@avinmirza12
|
Penumbra36 İYİ OKUMALAR. "Bir gün bir insan oğlu dere kenarında su içen bir yılana raslamış sol tarafındaki taşı alıp sessizce yılana ilerlemiş tam kaldırıp başını ezecekken vazgeçmiş bunu yapmaktan arkasını dönüp geri dönecekti ki ansızın bacağında bir sızı hissetti dudakları arasından acı bir inilti sızdı . Bacağına baktığında ise canını bağışladığı yılan olduğunu fark etti" Acısından kıvranıyor olsa bile soruyu içindeki isyanı dile getirmişti. "ben sana kıyamamışken sen bunu nasıl yaparsın" " Eey insan oğlu o taş kalkmışsa elbet bir gün canımdan eder sen cemşab iken ,biz maran ne siz ihaneti nede biz intikamı unuturuz" Aşk-ı derûn İstanbul geçmiş Ateş'ten: Ateş işten çıkıp evin yolunu tuttu her zaman çıktığı saatten biraz daha erken çıkmıştı aslında çıkmasına sebep iki yıldır hem sevgilisi hem sevdiğim dediği kıza sürpriz yapmaktı ama bilmiyordu ki asıl süpriz onu evde bekliyordu. biz planlar yaparken kader çoktan ağlarını ilmek ilmek örmüştü . Ateş'te bunlardan sadece biriydi akşam için evine doğru yol alırken bu günün onun dönüm noktası olacağını nerden bile bilirdi . Evinin yakınlarına yaklaştıkça içini anlamsız bir keder kaplıyordu o yolu yürüdükçe sanki ayakları onu gerisin geri getiriyordu . Evine yaklaştıkça evden yükselen bağırış sesleri daha net duyulmuş meraklı komşuları evinin önünü mesken tutmuştu. İşte o zaman içindeki keder kendini korkuya bırakmıştı! Koşar adımlarla kapı eşiğine varmıştı ki babasının öfke dolu haykırışına kulak misafiri olmuş . Ama sadece onunla kalmamıştı hayatın acı silesi bununla yetinmemiş çınarım dediği adamın yani babasının kalbini tutup bu ihanet karşısında yıkılışınada an bean tanıklık etmişti. "Neden lan ne istediniz bizden nasıl yaptınız!" "Babaaa " diye feryat etti genç adam babasına son seslenişi belkide.Babasının başına gelip gömleğini düğmelerini açtı nabzını kontrol etti ama çok zayıftı yok denilecek kadar azdı . "Ahmett" korkuyla annesinin kocasına sesleşinden sonra bu kez donuk bakışlarını yerde yatan babasından çekip anne sıfatı altında hiç bir şekilde ona annelik yapmayan kadına çevirdi bakışlarını. Üstü başı dağılmış ,öpüşmekten şişmiş dudakları, yer yer morarmış boynu şu anki manzara ne ironiydi ama. Oysaki ne kadar severek evlenmişlerdi .Herkeze karşı gelmiş birbirlerinin ellerini bırakmamışlardı taki Ateş doğana kadar devam etmişti o saadetleri .O doğduktan kısa bir süre sonra annesi herşeyden şikayet eder olmuş hiç birşeden memnun olmamaya başlamıştı. Adamda farkındaydı bunun için daha fazla çaba içerisindeydi aynı zamanda oğlundaki anne boşluğunu doldurmaya çabalıyordu ama ne kadar uğraşsada nafileyki yoktan var olurdu, ama vardan yok olmuyordu. Karısı gün geçtikçe sadece oğluyla kendi arasında mesafe koymakla yetinmemiş büyük aşkıyla arasında da etten duvar örmüştü. Annesi kocasına doğru bir adım atmış ki Ateş ellerini kaldırıp nefretin en tiksindirici tonuyla : "Dokunma lan ona başkasına yüz sürmüş kirli ellerinle pisliğin sinmesin bulaşmasın ona " Oğlunun sesiyle adımları durdu lakin yatak odasından çıkan adamla. İşte o zaman Ateş cehennem ateşlerinde yandı yüreği kızgın çölde kavruldu . O odadan çıkan bir yabancı değil ,tam tersi bir o kadar yakındı gözlerini yumdu belki yanlış görmüş olma umuduyla bir kaç saniye sonra tekrar açtı gözleri ama yanlış görmemişti puslandı kuzguni gözleri . Annesi ve amcası arasında bakışları mekik okudu .Annesinin üstünde sırf çok beğendi diye babasının almak için mesaiye kaldığı elbise vardı sonra amcası saçı dağılmış üstünde aceleyle yarım iliklenmiş gömleği ve aceleyle üstüne geçirilmiş kemerini bağlamaya dahil fırsatı olmamış siyah bir kumaş pantolonu vardı. Beyninde şimşekler çakmış babasının başını incitmekten korkar gibi yavaş bir şekilde dizinden indirip salonun sağ tarafında olan mutfağa gidip çekmeceden eline gelen il bıçakla salonda bulunan amcasına doğru gitti. Adam yeğeninim elindeki bıçağı gördüğü gibi göz bebekleri büyüdü korkudan seslice yutkundu titrek bir sesle "Nee yapıyorsun Ateş delirdin mi sen amcanı mı öldürüceksin" Bir elinde bıçak diğer eliyle saçlarını çekiştirdi sinirden. "Delirdim lan delirdim kocan için korkman gerekirken hala bu şerefsizin derdindesin" "Ateş oğlum bırak o bıçağı elinden bir kaza çıkacak" Ateş elindeki bıçağı daha sıkı sardı arkasına dönüp hala ona oğlum diyen adamla daha bir öfkelendi. "Kess lan sesini nasıl yaptınız bu kahpeliği nasıl elin değer abinin namusuna" Bıçağı annesine doğru çevirdi bu sefer bir kaç kez ona sallayıp. "Peki ya sen lan aklım almıyor seni mutlu etmeye çalışmak dışında üstünde bu elbise için bile kaç gece uykusuz kaldı revamıydı bu yaptığın" Adam bunu fırsat bilip tam kaçacaktı ki genç adam bunu fark edip öne atılıp onun omzundan tuttuğu gibi bıçağı sapladı bıçağı çekip bir daha sapladı . "Kardeşindi lan o senin nasıl yüzüne bakmaya yüzün oldu" Bunları kulağına fısıldayıp geri çekildi o çekildiği gibi amcasının bedeni ayaklarının dibine yığıldı. Annesinin yirmibeş yıllık kocası için değilde dostu için attığı korku nidaları onun en büyük hayal kırıklığı olmuştu Zaten çok sürmeden eve gelen polisler ve sağlık ekipleri ilk babasının cansız bedenini ceset torbasına konulması amcasının hastaneye kaldırılması onun için bir film sahnesi gibi gelmişti ne olursa olsun gerçekliğine inanmıyor inanmak istemiyordu eline konulan soğuk demir çemberlerine denk işte o zaman hayatının dönüm noktasında olduğunu kıvradı. Herşey ardı ardına gerçekleşmiş çıkarılan ilk nöbetçi mahkemede tutuklanmıştı . Hapisehenin girişinde evrakları teslim ediyordu başını gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes çekti içinE BELKİ SON KEZ GÖRECEKTİ GÖK YÜZÜNÜ. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ ASME SAHRA GEÇMİŞ : "yapma kurbanın olayım sen bile bile ölüm fermanını imzalıyorsun yaşatmazlar " ASME ne kadar yalvarsada nafileydi arkadaşı kararını çoktan vermişti . "Sevdiğime varmadıktan sonra aldığım nefes bana haram Sahra'm ben yaşarken ölmüşken varsın bu bedende toprağa karışsın " Asme dayanamadı hızlıca gidip arkadaşın iki kolundan tutup sarstı nasıl izin verecekti arkadaşının selasına belki saatler kalmıştı. Ruhu vicdanı nasıl dayanırdı . " Sus yalvarırım gel çıkalım bu odadan kimse bizi fark etmeden çıkaralım seni yalvarıyorum beni senin yokluğunla sınama kurban olayım töreyi bilmezmiş gibi sus dersin" Son sözlerinde ikisininde bacaklarında derman kalmamış gibi yere çömelmişlerdi. " Bilmez miyim ha sevdiğimi aldılar benden gözlerini bile kırpmadan öldürdüler söyle sen yaşa diyorsun nasıl yaşanır ha sevdiğime sebep olmuşken " Asme başını iki yana salladı sıkılan silahla ve aşağıdan gelen itiş kalkış sesleriyle gençlerin damadı yukarı çıkardıklarının habercisidir. Son bir umutla baktı Jinda'ya kız daha fazla dayanamadı arkadaşını kolundan tutup ayağa kaldırdı. Başıyla pencereyi işaret edip . "Bak dilemin beni her özlediğin de gök yüzüne bak her kayan yıldızda beni yad et unutma bu gün benim özgürlüğümün başladığı gün ." "Nefret ediyorum sevdadan hep acı çektiriyor " Jinda arkadaşının göz yaşlarını elleriyle sildi. "Sevda kötü değildir dilemin insanlar zalim , sevdaların yasaklı olduğu bu coğrafyada sevmek en büyük günah " Jinda elleriyle kapıyı gösterip : "Hadi git yarın tüm Mardin benim için yasaklı ağıtları değil özgürlük için okunan selamı dinlettir bu topraklar şahit olsun bu gece ölürsem bile sevdiğime ait kalıp öleyim " El mecbur çıktı Asme elindeki duvağın içinde saç örgüsünü sıkı sıkıya tutuyordu. Yarın tüm Mardin bir kadının direnişine tanıklık edecekti .O Aşti'nin kızıydı ve bunu tüm coğrafyaya ispat edecekti . Düğün evinden çıkıp konağa doğru ilerledi ne kadar gitmek istemese de mecburdu gerçi bu konak babasından kalan tek şeydi. Ailesi öldürüldüğü gibi bu konağa gelmişti ama bu konak babasının emekleriyle alınmıştı ve sonunu bildiği için doğar doğmaz üstüne yaptırmıştı. Ailesi öldükten sonra dedesi ve ninesinide sırayla kaybetmişti gerçi pek onu sevdikleri söylenmezdi çünkü o haram kılınan bir sevdanın yeşeren zehirli tohumuydu. Asla sevilmemenin sızısı hep bir yerlerinde hissetmişti. Neyse ki herkes düğündeydi kimseyle uğraşmasına gerek yoktu. Terası çıktığında gece ayazı tenini okşuyordu teni üşüyor ama ruhu cayır cayır yanıyordu düğünün yapıldığı ev tam karşısıydı kuzenine feda edilmiş bir kadındı o çeyiz sandığına umutları değil haram kıldıkları sevdasını koyup gelin olmuştu aynı avluda büyüyüp abi dediği adama. Her gecenin bir sabahı var derler ama bu gecenin sabahı olmasın isterdi Asme içindeki yangını bir türküye dinlendirdi o söyledi göz yaşıları onun en yakın şahidi oldu. Qumrîkê ez romî me belê Delalê ez romî me Kumsor û efendî me belê Kumsor û efendî me Xulam çavên reşbelek Aşiqa keçka gundî me De yar yar yar, de yar yar yar De yar yar yar, de yar yar De yar yar yar, de yar yar Bê te xewka min nayê Qumrîka li ser zinara belê Delala li ser zinara Kulîlka nava dara belê Kulîlka nava dara Heyfa çavên reşbelek Ketîye destê neyara De yar yar yar, de yar yar yar De yar yar yar, de yar yar De yar yar yar, de yar yar Bê te xewka min nayê Sonra düğün sesini bastıran bir el silah sesi duyuldu oysa ne silahlar sıkılmıştı ama acının feryadını dillendiren bu ses kadar keskin değildi sesler dindi sonra kargaşa beş dakika sonra bir feryat. "Jiindaa'mii keçamî" Bir annenin en acı serzenişi yüreğinden evladı için son bir feryadıydı .Doğduğu günden bu yana susturulmuş kadınların kaderiydi acılar. Bir çok sıfat alınır ama hep bir hiçlik İçinde yaşanırdı! . Doğduğun gün erkek değilsen eğer susturulmaya mahkum edilirsin gün gelir satılacak bir mal ,kimi için zevki için kullanılmış bir aksesuar hep boyun eğmeye mahkumsundur . Taki tüm sıfatlara sırılıp anne oluncaya denk hiç bir mahkumiyet dinlemeksizin isyan bayrakları çeker kadın . Bu gün bir ananın bağrına ateşler düşmüş ocağı yıkılmıştı. Bu toprakların kadınları kucaklarına aldığı her kız evladına kaderimi çeyizi nasip etme diye dua ederdi bir nevi rabbine yakarışıdır. Gökyüzüne dikti bakışlarını Asme o an bir yıldız kaydı derler ki :Kayan her yıldızda bir sevda kovuşur gök yüzü yarım kalmış sevdaların atlasıdır . "Uyu güzeller güzelim yarın ilk şafakta Mardin'in bağrı yanacak tıpkı senin ananın yüreği gibi sana andım olsun ." Şafak sökene kadar o terastan inmedi Asme acısı taze idi arkadaşının yokluğu yakılan bir ağıtda sığdırmışlardı ama buna izin vermeye hiç niyeti yoktu şafağın ilk ışıkları yüzüne vururken kalktı dünden beri ona mesken olan terastan gidip sorulması gereken bir hesabı vardı. "Uyan ey Mezopotamya gün hesap günü ,bir ananın yüreği yangın yeri sen hala uyuyor musun ? " Elleriyle uçsuz bucaksız toprakları gösterip . "Bir sevdayı daha kavuşmadan toprak ettin sızlamıyor mu bağrın söylesene kaç can istersin haa daha kaç bedel ödemek gerek" Onun haykırışına tanık olan yanlız doğan güneş değildi kızın feryadına tüm Mardin şahitlik ediyordu kadınlar seslerini duyurmak için zılgıt çektiler bağırlarına vura vura feryat ettiler. Asme duydu ama ne fayda Jinda'sı kuş olup geçip gitmişti bu dünyadan sonra başını çevirdi düğün evinin çatısında canını Jinda'sının hayalini gördü el sallıyordu mutluydu bir insan öldüğü için mutlu olur mu? herşeye rağmen o mutluydu sonra uçup gitti kuş misali hayali gökyüzüne karıştı. Ellerindeki saçı sımsıkı tutup bağrına bastı yavaş adımlarla terastan indi istikameti belliydi. ✨ MARDİN MEYDANI✨ Asme Mardin meydanının tam göbeğinde durmuştu elindeki duvağı havaya kaldırıp içindeki acıyı haykırdı "Ey sevdaya kavuşmayı haram kıldığın acılara kucak açtığın madinat alnazif duy sesimi istediğin oldu kopartın benden canımı mutlu musun ha " Elleriyle etrafına birikmiş insanları gösterdi . "Onu benden aldınlar ama onlarda buna sessiz kaldılar ama andım olsun bir bir hesap verecekler " Elindeki sımsıkı tuttuğu duvağı yere atıp sonra diğer elinde kibriti tutuşrup yerdeki duvağı ateşi verdi. Yanan duvak değil canıydı oysa ki . "Sevdiğine gelin olmak yerine toprak oldun Jinda'm sen yandığın gibi varsın onlarda yansın " Yerde gördüğü cam parçasını kaldırıp örgüsünü kesmeye çalıştı ama cam örgüyü kesmek yerine ellerini parçalıyordu. Her şeye rağmen yamuk yumuk kestiği Titreyen ellerine rağmen hiç açımadan ateşe attı ateş direniştir özgürlüğün kokusu . Aslında yaptığı hareket Mezopotamyada yeni bir direnişin başlangıcıydı etraftaki kadınlar da buna sessiz kalmamış . Direnişine destek verip bir bir örgülerini kesip ateşe attılar her örgüde ateş acılarını hisetmişcesine dahada harlandı. Not:ezidi halkına göre saç kadın için çok kıymetlidir ölen bir kimse için eğer kesilip veya yakılırsa "Yaşamımda bundan daha büyük bir acı görmedim, seninle kadınlığımı, güzelliğimi ve tüm çekiciliğimi toprağa gömüyorum''. Bu gün onun değil tüm kadınların yas günüydü gün isyan günüydü. Yok oluş değil var oluşun başlangıçıydı. Mezopotamyada yeni bir direnişin başlangıcıydı her saniyede yeni biri daha ekleniyordu . Oda yetmedi içlerindeki ateşi söndürmek için genç kızlar çeyizlerini getirip ateşe attılar öyle ki tabiri caizse gerçekten Mardin'in bağrı yanıyordu . Ateş yandıkça kadınlar zılgıt çekiyor bağırlarına vuruyordu direnişlerini haykırıyordu kimsenin onları durdurmaya yüreği ve takati kalmamış ki. Ama Asme'nin hesaplamadığı birşey vardı zalimliğin vücud bulmuş hali yani Bahoz ağa duyduğu gibi meydana gelmiş Mardini yakıp küle çevirmeyi kendine görev bellemiş kızın tam karşısına dikilmişti tüm ihtişamıyla . Bu gün Bahoz ağa için bir milattı çünkü sadece Mardin'in bağrını değil zalimlikle inşa ettiği yüreğinide ateşlere tutuşturacaktı hesap sormaya gittiği kız onu yaşarken ölmek ne demek olduğunu öğretecekti işlediği tüm günahların bu dünyada sınavı olacaktı. Arabasından indiği gibi adamlarına baş işareti verip biriken insanları dağıtmalarını buyurdu gerçi onu görenler korkudan önünden çoktan çekilip el pençe ellerini önünde birleştirip başlarını yere eğiyordu Kalabalığı yarıp yeri titreten adımlarla genç kızın tam karşına dikildi . Aralarında sadece yanan ateş vardı sanki sırat köprüsü bir yanı cennet bir yanı cehennem . Bahoz kavizli kaşlarını çatıp karşısında ki kadına dikti bakışlarını . "Derdin ne senin ha bu ne rezalet " Asme Sahra gelen sualle başı dik bir şekilde karşısında ona hesap soran adama gerekli cevabı verdi. "Rezalet öylemi her şeye susan biz kadınlar seslerini çıkarınca isyan edince mi rezalet oluyor " Bahoz ağa ellerini ceplerine koyup karşısındaki kadına dikti bakışlarını alayla tek kaşını kaldırıp. "İsyan demek peki benim kim oldumu biliyormusun veya bu isyan dediğin saçmalığın bedeli ödemeye hazır mısın?" "Zaten biz kadınlar bedel ödemek için vardır değil mi sizin gibiler için" Lafı ortaya atmış ama istikameti belliydi . Kadın Yakmaya adam kül olmaya doğru ilerliyordu .Asme farkında değildi ama onun asiliği karşında İçine Bahoz ağa içinde örselediği engeller bir bir yıkılıyor bu küçük kadın onu yerle bir ediyordu. "Biz gibiler ?" Kadının hiç bir korkusu yoktu zaten bu hayatta hep korktuklarınla sınanırsın bunu çok iyi biliyordu. Elleriyle onu gösterip tüm zehirli kelimelerini birbiri ardına dizdi . "Evet siz ,sen gibiler kadınları kendi günahları için biçilmiş kaftan görenler ama artık yeter biz sizin kurbanlarınız olmayacağız " Canı acısına rağmen dik durmaya çalışıyordu . "Gerekirse bu uğurda can vereceğim veya vereceğiz ama bu topraklar boyun eğen değil , bu zulüm karşısında baş kaldıran kadınlardan anılacak " Kadın konuştukça adam hayran olmakla kalmıyor yüreğine filizlenen yeni duygulara gebe kalıyordu . Bahoz ağa ellerini cebinden çıkarıp işaret parmağını karşısında asla ondan korkmadığını belli eder kadına doğru salladı. "Bana bak hadini bil yoksa ben sana hadini bildiririm " Ne adam bir adım geri atıyordu ne kadın direnişinden vazgeçiyordu. Aralarında sanki yılların getirdiği bir soğuk savaş vardı . Bahoz ağa çenesini o kadar çok sıkıyordu ki nerdeyse resmen dişleri gıcırdıyordu sıkmaktan. Sinirden şah damarı kabarmış beş yaşındaki çocuğun kalbi gibi atıyordu öfkesi dönüşülmez bir yola sapıyordu artık. Başını kaldırıp onları seyreden insanlara taraf dikti bakışlarını. "Ne bakyorsunuz lan sizde söndürün şu ateşi" Asme ani bir refleksle Bahoz ağanın belindeki silahı alıp onlara doğrultu. "Sakın tek biriniz yaklaşın bakın ne oluyor" Onlara silah doğrultan kadını saf öfkeyle baştan aşağı süzdü . "Sende elindeki senin oynadığın oyuncak bebeklerden değil ver hemen " Onlar konuşurken adamlardan birinin elindeki yangın tüpüyle ateşe doğru ilerlediğini fark etiği an onu bacağını hedef alıp sıktı adam ayağındaki acıyla yangın tüpünü atıp ayağını tuttu . Herkes hayran olmuş bir ifadeyle Asme'ye bakarken onların aksine Bahoz ağa dumura uğramış ona bakıyordu böyle bir hamle asla beklemiyordu açıkçası. Asme bu sefer aynı silahı adama doğrultu. " Yüreğin varsa gel cana -can ,kana -kan" Ama hiç birşey umrunda değildi Bahoz Ağa'nın onu tek hedefi yeşilin en güzel tonunu kendine yuva yapmış gözlerdeydi yıllar sonra belki ilk kez aklıyla değil yüreğiyle hareket edecekti. Kadının göz bebeklerine d ikti ela gözlerini . "Savaş başlasın o zaman Mezopotamyanın şahmeranı" Kadına biraz yaklaşıp onun duyacağı bir tonda . "Kalbimle aklımdaki Savaş çoktan başladı shamiran" Sonra sanki hiç birşey olmamış gibi adamlarını toplayıp ordan ayrıldı herkes onu bu geri adımı karşısında şoktaydı. Sizi çokkk seviyorum.... |
0% |