Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@aurasea


"Yeşil hem de! Ben bu rengi taşırım her zaman can köşemde.

Yeşilde ne arar da bulamaz insanoğlu?

Yeşil bu... Varlık dolu, gök dolu, umman dolu."


İyi okumalar...


🍃


Bahçeden çıktıkları andan beri itişerek yürümeye devam ettiler. Firuze, yerinde rahat duramadığı ya da annesinin deyimiyle bir yerlerinde kurt olduğu için Ferit'i koluyla dürtüp duruyordu. " Ya Firuze, rahat dur."

Kız omzunu silkerek hınzır gülüşüyle bir kez daha tüm gücüyle Ferit'i itti. Ferit, gelecek kızdan gelecek hamleyi bu kadar kuvvetli beklemediğinden yerinde sendeleyip toparlandı. " Firuze!" Diye bağırdı bu sefer. Küçücük kızdan gelen darbeyle böyle sarsılması gururuyla ters düşmüştü.

" Ne var be!" Dedi kız da. " Vallaha bir yapıştırırım sümük gibi izin çıkar. " Boş tehditlerdi bunlar. Kız da bunu bilmenin rahatlığıyla kıkır kıkır güldü. " Nah yapıştırırsın. Babama söylerim seni."


Bu da Firuze'nin en sevdiği tehditti ki gerçekten de söylerdi, biliyordu Ferit. Kısacık yol, itişe kakışa geldikleri için uzamıştı biraz. Türkerlerin bahçe kapısından girince Firuze koşa koşa zile basmaya gitti. Abisine kaptıramazdı bunu. " Zile basma sakın. Annem ne dedi, İlke uyuyor olabilir." Diye uyarıldı ama iş işten geçmişti. Bir değil, iki kere bastı zile.


" Bir daha seni yanıma alırsam..." Dedi Ferit, dişlerini sinirle sıkarken. " Mecbur alacaksın, hem İbo benim arkadaşım senin değil." Dedi kız.


" Nereden arkadaşın oluyormuş, hem biz erkek muhabbeti yapacağız kızım, sen ne anlarsın?"


" Onu ilk ben gördüm." Dedi Firuze, abisine dönerek yeşil gözlerini kocaman açtı. " Al başına çal." Diyen hoşnutsuz sesle kapı da açıldı.

Kucağında İlke'yle kapıyı açan Aydan, çocukların geleceğini bildiği için küçük kızı uyutmamıştı. Oğlunun yeni arkadaşları hareketli çocuklardı, İlke de huysuz bir bebek. " Hoş geldiniz." Dedi içtenlikle. " Geçin bakalım." Deyip yana çekildi. " Hoş bulduk Aydan teyze. " Dedi Ferit, süt dökmüş kedi edasıyla. Firuze de onun bu haline şaşırmış olacak ki abisinin süzüle süzüle konuşmasına baktı. Ardından kolunun dürtülmesiyle " Hoş bulduk desene Firuze." Diye bir uyarı geldi. " Hoş bulduk." Dedi Firuze Aydan'a doğru. Ama bu öyle, sade bir karşılık değildi. Aydan'nın pek kibar kız diye düşüneceği ama Firuze'nin de abartılı Ferit taklidini yalnızca Ferit anladı. " Firuze." Dedi fısıltıyla e harfini öyle bir uzattı ki.


Aydan'nın arkasından gelen gülme sesiyle bunu anlayanın sadece Ferit olmadığı da anlaşıldı. Türker, iki aydır tanıdığı bu iki kardeşi tanımıştı artık.

" Hadi geçin içeri." Deyip çocukları Türker'in odasına gönderdi Aydan. " Kek yaptım çocuklar. Birazdan getiririm." Diyerek huysuzlanmaya başlayan İlke'yle diğer odaya geçti.


" Hadi gelin." Deyip odasının aralık duran kapısını ittirerek iki kardeşin geçmesi için yol verdi. " Vayy." Ferit, odadan girdiği andan itibaren beğeniyle baktı içeriye. " Ne güzel odan var lan." Komidinin üstündeki ahşap gemi süzdü. Dokunacakken annesinin sesi kulağında yankılanır gibi oldu, vazgeçti ama arkasından Türker, " Alsana." Dedi.


" Bir şey olmasın?" Tedirginlikle çıkan sesine rağmen çocuk merakı ağır basınca aldı.

" Nereden bu?" " Dedem yaptı." Dedi Türker.

" Marangoz." 

" Çok güzel."

" Söylerim sana da yapar."

" Sahiden mi?" Gözleri parlayarak sordu Ferit. Gülümseyerek başını sallayan Türker'le " Sağ ol. " Dedi o da.


" Sana ne yapsın?" Meraklı yeşil gözlerin değmediği hiçbir yer kalmamıştı odada. Neyi kurcalasam diye düşünürken gelen soruyla ağzından sadece " Ha?" Diye bir ses çıktı.


" Dedem Ferit'e gemi yapacak. Sen ne istersin?" Diye sordu Türker. " Oha ne gemisi?" Gözünde canlanan koskoca bir gemiydi o an. " Salak." Dedi Ferit.

" Ahşaptan. Gerçek değil."


" Babama söyliycem." Dedi Firuze. Sonra Türker'e dönüp " Bilmem ki ne yapabilir?" Tatlı geldi bu tavrı, ikisi de güldü kıza. Firuze sinir oldu ama odundan yapılan hiçbir oyuncağı yoktu. " Ben bir düşüneyim." Dedi sonra.


Buraya gelme nedenlerini anneler, araştırma ödevi diye bilseler de onların kurduğu başka bir plan vardı. Dün akşamüstü evlere dağılmadan yapılan planda, Türker'in bilgisayarında oyun oynayacaklardı. Gizliydi, tehlikeliydi ama heyecan da doruklardaydı. Ferit'in kalbi uzun zamandır istediği oyunu oynayacak olmanın verdiği heyecanla çarparken Türker'in kalbi ise ilk kez evine gelen arkadaşları olduğu için çarpıyordu. Firuze'nin ise dünya yansa umrunda değildi ve bitse de gitsek düşüncesi yavaş yavaş gelmeye başlamıştı.


Daha önceden mutfaktan getirdiği iki sandalyeyi, dönen sandalyenin yanına koyup hazırlıklarını da yapmıştı. Dönen sandalyeyi geriye doğru çekerken " Sen böyle otur." Dedi Ferit'e. Ferit, yıllardır bu anı bekliyormuş edasıyla pat diye oturdu. Firuze ve Ferit de yanlardaki sandalyelere oturdular. Bilgisayar kasasındaki düğmeye basıp açılmasını beklediler. Çıkan mavi ekranla üçünün de yüzleri aydınlandı. Sınırlı zamanlarda bakabiliyordu Türker. Katı kurallar vardı. " Ferit. Yalnız bende senin dediğin oyun yüklü değil." Dedi bilgisayardan birkaç sayfa kurcalarken. Ferit'in yüzünde beliren hin gülüşle tişörtünün altından CD'yi çıkardı. " Ferit'te çareler tükenmez. " Dedi keyifle. " Nereden buldun bunu?" Diyen Türker'in de sesinde heyecan vardı artık.


" Okuldan bir arkadaştan aldım. Sonra geri vereceğim."


" Ne bu?" Diye soran Firuze'ye ikisinden de coşkulu bir yanıt geldi. " GTA San Andreas."


" Ney ney?" Dedi yüzünü ekşitip. " Boşver kızım. " Dedi Ferit. " Sen anlamazsın."


" Abi." Dedi Firuze, " Babam senin burada oyun oynadığını biliyor mu?" Bir taraftan da ekranda açılan oyuna bakıyordu. Cıbıl cıbıl kızların dolaştığı sokaklarda koşturan mavi gömlekli adam herkesi dövüp araba kaçırıyordu. " Yok." Diyen Ferit, o sırada ağzı beş karış açık oyunu oynuyordu. "Anladım." Dedi kız da. Geçen birkaç saniyeyle Ferit'in jeton düşmüş ve hızla Firuze'ye döndü.

" Bana bak..." Diye başlayan tehdit cümlesinden vazgeçip anlayışlı bir abi olmak isteyerek " Yapma kardeşim." Dedi çaresizlik içinde. " Ne istersen alırım tamam mı abisi?"

"Ne istiyorsun söyle?"


" Düşüneyim." Dedi Firuze. Ferit'e bu kadar korku yeterdi. " Çocuklar?" Diye elinde tabaklarla odaya dalan Aydan'la Ferit, panikle manitöre kafa attı. " Aaa." Diye çıkan iki sesten biri acıdan diğeri de emanet olan çocuğun başına hal gelmesiyle paniktendi.


" Ferit oğlum." Diye koştura koştura Aydan çocuğun yanına geldiğinde " İyi misin?" Deyip kızarmış ve şişmiş alnına baktı. " Ne oldu birden anlamadım çocuklar, oğlum neden öyle yaptın?" Başlayan soru yağmuru ve Ferit'in özür temalı konuşmaya başlamasıyla az daha oyun hayalleri sonsuza kadar suya düşecekken Türker'in onu omzundan çekmesiyle son buldu. " Bir şey yok anne, ayağı takıldı." Dedi.


Ferit, korku dolu gözlerle ekrana baktığında gördüğü sadece karanlık bir ekrandı. Çünkü Türker annesi geldiği gibi ayağının ucuyla kasanın düğmesine basmıştı.


Minnetle gülümsedi Ferit, Türker'e bakarken. Artık Firuze'nin arkadaşıysa onun da arkadaşı demekti. Aydan'nın çiğnediği ekmeği moraran alnına yapıştırmasa daha güzel bir gün olabilirdi ama hayat bazen GTA'daki gibi aksiyon doluydu ve bu yolda yara almak kaçınılmazdı. Yaraları da sarmak lazımdı, ya çiğnenmiş ekmekle ya da yara bandıyla. Şimdilik başka türlüsünü bilmiyordu üçü de.


*


"Nereye gidiyoruz?" Gelecek cevabı beklemeden savunmaya geçti Firuze. " Bak söylemezsen sürekli sorarım."


Bilmez miyim demek istedi Türker, demedi ama verdiği tepkiden Firuze anladı. " Evet yaklaşık beş dakikadır olduğu gibi. " Demekten geri kalmadı. " Söyle o zaman." Dedi inatla. Türker'in gülümsemesinden anlamlar çıkarmaya çalıştı. " Kesin ceza bu." Dedi kız başını sallayarak. " Sen rahat durmazsın."

Hayretle kıza döndü Türker de. " Allah Allah..." " Asıl rahat durmayan sensin. Sabahtan beri dır dır, susmak bilmedin be kızım!" Diye sitem etse de işin aslı öyle değildi. " Müsait bir yerde indir beni." Dedi Firuze. Kollarını kavuşturup karşıya dikti gözlerini. " Ne?" Anlamadı Türker. " Dur şurada." Dedi az ileriyi gösterirken. " Ne oldu birden bire?" Diyen Türker'e, ananın gözü oldu demek istedi ve dedi de. " Ananın gözü oldu!" Diye bağırdı. " Anamı karıştırma!" Dedi Türker aynı hiddetle.

" Karıştırtma o zaman."


" Firuze." Dedi derin bir nefes alıp. Söyleceklerini yutup vazgeçti ne diyecekse. Firuze'den cevap bekledi ama sustu o da.

" Akıl bırakmadın. Sabır da." Deyip sola doğru kırdı direksiyonu. Firuze, göz ucuyla Türker'e baktı. Ne de güzel çeviyor direksiyonu diye düşündü. Sola sola. Onun da solunda hep bir direksiyon çevrilip çevrilip duruyordu. Nereye gittiğini Allah bilirdi ama yol nasıl güzeldi.


" Sen daha gitmeyecek misin?" Dedi sessizliğe son verip uzun bir sessizlikti onun için. " Bu akşam." Dedi Türker de. " Niye, normalde gündüz gidiyordun."


" Öyle gerekti."Türker'in cevabıyla, " Pek de gizemli." Dedi. " İyli girikti."

Türker'in bakışları Firuzededeydi. " Ne?" Dedi kız. Başını iki yana sallayıp yeniden yola döndü.


Araba durduğunda, el fireni çekip kıza baktı tekrar. " Gitmedim çünkü geveze bir kıza sözüm vardı." Dedi bakışları kızın yüzünde gezinirken.

" O unutmuş ama ben unutmadım." Dedi yüzünde eskiyi hatırlamanın verdiği bir ifade vardı. Özlem, heyecan...

Belli etmedi ama. " Allah adı veriyorum." Dedi Firuze yalvararak. " Şöyle şunu."


" Neyi?" Deyip sırıtmasına iyice sinir olurken " Şu torpidoyu aç bakayım."


Bu sefer soran Firuze oldu. " Neyi?"


" Abinin külüstür arabasının sağında olan bölmeyi diyorum. Biz ona torpido diyoruz." "Tabii açılırsa." Diye söylendi. Bir arabanın dışı ne kadar parlaksa içi de o kadar külüstürdü. Torpidoya elini attığı gibi kapak yere düştü. " Kırdın." Dedi Türker alayla.

" Kırıktı o." Deyip eliyle yokladı içini. " Eee hani burada bir şey yok..." Dediğinde eline gelen kağıtlarla susup kağıtlara aldı.


" Ne?" Yanlış gördüğünü düşündü önce.

" Hassiktir!" Ona göre bu tepki az bile geldi.

" Firuze." Dedi yandan bir ses, uyarıyordu yine. Firuze'yi herkes uyarıyordu zaten.


" Yeni Türkü." Dedi kız heyecanlı bir fısıltıyla. " Konser bileti." Söylediklerini idrak ettiğinde ellerini savurup " Allah be!" Diye gülmeye başladı. " Yeni Türkü." Dedi tekrar. " İbo." Türker'e döndü. Zaten havada olan kollarını Türker'e sardı. İçinden geldiği gibi davrandı o an.

Türker anın verdiği şaşkınlıkla ne yapacağını bilemedi ama bu his tanıdıktı. Çok tanıdık hem de. En son ne zaman sarılmışlardı?

Bir daha ne zaman sarılırlardı?


Bir kolunu kızın sırtına uzattı. Tüy gibi deydi parmakları. "Tamam kızım abartma." Dedi gülerek. Firuze, geri çekilirken " Ne abartısı, çıkıp sokaklarda koşasım var benim. Senin dediğine bak."


" Bunun için mi koşacaksın." Küçümsemiş miydi o?


" Ne var?" Dedi omuz silkip. " Mutluyum."


" İki saattir kıvrandım ama değdi." Dedi gülerek. " Bu arada sen bu askerlik işini bir daha düşün." Sinir etmek istiyordu Türker'i.

" Neden?" Diye sordu bir gözünü kırparak.

" O kadar direndin, direndin söylemedin sonra pes ettin." Dedi Firuze bilmişlikle. " Böyle asker olunmaz."

" Nasıl olunurmuş Tümgeneral Firuze Değirmenci." Türker'in alaylı sorusuyla

" Orasını sen bileceksin." Dedi ellerini kaldırıp. " Ama böyle olunmaz. "


" İki dakikada her şeyi döküldün. Taktik yaptım sana. Caydırıcı politikayla her şeyi saçtın."


" Ah ah..." Dedi abartalı bir sesle. " Vatan kimlere emanet."


" Belki de bilerek yapmışımdır." Türker, başını çevirip kıza baktı. Tepkisini görmek istedi. "O nasıl oluyormuş?" Burnu havaya kalktı hemen. Güldü Türker, birkaç saniye yere bakıp yeniden kıza döndü. " Buna da kurt kapan taktiği diyorlar. Sorduğun soruyla işe yaramış demektir." Deyip arabadan indi.


Fazla havalıydı. " Karizma desen var." Firuze de indi, sinirliydi biraz. Kurt kapanmış, caydırmaymış... Diye düşündü ama Türker'in bu hareketi fazlasıyla hoşuna gitmişti. Asker olmak için yaratılmış, şu boya bak. Omuzları da gün geçtikçe genişliyor muydu?


" Bana bak bordo bereli mi olacaksın sen yoksa?" Diye sordu önünde ilerleyen Türker'e. Türker, durup kızın yanına gelmesini bekledi. " Bilmem, sen söyle olur muyum?"


" Ciddi bir şey sordum." Dedi Firuze.

" Planlarım başka yönde." Yan yana ilerlemeye başladılar " Mesela?"


" Zamanı gelince konuşuruz." Üstünde durmak istemediği konulardı bunlar. Kesin bir sonuç almadan da söyleme niyetinde değildi. " Neden söylemiyorsun ki?" Diyen Firuze'nin sesine kırgınlık eklendi o an. Hiçbir şey anlatmıyordu, kendinden bahsetmiyordu. " Uzun bir zaman var çünkü. Ne olur, şartlar neyi gösterir bilmiyorum. Bildiğim ne istemediğim o kadar."


" Bordo bereli olmak istemiyorsun anladım." Dedi kız. " Zaten onların eğitimi çok ağır, sanmıyorum..." Devam edemedi, Türker'in bakışıyla sustu. " Şaka yaptım. Ya hem sen o eğitimleri yapamayacak olsan bu mesleğe adım atar mıydın? Atmazdın. Aslan gibisin, ne olursa yaparsın." Deyip eliyle omzunu pat patladı.


" Sağ ol devrem." Dedi Türker gülerek.

" Sana da iyilik yaramıyor he, moral verelim dedik." Firuze'nin terslemesiyle gülüp kızı kendine çekti. " Kalabalık burası." Diye de açıklamasını yaptı.

Firuze de ses etmeden ilerlediklerinde karşılarına elleri ceplerinde onlara doğru gelen Ferit'i gördüler. " Aa abim de mi geldi?" Diye soran Firuze'ye uzandı Ferit.

" Ne o kız, beğenemedin mi?" Kızı kolunun altına doğru sıkıştırıp iyice göğsüne yasladı. " Ya bıraksana." Hiç birine aldırış etmeyip daha da sardı kızı gülerek. " Abi?" Dedi Firuze, " Ne bu sevgi gösterisi, sorabilir miyim? Hayır yani sabah yaptığını bizzat yaşayan biri olarak söylüyorum."


" O sabahtı şimdi akşam." İkisinin konuşmalarını dinleyen Türker de " Naptın lan kıza?" Deyip dürttü Ferit'i. " Yok bir şey be oğlum, abartıyor."


" Tabii canım hiçbir şey." " Sadece gece yattığım yatakta uyanmadım o kadar." Sabahı düşündükçe tüm cinler tepesine çıkıyordu. " O ne demek?" Diye soran Türker'in kaşları da istemsiz çatıldı. " Ufak bir şaka." Ferit'in yüzündeki sırıtış büyürken gülmeye başladı. " Aynen şaka, ulan hangi insanlığı sığar bu! Küvvette dürüm olarak uyandım be! Uğradılar sandım, banyoda olunca dua da edemedim." Ferit'in omzuna geçirdi bir tane.


" Yemeyip içmeyip bunu mu düşündün?" Dedi Türker. " Can sıkıntısı." Deyip omuz silkti Ferit de.


Biletleri okutup kapıdan geçtiklerinde büyük bir Kalabalık vardı. Ferit, önden yürüyüp insanların arasından geçerek daha önlere geçme niyetindeydi. " Kıymetimi bil,boyun kısa göremezsin diye dövülmeyi göze alıyorum."


" Sağ ol abicim. Allah senden razı olsun." Dedi Firuze abartalı bir tepkiyle. Ortaya Firuze'yi alarak koruma misali sardılar kızı ama onun pek de korunacak bir tarafı yoktu. Bunu da biliyorlardı ama içgüdüsel olarak yapılmış bir hareketti. Işıkların sahneye düşmesiyle konser başladı. Firuze, ellerini sevinçle çırparken içindeki kıpırtı da kalbinin sesiyle beraber arttı.


İlk şarkı grubun en eski şarkılarından biriydi, onların beklediği ise çocukluklarının en hareketli zamanlarında Türker'in dedesinin radyosunda duydukları Fırtınaydı.

Fırtına'nın eşsiz tınısı duyulduğunda Ferit'ten de bir ıslık sesi duyuldu.


" Bak işte yaklaşıyor fırtına

Bak yine yükseliyor dalgalar

Yıllardan sonra yollardan sonra

Şarkılar söylüyor çocuklar"


Coşkuyla eşlik etti şarkıya Firuze.

Yüzünde silemediği aksine daha da artan gülümesiyle yanındaki çocukluğunu baktı. Ferit de onun gibi kendinden geçmişti ama Türker, sakindi. İşaret parmağıyla, kolunu dürttü, " Put gibi durmasına be!" Dedi bağırarak. Gülerek onayladı Türker onu. Firuze'nin dediğini yapmamak ne mümkündü, anlamadan yapıyordu insan. Pek etkili bir üzüm buğusuydu kendileri. Bir o kadar da değerli bir taş, gözleri gibi yeşil ama turkuaz.


" Göremiyorum." Diye sızlandı bir ara. Arkasından iki elin belinden kavramasıyla yerinde havalandı. Abisinin kaldırdığını düşündü ama Türker'den başkası değildi. Ferit, o sırada kendi alemindeydi zaten. Ama Türker'in gözleri sahne ve Firuze arasında mekik dokudu.


" Yıllardan sonra, yollardan sonra

Yeniden yan yana onlar..."


Üçünün şarkısı Fırtınaydı ama Türker'in en sevdiği şarkı Yeşilmişikti. Birini hatırlatıyordu. Şarkının sözlerini duyduğunda yüzündeki gülümseme büyürken kızı kendine çekip Firuze gibi sallanarak ona ayak uydurdu.


" İçindeymişik, yeşilmişik..."


Sevgiyle kalın.


💚


Loading...
0%