40. Bölüm

29.bölüm part 1

Avin Mirza
avinmirza12

Aaa bu arada aşklar bana her an yazabilirsiniz asla çekinmeden...

 

Mutsuz son sevmeyen bir yazarsınız varr....

 

İstgram:avin.elif

 

Penumbra36

 

Tiktok: avinmirza12

 

Şarkı :bir ay doğar

İYİ OKUMALAR

 

Konak, Ramazan'ın gelmesiyle telaş içine girmişti.

Çalışanlar hummalı bir koşuşturmanın içindeydi. Tandırda ekmekler pişiyor, iftarlıklar hazırlanıyor, misafir odaları temizleniyordu. Herkes, rahmet ve bereket ayı Ramazan'ın gelişine sevinirken... Aziz Ağa'nın yüzü beş karaydı.

 

Çünkü herkesin dört gözle beklediği Ramazan, onun için adeta kabir azabıydı.

 

Ramazan demek,

Ayşe'ye hasret kalmak demekti.

Zaten yıllarca özlemiyle yandığı kadının, şimdi bir de burnunun dibinde olup ona yasak olması, içini iyice kavuruyordu.

 

Ayşe oruçluyken elini tutamazdı.

Ayşe oruçluyken yanağını öpemezdi.

Ayşe oruçluyken saçlarına bile dokunamazdı.

 

Ve Ayşe, oruçluyken... onunla göz göze bile gelmezdi.

 

Bir gün, Ramazan'ın üçüncü günüydü... Aziz Ağa, elinde tesbihiyle avluda bir o yana bir bu yana volta atarken, mırıldandı:

 

"Ya Rabbi, bu ne imtihandır? Açlığa tamam, susuzluğa da... Ama Ayşe'ye hasretlik? O çok ağır..."

 

Tam o sırada Ayşe, başında yazması, elinde hurma tabaklarıyla göründü. Aziz Ağa, kadını görür görmez tesbihi düşürdü. Kalbi güm güm etti. Ama ne yapsın? Kadın iftar için hazırlanmış, elinde hurmalarla melek gibi süzülüyordu.

 

Ayşe, kaşlarını çatıp sordu:

 

"Ne diye öyle hayalet görmüş gibi bakıyorsun, Aziz?"

 

Aziz Ağa, yutkundu:

 

"Seni görmem orucumu bozar mı, onu düşündüm."

 

Ayşe, gözlerini devirdi, ama dudaklarının kenarında bir tebessüm belirdi.

 

"Gözün değil, niyetin bozar... Allah senin niyetine baksın!" dedi ve yürüyüp gitti.

 

Aziz Ağa ise kendi kendine mırıldandı:

 

"E niyet hep aynı da işte... Rabbim affetsin."

 

❅──────✧❅✦❅✧──────❅•

 

Akşam ezanına bir saat vardı. Sofra hazırlanıyordu ama evin bir köşesinde, Aziz Ağa kendini hazırlamaya çalışıyordu. Sanki oruca değil, savaşa niyetlenmiş gibiydi. Tesbih elinde, alnı terli, dudaklar kıpır kıpır:

 

"Ya Rabbi, ben bu kadına sabırla mı sınandım, yoksa sabrı mı bu kadında yaktım..."

 

Tam o sırada Ayşe salondan içeri girdi.

 

Üzerinde ince, tiril tiril, tam oturan bir elbise... Renk desen çöl gülü gibi; zarif, usul usul ama keskin. Kumaş öyle ince ki... Aziz Ağa bir an gözlerini kıstı, sonra hızlıca açtı, sonra tekrar kıstı. Gözünde bozukluk mu vardı, yoksa şeytan mı dürtüyordu? Emin olamadı.

 

Ayşe tepsiyi taşıyordu ama omzunu hafifçe saçlarını geriye atmıştı, yürürken tüm hatları elbiseden belli oluyor, Aziz'in sabrı çatır çatır çatlıyordu.

 

Aziz Ağa olduğu yere çöktü, ellerini başına koydu:

 

"Ya Rabbi, bu sahurda bir dilim peynirle oruç tuttum. Ama bu Ayşe'yle nasıl akşamı göreceğim? Benim iradem 'gıy gıy' ediyor!"

 

Ayşe yanına yaklaştı, masaya yemekleri koyarken hiç istifini bozmadı:

"Bir şey mi dedin Aziz?"

 

"Yok, ben içimden dedim. Ama içim dışı geçti artık..."

 

Ayşe göz ucuyla baktı, kısık sesle:

 

"Yine mi ben? Elbise mi fazla oldu?"

 

Aziz yutkundu:

 

"Yok... Elbise az olmuş da... Neyse..."

 

O sırada Ali Ağa ve Xece hanım sofraya galip oturmuşlardı lakin Aziz ağanın aklı sofrada ki yemeklerde değildi.

 

Ezan nihayet okunmuştu.

Biraz daha gecikse, neredeyse Aziz Ağa'nın selâsına denk gelecekti!

 

"Allahu Ekber" sesiyle birlikte, Aziz Ağa neredeyse secdeye kapanacaktı.

Ama niyeti şükür secdesi değil, iftardan sonraki "baştan çıkarma harekâtı"ydı.

 

Hızla çorba kasesini aldı, iki kaşık içti.

 

Bir hurmayı ağzına attı, daha yutmadan gözleri Ayşe'yi aradı.

 

Ayşe Tatlıları getiriyordu Ramazan olduğu için çalışanlar yerine servisi kendi yapmak istemişti ki onlarda rahatça oruçlarını açsınlar diye Xece hanım buna çok söylensede Ayşe umursamamıştı.

 

Aziz Ağa, içinden:

 

"Tamamdır Aziz... Şimdi ya . Ya da yine sabır... ki senin sabrın da artık iflas bayrağını çekti!"

 

Aniden masadan kalkıncakken masadakinlerin bakışları ona dönmüştü.

 

Xece hanımın :

 

"Hayırdır Aziz Ağa? Ne bu telaş, daha yemek yarıda..."

Aziz ağa duruşunu düzeltip Xece hanıma bakarken:

"Yarın bağlardan üzümler toplanacak onun hesabını yapcılacak"

Daha sonra karısına doğru dönüp gözlerile yolu gösterip:

 

"Ayşe güzelim bir yukarı gelir misin"

 

Ali Ağa yalandan bir öksürük bırakırken.

 

Xece Hanım kaşlarını çatıp oğlu ve gelinine baktı.

 

" Ee git yap hesabını bununla karının ne alakası var "

 

Aziz Ağa onların bakışını hissedince, biraz geri çekildi ama pes etmedi.

"Yaww belki ben hesabı karımla yapmak istiyorum"

kadar mantıksız bir mazeret söylemişti buna bir tek o inanmıştı.

 

Ali Ağa oğlunun niyetini anlamıştı başını yana eğip bir sabır çekerken homurdanıp önündeki yemeğe dönmüştü lakin Xece hanımın Keskin bakışları hala gelini ve oğlunun üzerineydi.

 

Aziz Ağa el mahkum masaya geri yerine otururken .

 

Ayşe kocasının niyetini bildiği için :

 

"Aziz ağam sen hesabını yap benim işim vardır."

 

Aziz Ağa onların bakışını hissedince, biraz geri çekildi ama pes etmedi. Ayşe'ye bir kez daha doğru eğilirken fısıldadı:

 

"Bak oruç bitti. Ben de bittim. Şimdi yukarı çıkalım, sen bana bir dua oku... mesela Felak ile Nâs olur, ama uzun okuyacaksın. Bi' de elini başıma koy. Hani bereketli ya ellerin..."

 

Ayşe, başını çevirip şöyle dedi:

 

"Aziz, bu gece teravih kılacağız. Senin niyetin kıbleye dönük değil... O yüzden bana imamlık düşmez. Hadi otur."

 

Aziz Ağa yerle bir oldu. Cümle âlem çorbayla uğraşırken, onun bütün ümidi başıboş kaldı.

 

Bir iç çekip kimsenin görmeyeceği şekilde semaya el açarken:

 

"Yâ Rab... Ramazan senin ayın, tamam. Ama Ayşe benim kadınım. Bari ikisini ayrı günlerde gönderseydin..."

 

Ayşe umursamazca tabağına limon sıkarken kocasına belli etirmeden hafifçe güldü. Ama belli etmedi.

 

Aziz Ağa ise kaşığını bırakıp sabırla çay saatini beklemeye koyuldu.

 

Ama içinden bir ses hep bağırıyordu:

 

❅──────✧❅✦❅✧──────❅•

 

Aziz Ağa, odada dönüp durmaktan halının desenini ezberlemiş, sabrı neredeyse tükenmişti. Saatlerdir Ayşe'yi bekliyor, ama Ayşe adeta kedi gibi kaçıyor, gizleniyordu.

 

Gündüzleri niyetini bozmamak için karısından kaçıyor, akşamları karısıyla köşe kapmaca oynuyordu. Ayşe mutfağa iniyor, sonra bahçeye uğruyor, bir uğramadığı bu oda kalıyordu.

 

Aziz Ağa, pencerenin önüne geçti, dışarıya baktı. Gecenin serinliği camdan içeri sızarken, yüzündeki sabırsızlık tebessüme karıştı.

 

"Ula bu nasıl Ramazan? Ben susuzluktan değil, bu kadının yokluğundan yanıyorum," dedi içinden.

 

Sonunda sinirli bir kararlılıkla kapıya yöneldi. Ayağındaki mestleri öfkeyle itti. Konağın taş koridorlarında ayak sesleri yankılandı. Mutfağa indiğinde Ayşe, dizlerinin üzerinde hamur yoğuruyordu.

 

Aziz Ağa kapı eşiğinde durdu. Bir süre baktı. Ayşe başını kaldırmadı. Bekledi sadece avını bekleyen bir aslan gibi.

 

Gözlerini kısıp sessiz adımlarla karısının yanına ilerledi ve vakit kaybetmeden bir elini sırtına diğerini baçaklarına atıp omuzlarına aldı.

 

"Ayy Aziiz "

Aziz Ağa karısının kalçasına serçe vurdu.

 

"Aziz ya hani şu ateşini harladığın sonrada üstüne su döktüğün, gtndüzleri kudurtuğun akşam köşe kapmaca oynadığın Aziz"

 

Ayşe yaptıklarını hatırlayınca dudağının köşesi kıvrılmıştı.Lakin kadın işi naz işidir bunuda en iyi o bilirdi.

"Kudurdun mu biri görecek şimdi ayıp"

 

Aziz Ağa, bu sefer alayla dolu, hafifçe parıldayan gözleriyle karısını çevirip nazikçe kucağına aldı. Yüzüne doğru eğilirken dudaklarının kenarında küçük, sinsi bir gülümseme belirdi.

 

"Cümle alem anladı bir sen anlamadın zalim kadın sana nasıl yandığımı sen diye inlediğimi tüm tövbeleri sende bozmak istediğimi."

 

"Azgın teke"diye homurdanırken.

 

Bir kez daha karısının kalçasına vurduktan sonra .

"Birazdan bu teke üstünde tepinecek merak etme güzelim "

 

Ve gece konakta sahur vakti, kaşık seslerinden önce kalp atışlarının yankısıyla başladı. Mutfağın ocakları sönmüş, hamur kabarmış, ama asıl mayalanan şey sevdaydı.

 

Ayşe'nin nazı kırılmış, Aziz'in sabrı şerbetle tatlanmıştı.

 

Avluya düşen ay ışığı bile utangaçtı; perdeler titriyor, taş duvarlar duyduklarını fısıldıyor gibiydi.

 

Ve sabah ezanına yaklaşırken, odayı dolduran sessizlik, bir nefesten öteye geçemedi.

 

Ramazan gecesi... sabırla başlayan, sevdayla yumuşayan, şerbet tadında bir vuslatla tamamlandı.

 

❅──────✧❅✦❅✧──────❅•

 

Ramazan nihayet bitmişti. Konağın taşları bile ferahlamış gibiydi. Aziz Ağa sabah namazından dönmüş, konak halkına bayram namazı sonrası kısa ama yerinde bir konuşma yapmıştı. Sessizliği, heybeti ve vakur duruşuyla her zamanki gibi ağırdı.

 

Ama içinde kıyamete kadar susmuş bir sevda vardı. Ayşe'sine... tam otuz gündür, gözle bile hasret kalmıştı. Ne bir dokunuş, ne bir sarılış... sabır imtihanıydı bu. Ve sabır, bu sabah bayram ediyordu.

 

Konakta mütevazı bir kutlama için hazırlık yapılırken, Aziz Ağa sessizce dış avluya çıktı. Orada, daha önce kimselerin bilmediği küçük bir davulcu ve zurnacı bekliyordu. Sırf Ayşe'si için.

 

"Böyle bayram olur mu? Kalp sessiz kaldığında bayram da eksik olur," dedi içinden.

 

Çalgıcılar usulca çalmaya başladı. Ne bağırarak, ne taşkın. Ağanın edasına yakışır bir ritimle. Aziz Ağa, ellerini arkasında birleştirmiş, başını göğe kaldırdı. Gözleri dalgındı. İçinden bir dua geçti:

 

"Ya Rab, Ramazan'ı sabırla geçirdik. Şimdi izninle sevdamıma döneyim..."

 

Ama o an... ayağı avlunun hafif çatlamış taşlarından birine takıldı. Ağa'nın bedenine yakışmayan bir sendeleme... ve yere doğru, ağır bir düşüş.

 

Avluda bir uğultu. Hizmetçiler yerinden fırladı.

 

Ayşe, pencerenin gerisinde bu manzarayı görüp bir an yerinde kalakaldı. Sonra eliyle alnını tuttu.

 

"Aziz..." dedi yalnızca.

 

Koşarak aşağı indi. Başucuna vardığında Aziz Ağa yerdeydi, yüzü hâlâ ciddi ama canı yandığı belliydi.

 

"Ne ettin sen yine?" dedi Ayşe, diz çökerken.

 

Aziz Ağa, gözlerini kapatmadan, kısık sesle yanıtladı:

 

"Bayramı abarttım galiba..."

 

Ayşe hafifçe gülümsedi. Ama gözleri doluydu.

 

"Senin inadın bile ağır başlı ağa. Kırdın mı ayağını?"

 

"Kalbimi kırmadım ya... ona şükür."

 

Ayşe sinirle kocasına bakıp:

"Dua et ayağını kırdın yoksa ben başını kırmıştım"

 

Aziz ağa sırıtarak:

"Olsun önce kırar sonra öpersin çift dikiş yani"

Ayşe tam birşey söylecekken çalışanlar telaşla yanlarına gelmişti bu yüzden susmak zorunda kaldı.

❅──────✧❅✦❅✧──────❅•

 

Ayşe, Aziz'in ayağını usulca kaldırıp altına yastığı koyarken, yüzü buruş buruş, dili ise durmak bilmiyordu:

 

"Ramazan boyunca azgın teke gibi dolanırsan, Allah da böyle çarpar işte, Aziz Ağa!"

 

Aziz hafifçe kaşlarını kaldırdı. "Teke deme Ayşe, Allah aşkına..."

 

Ayşe dikeldi, ellerini beline koydu.

 

"Ne diyeyim? Mübarek ayda akşam ezanı okunmadan gözü sofrada değil, karısında olan adama ne denir ha? Üç gün daha sabretsen cennetliktin belki... ama yok!"

 

Aziz başını hafifçe yana çevirdi. Gülmemek için dudaklarını ısırdı. Ama Ayşe durmuyordu:

 

"Zurnayla kadın mı çağırılır be adam! Hayır, ben sana ne dedim? 'Ramazan bitmeden elini bile sürme' dedim mi? Dedim! Peki sen ne yaptın? Bayram sabahı kendini davul eşliğinde avluya saldın!"

 

Aziz gözlerini kapadı, iç çekti.

 

"Ayşe... ben sadece seni özledim."

 

Ayşe bir an sustu. Sonra yastığın köşesini düzeltti, ama ses tonu hâlâ dikenliydi:

 

"Özleyen adam oturur dua eder, avluda göbek atmaz Aziz Ağa! Yani senin aşkınla taş yerinden oynar ama sen taşta tökezleyip ayağını kırarsın. Bu da kaderin ince ayarı olsa gerek."

 

Aziz hafifçe tebessüm etti, gözlerini açmadan mırıldandı:

 

"Sen böyle söylenince, acısı da geçiyor sanki..."

 

Ayşe'nin dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme kıpırdadı. Ama hâlâ dik duruyordu.

 

"Acı geçer... ama ben bu hikâyeyi ömür boyu anlatırım. Torunlara kadar gider bu mesele, bilmiş ol!"

 

Aziz gözlerini hafifçe araladı, ciddi bir ifadeyle:

 

"O vakit torunlarımız da bilsin ki... Ayşe'siz geçen Ramazan, kuraklıktır."

 

Ayşe kısa bir kahkaha attı. "Yalancı!"

 

Ama sonra başucuna oturdu, elini Aziz'in eline koydu.

 

"Bir daha kendini böyle yere serersen, seninle değil, Allah'la hesaplaşırım. O kadar korktum

ki... bir an ne kalbin kaldı gözümde, ne o ağırbaşlı duruşun."

 

Aziz hafifçe başını Ayşe'ye çevirdi.

 

"O zaman ben en çok senin gözünde kalayım, Ayşe."

 

 

❅──────✧❅✦❅✧──────❅•

Bölüm : 19.06.2025 00:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...