Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Melya Elem Kahra

@almelia

 

 

Pazar günü gelip çatmış, Lizya ve Melya korunun bol ağaçlıklı girişinde Zelma ile Neyra'yı kendilerine karşı gelirken bulmuştu.

 

Neyra önce kız kardeşinin selam vermesi için ağzını açmamıştı. Neyseki Zelma bekletmeden Melya'nın elini kavrayıp geldiği için pek mutlu olduğunu bildirmişti, adam fazla suspus kalması gerekmediği için memnundu. Zelma aynı şeyi Lizya'ya yaparken Bay Neyra Melya'nın karşısında derince eğilerek selam verdi. Melya bu kadarına gerek olmadığını çok iyi biliyordu. Aşırıya kaçmasa da biraz daha derin bir selamla karşılık verdi adama.

 

"Sizi görmek çok güzel Bayan Melya."

 

Lizya ve Zelma kol kola girip birkaç adım ilerlemişlerdi. Neyra ve Melya da arkada kalmak istemeyerek harekete geçtiler.

 

"Sizi de öyle beyefendi."

 

"Tam isminizi bahşeder misiniz hanımefendi, kadınların tam isimleri her zaman bende büyük bir haz uyandırmıştır."

 

Melya adamın sıcak tavırlarından memnundu, burnu havada bir tavırla karşı karşıya kalsaydı buna kim olursa olsun katlanmayacağını biliyordu.

 

"Melya Elem Kahra, bayım."

 

Genç adam hoş bir şarap yudumlamış gibiydi önce. Melya adamın tavırlarında aşırıya kaçan bir şey görmekten çekiniyordu ki gözlerini ondan çekip önünde yürüyen kardeşinin eteğine bakmaya başladı.

 

"Anlamlı bir şeye benziyor," dedi genç Hayez. Melya'dan büyük olduğu kesindi fakat birkaç yaşla sınırlı bir büyüklüktü bu. Kızın bu konu üzerine konuşmaya pek hevesi yoktu. Farklı bir şeyler konuşsalar daha verimli olacağını hissetti.

 

Önce havalardan bir sohbete başladılar, sonra öndekiler de sohbete karışınca yön değiştirdiler.

 

"Cuma gecesi bir yanlışlık güzel dostluklar başlattı, bu çok özel hissettirmiyor mu size de?" Zelma'nın sorusu kendisi dışındaki üç kişiyi hedef alıyordu. Üçü de onu onayladı.

 

"Melya şatonun karşı arazisindeki yuvada yıllarca öğrenciydi biliyor musunuz? İster istemez öğrencilerin Hayezler hakkında birkaç şey öğrenmesi şart gibi bir şeymiş çünkü o kadar çok Hayezler hakkında konuşulurmuş ki Melya konuşmanın seyrinden bunaldığı için pek çok sohbeti terk ettiğini söylemişti bana." Lizya bunları söylerken tesadüfi karşılaşmalarının daha da mucizevi olduğunu anlatmaya çalışıyordu fakat tavrındaki masumluk düpedüz gözler önünde olmasaydı sözleri yanlış anlaşılabilirdi.

 

"Lizya! Sanırım yanlış kelimeleri seçtin." Melya yanlış anlaşılmaya pay bırakmamak için araya girmeye niyetliydi ancak Neyra Hayez "Hayezlere karşı tahammülsüzlüğünü hiç belli etmiyordun Bayan Melya!" diyerek şakayla haykırmıştı. Gülüyor ve ciddi olmadığını belli ediyordu ancak Melya huzursuz olmuştu, adamın sözleri eski günler için geçersizdi belki ancak son günlerde Hayezlere karşı tahammül limiti pek azalmıştı doğrusu. Bundan utandı.

 

"Beyefendi inanın sohbeti terk etmemin nedeni Hayezlere karşı tahammülsüzlüğüm değil tekrar tekrar aynı şeylerin konuşulmasına karşı olan bıkkınlığımdı. Dünya üzerinde tekrar tekrar, sıkılmadan konuşulacak yalnızca bir şey vardır o da Tanrı. Onun dışında kalınan hiçbir önemli bilgi birkaç defadan fazla konuşulmamalıdır."

 

Beyefendi Neyra önce bu düşünceler üzerine sakin bir düşünceye dalmıştı, Melya'nın kendini savunuş tarzını sevmişti. "Size hak veriyorum Bayan Melya, sahiden de öyle," gibi şeyler mırıldanırken Lizya da kendini savunma ihtiyacı hissetmişti.

 

Sözlerini tahammülsüzlük niyeti ile söylemediğini biraz utanç kırmızısı yüzü ile belirtti. Niyeti sahiden de tesadüfi olan arkadaşlıklarını evvelinde olanlarla perçinlemekti.

 

Zelma da sessiz kalmadı. "Doğrusu ben dersler konusunda bile sizinle aynı tahammülsüzlüğü gösteriyordum, Melya. İki kereden fazla çalışmam gereken bir konu olduğu vakit ortalıklarda beni göremezdiniz." Bay Neyra böyle bir an hatırlayarak kahkaha atıyordu. Melya da sonunda rahatça gülebilmişti.

 

"Fakat merak ediyorum sevgili amcam ve yengem hakkında neler konuşuluyordu?" Melya sorunun ardından beyninin donduğunu hissetti. Kendisini zorlayıp buzdan beynini çatırdatmak istiyordu.

 

"Yanlış anlamayın, öyle saygısız şeyler değil. Hatta Bay ve Bayan Hayez'in kimliklerine dair hiçbir şey bilmiyorlardı. Tek bildiğimiz pencerelerimizi her açtığımızda gördüğümüz gerçek bir şatonun bizi karşıladığıydı ve görevlilerin zihinlerimize uyguladığı baskıdan kurtulabilmek için şatonuz bizim hayali kurtarıcımız olurdu."

 

Melya bu sözleriyle kendisini küçük düşürdü mü merak etti, sakince iki kardeşin üzerinde dolaştı bakışları. Hiçbir küçümseme ifadesi yoktu, Melya rahatlamıştı.

 

Rahatça yüzlerine bakabilmişti çünkü yürümeye ara verip çimlere oturmuşlardı. Önleri, yürüyen diğer insanlara dönükse de arkalarında kalan şatonun manzarası Melya'ya göre her birinin aklındaydı.

 

"Biliyor musunuz, bizim evimizin karşısında da, tüm kargaşanın en ucunda tek bir ev görünürdü ve ne zaman dışarıya bakacak olsam herkesin en son göreceği o yeşil evi ben her şeyden önce görürdüm. Zihnim o eve öyle odaklıydı ki bazen ruhumun o evdeki pencerelerden birinde kendi bedenimin uzak manzarasını izler gibi olduğunu hissederdim."

 

Genç kızın gözleri uzak bir noktada dondu, gözlerini kırpmıyor, kirpikleri titreşiyordu. Beyaz tenli, siyah saçlı ve kaşlı, çok güzel bir ışığı olan bir kızdı.

Hatları takındığı ifade ile keskin görünüyordu. Ancak Melya biliyordu ki Zelma uykuya daldığında yüzü bir çocuğunki kadar yumuşak hatlara bürünecek.

 

"Şu anki konumumuz bana bir ilham verdi, biliyor musunuz?" Sonunda gözleri arkadaşlarına dönmüştü. "Er geç o evde yaşayanlarla tanışmam gerektiğine karar verdim. Bunu gerçekleştirirsem geri dönüp çocukluğumun sırtını sıvazlamış olurum."

 

Melya da Lizya da bu sözlerde bir hüzün sezmişti. Melya cesaret edemese de Lizya o masum ve kibar tavrıyla hüznün nedenini öğrenmek için adım attı.

 

"Neden bugüne kadar bunu yapmadınız Bayan Zelma, yoksa aklınıza mı gelmemişti."

 

Zelma'nın gözlerinden uzanan bir ok Lizya'nınkilere saplanmış gibiydi, kıpırtısız bir şekilde bakıyordu ona. Fakat çok belli olan bir şey vardı ki baktığı kişi Lizya'ysa da gördüğü bambaşka bir şeydi. Kızın o an geçmişinde bıraktığı hüznünün bir portresini süzdüğünü bilemezlerdi elbet.

 

"Bunu yapabilecek yaşa geldiğimde bunu yapabilecek bir fırsatım olmadı, bu nedenle kendimi gerçekleştiremeyeceğim hayallerin hızına yetiştirmekle heba edemezdim. Ancak şimdi bunun er geç olacak bir şey olduğunu ilk kez böyle derin hissediyorum."

 

Zelma dağılmıştı, Neyra rahatsızdı. Kız kardeşler gerekçesini bilmedikleri hüznün pençesinden kaçamıyorlardı. Zelma kendisini toplayınca diğerlerini kurtarmıştı.

 

"Melya! Şu ana kadar sormadığıma inanamıyorum." Kızın çökmüş halinden eser kalmaması, aşırı heyecanı Melya'yı önceleri rahatlatmışsa da şimdi oldukça kaygılandırıyordu.

 

"Kuzenim Les Hayez ile nereden tanışıyorsun. Gece bizi almak için geldiğinde yirmiden fazla kişi bulunan sofrada yalnızca sana özel bir reverans sundu. Arkadaş mısınız?"

 

Melya şimdi büsbütün kaygılı ve gergindi. Er geç geleceğini bildiği bir soruydu bu ancak yine de ne zaman sorulursa sorulsun kendisini hazırlıklı hissetmeyecekti. Belki de asıl nedeni kendisinin de bilmiyor oluşuydu buna neden olanı.

 

"Sizi temin ederim arkadaş değiliz. Yalnızca tanışmamıza vesile olan bir tatsızlık yaşadık. Aslında buna rastlaşmak denebilir. Geceye kadar kuzeninizin ismini dahi bilmiyordum Bayan Zelma."

 

Neyra da sonunda konuşma fırsatı bulduğu için hemen karışmak istemişti.

 

"Les Hayez tam olarak tanışmadığı birine resmî bir kutlamada selam verecek kadar nazik bir bey, esasen ben de bunu yeni keşfediyorum. Aslında şaşılacak bir şey yok, pek ala Bayan Melya Elem Kahra'nın cazibesine öyle bir denk gelen biri bile bunu yapardı."

 

Melya yeniden abartılı bir iltifata maruz kaldığının farkındaydı. Hiçbir zaman ortalamanın üzerinde bir güzel olmamıştı. Belki bakımlıydı, bazı zamanlar ışık üzerinde güzel oyunlar oynayıp kızı daha parlak gösterirdi ancak onu büsbütün unutulmaz bir güzelliğe dönüştürmezdi bunlar.

 

"Beni onore ediyorsunuz beyefendi ancak bu denli güzel olduğum iması benimle dalga geçiriyormuşsunuz hissine kapılmama neden oluyor. Hiçbir zaman unutulmaz boyutlarda güzel olduğumu düşünmedim ve hiçbir zaman olduğumdan daha güzel olmayı dilemedim. Aşırıya kaçmayan şeyleri severim."

 

Melya konuşmasıyla hem Les Hayez mevzuundan kurtulmuştu hem de biraz daha devam ederse rahatsızlık duyacağı ağdalı güzellik iltifatlarına bir son vereceği fırsatı bulmuştu. Bu bir taşla iki kuşu rahat rahat vurabileceği fırsat sapanıydı.

 

Ne yazık ki pek öyle olmamıştı. Hatta işler biraz daha rahatsız edici boyutlara gelmişti.

 

"Şimdikinden daha güzel olmayı dilememenizin nedeni gayet ortada hanımefendi, inansanız da inanmasanız da güzelliği hafızalara kazınan cinstensiniz. Fakat öyle olsun, size, bundan sonra gerçek olmayan iltifatlarda bulunurum. Çok hoş olduğunuzu bir daha ima etmem."

 

Melya'nın karşılık vermek için boşluk kolladığını görüyordu, buna izin vermeyecekti Bay Neyra.

 

"Peki siz Les Hayez'e, yalnızca denk geldiği birine onlarca kişi içinden seçip özel selam vereceği ne bahşettiğinizi düşünüyorsunuz, yalnızca nazik bir adam mı sizce?"

 

Melya konunun hararetini üzerine çökerken yakalayamadı, bu çok hızlı olmuştu.

 

"Oh! Size saygısızlık etmek istemem ancak sevgili kuzeninizi asla nazik bir adam olarak göremem."

 

Neyra şaşırmış, daha da fazlası keyiflenmişti.

 

"Bir hanımın bu kadar cesurca itiraf edeceği ne tür bir kabalık yaptı size, lütfen bizimle paylaşın?"

 

Lizya konunun genel hatlarını bilse de yanındaki iki kişiden farklı görmüyordu kendini. Ablasının anlattıkları Bay Hayez'i affedilmeyecek kadar kaba kılmıyordu. Buna neden olan başka bir şey olmalıydı Lizya'ya göre.

 

"Benim sizi tatmin edecek kadar kaba bir hikayem yok, lütfen beni yanlış anlamayın. Ancak Bay Hayez'den aldığım hissiyat onun kaba biri olduğu yönündedir."

 

Melya'nın şu an, kesin bir delili olmadan birine kabalık ithamında bulunmanın ne kadar nezaketsiz olduğunu da bilmesi gerekirdi, oysa o bunu gayet iyi biliyordu yalnızca unutmuş olmalıydı.

 

Bay Neyra duyduklarından keyif almış gibiydi, Zelma ise şaşkınlığından kurtulamamıştı. Bu iki ifade de Melya'yı kendine getirmişti.

 

"Eminim Bay Hayez çok nazik biridir, bunu öğrenebilecek kadar vakit geçirmedim kendisiyle. Düşününce söylediklerim biraz hızlı bir yargıya vardığımı gösteriyor. Lütfen nezaketsizliğini bağışlayın."

 

Bunların arasında sahiden sonuna kadar samimi olduğu tek şey bağışlanma isteğiydi, onun dışındaki sözcükleri zorunlulukmuş gibiydi ve ağzından dökülmüştü.

 

Kardeşler bağışlanacak bir şey olmadığını söylediklerinde Melya zaten böyle düşünüyordu, kendi düşünceleri için onlardan özür dilememişti, belki kuzenlerine düşkünlükleri gerçekleri görmelerini engelliyordu ve Melya aralarındaki bağı gevşetmeye niyetli değildi.

 

Yeniden yürümeye başladılar. Genç Neyra önce ayaklanıp her bir hanıma tek tek el uzatmıştı. Melya bu nezaket sırasını algılayamadığı, daha doğrusu zihni kaba Bay Hayez'le meşgul olduğu için ayak uyduramamış ve kendisi çoktan kalkmıştı bile. Neyra şaşırdıysa da şaşırdığını belli etmemişti fakat Melya kendisine bir an evvel çekidüzen vermesi gerektiğinin öyle farkındaydı ki ona bakan herkes Melya'daki bu isteği görüyor sanıyordu.

 

Hafif bir savunmasızlık hissiyle boğuşmak zorunda kaldı yürümenin devamı boyunca. Bu hissi sekteye uğratan bir şey oldu.

 

Beyefendi Hayez Les Hayez, çoğunlukla yürümek için sıkça kullanılan koruda siyah, kömür parlaklığındaki atıyla belirivermişti. Kuzenlerini gören bey durma gereksinimi duymuştu ve atından yanlarına varmadan inip karşıdan kendilerine doğru yavaşça yürümeye koyulmuştu.

 

Melya önce savunmasız hissinin yerini saldırıya dair olanların aldığını sandı, sonra Bay Hayez'in önce hepsine toplu bir reverans sunup kuzenleriyle merhabalaşmadan önce Melya'ya özel bir baş selamı vermesi savunmayı da saldırıyı da kırdı.

 

Melya ilk kez Bay Hayez'e haksızlık etmiş olabileceğini düşündü.

 

"Yeni dostlarımızla tanış Kuzen Les Hayez." Zelma tanıştırma işini selamlaşma faslından hemen sonra üstelenmişti. Önce Lizya'yı sunmuştu. Kardeşlerden öğrendiği birkaç bilgiyi de araya sıkıştırmıştı Zelma. " Ablası ile her yazı kentte geçiyorlarmış inanabiliyor musun? Ve biz onları daha önce burada hiç görmedik!" Bu cümlenin ardından yüzü kurnaz bir hal aldı. Tanıtılma sırasının Melya'ya geldiği belliydi. Fakat Melya'dan önce genç Hayez Lizya'nın önünde resmî bir reverans sunmuş kız kardeşi de karşılık vermişti.

 

"Tabii senin daha evvel görüp görmediğini bilemiyorum kuzen. Bu güzel kadın, Bayan Melya Elem Kahra. Kız kardeşi ile Karin'den gelmiş fakat zaten evvelinde kentte, şatonun karşısındaki hoş yuvada eğitim almış. Çok hoş, değil mi?" Adam soruyu ciddiye almış gibi değildi. Kadınsa cümlesinin sonunda bir düşünceyle meşgul olmuş olacak ki sesi azalmıştı, gözleri de takılmış. Hızla toparlandı. Fakat Melya ne kadar belli etmese de dağılmış hissediyordu.

 

Adamın gözleri kızın yüzünde donup kalmıştı, öyle ifadesizdi ki sonunda Melya bu durumu adamın kendisinden biraz bile hoşlanmadığı yönünde algılamaya başlamıştı.

 

"Onu daha önce kentte görmüş müydün Kuzen Les Hayez? Bu şansı yakalamış olmalısın çünkü iki sefer ona özel selam verdiğine şahidiz."

 

Neyra'nın onay veren sesi duyulmuştu aralarında. Les Hayez gözlerini kızdan hala ayırmıyordu, bu bakışlara yüklediği anlam yüzünden Melya rencide olmaya başladığını hissedebiliyordu. Les Hayez çok bekletmeden yanıt verdi. "Hayır, hanımefendiyi daha önce kentte hiç görmedim."

 

"Hm, sahiden ilginç bir şey doğrusu." Zelma buna sahiden de şaşıyordu. Oysa Melya'ya göre çok kolay bir açıklaması vardı zaten.

 

"Bu bey de yakışıklı kuzenim Bay Hayez Les Hayez, hanımlar!" diye devam edip bu faslı bitirdi sonunda Zelma.

 

Melya tüm süre boyunca hiçbir şey söylememiş olduğunun farkındaydı ve böyle devam ederse bunu bir süre sonra hiç yapamayacaktı o yüzden güçlü ifadesini takınıp sesine yansıttı.

 

"Memnun oldum Bay Hayez."

Adam, kız kardeşine sunduğu saygılı ve resmî reveransın birazını bile Melya'ya bahşetmemişti. Yalnızca ifadesiz bakışlar, hafif ancak keskin bir hareketle eğilen başı ile kıza karşılık verdi. Melya ilk selamında adama pek belirsiz karşılık vermişti, belki de genç Hayez buna karşılık bu kez Melya'nın hak ettiğini vermişti... Melya selamına daha fazla saygı yüklemedi diye üzülecek vakti bulamadı neyseki, zaten pek de üzülmezdi doğrusu.

 

"İsminizin bazı dillerde acılı bir anlamı var." Bakışlarının ifadesizliği kızın yüzünde buzun keskinliğini hissetmesine neden olmaya başlamıştı artık. Kesen her ne olursa olsun kesikler acırdı, genç kız ilk kez soyut bir şey yüzünden somut bir acı çektiğini anladı.

 

"Aileniz acılı bir hayatınız olabileceği ihtimalinden pek korkmamış olmalılar."

 

"Her insan için ölmeden evvel "Acılı bir hayat sürdü," denir Bay Hayez, ismimin anlamından ve hayatıma etkisinden ben bile korkmuyorum doğrusunu isterseniz."

 

Genç Hayez'in bakışlarında ne küçümseme ne anladığını belli eden ufacık bir iz dahi yoktu. Melya ifadesiz birkaç insan ile daha karşılaşmıştı fakat hiçbir zaman o ifadesiz insanların karşısında bu pozisyonda bulunmamıştı.

 

"Bana Les Hayez diyin," dedi adam. Melya bunu biraz, azıcık bile beklemiyordu. Konunun ani yön değişikliği kızın başını döndürmüştü.

 

Kız kendinde, artık daha fazla konuşacak gücü bulamadı, yalnızca başı ile onay verip kabul ettiğini bildirdi o kadar. Bu hareketten sonra adam ona bir daha hiç bakmamıştı. Ve hepsine toplu bir veda hareketi sunmuş, çekip gitmişti.

 

 

Loading...
0%