Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Aşk Üzerine Muhabbet

@almelia

 

 

 

Zaman zaman daha iyi olmak savaşı verilirdi insanların içsel yaşamlarında, daha iyi bir insan olmak, daha iyi bir sağlık, daha iyi becerilere sahip olmak, her şeyin daha iyiye evrilmesi için canhıraş bir istek, bir savaş olurdu. Melya'ya göre herkes ömründe en az bir kere daha iyi savaşı verirdi. Ömründe kaç kere bu savaşta cephede yer alırdı henüz bilmiyordu, son zamanlarda verdiği karar onu o cepheye çekmişti. Savaşacaktı. Daha iyi olacaktı, daha iyi bir insan olacaktı, daha iyi bir sağlığa kavuşacaktı, becerilerini daha iyi amaçlarda kullanacaktı. Les Hayez bu savaşın neresinde yer alıyordu bilinmez ancak muhakkak kılıç kuşanmış olacaktı. Melya'ya göre.

 

 

"Sanırım bu ara kentin her konutuna bir hastalık girmiştir." Bayan Britil Hayez konuşurken sateni parıldayan eteğinin dizinde görünmez bir lekeyi çıkarmaya çalışır gibiydi, Melya'ya bakmadı.

 

 

"Size hak veriyorum doğrusu, son zamanlarda her aileden en az bir hastalık haberi almışımdır." Cilalı meşeden geniş ve uzun konsola tek dirseğiyle yaslanan Bay Şayem Hayez kolunun yanındaki solmaya yüz tutmuş çiçeklerin yapraklarını tek tek koparıyor ve vazonun içine dolduruyordu, Melya'ya bakmıyordu.

 

 

"Sevgili Melya'ya hasta demek haksızlık olur yengeciğim. Değil mi amca?" Adam kardeşinin kızına baktı, görev edindiği işi bıraktı, çiçekler artık rahattı. "Melya Elem Kahra kentin havasına alışık değil ve doktorun da dediği gibi dinlenememekten doğan bir düşüş yaşadı, o kadar."

 

 

Şayem Hayez başıyla Zelma'yı onayladı.

 

 

"Neden dinlenememiş olduğunuzu çok merak ediyorum doğrusu Melya Kahra, oysa kente dinlenmek için geldiğinizi duymuştum." Britil Hayez Melya'nın söylemediği ancak hakkında söylenenin hesabını Melya'ya soruyor gibiydi.

 

 

"Yengeciğim sen de bilirsin, misafir olmak öyle kolay bir iş değildir. Neredeyse her gün bambaşka misafirler Melya ve kardeşini görmeye geliyordur. Bir misafir olarak misafir ağırlamak stresli olmalı."

 

 

Böylece ufak bir tartışma başlamıştı, Bay Şayem'in de dahil olduğu tartışmada Zelma sonsuz bir Melya savunucusu olmuş, Bayan Britil gizliden gizliye de olsa apaçık Melya'nın rahatsızlığını anlamsız bulmuş, Bay Şayem'se zaman zaman karısını bazı yerlerde de yeğeni Zelma'yı desteklemişti.

 

 

Odada beş kişi vardı. Odadaki iki kişi bir araya geldiklerinden beri tek kelime bile etmemişti. Melya'nın rahatsızlığı dolayısıyla geçmiş olsuna gelinmişti ancak birebir bu dileği ona sunan kimse olmadığı için sessizdi. Beyefendi Les Hayez ise Melya'ya geçmiş olsuna gelenlerdendi fakat kimsenin böyle bir dileği ortaya atmamasıyla kendi de isteksizliğine kapılıp sessiz kalmıştı.

 

 

Zelma'nın geniş mi geniş odasındaki lacivert renkli kadife koltuğunda rahatsız bir şekilde oturuyordu kız. Yenge Britil Hayez, tahta sandalyede odanın diğer ucunda da olsa Melya'nın hemen karşısındaydı. Les Hayez, Melya'nın az evvel uzanıyor olduğu yatağın yanında kalan geniş pencereden dışarıyı süzüyordu. Ellerini arkasında birleştirmiş, geniş omuzları ve uzun boyunun silüeti dışında kendisine hiç benzemiyordu. Camdan gelen ışık onu silikleştiriyor, gerçek dışı bir izlenim uyandırıyordu.

 

 

Tartışma ufak olduğu için hızlıca da bitmişti, bir anlığına herkes sessizdi. Bu sessizlikte Melya asla görmek istemediği adamı izliyordu, onu görmek istemiyordu çünkü kendine yanlış yaptığını düşünüyordu ve onu görmek isfemiyordu çünkü Les Hayez'e yanlış yapmış olabileceğini düşünüyordu. Bir savaşta tek bir galip olmalıydı, tek bir mağlup... Bu savaş öyle belirsiz, öyle zalimdi ki Melya biraz iyi olacak gibi olsa verdiği savaş aklına gelir onu başladığı kahredici noktaya döndürürdü. İşte şu an Melya başladığı noktaya dönmüş, kulakları uğuldarken yüzündeki kan akıp gitmişti. Kendisi farkında değildi, huzursuz hisleri onu kendisine odaklanmaktan alıkoyuyordu.

 

 

"Sanırım ziyaretimizi uzun tuttuk, lütfen bir an evvel uzanın Melya Kahra. Tanrım! Resmen yüzünüz hayalet beyazı." Bayan Hayez'in en mantıklı cümlesi olacaktı ki Melya hiç hayalet beyazı görmediği için mantıksız bulmuştu, yine de ziyaretleri pek uzun sürmüştü, evet.

 

 

Misafirler ayaklanmıştı. Geçmiş olsun dilekleri işte şimdi teker teker Melya'ya çarpıyordu. Bay ve Bayan Hayez odadan neredeyse çıkmışlardı ki Les Hayez ağır ağır döndü odaya ve şimdiki zamana. Düşünceleri belli ki onu oradan oraya savurmuştu ki Bayan Hayez'in bildiği hayalet beyazı Bay Les Hayez'i de esir almıştı.

 

 

Göz göze geldiler, genç kız gözlerini kaçıramadı. Teni atan renginden dolayı buz gibi görünse de gözleri alev alev olan Les Hayez başıyla selam verir gibi belirsiz bir hareket yapmıştı, Melya aynı belirsizlikle karşılık verdiği an odada ne Les Hayez vardı ne de diğer büyük Hayezler.

 

 

Zelma'nın ısrarı Melya'yı hemen olduğu yere uzanmaya ikna etti. Karışık düşünceler odadaki kalabalığın azalmasıyla Melya'nın zihnine doluşmuştu. Zelma, Melya'yla konuştu, karşılık aldı mı Melya emin değildi. Melya'ya kalsa gün boyu hiç konuşmamıştı. Düşünmek, görmek, sesini duymak istemediği, varlığı eskisi gibi bir hayalden ibaret kalsın diye pek çok şeyini vereceği Les Hayez'i düşünmeden edemiyordu. Genç adamı düşünmediği belki birkaç saniyeye sahip olabiliyordu, daha fazlası imkansızdı. Haksızlık etmiş olmak, haksızlığa uğramış olmak zihninde çalkalanıp durdu. Genç bu sefer kararlıydı daha iyi olacaktı, Les Hayez'e iyi ya da kötü davranmayarak başlayacaktı buna. Yaşadığı her şeyi geride bırakarak devam edecekti.

 

 

Bunaltıcı birçok saat geçmiş hatta bir gece devrilmişti. Yeni güne uyanılmıştı. Sabah aydınlık ve berrak olan hava sonbaharın kış buhranları gibi gri ve yağışlı bir hal almıştı. Melya'ya kalsaydı uyumak istemediği gibi uyanmak da istemediği bu evde bir an bile kalmazdı. Ne yazık ki hem Melya'nın sağlığının gidebilmesi için elverişli olmadığına kanaat getirilmiş hem de yağışlı ve karanlık havada genç kızın daha kötü bir hale düştüğünün haberi gelirse kahrolacaklarına dair Melya'nın samimiyetten uzak bulduğu laflar edilmişti. Bu sözlerin çoğunluğu Bay Şayem Hayez tarafından konuşuldu, Melya nedense Bay Hayez'in muzip tavrı olduğuna inanıyordu. Aileye karşı önyargılı olduğunu kabul etmişti ve kabul etmek yargılarını yok etmiyordu. Melya Les Hayez ve annesi Britil Hayez'i yargılarına uygun buluyordu. Üst tabakanın incitilmemiş tavrına sahip, beylik lafları ustaca sahiplenen tiplerdi o ikisi. Fakat Şayem Hayez için daha ılımlıydı, bu ılımlılık bile Melya'yı minimum cümleler kurmaktan, yalnızca sorulara kısa yanıtlar vermekten ve de diyaloğu gereksiz yere uzatacak tek bir nokta dahi kullanmamaktan alıkoyamıyordu. Melya biraz da böyleydi işte, sandığı kişi ve olduğu kişi arasında bir uçurum boyu mesafe vardı, mesafeyi kat edebilecek gücü ve cesareti ise henüz ortalıklarda değildi.

 

 

"Sanırım bir beyefendinin derin ilgisiyle karşılaşmadınız, öyle mi Melya?"

 

 

Zelma yasak aşkından, bu aşkı bugünlere nasıl getirdiğinden bahsederken Melya zaman zaman yorumsuz kalıyordu. Aşk üzerine "Sen de bilirsin birtakımları böyledir," minvalinde konuşmalar döndüğünde Melya "Bilemiyorum," demek durumunda kalıyordu. Yorum yapabilirdi, üretebilirdi fakat doğru olmayacak yorumlar etme kaygısı onu aynı cevaba itiyordu. Böylece Zelma arkadaşı hakkında daha derin bilgiler edinmeye kalkıştı.

 

 

"Sanırım öyle Zelma," diyerek yanıtlayabildi onu.

 

 

"Aşk üzerine muhabbet ettiğiniz bir bey hiç olmadı yani." Zelma haddini aşmaktan çekinerek öğrenmek istediği şeyin üzerine devamlı uzun uzun açıklamalar da getiriyordu. "Melya merakımı yanlış anlamandan endişe ediyorum, bu soruları seni daha yakından tanıyabilmek için soruyorum niyetim bir yargıya varmak asla değil."

 

Melya da böyle düşünüyordu, aşk üzerine muhabbetlerin eksikliği onu yargılamaya yetmezdi hem. İfadesini hiç değiştirmedi kız.

 

 

"Hayır Zelma, bir beyle aşk üzerine bir muhabbetim hiç olmadı. Aşk üzerine muhabbet etme ihtiyacı hissettiğimde aklıma hiç bir bey geldiği de olmadı."

 

 

"Hayır, hayır," dedi Zelma yanlış anlaşıldığı düşüncesine kapılarak. "Yani kendisine ilgi duyduğun bir bey olmadı ve ilgisini hissettiğin birisi olmadı. Doğru anlamış mıyım?"

 

 

"Kesinlikle!" Zelma'yı onaylarken yargılanma kaygısı biraz bile yoktu çünkü çoktan kendisini bu konuda yargılamaya başlamıştı bile, bir başkasının yargısı kendisininki kadar acı olamazdı. Kendi kendisine uzaklaşmak, kendi tavırlarını onaylamamak, fikirleri ve sözcüklerini yetersiz bulmak bir kişinin ömründe yaşayabileceği en büyük cehennem olmalıydı. Melya cehennemden çok ama çok korkuyordu. Zaten yeterli miktarda içini açtığı dostu yoktu, ilgisini sunduğu sevgilisi yoktu, ailesi ise bir aileydi ve ailelerin yersiz samimiyetini reddederdi. Melya eğer kendinden uzaklaşma cehennemine düşerse dünyada tamamen yapayalnız kalırdı. Çok yazık, Melya zaten o cehennemin ortalarına kadar gelmişti bile. İsmini anmak istemediği o adamınsa bu cehennem yolculuğunda epey büyük bir katkısı vardı.

 

Melya'nın, lafın lafı açtığı muhabbetinde yine aynı kişiye gelinmesi onu tamamen dışarı yöneltti. Zelma'yı pür dikkat dinleyecek ve yalnızca dediklerini düşünüp yorumlar yapacaktı. Kendinden uzaklaşma cehennemi bazen cenneti andırabiliyordu.

 

 

"Melya, zarif ve güzel bir kadınsın. Seninle ilgilenmiş pek çok bey olduğunu düşünmüştüm." Önce bir durdu Zelma, sözleri üzerine düşünüyordu. "Hatta hala da bu düşüncemi sürdürüyorum, çevrenizdeki ilginin farkında olmayabilir misin Melyacığım?"

 

 

"İyi yürekli birinden aldığım en iyi iltifatlar Zelma, minnettarım. Fakat doğru olanı söylüyorum, karşı cinsten ilgilendiğim de ilgiye mazhar olduğum kimse de olmadı. "

 

 

"İltifat olarak kabul edebilirsin, pek tabii iltifat olabilecek cümleler kullandım ama iltifat değildi. Sahiden iltifat değildi Melya, daha evvel aşk üzerine bana söylediğiniz o şeyi çok derin bi deneyim sonrası edindiğinizi düşünmüştüm ve bu garip kaçmazdı da. Güzel ve akıllısınız, beyefendiler sizi bir kere görerek bile size karşı hisler beslemekten alıkonulamaz." Zelma'yı dinlemek çok tatlı bir zevk veriyordu fakat onu yeterli düzeyde anlayamıyordu.

 

 

"İlgiyi sezebilecek kadar dikkatliyimdir Zelma, etrafta rastgele olagelen herhangi bir durum gözümden kaçmaz diyebilirim. Bir bencillik örneği olarak kabul etmenizi istemem ama yine de söyleyeceğim, ben iyi bir dinleyici ve iyi bir gözlemciyimdir. Böyleyken benimle düpedüz ilgilenen biri muhakkak zihnimde yer ederdi." Evet sahiden ederdi, tecrübeli biri sayılmazdı ancak tecrübe edenleri çok iyi gözlemlerken aynı durumlarla karşılaşsa onları çok da iyi taklit edebilirdi. Eğer bir beyefendi onunla ilgilenseydi ona nasıl karşılık vermesi gerektiğini bilirdi, onu nasıl reddeceği konusunda da emindi.

 

 

"Sanırım akşam yemeği vakti geldi." Odaya girmiş olan hizmetçi kadın hiç konuşmamış gibi, bir izleyici, bir dinleyici gibi kapının girişinde duruyordu. Zelma ayaklandığında Melya da onu izledi. "Daha iyi hissediyorsan lütfen yemekte bize katıl, kendinle baş başa kalmanı istemem hem daha iyi bir servis için de yemekte benimle aşağı gelmelisin. Seni iyi ağırlayamadığımı düşünmek beni inanılmaz rahatsız ediyor."

 

 

Melya biraz bile yemekte Hayez ailesinin arasında olmak istemiyordu. Bunun için kendince nedenleri de vardı lakin nedenleri öyle kendine yetecek kadardı ki Zelma'yı tatmin edemeyeceğini biliyordu ve bile bile şansını denedi.

 

 

"Aslında burada kalmanın benim için daha iyi olacağını düşünüyorum. Davetsiz bir misafir olmak zaten yeterince kahrediciyken sofrada da afiyetinize mani olmak en son isteyeceğim şey olabilir."

 

 

Önce bir feryat koptu. "Melya!" Melya artık ayaklanmak zorunda hissediyordu.

 

 

"Rahatsızlık da ne demek? Senin burada olman benim için ne kadar iyi bunu göremiyor musun?" Melya bunu görüyordu, Melya yalnızca bunu görmenin yetmediğini anlatamıyordu. Hissettiğiyse Zelma dışındaki kimsenin hatta kendinin dahi burada olmasından memnuniyet duymamasıydı. Ki memnuniyet duyulmayan durumlarda rahatsızlık duyulurdu.

 

 

Her şeye rağmen o acı an gelmişti işte, yemekte Hayez ailesinin arasında bir yabancıydı. Onu biraz olsun ferahlatan tek bir şey vardı ki Les Hayez'in aralarında olmaması bir ferahlık sebebiydi.

 

 

Hayezler akşam yemeklerini hava kararmadan yiyorlardı, Melya için alışıldık olmasa da orada alışık olduğu tek bir şeye bile rastlamamış olmak artık alışıldıktı.

 

 

"Melya, seni soframızda görmek ne hoş." Şayem Hayez'in yüzünde kinaye aradı durdu Melya. "Sanırım soframızda en son yabancı birini gördüğümüzde bunun kabul edilemez olduğunu düşünüp onu da Hayez yapmıştık." Cümlesinin sonunda öyle bir kahkaha koyvermişti Melya eğer biraz rahat olsaydı ve adamın dediklerinden azıcık bir şey anlamış olsaydı kahkasına katılırdı. Kinaye aramaya devam etti.

 

 

Melya verilecek bir karşılık ararken Britil Hayez onu bu dertten çekip almıştı. "Sanırım ilk ve sondu hayatım. Artık aramızda Hayez olmayan ve olmayacakları görmeye alışmalıyız."

 

 

Zelma yalnızca Melya'nın duyabileceği bir sesle muhabbette lafzı geçen kişinin kimliğini açıkladı. "Annemden bahsediyorlar."

 

 

"Peki hayatım. Fakat neden buna alışmamız gerektiğini anlamıyorum." Melya aradığı kinayeyi bulmuş gibi oldu.

 

 

"Çok iyi biliyorsun ki ailemizin ve ismimizin devamı için pek çok insan tanımamız ve gözden geçirmemiz gerekecek." Henüz Melya konuya aydınlanamamıştı. Arkadaşı Zelma'nın yüzündeyse kızarıklıkla karışık buz gibi bir ifade çarpışıp duruyordu. Zelma Hayez konuşulanları çok iyi anlamıştı. Aşkına ters düşecek o konuydu bu. Amcası ve eşi tarafından hisleri olan etten kemikten biri olarak değil de Hayez soyismini iyi taşımayla yükümlü biriydi o. Daha da üzücü olan abisi ve kuzeni yalnızca o şanlı adı taşımakla beraber şanına yakışacak şekilde de sürdürmeliydi. Makinelerden haberi olsaydı abisi ve kuzeninin bir makine olarak görüldüğünü düşünürdü. Aşk, Hayez ailesinden kabul görmüş olmadığı gibi şiddetle yok sayılıyor, inkar ediliyor, harap ediliyordu. Evlilikleri aşkla yapanlar Hayezlerin gözünde taşralılardı, kendileri soylu olmaya devam etmek için görevlerini en iyi şekilde icra etmeliydi. Acımasızca. En azından duygularını bastırmayıp doğal akışında yaşamanın doğru olduğunu bilen her şahıs için acımasız bir şeydi bu.

 

 

"Ah, haklısın." Şayem Hayez karısını onaylayıp durdu. "Evet, evet, bu konuda haklısın." Buna devam etti bir süre. "Doğru söylüyorsun, evet. Pek çok insan tanımaya başlamalıyız, bu doğru."

 

 

Melya bu ısrarlı onayın arkasında karısını değil kendisini ikna etmeye çalıştığını görebiliyordu, unuttuğu bir şeyi hatırlamaya çalışıyor da olabilirdi.

 

 

"Bay Hayez, Hayez soyundaki en ılımlı kişi olabilir," dedi Bayan Hayez Melya'ya doğru.

 

 

"Öyle mi? Bu çok hoş," diyebildi Melya Bay Hayez'deki ılımlı tavrı görmek için kendisine bakarak. Bay Hayez'in yüzünde ılımlılık bulamadı belki ama biraz çekingen bir tebessüm bulmuştu. Anlam veremeyince Bayan Hayez'e döndü. Yüzünde despot ifadeden başka hiçbir ılımlı yan bulamadı.

 

 

"Aslında bu Hayezler adına pek de hoş sayılan bir durum değildir Melya Kahra." Tabağındaki sebzenin üzerine çatalını bastırdığında diri sebze bir bulamaça dönmüştü. "Bizler yaşamı ciddi bir görevmişçesine görür ve benimseriz. Eğitilmemiş duyguları planlarımıza karıştırmayız. Aslında bu özelliği herkes için dilerdim. Taşralıların iyice kendi içlerinde döndüğü ve soyluların mantıktan uzak tavırları yüzünden çarpık bir ahlak doğuyor. Ahlaklı olmanın esaslarından biri olarak duyguları yönetmek kabul edilmeli."

 

 

Melya bu despot kadın karşısında saygısızlık yapmak istemiyordu, onun inandığı ve doğru olduğuna emin olduğu düşüncelerini yıkmayı da müthiş biçimde arzuluyordu.

 

 

"Sayın Hayez size katılabilirim." Konuşmaya başladığına şaşırdı, kadın öyle uzun konuşmuştu ki ona sıra geleceğini unutmuştu. "Fakat katılmıyorum."

 

 

Kadının küçümser ifadesi pek belirsizce döküldü ortaya, nasılsa duygularını yönetebilen biri apaçık mimik ortaya koyamazdı. Fakat Melya iyi bir gözlemciydi, bunun arkasında hep duracaktı.

 

 

"Düşüncelerimde küçümsenilecek bir yan bulduğunuzu tahmin edebiliyorum ancak duygularını gerçekten yönetebilen birilerinin yaptığı gibi bu küçümsemeye alınmayacağım çünkü kendi hislerinizden sorumlu olan sizsiniz, ben bu konuda müdahil olacak değilim. Anladığım kadarıyla duyguları yönetmek derken sanırım onları bastırıp saf dışı bırakmayı kast ettiniz."

 

 

"Hayır, kast ettiğim o değildi Melya Kahra."

 

 

"Demek ki sizi yanlış anlamışım Sayın Hayez ama söylediklerinize bakılırsa duyguları bir işin içine karıştırmayı reddediyorsunuz."

 

 

Kadın kendinden emin şekilde onayladı Melya'yı.

 

 

"Peki ama duyguları nerede kullanacağız, söyler misiniz? Görüyorsunuz ki gencim ve yaşamımı dosdoğru sürmek istiyorum. Eğer beni aydınlatabilirseniz belki sahip olmak istediğiniz ahlak bilinci bende de uyanır."

 

 

Kadın Melya'daki alayı anlamadı, belki de duygularını yöneten biri olarak onlardan uzaklaştığı için anlayamıyordu. Küçümsemesi kaybolmadan fakat şekil değiştirerek devam etti. Artık Melya'yı bilgisiz bir kız olarak değil eğitimi yetersiz bir kız olarak küçümsüyordu, ikisi aynı görünse de bambaşkaydı.

 

 

"Duyguları yaşamın her alanında kullanabilirsiniz tabii ki, mühim olan onları nasıl kullandığınızdır. Önce size bir soru sormalıyım Melya Kahra. Siz eğitiminizi tamamlamış mıydınız?"

 

 

Nabzı yüksek bir tartışmaya giden diyaloglarının Melya farkındaydı, kendisini gergin hissetmiyordu ancak öyle görünmesine yol açacak bir konu konuşurken dikkatli olmak zorundaydı. Sakince onayladı Britil Hayez'i aslında eğitim hakkındaki ilginç görüşünü sunmak isterdi fakat karşısındakinin bir saldırı olarak algılayabileceğinden şüphe duymuştu.

 

 

"Bu eğitimin size yalnızca kaybedilmiş yıllar olarak göründüğü oldu mu hiç? Eğitiminiz bittikten sonra hayatta yapacaklarınız nasıl bir planın dahilinde?"

 

 

Britil hanım Melya'yı oradaki herkesten daha iyi tanımak istiyordu çünkü Melya'da Bayan Hayez'in içine sinmeyen bir yan vardı. Onu bulana kadar devam edecekti belli ki. Ve doğrusu Melya'yı bir tür tehlike olarak görüyordu. Hayezlerin yaşamını duygudan uzak planlar bütünü olarak gören kadın istenmeyen birinin aileye dahil olma ihtimalini ortadan kaldırmalıydı.

 

 

"Aslına bakarsanız tek bir anımı bile kayıp olarak görmüyorum. Bunda beni istikrarlı kılan güç ise eğitimimi çevremdekilere bildiklerimi aktarma olarak kullanmamdan doğuyor. Yaşadığım kasaba pek büyük bir yer diyemem fakat oldukça haneye sahiptir. Bu hanelerdeki aileleri oluşturan parçaların sorularını bir kez bile yanıtsız bırakmadım, soru sorulmadığında yapabileceğim bir şey yoktu ancak insan yaratılışı soru sormaya çok yatkındır."

 

 

Yalnızca iki kişinin yürüttüğü muhabbete Şayem Hayez katıldı.

 

 

"Doğrusu sizi çekingen görmüştüm ve ruhunuzun henüz yoğrulmamış bir hamurdan ibaret olduğu yanılgısına kapılmıştım genç hanım. Oysa siz beni çok yanılttınız." Hemen eşine dönüp ona da bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettiğini ortaya koydu.

 

 

"Sahiden de haklısın Sevgili Hayez. Bizim sahiden epey kişi tanımamız gerekiyor. Görüyorsun ki insanlar hakkındaki izlenimlerim yanlış sonuçlar vermeye başladı." İçten bir kahkaha koparmayı eksik etmemişti.

 

 

Sahne ışığı, Melya Elem Kahra ve Britil Hayez'den iyiden iyiye uzaklaşıyordu, Zelma konuyu bir yerden yakalayıp dahil oldu.

 

 

"Aslında yengeciğim daha önce konuştuğumuza göre Melya kasabadaki çocukların eğitimiyle yakından ilgileniyormuş. Bu sebat gerektiren, iyi bir hafızaya ihtiyaç duyulan donanımlı birinin yapabileceği bir iş olmalı. Çocuklar hele de pek çok çocuğun aynı anda aynı yerde bulunması müthiş ürkünç benim fikrime göre."

 

 

Melya yalnızca tebessüm etti. Konuşması gerektiğinde zaten yeterince açıklayıcı ve güvenle konuşabiliyordu, gerek olmadığı yerlerde susmayı tercih ederdi.

 

 

"Aslında kasabalarında okul varmış bunu biliyor muydunuz?" Sahne ışıkları yeniden aynı iki kişinin üzerine akmaya başlıyordu bu soruyla.

 

 

"Kasabanızda sahiden okul mu var Melya Kahra. Sanırım ömrümde böyle şey duymamıştım. Denetlenemez yerler olmalı. Eğitim için kasabalara muhtaç olunmasını hiç uygun görmedim."

 

 

"Sayın Hayez aslında okul denecek kadar donanımlı yerler olmadığını kabul etmeliyim fakat bu 'okullar' bizler için değil aksine eğitim için kente gelmesi mümkün olmayan çiftçi ve işçi çocukları için. Onların sırf maddi meseleler hasebiyle pek çok muazzam bilgiden uzak kalmaları çok kalpsiz bir sistem. Buradan bakarsanız eminim siz de böyle düşüneceksiniz."

 

 

Hayezlerin hanımı hiç de öyle düşünmeyecekti çünkü meseleye hiçbir zaman oradan bakmayacaktı. Ancak ona karşı çıkmadı, karşı çıkmadığı gibi onaylamadı da. Melya'ya karşı yargıları kendince haklı çıkıyordu, daha fazla konuşmasına pek gerek kalmamış gibiydi. Ancak duygular konusundaki ysnılgısını kendisine kanıtlamaya muhakkakiyetle kararlıydı, bu konuyu en kısa sürede yeniden önüne sürecekti.

 

 

Her şeye rağmen, tüm bu küçümser bakışlar, yargı dolu sözcükler Melya'yı bir nebze olsun yaralamadı. Melya bunların birazına bile incinmedi. Böylesi açıkça negatif yargılara karşı umursamazken hiçbir zaman kendisini açık açık ya da dolaylı küçümsememiş hayalden sıyrılmış o adama haksızlık yapmıyor muydu? Her konunun geldiği yer yine Les Hayez oluyordu Melya saflarında, Les Hayez zihnindeki herkesin arasında sinsice süzülüyordu, her saniye. Belki de Melya yıllarını kayıp olarak göreceği bir an yaşayacak olsa zihninde yarattığı Hayezlerin Oğlu hayaletini bilmeden-istemeden, alışkanlıktan zihnine hapsettiğini anlayınca olurdu.

 

 

Zihni bu konular hakkında müthiş bulanıklığından kesif bir düşünce çıkarabildi, Melya'nın fikirleri, görüntüsü, üslubu tarzı Britil Hayez'le taban tabana zıttı; Melya ve Britil Hayez sabit görüşlerinde, önyargılı tutumlarında, saldırılmadan savunmaya geçme hususunda birebir aynıydılar.

 

 

Loading...
0%