Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@aytengul

 

 

Merhaba nasılsınız iyi misiniz?

Güzel bir bölümle sizlerle yine paylaşıyorum.

 

 

Lütfen beni yoeumsuz bırakmayın kendimi iyi his etmiyorumda

 

Hadi okumaya başlayalım...

 

 

 

Edis, odasındaki mavi tonların ağırlığı altında bir kez daha geçmişin gölgesine teslim olmuştu. Yıllar önce yaşananlar, zihninde acı verici bir film gibi tekrar oynuyordu. Masmavi bir deniz kadar derin olan hüznü, onu boğarcasına sararken, koyu mavi masasına yaslanmış halde elini düşünceli bir şekilde gezdiriyordu.

 

"En uzun bekleyişler bir gün biter derler," diye düşündü. Ancak Edis’in bekleyişi, yılların ardından bile sona ermemişti. Asi mühürlü, kalbinde açtığı yaralarla gitmişti, o kadın. Yavrumuz öldükten sonra, birlikte geçirdiğimiz her an, onun yokluğuyla daha da karanlık bir hal aldı. Kavga ettik, birbirimize olan sevgimizi yitirdik ve sonunda ayrılığın soğuk yüzüyle karşılaştık. Bu akademide ders vermek, geçici bir teselli sağlasa da kalbimdeki boşluk her geçen gün daha da büyüyordu. O kadını, ona ait her şeyi unutamıyordum.

 

Edis'in zihni, odasındaki her nesnenin mavi tonlarına karışırken geçmişin acılarını yeniden yaşamaya başladı. Bir zamanlar sevgiyi paylaştığı kadının sesi, kulaklarında yankılanıyordu. "Vazgeçmelisin," demişti ona son kavgalarında. Ama Edis vazgeçememişti. Onu unutmak, kalbindeki yarayı kabullenmek demekti; bu, onun için mümkün değildi.

 

O kadının yokluğuyla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Yavrumuzun ölümü, bizi paramparça etmişti. Onun acısıyla yüzleşmek, her seferinde Edis’in içini bir bıçak gibi kesiyordu. Kadının ardından gitmemişti; gururu ve öfkesi ona engel olmuştu. Ama şimdi, yalnızlığın derinliklerinde, her şeyin ne kadar yanlış olduğunu düşünüyordu.

 

Geçmişin hayaletleriyle boğuşurken, Edis mavi duvarlara bakarak, ona dair her şeyi hatırlıyordu. Mavi, onun için hep huzurun rengi olmuştu, ama şimdi bu renk, sadece onun içindeki boşluğu ve kaybı hatırlatıyordu. Kalbine ait olan kadını geri kazanmak için çok mu geç kalmıştı? Her şey bitmiş miydi? Yoksa geçmişin hatalarını onarmak için hala bir şansı var mıydı?

 

Edis’in zihninde yankılanan sorular, ona sadece daha fazla acı getiriyordu. Mavi odasında hapsolmuş halde, bir zamanlar sevdiği kadına duyduğu özlemle boğuşmaya devam etti. Bu bekleyiş, belki de bir gün sona erecekti. Ama o güne kadar, Edis'in mavi odasındaki esareti sürecekti.

 

Arzela, yanında yürüyen yavru kurtla birlikte ormanın derinliklerine doğru ilerliyordu. Ağaçların sık dalları, gökyüzünden gelen ışığı engelliyor, etrafı karanlığa boğuyordu. Ancak, adımları yavaş yavaş aydınlanan bir patika üzerinde ilerledikçe, orman sessizliğinin yerini hafif bir esinti ve yaprakların hışırtısı alıyordu.

 

Yavru kurt, Arzela’nın ayaklarının yanında usulca yürüyordu. Arzela, bu minik canlının güvenini kazanmış olmanın getirdiği bir rahatlıkla, adımlarını dikkatlice atıyordu. Etrafı saran karanlık, yavaş yavaş dağılıyor, sabahın ilk ışıkları ağaçların arasından süzülmeye başlıyordu. Orman, bu ışıkla birlikte uyanıyor gibiydi; kuşların ötüşü hafif hafif duyulmaya, çiğ tanesiyle kaplı yapraklar parıldamaya başlamıştı.

 

Arzela, ormanın bu mistik atmosferinde adımlarını yavaşlatarak ilerliyordu. Kalbi, yanında yürüyen yavru kurdun varlığıyla biraz daha hafiflemişti. Bu yolculuk, ikisi için de bir başlangıç gibiydi; her adımda orman, sırlarını biraz daha açığa vuruyor, Arzela’nın içindeki karanlıkla savaşmasına yardım ediyordu.

 

Gökyüzü artık tamamen aydınlanmış, ormanın içi parıltılarla dolmuştu. Arzela, yavru kurdun başını okşayarak duraksadı. Gelecek, belirsizliklerle doluydu; ama artık karanlık onlara engel olamayacaktı. Yavaş ama kararlı adımlarla ilerlemeye devam ettiler, ormanın aydınlanan derinliklerinde kaybolana dek.

 

 

 

 

 

 

 

Arzela, yavaş yavaş adımlarken ormanın derinliklerinde karşısına çıkan manzara karşısında duraksadı. Ağaçların arasından süzülen ışıklarla birlikte, karşısında aniden beliren büyük bir akademi, onu adeta büyüledi. İhtişamlı yapısı, heybetli kuleleri ve zarif mimarisiyle adeta bir masal diyarından çıkmış gibiydi.

 

Akademinin duvarları, sabahın ilk ışıklarıyla parlayan beyaz taşlardan yapılmıştı ve pencerelerinin kenarları zarif desenlerle süslenmişti. Buradan bile fark edilen çiçek bahçeleri, binanın etrafını çevreleyerek adeta bir renk cümbüşü yaratıyordu. Akademinin girişine doğru uzanan yolda, çiçeklerle bezeli parterler ve mükemmel düzenlenmiş bitki örtüsü, bu büyüleyici manzarayı tamamlıyordu.

 

Arzela, bu ihtişamlı yapının karşısında bir an durakladı. Yanındaki yavru kurt da sanki bu manzaranın etkisine kapılmış gibi sessizce etrafa bakıyordu. Akademi, sadece bir bina değildi; sanki içinde barındırdığı bilgeliği ve gücü dışarıya yansıtıyordu.

 

Arzela, akademinin ihtişamını seyrederken, içindeki kararlılık daha da güçlendi. Ormanın derinliklerinden çıkıp bu büyük yapının önüne gelmişti. Burada, onu bekleyen bir şeyler olduğunun farkındaydı. İçindeki merak ve biraz da korkuyla adımlarını hızlandırarak akademiye doğru yürümeye başladı. Yavru kurt, onun peşinden ayrılmadan ona eşlik ediyordu.

 

Bu görkemli akademinin kapıları, Arzela'nın karşısında açılmayı bekleyen bir sır gibi duruyordu. Ne kadar görkemli olursa olsun, bu yapı da onun içinde yanan ateşi dindiremeyecek kadar büyüktü. Arzela, artık geçmişini ardında bırakıp bu yeni yolculuğa başlamaya hazırdı.

 

 

Arzela, büyük akademinin kapılarının önüne geldiğinde, içini hem bir heyecan hem de hafif bir tedirginlik kapladı. Devasa kapılar, üzerinde karmaşık desenler ve sembollerle süslenmişti; sanki geçmişten gelen bir bilgelik ve güçle doluydu. Kapıların üzerinde işlenmiş çiçek motifleri ve eski yazılar, akademinin derin tarihini ve sırlarını anlatıyor gibiydi.

 

Yanındaki yavru kurt, onunla birlikte durdu, başını yukarı kaldırıp kapılara baktı. Arzela, bir an durakladı, içinden derin bir nefes aldı. Buraya kadar gelmişti; şimdi bu kapıların ardında onu neyin beklediğini öğrenme zamanıydı. Ellerini yavaşça kapıların soğuk yüzeyine koydu; dokunduğu taş, sanki yılların hikayesini anlatıyordu.

 

Kapılar, Arzela’nın dokunuşuyla ağır ağır açılmaya başladı. İçeriden gelen hafif bir esinti, yüzüne çarptı; bu esinti, ona bu akademinin sadece bir bina olmadığını, burada öğrenilecek, keşfedilecek çok şey olduğunu fısıldıyordu. Kapılar tam olarak açıldığında, karşısında akademinin geniş avlusu ve bu avlunun ötesinde uzanan uzun koridorlar belirdi.

 

Avlu, yeşil bitkiler ve rengârenk çiçeklerle bezeli, tam ortasında ise sakin bir havuz yer alıyordu. Havuzun yüzeyinde, akademinin mimarisinin yansıması zarif bir şekilde dalgalanıyordu. Çeşitli yaştaki insanlar, öğrenci ve öğretmenler, bu alanın içinde sessizce hareket ediyor, derin bir ciddiyetle işlerine devam ediyorlardı. Her şey düzenli, her şey planlıydı; burada kaosa yer yoktu.

 

Arzela, bir adım attı ve avluya girdi. Yanındaki yavru kurt, sadık bir şekilde ona eşlik ediyordu. Bu, sadece bir başlangıçtı; ancak Arzela, bu kapıların ardında onu bekleyen zorluklara ve sır dolu bilgilere hazırdı. Kaderi, bu akademinin duvarları arasında şekillenecekti.

 

 

 

Arzela avluya adım attığında, hemen fark etti ki çevresindeki herkesin dikkatini çekmişti. Herkes ona ve özellikle yanında yürüyen yavru kurda tiksinti dolu bakışlar atıyordu. Akademinin sakinleri, bu yabancı ve onun vahşi yoldaşıyla karşılaşmaktan memnun değildiler. Fısıldaşmalar başladı; birkaç öğrenci, birbirlerine kaşlarını çatarak bakıyor ve alçak sesle konuşuyordu.

 

"Bu nasıl cesaret," dedi biri, sesi hafifçe tiksintiyle doluydu. "Bir kurtla buraya gelmek... Böyle bir şeye izin verildiğini sanmıyordum."

 

"Bu vahşi hayvan burada ne arıyor?" diye sordu bir başkası, Arzela’ya gözlerini dikerek. "Bu yer, bilgelik ve disiplinin merkezi. Kurtlar burada sevilmez; onlar kaosu temsil eder."

 

Arzela, söylenenleri duyuyor, ama hiçbirine aldırış etmiyordu. Yavru kurt, onun yanında yürüyordu ve Arzela için bu, her şeyden daha önemliydi. Onu rahatsız eden bu insanların bakışları değil, içlerindeki korku ve önyargıydı. Akademinin duvarları arasında bile, insanlar hala bilinmeyene karşı duydukları korku ve tiksintiyle hareket ediyordu.

 

Yavru kurt, insanların ona nasıl baktığını anlamış gibi biraz daha Arzela’ya yaklaştı, başını hafifçe onun bacağına yasladı. Arzela, bu küçük hareketle daha da güç buldu. İnsanların ne düşündüğü ya da söylediği umurunda değildi. Onun buradaki varlığı, geçmişinden getirdiği bir mirastı; bu kurt onunla birlikte bir yolculuğa çıkmıştı ve onun bir parçasıydı.

 

Arzela, etrafındaki fısıltıları ve soğuk bakışları görmezden gelerek, başını dik tuttu ve avlunun diğer ucuna doğru yürümeye devam etti. Bu akademideki herkesin onunla ve yavru kurtla ilgili ne düşündüğü önemli değildi; buraya kendi yolunu bulmaya gelmişti ve kimse onu bu yoldan alıkoyamayacaktı.

 

 

 

Arzela, etrafındaki tiksinti dolu bakışlara ve alaycı fısıltılara aldırış etmeden, yavru kurdu nazikçe kucağına aldı. Onun sıcak ve titreyen bedenini hissettiğinde, içindeki öfke biraz daha sakinleşti. Yavru, Arzela'nın kollarında huzur bulmuş gibiydi, başını onun göğsüne yasladı. Arzela, yavrunun yumuşak kürkünü okşarken, ona duyduğu şefkat dalga dalga yayıldı.

 

"Kimse seni anlamasa da, ben yanındayım," diye fısıldadı Arzela, yavrunun kulağına. Gözlerini kapatan yavru kurt, onun sıcak sesini dinledi. O an, akademinin soğuk ve düşmanca atmosferi bir nebze olsun hafifledi. Arzela, yavruyu kucaklarken, sadece onu değil, kendi içindeki yaraları da sarıyordu.

 

Avludaki öğrenciler, Arzela'nın bu hareketini sessizce izliyorlardı. Kimi küçümserken, kimisi de anlam veremediği bir merakla bu sahneye bakıyordu. Ancak Arzela için bu an, onlardan çok daha fazlasıydı. Yavru kurdu kucağına alıp başını okşamak, sadece bir sevgi gösterisi değil, aynı zamanda kendine ve dünyaya karşı verdiği bir mesajdı. Onun içindeki güç, bu küçük canlının varlığıyla birleşiyordu.

 

Arzela, yavru kurdu kucağında tutarak avluda ilerlemeye devam etti. Her adımda, geçmişinden getirdiği acılar biraz daha hafifliyor, geleceğe dair inancı biraz daha güçleniyordu. Bu yolculukta yalnız olmadığını biliyordu; kollarında taşıdığı bu küçük kurt, onun en büyük destekçisi, en sadık yoldaşıydı.

 

 

 

 

Arzela, büyük kapılardan akademi binasına adım attığında, içeride onu karşılayan manzara karşısında bir an duraksadı. İçeriye girdiği anda, geçmişin ihtişamı ile modern çağın sofistike dokunuşlarının bir arada bulunduğu bir dünya ile karşılaştı. Yüksek tavanlar, eski çağlardan kalma zarif fresklerle süslenmişti; duvarları boydan boya kaplayan işlemeler, tarih boyunca bu akademide yaşanmış hikayeleri anlatıyordu. Ancak bu tarihi dokunun yanı sıra, modern zamanların etkisi de açıkça hissediliyordu.

 

Salonun zemininde kullanılan parlak mermerler, ışığı yansıtarak mekanı daha da geniş ve ferah gösteriyordu. Teknolojik cihazlar, antik eserlerle yan yana yerleştirilmişti, sanki bu iki farklı dünya arasında köprü kuruyorlarmış gibi. Masalar, sandalye ve kitaplıklar, hem antik hem de modern dokunuşlarla bezeli; ahşap detaylar, metalik yüzeylerle ustalıkla harmanlanmıştı.

 

Dışarıda gördüğü kızların kıyafetleri, bu sentezin en bariz örneklerindendi. Arzela, akademinin içindeki genç kadınların üzerinde gördüğü kıyafetlerin detaylarını fark etti. Hepsi dizden yukarıda, pahalı kumaşlardan dikilmiş elbiseler giymişlerdi. Kumaşların kalitesi ve işçiliği, onların bu akademideki statülerini açıkça belli ediyordu. Bu elbiseler, modern dünyanın modasına uygun olarak tasarlanmıştı, ancak üzerlerindeki işlemeler ve süslemeler, eski çağların zarafetini de yansıtıyordu.

 

Arzela, bu ortamda kendini biraz yabancı hissetti. Hem geçmişin ağırlığı hem de modern dünyanın soğukluğu, onu bir an için sıkıştırır gibi oldu. Ancak kucağındaki yavru kurdun sıcaklığı, onu bu duygudan uzaklaştırdı. Arzela, içindeki kararlılığı yeniden topladı; bu akademi, sadece bir bina değildi. Burada, hem geçmişin bilgeliği hem de geleceğin gücü vardı. Arzela, bu iki dünyanın arasında kendi yerini bulmak zorundaydı.

 

İçeride yürümeye devam ettikçe, hem antik hem modern detayların daha da belirginleştiğini fark etti. Akademinin içindeki herkes, sanki bu iki dünyanın uyumunu kabullenmiş, ona göre şekillenmişti. Arzela da bu yeni dünyanın bir parçası olmak için kendine yer açmak zorundaydı. Her adımında, bu zorluğu kabul ederek ilerliyordu.

 

 

 

 

 

 

 

Arzela, büyük kapıların ardından akademinin koridorunda ilerlerken, bir anda karşısına tombul, orta yaşlı bir kadın çıktı. Kadın, üzerinde işlemeli, parlak kumaştan yapılmış bir elbise giyiyordu; saçları sıkıca toplanmış ve yüzünde hafif bir gülümsemeyle Arzela’ya bakıyordu. Ancak bu gülümseme, biraz sorgulayıcı bir ifadeyle birleşmişti.

 

**Kadın:** "Sen kimsin ve burada ne arıyorsun?" diye sordu, sesi hafif ama otoriterdi. "Bu akademi, öyle herkesin rahatça dolaşabileceği bir yer değil."

 

Arzela, kadının bakışlarını üzerinde hissetti; kucağındaki yavru kurdun biraz huzursuzlandığını fark etti. Ancak sakin bir tavırla kadına karşılık verdi.

 

**Arzela:** "Adım Arzela," dedi, sesinde kendinden emin bir tonla. "Buraya öğrenmek ve kendimi geliştirmek için geldim. Bu akademide yerim olduğunu düşünüyorum."

 

Kadın, Arzela’yı baştan aşağı süzdü, gözleri kucağındaki yavru kurda kaydı. Bir an duraksadı, sonra hafif bir kaşını kaldırarak konuştu.

 

**Kadın:** "Arzela, demek... Peki ya bu küçük vahşi yoldaşın?" dedi, kurda hafifçe işaret ederek. "Burada hayvanlar pek hoş karşılanmaz. Akademinin kuralları var ve bu kurallar, her şeyin düzen içinde olmasını sağlar."

 

Arzela, kadının uyarısını duymazdan gelerek yavru kurdu daha sıkı kucakladı.

 

**Arzela:** "Bu kurt benim yoldaşım, benimle birlikte bu yolda ilerleyecek," diye yanıtladı kararlı bir şekilde. "Eğer burada kalacaksam, o da yanımda olacak. Onu geride bırakmam mümkün değil."

 

Kadın, Arzela’nın kararlılığını gördü ve bir an için şaşırmış gibi göründü. Ancak kısa sürede toparlandı ve gülümsemesini yeniden takındı.

 

**Kadın:** "Anladım," dedi, sesi biraz daha yumuşadı. "Görünüşe göre sen sadece güçlü değil, aynı zamanda inatçısın da. Ama buradaki her öğrencinin kendi kurallarına göre oynamasına izin verilmez. Eğer burada kalmak istiyorsan, bu kuralların bir parçası olmalısın."

 

Arzela, kadının sözlerini sessizce değerlendirdi, ama kararından vazgeçmeyecekti.

 

**Arzela:** "Kurallar öğrenilir, ancak gerçek güç, onları gerektiğinde esnetebilmekte yatar," dedi. "Ben burada olmaya kararlıyım, tıpkı yoldaşım gibi."

 

Kadın, Arzela’nın bu cevabından hoşnut gibi göründü. Hafifçe başını salladı ve geri çekildi.

 

**Kadın:** "Peki, Arzela," dedi son olarak. "Seni ve yoldaşını gözleyeceğim. Bu akademide başarılı olup olamayacağını zaman gösterecek. Şimdi ilerleyebilirsin."

 

Arzela, kadının yolundan çekilmesiyle birlikte, akademinin derinliklerine doğru adım attı. Kucağındaki kurtla birlikte,

 

 

yeni bir yolculuğun başladığını hissediyordu. Kadının söyledikleri, onun için bir uyarıdan çok bir meydan okuma niteliğindeydi. Arzela, bu akademideki yerini bulmak ve varlığını kabul ettirmek için kararlıydı.

 

Kadının sözleri hala kulaklarında yankılanırken, koridorda ilerlemeye devam etti. Akademinin içinde ilerlerken, karşısına çıkacak diğer zorluklara ve sınavlara hazırdı. Kucağındaki kurt, onun güç kaynağıydı; her ne olursa olsun, onunla birlikte bu mücadeleyi göğüsleyecekti.

 

Koridorun sonunda büyük bir salonun kapıları ona açıldı. Arzela, derin bir nefes alarak içeri adım attı. İçerideki atmosfer, dışarıda hissettiği soğukluktan tamamen farklıydı. Öğrenciler ve öğretmenler, bu salonda toplanmış, derslerine odaklanmışlardı. Ancak Arzela'nın içeri girişiyle birlikte tüm gözler ona çevrildi.

 

Bu yeni başlangıç, Arzela için zorlu bir mücadele olacaktı, ancak o, her anın tadını çıkarmaya ve her sınavı geçmeye hazırdı. Kucağındaki yavru kurda bir kez daha sevgiyle baktı. Bu yolculuk, sadece onun değil, onların hikayesi olacaktı.

 

 

 

Arzela, kendi kendine "Bakalım, sana yapacaklarımı görünce de böyle konuşacak mısın?" diye mırıldandı. Daha bu düşüncesi bitmeden, biri aniden ona çarptı. Sert bir itişle dengesi sarsılan Arzela, kucağındaki yavru kurdu düşürmemek için kendini toparlamaya çalıştı. Ona çarpan genç, alaycı bir gülümsemeyle geri çekildi ve küçümseyici bir bakışla Arzela'ya baktı.

 

**Genç:** "Yolumdan çekil, köylü," dedi, sesi alayla doluydu. "Burada yeri olmayan biri var gibi."

 

Arzela, gözlerinde parlayan öfkeyle gence doğru bir adım attı. Sesini soğukkanlı ama tehditkâr bir tonla yükseltti.

 

**Arzela:** "Köylü mü dedin?" dedi, gözleri adeta alev alev yanıyordu. "Beni küçümsediğin için pişman olacaksın. Senin gibi zayıfları yolda bırakmak benim işimdir."

 

Genç, bu sözler karşısında kısa bir an şaşırmış gibi göründü, ama çabucak toparlandı. Gözlerini kısarak, Arzela’ya daha da yaklaştı.

 

**Genç:** "Bu akademide güçlü olanlar hayatta kalır, senin gibiler değil," dedi, sesi kısık ama zehir gibiydi. "Eğer buraya dayanmaya çalışırsan, seni ezmekten çekinmem."

 

Arzela, gencin gözlerinin içine dik dik baktı, ardından alaycı bir gülümseme belirdi yüzünde.

 

**Arzela:** "Denemeni isterim," dedi, sesi meydan okuyucuydu. "Ama unutma, bir kurt dişlerini gösterdiğinde, onu hafife alanlar her zaman kaybeder."

 

Gencin yüzündeki alaycı ifade silinirken, Arzela’nın içindeki hırçınlık daha da yükseldi. Gözlerini gencin üzerine dikti, adeta bir yırtıcı gibi. Sessizlik bir an için ikisi arasında gerildi, etraflarındaki herkes bu çatışmayı izliyordu. Ancak Arzela, geri adım atmadı; aksine, kararlılıkla ileriye doğru bir adım daha attı.

 

**Arzela:** "Burada kalacağım," dedi, sesi kararlı ve sertti. "Ve bana kimse engel olamayacak. Eğer karşımda durmaya devam edersen, ilk dersimi sana vermekten memnuniyet duyarım."

 

Genç, Arzela’nın gözlerindeki ciddiyeti ve tehlikeyi fark etti. Bir an için tereddüt etti, sonra sessizce geri adım attı. Alaycı gülümsemesi silinmiş, yerine bir belirsizlik çökmüştü.

 

Arzela, genci göz hapsine alarak oradan uzaklaştı. Bu akademide ona karşı çıkan herkesin benzer bir sonla karşılaşacağını biliyordu. Yavru kurdu daha sıkı kucaklayarak, içindeki kararlılığı tazeledi. Bu mücadele, sadece bir başlangıçtı.

 

Edis, odasından gelen gürültüleri duyup kapıyı hızla açtı. Koridorda ilerlerken, kucağında bir kurt taşıyan genç bir kızın dikkatleri üzerine çektiğini gördü. İçinde bir gerilim yükseldi, adımlarını hızlandırarak kızın yanına yaklaştı. Kalbi hızla atarken, aklına eski anılar hücum etti; o tanıdık mavi gözler ve sarı saçlar... Aynı asi bakışlar şimdi karşısındaydı.

 

Edis, duraksadı, bir an nefesini tuttu. Yıllar önce tanıdığı, ona derin izler bırakan kişiyle aynı bakışları görmek, içindeki sızıyı yeniden uyandırdı. Bu kızın ona bu kadar tanıdık gelmesinin sebebi neydi? Bu asi duruş, bu meydan okuyan bakışlar… İçindeki öfkeyi bastırmakta zorlanıyordu.

 

**Edis:** "Sen..." diye başladı, sesi kısık ama derin bir öfkeyle doluydu. "Kimsin sen? Burada ne işin var?"

 

Kız, Edis'in sert bakışlarına aynı sertlikle karşılık verdi. Edis’in gözleri, kızın gözlerinde durakladı. O mavi gözler, ona yıllar önce tanıdığı birini hatırlatıyordu, ama bu kızın o kişiyle bir ilgisi olabilir miydi?

 

Edis'in zihninde sorular dönüp dururken, kız sakin ama meydan okurcasına konuştu.

 

**Arzela:** "Adım Arzela," dedi, sesinde en ufak bir korku izi bile yoktu. "Buraya, bu akademiye ait olduğumu kanıtlamaya geldim."

 

Edis, bir an için Arzela'nın söylediklerini sindirmeye çalıştı. Ancak içindeki karmaşa, bu kızın kim olduğunu anlamaya çalışmanın ötesine geçiyordu. Sarı saçları ve mavi gözleri, onun için hem tanıdık hem de tehditkâr bir hatıra gibi görünüyordu.

 

**Edis:** "Arzela, demek," diye tekrarladı, sesi bu kez daha yumuşaktı ama hala gerginlik doluydu. "Sana tanıdık birini hatırlatıyorsun," diye ekledi, gözlerini Arzela'dan ayırmadan.

 

Arzela, Edis'in sözlerinden bir şeyler sezinlemiş gibiydi, ama bunu belli etmedi. Kucağındaki kurt, Arzela'nın yanında duruşunu daha da belirgin hale getirdi.

 

**Arzela:** "Tanıdık biri mi?" dedi, alaycı bir şekilde. "Belki de o kişi çoktan unutulmuştur, ya da... belki unutulması istenmiştir."

 

Edis, bu sözler karşısında daha da gerildi. Arzela'nın söyledikleri, eski yaralarını tekrar kanatmıştı. Ama ne olursa olsun, bu genç kızı gözden kaçırmayacaktı. Çünkü ona bu kadar tanıdık gelen birini, göz ardı edemezdi.

 

**Edis:** "Unutulmuş ya da unutulmamış," dedi, derin bir nefes alarak. "Bu akademide seni takip edeceğim. Her adımını izleyeceğim, Arzela. Çünkü burada sıradan biri değilsin, bu çok açık."

 

Arzela, Edis'in sözlerini dikkate alır gibi görünmedi, ama içindeki huzursuzluk artıyordu. Edis ise, bu genç kızın kim olduğunu ve neden bu kadar tanıdık geldiğini anlamaya kararlıydı.

 

 

 

 

 

 

Arzela, Edis’in gözlerine meydan okuyarak son bir hamle yaptı. Gözlerinde sarsılmaz bir kararlılık vardı.

 

**Arzela:** "Benimle baş edemezsiniz," dedi, sesi net ve güçlüydü. "Bu akademide yerimi bulana kadar size ve başkalarına hiçbir taviz vermeyeceğim. Ne olursa olsun, mücadelem devam edecek."

 

Edis, Arzela'nın bu meydan okuyan sözlerine dikkat kesildi. İçindeki öfke ve şaşkınlık, yerini bir anlayışa bırakmıştı; bu genç kız, sadece isyan etmiyor, aynı zamanda kendi yerini ve gücünü kanıtlamak için kararlıydı.

 

**Edis:** "Baş edemezsiniz, öyle mi?" dedi, sesinde bir soğukkanlılık vardı ama yüzünde bir kararın eşiğinde olduğunu gösteren bir ifade belirmişti. "Belki de seni tanımadan önce, anlamamız gereken şeyler var. Ancak bu akademinin kuralları içinde her şeyin bir yeri vardır."

 

Arzela, Edis’in sözlerine sadece bir baş hareketiyle yanıt verdi, yüzünde kararlı bir gülümseme belirdi. Bu gülümseme, Edis’e bir şeyleri değiştirmek için çabalayacağının işaretiydi.

 

**Arzela:** "Kurallar, içindeki gücü ve kararlılığı durduramaz," dedi, kucağındaki yavru kurdu nazikçe okşayarak. "Ben buradayım ve sizlerin bana karşı olan önyargıları, sadece daha da güçlü olmama neden olacak."

 

Edis, Arzela'nın bu cevabını düşündü ve ardından başını salladı. Bu genç kızın, onun beklentilerinin ötesinde bir kararlılıkla dolu olduğunu anlıyordu. Bu akademide Arzela’nın varlığı, sadece bir zorluk değil, aynı zamanda önemli bir meydan okumaydı.

 

**Edis:** "Görüşürüz o zaman, Arzela," dedi, son bir bakışla Arzela’yı süzerek. "Burada geçireceğin her an, senin ve bizim için belirleyici olacak."

 

Arzela, Edis’in bakışlarından etkilenmiş görünmeden, kararlı adımlarla yoluna devam etti. Edis ise, Arzela’nın arkasından bakarken, içindeki kararsızlıkla yüzleşmek zorunda kaldı. Arzela, bu akademideki mücadeleye hazır olduğunu ve hiçbir engelin onu durduramayacağını kanıtlamak için yola devam etti.

 

 

Edis, Arzela'nın son sözlerini duymadan yavaşça geri dönüp adımlarını hızlandırarak uzaklaştı. Yüzündeki ifade, hala Arzela’nın sözlerinin etkisindeydi, ama içindeki kararlılığı korumaya çalışıyordu. Arzela ise, Edis'in gidişini izledi ve derin bir nefes alarak kendi yoluna devam etti.

 

Arzela, akademinin içindeki karmaşık koridorlarda ilerlerken, kendine olan güveni daha da arttı. Her adımda etrafındaki öğrencilere ve öğretmenlere meydan okuyan bir tutum sergiliyordu. İçindeki hırçınlık, onun güçlü bir lider ve savaşçı olduğunu herkese gösterme arzusunu körüklüyordu.

 

Öğrenciler arasında yayılan dedikodular, Arzela'nın akademideki ilk gününde nasıl büyük bir etki yarattığını anlatıyordu. Birkaç öğrenci arasında onun hakkında konuşulanlar, "Kurt alfası Arzela" ifadesini sıkça kullanıyordu. Herkes, Arzela'nın sadece bir öğrenci değil, aynı zamanda bir lider ve güçlü bir karakter olduğunu anlamıştı.

 

**Öğrenci 1:** "Duydun mu? Arzela, buradaki en güçlü kişi olma yolunda hızla ilerliyor. Söylenenlere göre, onun kurt alfası olduğu ve büyük bir güce sahip olduğu konuşuluyor."

 

**Öğrenci 2:** "Evet, Edis bile onunla baş edebileceğini düşünmüyor. Duyduğuma göre, Edis onunla bir tür mücadelenin içinde bile olsa, onu küçümsememekte kararlı."

 

**Öğrenci 3:** "Arzela’nın kararlılığı ve güç gösterisi, akademinin kurallarını ve dengelerini sarsacak gibi görünüyor. Onun gibi biri, bu akademide herkesin dikkatini çekmek zorunda."

 

Arzela, bu konuşmaları duymasa da, etrafındaki öğrencilerin onun etki alanının genişlediğini hissetti. Her geçen gün, gücünü ve yeteneklerini kanıtlama fırsatları arttı. Kucağındaki yavru kurdun sıcaklığı, ona cesaret ve güç verdi.

 

Bir gün, akademinin geniş bir meydanında, Arzela'nın liderliğini kabul eden ve ona destek veren öğrenci grupları oluşmaya başladı. Bu öğrenciler, Arzela'nın yanında olmaktan gurur duyuyorlardı. Arzela, bu destekle, akademinin en güçlü figürlerinden biri olma yolunda ilerlemeye devam etti.

 

Arzela’nın isyanı, akademinin kurallarını ve düzenini sorgulamasına neden olmuştu. Onun güçlü duruşu, sadece kendi gücünü değil, aynı zamanda akademinin hiyerarşik yapısını da tehdit ediyordu. Bu gerilim, akademinin gelecekteki dengesini etkileyecek ve Arzela’nın kendi kimliğini ve gücünü bulma yolunda büyük bir adım atmasını sağlayacaktı.

 

 

 

 

 

Edis, Arzela'nın doğrudan ve kendinden emin yaklaşımı karşısında hafifçe irkildi. Arzela, Edis’in gözlerine dik dik bakarken, sesinde hiçbir taviz vermeyen bir ton vardı.

 

**Arzela:** "Ben buranın müdürü müyüm?" diye sordu, gözlerini Edis’in yüzüne dikip. "Sanırım buradaki kurallar ve otoriteyi belirlemek benim işim değil. Saygı, birinin pozisyonuyla değil, hak edilmesiyle gelir."

 

Edis, Arzela’nın bu sözleriyle biraz şaşkına döndü. Yüzündeki ifadede bir karışıklık vardı, ama aynı zamanda bu genç kızın cesaretine ve doğruculuğuna saygı duydu.

 

**Edis:** "Saygı hak edilir, bu doğru," dedi, sakin bir tonla. "Ama burada bazı kurallar var ve bunlara saygı göstermek her şeyin önündedir. Akademideki pozisyonlar ve otorite, belirli bir düzeni ve işleyişi sağlamak için vardır."

 

Arzela, Edis’in bu sözlerine sadece başını sallayarak yanıt verdi. Onun otoriteye karşı çıkan, ama aynı zamanda saygıyı da gerektiği gibi bekleyen bir tutumu vardı. İçindeki kararlılığı ve bağımsızlık duygusu, akademinin kurallarına olan yaklaşımını etkilemişti.

 

**Arzela:** "Kurallar elbette önemlidir," dedi, ama sesinde bir meydan okuma tonu vardı. "Ancak, birinin saygıyı hak edebilmesi için davranışları ve karakteriyle bunu kanıtlaması gerekir. Saygı, sadece bir pozisyonla değil, kişinin gerçek değerleriyle kazanılır."

 

Edis, Arzela'nın bu görüşlerine karşılık vermek için biraz düşündü. Sonunda, Arzela’nın kararlı tavrına ve fikirlerine bir cevap verdi.

 

**Edis:** "Bu düşünce tarzının akademideki dinamiklere nasıl uyum sağlayacağını göreceğiz. Seninle çalışmak, buradaki bazı şeyleri daha farklı bir açıdan görmemi sağlayabilir. Ancak, bu süreçte senin de kurallara ve düzenlemelere dikkat etmen gerekebilir."

 

Arzela, Edis’in sözlerine bir süre sessizce dinledikten sonra, hafif bir gülümseme ile yanıtladı.

 

**Arzela:** "Kurallara dikkat edeceğim, ama bunu kendi prensiplerimle harmanlayarak yapacağım. Akademideki yerimi ve gücümü hak ederek kazanacağım."

 

Edis, Arzela'nın bu kararlı tavrını ve kendi prensipleriyle yaklaşımını anlamış görünüyordu. İkinci bir şans verme düşüncesiyle, Arzela’nın akademideki rolünü ve etkisini gözlemlemeye devam edecekti. Arzela, odadan ayrılırken içindeki kararlılığı ve güveniyle dolu adımlarla ilerledi, akademideki mücadelesine ve hedeflerine bir adım daha yaklaşmıştı.

 

 

 

Edis, Arzela'nın odadan çıkmasının ardından kapıyı kapatıp arkasına yaslandı. Derin bir nefes alarak elini kalbine koydu ve gözlerini kapadı. İçinde bir karmaşa ve derin bir şaşkınlık vardı.

 

**Edis:** "Bu gerçek olamaz," dedi, sesi titreyerek. "Bu gerçek olamaz."

 

Gözlerinin önünde, seneler önce gördüğü o mavi gözler ve duyduğu karanlık ses yeniden canlanıyordu. Hatıralar, onun içinde derin bir sarsıntı yaratmıştı. Seneler önce, aşık olduğu kadının aynı duruşunu ve aynı cesur tavırlarını bu genç kızda görmek, Edis’i hem şaşırtmış hem de derinden etkilemişti.

 

**Edis:** "Bu bir tesadüf müydü yoksa değil mi?" diye düşündü, sesinde bir belirsizlik vardı. "Seneler önce, aynı sarışın, mavi gözlü kız... Kucağında bir kurt yavrusuyla... O zamanlar da aşağılanmalara maruz kalmıştı, buranın müdürüyle dik başlığıyla konuşmuştu."

 

Edis, hafızasında yer eden eski hatıralara döndü. O zamanlar, genç bir öğrenci olarak kendisi de akademinin kurallarına ve yönetim tarzına meydan okuyan o kadını hatırlıyordu. Müdür, o kadının karşısında tamamen çaresiz kalmış ve onun etkisi altında kalmıştı. Edis, bu kadının güçlü duruşuna karşı koyamamış ve her zaman onunla boyun eğmek zorunda kalmıştı.

 

**Edis:** "O zamanlar, müdür bile onunla baş edemedi," dedi, geçmişin gölgeleriyle yüzleşirken. "O kadın, güçlü bir karaktere sahipti ve burada iz bıraktı. Şimdi ise bu 16 yaşındaki kız, o kadının tüm özelliklerini taşıyor gibi görünüyor. Aynı gözler, aynı cesaret... Aynı karanlık ses."

 

Edis, geçmişte yaşadığı duygusal karmaşayı ve gücün getirdiği zorlukları düşündü. Arzela’nın bu durumu, geçmişin yaralarını yeniden açmıştı. O günleri ve eski sevgilisini hatırlayarak, Arzela’nın akademideki etkisini ve gelecekteki rolünü merak etmeye başladı.

 

**Edis:** "Eğer Arzela, geçmişteki kadın gibi güçlü ve etkileyici ise, bu akademinin dinamiklerini büyük ölçüde değiştirebilir," diye düşündü. "Ve bu durum, benim de geçmişteki kararlarımı ve tutumumu sorgulamama neden olabilir."

 

Bu düşüncelerle, Edis içindeki duygusal karmaşayı çözmeye çalıştı ve Arzela’nın akademideki rolünü nasıl ele alacağı konusunda derin bir içsel hesaplaşma yaşadı. Bu genç kızın, geçmişin izlerini taşıyan bir yansıma olup olmadığını anlamak için zamanla her şeyin daha netleşmesini bekleyecekti.

 

Edis, geçmişin gölgeleriyle başa çıkmaya çalışırken, kendi içsel çatışmalarını ve geçmişte yaşananları düşündü. 200 yıl önce yaşanan olayların yankıları, Arzela’nın bu akademideki varlığıyla yeniden gündeme gelmişti. Bu, Edis için derin bir anlam taşıyordu ve yaşanan olayların bir kez daha tekrar edip etmeyeceği sorusu aklını meşgul ediyordu.

 

 

 

200 yıl önce, akademinin müdürü olan bir kişi, bu akademinin gücünü ve prestijini korumak adına her türlü düzenlemeyi yapmıştı. O dönemde, akademinin kurallarına meydan okuyan bir kadının gelişi, büyük bir çatışmaya yol açmıştı. Bu kadın, özgür ve bağımsız bir ruhla, mevcut otoriteyi sorgulamış ve geleneksel kurallara karşı çıkmıştı. Müdür, bu kadının etkisi altında kalmış ve onunla baş edememişti. Kadın, akademiyi ve yöneticileri zorlu bir sınavdan geçirmişti.

 

 

 

Edis, geçmişte yaşanan bu olayları düşündüğünde, o dönemdeki müdürün karşı karşıya kaldığı zorlukları hatırladı. O zamanlar, kararlarını sorgulamak zorunda kalmış ve kalbinin sesini dinleyerek hareket etmişti. Bu geçmiş deneyimler, Arzela’nın benzer tavırlarıyla karşılaşmasının ardından yeniden gün yüzüne çıkmıştı. Edis, geçmişteki seçimlerinin ve kararlarının, kişisel ve profesyonel hayatındaki etkilerini yeniden değerlendirmeye başlamıştı.

 

 

 

Arzela, özgürlüğü ve bağımsızlığı savunan bir karaktere sahipti ve bu özellikleriyle dikkat çekiyordu. Ancak, Edis, onun bu tavrının eğitim ve liderlik açısından nasıl bir yere oturacağını da merak ediyordu. Arzela'nın başkalarına boyun eğmeyeceği açık bir şekilde ortadaydı, ama aynı zamanda onun da eğitim ve gelişim süreçlerinden geçmesi gerektiğini biliyordu. İlk başlılık ve özgürlük arasında bir denge kurmak, Arzela’nın ve akademinin geleceği açısından kritik öneme sahipti.

 

 

​​​

 

Edis, geçmişin izlerinin, Arzela’nın akademideki etkisiyle yeniden ortaya çıktığını fark etmişti. Bu, sadece kişisel bir içsel hesaplaşma değil, aynı zamanda akademinin geleceği için de önemli bir sınavdı. Edis’in kalbinin sesini dinlemesi, geçmişteki hatalardan ders çıkararak daha iyi bir lider ve öğretmen olmasını sağlayabilir. Arzela’nın da özgürlüğü ve liderliği arasında bir denge kurarak, akademiye katkıda bulunması gerekecekti. Geçmişin deneyimleri, gelecekteki kararları ve eylemleri şekillendirecek ve bu süreçte herkesin kendi yolunu bulması gerekecekti.

 

Arzela, gün boyunca yaşadığı gerilimin ardından, Edis’in ofisinden çıktığında, akademinin içindeki bu yeni kadınla karşılaştı. Kadın, Arzela’yı yukarıdan aşağıya süzen ve tiksinti dolu bir bakışla değerlendiren bir ifadeye sahipti. Arzela, kadının bu olumsuz tavrını fark edince, hiç çekinmeden konuştu.

 

**Arzela:** "Sen nasıl bir kişi böyle konuşabilirsin?" diye sordu, sesi sert ve kendinden emin. "Ben Arzela’yım ve kim olduğunuz umurumda değil. Saygı, karşılıklı bir anlayış gerektirir. Ben, bana saygı duyan insanlara saygı duyarım. Ama bugün gördüğüm durum, bana tamamen mübahkendi. Eğer benimle böyle konuşmaya devam ederseniz, bu sizin için çok kötü olur."

 

Kadın, Arzela'nın bu sert yanıtıyla daha da kızardı, yüzü morarmış ve öfkeden titremeye başlamıştı. Arzela’nın bu tavrına karşılık, kadın öfkeyle ve sinirle tepki gösterdi.

 

**Kadın:** "Siz de kimsiniz ki böyle konuşuyorsunuz?" dedi, sesinde bir tehdit ve öfke vardı. "Burada size kimse böyle davranmaz. Haddinizi bilmelisiniz!"

 

**Arzela:** "Bunu bilmekte bir sakınca görmüyorum. Ama şu an bana yardım etmeniz gerek," diye yanıtladı Arzela. "Odamı gösterirseniz çok mutlu olurum. Çünkü sabrım, bu ilgisiz tavırlar için daha fazla katlanacak durumda değil."

 

Kadın, Arzela'nın bu kararlı ve tehditkar tavrı karşısında epeyce gerildi. Tüm öfkesi ve rahatsızlığı yüzüne yansıdı. Ardından, ilerideki bir odanın kapısını işaret ederek, bu odanın adının **Serilda** olduğunu belirtti.

 

**Kadın:** "Odayı gösteririm, ama sizi burada rahat bırakmam için elimden geleni yaparım," dedi, yüzü morarmış ve öfkeden titriyor. "Serilda, buranın adı gibi.”

 

Arzela, kadının verdiği bilgiyi aldıktan sonra, odadan ayrıldı. Kendine güvenen bir tavırla ilerleyerek, Serilda'nın odasına yöneldi. İçindeki gerilim ve sabırsızlık, akademinin bu yeni ve zorlu ortamında her adımını sağlam bir şekilde atmasını sağlıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

Arzela, kadının gösterdiği odaya yavaş adımlarla yaklaştı. Kapıyı açıp içeri girdiğinde, arkasından kapıyı kapattı ve derin bir nefes aldı. Odanın içi, haki ve beyaz tonlarında dekore edilmişti. Gözleri, geniş ve konforlu bir yatağın yanı sıra, güzel perdeleri, modernize edilmiş aletleri ve düzenli bir giysi dolabını hemen fark etti.

 

**Arzela:** "Umarım bir daha sizin yüzünüzü görmem," dedi, odaya girerken. Sesi, bir miktar rahatlama ve kararlılık taşıyordu.

 

Odanın içi, zarif bir şekilde dekore edilmişti. Büyük bir yatak, üzerine konforlu yastıklarla bezeli, odanın odak noktasıydı. Perdeler, odanın modern havasını tamamlıyor, doğal ışığı güzel bir şekilde süzüyordu. Modernize edilmiş aletler ve düzenli bir giysi dolabı, odanın işlevselliğini ve konforunu artırmıştı.

 

Arzela, odanın tasarımına göz atarken, bir an duraksadı ve derin bir nefes aldı. İçerideki huzurlu ortam, yaşadığı gerginliği biraz olsun hafifletmişti. Yavaşça odayı inceleyerek, yerleşmeye ve akademinin bu yeni bölgesinde kendine bir yer edinmeye karar verdi.

 

Arzela, odayı toparlamaya başladı, eşyalarını düzenlemeye koyuldu. Dışarıdaki karmaşadan uzaklaşıp, kendini burada daha huzurlu ve rahat bir ortamda bulmuştu. Bu oda, onun yeni başlangıçlar yapacağı, kendi tarzını ve düzenini kuracağı bir alan olacaktı.

Arzela, küçük kurdu yatağın üzerine nazikçe koydu ve saçlarını okşarken, derin bir iç çekti. Yüzünde bir yumuşaklık ve rahatlama vardı.

 

**Arzela:** "Ah be küçük kurde," dedi, gözleri sevgi dolu bir ifadeyle doldu. "Burada senden başka hiçbir yakınım yok. İyi ki sen varsın; yoksa bunlarla bir gün bile geçmez."

 

Küçük kurdun gözleri, Arzela’nın içsel huzur bulmasına yardımcı oluyordu. Arzela, kendisine bir an rahatlama fırsatı vermek için yatağın üzerine uzandı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

 

**Arzela:** "Bakacağız buralar nasıl olacak?" diye mırıldandı. "Bugün dinlenip, yarın mutlaka dersler başlayacak büyük ihtimalle. Ve daha sonra, benim kim olduğumu görecekler."

 

Arzela, kendini bu akademide bir şeyler başarmaya adadı. İlerleyen günlerde, hem yeteneklerini hem de kararlılığını gösterecekti. Çevresindeki bazı insanların ona karşı olumsuz bir tutum sergilemesi, onu yıldırmıyordu.

 

**Arzela:** "İyi bir öğrenci ve lider olmak için elimden geleni yapacağım," dedi. "Burada senden ve benden tiksinen insanlar olabilir. Ama ben, kendimi kanıtlayacağım ve buradaki herkese kim olduğumu göstereceğim."

 

Arzela, kendine olan inancını ve hedeflerini düşünerek, yeni bir gün için enerjisini topladı. Geceyi dinlenerek geçirecek, sabah olduğunda akademinin zorluklarına hazırlıklı olacak ve kendi yolunu çizmeye devam edecekti.

 

 

 

 

Arzela, yorgun bir günün ardından, dolaptan aldığı temiz bir elbiseyi giyip banyoya geçti. Önce duşun sıcak suyu altında rahatlamaya karar verdi. Yatağından kalktıktan sonra, dolabından seçtiği şık ve rahat bir kıyafetle banyoya yöneldi. Banyonun kapısını kapatıp, suyu doldurmaya başladı. Banyoyu doldururken, suyun sıcaklığını dikkatle ayarladı ve suyun birkaç dakika içinde istediği sıcaklığa ulaşmasını bekledi.

 

Elbiselerinden kurtulup, duşakabine girdi ve sıcak suyun altında derin bir nefes aldı. Suyun sıcaklığı, yorgunluk ve gerilimi hafifletmeye yardımcı oldu. Yaklaşık 23 dakika boyunca suyun altında kaldıktan sonra, duşunu tamamladı ve kendini taze hissetmeye başladı.

 

Duşunu bitirdikten sonra, banyodan çıkıp temiz elbiselerini giydi. Saçlarını havluyla nazikçe kurulayarak, saçlarının dağılmasını önledi. Ardından, hafif bir makyaj yaparak dışarı çıkmaya hazır hale geldi. Yüzüne doğal bir ışıltı ve hafif bir makyaj uyguladıktan sonra, odasının kapısından çıktı ve aşağıya indi.

 

Aşağıya indiğinde, Serilda karşısına çıktı ve Arzela'ya akademinin yemek düzeni hakkında bilgi vermeye başladı. Serilda'nın anlattığına göre, yemek saatleri belirli kurallara göre düzenlenmişti:

 

- **Kahvaltı:** Sabah 07:00 - 08:00 arası

- **Öğle Yemeği:** 12:30 - 13:30 arası

- **Akşam Yemeği:** 18:30 - 19:30 arası

 

Serilda, öğle ve akşam yemeklerinde genellikle farklı yemek seçenekleri sunulduğunu ve öğrencilerin serbest bir şekilde yemeklerini seçebildiklerini belirtti. Yemeklerin, taze ve besleyici olması için dikkatle hazırlandığını vurguladı.

 

**Serilda:** "Burada, sabah 07:00'de kahvaltıya başlayabilir ve 08:00'de kahvaltıyı tamamlayabilirsiniz. Öğle yemeği 12:30'da başlar ve 13:30'da biter. Akşam yemeği ise 18:30'da başlar ve 19:30'da sona erer. Öğle araları genellikle bir saat sürer, bu süre zarfında dinlenebilir veya sosyal etkinliklere katılabilirsiniz."

 

Serilda, yemeklerin yanı sıra, akademinin diğer kurallarını da anlattı. Öğrenciler, yemek saatlerinde yemek salonunda bulunmalı ve yemek sırasında sessiz olmalıydılar. Bu, hem disiplin hem de diğer öğrencilerin rahatsız olmaması için önemli bir kuraldı.

 

**Serilda:** "Akademinin medeniyet kuralları da çok önemli," diye devam etti Serilda. "Burada herkesin birbirine saygı göstermesi beklenir. Davranış kurallarına uyulması, akademinin düzeninin korunması için gereklidir."

 

Arzela, Serilda’nın detaylı açıklamalarını dinlerken, küçük kurdunu da kucakladı. Küçük kurdun, kendisiyle birlikte olduğunu bilmek ona rahatlık verdi.

 

Serilda, akademinin yemek düzeni ve kuralları hakkında detaylı bilgi verdikten sonra, Arzela'ya odasını gösterdi. Arzela, yemek düzenini ve akademinin kurallarını öğrendikten sonra, akşam yemeği saatinde aşağıya indi ve akşam yemeğini yedi.

 

Akşam yemeğinden sonra, yorgunluk ve uzun bir günün ardından dinlenmeye çekildi. Yatakta dinlenirken, yarının büyük bir gün olduğunu düşündü ve bu yeni ortamda nasıl bir performans sergileyeceğini planladı. Ertesi gün, akademinin gerçek yüzüyle yüzleşecekti ve bu nedenle kendini en iyi şekilde hazırlamak istiyordu.

 

Küçük kurdunu kucağında tutarak, huzurlu bir gece uykusuna geçti. Bu gece dinlenmek ve ertesi günün zorluklarına hazırlıklı olmak için son bir fırsattı.

 

 

Sizce bölüm nasıldı?

 

Olaylar iyi mi ?

Acaba gelecek bölümler nasıl olacak ....

 

Sizleri çok seviyorum kendinize iyi bakın

Loading...
0%