Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@_ozgennur_

 

 

❛Eski Bir Aşk, Yeni Bir Nefret❜

 

5 YIL ÖNCE

 

Ayşin ve Hazar'ın hızlı solukları tutku ile şehvetin harmanlandığı gecenin sabahına kadar sürmüştü. Saatler ilk ışıkları gösterinceye kadar ikisini de karşı konulmaz bir aşk, bir çekim sarmıştı. Hazar her zaman ki gibi Ayşin'in boynunda, mabedim dediği yerde soluklanıyordu. Ayşin ise İnce, zarif eliyle Hazar'ın esmer tenini okşuyordu farkında olmadan.

 

Hazar iç çekti. "Kızgın mısın hâlâ bana?" Ayşin dalmış olduğu girdaptan Hazar sayesinde çekilirken derin bir nefes aldı. Hazar'ın sırtında gezinen elini geriye çekti ve bir hışımla onu iterek yataktan kalktı. Çıplaklığını örtmek için yatağın üzerinde duran çarşafı kullandı. "Ayşin, dur güzelim." Ayşin'in odadan çıkmak için kapıya yönelmesi ile hızlı davranarak bedenine sarmış olduğu çarşafın kenarından tutarak kendine çekti. Ayşin küçük bir çığlık atarak yatağa düştü.

 

"Hazar!" diye bağırmıştı. Hazar onun söylediklerini dinlemeden sol yanağında, dudağının kenarında olan derin çukura bir öpücük bıraktı. Ardından diğer çukuru öptü. Ayşin ise her zaman olduğu gibi sevdiği adamın temaslarından dolayı kendinden geçti. "Bıraksana, Hazar. Ne diye hâlâ tutuyorsun beni? Aldın ya istediğini..." Hazar sabır çekercesine bir soluk aldı.

 

"Anlamıyorsun değil mi?" Ayşin taviz vermeden konuştu.

 

"Anlıyorum, sevmiş olsaydın o kadının yanında değil, benim yanımda olurdun." Hazar her zaman olduğu gibi Ayşin'in kendisine olan sevgisini, aşkını sorgulamaya başladığını fark edince derin bir nefes aldı.

 

Başını iki yana salladı. "Anlamıyorsun, Ayşin. Anlamıyorsun... Ben senin tenine dokunmadan, kokunu solumadan, nefesini hissetmeden nasıl yaşarım?

 

 

5 YIL SONRA

 

Ayşin Soykır

 

Dudaklarımda hissettiğim dudaklar alev alevdi. Beni ateşi ile yakacak derecede sıcak, istediğini alacak kadar istekli. Nefessiz kaldım, elim ayağım titredi ama arkamdaki kapı beni yerle yeksan olmaktan kurtardı. Yaşadığım şaşkınlık ve heyecandan dolayı öpüşüne karşılık veremedim. Dudaklarımdan uzaklaşan baskı ile gözlerim aralandı. "Niye öpmüyorsun sen beni?" Sıcak nefesi yüzümü gezdi. Bir eli saçlarımı okşadı. "O kadar mı iğreniyorsun benden?" Söylediği şeyle gözlerinin içine baktım. Benden bir cevap beklediği aşikârdı.

 

Dudaklarımı hafifçe ısırdım. "Ben senden iğrenmiyorum, iğrenmem." Heyecandan titreyen elimi hafifçe kaldırdım, aramıza koydum ve hafifçe sol yanına, kalbine bastırdım avuç içimi. Mavilikleri elime kaydı ardından beklentiyle gözlerime baktı. "Sen nasıl zamanında beni burada yaşattıysan, kimsenin... Kendinin bile el sürmesine izin vermesiysen," diğer avuç içimi ise kendi göğsüme, kalbime dayadım. "Şimdide ben seni burada, sol yanımda yaşatıyorum. Sen ne kadar nefret edersen et, ben senden vazgeçmeden kalbimden söküp atamam seni. Ancak o zaman iğrenir, nefret ederim senden."

 

Ellerim tekrar iki yanımda yerini aldı. Hazar dudaklarını diliyle ıslattı. Ardından alnını, alnıma yasladı ve sessizce yüzüme fısıldadı. "Vazgeçme... Benden vazgeçeceğin gün her şeyin gerçekten bitmiş olacağı gün olacak. Asıl kıyamet o zaman, Ayşin. Sakın kıyameti yaratma." Dudaklarını alnıma bastırdı ve sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi hızlıca yanımdan uzaklaşıp banyoya gitti.

 

Bu kadardı. Biz yine birbirimizden nefret ediyorduk. Kısa bir an için olsa bile güzeldi... Her şeye rağmen, eski bizi görmek güzeldi. Umuyordum ki hiç kaybetmeyelim. Çünkü o zaman eski aşkımızdan geriye sadece külleri kalacaktı.

 

Sırtımı yasladığım kapının kulpu aşağı inmeye, açılmaya çalışınca kendimi hızla geriye çektim. "Anne, baba... Kapıyı açın," Aslan'ın ağlayan sesini duyunca kalbim korkuyla kasıldı hızlıca kapının kilidini çevirip kapıyı araladım. Aslan, elindeki aslanına sarılırken gözleri kıpkırmızı olmuştu. "Anneciğim," o an yaşadığım korkuyla yere dizlerimin üzerine oturdum ve Aslan'ı hızlıca kucağıma aldım. "Neyin var? Niye ağlıyorsun?" Aslan hızlıca iki yandan boynuma sarıldı, yüzünü de boynuma gömerek içli nefesler aldı.

 

"Anne, ben yanında uyumak istiyorum." Gözyaşları boynumu ıslatmaya başlayınca oturduğum yerden kalktım ve kapıyı kapattıktan sonra yatağa doğru ilerledim. Yatağın ortasına oturdum Aslan bana daha sıkı sarıldı. Sırtımı yatağın başlığına dayadım, Aslan'ı kucağıma yatırdım ve ikimizin de üzerini örttüm. "Anne..."

 

"Söyle, anneciğim." Aslan derin bir nefes aldı ardından geriye çekildi hafifçe. Ben gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü silerken titreyen sesiyle konuştu. "Anne beni hiç bırakma. Rüyamda beni bırakıp gittiğini gördüm, babam ve ben çok ağlıyorduk ama sen bize bakmıyordun, gözlerin kapalıydı." Küçük elini kalbimin olduğu yere, sol yanıma bastırdı. "Kalbinden kan geliyordu. Ölüyordun." Söyledikleri tüylerimi diken diken etti ama sadece bir kabus.

 

"Korkma annem. Sen sadece kabus gördün, her zaman olur öyle tamam mı? Ben hep yanındayım senin, anneler asla çocuklarını bırakıp gitmez." Sol gözünden öptüm. "Ben biricik oğlumu hiç bırakır mıyım?" Onu bırakmayacağımdan emin olmuş olacak ki başını iki yana salladı ve geri boynuma gömüldü.

 

"Ben yine de yanında uyuyacağım, babam bir gün sana sarılmasın." Yaptığı küçük isyan çok tatlı olsa bile ses etmedim. Baban bana artık hiç sarılmıyor, anneciğim.

 

Aslan derin bir uykuya geçerken banyonun kapısı aralandı ve Hazar saçlarını küçük bir havluyla kurutarak çıktı banyodan. Göğsünden akan su damlaları beline bağladığı siyah havluya kayıyordu. Gözlerimi ondan çekeceğim an kaşlarını çatarak yüzüme baktı. "Aslan neden burada?" diye sordu.

 

"Kabus görmüş, ağlayarak geldi. Sarıldı bana," Hazar bir şey demedi. Hızlıca dolaptan kendine bir şeyler çıkardı, altındaki havluyu çözdüğü zaman bakışlarımı Aslan'a çevirdim. Kısa sürede üzerini giyindikten sonra yanıma geldi, üzerimize örttüğüm çarşafı kaldırıp altına girdi. Hemen yanımda, bana yakın olmasına uzun zaman sonra alışmak zordu. "Sen burada, Aslan ile uyu. Ben onun odasına giderim." Yerimden doğrulmaya çalıştım ama bir yandan Aslan'ın homurdanması, diğer yandan Hazar'ın belime sardığı eliyle kalakaldım.

 

"Hayır. Bugün beraber uyuyacağız," başıyla Aslan'ı işaret etti. "Yerini sevmiş, rahatsız etmeyelim." Beraber yatağa uzandık. Ben ikisinin arasında kaldım ama diken üzerindeydim... Hazar uzun zaman sonra ilk kez bu kadar yakındı bana. Aslan başını iyice boynuma yasladı ve derin bir nefes aldı. Hazar'ın homurdanması ile ona döndüm. "Boynunda ne var?"

 

"Anlamadım?" Şaşkınca yüzüne baktım. Hazar söylene söylene doğruldu ve birden bire üzerime eğildi. "Boynunda. Ne. Var?" Yavaşça yüzünü boynuma yaklaştırınca nefesimi tuttum. "Neden baba, oğul buraya sığınıyoruz?" Sessiz kaldım. Çünkü verecek bir cevabım yoktu. Hazar uzun yıllar sonra her zaman yapmayı çok sevdiği şeyi yaptı. Yüzünü boynuma gömdü ve derin bir nefes aldı.

 

"Olmaz..." Sızlanmam hoşuna gitmemiş olacak ki belime sıkıca sarıldı. "Biraz... Eski günlerde olduğu gibi, biraz soluklanayım burada. Benim bugün sana çok ihtiyacım var." Madem hâlâ bana ihtiyacın var, neden bıraktın beni sevmeyi? Madem hâlâ eski günleri özlüyorsun, neden yeni günler ekledin buna?

 

Sessiz kalışım bir cevap olarak kabul edilmiş olacak ki başını boynumdan hiç çekmedi. Sabaha kadar, güneşin ilk ışıkları odaya girinceye dek ne Aslan nede Hazar yerini bozdu. İkisi de mışıl mışıl uyudu ama benim gözüme bir gram uyku girmedi.

 

Eski günleri özlemiştim, hiçbir şeyi düşünmeden sevdiğim adamda dinlenmeyi, onu sevmeyi...

 

Hazar'ın komodinin üzerinde duran telefonu titremeye başlayınca Hazar'ın birkaç saniye içinde uyanacağını ve susturacağını düşünmüştüm çünkü her sabah öyle oluyordu. Ama bu kez öyle olmadı. Telefonu dakikalarca titredi, sustu tekrar titredi ama Hazar hiçbir şekilde kalkmadı. Elimi Hazar'ın sırtına koydum ve hafifçe gezdirdim. Kendine gelmeye başladığında, "telefonun çalıyor." dedim. Hazar doğrulup telefonu açtı.

 

"Evet?" Uykulu sesiyle gülümsedim. "Bugün gelemiyorum, Boran halletsin." Derin bir nefes aldı. "Tamam." Telefonu eski yerine koydu ve aynı hızla tekrar başını boynuma yasladı. "Niye uyumadın?" diye sorunca verecek cevap bulamadım. "Ayşin?" Hafifçe geriye çekildi ve yüzüme baktı.

 

"Neden yapıyorsun bunu?" Kaşlarını çatarak yüzüme baktı. "Bir öylesin bir böyle." Yutkundum. "Canımı acıtıyorsun, ama hiç oralı değilsin." Hazar saçlarını eliyle dağıttı ve yataktan doğruldu.

 

"Ne yapayım? Bir günlük ateşkes yaptım. Çünkü dinlenmek gerekiyordu, sana ihtiyacım vardı." Alayla güldüm.

 

"İnsan düşmanında dinlenmez." Dudaklarımı ıslattım. "Ona ihtiyaç duymaz."

 

"Benim düşmanımın sen olduğunu kim söyledi?" Dudaklarını alnıma bastırdı ardından Aslan'ın yanağından öptü ve yataktan kalktı. "Ben seni asla düşmanım yapmam, Ayşin." Başka bir şey söylemeden gitti. Bazen anlamak, dinlemek zor oluyordu.

 

 

Elimdeki fincandan soğumuş kahvemin son yudumlarını alırken Aslan'ı izliyordum. Bahçede kendi halinde oyun oynayıp, koştururken o kadar tatlı geliyordu ki gözüme, bazen ısırmak istiyordum. Ama kıyamıyordum. "Ayşin," Nazan annenin sesini duyunca bakışlarım geldiği yöne çevrildi. Yanıma yaklaşınca ayağa kalktım. "Efendim, anne?"

 

Elindeki telefonu bana uzattığı zaman kaşlarım hafifçe çatıldı. "Hazar telefonda kızım, seni aramış ulaşamayınca merak etmiş." Söylediği şeyle kalbim kendiliğinden hızlandı. Kesik bir nefes aldım ve telefonu elime alıp kulağıma doğru götürdüm.

 

"Efendim?" Sesim kısık çıkmıştı. Boğazımı temizledim.

 

"Ayşin, neden açmıyorsun telefonunu? Neden böylesin güzelim sen? Şu telefonları yanında tut." Bu durum nedense her zaman yaşanırdı bizde. Beş yıl önce ve şu an. Bu beş yıldan önceki tüm zamanlar Hazar beni aradığında ulaşamazdı ve hep böyle kızardı. Ama evlendikten sonra, çok değişmişti.

 

"Aslan ile ilgileniyordum." Bu cevap ona yeterliydi. Derin bir nefes aldı. "Bir şey mi oldu?" diye sordum. Neden aradığını yeni hatırlamış gibiydi.

 

"Bugün eve geç geleceğim, yemekte yanınızda olamam. Akşam beraber yemeğe çıkalım, ben sana haber vereceğim Aslan'ı al ve gel." Dediğinde şaşkınlıkla duraksadım. Hazar eski, ilgili haline mi dönüyordu yoksa bana mı öyle geliyordu? Derin bir nefes aldım. "Olur, geliriz." Dudaklarımı ıslattım ve hafifçe dişlerimle ezdim.

 

"Tamam o halde görüşürüz." Onunla konuşmayı özlemiştim... "Görüşürüz." dedim ve kapattım telefonu. Nazan anneye telefonunu verdikten sonra bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Allah sizi hep mutlu etsin, sesini duydun nasıl da güller açtı yüzünde." Tebessüm ettim söylediklerine. Nazan anne geri konağa girdikten sonra ben Aslan'a doğru yürüdüm.

 

"Anne!" Beni fark edince sevinçle çığlık atarak bana doğru koşmaya başladı. Düşmesinden korktuğum için hemen birkaç adım atarak mesafeyi azalttım ve oğlumun kollarıma gelmesini bekledim. Birkaç saniye içinde kollarıma giren Aslan'ı kucağıma aldım ve yanağından sesli bir şekilde öptüm. Dudaklarının arasından kaçan gülüşleri o kadar güzel ve anlamlı geldi ki...

 

Aslan iki elini yanağıma koyarak, "güzel annem, cici annem." Diyerek beni sevdi. Kahkaha atarak boynundan öptüm bu kez. Aslan başını bu kez boynuma gömerek sarıldı. "Anne... Boynun çok güzel kokuyor." Gülerek kucağımda Aslan ile beraber konağa doğru ilerledim ve içeri girdik. Beraber odaya girdikten sonra Aslan'ı yatağa uzattım ve ben de yanına kıvrıldım. "Bebeğim, benim çok uykum var. Biraz uyuyacağım, baban akşam bizi dışarı çıkaracak birazdan uyandır beni." Aslan hevesle başını salladı ve yatakta kendini geriye iterek yayıldı. Onun da öğle uykusu geldiği için uyurdu hemen.

 

Aslan göğsüme sokuldu ve derin bir nefes alıp gözlerini yumdu. Bende biraz saçlarını okşadıktan sonra uyuya kalmıştım.

 

 

İlahi Bakış Açısı

 

Hazar tahmin ettiğinin aksine işlerini daha kısa sürede bitirmişti ve erkenden eve gidip oğlunu, karısını görmek istiyordu. Telefonunu çıkarıp Ayşin'i aradı ama açmayınca yüzünde sitemli bir gülümseme oldu. Birkaç saat önce uyarmasına rağmen yine ne olmuştu da telefonu açmamıştı acaba?

 

Şirketten çıktıktan sonra arabasına binmiş ve kısa sürede eve gelmişti. Adımları konağın kapısına doğru giderken nedensizce içinde beş yıl önceki huzur, heyecan ve mutluluk vardı. Beş yıl çok büyük bir zamandı ve şimdi bu beş yılın telafisini yapmaya başlayacaktı. Ailesini geri kazanmak istiyordu ve bunu başarması gerekiyordu.

 

"Oğlum, erken gelmişsin," Hazar annesinin yanağından öptü ve sıkıca sarıldı. Bakışları etrafta gezindi ama aradığını bulamayınca geri annesine çevrildi. "Aslanım nerede benim?" Annesi gülerek oğlunun yanağını okşadı. "Uyuyor. Ayşin'im aldı kucağına çıktı odaya kaç saattir sesleri çıkmadı." Hazar bu ânı kaçırmak istemediği için annesini öperek hızlı adımlarla yanından geçmişti. Odanın önüne gelince sessizce kapıyı açtı ve içeri girdi.

 

Bakışları yatağının ortasında uzanan karısına ve ona sokulan oğluna kaydı. O kadar güzel bir görüntüydü ki... İkisi içinde canım feda diye geçirdi içinden. Yavaş adımlarla ilerledi yatağa doğru, önce oğlunun karman çorman saçlarından öptü ardından melekler gibi uyuyan karısına kaydı bakışları. Eliyle yüzüne düşmüş olan ateş kızılı saçlarını çekti, ardından derin bir nefes alarak sol gamzesine bir öpücük bıraktı.

 

Ayşin en ufak sese uyandığı için gözlerini hafifçe araladı. O an yaşadığı boşlukla, "Hazar..." diye mırıldanmıştı. Hazar ise beş yılı aşkın süredir karısından adını duymazken şimdi duymanın mutluluğu ile ne yapacağını bilemez hale geldi. "Gelmişsin." Karısı Hazar'ın boynuna elini sardı ve onu boynuna çekti. Hazar yüzünü karısının boynuna gömerek derin bir nefes aldı.

 

"Uyuyalım..." diye mırıldandı Hazar. Ayşin ise çoktan uykuya yenik düşmüştü...

 

 

Ayşin Soykır

 

Sıcaktan terlemiştim ve bu beni çok rahatsız ediyordu. Yerimden kalkmaya çalıştığım an üzerimde hissettiğim ağırlık hamlemi boşa çıkardı. Gözlerim önce sağ tarafta uzanan Aslan'a ardından sol tarafımda vücudunun yarısını üzerime uzatmış, başını göğsüme koymuş olan Hazar'a. Yerimden rahatsızca kıpırdandım ikisini de uyandırmamaya dikkat ederek aralarından sıyrıldım. Önce dolaptan kendime giyecek yeni kıyafetler çıkardım ardından hızlıca banyoya girdim ve kısa bir duş aldım. Duştan sonra siyah, üzerinde küçük yıldız desenleri olan tişörtümü altına da aynı renkte kot pantolon giydim.

 

"Ayşin," banyonun kapısı tıklanınca kapıya doğru ilerledim ve kapının kilidini açtım. "Efendim?" Hazar'ın yorgun gözleri yüzümde gezindi ardından omzunu kapı pervazına yasladı. "Ne yapıyorsun?" Gözleri ıslak saçlarımda gezindi ardından baştan aşağı süzdü bedenimi. "Daha erken gitmemiz için." dediğinde dudaklarımda küçük bir tebessüm yeşerdi.

 

"Aşağı ineceğim, ayrıca dışarı çıkacağım zaman özellikle de seninle çıktığım zaman özenerek giyindiğimi biliyorsun." dedim. Hazar'ın dudaklarında oluşan küçük haylaz gülüşle oyuna geldiğimi anladım. Yanaklarıma doğru hücum eden sıcaklık ile elimi nereye koyacağımı bilemedim. Hazar durduğu yerden doğruldu ve bana doğru geldi, üzerime gelen adımları yüzünden geriye gitmek istesem dahi yerimde durmayı seçtim.

 

"Demek benim için özeniyorsun..." Birden bire belime doladığı koluyla beni sertçe kendine çekti. Aramızda hiçbir şekilde mesafe kalmazken titrek bir nefes aldım. "Hım? Cevap verecek misin?" Parmaklarıyla bel oyuğumu okşadı. "Ayşin... Başıma gelen en iyi şeysin..." Yüzünü yüzüme doğru eğince göğüs kafesimde kalbim tekledi. Derin nefes aldım, dudaklarımın arasından çıkan soluk onun dudaklarını okşadı.

 

"Sen... Öpecek misin beni?" Aklımı başımdan alan hareketleri içimi gıdıklıyordu. Hazar boşta kalan elini boynum ve yanağımın arasındaki boşluğa bastırdı.

 

"Öpeceğim evet," Islak saçımı kenara çekti. "Ve sen de karşılık vereceksin bu kez." Heyecanla yapacağı şeyi bekledim bir sonraki saniye dudaklarını dudaklarıma yanaştırdı. Aramızda hiçbir şekilde mesafe kalmadı, dudakları dudaklarımın üzerine kapandı. Dudaklarıyla dudaklarımı kavrayacağı an, "Anne?" diyen Aslan'ın sesiyle ışık hızında uzaklaştım ondan.

 

"Sikeyim," Hazar küfrederek ondan uzaklaşmamın ardından banyo kapısından içeri giren oğlumuza döndü. "Babacığım, zamanı mıydı?" Söylenerek gitti ve Aslan'ı hemen kucakladı. Yanağına sert bir öpücük bıraktı ardından bana doğru döndü. İkisini izlerken erimiş gibiydim. Yavaşça ikisine doğru ilerledim, Aslan babasının omzuna yattı gülümseyerek bana baktı. "Annem." Aslan'ın yanağından öptüm hafifçe.

 

"Ne yapıyorsunuz siz burada?" diye sordu uykulu sesle. Gözlerim Hazar'a kaydı. Yüzündeki oyunbozan ifade derin bir nefes almama neden oldu. "Banyo mu yaptınız beraber?" dediğinde gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi büyüdü.

 

"Hayır anneciğim, ben ikinizi rahatsız etmemek için kalktım ve banyo yapmak için buraya geldim. Baban da beni merak etmiş ondan geldi peşimden." Aslan dudaklarını birbirine bastırdı.

 

"Biz senden neden rahatsız olalım?" Kollarını bana doğru uzatınca ikiletmeden kucağıma aldım. "Sen benim biricik annem, babamın da biricik karısısın!" Kıkır kıkır gülerek başını omzuma yasladı. Hazar eliyle dudaklarının üzerini örttü gülmemek için kendini sıkıyordu. Dudaklarımı hafifçe ıslattım ve Aslan ile beraber banyodan çıktım. Aslan'ı yatağa uzattım ve dolaptan ona kıyafet çıkarmak için arkamı dönmüştüm ki birden yataktan İndi ve koşarak banyoya girdi.

 

Hazar banyodan çıkmış, yatağın üzerinde oturuyordu. "Nereye oğlum?" diye seslendi Aslan'ın ardından. Aslan, "çişe baba!" diye bağırmıştı. Hazar'ın dudaklarının arasından kısık bir gülüş çıktı. Ardından bakışları bana döndü ama onun dönmesiyle ben hemen arkamı döndüm ve dolaptan kıyafet çıkardım. Aslan için kıyafet seçerken belime sarılan elle kalakaldım. "Öpmek istiyorum seni, her zerreni sevmek istiyorum..." dudaklarını boynuma bastırdı, eliyle hafifçe belimi okşadı ve beni yavaşça kendine doğru döndürdü. Sırtımı dolaba yaslarken kendisi de bana yaslandı. "Öpeyim mi?" Burnunu ağır bir şekilde boynuma sürttü. "Hım? Seveyim mi, her zerreni?"

 

Boğazım kurudu, cevap veremedim. "Aslan, gelir şimdi," elimi göğsüne yerleştirip hafifçe uzaklaştırdım kendimden. "Yapma." Hazar sıcak nefesini boynuma bıraktı ve yüz yüze gelmemizi sağladı. Kırmızı dudaklarını burnumun ucuna bastırdı, derin bir nefes aldı. "Sende kaybettiğim her ne varsa, hepsini misliyle geri alacağım."

 

Bu bir yemin gibiydi.

 

 

Bölüm sonu

 

Sizce beş yıl boyunca neler olmuştur? Hazar neden çok severken uzak davranmıştır?

 

 

Edit yapanlar olursa lütfen beni etiketleyin 🤍

 

Tiktok: _ozgennur_

 

Instagram: _ozgennur_

 

Gelecek bölüme kadar kendinize iyi bakın ❤️

 

 

 

Loading...
0%