Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@aytengul

 

Lütfen yorum ve oy verin...

 

Buna çok ihtiyacım var ...

Beni mutlu eden tek şey sizsiniz..

 

İyiki varsınız sizleri çok seviyorum.

 

Allah'ım sizleri korusun

 

 

 

Sorgu odasının karanlık duvarları arasında derin bir sessizlik hüküm sürüyordu. Siyah metal sandalyede oturan kadın, dağılmış saçlarıyla titrek bir nefes alıyordu. Gözleri, duvardaki soluk ışığa bakarken doluydu, ama ağlamıyordu. Laçin Arslan, kadının karşısında dimdik duruyordu. Gözlerini ondan ayırmadan, soğuk ve keskin bir sesle konuştu:

 

“Konuş,” dedi, gözlerindeki öfkeyi saklamaya çalışarak. “Kızını nasıl öldürdün? Her şeyi biliyoruz.”

 

Kadının yüzü bir an kasıldı, gözlerini kaçırmaya çalıştı ama başaramadı. Göz kapakları hızlıca kırpıldı, dudakları titredi. Ama susuyordu. Sessizliği, odadaki gerilimi daha da artırıyordu. Laçin'in gözleri kadının hareketlerini keskin bir şekilde takip ediyordu. Tek bir işaret, tek bir bakış yeterdi onun için.

 

Laçin bir adım daha yaklaştı, sert ve net bir sesle yeniden sordu, sesi giderek yükseliyordu:

"Amcan! Gözlerinden kaçmayan o bakışı gördüm. Annenden de şüpheleniyorum! Bir göz kırpmasıyla her şeyi ele verdiniz. Beni hafife alma! Sana son kez soruyorum. Nasıl yaptınız?”

 

Kadın nefesini hızlandırdı, elleri titremeye başladı. Laçin, onu çözmek üzereydi, bunu hissediyordu. Masaya doğru eğildi, gözlerini kadının üzerine dikti, sanki onu delip geçiyordu. Odanın sessizliği o kadar derindi ki kadının kısık nefes alışları bile duyulabiliyordu. Bir anlık göz teması yakaladı Laçin; kadın, gözlerini Laçin'in gözlerinden kaçırmaya çalışsa da geç kalmıştı.

 

"Ben... ben... istemedim," dedi kadın, sesi neredeyse fısıltı gibiydi. Gözleri yere sabitlenmişti, derin bir suçlulukla doluydu. Ama bu, Laçin için yeterli değildi. Gerçeğin tamamını istiyordu.

 

“Daha fazlasını anlat. Gerilimin her zerresini hissediyorum. Senin bir şey sakladığını biliyorum!” Laçin sesini yükselterek yumruğunu masaya vurdu. Kadın irkildi, ama ağzını açmadı. Gözlerindeki boşluk, acı ve çaresizlikle dolmuştu.

 

Laçin'in sabrı taşmak üzereydi. Bu, onun kararlılığını körüklüyordu. "Bir anne kızını nasıl öldürür? Bir annenin vicdanı bu kadar mı karanlık olur?" diye bağırdı. Sorgu odası, Laçin'in sesiyle yankılandı.

 

Kadının gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Dudakları titredi ama sonunda bir kelime bile çıkmadı. Laçin, kadının duvarlarını yıkmak için bir adım daha atmaya hazırlanıyordu. Bu sorgu, iki tarafın da dayanıklılığını test ediyordu; ama Laçin, gerçeği ortaya çıkarmak için sonuna kadar gidecekti.

 

 

Laçin, kadının üzerine eğildi, yüzü öfkeyle gerilmişti. Sesinde biriken hiddet, odayı boğan sessizliği patlatacak gibiydi. Gözlerini kadının gözlerine dikti, nefesini bile kontrol etmeye gerek duymadan sert bir şekilde bağırdı:

 

“Sen nasıl annesin ha? Senin vicdanın, senin merhametin nerede? Bir anne, evladına bunu nasıl yapar?”

 

Kadın titrek nefeslerle konuşmaya çalıştı, ama Laçin ona fırsat vermedi. Sesini daha da yükselterek devam etti:

 

“Senin kanından, canından olan bir çocuğu nasıl toprağa koydun? Bir anne çocuğunu korumak için ölümü göze alır, sen ne yaptın? Kızını kendi ellerinle mezara gönderdin! Senin vicdanın bunu nasıl kaldırıyor?”

 

Kadın ağlamaya başladı, ama Laçin geri adım atmadı. Sert bakışlarıyla kadının her gözyaşını takip etti.

 

“Bana bak!” diye bağırdı Laçin, masaya sert bir yumruk indirerek. “Ağlayarak kurtulamazsın! O gözyaşları seni temize çıkarmaz! Kızın sana yalvardı mı? Sana bakıp ‘Anne, ne olur yapma!’ dedi mi? O an vicdanın hiç sızlamadı mı? Ne hissettin, söyle! Öldürürken ne hissettin?”

 

Kadın başını ellerinin arasına alıp sessizce inlerken, Laçin durmaksızın üzerine yürüdü:

 

“Sen anneliğin ne demek olduğunu biliyor musun? Anne dediğin evladı için dünyayı yakar, sen ne yaptın? Sen... kızını yok ettin! Sen bir anne olamazsın! Söyle bana, nasıl yaptın? Hangi vicdanla kızını ölüme terk ettin?”

 

Kadın, çaresizlik içinde bir iki kelime mırıldandı, ama Laçin dinlemiyordu. İnsafsızca devam etti:

 

"Bir anne çocuğuna ihanet etmez! Bir anne evladının katili olamaz! Sen nasıl bir annesin ha? Söylesene bana!"

 

 

 

Laçin kadının yüzüne daha da yaklaştı, gözlerindeki soğuk bakışlar hiç değişmedi. "Korktuğunu mu söylüyorsun? Yoksa başka bir şey mi saklıyorsun?" dedi Laçin, sesi buz gibi keskin bir tonla.

 

Kadın, ağlamaktan bitkin düşmüş, titreyen ellerini kucağında sıkıyordu. Gözleri kaçamak bakışlarla Laçin'in yüzünden yere kaydı. Sesi cılız bir fısıltı gibi çıkıyordu. "Ben... bilmiyorum. Ben her şeyin bu kadar ileri gideceğini... asla düşünmedim."

 

Laçin bir an sessiz kaldı, ama zihni şüphelerle dolup taşıyordu. Kadının sözlerinin altında bir şeyler yatıyordu, bir sır… daha büyük, daha karanlık bir gerçek. Derin bir nefes aldı ve aniden kadının üzerine eğildi. "Kocasının kardeşiyle bir ilişki yaşadığını biliyorum," dedi Laçin, gözlerini kadının gözlerine dikerek. "Bunu inkar edemezsin."

 

Kadın bir anda dondu, elleri istemsizce titremeye başladı. Dudakları aralanmıştı, ama söyleyecek kelimeleri bulamıyordu. Laçin’in bakışları, kadının gözlerine kilitlenmişti. Kadının bu tepkiyi vermesi, tam da aradığı şeydi. Sessizlik, odadaki gerilimi daha da artırdı.

 

"Laçin..." diye inledi kadın. "O... sadece bir hata... Bir hata yaptık. Biz...

 

 

Laçin, kadının titreyen dudaklarından dökülen itirafı duyduğunda, içinde bir öfke dalgası kabardı. Nefesi hızlanmıştı, ama bunu dışarıya belli etmedi. Birkaç saniye sessiz kaldı, kadını gözleriyle delip geçercesine süzdü, sonra soğuk ve sert bir sesle, "Anlat her şeyi!" diye haykırdı, masaya vurduğu yumruğunun sesi odada yankılandı.

 

Kadın ürperdi, gözleri dolmuştu, ama artık geri dönülecek bir yer olmadığını biliyordu. Kendi sesini bile duymakta zorlanıyordu; kelimeler boğazında düğümlenmişti. "Ben..." dedi, ama sesi titremeyle kesildi. Kendini zorladı, derin bir nefes aldı. "Ben... kayınımla yasak bir ilişki yaşıyordum," diye sonunda itiraf etti, gözlerinden akan yaşları durduramayarak. "Birbirimizi seviyorduk."

 

Laçin’in gözleri daha da karardı, kaşları çatıktı. "Yazıklar olsun," dedi dişlerinin arasından tıslayarak. "Yazık sana ve o adama. Bu kirli ilişki için neler feda ettin, farkında mısın? Kendi kızını bu pisliğe kurban ettin."

 

Kadın, Laçin’in gözlerinde parlayan öfkeyi görünce titremeye başladı. Ellerini yüzüne kapadı, sanki geçmişte işlediği günahların ağırlığı altında eziliyordu. "Biz... biz sadece kaçmak istedik... bu lanet hayatımızdan... ama kızım... o bizi gördü. Her şeyi anladı." Sesi iyice kısılmıştı, boğazı kurumuştu. "Onu susturmaktan başka çaremiz yoktu."

 

Laçin, kadının yüzüne eğildi, gözleri kadının gözlerine dikildi. "Susturmak mı? Kendi kanından, canından bir çocuğu susturmak mı? Bu mu senin çözümün?" dedi, sesi titriyordu ama öfkeyle doluydu. "Bir çocuk... senin günahını, senin kirli sırrını taşıdığı için mi öldü? Sen kendini nasıl bir anne olarak görebiliyorsun?"

 

Kadın, Laçin’in yüzüne bakamıyordu, gözleri yere sabitlenmişti. "Ben... pişmanım..." dedi kısık bir sesle, ama bu pişmanlığın bile ağırlığı yetmiyordu Laçin’in öfkesini dindirmeye.

 

"Pişmanlık mı?" diye sordu Laçin, sesi giderek yükseliyordu. "Pişman olsan ne fark eder? Sen, o çocuğun hayatını elinden aldın! Bir annenin yapması gereken, onu korumaktı! Ama sen ne yaptın? Onu öldürdün! Sevgilinle yaşadığın o yasak ilişki, masum bir çocuğun hayatına mal oldu. Kendi çıkarların, kendi günahların için gözünü bile kırpmadan bu suçu işledin."

 

Kadının yüzünde bir çaresizlik ifadesi vardı. "Ben... korkuyordum. Kayınbiraderim... o beni bırakamazdı. Kocam... öğrenirse beni öldürürdü. Biz sadece kaçmak istiyorduk."

 

Laçin bir kahkaha attı, ama bu kahkaha alayla doluydu, soğuk ve acımasızdı. "Kaçmak mı? Kaçmak için kızını feda ettin! O çocuk, seni belki de her şeyden çok severdi, ama sen onu bu lanet olasıca ilişkine kurban ettin."

 

Kadının gözleri doldu, elleri titredi, ağzından çıkacak kelimeler yutkunarak kayboldu. Ama Laçin acımadı, merhamet göstermedi. "Sen nasıl bir annesin? Bu kadar mı düşkündün o adama? Onun uğruna evladını mı öldürdün? Sana yazıklar olsun. O adama da yazıklar olsun. Yaptığınız şeyin bedelini ödeyeceksiniz. Sizi bu cehennemden kimse kurtaramayacak."

 

Kadın dizlerinin üzerine çöküp hıçkırıklara boğulurken, Laçin’in içindeki öfke hiç dinmemişti. Onun için bu kadının gözyaşları, yaptıklarının karşısında hiçbir şey ifade etmiyordu. "Sana acıyan yok," dedi Laçin, sesi artık ölümcül bir sakinlik taşıyordu. "Bir annenin görevi evladını korumaktır. Ama sen evladına ihanet ettin. O masum çocuğun canını aldın. Ve bunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceksin."

 

Laçin kadının üzerinden gözlerini çekmeden doğrulup odadan çıkarken, arkasında kadının çaresiz hıçkırıkları kaldı. Gözlerinde bir anlık bile olsa acıma belirtisi yoktu. Gözyaşları bu kadar derin bir ihaneti affettiremezdi.

 

 

Laçin, kadının çaresizce hıçkırarak önünde diz çökmesine rağmen hiç tereddüt etmedi. Gözlerinde soğuk bir kararlılık vardı. Yavaşça, kasvetli bir sessizliğin içinde, kadına doğru bir adım attı. Kadın, gözyaşları içinde yere bakıyordu; sanki Laçin’in sert bakışları onu daha da küçültüyor, daha da dibe çekiyordu.

 

Laçin, kadının zavallı haline bir an bile acımadan eğildi. Yüzüne yaklaştı, ama sesi alçak ve buz gibi sertti. "Tükürmek istiyorum yüzüne..." dedi, sesinde derin bir tiksinti vardı. "Ama tükürüğüme yazık."

 

Kadının soluğu kesildi. Bu sözler, öfkeden değil, en derin aşağılamadan geliyordu. Laçin’in dudaklarında hiçbir yumuşaklık yoktu, gözlerinde ise en ufak bir merhamet belirtisi bulunmuyordu. Kadının tüm suçlarını itiraf etmesi bile, Laçin’i tatmin etmemişti.

 

"Bir annenin yüzüne tükürmek bile fazladır sana," diye devam etti Laçin, kelimeleri her biri birer bıçak gibi kadının yaralı vicdanına saplanıyordu. "Kendi evladına ihanet eden birinin hak ettiği hiçbir şey yok. Ne acıma, ne merhamet... Senin yerin, karanlıkların en dibinde."

 

Kadın, ellerini yüzüne kapatıp daha da küçülürken, Laçin gözlerini hiç kırpmadan ona baktı. "Senin gibi bir anneden bahsetmek bile insanın içini bulandırıyor," dedi soğuk bir nefretle. "Bir çocuğu, kendi pis sırların için öldürdün. Kendi kanından bir canı, bir başkasının uğruna feda ettin. Yazıklar olsun sana."

 

Kadın titreyerek ağlamaya devam ederken, Laçin geri çekildi. İçinde taşıdığı öfke ve tiksinti, kadının zayıflığına, vicdanının ağırlığına karşı dimdik ayakta duruyordu. "Hiçbir şey seni bu suçtan arındıramaz," diye ekledi, gözlerinde son bir bakışla. "Ne pişmanlık, ne gözyaşları. Yaptığın şeyi asla unutmam. Yüzüne tükürmeye bile değmezsin."tiksinerek

 

 

Laçin, kadının derin hıçkırıklarını dinlerken, bir an bile yumuşamadı. Odadaki soğuk hava, her şeyin gerçeğini ortaya koymuştu. Kadının çaresizliğini görmesine rağmen, adaletin peşinden koşan Laçin için bu durumun etkisi sadece öfke ve tiksintiydi. Yavaşça doğruldu ve kadının korkmuş bakışlarına soğuk bir şekilde baktı.

 

“Savcıyla bizatihi görüşeceğim,” dedi Laçin, sesi belirgin bir kararlılıkla doluydu. “Senin ve o amcası olacak alçağın en büyük cezayı almasını isteyeceğim. Her şeyin cezasını çekeceksiniz. Ne kadar derine inerseniz inin, adaletin tokadı size en ağır şekilde inecek.”

 

Kadının gözleri, bu sözlerle biraz daha parladı; ama bu parlama umut değil, korkuydu. Laçin’in söylediklerinin arkasındaki kararlılık, kadının göğsüne ağır bir yük gibi çökmüştü. Laçin’in gözlerinde bir an bile merhamet yoktu. Adalet için savaşma azmi, kadının pişmanlıklarının ve gözyaşlarının önüne geçmişti.

 

“Savcıyla görüşmem sadece bir başlangıç olacak,” diye devam etti Laçin, adımlarını yavaşça atarak odanın kapısına yöneldi. “Bu, sizin yaptığınız suçların ve ihanetlerin sadece bir başlangıcı. Adaletin tam anlamıyla tecelli etmesini sağlayacağım. Ve senin, amcanın, kimsenin kaçacak yeriniz olmayacak.”

 

Kadının sessizliği, Laçin’in sözlerinin etkisini yansıttı. Gözleri hâlâ yaşlıydı ama şimdi içinde bir çaresizlik ve korku birleşmişti. Laçin, kapıyı açarken son bir kez kadına baktı. “Kendi evladını, kendi çıkarların uğruna nasıl harcadığını düşünmek zorunda kalacaksın. Ve adalet, seni bunun bedelini ödetmeye zorlayacak.”

 

Laçin kapıyı kapattı ve dışarıya doğru adımını atarken, ardında kadının çaresizliğini ve suçluluk duygularını bıraktı. Gözlerinde, adaletin peşinde bir kararlılık vardı. Yolu, suçluların cezasını çekmesini sağlamakla, hiç taviz vermeden adaletin hüküm sürmesiyle doluydu.

 

Savcı Sezai Rahmi Alkoç, 34 yaşında, işinde son derece yetkin bir hukuk adamıydı. Kahverengi saçları, mavi gözleriyle belirgin bir tezat oluşturuyordu, ama bu, onun profesyonel tavrını ve kararlılığını gölgeleyecek bir şey değildi. İşine olan bağlılığı, adaletin sağlanması konusundaki titizliğiyle tanınıyordu.

 

Sezai Rahmi Alkoç, avukatlar ve müvekkiller arasında güvenilirliğiyle tanınıyor, her davayı titizlikle değerlendiriyordu. İşini yaparken duygularını bir kenara bırakır, yalnızca hukukun ve adaletin gerekliliklerine odaklanırdı. Onun için adalet, kişisel duyguların ötesindeydi ve bu yüzden hukukun katı kurallarını en sert şekilde uygulamaktan çekinmezdi.

Bu davayı alan yeni savcı idi.

Laçin Arslan, savcıyla görüşmeye gittiğinde, Sezai Rahmi Alkoç'un ofisine girdi. Ofis, sade ama işlevsel bir şekilde düzenlenmişti; dosyalar, kitaplar ve adalet simgeleriyle doluydu. Savcı, Laçin’in içeri girdiğini görür görmez gözlerini kaldırdı ve ciddi bir şekilde ona baktı.

 

"Komiser Arslan, sizi bekliyordum," dedi Sezai Rahmi Alkoç, sesinde hem saygı hem de dikkat vardı. "Sizinle görüşmemin nedeni nedir?"

 

Laçin, Sezai Rahmi Alkoç’un gözlerine baktı. "Savcı Bey," dedi, sesinde kararlı bir ton vardı. "Önemli bir mesele hakkında sizinle konuşmak istiyorum. Adaletin yerini bulması için gerekli tüm adımları atmaya hazırım."

 

Savcı, Laçin’in ciddiyetini fark ederek başını salladı. "Sizi dinliyorum, neyle ilgili görüşmek istiyorsunuz?"

 

Laçin, derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Bir çocuk cinayeti davası var. Çocuğun ölümüne sebep olan kişiler, olayın arkasında bulunan karanlık bir sır yüzünden bu cinayeti işlediler. Kısaca, çocuğun annesi ve amcası olan alçaklar, yasak bir ilişki yüzünden bu suçu işlediler. Bu suçun üstünü kapatmak istiyorlar ve ben adaletin bu kişiler için en ağır şekilde tecelli etmesini sağlamak istiyorum."

 

Sezai Rahmi Alkoç, Laçin’in söylediklerini dikkatle dinledi ve notlar aldı. "Bu ciddi bir suç," dedi, sesinde profesyonel bir ton vardı. "Deliller, tanık ifadeleri ve diğer tüm unsurları göz önünde bulundurarak, bu davayı en iyi şekilde nasıl yürütebileceğimiz konusunda çalışacağız. Size söz veriyorum, bu kişilerin adalet önünde hesap vermesi için gereken her şeyi yapacağım."

 

Laçin, savcının sözlerini duyduğunda içindeki öfkenin biraz daha yatıştığını hissetti, ama adaletin sağlanması için savaşma kararlılığı devam ediyordu. "Teşekkür ederim, Savcı Bey. Bu davanın en büyük önceliğimiz olması gerektiğini düşünüyorum. Çocuğun hakkını savunmak için tüm gücümü kullanacağım."

 

Sezai Rahmi Alkoç, Laçin’e güven verici bir bakış attı. "Bu davada sizinle işbirliği yapmaktan memnuniyet duyacağım. Adaletin yerini bulması için gereken tüm adımları atacağız. Bu süreçte sizinle birlikte çalışacağız."

 

Laçin, savcının sözlerini onaylayarak başını salladı ve ofisten ayrıldı. İçinde, bu işbirliğinin adaletin sağlanması yolunda önemli bir adım olduğunu biliyordu. Sezai Rahmi Alkoç'un kararlı tutumu, davanın başarıyla sonuçlanması için umut verici bir başlangıç olmuştu.

Loading...
0%