@_ozgennur_
|
→Hoş geldiniz, kuşlarım! Küçük bir bilgi vereyim dedim de. Bu kurguda geçen her şey tamamen hayal ürünüdür. Gerçekte öyle bir yer, zaman yoktur varsa bile benim bilgim dışındadır.
❛Bileklerimde görünmez bir kelepçe vardı. Ne çıkarabiliyordum, ne onunla yaşayabiliyordum...❜ Tüm sesler zihnimizde bize karşı olurdu bazen. Durmadan konuşur, bize çıkış kapısı bırakmazdı. Nefes alamayacak hâle gelinceye kadar o sesleri susturmaya gücümüz yetmezdi. Askeri araç en sonunda varacağı durakta durmuştu. Gözlerimi geldiğimiz yerde gezdirdim ve iç çektim. "Burası neresi?" Yanımda duran Salih'e doğru döndüm ve sorumu ona sordum. "Burası Sendra." Dudaklarımı ıslattım. Böyle bir yeri daha önce hiç duymamıştım. "Siz iyi misiniz? Ağrınız var mı?" Yol boyunca herkes aynı soruyu sormuştu ve benden aynı cevabı almalarına rağmen yeniden soruyorlardı. "İyiyim. İlginiz için teşekkür ederim," Salih hafifçe tebessüm etti. "Ben ne yapacağım? Yüzbaşı nereye gitti?" "Merak etmeyin gelecektir şimdi. Albayın yanına gitti." Tedirginlikle onun gelmesini bekliyordum ve içim karıncalanıyordu. Birine yük olmaktan çok korkuyordum ama gidecek, sığınacak bir başkası yoktu. "Asena Hanım," dakikalar sonrasında duyduğum tanıdık sesle kafamı sol tarafa çevirdim. "Benimle gelin." Salih Yüzbaşına selam verdikten sonra yanımızdan ayrılmıştı. Bense oturduğum yerden kalktım ve yüzbaşıyı takip etmeye başladım. "Sizi ailemin evine götüreceğim. Tek başınıza kalmanız şu an için riskli." Önünde durduğumuz arabanın kapısını açtı binmem için onu bekletmeden arabaya bindim. Yüzbaşı kapıyı kapattıktan sonra arabanın önünden döndü ve kapıyı açarak bindi. "Buna gerek var mı? Ben kimseye yük olmak istemiyorum. Aileniz rahatsız ola—" "Olmazlar." Arabayı çalıştırdı. "Ailem öyle insanlar değil. Sizin yaşınızda bir kız kardeşim var eminim ki kendinizi daha rahat hissedeceksiniz. Ben eve pek gidemiyorum, babam ise şehit oldu. Birkaç haftalığına tamamen kadınların arasında olacaksınız." "Başınız sağ olsun." dedim üzüntüyle. "Vatan sağ ol." dedi benim aksime gururla. "Ben çok teşekkür ederim. Benim için ne kadar önemli bir şey yaptığınızı bilmiyorsunuz ama gerçekten benim hayatımı kurtardınız. Hakkınızı ödeyemem..." "Bu benim görevim." Sonrasında ikimizden de tek bir kelime çıkmadı. Sessizce yolun bitmesini beklerken karnımda ufak bir sızı vardı. Korku ve heyecandan oluşan bir sızı. Ailesi benim hakkımda ne düşünürdü acaba? Çok utanır mıyım onların yanında? Ya benden korkacak olurlarsa? Kimsenin huzurunu bozmaya niyetim yoktu. Kendi ailem beni o kadar yarım bırakmıştılar ki kime nasıl davranacağımı bilemiyordum. Ailem benim için dışarıdan bir yabancı insandı. "Geldik." Yüzbaşının bilgilendirmesiyle şimdilik bu düşüncelere ara verdim ve derin bir nefes aldım. "Endişelenmeyin." "İyiyim." dedim yalan söyleyerek. Arabayı müstakil bir evin önünde durdurdu. Onun inmesiyle bende hemen indim. "Rahatsız olmayacaklardır değil mi?" Bana ufak bir bakış atarak önüne döndü ve hızlı adımlarla eve doğru yürüdü. Bahçe kapısını elleriyle geriye iterek içeri girdi bense hemen ardından onu takip ediyordum. Kapının önünde durduktan sonra uzanıp zile bastı. "Geliyorum!" diyen bir kadın sesini duydum ardından kapı yavaşça açıldı. "Abi!" Kapıyı açan sarışın kadın yüzbaşıyı görmenin sevinciyle çığlık atarak boynuna atladı. "Abi gelmişsin!" "Fıstığım," Yüzbaşı Barlas, ellerini kardeşinin beline doladı ve sımsıkı sarıldı. "Geldim güzelim. Nasılsın?" Geriye çekildi ve kadının sarı saçlarını geriye iterek alnından öptü. "Nasılda özlemişim." Gülümseyerek izledim onları. İçimde buruk, kırık bir mutluluk vardı. Eksikliğimi dibine kadar hissediyordum ve canımı çok yakıyordu. Benim bir ablam olmasına rağmen düşmanımmış gibi davranıyordu bana. "Abi, misafirimiz mi var?" "Evet, abim." Barlas yüzbaşı bana doğru döndü. "Gelin." Yavaşça ona doğru ilerledim. "Hoş geldiniz," elini uzattı bana doğru. "Gülse ben." Tebessüm ettim ve bana uzattığı elini tuttum. "Asena." "İçeri gelin hadi, abi." Kapıdan içeri girdik ve hemen sağ tarafta duran ayakkabılığa çıkardığımız ayakkabıları bıraktık. "Annem odadaydı elbiseleri ütülüyordu." Gülse koşarak yanımızdan ayrılırken annesine sesleniyordu. "Nasıl hissediyorsunuz?" "Tuhaf." diye itiraf ettim. "Her şeyin bir çözümü var, içinizi karartmayın." Yalnız olmadığımı söylüyordu. "Bazen imkânsız olabilir." dedim buruk bir tebessümle. "İmkânsız diye bir şey yoktur." dedi benim tersimi düşündüğünü belli ederek. Sessiz kaldım. Söyleyecek çok şey vardır illahki ama söyleyecek kadar dinç hissetmiyordum kendimi. "Anneciğim!" Gözlerimi sesin geldiği tarafa çevirdim. Nereden baksan kırk yaşında bir kadın vardı karşımda. Mutlulukta oğluna sarıldı hemen. "Gelmişsin, Barlas. Geldin sonunda oğlum." "Anne," Barlas, yanında küçük kalan annesine sımsıkı sarıldı. "Geleceğim elbet, sizden başka gidecek kimim var?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. Benim ailem dâhil. Gidecek kimsem yoktu. Yalnızdım. Bir başımaydım. "O nasıl söz annem. Senin evin, yuvan burası. Her zaman geleceksin." Kadın Barlas'ın koca cüsessine yetişmeye çalışırken o kadar tatlı gelmişti ki gözüme istemsizce gülümsedim. "Anne, bu Asena." Eliyle beni işaret edince annesinin bakışları bana döndü. "Bir süre misafirin olacak. Benim için önemli." Utanç ve mahçup olan yanım boyun eğdi. "Başımın üzerinde yeri var. Hoş geldin, kızım." Kadın yanıma geldi ve bir elini omzuma bıraktı. "Füsun benim adım. Sen nasıl rahat edeceksen öyle hitap et." Kızım. Bazı insanlar için artık alışılmış, basit bir kelime gibiydi. Oysa benim için çok başka, bilinmezlikle dolu beş harfli bir kelimeydi. O kadar mahrum kalmıştım ki hayattan, sevgiden. "Teşekkür ederim, Füsun Hanım." Gülümsedim. "Bana evinizi açtığınız için. Size yük olmayacağım, varlığımı bile hissetmezsiniz." Füsun Hanım tatlı bir sesle güldü. "Ne biçim konuşuyorsun sen bakayım? Ne yük olması misafirlerim benim başımın tacıdır. Yok öyle yük olmak, görünmez olmak." Beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Dondum kaldım öylece, nefes alamadım bir an. Bir anneye sarılmak, benim olmayan anneye sarılmak içimi çok yakıyordu ama aynı zamanda çokta mutlu ediyordu. "Ben... Teşekkür ederim, Füsun Hanım." "Hanım ne kızım? Teyze de abla de ama Hanım olmaz." Gülümsedim. "Peki, Füsun abla." Gözlerim bizi tebessümle izleyen adama kaydı. Ona minnetle baktım. Hayatımı kurtarmıştı, bana inanmış ve ailesinin içine sokmuştu. "Aç mısın? Açsındır tabii. Biz hemen sofrayı kuralım, gel hadi Gülse." Füsun abla Gülse'yi alarak gideceği sırada en azından yardım etmek için fikir sundum. "Yardım edeyim olur mu?" "Olmaz. Sen üzerini değiş, sonra yemek yiyeceğiz." dedi Füsun abla. "Abicim, sen giyecek bir şey verirsin değil mi?" diye soran Barlas ile utançla yüzüne baktım. O bana bakmadan direk kardeşine bakıyordu. "Veririm abi. Asena, gel hadi." Füsun abla mutfağa giderken Gülse beni kolumdan tuttu ve peşinden götürdü. "Çekinme lütfen. Bir şeye ihtiyacın olursa bana söyle." "Teşekkür ederim." diye mırıldandım. Gülse'nin odasına geldiğimizde gülümsedim. Beyaz dolabına gitti ve kapaklarını açarak bana döndü. "Ne giymek istersin?" Dolabın içine baktı. "Elbise, Pantolon, eşofman?" "Pantolon ve bir kazak." Vücudumda sakladığım yaraların görünmesini istemiyordum. "Kazak sıcak olmaz mı? Evin içi sıcacık dışarısı soğuk elbette ama..." "Yok olmaz. Ben çok üşüyorum zaten." Gülse onaylayıp dolaptan buz mavisi bir pantolon, siyah boğazlı bir kazak çıkardı. Kıyafetleri yatağın üzerine bıraktı ve bana doğru döndü. "Ben kapının önündeyim seslen giyinince." Gülse odadan çıkınca hızlıca üzerimi giyindim ve saçlarımı toplamak için bileğimde tuttuğum siyah lastik tokayla saçlarımı yukarıdan bir atkuyruğu yaptım. Çıkardığım elbiselerimi elimde tuttum ve iç içe geçirdim. "Gülse, gelebilirsin!" Kapı açıldı ve Gülse içeri girdi. "Çok yakışmış." dedi gülümseyerek. "Teşekkür ederim. Bu elbisleri ne yapayım?" diye sordum elimde tuttuğum kıyafetlere bakarak. "Onları banyoya bırakalım. Yıkarız sonrasında." Beraber odadan çıktık ve kıyafetlerimi kirliliğe attıktan sonra salona döndük.
🕊️ "Başına gelenler için çok üzgünüm, Asena." Füsun abla ağladı, ağlayacak bir ifade ile yüzüme bakıyordu ve bu durum yüzümde tatlı bir tebessüm oluşturmuştu. O kadar uzun zamandır hayatımda benim için üzülen, bana yardımcı olan birileri yoktu ki şimdi olunca kendimi güvende hissetmiştim. "Teşekkür ederim, Füsun abla." Yemeğe oturduktan kısa süre sonra başıma gelenleri onlara anlatmıştım ama detay vermemiştim bunun için hazır değildim. "Benim için üzülen birilerini görmeyeli çok uzun zaman oldu." Ellerimi tutan ellerini sıktım. "Kuzum benim," oturduğu yerden kalktı ve hemen yanımda boş olan sandalyeye oturdu. "Nasıl kıydılar sana? Nasıl kıyar bir anne, baba kızına?" İçimde uzun zamandır olduğu yeri ateşe veren bir duygu vardı. O ne gidiyordu ne benimle yaşayabiliyordu. Sadece canımı yakıyordu. "Bazı insanlar anne ve baba olmamalı." Gülse yanımda oturuyor, elini omzuma koymuştu. Anne kız olarak destek oluyordular bana ve bunun ne kadar güzel hissettirdiğini bilmiyordular. "Anne," Barlas yüzbaşının sesini duyunca yerimden hafifçe toparlandım. "Ben çıkacağım bira—" üçümüze şaşkınlıkla bakakaldı. "Nereye oğlum? Yemek bile yemedin daha!" Füsun abla tatlı bir sitemle Barlas'a kızınca gülümsedim. Aralarında olan ilişki çok güzel ve anlam doluydu. "Karargâha gitmem gerekiyor." Bakışları yüzüme döndü. "İyi misiniz? Yüzünüz kızarmış." Elinde tuttuğu telefonu pantolonun cebine koydu ve hemen karşıma geçti. "İyiyim." "Anne, ona iyi bak. Ben devamlı olarak gelmeye çalışırım," bakışları tekrardan bana döndü. "Kendinize dikkat edin. Hiçbir şeyden çekinmeyin, ihtiyacınız olan her şeyi bana söyleyin hallederim." Üniformasının cebinden çıkardığı beyaz kağıdı bana uzattı. "Numaram yazıyor burada." "Telefonum yanımda değil." dedim numaranın bir işe yaramayacağını söylemek adına. Cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı."O adamın arabasındaydı," dediğinde heyecanla doğruldum yerimden. "Ben atmış sanıyordum. Teşekkür ederim." Kağıdı ve telefonumu aldım elinden. "Önemi yok. Herhangi biri size ulaşmaya çalışırsa bana bildirin." Başımı salladım. Annesine ve kardeşine sarıldıktan sonra yanımızdan ayrıldı. "Hadi kızım, bir şeyler ye bakayım," Füsun abla yaptığı yemeklerden fazla fazla tabağıma doldurmaya başladığında gülümsedim. "Hadi başka bakalım." Tekrardan yerine oturdu. Gülse kendi tabağına aldığı yemeklerden yerden ilgiyle bakıyordu bana. "Çekinme lütfen, Asena. Ben her zaman yanında olurum." Gülümseyerek yüzüne baktım. Tanımadığım yabancı insanlar dâhi bana kendi ailemden çok yardımcı oluyordu. Yemek yedikten sonra Füsun ablanın reddetmesine rağmen sofrayı toparlanmasına ve bulaşıkları yıkamasına yardımcı olmuştum ve Gülse üçümüze kahve yaptıktan sonra salona geri geçmiştik. "Asena, üniversite okuyor musun?" Gülse'nin sorusuyla iç çektim. "Bir yıl önce mezun oldum. Tıp bölümünü kazandım." Heyecanla gülümsedi. "Eğitimi tamamladın mı? Ne olmak istiyorsun peki? Hiç çalıştın mı ya da?" Üst üste sorduğu sorularla tebessüm ettim. "Eğitimim tamamlandı ama ailem izin vermediği için çalışamadım. Doktor olmak istiyordum." Bölümümü bitirdikten sonra o kadar mutlu ve heyecanlıydım ki... Stajlarda bile içim içime sığmazdı. Tam her şey bitti artık mesleğim elimde dediğim an ise önüme bir dağ boyu engel konulmuştu. "Hâlâ olabilirsin, bence. Yakınlarda hastane var belki senin için bir fırsat bu. Abimle konuşalım seninle gelir hem güvende olursun hem de doktor için yer var mı öğrenmiş olursun." Derin bir nefes aldım. Hayatımda hiçbir şeyi istemediğim kadar bunu istiyordum. "Şimdi hemen mi?" diye sordum titreyen sesimle. "Şimdi olmaz elbette ama abimle konuşuruz!" "Tamam o zaman." "Peki sınav için hazır mısın?" "Bilmiyorum." Derin bir nefes aldım. "Yüzbaşı ne düşünür bu konuda sence?" "Abime neden yüzbaşı diyorsun? İsmini söylesene." Kıkırdadı. "Yok iyiyim böyle." Başka bir şey söylemedi. "Abim destek verir sana. Bu konular onun kırmızı çizgisi eminim ki birkaç güne sorardı sana okulunun olup olmadığını." Aklına bir şey gelmiş olacak ki merakla bana döndü. "Kaç yaşındasın Asena?" "28." "Ben 25 yaşındayım. Üç yaş var aramızda." Gülümsedim. "Kızlar," Füsun abla ıslak ellerini kurulayarak salona girdi. "Hadi uyuyun artık. Geç oldu. Asena kızım, sana misafir odasını hazırladım. Hemen yanında banyo var, bir şey olursa bana seslen hemen gelirim." "Teşekkür ederim, Füsun abla." "Ne demek canım. Gülse sana rahat bir şeyler verdi yatağın üzerine bıraktım onları giyersin." Gülse'ye tebessüm ettim ve yerimden kalktım. Bana gösterdikleri odaya girdikten sonra Gülse'nin benim için bıraktığı kıyafetleri giydim ve yatağa uzandım. Gözlerim yorgunlukla kapanırken çok geçmeden uykuya esir düşmüştüm.
🕊️ Telefonumdan gelen bildirim sesleriyle gözlerimi araladım. Uykum çok hafifti en ufak seste hemen uyanıyordum. Bunu Murat yapmıştı, beni mahvetmişti. Mesajların kimden geldiğine baktım. Yabancı numaraydı. Asena Hanım, Barlas ben. Birkaç saate eve geleceğim ihtiyacınız olan bir şey var mı? (10:28) Hiçbir şeye ihtiyacım yoktu. Fazlasıyla yardım etmişlerdi bana. Asena
Teşekkür ederim. Hiçbir şeye ihtiyacım yok. (10.29) Numarasını kaydettim ve cevap gelmesini bekledim. Çok geçmeden mesaj geldi. Yüzbaşı Barlas Demirkan Emin misiniz? (10:30) Lütfen çekinmeyin siz bana emanetsiniz. (10:31) Asena
Eminim. Bana yeterince yardımcı oldunuz
her şey için çok teşekkür ederim. (10:32) Yüzbaşı Barlas Demirkan Önemi yok. Önceden de söylediğim gibi bu benim görevim. (10:38) Asena
Biliyorum. Mesajım bu kez görüldü kaldı. Ona sorup sormamakta çekiniyordum ama eğer kendi ayaklarımın üzerinde durmam gerekiyorsa buna mecburdum. Kimseye yük olmak istemezdim. Asena
Bir şey sorabilir miyim? (10:43) Birkaç dakika bekledim ama hiçbir yanıt gelmedi. Cevap gelinceye kadar yataktan çıktım ve yatağın bozulmuş çarşaflarını düzelttim ardından dün gece çıkardığım pantolon ve kazağı geri giydim. O sırada bir bildirim gelmişti hemen baktım. Yüzbaşı Barlas Demirkan Elbette, sorun. (10:58) Asena
Dün gece Gülse ile konuştuk ve konusu açıldı. Sanırım yakınlarda bir hastane varmış ben okulumu ve stajımı bitirdim şu an için tamamen hazırım ama sadece hazırlık sınavına girmem gerekiyor. (11:00)
Demek istediğim bana yardımcı olur musunuz? (11:01) Heyecanla gelecek yanıtı bekledim. Mesajım birkaç dakika içinde görüldü ve kısa süre sonra yanıt geldi. Yüzbaşı Barlas Demirkan Yardımcı olurum. Bunu eve geldiğim zaman yüz yüze konuşmamız daha iyi olur. (11:06) Hazırlık sınavına üç hafta kadar var. Hazır mısınız peki? (11:07) Asena
Girebilir miyim sınava? (11:08) Yüzbaşı Barlas Demirkan Neden giremeyin? Kendi ayaklarınızın üzerinde durmanız için gerekli olan her şeyde destek olacağım size. (11:10) Eğer şimdi hazır olmazsanız bir diğer sınava girersiniz. Siz düşünün bana haber verin. (11:11) Ya da eve gelince konuşuruz. (11:11) Asena
Siz gelince konuşalım bunu. (11:12) Telefonun ekranını kapattım ve dağılmış saçlarımı açıp tekrardan topladım. Ardından odadan çıktığım zaman mutfaktan gelen seslere doğru ilerledim. "Anne, bugün Senza abla gelecek bize." Gülse elindeki salatalık ve domatesi yıkadıktan sonra kesmeye başladı. "Gelsin kızım. Bize güzel bir kahve yaparsın, içeriz. Sende o sırada Asena kızımı al çıkar dışarı az gezip tozun. Tanısın buraları." Gülümsedim. "Olur anne." Mutfaktan içeri girdim. "Günaydın," dedim gülümseyerek. Füsun abla ve Gülse ellerindeki işleri bırakmadan bana döndüler. "Günaydın kızım." "Günaydın Asena." "Yardım edeyim size." "Her şey hazır zaten kızım. Sen geç sofraya geliyoruz bizde." Tezgâhın üzerinde duran ekmek sepetini aldım ve masanın üzerine bırakarak oturdum. "Barlas oğlum gelecek şimdi. Kızım seni bize Allah gönderdi. Senin sayende yıllardır doğru düzgün yüzünü göremediğim oğlumun şimdi görebiliyorum." "Şimdi mi gelecek?" "Evet." dedi Gülse gülümseyerek. Birkaç saate geleceğini söylemişti ama şimdi gelecekti. Gülse elindeki tabağı masanın ortasına bıraktı. Ardından yanıma oturdu. "Annem, çayı bıraksana masaya." diyen Füsun abla ile Gülse yerinden kalktı. O sırada kapının çalmasıyla Füsun abla bana döndü. "Canım, kapıyı açar mısın benim ellerim dolu." dedi kiraz reçelini tabağa doldururken. Başımı salladım ve yerimden kalkakarak dış kapıya açmaya gittim. Kapının kolunu indirdim. "Merhaba?" Karşımda duran adama baktım. "Füsun abla evde mi?" diye sorunca başımı salladım. "Kim geldi diyeyim?" diye sordum. "Selim ben." Bana gülümseyince ayıp olmasın diye hafifçe gülümsedim. Füsun ablaya sesleneceğim sırada duyduğum tanıdık sesle bakışlarım selim'in arkasına döndü. "Selim?" Barlas elindeki market poşetleriyle arkasında belirdi. "Hayırdır sabah sabah?" "Günaydın yüzbaşım." dedi Selim alaycıl bir sesle. "Annem size gelecekmiş bugün, Füsun ablaya bir şey lazım mı diye sormaya geldim." Gülsen'in Senza abla dediği kadın Selim'in annesiydi anlaşılan. "Değil. Senza abla gelsin, sen git." dedi Barlas ters bir sesle. Ardından bana döndü bakışları. "Günaydın," dedi az önceye nazaran kibar bir tonda. "Günaydın..." dedim gülümseyerek. "Siz bana adınızı söylemediniz." diyen sese döndüm. Selim yüzündeki tuhaf ifade ile bana bakıyordu. "Gerek yok. Geldiğin gibi git." dedi Barlas sert bir tonda. Aralarında büyük bir gerilim olduğu aşikârdı. Selim derin bir nefes aldı. Bana gülümsedi ve bir şey demeden arkasını dönerek gitti. "Döl israfı." Barlas'ın sinirli sinirli ayakkabılarını çıkarmasını izlerken yutkundum. "Alayım mı onları?" diye sordum. "Taşırım ben. İçeri girin hadi üşütmeyin hava soğuk." Başımı salladım ve kenarı çekildim. Barlas içeri girince kapıyı kapattım peşinden mutfağa ilerledim. "Oğlum hoş geldin." Füsun abla Barlas'ın yanağından öptü. "Hoş buldum." Elindeki poşetleri kenara bıraktı. "Ne bu sinir oğlum? Hayırdır?" "Yok bir şey annem. Canımı sıkan birini gördüm." Bu kişi Selim oluyordu. "Asena," bakışlarım Gülse'ye çevrildi. "Bugün dışarı çıkalım sana sınav için birkaç şey alalım olur mu?" "Hayır. Buna gerek yok." "Var." diyen katı sesle duraksadım. "Bence buna gerek yok." dedim yeniden. "Asena Hanım." Barlas derin bir nefes aldı. "Oğlum bir durun. Kız kendi kararını elbet verir. Eğer gerekirse yardım edeceğiz zaten." Füsun ablanın söylediği şeyle Barlas sabır dilercesine bir şeyler mırıldandı. "Ben üzerimi değiştirip geleyim." dedikten sonra yanımızdan ayrıldı. Onun gidişinin ardından biz masaya oturduk ve birkaç dakika sonra Barlas geri geldi. "Afiyet olsun." dedikten sonra kahvaltıya başlamıştık. Çayımdan aldığım yudumu yutarken telefonumun zil sesi doldurdu mutfağı. Telefonumu çıkardım ve kim olduğuna baktım ama kayıtlı değildi. "Efendim?" dedim telefonu açtıktan sonra. "O siktiğim askerin evine saklanınca benden kurtuldun mu sandın?" Duyduğum ses iliklerimi dondurdu. "Sen benimsin, Asena. Her zaman bana geleceksin." dedikten sonra telefonu kapatmıştı. Korkuyla kasılan kalbimle yutkundum. "İyi misiniz? Arayan kimdi?" diye soran Barlas ile gözlerimi gözlerine çevirdim. "Murat." Bu isim benim hayatımın içinden geçen bir isimdi. Tüm her şeyi mahveden, benim iliklerime kadar sömüren kişiydi.
🕊️
→Bölüm sonuna geldik. Sizce Murat ne yapacak? Asena ona teslim olur mu? Asena hazırlık sınavını geçecek ve hastanede çalışmaya başlar mı? Barlas Asena'yı korur mu? Gelecek bölüme kadar öpüldünüz. Wattpad,tiktok,kitappad ➜ _ozgennur_
|
0% |