Yeni Üyelik
2.
Bölüm

BÖLÜM|2

@_ozgennur_

•Lütfen oy ve bol bol satır arası yorum yapın.

 

 

 


Sen geride kaldı sanırsın, ama o hâlâ aynı yerdedir.

Güneş Kızıl

Bazen bir şarkı, bir resim, bir nesne. Herhangi bir şey bile hayatınızı size zehir ederdi ve o şey her neyse ondan kaçar hâle gelirdik. Ama ne kadar kaçarsak kaçalım, o şey yine de bizi bulurdu.

"Güneş, ben dışarıda sigara içeceğim gelir misin?" Melisa elindeki sigara paketini sallayarak görüş açıma soktu. Elimdeki bardağı kenara bırakıp oturduğum yerden ayaklandım. Melisa ile olursam Hazan ile konuşmak zorunda kalmazdım.

"Gidelim." Tezgâhın arkasından dolaşıp çıkmıştım ki aniden önüme dikilen bedenle geriye gittim. "Ne yapıyorsun—" hızlıca düzelttim. "Yapıyorsunuz?" Ters ters yüzüne baktığım Hazan hiç oralı olmadan Melisa'ya baktı.

"Güneş ile konuşacaklarım var." Kısaca git diyordu kıza. Melisa bir şey söylemeden yanımdan geçip gitti onun gidişiyle Hazan bana döndü ve sinirle üzerime yürüdü. "Sana yanıma gelmeni söyledim. Bir kez olsun kendi burnunun dikine gitme!" Üzerime gelen bedenini itecektim fakat etrafta insanlar varken bir kavga çıkarmak istemiyordum.

"Seninle konuşacak bir şeyim yok." dedim tüm sinirim ile. Sert bir ifadeyle yüzüne bakıyordum. "Beni sürekli olarak bir yerlerde sıkıştırıp canımı daha fazla yakma." Yanından geçeceğim sırada beni kolumdan tutarak sertçe peşinden sürüklemeye başladı. "Bırak, kafayı mı yedin?" Sesimi kısık tutmuştum ama o duydu. Beni kendiyle beraber tekrar bir soyunma odasına sokarak kapıyı üzerimize kilitledi ve anahtarı alarak cebine koydu.

"Kafayı yedirttin bana." Sinirle üzerime geldi. Ben geriye gidemeden bir elini belime sardı ve kendine çekti. "Hiçbir bok bilmiyorum. Lan beş yıldır her yerde seni aradım meğer burnumun dibindeymişsin sen." Belimi sıktı ve derin bir nefes aldı.

"Uzak dur benden."

Duramam! Bir açıklama lan, bir açıklama. Bana neden bittiğine dair bir şey söyleyecektin ben tamam derdim." Sinirle soludu. "İstemiyorum deseydin biterdi bu sikik ilişki!" Kendimi ondan kurtarmaya çalıştıkça üzerime yürüyerek beni duvara yasladı. Ellerini iki yanımdan duvara yaslayarak arada sıkıştırdı.

"İstemiyorum! Al oldu mu?" Güldü.

"Şimdi değil beş yıl önce hiçbir sik söylemeden çıkıp gittiğinde. Şimdi sikseler bırakmam seni." Ellerimi sinirle yüzüme kapattım ve derin bir nefes aldım. Gözlerim yanmaya başlamıştı ve ben her zaman onun için ağlamaktan bıkmıştım. İçimdeki duyguları söküp atamıyordum ama onlarla yaşamak bile beni öldürüyordu.

"Hazan," yüzüne baktım. "Daha ne istiyorsun ya sen? Bitti diyorum bitti. Biz beş yıl öncesinde kaldık ve bir daha olmayacak." Eliyle çenemi tuttu ve dik dik suratıma baktı.

"Bitmedi. Hiçbir şey olduğu yok, böyle konuşmaya devam edersen o dudaklarını açamayacak hâle getiririm." Sinirle inledim. Bedenini sertçe ittim ama hiçbir etki göstermeden kendini bana yasladı. Sıcak nefesi yüzümü gezerken kalbim hâlâ onun varlığı ile hızlanıyordu.

"Bırak beni." dedim.

"Bırakamam. Yıllardır yeterince bıraktım." Derin bir nefes aldı. "Sahi, ben bırakmadım ki sen kaçtın." Gözlerimi acıyla kapattım. Suçlu hep bendim, çünkü onu bırakan, giden bendim. Hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolan bendim. Kimse neden böyle yaptığımı merak etmek yerine beni suçluyordu.

Kimse sormazdı bana 'Güneş iyi misin, bir şey mi oldu' diye. Ben bir nesneydim, kalbim, duygularım yoktu âdeta. Oysa benim en zor zamanımda dâhi kimse yanımda yoktu.

Ben ailemi kaybettim, kardeşime sahip çıkmak zorunda kaldım ama yine kimse beni önemsemedi. Ben duygusuz, güçlü biriydim.

Oysa birinin bana iyi misin diye sorması ile hıçkırıklara boğulur, çığlıklar atarak ağlardım.

"Bütün suç bende mi?" diye sordum hayal kırıklığı ile. "Bitmişti zaten, Hazan. Biz birbirimize iyi gelmiyorduk." Acıyla yutkundum. "Sen, benim sana en çok ihtiyacım olan o dönemde piyasa yapıyordun. Ben senin sevgilin miydim, yoksa dışarıdan bir yabancı mı bilemiyordum." Bana olan bakışlarına rağmen içimi paramparça ettiğini bir türlü aşamadım.

Benim canım, benim yaram olmuştu.

"Özür dilerim..." Alnını alnıma yasladı. "Çok geç oldu, biliyorum. Ama çok özür dilerim, benim hatalarım yüzünden hayatımdaki en güzel şeyi kaybettim." İç çekti. "Ama şimdi tekrar bir araya gelmemiz kader. Bizim kaderimiz, şansımız."

Alayla güldüm. Gözyaşlarım boynuma doğru akmıştı. "Özür hiçbir işe yaramazken, geç kalınmış bir özür asla yaramaz." Titreyen ellerimi yumruk yaptım. "Şimdi ya bırak hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam edelim. Ya da çık git beş yıldır hayatını yaşadığın gibi yaşa."

Bana hayal kırıklığı içinde baktı. "Aradım seni, Güneş. Beş yıl geçti aradan koskoca beş yıl ama ben seni aramaktan, bulmaktan hiç vazgeçmedim." Acıyla yutkundu. "Ben seni bulmak için gecemi gündüz yaparken meğer sen abimin arkasına saklanmışsın." Kalbime binlerce bıçak saplanıyormuşcasına sızı vardı. Nefes almak bile zor geliyordu.

"Umurumda değil."

"Öyle olsun." Elini yanağıma sürttü. "Varsın umurunda olmasın. Ben seni, bizi geri kazanmak için her şeyi yapacağım." Dudaklarını alnıma bastırarak geriye çekildi ve birkaç saniye içinde kapıyı açarak gitti.

Elimi göğsüme bastırdım ve dizlerimin üzerine çökerek oturdum. Kendimi çok ağır hissediyordum. Canım çok acıyordu.

"Benim seni ve bizi geri kazanmam gerekiyor oysa, Hazan."

5 Yıl Önce

Yağmur hızla yağarken Güneş ıslanmamak için bir evin çatısının altında duruyordu. Yağmur duracak olsa hemen gidecekti ama duracak gibide durmuyordu. Elinde kitapları olmasa umurunda olmazdı ıslanmak ama yaptığı ödevler boşa gitsin istemezdi.

"Yardıma ihtiyacın var gibi?" Duyduğu tanıdık sesle başını eğdiği yerden kaldırdı ve önünde duran arabanın sahibine baktı. Hazan, arabanın canımı açmış gözlerini Güneş'in üzerine dikmişti. "Benimle gel, bin arabaya hadi."

"İstemiyorum." Hazan'ın hareketleri onu istemsizce rahatsız ediyordu. Kim tanımadığı biriyle bir şeyler yapmak isterdi ki? Hazan utanmadan dün bir şey yapmak istemişti birde.

"Bu yağmurda ıslanmak mı istiyorsun sen? Söz veriyorum dün yaptığım gibi rahatsız etmeyeceğim." Hazan dün fazla ileri gittiğini fark etmişti. "Özür dilerim."

"Söz verdin bak," dedi Güneş teyit ederek. Hazan gülerek başını salladı. Güneş oyalanmadan arabanın kapısını açıp bedenini içeri attı. Titreyen bedenini fark eden Hazan ise klimayı açtı. "Donuyorum."

"Neden üzerine bir şey almadın?" diye sordu Hazan.

"Ben yoldayken yağmaya başladı bilseydim alırdım." Güneş çıplak bacaklarını ellerini sürterek ısıtmaya çalıştı. Hazan onun boşa olan çabasına tebessüm ederek arka koltukta olan ceketini aldı ve Güneş'in dizlerinin üzerine bıraktı.

"Okula gidinceye kadar ısıtır seni." Güneş teşekkür ederek ceketi bacaklarının üzerine örttü ve geriye yaslandı. Elinde tuttuğu telefon çalmaya başladığında ortamdaki sessizlik bozulmuştu.

"Efendim?" Aslı arıyordu.

"Güneş, neredesin gelmedin mi hâlâ?"

"Geliyorum, Aslı. Sen neredesin?" diye sordu Güneş. Hazan'ın bakışları kısa bir şekilde ona döndü ardından tekrar önüne döndü.

"Kafeteryadayım ben." dedi. "Direkt gel buraya."

"Olur." Sıcak bir şeyler içmek iyi olurdu. Telefonu kapattıktan sonra Hazan'a döndü. "Teşekkür ederim beni orada bırakmadığın için." Hazan güldü.

"Sence yanında olma fırsatını kaçırır mıyım?" Güneş, Hazan'a ters ters bakınca gülerek önüne dönmüştü ve arabayı park etmek için etrafa bakmıştı. "Sadece şaka."

"İyi olur."

Hazan arabayı park etti. Arkadan şemsiyesini alarak Güneş'e döndü. "İçeri girinceye kadar bana mahkumsun." Güneş kıkırdadı Hazan'ı şaşırtarak. Hazan arabanın kapısını açtı ve şemsiyeyi dışarı çıkararak açtı. Ardından inip Güneş'in olduğu tarafa geçti onun kapısını açarak inmesi için bekledi.

Güneş arabadan inerek kapıyı kapattı. Hazan kapıları kilitledikten sonra Güneş'in belinden tuttu. "Sadece ıslanma diye temas ediyorum." dediğinde Güneş tekrardan gülmüştü.

"Anladım."

Beraber binaya girdiklerinde çoğu gözün dikkati onlara çevrilmişti ama ikiside bunu önemseyen karaktere sahip değildi. Hazan şemsiyesini kapattı ve Güneş'e döndü. "O zaman görüşürüz." Güneş başını salladı ve Hazan yanından geçip gidecek gibi olduğunda ismini söyleyerek durdurdu onu.

"Hazan,"

"Evet?" Merakla Güneş'in yüzüne baktı.

"Teşekkür olarak sana bir kahve ısmarlamak istiyorum." Gülümsedi. "Kahve içer miyiz beraber?" Hazan sırıttı.

"İçeriz."

Güneş başıyla kafeteryanın olduğu kısmı gösterince Hazan yanında yürüyerek kaferyaya doğru ilerlediler. "Sen otur ben alırım kahveleri." diyen Hazan'a döndü.

"Ben ısmarlamıyor muydum?"

"Bir dahakine." Hazan kahve almak için gittiğinde Güneş gülmüş ve Aslı'nın oturduğu yere doğru ilerlemişti. Aslı'nın yanında oturan iki kişi daha vardı.

"Günaydın," diyen Güneş ilk olarak Yazgı'nın dikkatini çekmişti. Boş bir sandalyeye oturdu. Yazgı senelerdir Güneş'e karşı duygular besliyordu ancak Güneş hiçbir zaman karşılık vermemişti.

"Günaydın." Aslı ve Yazgı'ya baktıktan sonra diğer adama dönmüştü.

Adam elini Güneş'e uzatınca nezaketten tuttu. "Koray ben. Hazan'ın arkadaşıyım." Güneş bir şey demeden elini sıktı ve ismini söyleyerek geriye yaslandı. Çok geçmeden Hazan elindeki iki kahve ile geri gelmişti. Güneş'in yanına oturarak kahvesini önüne bıraktı.

"Üç şeker miydi senin ki?"

"Evet... Nereden biliyorsun?" diye sordu Güneş.

Hazan cevap veremeden Yazgı araya girdi. "Bunu benimde bildiğimi biliyorsun değil mi?" Güneş Hazan'a şaşırdığı kadar Yazgı'ya şaşırmamıştı. Yazgı iç çekti. "Seninle bir şey konuşmak istiyorum."

"Konuşalım." dedi Güneş çatık kaşlarıyla.

"Gel." Yazgı ayağa kalktı ve Güneş'e elini uzattı. Güneş tereddüt etmeden elini tuttunca Hazan derin bir nefes almıştı. İkisi beraber kafeteryada çıktıkları zaman Hazan içine dolan kıskançlık ile yerinde duramadı ve ayaklandı.

Güneş ve Yazgı ise beraber dışarı çıkmışlardı. Yağmur durmuş, her yer çok güzel toprak kokuyordu. "Güneş," Yazgı Güneş'i elinden hafifçe kendine çekti. "Seni ne kadar uzun zamandır sevdiğimi biliyorsun. Bunu hep söyledim." İç çekti ve Güneş'in kahverengi gözlerine bakarak gülümsedi.

"Yazgı, lütfen konuştuk biz bunu."

"Sen konuştun ben değil. Neden bir şans vermiyorsun?" diye sordu. Güneş'in yüzünü ellerinin arasına aldı. "Çok seviyorum ben seni."

"Üzgünüm, Yazgı. Ama ben ilişki istemiyorum."

"Evet biliyorum. Ama sadece bir şans istiyorum." Güneş reddederek geriye çekildi.

"Ben veremem o şansı sana."

"Belki bir gün..." diyen Yazgı umudunu hiç kaybetmemişti.

Şimdi

Çıkış saatimin gelmesiyle eşyalarımı toparlıyordum ki yanı başımda hissettiğim bedenle oraya döndüm. "Bir şey mi oldu Hazan Bey?"

Ellerini tezgâhın üzerine yaslayarak öne eğildi. "Oldu." Kaşlarım çatıldı. "Her neyse. Çıkıyor musun sen?" diye sordu. Başımı salladım ve çantamın zincirini koluma geçirdim.

"Evet, izninizle." Yolumu kapatan adamın kenara çekilmesi için bekledim ama çekilmedi. "Hazan Bey?" Yüzüme bakışıyla iç çektim.

"Şu an çalışma saatinde değilsin. Bey demene gerek yok, ayrıca seninle geliyorum. Işık ne durumda görmem lazım." Histerik bir gülüş çıktı dudaklarımın arasından. Yüzüne ters ters baktığımda gülümseyerek baktı bana.

"Işık sizi ilgilendirmez, Hazan Bey." dedim. Bey kısmına özellikle vurgu yapmıştım. "Şimdi izin verirseniz kardeşim beni bekliyor." Bugün beraber yemek yiyecektik dışarıda ve ben işten çıkıncaya kadar hazır olmasını söylemiştim.

"Elbette, buyurun Güneş Hanım." Bana yol verince daha fazla beklemeden yanından geçtim ve hızlı adımlarla kafeden çıktım. Yağmurun ıslattığı kaldırımda yürüdüğüm sırada bir el karnıma sarılarak beni geriye çekti ve sırtım sertçe göğsüne çarptı. "Bende geleceğim." diyen adamla derin bir soluk aldım.

"Sürekli bana temas etmekten vazgeç." dedim sertçe.

"Neden? Sana temas etmemi çok seversin sen..." İmalı sesiyle iç çektim.

"Seni gerçekten öldüreceğim!" Kendimi ileriye itmeye çalıştığım an karnımdan sertçe kendine bastırdı ve burnunu boynuma sürterek kokumu içine çekti. "Ne yapıyorsun sen? İnsanlar var etrafta!" diye yükseldim.

"Sikimde değil. Hasret kaldım yıllarca, her fırsatta bunu geçirmeye çalışıyorum." Karnımdaki eliyle hafifçe orayı okşadı. Saçlarımı tek tarafa topladı ve benim dikkatimin dağılmasıyla kendiyle beraber beni arabasına doğru sürükledi.

"Gerçekten üçkağıtçı bir insansın sen." Söylediklerimle sırıtarak açtığı kapıdan beni arabaya bindirdi.

"Uslu uslu oturursan şeker vereceğim." Bana yaptığı imalarla sinirden gülerek üzerimde olan ellerini ittim. "Aa, neden kızıyorsun ki bebeğim? Şekerin ne olduğunu mu anlamadın açıklayabilirim..." Yüzüne her nasıl bakıyorsam geri adım attı ve susarak kapıyı üzerime kapattı.

Kendi tarafına binerek bana göz kırptı. "Ya Hazan!" Ben cümlemi tamamlayamadan bana dönmüştü ve gülümseyerek bakmıştı. "Ne bakıyorsun?" dedim sertçe.

"İsmimi senin ağzından duymak çok hoşuma gidiyor." Güldü. "Ne diyordunuz siz Güneş Hanım?" Derin bir nefes aldım ve dudaklarımı ıslatarak arkama yaslandım. Hazan arabayı çalıştırarak yola çıktı o sırada.

"Yolu nereden biliyorsun sen?" Yerimden doğruldum. Bana kısaca bakmış ve önüne dönmüştü tekrardan.

"Dün öğrendim."

"Nasıl?" Şaşkınlıkla yüzüne baktım.

"Işık'ı gördüm. Okuldan çıkıyordu takip ettim el mecbur bende," sol şeride geçti. "Emin oluncaya kadar orada kaldım belki seni görürüm diye ama abimin araması ile mecburen ayrıldım oradan." Bana baktı. "İyi ki kabul etmişim abimin isteğini yoksa seni bir daha görür müydüm bilmiyorum."

"Beni bıraktıktan sonra geri gidersin." dedim eve yaklaşınca. Sessiz kaldı bense yerimde toparlandım. Saat altıya gelmek üzereydi.

Hazan evin önünde durunca ona bakmadan kapıyı açtım ve dışarı çıktım. "Sağ ol bıraktığın için."

"Güneş, bekle." Eve doğru giden adımlarım durdu. Hazan önüme geçerek yüzüme baktı. "Seninle gelmek istiyorum. Zaman geçirmek istiyorum." Canım çok acıdı ama ses çıkarmadım.

"Benimle ne hakla geleceksin?"

"Hiçbir hakkım yok," acıyla güldü. "Bunu sen yaptın." dedi yeniden beni suçlamaya başlayarak. Sessizce yüzüne bakıyordum ve bu onu yeterince delirtiyordu.

"Lütfen gider misiniz, Hazan Bey. Teşekkür ederim beni buraya kadar getirdiniz." Yanından geçeceğim sırada kolumdan tutarak gitmeme engel oldu. Aramızdaki mesafeyi üzerime gelerek kapattı. "Bırakın kolumu." dedim dişlerimi sıkarak.

"Bırakmıyorum. Sürekli kaçıp durmandan bıktım, bir kez olsun güçlü dur." Sıktığı kolumu ondan zorda olsa kurtardım ve aramıza tekrar mesafe koydum.

"Güçsüz biriyle ne yapmak istiyorsun o zaman? Bırak yakamı o hâlde." Arkamı dönmüştüm ki evin kapısı açıldı ve gördüğüm tanıdık yüzle duraksadım. "Yazgı?"

Yazgı'nın bakışları arkama kaydı. "Hazan?" Şaşkınlıkla ona baktı ve bana döndü. "Seni bekliyordum, geç kaldın biraz merak ettim." dedi çatık kaşlarıyla.

"Ne işi var bunun burada?" Hazan ona doğru gidecekti ki hızlıca kolundan tutarak geriye çektim onu. "Bırak, Güneş."

"Işık içeride. Hayatımda olay istemiyorum, lütfen gidin." Yazgı kapıyı kapatarak bize doğru yaklaştı. "Sende Yazgı. Konuşmak için doğru zaman değil."

"Ne zaman olacak o doğru zaman?" Bana doğru bir adım atarak bileğimden tuttu. "Artık konuşalım, Güneş." Bileğimi tutan eli Hazan tarafından sertçe itildi.

"Senin ona değen elini sikerim!" Üzerine yürüdüğü sırada hızlıca Hazan'ın önüne geçtim ve ellerimi göğsüne bastırarak durdurdum.

"Yazgı lütfen git." dedim sertçe.

"Gidemem. Ben ayrılmak istemiyorum, Güneş. Hiçbir şeyi bitiremezsin böyle kolay. Lütfen konuşalım." Söylememesi gereken çok şey söylemişti ve Hazan'ı zor durdururken artık hiç durduramadım.

Hazan beni geçerek yumruğunu sertçe Yazgı'nın yüzüne indirdi. Korkuyla geriye gittiğim sırada Hazan küfürler savurarak Yazgı'ya saldırmaya devam etti. Art arda yüzüne darbeler vuruyor, küfürler ediyordu.

"Hazan!" Transtan çıkmışım gibi ileri gittim ve Hazan'ı kolundan tutarak durdurmaya çalıştım ama o hâlâ çıldırmış gibi darbeler vuruyordu. "Hazan lütfen dur!" Kalbim korkuyla kasıldı.

"Sen kimsin lan! Ne hakla onunla beraber olabilirsin!?" Hazan'ın kanla kaplı eli görüş açıma girince gözlerimin önü bulanıklaştı. Nefes alamadım aniden ve geriye sarsak adımlar atarak onlara arkamı döndüm.

Midem acıyla kasıldı ve dizlerimin üzerine aniden düştüm. Hızlı hızlı aldığım nefeslerle göğsüm durmadan hareket ediyordu.

Sokakta olan insanlar zar zor ikisini ayırdığında Hazan dakikalarca bağırıp, küfürler savurmaya devam etti.

"Güneş, güzelim tamam bana bak." Duyduğum tanıdık ses tüm iliklerimi titretti. Gözlerim kapanırken başım acıyla zonkluyordu.

"Şşş, korkacak bir şey yok tamam mı? Geçti iyisin, bende iyiyim." Bedenimi saran kolların varlığını hissettim ama çok geçmeden kapanan bilincimle hissizleştim.

•Bölüm sonu!
Sizce nasıldı? Neler olur gelecek bölümde?

Gittikçe uzatırım bölümleride, ballar. Oy ve yorum yapmayı unutmayın!!

 

Loading...
0%