Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@aytengul

Babam dedi, sesi çatlamış ve içindeki acıyı, kaybı, büyük bir boşluğu taşıyan bir tonda. "Ben geldim." Gözlerimde, bir an için kara bir boşluk belirdi. Zihnim, o eski anılara gitmek, zamanın geriye doğru akışına saplanmak istemedi. Ama işte o an, yalnızca bir kelimeyle yankılandı her şey. Yeliza, babasının şehit edilişinin acısıyla, ama aynı zamanda onun mirasıyla dimdik duruyordu, gözlerinde bir savaşın, bir kaybın ve bir direnişin bütün yükü vardı. O, bir zamanlar vatanı için hayatını feda eden Alparslan Gökdeniz’in kızıydı.

 

Mezarın başında, elleri titreyen ama ruhu dimdik olan bir kadın vardı. Babasının anısına ve acısına doğru, kelimeler ağzından kırılmadan, soğuk bir tonda döküldü: “Kızın geldi.” Babasının şehit edilişinin acısı, her bir kelimenin içinde yer etmişti. Ve Yeliza, o an, bir kadının yüreğiyle ama bir savaşçının cesaretiyle duruyordu. Babasının mezarına, toprakla karışmış hatıralara bakarken, gözlerinde derin bir boşluk vardı. Ama bu boşluk, bir kayıptan doğan bir gücü de simgeliyordu.

 

Alparslan Gökdeniz, yıllar önce, bir mücadelede, bir savaşta şehit edilmişti. Fakat ölümünün, ona sadece bir son değil, bir miras bıraktığı bir andı. Bu topraklarda, bir savaşçı olarak anılacak, ismi bir zaferin simgesi olacaktı. Ama o zaferin ardında, bir baba, bir adam vardı; ve o adamın ardında, bir kızı kalmıştı. Yeliza, bir zamanlar babasının savunduğu her şeyin koruyucusu, taşıyıcısı olmuştu. O, onun zaferini, o savaşın hatırasını taşırken, aynı zamanda kaybın ağırlığını da taşıyordu.

 

Mezarın başında dimdik duruyordu, ama boynu bükük değildi. Boynu, her şehit düşen askerin hatırasıyla yükseliyordu. Gözleri, Alparslan Gökdeniz’in bir zamanlar verdiği sözlerin yankılarını taşıyor, ama o sözleri yaşatacak olanın kendisi olduğunu biliyordu. O, babasının şehit olduğu gün, yalnızca bir kız değil, bir kadın olmuştu. Babasının yokluğunun yarattığı boşluğu, her adımında bir zaferin ışığıyla dolduruyordu.

 

Ve o an, mezarın başında, her şeyin çok ötesinde bir sessizlik vardı. Yeliza, son bir kez mezarın taşına ellerini koyarak gözlerini kapattı. "Babam," dedi, ama bu kez hüzün yoktu. Sadece bir kararlılık vardı. "Senin mirasını ben yaşatacağım. Senin zaferinle büyüyen bir kadınım artık ben." Her kelimesi, rüzgarla birlikte, toprağa, gökyüzüne doğru yükseldi. O an, bir savaşçı olarak, bir şehit kızı olarak, Yeliza Gökdenizler'in gerçekten de yoluna çıktığı an olmuştu. Babasının şehit olduğu o günden itibaren, zafer sadece onun adıyla değil, kendi adıyla da yaşayacaktı.

 

Sekiz sene geçti, babam. Sekiz sene… Bir ömür gibi, bir an gibi, ne kadar uzun, ne kadar kısa. Her geçen yıl, senin yokluğunda yüreğimi daha da derinden sarmalayan bir boşluk bıraktı. Sekiz yıl boyunca, seninle geçirdiğimiz her anın ne kadar değerli olduğunu fark ettim, ama artık onları hatırlamak, sadece bir yara açıyor içimde. O günden beri, her sabah uyanınca, içimde senin eksikliğini daha da yoğun hissediyorum. Sekiz sene, babam… Sekiz sene sana olan hasretim, geceleri rüyalarımda bile seni aramam… Sekiz yıl boyunca, seni her düşündüğümde bir anı daha kaybettim, bir parçam daha gitti.

 

Gözlerimi kapattığımda hala seni görüyorum; gülüşünü, o güçlü omuzlarını, bana verdiğin öğütleri… Ama artık bir duvar var aramızda, o duvarın adı zaman. O zaman ki, senin sesini duyduğum anlar, seninle yaşadığım her gün, artık silinmiş gibi. Bazen düşündüm, belki de seni kaybettikten sonra, bir parçamın da öldüğünü… Belki de bu hasret, zamanla beni de yavaşça öldüren bir acıya dönüşmüş oldu.

 

Ve hala, seni özlemek, her geçen gün biraz daha büyüyen bir yara gibi içimde büyüyor. Sekiz yıl önce gidişinle birlikte, senin ardında bıraktığın boşluğu, kimse dolduramadı. Senin yokluğun, yüreğimi o kadar derinden yaraladı ki, bu yırtığı onarmaya çalışan her şey eksik kaldı. Babam… Ne zaman seni düşünsem, bir anda o anı tekrar yaşarım: O gün… O anı, senin şehit edildiğin o karanlık günü. Ama belki de seni en çok o günden sonra, her geçen yıl daha fazla seviyorum. Çünkü hasretin, seni düşündükçe büyüyor, ama bir o kadar da seni yaşatıyorum her bir düşüncemde.

 

Sekiz yıl… Bu süre boyunca hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ama bir şey var ki, seni kaybettikten sonra öğrendim: Senin mirasın, sadece hatıralarda değil, kalbimde yaşıyor. Babam, sekiz yıl boyunca seni özlerken, aslında senin bana öğrettiklerini yaşadım. Her hasretin, bir güç kaynağı olduğunu, her kaybın, insanı daha güçlü kıldığını fark ettim. Ve o gücü, şimdi sana, seni kaybettiğimde, her geçen gün biraz daha fazla hissediyorum.

 

Babam, sekiz yıl oldu. Ama senin yokluğunda, seni her düşündüğümde, aslında senin hep yanımda olduğuna inanıyorum. Ve belki de bu yüzden, o sekiz yıl, sonunda beni sana bir adım daha yakınlaştırdı.

 

Yıkım mühendisi oldu kızım, babam… Senin yokluğunda, içimdeki boşluğu doldurmak için bir yol ararken, hayat bana başka bir yol gösterdi. O yolu seçtim, senin en çok değer verdiğin şeylerden birine, bir alana yöneldim. Ama bu, bir tesadüf değildi; belki de senin mirasının, senin gücünün ve direncinin bende bir yankısıydı. Yıkım mühendisi oldum, babam… Bir zamanlar senin savaş meydanlarında verdiğin her mücadele gibi, ben de yıkımın, yeniden yapılanmanın ve zaferin simgesi olan bir yol seçtim.

 

Bunu yapmak, senin yokluğunda, seni yeniden yaşamak gibi bir şeydi. Sen her zaman hayatta, insanlar için bir şeyler inşa etmeyi, dünyayı daha sağlam, daha güçlü kılmayı öğretmiştin. Ama ben, babam, yıkımın içinden yeni bir şeyler doğurmayı seçtim. Senin şehit olduğun günden bu yana, dünyaya olan bakışım değişti. Artık, her şeyin altını üstüne getirmeyi, her şeyi paramparça etmeyi bir görev gibi gördüm. Yıkım mühendisi olmak, sadece binaları yıkmak değil, geçmişin tüm acılarını, kayıplarını ve mücadelelerini yeniden şekillendirmekti. Bu yıkım, aslında yeniden doğuşa açılan bir kapıydı.

 

Babam, sekiz yıl oldu. Senin ölümünden sonra, her gün biraz daha fazla seni aradım. Ama seni kaybettikten sonra, aslında seni en çok ben hissettim. Yıkım mühendisliği, ruhumun derinliklerinde bir yerlerde senin mirasının yankısıydı. Senin gibi güçlü, cesur bir adamın kızı olmak, bana bu yıkımlarla yüzleşme gücü verdi. Ama her taşın altına elimi sokarken, her kırıntıyı yerinden oynatırken, hep seni hatırladım. Her yıkımın, bir yaratımın, bir yeniden yapılanmanın başlangıcı olduğunu…

 

Bunu yaptım, babam, çünkü bu benim yolumdu. Senin zaferlerin, hayatını kaybetmeden önce verdiğin her karar, bana yol gösterdi. Her yıkımın ardından, yeniden var olmanın, yeniden yükselmenin mümkün olduğunu gösterdi. Benim işim, başkalarını yıkmak değil, yıkılanları yeniden inşa edebilmekti. Ve senin hatıran, her gün beni daha da güçlü kılıyordu. Senin gibi bir adamın kızı olmanın, bu dünyada sağlam kalabilmenin tek yolu, her yıkımın ardından bir umut ışığı bulmaktı.

 

Babanın şehit düşmesiyle, hayatımı sarsan bir boşluk oluştu. Ama yıkım mühendisliği, işte o boşluğu doldurdu. Babam, sekiz yıl sonra bile, senin gücün ve cesaretin hala içimde. Ve her yıkımın, her enkazın içinden çıkan bu yeni hayatta, senin hatıranla daha da büyüdüm. Bu benim yolumdu. Ve bu yolun sonunda, senin mirasını taşırken, yıkılan her şeyin ardından yeni bir dünya kuruyorum.

 

Bu gün 25 yaşına bastım, babam… Bu gün, hem senin şehadet günün, hem de gözlerimin önünde şehit edilişinin yıl dönümü… Yıllar geçtikçe, zamanın nasıl hızla aktığını hissetsem de, o an, senin son anlarını düşündüğümde, her şey duruyor, dünya adeta dönmeyi bırakıyor. Babam, senin şehit edilişinin yıl dönümünde, o anı bir kez daha hatırladım. O günü, o karanlık günü… Ve bir damla gözümden süzüldü. O anlar aklıma gelirken, tüm vücudumda bir soğuk rüzgar gibi hissettim seni. Sadece bir damla, ama içinde yılların acısını, hasretini ve senin yokluğunun derin boşluğunu taşıyan bir damla.

 

25 yaşına geldim, babam… Ve bu yaşa kadar, senin yokluğunda büyüdüm. Her geçen yıl, senin hatıralarınla daha da derinden yoğruldum. O günden beri, hayatımı anlamlandıran tek şey, seni daha iyi anlama arzusuydu. Ama o gün… O günün anı, hala zihnimde taze, hala yüreğimde bir yara olarak kalıyor. O anı düşündükçe, gözlerim bulanıyor, kalbim daha hızlı atıyor. O anı hiç unutamadım, çünkü o an, sadece seni kaybettiğim an değildi. O an, benim de bir parçamın öldüğü andı.

 

Ve işte, 25 yaşımda, gözlerimdeki yaşla, senin yokluğunda öğrendiğim bir şey var. Bütün bu yıllar boyunca, seni kaybetmek bana çok acı verdi, ama seni kaybettikten sonra kazandığım gücü de fark ettim. Çünkü seninle geçen her an, her konuşma, her öğüt, beni ben yapan şeylerdi. Babam, seni kaybettim ama seninle geçirdiğimiz her an, senin öğrettiklerin, hala içimde yaşamaya devam ediyor.

 

Bir damla gözümden süzüldü, çünkü her yıl dönümünde, senin yokluğunda daha fazla büyüdüm, senin varlığını içimde daha fazla hissettim. 25 yaşımda, seni kaybetmekle beraber, seni daha çok sahiplenmeye başladım. Her geçen yıl, senin hatıranla bir adım daha ileriye gidiyorum. O günden beri, sadece seni anımsamakla kalmadım, seni yaşatmayı da öğreniyorum.

 

Bu gün, hem senin şehadetinin yıl dönümü, hem de hayatımın bir dönüm noktası. Bu yaş, bana hem acıyı, hem de senin mirasını taşımanın gücünü öğretiyor. Ve bu damla, bu gözyaşı, sadece bir kaybın değil, bir yolculuğun başlangıcıydı. Çünkü senin yolunda, her adımımı atarken, senin anınla ve hatıranla hep dimdik duruyorum, babam.

Kızın sözünü tuttu, bu gün iş için gidiyorum, baba… Bundan sonra seni belki de bir daha görmeye gelemem. Bu gün, yıkım mühendisliğine adım attığım o günden beri hep bildiğim bir şey vardı: Vatan görevi beklemez. Ve bu görev, senin mirasından aldığım güçle, beni her geçen gün biraz daha uzaklaştırıyor senin yanından.

 

Savaşın, mücadelenin ne demek olduğunu, kaybın ve fedakarlığın acısını senden öğrendim. Senin şehadetini, o anı hiç unutamadım, babam… Ama bugün, vatan için bir görev var ve ben, o görevi yerine getireceğim. İşte bu yüzden, belki de bir daha seni göremeyeceğim. Çünkü bu görev, sadece bir kadının işi değil, bir vatan evladının sorumluluğu.

 

Gözlerim dolu dolu, ama bilmelisin ki, seni unutmak değil, seni hep yaşatmak için gidiyorum. Senin o büyük fedakarlığını, kendi yoluma koyduğum her adımda bir rehber gibi yanımda hissediyorum. Yıkım mühendisliği, sadece yıkmak değil; her şeyin altını üstüne getirip, yeniden var olmanın, yeniden dirilmenin simgesi olmak. Senin gibi bir adamın kızıyım, ve her zaman senin onurunu taşımak zorundayım.

 

Bugün, babam, belki de seni bir daha hiç göremeyeceğim, ama seni hep içimde taşıyacağım. Her adımımda, her çalışmamda, her çabamda, senin mirasını yaşatacağım. Vatan beklemez, dedin ya, işte o yüzden, ben de senin ardında bırakacağım her şeyi, bir sorumluluk gibi alıyorum ve yoluma devam ediyorum. Ama bil ki, her zaman seninle olacağım, çünkü senin öğrettiklerin, senin hatıran, her zaman içimde yaşayacak.

 

 

 

Loading...
0%