@aytengul
|
Uzun süre sonra geldim pamuk eller cebe lütfen biraz yorum yazın.
Ayten Güloroğlu, bugün Budapeşte'de ünlü bir adamın konuğu olacaktı. Bu davet, bir parti havasındaydı ama basit bir eğlenceden çok daha fazlasını ifade ediyordu. Çünkü bu etkinlik, iş dünyasının en etkili ve en usta isimlerini bir araya getiriyordu. Ayten, bu çevrede uzun zamandır kendine yer edinmiş, güvenilirliği ve profesyonelliği ile tanınan bir isimdi. Onun başaramayacağı hiçbir şey yoktu; ne kadar zor olursa olsun her durumu yönetmeyi biliyordu.
Ayten, bu önemli gece için kendine uygun, göz alıcı bir kıyafet tercih etmişti. Elbisesi, bordo rengindeydi; derin bir sırt dekoltesine sahipti ve hafif göğüs detaylarıyla oldukça zarif bir görünüm sunuyordu. Kumaşı vücudunu tam anlamıyla sarıyor, ona hem sofistike hem de zarif bir hava katıyordu. Kıyafetin her detayı, Ayten'in tarzının ne kadar ince ve zarif olduğunu gözler önüne seriyordu.
Ayakkabıları, elbisesiyle mükemmel bir uyum içindeydi. Bordo renkte, zarif detaylara sahip bu ayakkabılar, Ayten'in duruşuna daha fazla asalet katıyordu. Elindeki çanta da aynı özenle seçilmişti; küçük ama dikkat çekici detaylara sahip, sade ama şık bir parçaydı.
Ayten'in boynunda ise göz kamaştıran bir mücevher vardı. Bu mücevher, tam da gerdan kısmında duruyor ve ışık altında adeta parlıyordu. Bu parça, elbisesine ve genel görünümüne ayrı bir zarafet katıyor, Ayten'in şıklığını bir adım daha öne çıkarıyordu.
Saçları ise bu özel geceye uygun şekilde özenle taranmış ve şekillendirilmişti. Dalgalar halinde omuzlarına dökülen saçları, adeta bir peri masalındaki prensesleri andırıyordu. Saçlarının her bir teli, gecenin ihtişamına uygun bir şekilde yerleştirilmişti; ne fazla abartılı ne de sıradan duruyordu. Ayten'in saçları, doğallık ve zarafeti mükemmel bir şekilde bir araya getiriyordu.
Gözleri her zamanki gibi parıl parıl parlıyordu; bakışlarıyla etrafındaki herkesi etkileyebilecek bir güce sahipti. Göz makyajı, elbisesi ve mücevherleriyle uyum içindeydi; gözlerini daha da ön plana çıkarıyordu. Dudakları, hafif parlak bir rujla belirginleştirilmişti; bu da ona çekici ve etkileyici bir görünüm kazandırıyordu.
Ayten, tüm bu detaylarla adeta gecenin en dikkat çeken ismi olmak için hazırlanmıştı. Şıklığı ve zarafeti, sadece görünümüyle sınırlı değildi; onun kendine olan güveni ve duruşu da bu şıklığı tamamlıyordu. László Varga, Ayten Güloroğlu'nu bir kez daha görmekten dolayı çok mutluydu. Onu ilk kez bir açık artırmada görmüştü ve o an Ayten'e adeta vurulmuştu. Bu karşılaşma, yeniden Varga'nın keyfini yerine getirmişti; Ayten'i görmek, onun için büyük bir mutluluk kaynağıydı. Bu kadına karşı duyduğu hisler o kadar derindi ki adeta onun için ölüp bitiyordu. Ancak Ayten, Varga'ya en ufak bir ilgi bile göstermiyordu.
Varga, son derece yakışıklı bir adamdı. Sarı saçları ve mavi gözleriyle dikkatleri üzerine çeken bir cazibesi vardı. Çoğu kadının hayranlıkla baktığı bu adam, görünüşüyle ve özgüveniyle kadınların akıllarını başlarından alıyordu. Ancak ne kadar çabalarsa çabalasın, Ayten’in dikkatini bir türlü çekemiyordu. Ayten'in bakışları, Varga'ya bir an bile yönelmiyor, sanki Varga orada hiç yokmuş gibi davranıyordu.
Bu durum, Varga'nın canını sıksa da bir yandan onu daha da büyülüyordu. Çünkü Ayten’in bu ilgisizliği ve kendine olan güveni, Varga'yı ona daha da fazla hayran bırakıyordu. Alışkın olduğu ilgi ve hayranlık burada yoktu; Ayten, Varga'nın çekiciliğine kapılmayan nadir kadınlardan biriydi. Bu da Varga'nın gözünde Ayten'i diğerlerinden çok daha özel kılıyordu.
**Varga cesaretini toplayıp Ayten'in yanına yaklaştı ve ona iltifat etmeye başladı.**
**Varga:** "Jó estét, hölgyem. Ön a leggyönyörűbb nő, akit valaha láttam." (İyi akşamlar, hanımefendi. Siz şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadınsınız.)
**Ayten:** "Köszönöm." (Teşekkür ederim.)
**Varga:** "Nagyon szeretném megismerni Önt. Egyedülálló varázsa van." (Sizi daha yakından tanımayı çok isterim. Benzersiz bir cazibeniz var.)
**Ayten (kayıtsız bir ifadeyle):** "Elnézést, de nincs időm." (Özür dilerim, ama vaktim yok.)
**Varga (ısrarla gülümseyerek):** "Csak egy pillanatot kérnék. Talán megihatnánk egy italt együtt?" (Sadece bir anınızı rica ediyorum. Belki birlikte bir içki içebiliriz?)
**Ayten (soğuk bir şekilde):** "Nem vagyok érdeklődő." (İlgilenmiyorum.)
**Varga (hafif bir şaşkınlıkla):** "Még soha nem találkoztam olyan nővel, aki ilyen közömbös lenne velem." (Bana karşı bu kadar kayıtsız olan bir kadınla hiç karşılaşmamıştım.)
**Ayten:** "Talán most itt az ideje." (Belki de bunun zamanı gelmiştir.)
**Varga (biraz üzüntüyle ama yine de nezaketle):** "Megértem. Kellemes estét kívánok." (Anlıyorum. Size iyi akşamlar dilerim.)
**Ayten (kısa bir baş selamıyla):** "Önnek is." (Size de.)
**Varga, Ayten'in yanından ayrılırken, Ayten hâlâ ona karşı kayıtsızdı.**
Bir süre sonra Ayten'in yanına bir başka adam gelmişti. Adam, Ayten ile sohbete başlamıştı ve bu durum Varga'nın içini kıskançlıkla doldurdu. Şimdiye kadar hiç hissetmediği bu kıskançlık duygusuyla dolan Varga, sakin kalmaya çalıştı, ama on dakika kadar uzaktan izledikten sonra kendini tutamayarak tekrar Ayten'in yanına doğru ilerledi. Bu sefer kararlıydı. Elini uzatıp, "Madame, benimle dans eder misiniz?" dedi.
Ayten kısa bir an duraksadı, sonra nazikçe gülümsedi ve teklifi kabul etti. Varga, bu cevaptan duyduğu mutluluğu saklamaya çalışarak, Ayten'in elini tutup onu dans pistine yönlendirdi. Salonun ortasına geldiklerinde, vals müziği yavaşça çalmaya başladı. Varga, Ayten'e eşlik ederken, dikkatli bir şekilde adımlarını uyarlıyor ve onun zarif hareketlerine ayak uyduruyordu.
Ayten, dans ederken adeta profesyonel bir balerin gibiydi. Zarif ve pürüzsüz adımlarla hareket ediyordu. Ayakları, müzikle kusursuz bir uyum içindeydi; bir sağa, bir sola dönerken, etrafındaki herkesin dikkatini üzerine çekiyordu. Elbisesi her dönüşte uçuşuyor, etrafındaki izleyiciler bu muhteşem görüntüye hayranlıkla bakıyorlardı. Sanki o an, salonun tamamı sadece Ayten'in ve Varga'nın etrafında dönüyor gibiydi.
Varga, Ayten'in bu kadar etkileyici bir şekilde dans edebilmesine hayran kalmıştı. Her adımı mükemmel, her dönüşü zarifti. Varga'nın mavi gözleri, Ayten'in zarif hareketlerini takip ediyor, onunla aynı ritmi paylaşmaktan büyük keyif alıyordu. Dans boyunca Ayten'e birçok övgüde bulunmaktan geri durmuyordu.
**Varga:** "Ön, madame, adeta bir kraliçe gibi dans ediyorsunuz. Her adımınız, her hareketiniz büyüleyici." (İçtenlikle ve hayranlıkla Ayten'e fısıldıyordu.)
**Ayten (hafif bir gülümsemeyle):** "Teşekkür ederim. Siz de oldukça iyi bir eşlikçisiniz." (Gözlerini Varga'ya kaldırarak, içtenlikle yanıtladı.)
Varga'nın kolunda, Ayten pistte dönerken, çevredeki diğer konuklar da bu muhteşem valsi izliyordu. Onların akıcı uyumu ve zarafeti, salondaki herkesin dikkatini çekmişti. Bir an için salon sessizleşmiş, tüm gözler bu iki figüre çevrilmişti. Ayten'in her dönüşü, Varga'nın onu zarifçe takip etmesiyle tamamlanıyordu ve bu kusursuz uyum, onları seyredenleri adeta büyülüyordu.
Müzik ilerledikçe, Varga Ayten'e iltifat etmeye devam etti.
**Varga:** "Bu gece, burada sizinle dans etmek benim için büyük bir onur. Sizi dans ederken izlemek, bir sanat eseri izlemek gibi." (İltifatlarına devam ederken, Ayten'in gözlerinde biraz olsun bir parıltı arıyordu.)
Ayten ise bu iltifatlara karşı nazikçe gülümsemekle yetiniyordu. Onun için bu dans, belki sadece bir danstan ibaretti, ancak Varga için bu anlar büyülüydü. Müzik sona erdiğinde, tüm salon onları alkışlamaya başladı. Ayten ve Varga, birbirlerine kısa bir selam verdiler ve ardından pisti terk ettiler. Bu vals, Varga için unutulmaz bir an olmuştu; Ayten’in zarif dansı ve herkesin ona duyduğu hayranlık, Varga'nın Ayten'e olan ilgisini daha da arttırmıştı. Varga, biraz sonra arkadaşlarının yanına gitmiş ve onlarla konuşmaya başlamıştı. Sohbete daldığı sırada Ayten birden kaybolmuştu. Onu bir kez daha kaybetmişti ve yine numarasını almayı başaramamıştı. İçindeki öfkeyle kendine hafif bir küfür savurdu. Sonra, Ayten'in yazdığı Macarca şiirlerden birini hatırlayıp okumaya başladı, yalnız başına. Şiir, Ayten'in kıvırcık saçlarına, inatçı doğasına ve tutkulu ruhuna ithaf edilen romantik dizelerle doluydu:
**"Aytenhez" (Ayten'e)**
Kócos fürtjeid, mint a vad szél tánca, Bennük rejlik a szabadság minden vágya, Hajladoznak, ahogy a hullámok a tengeren, Nem hajolsz meg senki előtt, mint büszke sasmadár az égen.
Szemeidben ott ég az élet tüze, Kihívóan csillog, nem engedi, hogy feledje, Te vagy a vihar, mely megérkezik váratlan, S mégis annyira gyönyörű, hogy csak csodálni lehet hangjátlan.
Inadtaid nem engedik, hogy könnyen hódolj, Te vagy a hegy, amelyet senki nem mászhat meg sorsán túl, Mégis, minden lélegzetvételed egy dal, Amelyet hallgatni, s követni vágyom, mint a tavaszi vihar.
Kérlek, ne tűnj el úgy, mint reggeli köd a napfényben, Ne hagyd, hogy elveszítsem azt a pillantást, mely életem fénye, Kócos fürtjeid, inatosságod, nevetésed Mindörökre maradjon meg nekem, mint az egyetlen menedék." Dağınık buklelerin, vahşi rüzgarın dansı gibi, İçlerinde özgürlüğün tüm arzusu saklı. Dalgalar gibi salınıyorlar denizde, Kimsenin önünde eğilmezsin, gökteki gururlu kartal gibi.
Gözlerinde hayatın ateşi yanıyor, Meydan okurcasına parlıyor, unutulmasına izin vermez. Sen, beklenmedik bir anda gelen fırtınasın, Ve yine de o kadar güzelsin ki, sadece sessizce hayran kalınır.
İnatçı damarların, kolayca boyun eğmene izin vermez, Sen, kimsenin kaderinin ötesinde tırmanamayacağı bir dağsın. Yine de her nefesin bir şarkı, Dinlemek ve takip etmek istediğim bir ilkbahar fırtınası gibi.
Lütfen sabah sisi gibi güneş ışığında kaybolma, Hayatımın ışığı olan o bakışı kaybetmeme izin verme. Dağınık buklelerin, inatçılığın, kahkahaların Sonsuza dek benimle kalsın, tek sığınağım olarak. Varga bu dizeleri kendi kendine fısıldarken, Ayten'in kıvırcık saçlarını ve güçlü duruşunu yeniden gözünde canlandırdı. Bu şiir, Ayten'in onun için ne kadar özel ve ulaşılmaz olduğunu anlatıyordu. Ayten, her seferinde ona uzak kalsa da, Varga onun peşinden gitmeye kararlıydı. |
0% |