Yeni Üyelik
51.
Bölüm

20. Bölüm - Kardeş

@aysenurtekkanat

Set'in Ağzından...

"Asla olmaz!" diye bağırdım. "Unut bunu!"

Ra, bana hiç olmayacak bir teklifle gelmişti. Bu teklifi beni öfkelendirmekle kalmamış, çaresizliğimi yüzüme vurmuştu. Aslında tek yapması gereken Araf Ormanı'na gitmek ve Hüma'nın ruhunu almaktı ama o, işi yokuşa sürmekten başka bir şey yapmıyordu.

"Neden olmasın?" diye sordu yalnızca. Az önce benden aldığı kılıcıyla biley taşına yürüdü. Sanki konu hiç önemli değilmiş gibi kılıcını bileylemeye devam ederken, "Anlaşılan kıza düşündüğüm kadar değer vermiyorsun." dedi.

"Veriyorum!" diye çıkıştım. "Ama senin çözümün hiçbir işe yaramaz çünkü Osiris bunu asla kabul etmez."

Ben ona boyun eğerdim, zaten aksi için bir sebep kalmamıştı elimde. Ne itibarım ne gücüm ne kudretim eskisi gibiydi. Geriye sadece şeytan olarak anılan bir tanrı kalmıştı ve o da hiçbir işe yaramıyordu. Ama Osiris, yapabilecek olsa bile yapmazdı bunu. Bana öfkeliydi. Haklıydı da ve bu öfkesi muhtemelen hala dinmemişti. Neticede onu kandırıp öldüren adamdım ben, neden bana yardım etsindi ki?

"Osiris, Duat'ın üstünde, insanların cennet olarak adlandırdığı yerde ruhları koruyor Set. İyi ruhlara ikinci şanslar veriyor. Bir ruhun öylece yok olmasına izin vereceğini mi düşünüyorsun sahiden?"

Cevap vermek için araladım dudaklarımı fakat söyleyeceğim sözlerin bir cevap niteliği taşımadığını fark ettim, bu yüzden sustum. Düşündüm bir süre ve sonra, "Osiris onu kurtarsa bile asla bana vermez." derken buldum kendimi.

Ra kılıcını bileylemeye ara verdi. Onu dizlerine koyup içimi gören gözleriyle baktı bana. Onun bu bakışları altında sırların önemi kalmazdı. Kalbinin en derinlerinde sakladığın duygular, zihninin karanlığına gömdüğün sırlar ortaya serilirdi. Ra'nın kudreti sorgulanamazdı ve ondan hiçbir şey saklanamazdı.

"Onu o kadar çok düşman kılıfına koydun ki kardeşin olduğunu unuttun." dedi sadece. Sonra yeniden kılıcını bileylemeye döndü. İstediği şey belliydi; düşünmem. Bir karara varmamı bekliyordu.

Osiris ve ben var oluşumuzun ilk yıllarında iyi anlaşırdık. Çocuk bedenlerindeyken oyunlar oynar, yeni yeni yer yüzüne çıkan Nil sularında yıkanırdık. Nil kıyıları ikimiz için de birer cennet olmuştu ama sonra büyüdük. Ra, o cenneti Osiris'e verdi ve beni çölün kızgın kumlarına gönderdi. İnsanlar Nil kıyılarını çöle tercih etti. Zamanla benden korktular çünkü onların aksine cehennem sıcağıyla kavrulan çölde yaşamaya alıştım. Hakkımda anlatılan hikayeler zamanla benim kimliğim oldu. Sevdiğim kadın beni kardeşimle aldattı ve onun çocuğunu doğurdu. Zaten Ra'nın haksız paylaşımı yüzünden öfkeliyken, bu olay daha da besledi öfkemi ve insanların anlattığı o hikayeler bir bir gerçek oldu.

Osiris ve ben başta kardeştik. Birbirimizi sever, korurduk. Sonra düşman olduk. Belki o bana düşman olmadı fakat ben onun katili olduğumda, onun kardeşliği de öldü. Bu yüzden bunca zaman sonra kardeş olduğumuz düşüncesi beni bu kadar sarsmış, asla bana yardım etmeyeceğine inanmıştım. Ama şimdi düşününce Osiris'in bana hiç düşman gözüyle bakmadığını hatırladım. Ben çok hata yaptım. Hatalarımın gölgesinde kaldı doğrularım ve şimdi o hatalardan en büyüğünü düzeltmeye çalışıyordum. Belki de ilk hatama dönmeli ve onu düzeltmekle işe başlamalıydım.

"Ra." diyerek bir adım öne çıktım.

Ra ne başını kaldırdı ne de kılıcını bileylemeye ara verdi. "Kararını verdin mi?" diye sorarken aslında bu sorunun cevabını biliyordu.

"Evet." dedim. "Kardeşimi görmek istiyorum."

Kardeşim. Ne garipti? Yüz yıllar boyunca ona düşmanım demiştim ben. O kadar çok düşman bellemiştim ki kardeşim olduğunu unutmuştum. Belki de Ra bana bunu hatırlatmasa aynı düşünceyle yaşamaya devam edecektim.

Ra yerinden kalktı. Kılıcını kenara dayadı. Tek kelime etmeden bana doğru yürüdü ve tam önümde durdu. Ellerini, avuç içleri yukarı bakacak şekilde iki yana açtı. Dudaklarından dökülen kelimeler antik dildeydi.

"As-ar!" dedi. Ona ilk ismiyle seslenmişti. "Kural Koyucu Tanrı, tanrıların ilk kralı! Yer altından çık!"

Ra'nın sözleri bittiğinde zemine kar kadar beyaz dumanlar yayıldı. Serin hava zeminden yükselirken, birkaç adım geri atmak mecburiyetinde kaldım. Ben çöl sıcağına alışkındım ve bu soğukluk beni üşütmekten fazlasını yapmamıştı. Sonra güneş kadar sarı saçlar belirdi ve o saçların ardından Osiris'in gövdesi kendini gösterdi.

Osiris pek çok tanrının aksine mavi gözlere sahipti. Yüz hatları nispeten daha yumuşaktı. Sivri çenesi ve neredeyse şeffaf denecek kadar ince bir teni vardı. Şakaklarındaki damarlar öyle belirgindi ki yeşil renk kendini açık bir şekilde gösteriyordu. Bu, onun ölümden geri döndüğüne işaretti. Bedeninin pek çok yerinde bu damarlar vardı. Yeniden doğduğunda ortaya çıkmıştı bunlar ama kardeşimden çok da bir şey götürmemişlerdi. O hala ilk günkü kadar iyi görünüyordu, gökteki ay gibi parlıyordu.

"Ra." dedi Osiris. Beni görmüştü ama görmezden gelmeyi tercih etmişti. Onun yerine Ra'nın önünde eğilmiş ve benim aksime saygısını göstermişti. Osiris'in daha çok sevilmesinin sebeplerinden biri de buydu; o saygılıydı, benim aksime. "Beni neden çağırdın?" diye sordu.

Ra'nın bakışları benimkilerle kesiştiğinde, konuşmayı bana bıraktığını anlamıştım. Nitekim bunu destekleyecek şekilde, "Set seninle konuşmak istedi." dedi ve yeniden kılıcının başına döndü. Sanki hiç yokmuş gibi sessizliğe gömüldü Ra ve kendince bizi baş başa bıraktı.

Osiris, "Uyanmışsın." diyerek konuya girdi. Onun sesinin ardında bir fon müziği gibi dalgalanıyordu bileyin sesi.

"Evet, uyandım." dedim. Buna daha ne diyebilirdim ki?

Osiris de benim gibi ne diyeceğini bilemiyordu. Biz kardeştik ama kardeşliğmizi yüz yıllar öncesinde bırakmıştık. Herkesçe iki düşman olarak bilinmiş ve hatta kendimiz de bu şekilde görmüştük birbirimizi ama şimdi o düşmanlığı kenara bırakmış gibiydik. Osiris'in gözlerinde kırgınlık vardı ama düşmanlık, işte onun esamesi okunmuyordu.

"Bir anlamı var mı bilmiyorum ama özür dilerim." dedim. Bu özrü çok önceden dilemem gerekiyordu. "Sebebi her ne olursa olsun sen benim kardeşimdin ve ben sana bunu yapmamalıydım. Seni öldürmemeliydim."

Osiris yine sustu ama bu suskunluğu şaşkınlığındandı. Şaşkınlığını üstünden attıktan sonra, "Bu özrü neye borçluyum?" diye sordu. Sorgulamakta haklıydı ve ben ona dürüst olmak istiyordum. Çocukluğumuzun hatrına tüm doğruları söylemeliydim.

"Aslında buraya gelme sebebim bu değildi." diyerek söze başladım. Osiris'in çatılan kaşlarına karşılık devam ettim sözlerime. Özür dilemek çok zordu çünkü ben hayatımda ilk kez özür diliyordum. "Bir kadın için geldim. Ona da, sana yaptığımın aynısını yaptım."

"Ona aşık mısın?" diye sordu Osiris, ben kısa bir es verdiğimde. Bu soruya da dürüstçe cevap verdim.

"Evet, ona aşığım ama bunu daha önce anlamayacak kadar da aptalım. Şimdi o, ruhunun yok olmaması için mücadele ediyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum."

"Anubis onu geri getirebilir." dedi Osiris. Hiçbirimizin böyle bir gücü yoktu, Ra ve Anubis hariç. Ra bunu reddettiği için aklına direkt olarak Anubis'in gelmesi çok normaldi.

"Öyle ama ben onu geri istediğimi de çok geç anladım. Firavunların Yolu'nu seçti, Osiris. Hüma, Araf Ormanı'na girdi ve ben onu kurtatmak için hiçbir şey yapamıyorum."

Omuzlarım çaresizlikle çöktü. Bu berbat bir histi ve ben onca kişiye bunu yaşattığım için kendimden nefret ediyordum. Yaptıklarımın cezasını çekiyordum. Asıl kötü olansa bu cezayı kendi ellerimle kesmiş olmamdı.

"Cesur kızmış." dedi Osiris. "Benden onu kurtarmamı mı istiyorsun?"

"Hüma asla kararından dönmez." dedim. Kim olduğumu öğrendikten sonra bile bana kafa tutmaları geldi aklıma. Nasıl da canlıydı. Heyecanı gözlerinden okunuyordu ve o çok güzeldi. "Senden istediğim onu teraziye götürmen çünkü onu bana vermeyeceğini biliyorum. En azından ruhu kurtulsun ve o mutlu olsun. Tek istediğim bu Osiris. O iyi olursa eğer ben onsuzluğu da yaşarım."

Onsuzluk, cehennem bile değildi. Cehennemle kıyaslanamayacak kadar acı vericiydi. Sadece iki gündür bunu yaşıyordum ama bu iki gün bile yetmişti. Onunla geçirdiğim süre kadar kısaydı onunla geçirmediğim süre ama birisi binlerce yıllık hayatımın en güzel anıyken, diğeri en ızdırap vereniydi. Biliyordum, Osiris bana onu vermezdi çünkü benden alacağı bir intikam vardı. Haklıydı, sanırım bu hikayedeki en haksız bendim.

"Neden benden özür diledin Set?" diye sordu Osiris. "O kızı kurtarayım diye mi?"

Başımı iki yana salladım ve yine tüm dürüstlüğümle cevapladım sorusunu. "Hayır. Dediğim gibi buraya gelirken aklımdaki, Ra'nın, Hüma'yı geri getirmesiydi ama o reddetti ve seni önerdi. Yapmayacağını biliyordum bu yüzden istemedim ama sonra bir zamanlar kardeş olduğumuzu hatırlattı bana. Çok uzun zaman önceydi Osiris, o kadar uzun zaman geçti ki üzerinden hatırlamakta zorlanıyorum ama ne var biliyor musun, o hissin ne kadar güzel olduğunu en derinlerimde hissedebiliyorum. Biz asla eskisi gibi olamayız. Benim hatalarım buna izin vermez, bu yüzden beni affetmeni de bekleyemem senden. Sadece özür dinleyebilirim ve her ne kadar buna hakkım olmasa da onu kurtarmanı isteyebilirim. Lütfen Osiris, istiyorsan beni onsuz bırak ama ruhunu kurtar."

Sustum. Daha fazlasını söyleyemezdim çünkü tüm gerçeği dökmüştüm ortaya. Çaresizdim ve ben en zayıf yönümü kardeşime göstermiştim. Osiris ise sadece susuyor ve bana bakıyordu. İlk geldiğinde gözlerinde olan o kırgınlık hala yerli yerindeydi. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, mavi gözlerini içimi görmek ister gibi benimkilere dikmişti. Ra'nın biley taşının sesi, ortamdaki tek sesti.

"Sen bana ihanet ettin." dedi Osiris en nihayetinde. Haklıydı ve bunu yüzüme vurmak en büyük hakkıydı. "Ama ben de sana ihanet ettim." dediğinde bunu gerçekten beklememiştim. Şaşkınlıkla ona bakıyordum.

"Ne?" dedim ama ne söylemek istediğini anlamıştım. Sadece bu konuyu açmasını beklemiyordum.

"Nephthys ve ben o gece yalnızdık. Çok içmiştim ve kendimde değildim. Nephthys'i İsis gibi gördüm Set. Suretini değiştirmişti ve kendini İsis'e benzetmişti. Alkolün verdiği mayhoşluk ona kanmama zemin hazırladı. Sonrası zaten malum."

"Bunu bilmiyordum."

Osiris güldü. Mutluluktan yoksun bir gülüştü bu. "Çünkü hiç sormadın Set. O kadar öfkeliydin ki sorgulama gereği duymadın ve ilk fırsatta canımı almayı yeğledin."

"Özür dilerim." dedim bir kez daha. Gittikçe buna daha fazla alışıyordum.

"Cennet güzel bir yer." dedi Osiris konuyu değiştirerek. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı şimdi. "Orada, iyi ruhlarla olmaktan mutluyum. Ölüm sandığın kadar kötü bir şey değil ve ben sana kızgın değilim."

"Beni af mı ediyorsun?"

"Hayır." dedi Osiris soruma karşılık. "Seni affedemem ama sana kızgın da değilim. Bazı şeylerin affı olmaz Set ama öfkesi de kalmaz. Sana karşı kin gütmüyorum, sadece kırgınım. Zamanla öfkem dindi, geriye sadece kırgınlık kaldı. Ve Set, aynı şeyi onunla da yaşamanı istemiyorum."

Osiris'in sözleri kafamı karıştırmıştı. Bana öfkeli değildi, sadece kırgındı ve ben bunu daha onu ilk gördüğümde anlamıştım. Peki son söylediği ne anlama geliyordu?

"Aynı şeyi onunla yaşamak mı?" diye sorarken bu sorunun cevabını oldukça merak ediyordum.

Osiris başını salladı. "Aşk ne demek biliyorum kardeşim ve öfkeyi de biliyorum. Seni seven birinin canını almasının acısı öyle kolay atlatılmaz ama eğer onun için çabaladığın gibi çabalasaydın benim için de o zaman seni affederdim. Kız, Hüma, onu Araf Ormanı'ndan çıkaracağım ama teraziye götürmeyeceğim. Onu Anubis'e teslim ederim ve o da onu sana getirir."

"Osiris, sen ciddi misin?" diye sorarken, mideme bir yumruk yemiş gibi hissetmiştim. Kardeşim benim için çabalayacaktı! Tanrıların bile girmeye korktuğu ormana, sadece ben istiyorum, benim sevdiğim kadın orada diye girecekti! Osiris gerçekten benim kardeşimdi ve ona yaptığım şeyden sonra bile bundan vazgeçmemişti.

Osiris başıyla onayladı beni bir kez daha. "Her şeyi bilerek gelecek Set. Seni affetmesi için elimden geleni yapacağım." dedi ve o an ona sımsıkı sarılmaktan alamadım kendimi.

"Kardeşim." dedim özlemle. Onu özlemiştim. Gözlerimi kapattığımda iki küçük erkek çocuğu geldi gözümün önüne. Nil'in yeni doğduğu zamanda, Nil sularının kaynağında oynayan o iki küçük çocuk... İki dost, iki arkadaş, iki düşman ama hepsinden de önemlisi iki kardeş...

***

Selam!

Nasılsınız bakalım?

Bölümü nasıl buldunuz?

Ra'nın önerisi peki? Yaşlı kurt yaptı yapacağını sjsjjs.

Osiris'in Hüma'ya yardım edecek olmasına ne diyorsunuz?

Set ve Osiris'in sonunda kardeş olduklarını hatırlamaları?

Sizce sonraki bölümde neler olacak?

Karakterlere neler söylemek istersiniz? 👇

Set 👉

Osiris 👉

Ra 👉

Oy vermeyi 🌟 ve yorum yapmayı 💭 unutmayın. Seviliyorsunuz. ❤️

İnstagram - aysenurtekkanat_

Loading...
0%