@almelia
|
Melya tüm misafirler dağıldıktan sonra bu yanlışlığın nasıl meydana geldiğini detaylıca öğrenebilmişti.
Eski öğretmeni Bay Saran'ın aracı ufak bir talihsizlikle çalışmaz hale gelince efendi Hayezler yolda kalmış hocayı gideceği yere bırakmayı teklif etmiş, Bay Saran kutlama gecesine davetli olduğunu söyleyince Hayezler de bir kutlama gecesine davetli olduklarını ve bu gece yalnızca bir kutlama gecesinden davet aldıkları için bunun muhtemelen kendilerinin de davetli olduğu bu ev olduğuna kesin olarak inanmışlar. Bunun asıl nedeni şuydu, Hayezler kentin her gecesi için muhakkak davet alırlardı, o gün için yalnızca bir davet aldıklarına göre başka bir kutlamanın daha olabileceğini düşünmemişler, doğrusu bunun yanlış davet olabileceklerine ihtimal bile vermemişler.
Melya Hayezlerin icabet ettikleri daveti hangi aileden aldıklarını iyice benimsememelerine öfkelenmişti, kendilerini pek üstte gördüklerinin en açık kanıtıydı bu olay. Melya kabul etmese de Hayez Les Hayez'in bu ailenin mensubu olduğunu öğrenmiş olması o hürmet gören Hayezlere karşı saygısında azalmaya yol açmıştı. Bu nedenledir ki gece Melya ve Lizya'nın hayatında derin bir değişiklik olacak herhangi bir şey gözlenmemişti. Hayezleri karşısında gördüğü o ilk an bir etkinin oluştuğunu sansa da yanıldığına inandı Melya.
Oluşacak izlere, değişimlere dair şimdilik hiçbir fikirleri yoktu ya da...
"Yenge," diye başladı genç kız. Çok merak ettiği asıl sorunun mantık yürüterek vakit kaybetmemek adına bir an evvel yanıtlanmasını istiyordu. "Peki Hayez Les Hayez denilen bey kimdi?" Yengesinin cevabı bilmiyor olabileceğine daha fazla ihtimal veriyorduysa da sormaktan zarar gelmezdi, bunu da biliyordu.
"Bayan Hayez, beyefendi içeri girdiğinde oğlunun da sonun da geldiğini mırıldandı. Anladığım kadarıyla oğulları Hayez Les Hayez, ailesinin yanlış davette olduklarını anlayıp gece için verilen diğer davetleri araştırmış. Biz o gelmeden evvel yanlışlığı fark etmiştik tabii ancak yine de bizi varlığıyla şereflendirmesi dayının da benim de pek hoşumuza gitti doğrusu."
Melya içten içe hissettiği şeyin gerçekliğinin kanıtlanmasına acayip bozulmuştu. Yuvadaki sıkıcı günlerini varlığı imkansız, hayali Hayez ile doldurduğu anlardan iğrenmişti. Bay Hayez bir zamanlar Melya'nın zihnine muhtaç bir yaratıktı şimdi ise eti ve kemiğiyle başlı başına gerçek biriydi o.
Melya, olan biri üzerine hayaller kurmayı yanlış ve terbiyesizce bulduğu için kafasının içinde oluşturduğu ya da bir isim üzerine birinin davranışlarını belirler, onunla hayali bir gelecek kurardı. Anı rahatlatan güzel bir aktiviteydi. Bu her bakımdan daha terbiyeli bir hareketti Melya'ya göre. Peki şimdi tüm o saygıyla harmanlanmış hayallerinin gerçek bir adam üzerinden şekillendiği gerçeği Melya'yı nasıl hissettirmeliydi? Doğrusu Melya kendisini korkunç hissediyordu. Kurduğu o hayallerde öğrenci arkadaşlarını çağırabileceği şatoyu kendisine teklif edecek gizemli Bay Hayez pek ala gizemsiz ve gerçek biriydi. Melya sahiden hüzün içerisindeydi, bu hüznün kaynağı Hayezlere dair kurduğu hayallere olan şevki değildi asla, onları gerçeğe dönüştürme fikri eskiden beri hiç arzulamadığı bir şeydi zaten fakat yıllarca birinin var olmadığından aldığı cesaretle düşlediği her şey şimdi üzerine yıkılmış bulunuyordu.
Melya, o gece sofrada herkesin merak ettiği bir diğer sorunun odağıydı ve soru sorma sırası yengesine geçmişti.
"Melya, Bay Hayez'in sofrada onlarca kişi arasından sana özel bir selam daha vermesi inan beni tüm bu tesadüfi olaylardan pek daha şaşırttı çünkü diğer tüm olayların tesadüfi olduğu kesinse de Bay Hayez'in selam vermek için seni seçmesi tamamen bilinçliydi."
Melya elbette önce inkar ederek durumu üstelemeye çalışacaktı. "Yengeciğim, gecenin ev sahiplerinden biri de bendim, beyefendi pek ala bunu biliyor olabilir."
Bunu yalnızca yengesi değil yerde uzanan karışık desenli halının zihni olsaydı o da inkar ederdi. "Peki ama kuzum Melya, öyle olsaydı Lizya'yı da selamlaması gerekmez miydi. Ki ev sahipliğinizi bilerek yaptığı bir hareketse seni yücelttiği kadar Lizya'yı aşağılamış kabul edilirdi. Oysa ben Hayezlerin bu geceki yüce gönüllü tavırlarından sonra onların birisini bile isteye aşağılayacaklarına asla inanmam."
Melya önce yengesinin Hayezlere duyduğu büyük saygıdan fazla hoşnutsuz olmakla meşgul oldu sonra ise fazla detay vermeden Hayez Les Hayez'i hangi olay üzerine tanıdığını ancak Hayez'in Bay Hayez olduğunu bilmediğini ve kendisinin de çok şaşırdığını anlattı. Yengesi olan biteni öyle hemen kabullenecek durumda değildi, büyük efendilere duyduğu saygı Melya'nın anlattıkları ile dağılacak kadar az değildi çünkü. Kimselere teşrif etmeyen bu kimseler bir yanlışlık sonucu da olsa evlerini şereflendirmiş, konukları arasındaki itibarını sonsuza dek artırmışlardı. Melya'nın bu çıkarlı kader oyununa bir itirazı yoktuysa da yengesinin Melya'yı Bay Hayez'le ilgili bir yanlışlık, bir yanlış anlaşılma olduğuna inandırma çabasına şiddetle itiraz ediyor, karşı çıkıyordu.
"O, Yüce Tanrı'nın el uzattığı bir peygamber olsa dahi kaba bir adam yenge ve bunu inkar etmek de Tanrı'yı inkar etmek kadar yanlış olacaktır." Fazla öfkeyle çıkışmasına yengesi alınmamış şaşırmıştı. Bayan Kena Hamr bu öfkenin odağının kendi olmadığını açıkça biliyordu. Melya'yı, bu denli öfkeli, duygularını bu denli yoğunca belli ederken görmek kadını sahiden şaşırtmıştı. Kızın, gecenin karmaşasından dolayı sinirlerinin harap olduğunu düşündü, bunu hemencecik onunla paylaştı.
"Bir an önce yatıp dinlenmelisin kuzum Melya, senin sinirlerinin bile böyle yıpranmış olması kim bilir küçüğüm Lizya'ya nasıl dokunmuştur."
Konuşma boyunca sessiz bir o kadar da sakin olan Lizya çok iyi olduğunu her zamanki samimi tavrı ile açıkladı. Bunun üzerine, o gece yalnızca Melya'nın sinirlerinin bozulmuş olduğunda evdeki hizmetliler bile karar kıldı. Ne de olsa bu genç fakat yaşına göre büyük bir yük altındaymış gibi olgun olan kız tesadüflere, planın gidişatındaki aksaklıklara alışkın değildi. Herkes onun olgunluğu bir köşeye bırakmazsa erken öleceğini düşünüyordu. Oysa bunlar gerçekler miydi yoksa kendisi hakkında biraz bile bilgileri olmayan insanların kendilerinden yola çıkarak tasarladıkları basit yorumlar mıydı, yalnızca Tanrı bilir.
Melya kendisi hakkında düşünülenleri bilmeden tüm gece kendisi üzerine düşüncelere kapılarak uykusuz kaldı. O gece birilerinin onun hakkında düşünüyor olduğunu bilemezdi, o gece bu evdekilerin dışında belki üç kişi daha Melya hakkında düşünmüştü. Melya düşünülen biri olduğunu öğrenebilseydi belki de kendini şanslı görür ve onca düşünenin arasında kendisinin artık kendi ile meşgul olmaya gerek olmadığını kabul görürdü. Fakat bir kişi vardı ki Melya o gece kendisini düşünenler arasında o şahsın olduğunu öğrense buna onu hemen men ederdi.
Bay Hayez Les Hayez gecenin büyük kısmını Bayan Melya Kahra'yı düşünerek geçirmeyi men edilecek ayıp bir şey olarak görmüyordu. Kızın vahşi tabiatı, daha önce böylesine hiç rastlamadığı için onu düşünülecek bir nesne yapıyordu doğal olarak. Melya en çok da Hayez Les Hayez'in kendisini vahşi tabiatlı gördüğünü öğrenseydi sahi biçimde çılgına dönerdi. Bu kaba saba adam nasıl olur da Melya'yı vahşi görebildi, inanamazdı. Melya, kaba adamı öyle çirkin algılıyordu ki kendisinin de Bay Hayez'e pek kaba davrandığını fark edemiyordu.
Ancak gün doğduktan sonra birkaç saat uyuyabilmiş olan Melya gecenin ardından dağılmış evi toplamak üzere görevli hizmetlilerin sesleri yüzünden uyanmıştı. Melya uyanır uyanmaz günlerden cumartesi olduğunun idrakine vardı sonra yatağın içinde yarım saat boyunca yarınki buluşmaya dair düşüncelerle meşgul oldu. Ne giyinecek, saçını toplayacak mı yoksa salık mı bırakacak, peki Zelma Hayez ona dün geceki kadar samimi davranacak mı, Hayez Les Hayez ona Melya ile tanışıklığını anlatmış mıydı, anlatmışsa Zelma kuzenine saygısızlık yaptığını mı düşünecekti vs. Pek çok soru Melya'nın güne berbat başlaması için yeterli hatta artar sebeplerdi. Hatta Melya gün boyu Hayezlerden bir pusula beklemişti, Zelma acil işi çıktığını ve yarınki gezintiyi ertelemek mecburiyetinde kaldığını söyleyecekti ve bir daha asla o ertelenen gezinti için yeni bir tarih belirlenmeyecekti. Ne var ki öyle bir pusula Hayezlerden Kahralara hiçbir zaman gelmeyecekti.
Kapısı tıklatılıp cevap almayı beklemeden açılınca düşüncelerine bir dur demek zorunda kalmıştı Melya. Kardeşi onun uyanık olduğunu görünce rahatlamıştı, ablasının uyandırmayı kendi iradesiyle hiç istemezdi, yengesi onu zorlamasaydı o odaya birkaç saat daha uğramazdı.
"Yengem bir şeyler yemen gerektiğini, günün ilk öğününü yemek için asla öğleden sonrasına kalmaman gerektiğini söyledi Melya. Zaten uyanık olman içimi rahatlattı, senin için birkaç şey hazırladık, toparlanmana yardım edeyim de inip yemeğini yiyebil."
Lizya konuşması boyunca örtülü perdeleri, camları açmış ve pencerenin önündeki saksılara yeni ekilmiş çiçekleri sulamaya koyulmuştu.
Melya tüm bunları es geçti. "Lizya, yarın Bayan Zelma ile Evris Korusu'nda gezintiye davetliyiz, biliyorsun değil mi?"
Lizya elindeki metal sulama kabını suladığı saksının üzerinden hemen kaldırıp aynı hızla Melya'ya döndü. Ablası o esnada çıkardığı geceliğini yatak başlığına yereştiriyordu.
"Abla! Bunu unutmuştum. Sanırım gerçek olduğunu kavrayamamışım yoksa böyle bir şeyi asla unutmazdım."
Genç kız, kardeşinin de bu derece Hayez düşkünü olmasına artık dayanamazdı. Bunun nedenini sormak, gerekiyorsa bu sevgiyi azaltmak istiyordu.
"Lizya, Hayezlere karşı bu sevginin nedeni ne? Onları hiç tanımıyorsun bile." Lizya'nın daha önce bunu düşündüğünü anladı Melya, buna şaşırdı.
"Çünkü sen yuvadan Karin'e her döndüğünde Hayezlere dair anlatılan yeni bilgileri benimle paylaştın Melya, ve haklarında bunca şey bildiğim insanları sonunda tanımış olmama pek seviniyorum. Hem kaba tek bir davranışlarını bile görmedim, beklediğimin aksine Neyra ve Zelma Hayez samimiyetlerini göstermede hiç vakit kaybetmediler de. Bunlar, onları sevmek için güzel nedenler değil midir?"
"Güzel nedenler olsa da yeterli değiller Lizya!" İster istemez haykırmıştı. "Baksana! Kendilerini kimin davet ettiğini öğrenip benimsemeye gerek bile duymamışlar. Kendilerine bu denli güvenmeleri nasıl hoş görülür?"
Lizya ablasının yersiz telaşının, iç karartısının nedenini bir an evvel öğrenmek niyeti ile elindeki sulama kabını saksının kenarına bıraktığı gibi ablasının dizlerinin dibine çökmüştü.
"Abla, kentin en önemli ailesi olmalarının dışında en köklü, en soylu aile de onlar. Bu nedenler onları kentte verilecek balo ya da kutlamalara davet etme nezaketini göstermek için yeterli nedenler. Bu bir prosedüre dönüşse bile bu yapılmalı fakat biliyorsun ki dayımız zaten icabet etmemeleri ihtimaline öyle inanmış ki bu nezaketi göstermemiş, Hayezlerin bunu bilmesi ve takip etmesi mümkün değil."
Melya'nın zihninde iyiliğe, doğruya bir kapı aralamak istiyordu ancak bunlarla içindeki sıkıntıyı hafifletebileceğini biliyordu. Cümlesinin hemen arkasına ekleme yaptı.
"Ancak görüyorum ablacığım, seni öfkelendiren ve günlerdir keyfini kaçıran şey bu değil. Benimle paylaştığın takdirde içinde yer edinen alçak karanlığı dağıtabiliriz."
Lizya iyiden iyiye hararetlenmişti, birkaç gündür ablasının her zamankinden daha içe dönük olduğunun farkındaydı fakat bu sabaha kadar durumun ciddiyetini idrak edememişti. Ablasına bir an evvel yardım etmek Lizya'nın en kutsal göreviydi şimdi.
Melya tüm sözcükleri göğsünde tek tek hissetti, hiç tepki veremedi.
Lizya ellerini ablasınınkilerin üzerine örttü sevgiyle. Melya bu sıcak avuçlar yüzünden yumuşamış, bu yumuşaklık nedeniyle sırtı iyiden iyiye gerilmişti.
Kızın içinde son günlerde sürekli çenesini dik tutmak geliyordu, başını eğmesi daha da zorlaşıyordu. Hızla ayağa kalktı, kardeşinin elleri sarsıntı ile havada asılı kalmıştı bu hareket yüzünden.
"Hayır Lizya, içime karanlığın yerleştiği falan yok. Ki öyle bir şey olsaydı da onu dağıtmana izin vermezdim, karanlığı ne çok sevdiğimi bilirsin. İnsan sevdiği şeylere içinde hep bir yer ayırmalıdır zaten."
Lizya sözler karşısında dehşete düşmüştü. Ancak kızı etkileyen sözlerden ziyade söyleyiş tarzıydı. Sanki Melya'nın ruhunun üzeri bugüne kadar kalın bir kabukla kaplıydı ve kırılmaya başladığını hissediyordu. Bir an için ablasının eskisi gibi olmama ihtimali, yeni Melya ile anlaşıp anlaşamayacağı korkusu Lizya'yı konudan çekip almıştı.
Kendine geldi birkaç dakika sonra, sessizlik bazen duvarları yıkar bazen bir harabeyi saraya çevirirdi. Şimdi yıkılan duvarlar adam akıllı bir gövdeye dönmüştü, bundan güç aldı kız kardeş.
"Melya, karanlığı sevdiğini bilirim. Geceleri ruhun daha çok aydınlandığı için. Fakat sevmediğin ne, bugün seni diğer günlerden farklı kılan ne?"
Melya bunu bilmiyordu, eğer bilseydi diğer günlerden daha farklı olmasına neden olan şeye müsaade etmezdi.
"Hayır Lizya! Diğer günlerden farklı değilim, buna neden olacak ufacık bir şey bile yaşamadım. Ben sadece herhangi bir insandan, etten kemikten bir insandan böyle itinayla etkilenmelerden hoşlanmıyorum. Bazılarının yüceltilmesi için diğerlerinin aşağıda kalması gerektiği bu sistemi reddediyorum."
Düşünceleri darmadağın olmuş, seyrini kaybetmişti. Şakaklarına bastırdığı parmaklar zihnine masaj yapmış olmalıydı ki bir nefes alıp yeniden konuştuğunda daha sakin ve mantıklıydı.
"Konumuz bu ve ben değilim. Yalnızca Hayezlerle kolay ısınmanızın nedenini merak etmiştim, durumu gereksiz içselleştirip seni ürküttüğüm için bağışla beni."
Lizya kardeşini bağışlamadı, buna azıcık bile gerek yoktu çünkü. "Beni ürkütmedin ablacığım, benim tek ilgilendiğim senin sağlık ve mutluluğun."
Ablası eski yerine oturup kardeşinin ellerini bu kez kendi isteğiyle avuçlayınca sanki az önce hiçbir şey konuşulmamış gibi normaldiler. Ancak Lizya'nın zihnine bir tohum düştü hızla fidan oldu.
"Melya, Bay Hayez ile aranızda tam olarak ne geçti. Seni ilk kez bir insana karşı bu kadar öfkeli gördüm ben. Sana kötü bir şey yapmadı ya."
Lizya endişeli Melya ise bomboştu. Aslında Hayez Les Hayez Melya'ya iyi ya da kötü hiçbir şey yapmamıştı. Ona olan öfkesinin dinmemesinden de acayip olan ona öfkelenmiş olmasıydı.
Bay Hayez, Melya'ya hiçbir şey yapmamıştı.
|
0% |