Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@_ozgennur_

 

❛Kalbim senin varlığın ile dolup taşmış... sen hâlâ bir başkasının yerini alabileceğini düşünüyorsun.❜

Alâ Doran

Gülümseyerek yerimden kalktım ve abimin boynuna sarıldım. "Güzelim," abim saçlarımdan öptü ve bir elini belime sararak beni yanına çekti. "Nasılsın abicim?"

"İyiyim, abi." Gözlerim Barın abiye yöneldi. "Sen nasılsın Barın abi?" Yüzünde sıcacık bir gülümseme oluştu. Elini uzatıp saçlarımı birbirine karıştırdı.

"İyiyim, ufaklık. Sen nasılsın?" Yüzümdeki gülümseme yavaşça soldu.

"İyiyim." Yanlış anlamıştım. Bana gösterdiği tepkiyi yanlış anlamıştım! Salak.

"Eve mi geçelim yoksa dışarıda mı yemek yiyelim, abim?" Abimin sorusuyla ona döndüm.

"Eve geçelim. Ben yemek yaparım bize." dedim. Abim başını salladı ve cebinden çıkardığı parayı masanın üzerine bırakarak benim çantamı alarak bana uzattı. Gülümseyerek çantamı ve kabanımı alarak giydim ardından beraber kafeden çıktık.

"Alâ, sen hâlâ şu geçenki çocukla görüşüyor musun?" Şaşkınlıkla Barın abiye döndüm. Abim biraz önümüzde ilerliyordu ve bizi duymuyordu.

"Hayır. Nereden çıktı ki bu?" Eski sevgilim, Emre. Ondan 2 ay öncesinde ayrılmıştım ve benden vazgeçmemekte kararlı olduğu için hiçbir şekilde peşimi bırakmamış, sapık gibi beni takip etmişti ama en sonunda dayanamamış ve abimlere her şeyi anlatmıştım. O günden beri hiçbir şekilde karşıma çıkmıyordu.

"Geçenlerde gördüm, seni izliyordu." Ellerini ceketinin cebine koydu. "Belki affetmişsindir dedim."

"Affetmedim, Barın abi. O benim için tamamen bitti ve bir daha başlayamayacak." İkimizde başka bir şey söylemedik. Arabaya bindik ve eve doğru yola çıktık.

***

Araba evimizin önünde durunca arka kapıyı açarak indim benim ardımdan abim ve Barın abide indi. "Ben geleceğim hemen siz geçin eve." Barın abi abime tuhaf tuhaf bakınca abimin bakışları bana döndü ve sustu.

"Alâ, sen geç ben geliyorum." Barın abinin beni göndermeye çalışmasıyla ona ters ters baktım. Neden gidecektim ki? "Alâ." dedi tekrardan.

Derin bir nefes aldım ve arkamı dönerek eve doğru ilerledim. "Hayırdır?" diyen Barın abinin sesini duydum son olarak ondan sonra tamamen uzaklaştım onlardan. Sitenin içine girdiğim an hızlıca asansöre yöneldim ve üçüncü katın düğmesine basarak geriye yaslandım.

Asansör durunca indim ve bizim dairemize doğru yürüdüm. Abim ve ben üniveristeyi okumak için annem ve babamın yardımı ile İstanbul'a taşınmıştık. Annemler ise İzmir'de yaşıyordu. Bizim dairemiz 9. Daireydi hemen karşımızda ise Barın abinin dairesi vardı.

Çantamdan anahtarımı çıkardım ve kapıyı açarak içeri girdim. Ardımdan kapıyı kapatarak hızlı olmaya çalışarak odama yönelip dolaptan giyecek rahat bir şey çıkardım ve giyindim. Üzerimi değiştirip, saçlarımı dağınık bir topuz yaptıktan sonra odadan çıktım. O sırada kapının çalmasıyla abimlerin geldiğini düşündüm ve kapıyı açtım.

Ama sadece Barın abi vardı.

"Abim nerede?" diye sordum.

"Gelecek," dedikten sonra içeri girdi ayakkabısını çıkararak yerine koydu ve bana döndü. "Ne yemek yapacaksın ufaklık?"

"Bilmem ne istersiniz?" Ben mutfağa geçerken o da ardımdan geldi.

"Şu meşhur bulgur pilavını yapabilirsin." dediğinde tebessüm ettim. Çok seviyordu benim yemeklerimi ve en çokta bunu.

"Tamam."

"Bugün attığın fotoğraf çok tatlıydı." dediğinde gülerek ona döndüm.

"Yüzüm gözükmüyordu bir kere." Gülüşüme bakarak gülümsedi.

"Sen benim profilime mi baktın bugün?" Birden bire sorduğu soruyla elimdeki tavayı düşürdüm. "Belli ki bakmışsın." Yere eğildi ve düşürdüğüm tavayı alarak bana geri uzattı. "Ee ilginizi çeken bir şey var mıydı küçük Hanım?"

"Ne, hayır! Ben sadece merak edip baktım. Yani hiçbir şeyi incelemedim." Yalan. Yorumların çoğunluğunu okudun! "Ayrıca sen nereden biliyorsun bunu?"

Soruma cevap vermedi. Durduğu yerden kıpırdadı ve arkama geçerek kulağıma doğru eğildi. "Birini stoklayacağın zaman beğeni atmamaya dikkat etmelisin, ufaklık." Sıcak nefesi enseme doğru bir yolculuk yaptı.

"Öyle bir şey yok. Sadece bir saniye baktım ve çıktım."

"Eminim ki öyledir." Geriye çekildiğinde önüme bıraktığı bulgura baktım ve ona doğru döndüm. "Ben içerdeyim sen hazırlayınca bana seslen." Göz kırparak yanımdan geçti ve salona doğru ilerledi. Az önce bana olan yakınlığı kalbimin teklemesine neden oldu.

"Salak, Alâ! Kızım iyice Leyla oldun sen." Söylene söylene telefonumdan beğendiğim şeylere baktım ve gerçekten onun fotoğrafını beğendiğimi fark ettim. Oflayarak beğeniyi geri çekip çekmeme arasında kaldım.

Bildirim ekranına düşen istekle dona kaldım.

@Barınaksell seni takip etmek istiyor.

"Kabul et o isteği!" İçeriden gelen sesiyle yanaklarımı şişirdim ve isteği kabul ederek geri takip ettim. "Hayret, söz dinler olmuşsun." dediğini duydum. Ona cevap verme tenezzülünde bulunmadım ve hızlıca yemeği hazırlamaya başladım.

***

Elimde tuttuğum salata servisini masanın ortasına yerleştirdim. Yemeklerden bana ve Barın abiye doldurdum. Abim hâlâ teşrif etmemişti yanımıza maalesef. "Barın abi, yemek hazır."

"Geliyorum, ufaklık." diye seslendi içeriden. Ufaklık deyip duruyordu sürekli olarak bana. Nedenini sorduğumda yanında çok ufak kaldığımdan söz ediyordu. Bir süre sonra alışmaya başlamıştım ve sesimi çıkarmıyordum.

Barın abi ve abim çocukluk arkadaşıydı. Aynı mahallede büyümüşlerdi ve ben doğunca bir araya gelmiştik sürekli olarak. Barın abi ile 5 abim ile 4 yaş vardı aramızda. Sürekli yan yana olunca artık ona çok alışmış ve istemsizce büyük bir hayranlık duyuyordum ona.

Zamanla bu hayranlık gittikçe büyüdü ve ona karşı içimde dâhi kendime itiraf edemediğim duygular yeşerdi. İçimde filizlendi ve ben bunu kimseye söyleyemedim. Bir tek Ela biliyordu.

"Mis gibi kokuyor ev, ufaklık." Barın abi aniden yanağımdan öptü ve masaya oturdu. Şaşkınlıkla ona baktığımda göz kırptı ne oldu der gibi. Bense hiç ses çıkarmadan yerime oturdum. "Gerzek abin aradı biraz önce. Gelmiyormuş, gece evde olmayacağım kapıları kilitlesin dedi." Pilavdan bir kaşık aldı. "Bende buralarda olmayacağım, ufaklık."

"Neden ki?" diye sordum. Keşke sormasaydım.

"Görüşmem var, bilirsin." Çapkın bir şekilde göz kırpınca ağır bir şekilde yutkundum. Yine başlıyorduk demek ki. Barın abi ilişki seçiminde o kadar seçici biriydi ki... Bir ilişkisi olduğu zaman nereden bakılsa 2-3 yıl kusursuz ilerliyordu eğer bitiyorsa sonrasında bir süre asla bir başkasına bakmazdı.

Ve Barın abinin hayatında bir yıl önce bitmiş ilk ve son ilişkisi vardı. Buse... Abimle konuşmalarından duyuyordum bazen, Buse Barın abiyi anlayan tek kişiymiş. Ayrıldıktan sonra uzun süre kendine gelemedi, hiçbir şekilde toparlanamadı ve en sonunda kendini sağdan soldan toparlamaya başladı.

Buse, Barın abiyi onun en yakın arkadaşıyla aldatmıştı ve bu devamlı olarak devam eden bir şeymiş. İlişkiye başladıkları dönemlerde Buse ve Barın abinin arkadaşı sürekli ortamda gülüşüp, yakınmışlar ve 3 yıllık ilişki zamanında Barın abinin ruhu duymadan onu aldatmıştı.

Hem Barın abinin hem de en yakının yatağına giriyordu.

"Fıstık, daldın yine?" Sesiyle düşündüğüm şeylerden hızla sıyrıldım ve direk olarak konuştum.

"Yapma. Yine canın yansın istemiyorum, Barın abi." Bana şaşkınlıkla baktı. Elindeki kaşığı sıktığını fark edince yutkundum. Bazen ondan korkuyordum, boksör adamdı sonuçta. Ama asla bana zarar vermezdi.

"O abinin amına koyayım ben." Abimin bana anlattığını düşünmüştü.

"Barın abi!" dedim sertçe. Derin bir nefes aldı.

"Ne var, Alâ? Kızım seni ilgilendirmeyen konulara girme. Benim hayatım, benim canım. Kimsenin benim hakkımda bir şey söylemesine ihtiyacım yok." Sandalyeyi sertçe geriye itti ve elindeki

kaşığı sertçe masaya bıraktı. "Bir daha sakın benim hayatım hakkında konuşma. Yoksa kalbini kırarım." Arkasını dönerek mutfaktan çıktı ve dakikalar sonra dış kapının sertçe kapandığını duydum.

Kapıyı sertçe çarpmasıyla baştan sona tüm bedenim titredi. Yutkundum. Göz kapaklarım örtülünce birkaç damla düştü. "Sadece seni düşünüyorum, ama sen bunu göremeyecek kadar körsün bana." dedim fısıltıyla.

"Öyle olsun. Bir daha hakkında tek kelime etmeyeceğim."

***

Zor oluyordu birini canından çok sevmek. Onun seni fark etmemesi ve senin onu içinde kendi kendine sevecek olman.

Ama yapacak tek bir şey olmayınca sıkışıp kalıyordun köşede.

"Abim," abimin sesini duyunca irkilerek ona döndüm. "Neyin var, hasta mı oldun?" Elini alnıma koydu ve geri indirdi ardından.

"Yok abi. Sadece yorgunum biraz," dedim. Kısmen doğruydu yorgun ve bitkindim. "Uyursam geçer." dedim. Bugün dersim yoktu abim işe gidecekti o yüzden ona kahvaltı hazırlamak için uyanmıştım sonra geri uyuyacaktım.

"Tamam güzelim," ayağa kalktı ve dudaklarını alnıma bastırdı. "İyice dinlen aradığım zaman aç aklım kalmasın." Yanağımı sıktı ve yüz ifadesinden gidip gitmemek arasında kaldığını fark ettim.

"Git hadi, geç kalma." Abimin kirli sakallı yanağından öptüm. Abim evden çıktıktan sonra bende masayı toparladım ve direkt salona geçip koltuğa uzandım.

Gözlerim yavaştan kapanmak için zorlanıyordu bende gözlerimi yumdum ve uyumak için kendimi hazırladım. Ancak ben uykuya geçmeden çalan kapı ziliyle tekrardan doğruldum ve kapıyı açmak için gittim.

"Bir şey mi unuttun abi?" diye sordum kapıyı açtığımda.

Abim değil, Barın abi vardı karşımda.

"Uyandırdım mı?" diye sordu mahçup bir şekilde. Yutkundum. "Biraz konuşalım mı, Alâ?"

"Sabahın bu saatinde neden geldin Barın abi?" Esneyerek kapıyı tamamen açtım. "İçeri gir hava soğuk."

"Olur."

İçeri girdikten sonra kapıyı kapattım ve Barın abiye doğru döndüm. Bir şey diyemeden belime sarıldı ve beni sıkıca sardı. "Özür dilerim, Alâ. Eşeklik ettim dün gece söylediklerimde ciddi değildim."

Şaşkınlık ve heyecan sarmıştı her yerimi.

"Sadece..." Sessizliğe gömüldü ardından konuyu değiştirdi. "Sen her zaman benim hayatıma karışabilirsin." dedi. Geriye çekildi ve yüz yüze gelmemizi sağladı.

"Barın abi," dedim şaşkınlıkla. "Özür mü diliyorsun benden şimdi?" Şaşkınlığım hoşuna gitmiş olacak ki başını geriye yatırarak kahkaha attı.

"Neden bu kadar şaşırdın?" diye sordu.

"Özür dileyen biri değilsin sen." dediğimde sessiz kaldı. Belime sarılı olan kollarından hiç çıkmak istemesem bile bunu yapmak zorundaydım. Geriye çekildiğim zaman ne yaptığının farkına varmışcasına utançla saçlarını dağıttı.

"Affetin mi beni?" diye sordu çocuksu bir şekilde.

"Sana kızmadım," kırıldım. "Haklı olduğun için seni dinlemeye karar verdim. Hayatına karışmak gibi saçmalıklar yapmam, söz." dedim gülümseyerek.

Oysa içim yangın yeriydi.

"Öyle demek istemedim." dese bile bu saaten sonra düzeltmek için çok geçti. Ben anlayacağımı anlamıştım.

"Ama dedin ve ben anladım. Bundan böyle istediğin gibi davranacağım, Barın abi."

"Nasıl istersen öyle olsun, Alâ." Yüzüme doğru eğildi ve dudaklarını yanağıma bastırdı.

Hayır. Bunu hep yapar, Alâ. Lütfen kendince çıkarımlar yapma. Yapma, olmaz bu iş çünkü.

"Gideyim ben o zaman." Gülümseyerek başımı salladım. Barın abi yanımdan geçti ve kapıyı açarak evden çıktı.

Onun gidişi içime bir taş oturttu ama ondan başka kimsenin gücü o taşı kaldırmaya yetmezdi.

Sıkışıp kaldın dört duvarın arasında, Alâ. Hadi kaç ve kurtul buradan yapabilirsen..

 

Barın Aksel

Deniyordum. Çok fazla deniyordum ama hiçbir işe yaramıyordu. Onu kalbimden, aklımdan çıkaramıyordum. Takılı kalmıştım onda. Bir başkası yasaktı bana.

"Barın, iyi misin sen?" Yaman'ın sesini duyunca hafifçe ona doğru döndüm.

"Pek sayılmaz." Ellerimle yüzümü sıvazladım ve derin bir nefes aldım. "Yine aynı konu."

"Alâ mı?" Başımı salladım. Yaman destek verircesine elini omzuma koydu. "Neden eziyet ediyorsun oğlum sen kendine? Git söyle her şeyi ona."

"Öyle kolay değil, Yaman." Bana abi diyen birine ne diyebilirdim ben? "Bana abi diyor, Yaman. Her şeyi geçtim benim kardeşim dediğim adamın kardeşi o. Hangi yüzle bakarım onlara." İçimi bunaltan bu konuşma her zaman aklımdaydı. Bir an olsun çıkıp gitmiyordu.

"Böyle de olmuyor ki amına koyayım. Dört yıl oldu lan dört. Alâ'nın gözlerinin içine bakıyorsun herhangi bir işaret için, göremediğin her an ise paramparça oluyorsun. Yıkıldığını görüyorum oğlum ben."

Öyleydi. Küçücük bir işaret için kendimi kaybediyordum.

"Olmuyor, olmayacak Yaman. Her şey olur, bi' o olmaz. Her şey geçer, bi' o geçmez." Bir tek sensizlik geçmiyor, Alâ.

"Ne yapacaksın peki? Böyle uzaktan uzaktan sevecek misin?" Omzumu sıktı. "Ya bir gün senin ona baktığın gibi o da bir başkasına bakarsa?" Bunu düşünmek bile canımı yakarken bizzat görmek beni öldürürdü.

Hep görüyordum onu. Her saniye o güzel, müptela olduğum kadını görüyordum. Benim en çok sevmek istediğim, en çok dokunmak istediğim, en çok benim olsun istediğim, bir başkasının görmesine bile dayanamadığım kadın başkasına mı aşık olacaktı?

Bir başkasına gülümseyecekti. Benim hiç görmediğim gülümsemeyle. Aşık aşık bakacaktı benden başkasına.

Bir başkasına açacaktı içini. Her şeyini ona anlatacak, her zaman onun ulaşacağı kadar yakınında olacaktı.

"Konuş, Barın. Bir şansın varsa bunu kullan. Hiçbir şekilde sahip olamıyorsun madem en azından içinde seni sömüren duygullarını dile getir." Elini birkaç kez sırtıma vurdu ve ayaklandı.

"Kırdım ama onu. Dün gece hayatıma karışma dedim." Yaman elimdeki kadeh bardağını aldı.

"Yarın gönlünü al. Her şeyi söyle ona." Yaman'ın mutfağa doğru gittiğini gördükten sonra içkinin üzerimde yaptığı mayışıklıkla gözlerimi kapatmamak için zor durdum.

Onu aramam gerekiyordu. Konuşmam ve her şeyi anlatmam lazımdı.

Masanın üzerinde duran telefonumu aldım ve zaman kaybetmeden aradım onu.

Saudade aranıyor...

Telefon çaldı çaldı ama açan olmadı. Oflayarak tekrar aradım ama yine açılmadı. "Kimi arıyorsun gecenin üçünde sen?" Yaman elimden telefonu aldı. "Saudade? Ne bu?"

"Arzu." dedim.

"Arzu kim?"

"Uzakta olan birine karşı duyulan özlem arzusu. Saudade." Gülümsedim. "Alâ, Saudade o demek. Bana hem çok yakın hem çok uzak. Ne gidebiliyorum ne kalabiliyorum." İçimi yakan bir kahkaha attım. "Var ya, eline bir bıçak alsa kalbime sokmak ve beni öldürmek istese gıkım çıkmaz." Gülüşüm duruldu. "Öyle seviyorum işte."

"Onun elinde fark etmediği bir bıçak var. O kadar sivri ki parıldıyor bıçak. Ama farkında olmadan o bıçağı binlerce kez kalbime sokuyor. Sonra öyle bir gülümsüyor ki... Beni bıçakladığı yerden yara bandı ile toparlıyor." Kafam masaya düşmeden önce fısıldadım. "Küçücük bir yara bandı ne kadar işe yararsa işte."

 

İlahi Bakış Açısı

İki aşık vardı. İkiside birbirine sırılsıklam aşıktı ama karşısındakinin hissettiklerinden bir haber heba ediyordular yıllarını.

İkiside cesaret edip bir adım atamazken bu döngü böyle devam ediyordu. En sonunda kör noktaya gelmiştiler.

Alâ kendi içinde sevdiği adamı yaşatacaktı,

Barın ise ona duygularını söyleme cesaretini zar zor toparlamışken Alâ'nın vazgeçişi onu geriye itmişti.

Aralarında dağlar kadar aşılması zor engeller varken nasıl bir araya gelebilirdiler ki?

​​​​​•Bölüm sonuna geldik. Bu bölüm biraz daha uzun oldu. Sizce neler olacak ileri bölümlerde?

• Barın, Alâ'ya öyle çıkışmakta haklı mı sizce? Ya da Alâ'nın onu düşünmesi yanlış mı?

• Barın pişman olur mu? Alâ gerçekten bir daha Barın'ın hayatına karışmaz mı?

• Gelecek bölüme kadar kendinize cici bakmayı unutmayın. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ♾️

 

Loading...
0%