Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@aurasea

" Anladın mı?" Diye sordu, ilgiyle. Bir bölüm anlattıktan sonra karşısında hiçbir şey anlamadığını belli eden Türker, bir kez daha başını iki yana salladı.


" Yok." Dedi olumsuzca. " Çok karışık anlatıyorsun. Baştan al." Deyip işaret parmağıyla sağ yanağını kaşıdı. Firuze'nin kısılan gözlerine eş zamanlı olarak elleri de belinin iki yanındaydı.


" Bana baksana sen." Dedi büyük bir ciddiyetle. " Lan oğlum sen benimle ta-"


" Yavaş." Diye gelen tepkiyle edemediği küfürü de içine attı.


" Ne yavaşı be! Bana bak İbo kaç saattir dilimde tüy bitti benim. Yemin ederim şu anlattıklarımla ben portakalda vitamin bile olmadığım zamanı yaşadım ya!


Malazgirt Savaşı'na katıldım da geldim sanki öyle bir yorgunluk çöktü üstüme. Ama sen anlamadım deyip duruyorsun. Seni o okula alan hocanın-..."


" Tamam." Dedi İbrahim Türker sakince.


" Baştan al, bu son."


" Başlamadan tekrar uyarayım bana İbo deme!" Diye devam etti, kaslarını kaldırıp.


Firuze de onun gibi kaşlarını kaldırıp alayla güldü.


"Niye? İbrahim'e İbo denir oğlum." Dedi, doğrusu bu der gibi.


" Sen deme." Dedi Türker yeniden. Firuze'nin bu konuyu üsteleyeceğini bildiğinden " Başla hadi. Gideceğim birazdan." Deyip kol saatine baktı.


" Neden? Randevun mu var yoksa?" Elleri saçlarının uçlarında dolaşırken Türker'e, on dört yaşında atılabilecek en flörtöz bakışını attı.


" Çok konuştun senin aleyhine işliyor."


" Ne gıcıksın he." Dedi Firuze, kelimeleri uzata uzata.


" Bok gidersin sen randevuya, ağzın anca höt höt yapar, elin de silah tutar."


" Aynen." Dedi Türker tüm umursamazlığıyla, yüzünde bir sırıtış oluşurken elini Firuze'ye uzatıp "Başla."


Öyle bir başla demişti ki Firuze, bir kaç saniye bu ses İbo'dan mı çıktı diye düşünmeden edemedi.


Sakin ve kibar bir ton. Hayret etti.


" Bak başlıyorum, hele bir, bir daha de..." Devamında ne diyeceğini bilemediği için sustu. İbo da tuhaf bakıyordu zaten, uykusu gelmişti herhalde.


" Bak şimdi..." Diye başlayıp bu sefer daha sakin ve tane tane anlatmaya başlamıştı.


"Malazgirt Zaferi’nden sonra kısa bir süre içerisinde Anadolu’da Danişmentliler, Mengücekliler, Saltuklular, Artuklular ve Çaka gibi beylikler kurulmuştur. Bu beyliklerin kurulmasıyla 11. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’da, Beylikler Dönemi başlamıştır. Sonrasında Anadolu’daki Türk hâkimiyeti Türkiye Selçukluları ile kalıcı hâle gelmiştir. Anadolu’ya Türkistan’dan gelmeye devam eden Türkmen kitleleri de bu yerleşmeyi desteklemiş ve Anadolu’da kalıcılığı sağlamıştır..."


Cümlelerinin arasında geçen " Türkler" kelimesinin Türker'e benzemesi arada Türkler diyeceğine Türker demesine neden olurken hiçbir hata yapmamış gibi anlatmaya devam etti.


"11. yüzyılda Anadolu’yu yurt edinen Türkler, burada kurdukları devletleri daha çok kurucularının veya bölgenin adıyla anmıştır." Deyip derin bir nefes aldı.


" Oh be!" Dedi rahatlayarak. " Tamam mı?" Gözlerini daha da açıp dikkatle Türker'in yüzüne baktı. Gözlerini ne kadar açarsa, yüzünde oluşacak hiçbir mimiği kaçırmayacağını düşünüyordu.


" Yani tam bile-" Türker, Firuze'nin yüzünde göreceği ifadeyi bile bile kurduğu cümleyi yarıda kesip " Tamam." Dedi sadece.


" Aferin." Demesiyle şaşırdı. Türker'den böyle bir şeyi ilk kez duyuyordu. Türker ve övmek pek yan yana gelen kelimeler değildi çünkü.


" Sağ ol cicim." Dedi saçlarını savurup. " Yani süper anlattığımı biliyordum, senden de bir aferin duymaya ihtiyacım yoktu ama..."


" Ne yaparsın." Dedi ellerini iki yana açarken.


" El mecbur sana kaldım, babamın sınav kağıtlarını okuması gerekiyordu."


" Bir daha olmasın." Dedi Türker, gülümsemeni bastırmak için dudaklarını iyice birleştirmişti.


" Ay haspam! Sana mı kaldım ben be!" Firuze'nin damarına bastıkça celalleneceğini bildiğinden devam etti Türker.


" Görünüşe göre öyle oldu." Dedi alayla.


Firuze'nin yüzünün sinirden kızarmaya başlamasıyla ayağını parke zemine vurması da bir oldu.


" Keşke..." Dedi uzatarak. " Sana geleceğime aha şu sümüklü Fikret'e gidip anlatsaydım."


" Vurma ayağını." Dedi Türker, bakışlarıyla parkeyi işaret ederken. " Yeni yaptırdık daha." Dedi dudaklarını birbirine bastırırken.


" Allah seni-"


" Hem sümüklü Fikret'e sabaha kadar anlatsan anlamazdı o."


" Bir fark göremiyorum. Sunumu hatim ettim be!"


" Kas kafalı!"


" Daha iyi, tekrar yaptın."


" Gidiyorum ben." Firuze, geçmeyen siniriyle fermuarı tam orta yerden patlamış çantasına kağıtları tıkıştırırken Türker'in gözleri üstündeydi.


Yan taraftan Türker'in bakışlarını hissetse de ona bakmasa da içinden ne diye dikti o gözlerini demeden duramıyordu.


Gelişigüzel topladığı çantasını tek omzuna savurarak asarken " Hadi kaçtım ben." Deyip hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdü.


" Karpuz falan kesecektik deyip beni işlerimden alıkoyma." Diye saçma bir cümle söylediğini de fark edince adımları daha da hızlandı.


" Karpuz bu mevsimde zor da. Kek vardı..." Dediği anda Firuze'nin de adımları keki duyar duymaz durmuştu.


Firuze'nin durmasıyla Türker'in yüzünde saklamak istediği bir gülümseme belirdi.


" Havuçlu, tarçınlı." Dedi ardından.


" Ceviz?" Diye soran meraklı sesle onaylayarak başını salladı.


" Ceviz de." Dedi elinde yapışkanı gitmiş turuncu kağıdı esofmanının cebine koyarken.


Firuze'nin yangından mal kaçırır gibi topladığı çantasının açık gözünden düşen kağıt parçası, yangından kaçmasa da bir yangın başlatmıştı o gün.


Belki de var olan yangını daha da alevlendirdi.


Gelişigüzel yazılmış iki harfin böyle hissettirmesi garipti. Kız, ve anlamına gelen işareti de yapamamıştı üstelik, sol anahtarı yaparken de zorlanırdı.


T&F ( T niye önde ya!? Karalamak istemiyorum.)


F&T ( Böyle daha iyi :))


🟧


İkinci bölümü de hemen atayım dedim. Umarım seversiniz. Yorumlarınızı ve begenilerinizi bekliyorum.


Sevgiyle kalın.


🩵


Loading...
0%