@almelia
|
Geceden sarılan bigudiler çözülmüş, yüzü renklendirmek için toplanıp kaynatılan bitkiler bir boyaya dönüştürülmüş ve genç kardeşlerin yüz tuvallerinde yerlerini almıştı.
Davetlilerin gelmesine en fazla iki saat vardı ki hava yaz mevsiminin güzelliğiyle hala kararmamıştı.
Kendilerine tahsis edilen odalardan Melya'nınkine ait olanında iki kız kardeş bulunuyordu şimdi.
"Abla," dedi Lizya samimi bir ses ile. "Bu gecenin hayatımızda derin iz bırakacak kadar güzel geçmesini ve güzel şeylere yol açmasını öyle istiyorum ki." Melya, kardeşinde de değişime duyulan ihtiyacın sinyallerini alıyordu. Ve kardeşiyle çok gurur duyuyordu çünkü Melya gece için ne kadar stresliyse kardeşi bir o kadar keyifli ve güzelliklere odaklıydı.
"Biliyor musun Lizya," dedi kardeşinin samimi sesinin altında kalmayacak kadar samimiyetle. "Kesinlikle ben de bunu diliyorum, çok uzun zamandır yaşadığım onca şey bana tek bir sayfada toplanmış gibi geliyor. Yeni ve temiz bir sayfaya yeni bir hikaye yazmayı çok isterim."
Kız kardeşi ablasının da kendi hislerini paylaşmasına fazlaca sevinmişti. Lizya ablasını diğerleri kadar olgun ve kadınsı görmüyordu, ne olursa olsun o oyunlar oynamış olduğu ablasıydı. Ona saçma ya da mantıklı her fikrini açabilir, onunla her şeyi rahatlıkla paylaşabilirdi. Bunun tek nedeni ablasının kendisini yargılamayacak olmasından ziyade Lizya'nın kendisine ve kendine ait her türlü fikrine değer vermesiydi. Ablasına da çok değer veriyordu tabii ki ama kendisini hiçbir zaman karşısındakinin düşüncesinin iç karartıcı tahminine göre şekillendiremezdi.
Melya işte en çok bu nedenle saygı duyardı kardeşi Lizya'ya, kendisini değerli görmesini öyle doğal ve aşırıya kaçmadan belli ediyordu ki ona bakan herkes kendisini Lizya'nın yerinde görse benliklerine aynı değeri, aynı şekilde vereceklerini düşünürdü.
Melya geceye dair stresini göz ardı edip kardeşi gibi keyif almak için kendisini doğanın tüm güzelliklerine odakladı. Her genç kız ve erkek gibi doğru bir aşkın gelip kendisini bulacağına dair düşünceler onu yatıştırmıştı. Belki bu gece tanıtıldıkları ailelerin arasında kültürlü ve kendisi ile ilgilenecek terbiyeli beyler olacaktı. Bu fikir onu fazlaca keyiflendirmiş değildi tabii ki ancak tatlı bir his yayarak gerginliğin kapladığı yeri yeteri kadar azaltmıştı.
Davetlilerin tamamen toplandığı ve kız kardeşlerin takdimine sıra geldiği vakit bu his çok değilse de yine de gerginliğine etki edecek kadarıyla bedeninde barınıyordu genç kızın.
"Karin'den Melya Elem Kahra," denildiğinde toplanma salonunu dolduran kalabalığın arasına doğru süzüldü Melya'nın ardından kız kardeşi de aynı şekilde takdim edildi ve yengesi tüm ailelerle tek tek el sıkışabilmeleri için kızları davetlilere yürüttü. Birkaç genç vardı ki Melya bunu sevmişti, oldukça büyük insanların arasında hiç sırıtmadan vakit geçirebilse de yaşıtlarıyla olmayı daha güzel buluyordu.
Melya da Lizya da çok sıcak karşılandıklarını hissetmiş, aynı sıcaklıkla da karşılık vermişti her bir aileye.
Gençlerin neredeyse her biri arkadaşlık görevini üstlenmeye hazır bir şekilde kız kardeşlerin taraflarına geçmişti. Yengesi ve dayısının yakın dostlarının kızları ile zaten tanışık olmaları da kız kardeşlerin geceye dair heyecanını gidermede yardımcı olmuştu neyseki.
Yakın dostlardan Bayan Zarel, Melya'nın piyano başına geçip gecenin açılışını resmi bir şekilde başlatması için hoş bir şeyler çalmasını istediğinde Zarellerin genç kızları Melya'nın nota kağıtlarında sayfaları değiştirmek için hep Melya'nın başucundaydı. Melya seviyeli yakınlıkları pek severdi, bir görev gibi görürdü bunu. Ne insanların kendilerine ait eksenlerine müdahale ederdi ne de kendisininkine girilmesi tehlikesini göze alırdı. Her şey sığ bir gölün içerisinde neredeyse ıslanmadan sürdürülür ve biterdi.
Dayısı yanlarına gelip takdim edilecek ailelerin bazılarının henüz gelmediğini söyleyene kadar kız kardeşler bu faslı atlattıkları için rahatlamışlardı. Erken rahatlamış olduklarını anladıkları esnada tavana kadar olan koca salon kapısı aralandı ve uşak içeri geçmeleri için gelenleri devasa bir saygı ile takdim etti.
"Bay Şayem Hayez, Bayan Britil Hayez, Bay Neyra Hayez, Bayan Zelma Hayez."
Odanın içinde dolaşan uğultu halindeki konuşma "Hayez" soyadının ilk seslenildiği anda tamamen kesilmişti. Şimdi Melya, oradaki her bir kişinin hiç gelmediklerini düşünüyordu. Derin mi derin sessizlik gerçeklik algısını zedelemişti. Algısını yerli yerine getirmesine neden olan gürültü Hayez misafirlerin odayı dolduran adım sesleri ile sağlanmıştı. Yaşlı Bayan Hayez tepesine öyle büyük bir şapka takmıştı ki kimse önce onu yüz hatlarını algılayamamıştı. Tabii bunun bir diğer nedeni de bu odada bulunan tek bir kimsenin bile hanımefendiyi daha evvel görmemiş olmasıydı.
Dayısının "Hayezleri davet etmediğime eminim, bugüne kadar onlara bir kez bile ulaşamamıştım," diye mırıldanırken bunları kimseye değil kendi kendisine söylediğini Melya çok iyi biliyordu. Ev sahipleri onlara atılıp selamlaştılar.
Odanın içindeki uğultu yavaşça geri döndüğünde Kahra ailesinin Hayezlerle nasıl bir ilişkisi olduğunu sorguladıklarını Hayezler dışındaki herkes çok iyi biliyordu.
Yengesi ve dayısı Melya ve Lizya'yı hızlıca misafirleriyle tanıştırmak için yanlarına çağırdı. Ancak Melya'nın o esnada gördüğü tek bir kişi vardı. Hayezlerin gerçekten bir oğulları vardı ve genç, yakışıklı endamı ile hemen karşısında kendisine reverans sunuyordu. Melya o unutulmayacak gecenin izini en başta aldığına inanıyordu. Hayezlerin oğulları ile tanışmıştı çünkü.
Ancak öğrendi ki Neyra Hayez de Zelma Hayez de evin çocukları değil Bay Hayez'in kardeşinin evlatlarıydı. Yine de Melya belki de arkadaşlarının gördüğü bayı bu adam olarak düşünüyordu. Kendi evlatları yerine yeğenlerini getirdiklerine göre öz evlatları yok demekti.
Bayan Hayez elini Melya'nın önünde hafifçe kaldırdı, saygı hareketlerini gerçekleştirdi hemen kız. Kadının elini iki eli ile kavradı, ellerin üzerine başını eğdi. Bayan Hayez altmışlarında vardı, Bay Hayez de öyle. Salondaki en büyük ve rütbeli kişiler onlar olduğu için bu hareketi yalnızca o ikisine yapmıştı kız kardeşler.
"Umarım yemek için bizi beklememişsinizdir, ulakla gecikeceğimizin haberini göndermiştim. Ulaşmış olmalı." Dayısı, ellerine bir haber ulaşmadığını ancak yine de yemeğe başlamamalarına kesinlikle onların neden olmadığını açıkladı. Büyük bir saygı ve toparlanmaya çalıştığı şaşkınlığıyla dayısının devam edemeyeceğini anlamıştı.
Melya onlara masayı gösterdi ve misafirler masaya yerleşirken Zelma Hayez nerede oturacağını bilemediğini söyleyip Melya'yı durdurdu.
Yüzündeki temiz ifade Melya'nın içine güzel hislerin tohumlarını atmıştı, hoş bir kız olduğunu düşündü. Zelma'nın kolunu kendi koluna geçirip ona yerini göstereceğini söyledi genç kız. Bunun üzerine Zelma ağabeyi Neyra'ya seslendi, genç adam yanlarına geldiğinde güler yüzlü ancak sessizdi.
Melya, Zelma ile yan yana oturdu, beyefendi içinde karşı sandalyeyi seçmişti.
Bay ve Bayan Hayezi masanın en başına oturtmuşlardı. Yengesi ve dayısı onlara eşlik ederken Lizya ve Melya'nın da Zelma ve Neyra'ya eşlik etmeleri gerektiği biliniyordu. Öyle de yaptılar.
Kız kardeşler diğer iki kardeş ile yemek boyu çok tatlı bir sohbete tutuşmuştular. Fazla samimiyete girmiş sayılmazlardı ancak Melya iki kardeşin beklediğinden çok daha alçak gönüllü ve terbiyeli oldukları kanısına çok kısa sürede varmıştı.
"Bayan Melya anladığım kadarıyla her yaz buraya geliyormuşsunuz ancak ben de aynı şekilde yıllardır yaz mevsimini sonuna kadar burada geçirmeme rağmen sizi bir kez bile görmekle şereflendirilmedim. Ki inanın sizi görmüş olsaydım bir an bile unutmazdım."
Melya, Bay Neyra Hayez'in sözleri karşısında bir an utanç yüzünden duraksamak zorunda kalsa da Zelma sanki yardımına koşmak niyetindeymiş gibi söze atıldı.
"Ağabeyciğim bu güzelliği bir kez görmek unutulmaz olacaktır eminim ancak hafızanızın pek kuvvetli olmadığını kabul etmelisiniz. Karşılaşmış olma ihtimaliniz bence oldukça yüksek zira."
Melya sonunda tamamen toparlandı. "Öncelikle imalarınız için sonsuz teşekkürler ediyorum ancak vakit geçirdiğimiz yerlerin pek farklı olduğuna yoruyorum ben bunu. Bay Neyra'nın dolaştığı yerlerde dolaştığımızı pek sanmıyorum açıkçası."
"Mümkün," dedi Neyra, yüzünde içten bir gülümseme olmasaydı Melya küçümseme hissederdi bu sözcükte. Genç adam karşısında, kız kardeşi Zelma ise yanı başındaki sandalyede oturuyordu, bu şartlarda kendisini aşağılamayacağına açıkça inanıyordu.
Melya karşısındaki adama tebessümle karşılık verip diğer misafirlerin ne durumda olduğunu görmek için etrafı şöyle bir süzmeye koyulmuştu. Masada dayısı, yengesi ve onların tanıdığı birkaç dostu dışında tanıdığı tek kişiyi gördüğünde diğerlerini es geçti ve ne ile meşgul olduğunu anlamaya çalıştı.
Eski edebiyat öğretmeni Bay Saran, büyük beyefendi Şayem Hayez'in sandalyesinin arkasında beyefendinin omzuna eğilmiş, bir şeyleri yalnızca ikisinin duyacağı şekilde konuşuyordu. Büyük beyin yüzüne şaşkınlık ifadesi hızlıca tırmanıyor, Melya bu olanlardan endişeye kapılıyordu. Bay Hayez önce yanı başındaki eşine sonrasında ise ev sahibi Bay Hamr'a eğilerek Melya'nın dayısı Bay Hamr'ı rahatsız edecek bir şey söylemişti. Dayısı bunun üzerine yavaş ve kendinden emin bir şekilde sandalyesini itti ve ayağa kalktı, bir şeylerin yolunda gitmediği de bunu belli etmek istemediği de belliydi. Dayısının konuşma hazırlığı ne yazık ki bölündü.
Salonun büyük kanatlı kapısı iki hizmetli tarafından özenle açılınca gözler Hayezlerin üzerinden gelecek olanlara döndü. Uşağın gür sesi bu kez Melya'yı az öncesinden kat be kat daha şaşırtmıştı.
"Bay Hayez Les Hayez!"
Melya'yı şaşırtan takdim edilen isim değil o ismin sahibiydi. Kaba saba olarak tanıdığı ve iki belki üç kez karşılaştığı, bundan biraz bile memnun kalmadığı o adam yeniden yeni, temiz ve şık olan her bir şeyiyle sanki kızın hemen karşısındaydı.
Bu adam en aşağı tabakadan olduğunu tahmin ettiği o adamdı, bu adam Melya'nın bildiği en üst tabakadandı.
Salonun ortasında sertçe durup derince ve fakat kısaca eğilip salondaki herkesi selamlamıştı Hayez les Hayez.
Sakin, kararlı adımlar ilerleyip büyük efendilerin yakınlarında durdu, genç adamın rahat ancak Melya'ya fazlaca özgüvenlice gelen tavrıyla, tanıdığı o insanlarla konuşması başlayıp da bittiğinde masadaki herkes belirsizlikten dolayı gergindi. Melya bu gerginlik için de genç adamı suçluyordu.
Dayısı genç bey Hayez les Hayez ile ortak bir karara varmış gibi bakışlarını buluşturdu, bir açıklamanın yaklaştığı ortadaydı.
Konuşmadan evvel boğazını temizledi Bay Kahra. " Sevgili misafirlerimiz! Bay ve Bayan Hayez'in ne yazık ki bu gece başka bir planı daha bulunduğu için yemeği erken terk etmek durumundalar." O esnada büyük efendiler Bay ve Bayan Hayez de ayaklanmıştı. Yalnızca misafirlere karşı tek bir baş vedası ile denilenleri onaylamış ve ardından harekete geçmişlerdi. Bu olayın arkasında başka bir gerçeğin olduğunu Melya gayet iyi biliyordu.
Melya gözlerini ayıramadığı Hayez les Hayez'in sonunda görüş açısına girmişti, genç kız bundan biraz olsun memnuniyet duymamıştı ancak. O esnada adamın ifadesizliği belli belirsiz kırıldığında onu dikkatle izleyen Melya adamın yüzünde şaşkınlığı yakaladığını düşünüyordu.
Genç adam başını hafifçe eğip selam verdiğinde gözleri Melya'nın gözlerinden bir an olsun ayrılmamıştı ve diğer tüm gözler adamınkilerin odağını takip ederek kızın üzerinde toplanmıştı.
Melya için bu onurlandırıcı olmalıydı. Melya, karşısında bu adam yerine başka biri olsaydı ne kadar şereflendirildiğini pek derin hisseder, bunu gururla kabul ederdi. Fakat öyle olmadı, kız herhangi bir misafire kabalık yapmaması gerektiğini bildiği için kendisini karşısındaki selamı göğüslemeye zorladı, kız da aynı kontak ve baş eğmeyle selamladı Bay Hayez'i.
Adam beklediği selamı aldıktan sonra genç kıza bir daha asla bakmamıştı. Melya öyle sanıyordu.
Resmi olarak tanışmaları hiçbir zaman olmamıştı, birbirlerine selam vermeleri gereksizdi. Melya bu hareketini kötü niyetle yaptığına bile inanabilirdi, insanlar tanıştıklarını sanacaktı, oysa az önce Melya, Hayez Les Hayez'in ismini öğrenmişse de beyefendi onun ismini hiçbir zaman öğrenemeyecekti. Onların tanışıksızlığı geçmişi, şu anı ve geleceği kapsıyordu.
Ev sahipliğinde payı olan Melya ve Lizya da sonunda ayaklanmış, büyük efendileri yolcu etmek için hareketlenmişti. Efendiler, Zelma ve Neyra salonun kapısında duralayıp ev sahiplerine yemek için teşekkür etmiş ve sonunda hizmetliler eşliğinde evi terk etmişlerdi.
Zelma, gitmeden evvel Melya'nın koluna girip kızın pek sevineceği küçük bir sohbet açmıştı. "Pazar günü Evris Korusu'nda bir gezinti teklifi sunuyorum size Bayan Melya, lütfen geri çevirmeyeceğinizi söyleyin çünkü bu meşhur T* Kent'inde kayıtsız yakınlık duyabildiğim ilk yaşıtım siz oldunuz." Ardından beklenti dolu bakışları Melya'nın gözlerinde takılı kalmıştı. Melya keyifle kabul etmiş, kardeşi Lizya ile pazar günü öğleden sonrasını Zelma'ya ayıracağını temin etmişti.
Zelma genç kızın kentteki tek arkadaşı olmayacaktı fakat Melya onun arkadaşlığından büyük keyif alacağını şimdiden tereddürsüz biçimde hissediyordu. Fakat Zelma'nın tek bir kusuru vardı ki Hayezlerle bağının hangi dereceden olduğunu henüz bilmediği Hayez Les Hayez ile şöyle ya da böyle akrabalığı bulunuyordu.
Melya kafasının içinden çıkıp ana odaklandı, dayısının yanında güler bir yüz takınıp merakını dindirmek için sordu:
"Dayıcığım, meşhur ve gizemli Hayezleri nereden tanıdığını çok merak etsem de şu an öncelikli yanıtlanması gereken sorum şu ki bu ani kalkışlarının nedeni nedir?"
Dayısı kısaca yüzüne baktı Melya'nın, kafasının karışık olduğunu anladı kız. Belli etmek istemediği de belliydi ki hemen kendisini toparlamıştı. "Yavrum, sanırım Hayezlerin gece için davetli olduğu yer bambaşkaymış ve buraya gelmeleri bir yanlışlık eserinin nihai sonucundan başka bir şey değilmiş."
|
0% |