda para için babamı ikna edip benimle evlenmek istemedi. Para için ailen ve sen daha neler yapacaksınız kim bilir.'' dedi. Karşımda sırıtırken yüzüne bir tokat yapıştırdım ve ayağa kalkıp

''Ne sanıyorsun sen kendini? Ne kadar şımarmışsın sen böyle! Para için ailenle neler yapacaksınız ne demek?'' dedim. Bir anda kolumu tuttu ve kaşlarını çatarak yüzüme yaklaştı.

''Kimse bana tokat atamaz hele sen..'' Derken lafını tamamlamasına izin vermeden onu ittim ve cevap verdim.

''Ben kimse değilim eğer çok istersen bir tokat daha atabilirim!''

Çantamı alıp gidecekken evdeki herkesin bizi izlediğini fark ettim. Ayakta öylece kalakalmıştım. Evdeki herkesten böyle bir tatsızlık çıktığı için özür dilemeye hazırlanırken Esra Kılıç bana seslendi

''Boşuna üzülmene, özür dilemene gerek yok Ezgi. Hakanın sana neler dediğini duyduk.'' Hakan sinirle laf attı.

''Ne demişim pardon? İlk o laf attı.'' Allah'ım Yarabbim ilk okul çocukları gibi şikayet ediyordu birde. Yiğit Kılıç, Hakana sus işareti yaptı ama benim içim rahat etmediği ve tatsızlık çıktığı için konuşmak istedim.

''Böyle bir tatsızlık çıktığı için yine de üzgünüm. Ben gitsem iyi olacak. İyi akşamlar.'' Tam arkamı dönüp gidecekken Yiğit Kılıç seslendi.

''Ezgi, kızım seni böyle bir şeyle sınadığım için üzgünüm. Ama eğer bu evlilikten vazgeçersen aklına babanın göz yaşlarını getir.''

Herkesin içinde böyle söyleyince gözlerim kocaman açıldı. Ne kadar garip şeyler olmuştu ve adam bana hala evlen diyordu. Bir an önce bu evden çıkmak istiyordum ama babanın göz yaşları dediği an öylece salonun ortasında donup kalmıştım.

İnsanlar ne kadar iyi gibi görünse de kendi işine gelmediklerinde pat diye sizi kıracak bir kelime söyleyebiliyorlardı. Yiğit Kılıç kibar gibi görünse de bir anda beni üzecek bir kelime söyledi. Ama sanırım bu duruma alışmak zorundaydım. Benim bunlara katlanmaktan başka çarem yoktu.

Loading...
0%