Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@_ozgennur_

•Hoş geldiniz, kuşlarım 🧚🏻‍♀️

Bölüme geçmeden önce lütfen oy ve yorumlarınızı yaparak geçin 🐣

 

 

 

 

 

❛Yürek Yangını❜

 

Bazı zamanlar insan kendini sıkışmış, elinden hiçbir şey gelmeyecek durumda sanardı. Sürekli ağlamak, durmadan sinir krizleri geçirirdi. İçinde durdurak bilmeden büyüyen o hissi dışa vurmak isterdi ve bunu hiçbir suçu olmayan birinin üzerine yıkardı.

 

Oysa en masumu o insandır.

 

Ben kendimi o kadar çaresiz, o kadar paramparça hissediyordum ki saatlerce kendi başıma ağlamak istiyordum. Ama kucağımda uyuyan oğlum varken sessizce gözyaşı dökmek dışında hiçbir şey yapamıyordum. Hemen yanımda arabayı kullanan Demir, yani abim...

 

Neredeyse on dakikadır benimle konuşmaya ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu ama ağzımdan tek bir kelime çıkmıyordu. Nasıl söylerdim ki? Nasıl söylenirdi böyle bir şey? Ben abime benim kocamın ailesi bizim ailemizin ölümüne sebep olmuş nasıl derdim?

 

"Abim, ne olduğunu söyle bana. Yoksa yeminim olsun geri dönerim o kocan olacak adamı dövmekten beter ederim. Söyle, söyle ne olduğunu! Kim kıydı sana? Kim ağlattı seni bu kadar?" Kim kıydı sana dediği yerde sesi titremişti. Benim abimin sesi titremişti.

 

"Ben senin her damlana kurban olurum. Lan benim senin her gözyaşına canımı veririm. Benim kıyamayıp içimden geldiği gibi sevemediğim kardeşime kim ne yaptı?" Titrek bir nefes çektim içime. Canım yanıyordu ve kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyordum.

 

"Abi... Çok özür dilerim," hafifçe ona doğru döndüm ve kucağımda uyuyan oğluma güç almak istercesine daha sıkı sarıldım. "Çok özür dilerim."

 

"Neden özür diliyorsun abim? Ne olduğunu anlat bana, yalvarırım yeter ki ağlama." Elini sertçe direksiyona vurdu ve derin bir nefes aldı. Bakışları kısa bir an Aslan'a kaydı ve yüzünde masum, şefkat dolu bir ifade yer aldı. Az önce direksiyona vurduğu elini hafifçe oğlumun tombul yanağında gezdirdi ve ardından benim yanağımda gezdirip önüne döndü.

 

Özlemiştim. Abimin biricik prensesi olmayı, onun her zaman ilk tercihi olmayı çok özlemiştim. Korktuğum, ağladığım her an beni sarıp sarmalamasını çok özlemiştim.

 

"Bekle. Evimize gidince konuşacağız," usulca başımı salladım ve önüme dönerek başımı koltuğa yasladım. Üzerimde hiçbir şey yoktu ve ben üşümeye başlamıştım. Birkaç dakika geçmişti ki abim ısıtıcıları açarak iç çekti.

 

Yaklaşık on dakika sonra arabayı bir sitenin önünde park etti. Arabayı durdurup indi ardından benim tarafıma gelerek arabanın kapısını açtı. "Alayım mı ben?" Aslan'ı almak istediğinde sesi o kadar masum ve tatlı çıkmıştı ki gözyaşlarımın arasında kıkırdadım. Alması için Aslan'ı uzattım anında eğilip oğlumu kollarının arasına aldı. "Rahatsız olmaz değil mi benden?" Sorduğu şeye iç çektim.

 

"Sever seni. Tanısın eminim ki sevecek, dibinden ayrılmaz." Bilmiş bilmiş konuşmama güldü ve hafifçe eğilip alnımdan öptü.

 

"Tıpkı sen gibi. Annesinin kopyası mı yoksa?" Değildi. Çoğu huyu Hazar'a çekmişti.

 

"Üşüdüm." diye mırıldandım kaçmak için. Abim anında yüz ifadesini sildi ve bir elini bana uzatarak bana destek oldu.

 

"Gel, güzelim." Abim arabayı kilitledi ve beni kendine çekerek sımsıkı sarıldı. Bir kolunda Aslan vardı diğer kolunda ise ben. Derin bir nefes alarak başımı göğsüne yasladım. Abim başımın üstünden öptü ve hızlı adımlarla siteye doğru ilerledik. Abim dış kapıyı şifresini girerek açtı ardından asansöre bindik dördüncü katın düğmesine basarak tekrar kolunun altına aldı beni. Asansör kısa sürede durduğunda beraber asansörden indik ve abim önden ilerlerken onu takip ettim.

 

Site on katlıydı. Her katta üç daire vardı abimin dairesi on ikinci daireydi. Cebinden anahtarı çıkararak kapıyı açtı ve geçmem için bana izin verdi. Gülümseyerek ayağımdaki ayakkabıları çıkardım ve yerine koydum Aslan'ın ayağındakileri ben çıkaracağım sırada abim benden önce davranıp çıkardı ardından kendi ayağındakileri çıkarıp eve girdi. Ben kapıyı örterek onun peşinden gittim.

 

"Hayat ışığım," diye bana seslendiğinde iç çektim. O kadar özlemiştim ki... "Güzelim sen duş al ben Aslan'ı yatırırım o sırada sende hemen geleceksin konuşacağız." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve yavaşça ona doğru gittim. Tam önünde durunca duraksayarak bana baktı. Tedirginlikle konuştu. "Rahatsız mı olursun? Abinim ben senin çekinme benden. Ama illah rahatsız olacaksan kapının önüne çıkarım ben sen beni çağırır-" daha fazla saçmalamasın diye hemencecik kollarımı iki yandan beline sardım.

 

"Teşekkür ederim, abi. İyi ki geri geldin. İyi ki varsın." Gülümseyerek alttan alttan yüzüne baktım. "Ayrıca en son çekineceğim kişi sen olursun." Tebessüm ederek yüzüme eğildi ve alnımdan öptü.

 

"İyi bakalım. Hadi yürü git o zaman." Bana kötü kötü bakınca ona dil çıkardım. Bu hâlimiz ikimizide güldürdü. Eskisi gibi sıcacık bir ilişkimiz vardı. Gitmeden önce Aslan'ın yanağından öptüm ve gülümseyerek abimin tarif ettiği banyoya doğru gittim. Banyoya girdiğimde çantamı kenara bıraktım ve etrafa baktım. Ben banyoya bakarken abimin sesini duydum.

 

"Güzelim askılıkta temiz havlular vardı. Ben sen gelinceye kadar sıcak çikolata yapacağım." Gülümsedim.

 

"Tamam abi."

 

Üzerimdekileri çıkardım ve duşa kabinin içine girerek suyu ayarladım. Sıcak su başımdan aşağı dökülmeye başladığında iç çektim ve güçsüzce beni taşımakta zorluk çeken dizlerime daha fazla yük olmadan yere çöktüm. Suyun şıkırtısı altında dakikalarca ağladım, hıçkırıklarım boğazımda düğüm düğüm oluncaya dek ağladım. Defalarca kez annemden ve babamdan özür diledim. Ama hiçbiri içimdeki ateşi söndürmeye yetmedi. İçimi sarmış olan tarifsiz duygu kalbimi sıkıştırıyor beni nefessiz bırakıyordu.

 

"Özür dilerim, anne. Çok özür dilerim baba. Sizin için iyi bir evlat olamadım, sizi öldüren adamın oğluna verdim kalbimi. Salak gibi ona aşık oldum, evlendim ve ondan çocuk yaptım. O kadar pişmanım ki... Çok özür dilerim, annem. Çok özür dilerim senin o masum prensesin olmadığım için. Çok özür dilerim, babam. Senin de o cesur prensesin olmadım. Çok korkak biriyim ama söz veriyorum intikamımı alacağım." Hıçkırdım. Yutkundum ve dudaklarımı canımı acıtacak kadar sertçe dişledim.

 

"Ona aşık olan kalbimi yerinden sökeceğim, annem. Söz veriyorum sizin intikamınızı alacağım ve huzurla yumacaksınız gözlerinizi babam." Titreyen dizlerime hâkim olmaya çalışarak doğruldum ve tenimi kavuran kaynar suyun altında saçlarımı kökünden koparmak istercesine yıkanıp duştan çıktım. Temiz havlulardan birini alarak kurulandım ardından çantamdan getirdiğim pijama takımını giydim havluyu ise gelişi güzel ıslak saçlarıma dolayarak aynadan yüzüme baktım.

 

Yüzüm ve tenim kıpkırmızı olmuştu. Gözlerim kısa bir an çantanın üzerinde duran telefonuma kaydı. Ekranı durmadan yanıp sönüyordu. Kim olduğunu biliyordum ama zerre umurumda değildi. Çantam ve telefonumu orada bırakarak banyodan çıktım. "Abi?" diye seslendim.

 

"Salona gel, abim." diye seslendi hemen ardından. Salona gittim ve koltukta oturan abimin yanına yanaştım. "Gel canımın içi." Yanına oturmadan önce Aslan'ı görmek istiyordum.

 

"Abi Aslan'ı nereye yatırdın? Göreyim onu." Gülümsedi ve oturduğu yerden kalktı. Yanağımdan makas alarak güldü.

 

"Sen benim bacak kadar olan kardeşime bak. Büyümüşde anne olmuş." Gülümseyerek göğsüne sığındım. Abim saçlarımdan öptü ardından yavaşça yürümeye başladığında ona uyarak ilerledim. Banyonun hemen sağında olan odanın kapısını açarak geçmem için izin verdi. Ondan ayrıldım ve odaya girerek Aslan'a baktım.

 

İki kişilik yatağın ortasında gri bir yorganın altında mışıl mışıl uyuyordu. Kollarının arasına aldığı kırmızı ayı ile kaşlarım çatıldı. "O senin mi?" diye sordum abime.

 

"Benim." dediğinde gülümsedim. Yavaşça oğluma doğru ilerledim ve saçlarının üzerinden onu öperek geriye çekildim. "Anneciğim?" diyen tiz sesini duyunca kalbim ağırlık yükledi sanki.

 

"Burdayım bebeğim."

 

"Gitme," kapalı gözlerini araladı ve odanın içinde gezdirdi. "Neredeyiz?" diye sordu uykudan mayışmış sesiyle. Gözleri abime odaklandı ve birden bire durduk yere gülümsedi. "Anneciğim," dedi saniyeler sonra. "Bu abi kim? Neden sana benziyor?" Güldüm. Kahkaham kısaydı ama güzeldi.

 

"Daha çok ben ona benziyorum, annem." Aslan'ın uykudan ağırlaşmış gözlerinden öptüm. "Uyu bebeğim. Yarın konuşacağız." Aslan gözlerini yumdu ve kollarında olan ayıya daha sıkı sarıldı. Uykuya yenik düşmeden hemen önce kısa bir cümle kurdu. "Bu ayı benim olsun mu, abi? Çok sevdim."

 

"Bana mı dedi?" diyen abimle başımı salladım. Yavaşça bize doğru geldi ve benim yanıma oturarak Aslan'a gülümseyerek baktı. "Olsun abim." dedi tatlı bir sesle.

 

Aslan gülümsedi ve "Teşekkür ederim..." dedikten sonra yavaşça uyudu. Son kez onu öperek odadan çıktık. Kapıyı hafifçe aralık bıraktım ve tekrar salona döndük.

 

"İyi gitti sanki?" diyen abime gülerek baktım. "Ne gülüyorsun kızım? Sevdi beni sanki?" Bu hâli o kadar masum geliyordu ki gözüme.

 

"Sevecek."

 

"Sevsin lütfen. Senden olan her şey benimdir. Sevsin o yüzden, çok severim ben onu." Tatlı tatlı konuşarak koltuğa oturdu. Bana baktı kısa bir an. "Otur yanıma." Abimin yanına oturdum ve benim için açtığı kollarının arasına girerek ona sıkıca sarıldım. "Sıcak çikolatanı iç, güzelim. Sende gidip uyu sonra. Yarın konuşacağız ama." Derin bir nefes alarak sıcak çikolatadan birkaç yudum aldım ve geri yerine bıraktım.

 

"İçemiyorum daha fazla." Abim derin bir nefes aldı.

 

"Pekâlâ, git ve uyu." Saçlarımdan öptü. "İyi uykular, hayat ışığım." Gülümsedim ve hafifçe yanağından öptüm. Yanından kalktım ve gitmeden hemen önce ona iyi geceler diledim.

 

"İyi geceler, kahramanım."

 

 

HAZAR SOYKIR

 

Kalp kırıklıkları öyle çabuk geçmezdi değil mi? O kalp bir daha bize güvenmez, bir daha sevmezdi. Ağzımla kuş tutsam dâhi bir anlamı olmayacaktı çünkü tamamen kaybetmiştim. Zaten son zamanlarda iyice her şey mahvolmuşken bu son olanlar tamamen uçuruma sürükledi bizi ve buradan dönüş yoktu.

 

"Hazar, annem bir şey yap. Geri getir Ayşin'i," annem durmadan aynı şeyleri söylüyordu ama hiçbir faydası yoktu. Ne yapacağımı şaşırmıştım ve hangi yola girecek olsam çıkmaz sokak olacaktı önümde. "Hazar!" Elimde sıktığım bardağı bir hışımla fırlattım.

 

"Ne Hazar? Ne var anne? Yetmedi mi yaptığınız şeyler? Lan siz ne istediniz o masum insanlardan, ne zararı vardı size onların ne?! Tanımıyordular lan sizi! Neyin kini, neyin nefreti?" Gözüm dönmüştü. Karşımdaki kişi annem olmasaydı şu an yaşıyor olmazdı.

 

"Yapamazdık oğlum. Bizim ailemiz vardı, çocuklarımız var-"

 

"Lan onların yok muydu? Ayşin yıllarca neler çekti biliyor musun sen? Onun yaşadığı her şey benim canımı alırken sen nasıl öylece duruyorsun? Sözde kızın gibi seviyorsun." Dişlerimi sertçe birbirine bastırdım. "Sevmeyin lan. Böyle sevecekseniz sevmeyin. Sizin yaptığınız sikik hata yüzünden mahvoldu Ayşin. Gözlerimin önünde eridi, anne. Siz benim ailemi dağıttınız."

 

Masanın üzerinde duran telefonumu aldım ve evden çıktım. Arabanın kapılarını açtım ve hızlıca arabaya binip çalıştırdım. Nerede, kiminle olduğunu biliyordum ama yüzüm yoktu gitmeye. Saat nereden baksan öğlen on ikiye geliyordu ve saatlerdir ne karımı ne oğlumu görüyordum.

 

Son kez Ayşin'e attığım mesajların üzerine bir tane daha attım. Hiçbir şekilde mesajlara bakmıyor ve dönüş yapmıyordu. Aramalarım reddediliyordu.

 

HAZAR

 

Ayşin, artık cevap ver bana. Saatlerdir habersizim senden.

 

Değildim.

 

Cevap vermezsen oraya geleceğim. Yerini bulmam çok sürmez.

 

Zaten biliyordum. Dakikalarca bekledim ama herhangi bir yanıt gelmedi. Derin bir nefes aldım ve arabayı harekete geçirdim. O gelmiyordu o hâlde ben giderdim.

 

 

AYŞİN SOYKIR

 

Yanağımda gezinen hafif baskı ile gözlerimi araladım. Gözlerim Aslan'ın ışıl ışıl parıldayan gözleriyle karşılaşınca dudaklarımda içten bir gülümseme yeşerdi. "Günaydın, anneciğim." dedi tatlı tatlı.

 

"Günaydın bir tanem." Yanağına kondurduğum öpücük onun derince gülmesini neden olmuştu. Kollarını belime doladı ve başını göğsüme yaslayarak uzandı.

 

"Anne, babam artık gelmeyecek mi?" diye sorunca iç çektim. Aslan'ı o kadar iyi anlıyordum ki. Böyle bir hayatım olacağını düşünmemiştim, Hazar beni o kadar seviyordu ki sanki evleneceğimiz zaman devam edecekti. Ama etmedi, Hazar çok değişmişti.

 

"Babanla artık beraber yaşamayacağız, annem. Ama sen her zaman onu görebilirsin." Aslan'ın alnından öptüm.

 

"Peki dün gece gördüğüm abi? Artık onunla mı yaşayacağız? Babam mı olacak o?" Olayı tamamen yanlış anlaması benim hatamdı. Hafifçe doğruldum.

 

"Tabii ki hayır, Aslan. Dün gece gördüğün abi benim abim senin de dayın." Asık suratı söylediğim şeyle neşelendi.

 

"Sever mi ki beni?" diye sorunca gülümsedim. Abim ve Aslan çok mu utangaçtı?

 

"Sever. Hatta dün gece bana senin onu sevip sevmeyeceğini sordu bende sever dedim." Mutlulukla doğruldu yataktan.

 

"Severim! Çok tatlı biri gibiydi, anne. Dayım sana çok benziyor, anne." Kıkırdayarak gözüme batan yanaklarından hafifçe ısırdım.

 

"O benden büyük anneciğim. Yani ben ona benziyorum." Çok farkı yok dercesine omuz silkti ve yataktan aşağı atlayarak odanın kapısına doğru ilerledi ama saniyesinde durarak geri bana döndü.

 

"Dayımın ismi ne?" diye sorunca gülümsedim.

 

"Demir."

 

Aslan'ın Demir dayı, dayı Demir diyerek tüm evi dolaşması sonucunda abimi odasında bulduk. Uzandığı yataktan doğrularak Aslan'ın cıvıl cıvıl yüzüne baktı. "Dayı Demir mi?" Aslan söylediği şeyin yeni farkına vararak kıkırdadı ve abimin yatağına tırmanarak hemen kollarının arasına girdi.

 

"Dayımsın ya!" Gülümsedim.

 

İkisinin tatlı tatlı atışmalarını izlerken dış kapının çalınması ile onları orada bıraktım ve kapıyı açmak için gittim. Kapının kolunu indirdim ve gülümseyerek gelen kişiye baktım.

 

Yüzümdeki gülümseme yavaşça silinirken karşımda duran adamla göz göze geldim. "Ne işin var senin burada?" Sesim o kadar donuktu ki bir an için Hazar'ın omuzları çöktü.

 

"Neden mesajlarıma cevap vermiyorsun? Neden aramalarıma dönmüyorsun, Ayşin?" Bana doğru bir adım attı. Onu engellememe izin vermeden beni karnımdan içeri iterek kapıyı ardından sertçe kapattı. "Lan dinle beni bir kere. Bir kere olsun, dinle!" O kadar kırık hissediyordum ki kimseyi dinlemek dahi istemiyordum.

 

"Neyini dinleyeceğim ben senin? Ya sen bana onlardan daha fazla zarar verdin! Benden böylesine bir şeyi nasıl ve neden sakladın?! Gözlerimin içine baka baka evlendin benimle. Her şeyden haberin vardı ama sen tek kelime etmedin bana, öylece evlendin benimle." Gözyaşlarım durdurak bilmeden akmaya başladığında kısa bir nefes aldım. Canım acıyordu ama o bunu görmüyordu. Buna sebep olmasına rağmen hâlâ utanmadan benimle yüz yüze gelebiliyordu.

 

"Öyle değil. Yemin ederim ki değil. Seni kaybetmekten öyle çok korkuyordum ki ne yapacağımı bilemedim." Ellerini bana dokunmak için kaldırdı ama saniyesinde sırtımı duvara yaslayarak onun bana dokunmasına engel oldum.

 

"Sakın dokunma bana." İçime derin bir nefes çektim. "Belki sen benim hiçbir suçum yok ailemin yaptıklarından nasıl sorumlu olurum diyorsun içten içe. Ama sen her şeyi bilirken sakladın benden. Sana olan tüm güvenimi, inancımı paramparça ettin." Neden yapmıştı ki? Eğer söylemiş olsaydı bu kadar ileri gitmemiş olacaktı ve ben belki onu yine de affedecektim.

 

"Özür dilerim, Ayşin. Beş yıldır sana kendini o kadar kötü hissettirdiğim için, sana kendini değersiz hissettirdiğim için. Ama yemin ederim ki bu hayatta senden ve oğlumuzdan başka kimse benim için değerli olmadı." Ellerini havaya kaldırdı. Bana dokunmaktan çekinse dahi titreyen ellerini yanaklarıma koyarak beni hissetmeye çalıştı.

 

"Artık değil. Artık bunların hiçbir önemi yok." Dudaklarını araladı ve hiçbir şey söyleyemeden abimin sesini duydum.

 

"Güzelim, kimmiş gelen?" Abim kucağında Aslan ile beraber görüş açıma girdi. "Hazar? Ne işin var burada?" diye sordu. Abimin kaşları çatılmış Hazar'a bakıyordu.

 

"Karımı ve oğlumu almaya geldim." Aslan abimin kucağından inmiş ve koşarak Hazar'a gelmişti. Hazar hemen eğilerek onu kucaklamıştı. "Babacığım..." Aslan'ın saçlarından öperek sıkıca sarıldı.

 

"Baba, ben seni çok özledim. Bak, dayımla tanış." Aslan abimi elleriyle gösterdi. Hazar Aslan'ın yanağından öptü.

 

"Biz tanışıyoruz babam." dedi içten gelen bir sesle. Kaşlarım çatıldı. Abim ve Hazar nerede, nasıl tanışmıştı? Bundan benim neden haberim olmamıştı peki?

 

 

•Bölüm sonu.

 

Loading...
0%