Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@_ozgennur_

 

 

❛Hazar'ın Sümbül'ü❜

 

5 YIL ÖNCE

 

Ayşin, elinde tuttuğu sebze poşetine parmaklarını sıkıca sardı ve adımlarını hızlandırdı. Az önce gürleyen gökyüzü birazdan başlayacak olan yağmurun habercisi olmuştu. Üzerindeki pamuklu hırkaya daha sıkı sarıldı. Esen rüzgâr incecik bedenini titretmişti. Evinin olduğu sokağa gireceği an birden bire bileğine sarılan bir el tarafından geriye çekildi. O an yaşadığı korkuyla dudaklarının arasından bir çığlık kaçmıştı ama dudaklarının üzerine kapanan bir elle susturulmuştu.

 

Ela gözleri karşısında aşina olduğu mavimsi gözleri görünce derin bir nefes almış ve sakinleşmişti. Dudaklarının üzerinden çekilen elle gülümseyerek karşısında duran adama baktı. “Korktum,” diye söylendi ama adam onu hiç dinlemeyerek bir elini kızın ince beline sararak sırtını kimsenin geçmediği sokağın duvarına yasladı. Ayşin dudaklarında haylaz bir gülümsemeyle adamın beline sardığı kollarına tutundu.

 

Adam burnunu Ayşin’in kokusunun en çok yoğun olduğu yere, boynuna yanaştırdı ve hafifçe sürttü. “Özledim...” dedi onun korktum demesine karşın. Ayşin’in dudaklarının arasından kısık bir gülüş çıktı. Ellerini adamın boynuna doğru ilerletti ve iki taraftan boynuna sarıldı. Boynuna burnunu sürten, sıcacık nefesini boynuna bırakan adam yüzünden direncini kaybeden Ayşin, “Hazar...” diye mızmızlandı.

 

Hazar, geriye çekilerek yüz yüze gelmelerini sağladı. “Hım?” diye bir nida döküldü. Ellerinden birini Ayşin’in yanağına yerleştirdi ve hafifçe okşadı. “Konuş, güzelim.” Ayşin her zaman olduğu gibi sevdiği adamın kollarında kendinden geçerken Hazar derin bir nefes aldı ve Ayşin’in alnına dudaklarını bastırdı.

 

Ayşin, nedensizce kendini tutamadı ve kıkırdadı. Utançla yüzünü Hazar’ın göğsüne yerleştirdi ama bir sonraki saniye çenesinin altına konulan elle geri çekilmişti. Yüzünde gülüşünün emareleri kalırken sevdiği adamı dinledi. “İki yanağında olan çukurları hiç gizleme, Ayşin... Çünkü gülümsemek en çok sana yakışıyor.”

 

 

5 YIL SONRA

 

 

Ayşin Sancaktar (Soykır)

 

“Anneciğim, koşma!” Sesim avluda yankı yaptığında benim sesimle birlikte oğlumun da sesi yankılanmıştı. “Baba, baba! Babam geldi!” Aslan küçük adımlarla koşarken Hazar onu fark etmiş ve düşmesinden korkarak birkaç büyük adım atarak oğluna yetişmişti. Dizlerinin üzerine çöktü ve Aslan’ı tek hamlede kucağına aldı. “Baba!” Arslan’ın sevinçli sesi içimi sıcacık etmeye yetmişti.

 

Hazar, oğlunun yanağından öperken ikisinin birbiriyle özlem gidermesini izledim. Onlara o kadar çok dalmıştım ki koluma sarılan elle dikkatim dağıldı. Hazar’ın yengesi Selma Hanım. “Ne bekliyorsun burada? Git beyine hoş geldin de.” Sabır çeker gibi bir nefes aldım ve küçük adımlarla Hazar ve Aslan’a doğru ilerledim. İkisi de beni fark etmeden birbirleriyle ilgilenirken ilk Hazar fark etti beni. Bakışları arkama doğru Selma Hanıma kaymıştı. Benim ona giden adımlarımı o tamamladı. Bir elini Aslan’a diğerini ise bana dolayıp dudaklarını sakağıma bastırdı.

 

Bu bir sevgi dili değil, ölüm diliydi.

 

“Hoş geldin,” dedim kuru bir sesle. Bakışları yüzümde gezindi ama hiçbir şekilde sevgi, aşk göremedim. “Hoş buldum.” dedi ve yanımdan geçip gitti. Kucağındaki oğlumla ilgilenirken iç çektim. Mutlu bir aile olabilirdik, kimseye oyun oynamak zorunda olmadan. Ama maalesef biz bir aile değildik, olmayacaktık.

 

Adımlarım mutfağa yöneldi arkamdan Selma Hanımın homurtularını duysam bile oralı olmadım. Mutfağa girince güzel yemek kokuları sardı etrafımı. “Leyla abla, ne var menünde?” Yüzümdeki gülümsemeyle salata yapan Leyla ablaya sarıldım. Başımı omzuna yerleştirirken onun tatlı gülüşünü duydum.

 

“Haylaz. Nazan Hanım, birkaç istekte bulundu onları yaptım.” Merak ettim ve yemeklere baktım. Pilav, karnıyarık, cacık ve salata vardı. Artı olarak börek yapmıştılar. Gülümsedim ve geri Leyla ablaya döndüm. “Güzel görünüyor, ellerinize sağlık.” Leyla abla başımın üzerinden öptü ve geri işine döndü. Bende mutfaktan çıkarak odaya yöneldim yemekten önce Aslan’ın banyosunu yapmam gerekiyordu. Merdivenleri çıktıktan sonra odanın önüne geldim ve kapalı kapıyı açarak içeri girdim.

 

Bakışlarım yatağın üzerinde uzanan ikiliye kaydı. Aslan, Hazar’ın altında o kadar sesli kahkaha atıyordu ki konağın dışından duyarlarlardı. “Hım, söyle bakayım. Bir daha beni sevdiğini söyle,” Hazar’ın Aslan’a karşı olan küçük oyunu istemsizce gülümsetti beni. Ama çok kısa sürmüştü. Onları izleyen bakışlarımı kaçırdım ve dolaba doğru yürüdüm. Adım seslerimi duyunca sesleri kesilmişti. “Baba, annemi de gıdıkla, o da söylesin seni sevdiğini.” Aslan’ın istekli sesi ile buz kestim. Bir an düşündüm ona, onu sevdiğimi söylediğimi. Ama yapamazdım, hiçbir şey olmamış gibi olmazdı.

 

“Aslan, hadi anneciğim. Banyo yapacağız, kalk.” Dolaptan onun için kıyafet çıkardıktan sonra bakışlarım ikisine doğru döndü. Hazar ile göz göze gelince yutkundum. Bakışlarımı birkaç saniyeden fazla tutmadım onda. Aslan banyo kelimesini duyar duymaz heyecanla kalkmış ve oda da olan banyoya koşmuştu. Bende daha fazla bu gerici ortamda durmak istemediğim için hızlıca Aslan’ın bornozunu alarak banyoya doğru ilerledim ama adımlarım onun söyledikleri ile duraksadı.

 

“Kaçmaya mı başladın artık?” Yataktan kalktı ve üzerindeki siyah ceketi sinirle çıkarıp yatağın üzerine fırlattı. “Hım?” diye mırıldandı. Adımları üzerime doğru geldi. “Cevap ver. Susma!” Dişlerini sıkarak yüzüme konuşması sinirlerimi iyice bozdu. Gözlerimi mavi gözlerine diktim.

 

“Ne yapacaksın? Susuyorum, sana cevap vermiyorum diye bana vuracak mısın?” Dudaklarımda alaycı bir gülümseme oldu. “Vur. Bir yapmadığın, o kaldı.” Bir şey demesine müsaade etmeden hızlı adımlarla banyoya girdim. Aslan varken benimle konuşmaya kalkışmazdı. Derin bir nefes aldım ve beyaz kare küvetin içinde oturan oğluma baktım. “Annem,” tebessüm ederek ona doğru ilerledim ve yanı başında durdum. “Hızlısın.” Kıkırdadı ve başını salladı.

 

Onun bu haline içim giderken suyu ayarladım ve küvetin dolmasını bekledim. Küvet dolarken Aslan yerinde durmuyor, suya ellerini vurarak sıçratıyordu ya da suyun üzerinde yüzen Hazar’ın ona aldığı plastik aslanlar ile oynuyordu. Suyu durdurduk tan sonra kısa saçlarının üzerinden öptüm ve ardından suyla ıslattım saçlarını. “Anne, dün gibi tekrar beraber banyo yapar mıyız?” Elime biraz şampuan döktükten sonra saçlarını köpükledim ve sorusuna cevap verdim.

 

“Olur, anneciğim. Ama bunu sonra yapalım şimdi yemeğe yetişeceğiz.” Aslandan onaylayan mırıldanmalar çıkınca gülümsedim. Kısa sürede banyosu bittikten sonra küçük bedenini duruladım ve aslan desenli bornozunu giydirdim. Neredeyse her şeyi aslanlıydı.

 

Beraber banyodan çıkarken Hazar’ın hâlâ burada olduğunu fark ettim. Aşağı inmemişti. Kulağındaki telefonla konuşurken bakışları üzerimde gezindi. “Evet, tamam olur. Yarın halledelim, iyi akşamlar.” Telefonu kapatırken hâlâ bakışları bendeydi. Üzerime baktığım zaman ise Aslan’ı yıkadığım zaman ıslanmıştım ve şimdi tişört yüzünden içim görünüyordu.

 

Aslan’ın üzerini giydirdikten sonra saçlarını taramıştım. Alnından öptüm ve yanağını okşadım. “Yakışıklı oğlum benim,” Aslan güldü ve ellerimi tuttu. “Anne babama mı yakışıklı demiş oluyorsun?” Sorusu ile kalakaldım. Nerden çıkmıştı bu şimdi? “Nerden çıkardın, Annem?” Aslan kendini gösterdi eliyle. “Çünkü ben senin ve babamın oğluyum, yakışıklı dediğine göre babamdan olduğum için ona demiş oluyorsun. Ama eğer kız kardeşim olsaydı ve sen değil babam ona güzel demiş olsaydı o zaman sana güzel demiş olacaktı.” Aslan’ın tuhaf ve mantıklı açıklmasına cevap veremeden yeniden konuştu. “Anne ben kardeşim olsun istiyorum. Baba?” İkimize söylediği şeyle bakışlarım Hazar’a kaydı.

 

Şaşkın şaşkın oğluna bakıyordu. İkimizde onun konuyu kardeşe getirmesine şaşırmıştık. “Aslan’ım, nereden çıkardın bunu?” Yanımıza gelerek Aslan’ı tek koluyla kucağına aldı. “Kardeş istemiyorum demiştin sen hani?” Böyle bir şey yoktu. Hazar ters psikoloji yaparak vazgeçirmek için uğraşıyordu. Ben ikisini yalnız bırakıp üzerimi değiştirmek için banyoya giderken Aslan’ın, “Ben öyle bir şey demedim.” diye diretmesini duymuştum.

 

 

Banyoda üzerimi değiştirdikten sonra Hazar nasıl Aslan’ı ikna ettiyse konu kapanmıştı. Beraber aşağı yemeğe indiğimiz zaman çoğu aile üyesi gelmişti ve yerine oturmuştu. Leyla abla ve kızı Sima beraber masayı hazırlarken diğer iki yardımcının olmadığının hatırlamıştım. Onlara yardım etmek için yerimden kalkarken birden bire Aslan elime yapıştı. “Anne, gitme.” Kaşlarım çatıldı.

 

 

“Bir yere gitmiyorum, annem.” Alnından öptüm ve geriye çekildim. Aslan ikna olmuş olacak ki Hazar’a sokuldu. Gülümsedim ve Leyla ablanın elinde olan cacık tepsisini aldım. “Ver abla, yardım edeyim.” Leyla abla itiraz edecek olacak ki hemen reddettim ve tepsiyi aldım. “Hadi!” dedim gülümseyerek. Leyla abla baş edemeyeceğini anlamış olacak ki tıpış tıpış mutfağa dönüp yemekleri getirmeye gitti. Ben cacıkları yerleştirirken Kağzım babam, “Sağ ol, kızım.” demiş ve gülümsemişti. Herkesin tabaklarını verdikten sonra Hazar’ın tabağını bıraktım ve geriye çekilmeme müsaade etmeden bileğimden tuttu.

 

“Sen otur. Hallederler,” dedi katı bir sesle. Kimsenin dikkatini çekmemeye dikkat ederek bileğimi ki kurtardım. “Ayşin!” dedi dişlerini sıkarak.

 

“İkisi tek başına zor olur. Bırak da yardım edeyim,” Hazar nedense susmayı seçti. Bense kalan şeylere yardım ettikten sonra tekrar yerime oturdum. Aslan masanın altından bacağımı sıkınca usulca ona döndüm. Başını salladı eğilmemi ister gibi. Eğildim, kulağıma yanaştı. “Anne, bir daha burada yemesek olur mu?”

 

“Neden, oğlum?” Bakışları Selma Hanıma kayınca derin bir nefes aldım. “Anneciğim, bir daha kim ne derse, ne yaparsa sakın geri adım atma tamam mı? Ayrıca ondan çekineceğin hiçbir durum olmasın, unutma ki annen ve baban varken kimsenin gücü yetmez sana değmeye.” Aslan gülümsedi ve birden bire yanağımdan sesli bir şekilde öptü. Masada olan herkesin bakışları bizi bulunca Aslan utanarak kıkırdadı ve başını göğsüme sakladı.

 

“Yemek sofrasında, olacak şey midir?” Selma Hanımın sesini duyunca ona döndüm. “Oğluna sahip çık, gelin.” Ben bir şey diyemeden araya Hazar girmişti.

 

“Diline hâkim ol, yenge. Kimsenin oğluma, karıma diyecek bir sözü yok.” Selma Hanım suspus olurken bakışlarım Hazar’a kaydı. O bana bakmadı ve önündeki yemeğine odaklandı. Bense önce Aslan’ın karnını doyurmak için uğraştım. Ağzına bulaşan yoğurttu silerken Nazan annenin sesini duydum.

 

“Ayşin, annem artık kendisi yese daha iyi olmaz mı?” Yüzüme kondurduğum küçük gülümseme ile cevap verdim.

 

“Yiyebiliyor anne. Ama çok az yiyor, karnı aç kalmasın diye yediriyorum. Biliyorsun sonradan bir şey yemiyor.” Nazan anne gülümsemiş ve başını sallamıştı. Ben pilavdan bir kaşık yedireceğim an elimden alınan kaşıkla bakışlarım Hazar’a kaydı. “Yemeğini ye, ben hallederim.” Tabağına baktığım zaman bitirdiğini fark ettim. O yüzden onayladım ve yemeğimi yedim.

 

Yemekten sonra Nazan anne, “Ayşin, kızım güzel köpüklü bir kahve yapar mısın?” diye sordu.

 

“Yaparım anne.” Herkes bahçeye çıkarken Hazar hâlâ masada Aslan ile ilgileniyordu. “Sen de içecek misin?” Sorumla başını salladı ve yerinden kalktı. Göz göze gelince içimde tuhaf, mayhoş bir sızı oluştu. Ben gözlerimi aynı saniye çekerken o hâlâ bana bakmaya devam ediyordu ama ben bir daha ona bakmadım. Mutfağa doğru yürüdüm arkamdan Aslan koşarak gelmiş ve elimden tutmuştu. “Annem, bende geleyim mi?” O kadar tatlı şekilde sormuştu ki hayır diyemedim.

 

Birlikte mutfağa girdik. Leyla abla ve Sima beraber bulaşıkları yıkıyordular. “Leyla abla, ben kahve yapacağım da yeni alınan kahve nerede?” Leyla abla kahveyi çıkarırken bende büyük boy ve küçük cezveyi aldım. Herkese orta şekerli yaparken Hazar’a sade, acı kahve yapmıştım. Köpükleri aldıktan sonra fincanlara doldurmaya başladım o sırada Leyla abla konuştu. “Kızım, sana zahmet bana da yapar mısın?” diye sorunca ayıplar gibi baktım.

 

“Ne zahmeti abla? Ben bunları verip geleyim, bize de yaparım.” Leyla abla da benim gibi şekerli içiyordu kızı Sima kahve sevmiyordu ama. Kahve tepsisini aldıktan sonra Aslan peşime takılmış adım adım takip ediyordu beni gülerek beraber bahçeye çıktık.

 

“Ooo, yengem kahve yapmış.” Boran’ın sesini duyunca bakışlarım ona kaymıştı gülümsemiştim ve sırayla kahveleri dağıtmaya başladım. En sonuna Hazar’ın kahvesini bıraktım ona verdikten sonra tekrar mutfağa dönecektim ki Aslan bu kez koşarak gelmiş ve beni tekrar yakalamıştı. “Anne! Unutmasana beni.” Bana ters bakışlar atan oğluma kaydı gözlerim. Babasına çekmiş olan mavilikleri yüzümde gezindi.

 

“Babam, anneni bırak geri gelecek zaten.” Aslan zorlu bir ikna süreci sonra hâlâ beni bırakmamıştı. Nazan anne, “Annesi olmadan yapamaz, küçük bey. Tıpkı oğlum gibi, aşık annesine.” Hazar ile göz göze geldik. İkimizin de gözlerinde aşk yoktu. Aslan ile beraber mutfağa geri gittik Leyla ablaya ve kendime şekerli kahve yaptıktan sonra geri bahçeye çıktık. Ben el mecbur Hazar’ın yanına oturdum Aslan da beni bırakmış ve Hazar’ın dizine oturmuştu.

 

“Yenge, kahveler her zaman olduğu gibi muhteşem! Boran yüzünü şekilden şekle sokarken kendime hâkim olamadım ve güldüm. Boran’ın bakışları gülüşüme kayınca dudaklarını araladı. “Yenge, çok güzel bir gülüşün var. Gamzelerindeki çukur çok derin.” Söylediği şeyle buz kestim. Tenime iğneler batırıyormuş gibi hissetim ama ses etmedim. Bakışlarım istemsizce Hazar’a kaydı.

 

Onun bakışları zaten bende olduğu için göz göze geldik. İkimizde aynı şeyi düşünüyorduk. “İki yanağında olan çukurları hiç gizleme, Ayşin... Çünkü gülümsemek en çok sana yakışıyor.”

 

Bu sözleri söyleyen adam şu an benden gülüşümü esirgeyen adamdı. İkisi de aynı kişiydi.

 

“Ayşin,” yarım saatin ardından Hazar’ın bana seslenmesi ile ona döndüm. “Odaya geçelim.” Göğsünde yatan oğlumuzu gösterince kabul ettim ve Hazar ayaklandı. Herkese iyi geceler dedikten sonra beraber Aslan’ın odasına gittik. Hazar, Aslan’ı yatağına uzattıktan sonra bakışları bana döndü. “Kıyafetlerini değiştirecek misin?” Başımı iki yana salladım. Yemekten önce rahat edeceği şeyleri giydirmiştim.

 

Aslan’ın üzerine eğildim ve mis gibi kokan boynundan öptüm. Hazar’da eğilip aynı yerden öptü ve geri doğruldu. Birden bire beni bileğimden tuttu ve kendine çekti. “Ne yapıyorsun sen?” Sesim yüksek çıkmasın diye sessizce konuştum. Hazar adımlarını odanın dışına yönlendirdi ve hızlıca odadan çıkardı ikimizi de. Aslan’ın odasının yanında olan diğer odaya yani ikimizin cehhenemine girdik. İçeri girer girmez kapıyı kapattı ve beni aynı hızla kapıya yaslayıp üzerime yaslandı. “Bırak...” Adını söyleyeceğim an kendimi zor tutmuştum ve susmuştum.

 

Hazar’ın bir eli belime sarıldı diğeri ise kapının kilidini üç tur çevirdikten sonra boynuma yerleşti. “Söyle, adımı neden diline getirmiyorsun?” Sessiz kaldım oysa bunun üzerinde durmadı ve asıl derdini dile getirdi. “Neden? Senin gülüşün, sadece bana. Anladın mı? Neden başkalarına vaat ediyorsun?” Ağzımdan tek bir kelime çıkmadı.

 

Hazar derin bir nefes aldı ve başını iki yana salladı. “Sadece bana...” Boynuma sarılı eliyle başımı kapıya bastırdı, parmakları boynumu sıktı. Sonraki saniye ise dudaklarımın üzerine kapanan dudaklarını hissetim.

 

✧ 

 

Yeni kitap, yeni hayat 🤍

 

Yorumlarınızı bekliyorum 💋

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%