Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@1lpapatya

 

 

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Biz sinirle Yiğit Kılıca bakmaya devam ederken Yiğit Kılıç bakışlarını Melisten bize çevirmişti. Çatık kaşlarını düzeltti ve konuşmaya başladı.

''Bakmayın öyle. Bilirsiniz, Yiğit Kılıç sürprizleri sever.'' Ortamı yumuşatmaya çalıştığı belliydi ama sorun şu ki, şu an yumuşayacak bir ortam yoktu. Hakan cevap verdi.

''Ne sürprizi baba? Madem bizi evlendiriyorsun, tarihleri bize danışsaydın.''

''Neden size danışacakmışım? Hem neden bu kadar şaşırdınız onu da anlamadım. Eninde sonunda düğününüz olacak. Daha ne kadar şaşıracaksınız?'' Hakan iyice sinirlenmişti.

''Neden bize danışacaksın öyle mi?''

''Evet öyle. Bilirsin her yerde benim sözüm geçer.'' Hakan artık sinirden gülüyordu. Gözlerini öfke bürümüş bir şekilde kabine girdi ve kendi kıyafetlerini giyip hızlı bir şekilde kabinden çıktı. O kadar hızlıydı ki bir anda bileğimi kavradı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken adeta uçuyordu. Tabii bileğimi tuttuğu için bende onunla beraber merdivenlerden uçarak iniyordum. Mağazada çalışanlar bize bakıyordu. Melis, Yeşim ve Yiğit Kılıç bizi durdurmaya çalışarak arkamızdan geliyorlardı. Dışarı çıktığımızda Hakan bileğimi bıraktı ve

''Park yerinden arabayı şimdi getiriyorlar. Lütfen lafımı ikiletmeden arabaya bin.'' dedi

''Nereye gideceğiz ki?''

''Düğün tarihlerini iptal ettirmemiz lazım. Madem her yerde onun sözü geçiyor biraz da benim sözüm geçsin değil mi?''

''Hakan, eninde sonunda baban bizi evlendirecek. Lütfen birazcık sakin ol.''

''Sakin olamam Ezgi. Seninle evlenmek istemiyorum. Seni istemiyorum hatta direkt olarak ben evlenmek istemiyorum neden anlamıyorsun ki? Daha 25 yaşındayım.'' Sinirlerime hakim olamadım ve bağırmaya başladım.

''Yeter artık ya yeter! İkide bir evlenmek istemiyorum diyorsun. Yok neymiş beni istemiyormuş. Ben daha 22 yaşında, bu şekilde evlenmeyi çok mu istiyorum veya seni mi istiyorum?''

''Bıktım artık diyorum bıktım ya.''

''Bende senin şu aptalca ve çocuksu davranışlarından bıktım. Sanki ben çok istiyormuşum gibi davranmayı kes artık!''

''Ben çocuksu bir şekilde davranmıyorum. Keseceğim bir davranış yok.''

''Evet davranıyorsun. Ayrıca bir iyisin bir kötü. Sinirli olduğunda sinirini benden çıkaramazsın bunu o kalın kafana sok! Nazik davrandıkça kendini bir şey sanma. Şımarığın teki olmaktan vazgeç artık Hakan! Dünya senin etrafında dönmüyor.'' Sinirden gülüyordu ve artık o da sesini yükseltmeye başladı

''Böyle konuşuyorsun ama sen hiçbir şey bilmiyorsun Ezgi! Bu evliliğin altında yatan farklı şeyler var sen hiçbir şey bilmiyorsun.''

''Ne gibi şeyler var? Ne diyorsun?''

''Bak sen..'' Arkada bizi dinleyen Yiğit Kılıç koştu ve Hakanın omuzlarından tutup sarsmaya başladı.

''Hakan derhal kes sesini! Saçma sapan konuşmayı da kes artık!'' Böyle dedikten sonra Hakanın kulağına bir şeyler fısıldadı ve tekrar omuzlarından tutup bana döndü.

''Hakan öfkesinden ne söylediğini bilmiyor Ezgi. Saçma sapan tavırlarına aldırış etme.'' Bir an sinirlerime hakim olamadım. Ne dönüyordu burada?

''Mafya mısınız lan siz?'' Yiğit Kılıç şaşırırken Hakan sırıttı. Sinirden gülüyordu ama çok tatlı görünüyordu.

''Ne?''

''Amacınız ne sizin?

''Amacımız falan yok. Amacımız sadece sizin evlenmeniz.'' Hakan babasını itti ve arkasına dönüp yürümeye başladı

''Ben hiç öyle düşünmüyorum Yiğit Bey. Madem o söyledikleri öfkedense neden konuşmasına izin vermediniz?''

''Şu an saçma sapan konuşupta mutluluğumuzu bozsun istemedim.''

''Burada sadece siz mutlusunuz. Kendi adınıza konuşun. Bakın eğer gerçekten olaylar farklıysa bir şey bilmiyorsam ve beni kandırmaya çalışıyorsanız sakın denemeyin. Hatta aklınızdan bile geçirmeyin.''

''Hayır kızım gerçekten öyle bir şey yok.'' Tek kaşımı kaldırdım.

''Olmasında zaten. Eğer olursa gerisini siz düşünün. Şimdiden uyarıyorum.'' Hızlı adımlarla Hakanın peşinden gittim. O kadar hızlı yürüyordu ki koşar adımlarla sonunda ona yaklaştım.

''Neden peşimden geldin?''

''Neyi bilmiyorum Hakan? Lütfen anlat.''

''Öfkeden söyledim işte ya. Farklı bir şey yok.'' Ne söylesem dercesine kafasını kaşıdı ve devam etti.

''Farklı olan işte şeymiş sanırım... Ben şımarıkmışım beni düzeltecekmişsin falan.''

''Hayır şu an yalan söylüyorsun inanmıyorum.''

''İster inan ister inanma. Neden peşimden geldin? Bunu öğrenmek için mi?''

''Bak Hakan şu tavırlarından artık vazgeç. Beni suçlamayı kes artık. Bende senin gibiyim bu evlilikte hiçbir suçum yok.'' Biraz durdu. Bana döndü ve oflayarak cevap verdi

''Haklısın.'' Benden özür dilemesini istercesine gözlerine baktım.

''Tamam bakma öyle. Çok sert davrandım özür dilerim. Oldu mu?'' Kafamı mutlulukla salladım ve

''Oldu olduu çok güzel oldu.'' dedim. Yürümeye devam ettik ve gözlerime bakıp konuştu

''Ama bak özür diledim diye sana ısındığımı düşünme. Seni sevmiyorum.'' Güldüm.

''İlk defa duygularımız karşılıklı. Bende seni sevmiyorum.'' Güldü.

Arkamızdan Yiğit Kılıç arabayla gelmemişti. Öylece sessiz bir şekilde yürüdük. Hiç taksi görmemiştik. Görmediğimiz gibi taksi de çağırmamıştık. O kadar yürümüşüz ki en sonunda bir otobüs durağına vardık. Sessizliği bozan ben oldum.

''Yoruldum. Hiç taksi de görmedik.''

''Hiç aklıma taksi çağırmak gelmedi. İstersen hemen çağırayım.'' Önümüzdeki otobüs durağına baktım.

''Hayır hayır hiç gerek yok. Baksana önümüzde otobüs durağı var. Otobüse binelim. Akbilin yanında mı?''

''Otobüs mü? Akbil mi?''

''Ne o? Hiç binmedin mi yoksa?''

''Hayır hiç binmedim. Akbilim de yok.''

''Hadi canım inanmam. Otobüse binmeyen insan mı olur ya?''

''Binmedim dediğime göre olurmuş demek ki.''

''Neyse o zaman şimdi ilk defa bineceksin. Benim akbilim var senin yerinede basarım. Otobüse bindiğinde aa kartım nerede diye ceplerine bak tamam mı?''

''Neden ki? Otobüs ne kadarsa veririz parasını.'' Ona anlatacakken bizim villanın uzağına giden otobüs geldi ve onu ittirdim.

''Hadi koş. Otobüs geldi.''

Hakanı direkt itelediğim için otobüse ilk o bindi. Bindiği gibi koltuklara ilerlediği için şoför seslendi.

''Beyefendi akbil basmayı unuttunuz.'' Hakan korkulu gözlerle bakarken benim repliğimi tekrarladı. Yüksek sesle rol yapıyordu.

''Haklısınız hemen basıyorum. AAA akbilim neredeeeee?'' Hakanı izlerken gülmekten ölecektim. Otobüsün kapısında izlediğim için arkadan otobüse binmeye çalışanlar bağırdı

''İlerlesenize hanımefendi binemiyoruz.'' Kusura bakmayın deyip hem Hakan için hem kendim için akbil bastım. O sırada Hakanla şoför konuşmaya devam ediyordu

''Akbilinizin nerede olduğunu bana mı soruyorsunuz? İnsanlar bekliyor çabuk olun.''

''Düşürmüşüm galiba bulamıyorum.'' Onlar hala konuşurken lafa girdim.

''Arkadaşım akbilini kaybetmiş. Ben onun yerine de bastım. Hadi ilerle Hakan.''

Otobüste olanlar yüzünden trafik sıkışmış kornalar çalıyordu. Boş koltuklar vardı. İlerleyip ikimiz yan yana oturduk. Ben hala gülerken Hakan mahcup olmuş bir şekilde somurtuyordu

''Çok mu komik Ezgi?'' Onun ciddi bir şekilde sorması daha çok gülmeme neden oldu.

''Evet çok komik Hakan.'' Ben hala gülerken arkada oturan birkaç kızın fısıltılı sesini duyduk.

''Aa bu Hakan Kılıç değil mi? Hani şu manken olan.''

''Evet evet o. Ay şu yakışıklılığa bakk eridim resmen.''

Otobüsteki çoğu kız Hakanın yakışıklılığı hakkında konuşuyordu. Hakanı tanıyan erkekler de, kızların Hakanın yakışıklılığı hakkında konuşmalarını kıskanıyordu. O erkekler, Hakana ters ters bakıyorlardı. Arka koltuktaki kız kalktı ve Hakanın yanına geldi.

''Merhaba. Hakan Kılıç değil mi?'' Hakanın mahcup ifadesi kayboldu ve sırıttı.

''Evet benim.'' Kız saçlarıyla oynuyor flörtöz bir tavır sergiliyordu.

''Ben Sinem. Tanıştığıma memnun oldum. Fotoğraf çekilebilir miyiz?''

''Bende memnun oldum Sinem. Tabii ki çekilebiliriz.''

Sinem, Hakanla onun fotoğraflarını çekmem için telefonu bana verdi. Dudağını Hakanın yanağına koymuş öperek poz veriyordu. İĞRENÇ! Sinem sürekli poz değiştiriyordu ve neredeyse 20 fotoğraf çekmiştim bile. ''Bence yeterli'' deyip telefonu verdim. Tabi Sinemin Hakanla fotoğraf çekildiğini gören diğer kızlar ve bazı erkekler de Hakanla fotoğraf çekilmişti. Daha doğrusu hepsini ben çekmiştim. Sonunda ineceğimiz durağa geldik ve indik. Hakan sinsi bir gülüşle ortaya laf attı.

''Ezgi, daha demin çok gülüyordun. Şimdi yorgun gibisin.'' Gıcık şeye bakın hele

''O kadar fotoğraf çekince normal değil mi sence?''

''Madem evleneceğiz alış bunlara Sinem.'' Sinirli bir şekilde ona döndüm.

''Sinem derken?'' Kafasını kaşıdı ve gülerek

''Ay pardon. Nazlı diyecektim.'' dedi

''Sen otobüsteki kızların etkisinde kalmışsın anlaşılan. Ama benimle dalga geçme döverim bak.'' Yüksek sesle bağırmaya başladı

''ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR! ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR! ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR!'' Sürekli protesto eder gibi devam ettiği için ağzını kapatıp susturdum.

''Hadi taksi çağır da git artık. Seni kırmak istemiyorum ama git yani.''

''Aman tamam be giderim.'' Taksi çağırdıktan sonra sırıttı ve konuşmaya devam etti

''Otobüs çok güzelmiş. Buradan bizim oraya giden otobüs var mı?'' Niyetini anladığım için pas vermedim.

''Her zaman akbilimi vermem. Git kendine akbil çıkarttır öyle bin.'' Dil çıkarttı.

''Hadi ben taksiyi bekliyorum. Sen neyi bekliyorsun?''

''Seni burada mazallah kurtlar falan yer. Taksi gelsin seni bindirip eve giderim.''

''Saçmalama Ezgi. Git hadi bekleme.'' Biraz daha bekledikten sonra vedalaştık ve eve doğru yola koyuldum.

Eve gittikten sonra klasik olarak kıyafetlerimi değiştirip yemek yedim. Yemek yedikten sonra sosyal medyaya odaklanmıştım. Bugün zaman o kadar hızlı geçmişti ki saat 20.00 olmuştu. Odamın kapısı açıldı. Yeşim daha yeni gelmişti ve arkasında Ecem de vardı. Ecemi görünce o kadar mutlu oldum ki hemen koşup sarıldım.

''Hoş geldin canıııım arkadaşııım. Seni çok özledim.''

''Hoş buldum hayatım ama yağcılık yapsanda paçayı kurtaramayacaksın. Dün telefonda dediğim gibi hesaplaşacağız.''

''Oluur hesaplaşalımm.'' Gözüm elindeki koca poşete kaydı.

''O elindeki büyük poşet ne?'' Gülümsedi ve

''Senin tanışmanda ve sözünde giyeceğim elbiseler.'' dedi. Tam konuşacakken Yeşim dudaklarını büzüp aramıza girdi.

''Bak Ezgi kardeşinde yeni geldi ama hiç görmüyorsun.'' Ecemle kahkaha attık

''Sen ablanı benden mi kıskandın bakalım?''

''Hayırr o öncedendi canım.'' Ecemle Yeşim gülüşürken sordum

''Aç mısınız ne hazırlayayım?'' İlk Yeşim cevapladı.

''Hayırr çünkü Yiğit Kılıç eve bırakmadan önce Melisle bize yemek ısmarladı.'' Kollarımı göğsümün üzerinde bağladım ve cevapladım.

''Sahi, siz bu saate kadar ne yaptınız?''

''Hiçç. Ev süsleri için avmye gittik.'' Kapının arkasından bir sürü poşet çıkardı ve konuşmaya devam etti.

''Bak bunlar yarın ve cumartesi giyeceklerin. Bunlarda isteme ve sözde evi süsleyeceğimiz bir takım şeyler.'' Ecem araya girdi.

''Evet Ezgi şimdi oturuyoruz ve bana her şeyi en ince ayrıntısıyla anlatıyorsun.''

''Tamam ama aç mısın?''

''Hayır. Yedim de geldim.''

''Tamam o zaman üçümüze kahve yapıp geliyorum.'' Mutfağa gidip kahveleri yaptıktan sonra yanına da bir tabak dolusu çikolata ve gofret koydum ve tekrardan odama gittim. Ecem puf koltuğuma serilmiş Yeşim de yatağa oturmuştu. İkisi de telefona baktığı için seslendim.

''Kahveler de geldiii.'' Kahveleri yatağa tepsiyle koyduktan sonra yatağım çok büyük olduğu için üçümüzde bağdaş kurarak yatağa oturduk. Bir yandan kahveleri içerken bir yandan da en ince ayrıntısına kadar tüm olanları anlatıyordum. Yeşim de Hakanın fotoğrafını telefondan açmış yanımıza koymuştu. Arada bir Ecemle Yeşim, Hakanın yakışıklılığını övüyordu. Arada bir de tavırlarına sövüyorlardı.

O geceyi tamamen sohbetle geçirdik. Yeşim yatağına gitti. Ecem de benimle beraber yatmıştı. Uyuduğumuzda saat gece 4'tü. Hakanlar bana Cuma günü içinde izin almıştı. Cumartesi ve Pazar zaten tatildi.

1 Ekim Cuma

Sabah 11.00'de uyandım. Uyandığım gibi direkt telefonuma baktım ve Hakandan gelen mesajı gördüm. Tanışmaya akşam 19.00'da geleceklermiş. Ecemi uyandırmak için küçük bir yastık savaşı yaptıktan sonra elimizi yüzümüzü yıkayıp aşağı indik ve kahvaltı yaptık. Kahvaltı yaptıktan sonra Yeşim, Ecem ve ben direkt mutfağa girdik. Akşam için sarma sardık. Daha sonra kek, kurabiye, peynirli börek ve arpa şehriye salatası yaptık. Bugün gazeteciler falan gelmeyecekti ama adettendir tanışma diye yaptığımız şeylere çok özenmiştik. Mutfaktan çıktığımızda saat 15.00 olmuştu. Kendimizi koltuğa zor attık. Hakanların gelmesine yalnızca 4 saat kaldığını görünce içim bir tuhaf oldu. Bu kalan 4 saatte ilk olarak hazırlanmaya gittik. Babamla Sevim ablada çoktan hazırlanmaya başlamışlardı bile. Saçımı Eceme yaptırdım. Saçımın uçlarını maşaladı ve tepeden yarım topuz yapıp arkasını salık bıraktı. Önden de küçük tutam saçlar çıkarmıştı ve saçım mükemmel olmuştu. Ecem saçımı yaptığı sırada Yeşim de abartmadan makyajımı yapmıştı. Daha sonra bende, ince ip askılı dizlerimde biten bordo elbiseyi giydim. Benim hazırlanmam bittikten sonra kızlar hazırlandı. Ecem siyah mini elbise giymişti. Yeşimde dizlerinde biten beraber beğendiğimiz lila elbiseyi giydi. İkisinin de makyajını ben yapmıştım. Saate baktığımızda 18.30 olduğunu gördük ve birbirimize bakıp güldük. Ecem de bir yandan gülüp bir yandan konuşmaya başladı.

''Yuh be 3.30 saatte hazırlanmışız neredeyse.'' Yeşimle onaylarcasına kafa salladıktan sonra aşağı indik. Babam görünce gözleri ışıldadı.

''Kızlar ne kadar güzel olmuşsunuz böyle. Maşallah, Allah gülüşünüzü hiç soldurmasın.'' Her zamanki gibi cevap veren yine Ecem oldu.

''Teşekkür ederiz Serdar amca. Ama bizden çok Ezginin güzelliğine iltifat ettiğinin farkındayız.''

''Hayır hayır hepiniz benim canlarımsınız. Hepiniz çok güzel olmuşsunuz.'' Sevim abla bize somurttu ve seslendi.

''En güzeli benim kızım olmuş. Maşallah Yeşimime.'' Ecem oldum olası Sevim ablayı sevmiyordu ve konuştuğu gibi gözlerini devirdi

''Hayır anne hepimiz güzel olduk. En güzelimiz de gelin hanım Ezgi oldu.'' İçimin tuhaflığı git gide artarken kızlarıda çağırıp mutfağa gittim. Dolaptan hiç kullanılmamış servis tabaklarını ve çatal bıçakları çıkarıp tezgaha indirdim. Biz bunları yaparken Sevim abla mutfağa geldi.

''Ne yapıyorsun sen Ezgi? Bunları kullanmak için bana sordun mu? Ben o tabakları alalı daha 2 sene olmadı. Koy onları yerine çabuk.'' Ecem yine göz devirdi. Tam o konuşacaktı ama müsaade etmeden ben cevap verdim.

''Bunları kendi paranızla almadınız Sevim Hanım çünkü öyle bir paranız yok. Babamın parasıyla alınan ve bu evde olan her şey senden çok bana ait zaten. Akşam akşam tatsızlık çıkarma ve içeri git.'' Ecem gösterdiğim tavra hayranlık duymuş, Yeşim de hiçbir şey söylemiyordu.

''Bak Ezgi, terbiyesiz terbiyesiz konuşupta benim tepemin tasını arttırma. Derhal tabakları yerine koy.'' Bu sefer devreye Yeşim girdi.

''Anne kendine gelir misin lütfen çünkü çok saçma davranıyorsun. Böyle bir günde bari tatsızlık çıkarma.'' Sevim abla baş parmağını bize doğru salladı ve konuştu.

''Bana bakın, sırf kızımın hatırı için kabul ediyorum. Gözüm üzerinizde ona göre.''

Sinirle arkasını döndü ve mutfaktan çıktı. Bu kadın iyice delirmiş hareketi yaptıktan sonra zilin sesini duyduk. Koşarak kapıya gittim ve kapıyı ben açtım. Evdekiler de adeta sıraya dizilmiş Hakanları bekliyorlardı. Açtığım gibi karşımda Hakan dikiliyordu ve bir kutu tatlıyı bana uzatıp içeri girdi. Tatlıyı masaya koydum. Kılıç ailesinin hepsini karşıladıktan sonra içeri alıp kapıyı kapattım. Evdekiler misafirleri karşılarken babam sinirle Yiğit Kılıçla tokalaştı. En korktuğum şey vereceği tepkiydi ama sadece bu kadarla kalmasına çok mutlu olmuştum.

Hepimiz koltuklara oturmuş konuşmadan bekliyorduk. Her zaman sohbet açmaya çalışan Yiğit Kılıç ağzını bile açmıyordu. Resmen evde gerginlik havası mevcuttu. Ayağa kalktım ve masadan tatlı kutusunu alıp mutfağa yöneldim. Ecem, Melis ve Yeşim de yardım bahanesiyle arkamdan geldiler. Mutfağa girdiğimizde Melisle Yeşim fısıltılı fısıltılı gülüyorlardı. Ecemle birbirimize bunlar ne yapıyor bakışı attık. Ecem kızlara ''Ne oldu?'' diye sorarken ben koca bir çaydanlığa çay koymakla meşguldum. Kızların hepsi ne yapsak dercesine bana bakıyordu ve konuştum.

''Kızlar, tabakları çay demlenince hazırlayalım. Şu an mutfakta yapacak bir şey yok hadi gidelim.'' Tam mutfaktan çıkmak için kapıya yönelirken Melis önüme geçti.

''Ezgi onu bunu boşver de çok güzel olmuşsun ya.'' Melis bana güzel diyordu ama kendisi o kadar güzeldi ki. Tam ağzımı açacakken benim konuşmama cevap vermeden Yeşim lafa atladı.

''Eee kimin ablası tabii ki çok güzel olacak.'' Hepimiz güldükten sonra ben yine ablalığımı yaptım.

''Yerim sizi hepiniz çok güzelsiniz. Sohbetiniz çok güzel ama bence babamları daha fazla yalnız bırakmayalım. Hadi çıkın mutfaktann.'' Diğer kızlar mutfaktan gidince Ecem önüme durdu ve konuştu.

''Kızım Hakan ne kadar yakışıklı lan. İnternettekinden bile bin kat yakışıklı. Neden evlenmeyi bu kadar istemiyorsun kızlar onun için ölüyor.''

''Saçmalama Ecem. Yakışıklı diye tanımadan bir insanla evlenmeyi istemek nasıl bir şey? Film değil ki gerçek dünyadayız. Ayrıca ukalalığı yakışıklılığından bin kat fazla. Dışı seni içi beni yakar yani.''

''Ahanda buraya yazıyorum. Bir gün siz çok iyi anlaşacaksınız. Birbirinizi en az arkadaş olarak göreceksiniz.'' Gözlerimi devirdim ve

''Hadi canım hadi.'' diye mutfaktan iteledim. Biz Ecemle salona gelirken kızlar koltuklara yerleşmişti. İnanılmaz bir şekilde içerisi hala çok sessizdi. Sohbet başlatan Melis oldu.

''Ayy babacığım baksana gelinimiz çok güzel olmamış mıı?'' Ben gözlerimi şok içinde açmış bakarken babam uyarırcasına öksürdü.

''Daha tanışmadık bile. Gelininiz olacağına bu kadar erken karar vermeseydiniz keşke.'' O sessiz sessiz oturan Yiğit Kılıç sonunda güldü ve cevap verdi

''Tanışalım o zaman. Ama çok ayrıntıya girme olur mu zaten bizi çok iyi tanıyorsun.'' Yiğit Kılıcın imalı konuşmasına babam öfkeli gözlerle bakış attı ve sustu. Tam yine sessizlik hakim olacakken Esra Kılıç o sessizliği bozdu.

''Ee Sevim Hanım siz nasılsınız?''

''İyiyiz Esra Hanım sizler nasılsınız?''

''Allah'a şükür bizde iyiyiz.'' Sürekli hal hatır soruluyor yine sessizlik hakim oluyordu. Hakanda koltuğa yaslanmış tepkisizce bakıyordu. Bu sefer konuşan ben oldum.

''Hepiniz böyle sessizce duracak mısınız gerçekten?'' Tabii ki bana cevap veren Hakan oldu. Çocuk bana laf yetiştirmek için yer arıyordu.

''Konuşacak bir konu varsa sen açta konuşalım o zaman.'' Melisle Yeşimin bize bakıp gülmesine bu sefer Ecem de eşlik ediyordu. Bizim aramızda konuşma geçince üçünün de gözlerinin içi gülüyordu.

''Madem bu tanışmayı Cuma gününe ayarladınız, konuşacak bir konunuz vardır diye düşünüyorum Hakan. Boşu boşuna gelmemişsinizdir.'' Hiçbir cevap veremedi ama babası onun yerine verdi.

''Evet var Ezgi ama o konuları da babanın açması gerekiyor. Bizi tanımadan direkt kızını vermek istemez diye düşünüyorum.'' Ben konuşunca Hakan laf yetiştiriyor, Yiğit Kılıç konuşunca da babam laf yetiştiriyordu.

''Ne diyeyim? Klişe klişe oğlunuz ne iş yapıyor mu diyeyim yoksa?''

''Gerekirse diyeceksin Serdar. Bu tanışmayı gerçek hale getir.'' Çayın kaynadığını düşündüm ve yine kalkıp mutfağa gittim. Tahmin edin kızlar ne yaptı? Tabii ki de peşimden geldiler. Mutfağa girdiğimiz gibi Melis önüme atladı.

''Abimle çok yakışıyorsunuz Ezgi. Cidden sevgili olmayı denesenize ya.'' Yeşimle birbirlerini dürtüp gülüşüyorlardı.

''Bakın kızlar. Fark ediyorum ağzımı açmıyorum ama yeter. Hakanla bizi yaklaştırmak için boşuna uğraşmayın çünkü böyle bir şey olmayacak.'' Ecem gülerken ikisi de üzgün bir ifade takındı.

Biz sinirle Yiğit Kılıca bakmaya devam ederken Yiğit Kılıç bakışlarını Melisten bize çevirmişti. Çatık kaşlarını düzeltti ve konuşmaya başladı.

''Bakmayın öyle, bilirsiniz Yiğit Kılıç sürprizleri sever.'' Ortamı yumuşatmaya çalıştığı belliydi ama sorun şu ki şu an yumuşayacak bir ortam yoktu. Hakan cevap verdi

''Ne sürprizi baba? Madem bizi evlendiriyorsun tarihleri bize danışsaydın.''

''Neden size danışacakmışım? Hem neden bu kadar şaşırdınız onu da anlamadım. Eninde sonunda düğününüz olacak daha ne kadar şaşıracaksınız?''

Hakan iyice sinirlenmişti

''Neden bize danışacaksın öyle mi?''

''Evet öyle. Bilirsin her yerde benim sözüm geçer.'' Hakan artık sinirden gülüyordu. Gözlerini öfke bürümüş bir şekilde kabine girdi ve kendi kıyafetlerini giyip hızlı bir şekilde kabinden çıktı. O kadar hızlıydı ki bir anda bileğimi kavradı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken adeta uçuyordu. Tabii bileğimi tuttuğu için bende onunla beraber merdivenlerden uçarak iniyordum. Mağazada çalışanlar bize bakıyordu. Melis, Yeşim ve Yiğit Kılıç bizi durdurmaya çalışarak arkamızdan geliyorlardı. Dışarı çıktığımızda Hakan bileğimi bıraktı ve

''Park yerinden arabayı şimdi getiriyorlar. Lütfen lafımı ikiletmeden arabaya bin.'' dedi

''Nereye gideceğiz ki?''

''Düğün tarihlerini iptal etmemiz lazım. Madem her yerde onun sözü geçiyor biraz da benim sözüm geçsin dimi?''

''Hakan eninde sonunda baban yine bizi evlendirecek lütfen birazcık sakin ol.''

''Sakin olamam Ezgi. Seninle evlenmek istemiyorum, seni istemiyorum hatta direkt olarak ben evlenmek istemiyorum neden anlamıyorsun ki? Daha 25 yaşındayım.'' Sinirlerime hakim olamadım ve bağırmaya başladım

''Yeter artık ya yeter! İkide bir evlenmek istemiyorum yok neymiş seni istemiyorum. Ben daha 22 yaşında bu şekilde evlenmeyi çok mu istiyorum veya seni mi istiyorum?''

''Bıktım artık diyorum bıktım ya.''

''Bende senin şu aptalca ve çocuksu davranışlarından bıktım. Sanki ben çok istiyormuşum gibi davranmayı kes artık!''

''Ben çocuksu bir şekilde davranmıyorum. Keseceğim bir davranış yok.''

''Evet davranıyorsun. Ayrıca bir iyisin bir kötü. Sinirli olduğunda sinirini benden çıkaramazsın bunu o kalın kafana sok! Nazikçe davrandıkça kendini bir şey sanma. Şımarığın teki olmaktan vazgeç artık Hakan! Dünya senin etrafında dönmüyor.'' Sinirden gülüyordu ve artık o da sesini yükseltmeye başladı

''Böyle konuşuyorsun ama sen hiçbir şey bilmiyorsun Ezgi! Bu evlilik nedeninde farklı şeyler var sen hiçbir şey bilmiyorsun.''

''Ne gibi şeyler var? Ne diyorsun?''

''Bak sen..'' Arkada bizi dinleyen Yiğit Kılıç koştu ve Hakanın omuzlarından tutup sarsmaya başladı

''Hakan derhal kes sesini! Saçma sapan konuşmayı da kes artık!'' Böyle dedikten sonra Hakanın kulağına bir şeyler fısıldadı ve tekrar omuzlarından tutup bana döndü

''Hakan öfkesinden ne söylediğini bilmiyor Ezgi. Saçma sapan tavırlarına aldırış etme.'' Hakan babasını itti ve arkasına dönüp yürümeye başladı

''Ben hiç öyle düşünmüyorum Yiğit Bey. Madem o söyledikleri öfkedense neden konuşmasına izin vermediniz?''

''Şu an saçma sapan konuşupta mutluluğumuzu bozsun istemedim.''

''Burada sadece siz mutlusunuz. Kendi adınıza konuşun. Bakın eğer gerçekten olaylar farklıysa bir şey bilmiyorsam ve beni kandırmaya çalışıyorsanız sakın denemeyin. Hatta aklınızdan bile geçirmeyin.''

''Hayır kızım gerçekten hayır öyle bir şey yok.'' Tek kaşımı kaldırdım

''Olmasında zaten. Eğer olursa gerisini siz düşünün. Şimdiden uyarıyorum.'' Hızlı adımlarla Hakanın peşine gittim. O kadar hızlı yürüyordu ki koşar adımlarla sonunda ona yaklaştım

''Neden peşimden geldin?''

''Ne bilmiyorum Hakan ne farklı lütfen anlat.''

''Öfkeden söyledim işte ya farklı bir şey yok.'' Ne söylesem dercesine kafasını kaşıdı ve devam etti

''Farklı olan işte şeymiş sanırım ben şımarıkmışım beni düzeltecekmişsin falan.''

''Hayır şu an yalan söylüyorsun inanmıyorum.''

''İster inan ister inanma. Neden peşimden geldin bunu öğrenmek için mi?''

''Bak Hakan şu tavırlarından artık vazgeç. Beni suçlamayı kes artık. Bende senin gibiyim bu evlilikte hiçbir suçum yok.'' Biraz durdu bana döndü ve oflayarak cevap verdi

''Haklısın.''

Benden özür dilemesini istercesine gözlerine baktım

''Tamam bakma öyle. Çok sert davrandım özür dilerim. Oldu mu?'' Kafamı mutlulukla salladım ve

''Oldu olduu çok güzel oldu.'' dedim. Yürümeye devam ettik ve gözlerime bakıp konuştu

''Ama bak özür diledim diye sana ısındığımı düşünme. Seni sevmiyorum.'' Güldüm

''İlk defa duygularımız karşılıklı. Bende seni sevmiyorum.'' Güldü

Arkamızdan Yiğit Kılıç arabayla gelmemişti. Öylece sessiz bir şekilde yürüdük. Hiç taksi görmemiştik. Görmediğimiz gibi taksi de çağırmamıştık. O kadar yürümüşüz ki en sonunda bir otobüs durağına vardık. Sessizliği bozan ben oldum

''Yoruldum. Hiç taksi de görmedik.''

''Hiç aklıma yürürken taksi çağırmak gelmedi istersen hemen özel bir taksi durağını arayayım?'' Önümüzdeki otobüs durağına baktım

''Hayır hayır hiç gerek yok. Baksana önümüzde otobüs durağı var. Otobüse binelim. Akbilin yanında mı?''

''Otobüs mü? Akbil mi?''

''Ne o hiç binmedin mi yoksa?''

''Hayır hiç binmedim. Akbilim de yok.''

''Hadi canım inanmam. Otobüse binmeyen insan mı olur ya?''

''Binmedim dediğime göre olurmuş demek ki.''

''Neyse o zaman şimdi ilk defa bineceksin. Benim akbilim var senin yerinede basarım. Otobüse bindiğinde aa kartım nerede diye ceplerine bak tamam mı?''

''Neden ki otobüs ne kadarsa veririz parasını.'' Ona anlatacakken bizim villanın uzağına giden otobüs geldi ve onu ittirdim

''Hadi koş. Otobüs geldi.''

Hakanı direkt itelediğim için otobüse ilk o bindi. Bindiği gibi koltuklara ilerlediği için şoför seslendi

''Beyefendi akbille basmayı unuttunuz.'' Hakan korkulu gözlerle bakarken benim repliğimi tekrarladı. Yüksek sesle rol yapıyordu

''Haklısınız hemen basıyorum. AAA akbilim neredeeeee?'' Hakanı izlerken gülmekten ölecektim. Otobüsün kapısında izlediğim için arkadan otobüse binmeye çalışanlar bağırdı

''İlerlesenize hanımefendi binemiyoruz.'' Kusura bakmayın deyip hem Hakan için hem kendim için akbille bastım o sırada Hakanla şoför konuşmaya devam ediyordu

''Akbilinizin nerede olduğunu bana mı soruyorsunuz? İnsanlar bekliyor çabuk olun.''

''Düşürmüşüm galiba bulamıyorum.'' Onlar hala konuşurken lafa girdim

''Arkadaşım akbilini kaybetmiş ben onun yerine de bastım. Hadi ilerle Hakan.''

Otobüste olanlar yüzünden trafik sıkışmış kornalar çalıyordu. Boş koltuklar vardı ilerleyip ikimiz yan yana oturduk. Ben hala gülerken Hakan mahcup olmuş bir şekilde somurtuyordu

''Çok mu komik Ezgi?'' Onun ciddi bir şekilde sorması daha çok gülmeme neden oldu

''Evet çok komik Hakan.'' Ben hala gülerken arkada oturan birkaç kızın fısıltılı sesini duyduk

''Aa bu Hakan Kılıç değil mi? Hani şu manken olan.''

''Evet evet o. Ay şu yakışıklılığa bakk eridim resmen.''

Otobüsteki çoğu kız Hakanın yakışıklılığı hakkında konuşuyordu. Hakanı tanıyan erkekler de kızların Hakanın yakışıklılığı hakkında konuşmalarını kıskanıp Hakana ters ters bakıyorlardı. Arka koltuktaki kız Hakanın yanına geldi

''Merhaba. Hakan Kılıç değil mi?'' Hakanın mahcup ifadesi kayboldu ve sırıtıyordu

''Evet benim.'' Kız saçlarıyla oynuyor flörtöz bir tavır sergiliyordu

''Ben Sinem tanıştığıma memnun oldum. Fotoğraf çekilebilir miyiz?''

''Bende memnun oldum Sinem. Tabii ki çekilebiliriz.''

Sinem Hakanla onu çekmem için telefonu bana verdi. Dudağını Hakanın yanağına koymuş öperek poz veriyordu. İĞRENÇ! Sinem sürekli poz değiştiriyordu ve neredeyse 50 fotoğraf çekmiştim bile. ''Bence yeterli'' deyip telefonu verdim. Tabi Sinemin Hakanla fotoğraf çekildiğini gören diğer kızlar ve bazı erkekler de Hakanla fotoğraf çekilmişti. Daha doğrusu hepsini ben çekmiştim. Sonunda ineceğimiz durağa geldik ve indik. Hakan sinsi bir gülüşle ortaya laf attı.

''Ezgi daha demin çok gülüyordun. Şimdi yorgun gibisin.'' Gıcık şeye bakın hele

''O kadar fotoğraf çekince normal değil mi sence?''

''Madem evleneceğiz alış bunlara Sinem.'' Sinirli bir şekilde cevapladım

''Sinem derken?'' Kafasını kaşıdı ve gülerek

''Ay pardon Nazlı diyecektim.'' dedi

''Sen otobüsteki kızların etkisinde kalmışsın anlaşılan. Ama benimle dalga geçme döverim bak.''

Yüksek sesle bağırmaya başladı

''ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR! ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR! ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR!'' Sürekli protesto eder gibi devam ettiği için ağzını kapatıp susturdum

''Hadi taksi çağır da git artık. Seni kırmak istemiyorum ama git yani.''

''Aman tamam be giderim.'' Durdu, sırıttı ve konuşmaya devam etti

''Otobüs çok güzelmiş buradan bizim oraya giden otobüs var mı?'' Niyetini anladığım için pas vermedim

''Her zaman akbilimi vermem. Git kendine akbil çıkarttır öyle bin.''

Daha sonra dil çıkarttı ve taksi çağırdı

''Hadi ben taksiyi bekliyorum. Sen neyi bekliyorsun?''

''Seni burada mazallah kurtlar falan yer. Taksi gelsin seni bindirip eve giderim.''

''Saçmalama Ezgi git hadi bekleme.'' Biraz daha bekledikten sonra vedalaştık ve eve doğru yola koyuldum

Eve gittikten sonra klasik olarak kıyafetlerimi değiştirip yemek yedim. Yemek yedikten sonra sosyal medyaya odaklanmışım. Bugün zaman o kadar hızlı geçmişti ki saat 20.00 olmuştu. Odamın kapısı açıldı. Yeşim daha yeni gelmişti ve arkasında Ecem de vardıı. Ecemi görünce o kadar mutlu oldum ki hemen koşup sarıldım.

''Hoş geldin canıııım arkadaşııım. Seni çok özledim.''

''Hoş buldum hayatım ama yağcılık yapsanda paçayı kurtaramayacaksın. Dün telefonda dediğim gibi hesaplaşacağız.''

''Oluur hesaplaşalımm.'' Gözüm elindeki koca poşete kaydı

''O elindeki büyük poşet ne?'' Gülümsedi ve

''Senin tanışmanda ve sözünde giyeceğim elbiseler.'' Tam konuşacakken Yeşim dudaklarını büzüp aramıza girdi

''Bak Ezgi kardeşinde yeni geldi ama hiç görmüyorsun.'' Ecemle kahkaha attık

''Sen ablanı benden mi kıskandın bakalım?''

''Hayırr o öncedendi canım.'' Ecemle Yeşim gülüşürken sordum

''Aç mısınız ne hazırlayayım?'' İlk Yeşim cevapladı

''Hayırr çünkü Yiğit Kılıç eve bırakmadan önce Melisle bize yemek ısmarladı.'' Kollarımı göğsümün üzerinde bağladım ve cevapladım

''Sahi siz bu saate kadar ne yaptınız?''

''Hiçç ev süsleri için falan avmye gittik.'' Kapını arkasından bir sürü poşet çıkardı ve konuşmaya devam etti

''Bak bunlar yarın ve cumartesi giyeceklerin, bunlarda isteme ve sözde evi süsleyeceğimiz bir takım şeyler.'' Ecem araya girdi

''Evet Ezgi şimdi oturuyoruz ve bana her şeyi en ince ayrıntısıyla anlatıyorsun.''

''Tamam ama aç mısın?''

''Hayır yedim de geldim.''

''Tamam o zaman üçümüze kahve yapıp geliyorum.'' Mutfağa gidip kahveleri yaptıktan sonra yanına da tabak dolusu çikolata ve gofret koydum ve tekrardan odama gittim. Ecem puf koltuğuma serilmiş Yeşim de yatağa oturmuştu. İkisi de telefona baktığı için seslendim

''Kahveler de geldiii.'' Kahveleri yatağa tepsiyle koyduktan sonra yatağım çok büyük olduğu için üçümüzde bağdaş kurarak yatağa oturduk. Bir yandan kahveleri içerken bir yandan da en ince ayrıntısına kadar tüm olanları anlatıyordum. Yeşim de Hakanın fotoğrafını telefondan açmış yanımıza koymuştu. Arada bir Ecemle Yeşim, Hakanın yakışıklılığını övüyor, arada bir tavırlarına sövüyorlardı.

O geceyi tamamen sohbetle geçirdik. Yeşim yatağına gitti. Ecem de benimle beraber yatmıştı. Uyuduğumuzda saat gece 4'tü. Hakanlar bana Cuma günü içinde izin almış, Cumartesi ve Pazar zaten tatildi.

1 Ekim Cuma

Sabah 11.30'da uyandım. Uyandığım gibi direkt telefonuma baktım ve Hakandan gelen mesajı gördüm. Tanışmaya akşam 19.00'da geleceklermiş. Ecemi uyandırmak için küçük bir yastık savaşı yaptıktan sonra elimizi yüzümüzü yıkayıp aşağı indik ve kahvaltı yaptık. Kahvaltı yaptıktan sonra Yeşim, Ecem ve ben direkt mutfağa girdik. Akşam için sarma sardık, kek, kurabiye, peynirli börek ve arpa şehriye salatası yaptık. Bugün gazeteciler falan gelmeyecekti ama adettendir hem de tanışma diye yaptığımız şeylere çok özenmiştik. Mutfaktan çıktığımızda saat 16.00 olmuştu. Kendimizi koltuğa zor attık. Hakanların gelmesine yalnızca 3 saat kaldığını görünce içim bir tuhaf oldu. Bu kalan 3 saatte ilk önce kahve içtik ve daha sonra hazırlanmaya gittik. Babamla Sevim ablada çoktan hazırlanmaya başlamışlardı bile. Saçımı Eceme yaptırdım. Saçımın uçlarını maşaladı ve tepeden yarım topuz yapıp arkasını salık bıraktı. Önden de küçük tutam saçlar çıkarmıştı ve saçım mükemmel olmuştu. Ecem saçımı yaptığı sırada Yeşim de abartmadan makyajımı yapmıştı. Daha sonra bende ince ip askılı dizlerimde biten bordo elbiseyi giydim. Benim hazırlanmam bittikten sonra kızlar hazırlandı. Ecem siyah mini elbise giymişti. Yeşimde zaten dizlerinde biten beraber beğendiğimiz lila elbiseyi giydi. İkisinin de makyajını ben yapmıştım. Saate baktığımızda 18.30 olduğunu gördük. Ve birbirimize bakıp güldük. Ecem de bir yandan gülüp bir yandan konuşmaya başladı

''Yuh be 2.30 saatte hazırlanmışız neredeyse.'' Yeşimle onaylarcasına kafa salladıktan sonra aşağı indik. Babam görünce gözleri ışıldadı

''Kızlar ne kadar güzel olmuşsunuz böyle. Maşallah Allah gülüşünüzü hiç soldurmasın.'' Her zamanki gibi cevap veren yine Ecem oldu

''Teşekkür ederiz Serdar amca. Ama bizden çok Ezginin güzelliğine iltifat ettiğinin farkındayız.''

''Hayır hayır hepiniz benim canlarımsınız. Hepiniz çok güzel olmuşsunuz.'' Sevim abla bize somurttu ve seslendi

''En güzeli benim kızım olmuş. Maşallah Yeşimime.''

Ecem oldum olası Sevim ablayı sevmiyordu ve konuştuğu gibi gözlerini devirdi

''Hayır anne hepimiz güzel olduk. En güzelimiz de gelin hanım Ezgi oldu.'' İçimin tuhaflığı git gide artarken kızlarıda çağırıp mutfağa gittim. Dolaptan hiç kullanılmamış servis tabaklarını ve çeyizlik çatal bıçakları çıkarıp tezgaha indirdim. Biz bunları yaparken Sevim abla mutfağa geldi

''Ne yapıyorsun sen Ezgi? Bunları kullanmak için bana sordun mu? Ben o tabakları alalı daha 2 sene olmadı. Koy onları yerine çabuk.'' Ecem yine göz devirdi. Tam o konuşacaktı ama müsaade etmeden ben cevap verdim

''Bunları kendi paranızla almadınız Sevim Hanım çünkü öyle bir paranız yok. Babamın parasıyla alınan ve bu evde olan her şey senden çok bana ait zaten. Akşam akşam tatsızlık çıkarma ve içeri git.'' Ecem gösterdiğim tavra hayranlık duymuş Yeşim de hiçbir şey söylemiyordu.

''Bak Ezgi terbiyesiz terbiyesiz konuşupta benim tepemin tasını arttırma. Derhal tabakları yerine koy.'' Bu sefer devreye Yeşim girdi

''Anne kendine gelir misin lütfen çünkü çok saçma bir nedenden dolayı garip davranıyorsun. Böyle bir günde bari tatsızlık çıkarma.'' Sevim abla baş parmağını bize doğru salladı ve konuştu

''Bana bakın sırf kızımın hatırı için kabul ediyorum. Gözüm üzerinizde ona göre.''

Sinirle arkasını döndü ve mutfaktan çıktı. Bu kadın iyice delirmiş hareketi yaptıktan sonra zilin sesini duyduk. Koşarak kapıya gittim ve kapıyı ben açtım. Evdekiler de adeta sıraya dizilmiş Hakanları bekliyorlardı. Açtığım gibi karşımda Hakan dikiliyordu ve bir kutu tatlıyı bana uzatıp içeri girdi. Tatlıyı masaya koydum. Daha sonra Kılıç ailesinin hepsini karşıladıktan sonra içeri alıp kapıyı kapattım. Evdekiler misafirleri karşılarken babam sinirle Yiğit Kılıçla tokalaştı. En korktuğum şey vereceği tepkiydi ama sadece bu kadarla kalmasına çok mutlu olmuştum.

Hepimiz koltuklara oturmuş öylece konuşmadan bekliyorduk. Her zaman sohbet açmaya çalışan Yiğit Kılıç ağzını bile açmıyordu. Resmen evde gerginlik havası mevcuttu. Ayağa kalktım masadan tatlı kutusunu alıp mutfağa yöneldim. Ecem, Melis ve Yeşim de yardım bahanesiyle arkamdan geldiler. Mutfağa girdiğimizde Melisle Yeşim fısıltılı fısıltılı gülüyorlardı. Ecemle birbirimize bunlar ne yapıyor bakışı attık. Ecem kızlara ne oldu diye sorarken ben koca bir çaydanlığa çay koymakla meşguldum. Kızların hepsi ne yapsak dercesine bana bakıyordu ve konuştum

''Kızlar tabakları çay demlenince hazırlayalım şu an mutfakta yapacak bir şey yok hadi gidelim.'' Tam mutfaktan çıkmak için kapıya yönelirken Melis önüme geçti

''Ezgi onu bunu boşver de çok güzel olmuşsun ya.'' Melis bana güzel diyordu ama kendisi o kadar güzeldi ki. Tam ağzımı açacakken benim konuşmama cevap vermeden Yeşim lafa atladı

''Eee kimin ablası tabii ki çok güzel olacak.'' Hepimiz güldükten sonra ben yine ablalığımı yaptım

''Yerim sizi hepiniz çok güzelsiniz ama bence babamları daha fazla yalnız bırakmayalım. Hadi çıkın mutfaktann.'' Diğer kızlar mutfaktan gidince Ecem önüme durdu ve konuştu

''Kızım Hakan ne kadar yakışıklı lan. İnternettekinden bile bin kat yakışıklı neden evlenmeyi bu kadar istemiyorsun kızlar onun için ölüyor''

''Saçmalama Ecem yakışıklı diye tanımadan bir insanla evlenmeyi istemek nasıl bir şey? Ayrıca ukalalığı da yakışıklılığından bin kat fazla. Dışı seni içi beni yakar yani.''

''Ahanda buraya yazıyorum bir gün siz çok iyi anlaşacaksınız. Birbirinizi en az arkadaş olarak göreceksiniz.'' Gözlerimi devirdim ve

''Hadi canım hadi.'' diye mutfaktan iteledim.

Biz Ecemle salona en son gelirken kızlar koltuklara yerleşmişti. İnanılmaz bir şekilde içerisi hala çok sessizdi. Sohbet başlatan Melis oldu

''Ayy babacığım baksana gelinimiz çok güzel olmamış mıı?'' Ben gözlerimi şok içinde açmış bakarken babam uyarırcasına öksürdü

''Daha tanışmadık bile. Gelininiz olacağına bu kadar erken karar vermeseydiniz keşke.'' O sessiz sessiz oturan Yiğit Kılıç sonunda güldü ve cevap verdi

''Tanışalım o zaman. Ama çok ayrıntıya girme olur mu zaten bizi çok iyi tanıyorsun.'' Yiğit Kılıcın imalı konuşmasına babam öfkeli gözlerle bakış attı ve sustu. Tam yine sessizlik hakim olacakken Esra Kılıç o sessizliği bozdu

''Ee Sevim Hanım siz nasılsınız?''

''İyiyiz Esra Hanım sizler nasılsınız?''

''Allah'a şükür bizde iyiyiz.'' Sürekli hal hatır soruluyor yine sessizlik hakim oluyordu. Hakanda koltuğa yaslanmış tepkisizce bakıyordu. Bu sefer konuşan ben oldum

''Hepiniz böyle sessizce duracak mısınız gerçekten?'' Tabii ki bana cevap veren Hakan oldu. Çocuk bana laf yetiştirmek için yer arıyordu

''Konuşacak bir konu varsa sen açta konuşalım o zaman.'' Melisle Yeşimin bize bakıp gülmesine bu sefer Ecem de eşlik ediyordu. Bizim aramızda konuşma geçince üçünün de gözlerinin içi gülüyordu.

''Madem bu tanışmayı Cuma gününe ayarladınız konuşacak bir konunuz vardır diye düşünüyorum Hakan. Boşu boşuna gelmemişsinizdir.'' Hiçbir cevap veremedi ama babası onun yerine verdi

''Evet var Ezgi ama o konuları da babanın açması gerekiyor. Bizi tanımadan direk kızını vermek istemez diye düşünüyorum.'' Ben konuşunca Hakan laf yetiştiriyor, Yiğit Kılıç konuşunca da babam laf yetiştiriyordu.

''Ne diyeyim ki klişe klişe oğlunuz ne iş yapıyor mu diyeyim yoksa?''

''Gerekirse diyeceksin Serdar. Bu tanışmayı gerçek hale getir.'' Çayın kaynadığını düşündüm ve yine kalkıp mutfağa gittim. Tahmin edin kızlar ne yaptı? Tabii ki de peşimden geldiler. Mutfağa girdiğimiz gibi Melis önüme atladı

''Abimle çok yakışıyorsunuz Ezgi. Cidden sevgili olmayı denesenize ya.'' Yeşimle birbirlerini dürtüp gülüşüyorlardı

''Bakın kızlar fark ediyorum ağzımı açmıyorum ama yeter. Hakanla bizi yaklaştırmak için boşuna uğraşmayın çünkü böyle bir şey olmayacak.'' Ecem gülerken ikisi de üzgün bir ifade takındı

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

Çayı demledim ve yavaştan tabakları hazırlamaya başladık. Tabakların hepsine eşit miktarda yaptığımız şeylerden koyuyorduk. Hakanlarda koca bir paket dolusu baklava almıştı. Bende her tabağa 2 tane baklava koyuyordum. Tabakta hiçbir yer kalmadığı için hemde görüntü olarak olmayacağı için arpa şehriye salatasını küçük kaselere koyduk. Tepsilere bardakları hazırlarken Ecem sehpaları koymak için salona fırladı. Kızlar da yavaştan tabakları götürmek için ellerine alırken Hakan mutfağa geldi. Tabii ki Yeşim ve Melis güldü ve tabaklarla mutfaktan çıktılar.

''Buyur Hakan. Bir şey mi istemiştin?'' Cebinden yüzük kutusu çıkardı. Anlık bir şokla gözlerim yerinden fırladı. Evlenme teklifi mi edecek diye korktum.

''Yarın sözde takılacak yüzükler. Kurdele de takıldı zaten koyarsın söz tepsisine.'' Demin düşündüğüm evlenme teklifi fikri için derin bir nefes alırken yüzüklere baktım.

''Bu yüzükleri ben olmadan nasıl aldınız?''

''Bende alınırken yoktum. Yeşimler alışveriş yaparken almışlar. Yeşimin parmağına olmuş. Aynı yüzükleri takıyormuşsunuz bazen onun için sana da olur demişler.'' Ne diyeceğimi bilemedim.

''Anladım sağ ol.'' Durdu ve kafasını salladı.

''Bu arada o gün dediğim gibi güzelmiş elbise'' Sırıtarak cevap verdim

''Sadece elbise mi güzel ben çirkin miyim yani?''

''Hayır yani o anlamda demedim. Elbise güzel sende güzels- eee yani şey elbise güzel sana yakışmış işte.'' AY NOLUYO NOLUYO! Sende güzelsin mi diyecekti o! Bir anlık utancımdan yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Hemen şu ortamı bozmam lazım bir şey yap Ezgi değiştir tavrını!

''Eyvallah. Güzel olduğumuz için yakışıyor işte bir şeyler.'' Anlık tepkimle Hakanın gözleri açılırken koluna vurdum.

''Ya saçmalama bakma öyle. İki dalga geçelim dedik amma garipsin he.''

''Garip olan ben miyim? Neyse ya uğraşamayacağım. Bu arada bir şey diyeceğim. Sakın yarın ki istemede kahveme tuz koyma. Beni öyle şeylerle uğraştırma.'' tepkisine gülerken bir yandan da cevapladım.

''Pazarlık yapmaya çalışma. O tuzlu kahveyi içeceksin'' Kaşlarını çattı ve tam konuşacakken kızlar diğer tabaklar için geldi. Ecem konuştu.

''Enişteciğim, ne işiniz var arkadaşımın yanında?''

''Ne yapıyor diye bakmak istedim.''

''Bakıyorumda çok centilmensiniz. Ne yaptığını o kadar merak ediyorsanız sizde bir tabak alıp içeri götürebilirsiniz.'' Melis ve Yeşim kıkırdarken Ecem, Hakan'ın eline tabak tutuşturdu. Hakan afallamış bir şekilde tabaklara baktı. Biz onun bu haline gülerken itiraz etmeyip içeri götürdü. Onun bu şapşal haline daha çok kahkaha attık. Daha sonra kızlar kalan tabakları götürürken bende bardaklara çay doldurdum ve tepsiyle salona gittim. Ecem de sürekli mutfağa gitmemem için çaydanlığı alıp masaya koydu. Her şey tamamlanınca bizde koltuğa oturduk. Esra Kılıç seslendi

''Bunlar çok lezzetli olmuş ellerinize sağlık.'' Bana gerek kalmadan Ecem hemen cevap verdi.

''Canım arkadaşım Ezgi'nin elleri çok marifetlidir. Hiçbirimiz bir şeye dokunmadık. Hepsini Ezgi yaptı.'' Oha hiç mi yardım almadım dercesine bakarken Esra Hanım mutlu bir şekilde cevapladı.

''Yaa ellerine sağlık canım çok beğendim. Müstakbel eşinin eli lezzetli değil mi oğlum?''

''Anne lütfen ortam içinde böyle söyleme.'' Hakanın babası lafa atladı.

''Neden oğlum? O senin eşin olacak neden böyle söylüyorsun?'' Tabii ki Yiğit Kılıcın lafına yine babam cevap verdi.

''Oğlunun da pek gönlü yok anlaşılan. Şaka gibi ya. Zorla oğlunla kızımı evlendireceksin.'' Yiğit Kılıç omuz silkti ve cevapladı.

''Evet demeseydiniz sizde o zaman ben ne yapabilirim? Ev için ve sizi kurtarmak için kızın evet dedi. Sevineceğine bana kızıyorsun.'' Ah keşke Sevim ablaya inat evet dedim diyebilsem diye düşünürken Sevim Ablayla göz göze geldik. Yiğit Kılıç ve babamın arasında ufak bir atışma başlamıştı.

''Böyle bir teklif sunup kızımı zor durumda bırakmasaydın o zaman.''

''Bu teklif için hiçte pişman değilim. Ezgi çok mutlu olacak. Nasıl olsa evlenince eninde sonunda her şeyin farkında olacak'' Babam sustu ve gözlerini kaçırdı. Benim bilmediğim ama herkesin bildiği bir şey vardı sanki.

''Bakın sürekli benim bir şeylerin farkında olacağımı, bir şeyleri bilmediğimi duyuyorum. Neden bana söylemek yerine gizliyorsunuz?'' Yiğit Kılıç kafasını salladı ve gülümsedi.

''Merak etme kızım, her şeyin bir zamanı var.'' Normalde belki kavga bile ederdim ama şu an hiç tartışmaya niyetim yoktu.

''Öyle olsun o zaman. O zamanın gelmesini dört gözle bekliyor olacağım.'' Daha sonra babam sormadığı için Yiğit Kılıç, ciddi bir şekilde tanışma ortamı yarattı.

''Oğlum 25 yaşında, üniversitesini bitirmiş bir manken. Çok ünlü bir model. Zaten en az 2 haftada bir magazinlerde görüyorsunuzdur.'' Babam Yiğit Kılıcın tanıtmasına güldü. Hakanda gülerek cevapladı.

''Baba bu nasıl bir tanıtmadır ya.'' Volkan abisine gülerek bakarken Hakanla ne benzemediklerini ne de benzediklerini düşündüm. Hem çok benziyor hem de hiç benzemiyorlardı. O da Hakan gibi yakışıklıydı.

Çok zaman sonra Volkan, Melis ve Yeşim iyice sohbeti kaynaştırdı ve evde de birkaç dakika sonra sohbet ortamı oluştu. Ben biten çayları yenilerken tabakları kızlar topluyordu. Çayları verirken sohbetleri de bir yandan dinlemeye çalışıyordum.Yarın ki söz hakkında da sohbet ediliyordu. Hatta bir ara babamla Hakanın gülüştüğünü gördüm.Güzel bir şekilde sohbet ilerlerken bayağı bir vakit geçti. Yiğit Kılıç saate baktı ve 21.20 olduğunu görünce zengin kalkışı yaptı.

''Epeyce geç olmuş her şey için teşekkürler. Ellerine sağlık Ezgi yarın görüşmek üzere.''

Bu sefer hepsini karşıladığım gibi aynı şekilde uğurladık. Geldiklerinde çok gergin bir ortam oluşmuştu ama giderken sohbet iyice koyuydu. Ne kadar istemediğim bir evlilik olsa da Hakanla babamın sohbet etmesi beni çok mutlu etti. Çünkü babamın onlarla kavga edeceğini bile düşünmüştüm. Yeşim, ben ve Ecem mutlu mutlu mutfakları toparlayıp sohbet ederken mutluluğumuzu bölen yine Sevim abla oldu.

''Ecem sen yine mi burada kalacaksın?'' Hakanın bana laf yetiştirdiği gibi Sevim ablaya da ben laf yetiştiriyordum

''Evet kalacak gitmesine gerek yok.''

''Ev yol geçen hanına döndü şu hale bak. Her gün her gün arkadaşın bizde mi kalacak?'' Bu kadın iyice cadıya döndü

''Zaten böyle düşünülen bir ortamda kalmam Sevim abla merak etme giderim.'' Biz sinirle Sevim ablaya laf yetiştirmek için hazırlanırken Ecem eliyle susun işareti yaptı. Sevim abla mutfaktan gidince Ecem konuştu

''Hiçbir şey söylemenize gerek yok. Söz hazırlığı için yarın sabah erkenden gelirim.'' Yeşim cevapladı

''Saçmalama Ecem otur oturduğun yerde annemin lafına mı bakacaksın Allah aşkına. Saat zaten kaç olmuş bu saatte eve gidip sabah niye tekrardan gelesin ki kal işte.''

''Evet Ecem ya takma onu kal işte.''

Ecem gitmekte ısrarlıyken ikna etmeye çalıştık ve sonunda başardık. Onların yanında çok bir şeyler yiyemediğimiz için hazırladıklarımızdan yeyip karnımızı doyurduk. Tüm hazırladığımız şeyler yetmişti arta kalanları da şimdi biz bitirmiştik. Oraları toplayınca yarın ki söz için ufaktan planlar yaptık. Zaten organizasyoncular söz için ortamı organize etmeye geleceklerdi. Ufak süslemeleri de biz halledecektik.

O kadar çok bugün olanlar hakkında sohbet etmiştik ki üstümüzü değiştirip yatınca Ecem çoktan horlamaya başlamıştı bile. Ama benim aklıma takılan bir şey vardı. Kızların hepsi Hakanla bizi yakıştırıyor ve tartışmalarımızı tatlı buluyorlardı acaba gerçekten öyle bir izlenim mi veriyorduk? Mesela Hakanın yanında olunca kızlar beni kıskanıyor muydu? Allah'ım ne düşünüyorum ben ya diyerekten gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Böyle bir şey mümkün bile değildi biz Hakanla uyumsuzduk bir kere. Doğrusu da buydu zaten o ve ben farklıydık. Böyle düşüncelerle boğuşurken en sonunda bende uykuya daldım. Yarın büyük gündü. Hakana tuzlu kahve içirecek olmak yarın sözümün olmasından daha heyecanlıydı.

 

 

 

 

 

Loading...
0%