Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@aytengul

Bölümün şarkısı Sezen Aksu "Sen ağlama"

Hadi okuyun ve yorum yazın yoksa küserim sizlere

 

Doktorun kurduğu cümleleri ne kadar istesemde hazm edemiyordum.

 

Bu gün bana hayatımın en üzücü haberini vermişti.

Onun ağzından cümleler çok sakin çıksada ben sakın ola bilmiyordum.

 

Oysa ki doktor ne kadar sakin demişti.

 

"Eşiniz hem felç kalıcak hemde konuşabilmeyecek malesef iyileşme ihtimali bir hayli de düşük size çok açık konuştuğumun farkındayım.

Amma bilmeniz gerekiyor karınızın iyileşmesi bir mucize gerçektenden durumu bu şekilde .

Onu yaşata bildik amma onun ayakta durması bizi aşıyor."dedi ve gitti benimse durumum belliydi .

Kaç gecenin yorgunluğu azabı beni yakıp yıkıyordu.

 

Duyduklarımı sindirmekte çok zorlanıyordum.

Ayakta görmeğe alıştığım kadın şimdi bir ömür boyunca hata yatağına mahkum bırakılmıştı.

 

Aklım alak bulak olmuştu. Elimi ayağımı nereye koyacağımı hiç bilmiyordum.

 

Çöktüğüm yerden ancak ağlamaktan başka bir şeyler yapamıyordum.

 

Ne yapabilirdim ki, sevdiğim kadını koruyamamıştım .

Keşke o gün zehirlendiği gün onu o eve hiç götürmeseydim .

 

O,zaman hiç bit yerine bir şeyler olmazdı.

Hayatı bu denli değişmezdi.

Onu okuyacağım diye verdiğim sözü tutamamıştım .

Sahi ben nasıl bir adamdım

Sevdiğim kadını bile koruyamamıştım.

En kötü anında yanın da olmamıştım.

Sözde seviyordum onu amma onun koruyamamıştım.

 

Semra daha 16 yaşında küçük bir kızdı.

Bu kadar büyük acıları kaldıracak güçte biri değildi.

Onun yaşıtları oyuncakları'la oynarken o,evlenmek durumunda kalmıştı.

Okuması için elimden geleni yapsamda ben onu o,evden kurtara bilmemiştim.

 

Annemin öldüğü ev Semra,'a cehennem olmuştu.

 

Annemin sonunu hazırladığı bu evde Semra,'nın hayatını karartmıştım.

 

Ne geldiğse başına hepsi benim suçumdu.

 

Ona çok daha iyi bir hayat vere bileceken cehennem gibi bir hayat vermiştim.

 

Peki bundan sonra başımıza ne gelecekti?

 

Bildiğim tek şey onu ne anne, babası, nede bizimkiler kabul edecektiler .

 

Büyük ihtimalle berdelin bozulmasını ve benim yeniden evlenmemi isteğecektiler .

 

Bu düşünceler benim kafamda dolaşırken karşıdan bizimkileri gördüm .

 

Her kes üzgün görünüyordular uzaktan gelen nenem yaşlı olmasına rağmen beni kaldırdı ve kocaman sarıldı.

 

Ona öyle sarıldım ki ,sanki artık hiç bir çözüm yolum kalmamış ve artık uçurumun önünde atlamak için bekeyen birinden farksızdım.

 

"Nene nene benim Semra,'ma noldu böyle?

Hani ona hiç bir zaman hiç bir şey olmazdı.

Peki ya şimdi?

Nene ben hiç mi? Mutluluk adlandırılan duyguyu yaşayamıycam.

Ben hiç bir zaman sevilmeyecekmiyim.

Önce annemi kaybettim şimdi de Semra,'yı.

Ben sevilmeyi Hakk ettmiyirmuyum Nene ha sen söyle." Öyle içli öyle yürekten agliyodum ki, sanki artık ciğerlerim işlevini kaybetmiş gibi ,

 

"Yavrum Kenan,'ım yapma böyle yavrum Allah'tan ümit kesilmez biliyorsun."

 

"Nene ben napacağım her şey bitti."

 

"Hiç bir şey bitmedi! Kenan asıl her şey şimdi başlıyor sense eşine dayanak olmak varken burada ağlıyorsun.

Oğlum ağlama artık!

Şunu bilmən gərək ki,

Semra, 'nın senden başka kimsesi yok!

Anlaman lazım kadının şimdi her zamankinden daha fazla sana ihtiyacı var.

Şimdi sana iki teklifim var ya burada çaresiz biri gibi oturup ağlayacaksın.

Yada karının bu zor zamanlarında onun yanında onun elini tutarak birlikte ilerliğeceksin .

Hangisi senin için daha uygun de hadi oğlum.

Bu savaş sen ve Semra,'nın savaşı bunu bilerek ilerle.

Benim tanıdığım Kenan, oğlum burada göz yaşlarını siler ve karısını yanına gidip onun elini tutar ve bir ömür boyunca bırakmak üzere tutar .

Hadi oğlum de haydi lafını şöyle." dedi yaşlı kadın kararlı sesiyle torununu yeniden ayağa kaldırmak için elinden geleni esirgemiyordu.

Şunun bilincindeydi Semra , ayağa kalkacaksa bu Kenan,'ın sayesinde olacaktı.

 

Kenan, nene'sinin dediklerinden sonra ancak kendine gele bilmişti.

 

Ve bu yaşlı kadının dediklerinde 'de hakikatın olduğunu çok iyi biliyordu.

 

Kenan,'nın ayağa kalkması gerekiyordu, sevdiği için Semra,'sı için bunu yapması lazımdı.

 

Kenan, ağzını açıp kararlı bir şekilde şunları söyledi.

"Sen her zaman olduğu gibi şimdi 'de haklısın nene senin hakını nasıl öderim bilmiyorum.

Annem'den sonra bana yol gösteren .

Başımı okşayan hep sen oldun.

Şimdi de senin torununa yakışan hareketi yapıb karımın ayağa kalkması için elimden geleni yapacak ve onun için mücadele edeceğim.

Sana sözüm olsun Semra , ayağa kalkacak ve onunla bir ömür boyu güzel günler,yıllar yaşayacağım.

Sana anam'dan emdiğim ak sütun üzerine yemin ediyorum ki , onu er ya da geç ayağa kaldıracağım.

Kenan, Azadoğlu sözü veriyorum." dedi

Nene torununa gurur dolu bakışlar armağan ederk torununu bağrına bastı.

 

Bilirdi elbet torunun verdiği bütün sözleri tutduğunu.

Kenan ,bir şeyi kafasına koyduysa eğer mutlaka yapardı.

Küçüklüğünden beri bu hep değişmez olarak kalmıştı.

Bilirdi elbet kınalı kuzusunun acı çektiğini amma ve lakin Semra, için güçlü durması gerekiyordu.

O eğer güçlü olmazsa Semra,o konakta gün yüzü göremezdi bunu en iyi farkında olan oydu.

 

Her şeyi bir kenara bırakıp ayağa kalkması gerekiyordu.

 

İkilinin bu sohbeti Kenan,'ı kendine getirmişti.

 

Çünkü Kenan, ayakta olmazsa Semra,asla ve asla yaşama tutunamazdı.

 

Bu yüzden Kenan karısı için güçlü durup ona kol kanat gerecekti.

 

Bundan sonra Kenan,eskisinden başka biri gibi davranacaktı.

 

Daha ketum daha da duygusuz davranacaktı.

 

Kenan ayaklanıp Semra,'nın odasına doğru gitti ayakları ne kadar gitmek itemese bile acıyla yüzleşip Semra,'ya güç kuvvet olacaktı.

 

Hastane' nin ağır ilaç ve kokusu onu boğsa bile adımlarında kararlılık ve eminlik vardı.

Kapı'nın kulpundan tutup aşağıya doğru indirdi .

Ve önce kafasını sonraysa bedenini odanın içine aldı.

Hızlı adımlarla sevdiceğinin yanına gelip kollarını ona sardı.

Semra, Kenan,'nın kollarını ona aradığını görüp içli içli ağlamaya başladı.

 

Kenan , artık ağlamıyordu bizsizleşmişti.

Artık kalbi yavaş yavaş taşalaşmaya doğru gidiyordu.

Semra, kafasını Kenan,'nın boyun grintisine sokup soluğu bitene kadar ağlıyordu .

 

Kenan,'sa artık bu kadarını yeterli olduğuna emin olmuş bir şekilde Semra,' dan ayrılıp yanına oturdu.

Ve yüzünü avuçlarının içine alıp "Semra, buradayım ömrümün sonuna dek biliyorum çok kötü bir zaman amma geçecek nasıl ki, her karanlık gecenin bir sabahı olduğu gibi bu kötü günler de geçecek ve ben senin her daim yanında olacağıma anam'dan emdiğim ak sütün üzerine yemin ederim ki , Kenan, Azadoğlu senin her zaman arkanda değil yanında olacak senin her acılı her sevinçli anında yanıda olacağım.

Ömrümün sonuna dek seni koruyup kolayacağım.

Kenan , Azadoğlu sözü veriyorum sana.

Semra, Kenan' a soru sorar gibi baktığında anında anladı kafasında neler döndüğünü .

 

"Ailen kaç gündür burada olmana rağmen gelmedi Semra, onları sevmediğini biliyorum ancak insan en kötü günü yasasa'da yine ailesinj yanında ister amma bunu takıp kendini üzme bundan sknra üzülmek yok ben varım.

Semra, ben varım seninle birlikte adımlamak için duruyorum .

Karşındayım yanındayım.

Bundan sonra annen'de,baban'da ,abin'de, arkadaşın' da benim .

Unutma onların olmayışı seni üzmesin çünkü sen üzüldüğünde ben senden daha fazla üzülüyorum.

Baban ,annen ,abin seni sevmeye bilir amma onların sana vermedikleri sevgiyi ben vereceğim!

Bir ömür boyunca nefes aldığım sürece her zaman yanında olacağım."

Şimdiyse düşünme ben senin eskisinden daha iyi olman için elimden gelenin fazlasını yapacağım.

 

Kenan, karısının yanına oturmuş, kafasındaki düşüncelerle boğuşuyordu. Olanları bir türlü sindiremiyordu. Birkaç eşyayı alıp gitmekten başka çaresi olmadığını düşünüyordu. Semra uyandıktan sonra evdeki son işleri halletmiş, evin eksiklerini tamamlamıştı. Yine de, olan bitenden habersiz, tekerlekli sandalyede sessizce oturuyordu. Kazadan sonra tek kelime bile konuşamamıştı; bu sessizlik Kenan’ın içini kemiren bir acıya dönüşmüştü.

 

Yolculuk sessiz ve ağır geçmişti. Kenan'ın zihninde sürekli dönen planlar, karısının yorgun gözleri kadar ağır bir yük oluşturuyordu. Nihayet eve vardıklarında, kapının önündeki lüks arabaları görünce şaşırdı. Evin önünde bekleyen kalabalık, Kenan’ı daha da huzursuz etmişti. Bir an, bu kadar insanın ne işi olduğunu düşündü. Hemen ardından, bu kadar kalabalığın Semra için geldiğini sandı, ama yanılmıştı. Gerçekler çok daha sertti.

 

Kenan, eve girdiğinde kalabalık aniden sustu. Semra, tekerlekli sandalyesiyle yanında duran bir adamın yardımıyla içeri getirildi. Kenan, bu sahneyi izlerken dişlerini sıkıyordu. Gözleri hiddetle dolmuştu. Odadaki tansiyon elle tutulur bir hale gelmişti. Herkes ayağa kalktı ve birbirlerine selam verdiler. Sessizlik, kalın bir sis gibi odayı kapladı. Ardından, bodur, yaşlı bir adam söze girdi. Kenan’ın gençliğine ve çocuk sahibi olma ihtiyacına değinerek, Semra’nın durumu hakkında kaba bir dille konuşmaya başladı.

 

"Semra gelin, maalesef geçirdiği kazadan sonra bu hale geldi," diye söze girdi adam, dudaklarında hafif bir alayla. "Ama sen daha çok gençsin, Kenan. Yirmi altı yaşındasın ve bir çocuğa ihtiyacın var."

 

Bu sözler Kenan’ın beyninde bir bomba gibi patladı. Adamın cümlesi bitmeden, Kenan bir adım öne çıktı ve öfkeyle bağırmaya başladı.

 

"Benim karım var!" dedi, sesi titreyen elleri gibi kontrolsüzdü. "Bir daha böyle bir şey söylemeye cüret etme!"

 

Odada bir an derin bir sessizlik oldu, herkes Kenan’ın yüzündeki öfkeyi izliyordu. Ancak bu sessizlik uzun sürmedi. Bodur adam gülümseyerek bir adım öne çıktı. Kenan’a meydan okurcasına bakarak konuşmasına devam etti, sesi sakin ama alaycıydı.

 

"Kenan, bu dünyanın gerçekleri var. Senin hayatın devam ediyor, senin bir ailenin geleceği var. Semra’yı sevdiğini biliyorum, ama bir erkeğin soyunu devam ettirmesi gerekir. Bir çocuk…"

 

Kenan, adamın sözünü bitirmesine izin vermeden yeniden araya girdi, bu kez sesi daha kararlı ve soğuk bir tonda.

 

"Bir daha karım hakkında bu şekilde konuşursan, sonuçları çok ağır olur. Anlaşıldı mı?"

 

Adamın yüzündeki gülümseme silindi, odadaki herkes bir an için nefes almayı unuttu. Semra’nın tekerlekli sandalyesinde sessizce oturduğu köşede, sadece Kenan’ın hiddetli nefesi duyuluyordu. Dramın, gerilimin her geçen saniye tırmandığı bu odada, herkes ne olacağını bekliyordu. Kenan, karısına bir an baktı; gözlerindeki çaresizlik, içindeki öfkeyi daha da körükledi.

 

"Bu evi terk edeceğim," dedi Kenan, sesinde artık kararlılık vardı. "Karımı ve onurumuzu korumak için gerekirse herkesi karşıma alırım. Bunu aklınıza kazıyın."

 

Kenan’ın bu sözüyle odadaki gerilim daha da arttı. Artık herkes, bu genç adamın gözlerinde yanan ateşi görüyordu. O gece, Kenan için yeni bir başlangıçtı, ama bu başlangıcın neye mal olacağı hala belirsizdi.

 

Gerilim odada neredeyse elle tutulacak kadar yoğun bir hal almıştı. Kenan, her zamanki soğukkanlı duruşunu kaybetmek üzereydi. Bakışları bir an için Semra’ya takıldı. Semra, yüzünde her zamanki mağrur ifadesiyle karşısında duruyordu. Ancak Kenan, gözlerinin derinliklerinde sakladığı kederi fark etmekte gecikmedi. Semra’nın göz bebeklerine yansıyan hafif bir titreme, yüzünün solgun ifadesi, içinde fırtınalar koparken bile dışarıya sarsılmaz bir güç göstermeye çalıştığını ele veriyordu. Kenan’ın kalbi sanki bir bıçakla kesilmiş gibi burkuldu. Onun bu güçlü duruşu, bir yandan ona hayranlık duymasına neden olurken, diğer yandan bu duruşun ardındaki derin yaraları gördüğünde hissettiği çaresizlik, içinde öfkeyle karışık bir acıma hissi uyandırıyordu.

 

O anda, odadaki ağır hava Kezban Hanım'ın sert ve alaycı sesiyle yarıldı. "Ne yapacaksın Kenan Azadoğlu? Sakat karının altını mı temizleyeceksin? Yoksa onun acizliğine mi katlanacaksın?" dedi. Sözler, adeta buz gibi bir hançer gibi Kenan’ın kalbine saplandı.

 

Kenan’ın içi bir anda alevlendi. Sanki damarlarındaki kan kaynamaya başlamıştı. Gözleri karardı, nefesi hızlandı. O ana kadar içinde biriken tüm öfke, gurur ve hayal kırıklığı, bir volkan gibi patlamaya hazırdı. Kezban Hanım’ın yüzüne dikti gözlerini, çenesini sıkarak konuşmaya başladı. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Sen benim karıma sakat, aciz demeye nasıl cüret edersin?" Sesi, odadaki tüm diğer sesleri bastırdı. Artık Kenan’ın gözünde ne bir hiyerarşi ne de bir saygı kalmıştı. Tek düşündüğü, Semra’yı bu acımasız sözlerden korumak ve Kezban Hanım’a haddini bildirmekti.

 

Kenan’ın öfkesi odada yankılandıkça, herkes bir anda sessizliğe büründü. Odanın dört bir köşesindeki eşyalar bile bu gerilimden nasibini almış gibi, yerlerinden kımıldamadan duruyorlardı. Semra’nın ise dudakları titredi, ama gözlerinden tek bir damla yaş akmadı. O da bu haksızlığa karşı dik durmayı seçmişti, ancak Kenan'ın yanında dimdik ayakta durmasına rağmen ruhundaki derin yara açılmıştı. Bu, Kenan'ın gördüğü en büyük cesaretti: Acıyı içinde saklayarak, kimseye göstermeden dik durabilmek.

 

Kenan, Semra’nın bu kırılgan ama aynı zamanda güçlü duruşunu bir kez daha fark ettiğinde, içinde ona karşı olan sevgisi daha da büyüdü. Ancak bu sefer, bu sevgiye derin bir öfke ve intikam arzusu karıştı. Kezban Hanım’a bir adım daha yaklaştı, gözleri tehditkâr bir şekilde kısıldı. "Bir daha bu evde, karım hakkında tek bir olumsuz söz duyacak olursam, sonuçlarına katlanırsınız," dedi Kenan, sesi titremeyen ama içten içe öfke dolu bir tonda.

 

Bu sözler, odadaki herkesin içinde yankılandı. Kezban Hanım, belki de ilk defa Kenan’ın bu kadar kararlı ve tehditkâr bir şekilde konuştuğunu duyuyordu. Gözlerinde hafif bir endişe belirtisi belirdi, ama geri adım atmadı. Ancak Kenan'ın gözlerindeki kararlılık, onun da susmasına neden oldu. Gerilim, sanki odayı dolduran bir duman gibi her an patlamaya hazır bir bomba halini almıştı.

 

O sırada, kapının önünden geçen hizmetli, odadaki sessizliği ve içindeki yoğun gerilimi fark ettiğinde, derin bir nefes aldı. İçeride neler olup bittiğini bilmese de, bir şeylerin son derece ters gittiğini hissedebiliyordu. Odanın ağır havası, kapının dışına bile sızmıştı.

 

Kenan, son bir kez daha Semra'ya baktı. Onun bu dirayetli duruşunu ve gözlerindeki kararlılığı gördüğünde, içindeki öfke yerini derin bir kararlılığa bıraktı. Artık ne olursa olsun, Semra’nın yanında olacak ve ona karşı yapılan her türlü haksızlığın hesabını soracaktı. Kezban Hanım dahil, herkesin bunun farkına varmasını istiyordu. Bu evde, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

 

Kenan Azadoğlu kalabalığın önünde dimdik durdu, gözleri kararlılıkla parlıyordu. Kalabalığın fısıltıları arasında sesi yankılandı, her kelimesi sanki etrafa meydan okuyordu.

 

"Semra'nın altını temizlemem gerekirse," dedi, sesi hiç beklenmedik bir güçle titredi. "Yaparım! Çünkü o benim karım, hayat arkadaşım, her şeyim, göz bebeğim... Semra'm," dedi ve bakışlarını sevgi dolu bir şekilde Semra'ya çevirdi. Kalabalığın şaşkın bakışları altında devam etti, "Bu insanların önünde, açıkça söylemek istiyorum: Sakın utanma, Semra. Utanma! Çünkü Kenan Azadoğlu hep senin yanında, hep seninle! Ben, senin kocan olarak buradayım, her daim senin yanındayım."

 

Bu sözler kalabalığın üzerine bir soğuk duş gibi dökülürken, Kenan bir adım öne çıktı. Bakışlarını insanlara çevirip, onları adeta delip geçercesine sert bir sesle konuşmaya başladı.

 

"Size bir gerçeği göstermek istiyorum," dedi ve gözlerini kısarak kalabalığı süzdü. "Sizin için kadınlar sadece yemek yapar, çocuk bakar, evde oturur. Hep öyle görüyorsunuz, değil mi? Bir kadın yalnızca kocasına hizmet eder, o kadar. Ama size söylüyorum; bu dünyada bir kadın sadece hizmet etmek için yoktur. Bir kadın, sevgi ve saygıyı hak eder! Bir kadın, kocasının yanında durmayı, ondan güç almayı hak eder! Kocası ise onu korumak, ona destek olmak zorundadır!"

 

Kenan’ın sesi gittikçe yükselirken, gözleri etrafındaki herkesi tarıyordu. Kalabalıktan birkaç kişi mırıldandı, ama Kenan hiç duraksamadan devam etti. "Sizler kadınları zayıf olarak görüyorsunuz, ama ben, karım Semra’yı öyle görmüyorum. O, benim gücümün kaynağıdır! Ve ben onun yanında duracak, onu asla yalnız bırakmayacağım!"

 

Kenan’ın sözleri sanki birer tokat gibi insanların yüzüne çarpıyordu. Gerginlik havada asılı kalmıştı, her biri Kenan’ın gözlerinde yanan ateşi hissediyordu. "Şimdi size soruyorum, kim karısına böyle sahip çıkabilir? Kim onun yanında dimdik durabilir? Ben duruyorum, çünkü o buna değer! O benim her şeyim, hayatımın anlamı!"

 

Kalabalık sessizliğe gömüldü, Kenan’ın sözleri zihinlerde yankılanırken, kimse bu meydan okumaya cevap veremiyordu.

Kenan, kalabalığa karşı bir savaş açmıştı ve bu savaş, onun karısına duyduğu sevgi ve sadakatle kazanılacaktı.

 

Bu bölüm şimdiye dek yazdığım .

En güzel bölüm ola bilir .

Oy ve yoeumkeri unutmayın.

 

Loading...
0%