Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@aytengul

Helooo geçen bölüm neydi öyle

 

Yorumlarınızı çok beğendim.

Çok merak ettiğinizi biliyorum.

Ancak işin içine aksiyon katılınca daha bi lezzetli oluyor.

Bu arada bir şey söylemek istiyorum.

Diğer kitaplarıma da bakın yaa onlarda güzel hem ben severek okuyorum o güzel yorumlarınızı beni yorumsuz bırakmayın....

 

Bu arada Kenan'a edit yapar mısınız?

Daha fazla okuyucu olur hem .

Yaparsanız da canınız sağ olsun

 

Hadi bölüme geçelim.

Söylenen kelimeler bazen insanın içinde büyük yaralar bırakır.

Tıpkı Semra da olduğu gibi bu gün hayatının en büyük gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalmıştı.

 

En büyük gerçek bu gün gün yüzüne çıkmıştı. On yedi yıllık hayatının koca bir yalandan oluştuğunu öğrenmişti.

Onca sene sevilememişti , acı çekmediği bir an bile yoktu.

Her gün türlü türlü suçlamalara ezilmlere hor görülmeye maruz kalmıştı.

 

Bir az sevilmek istemişti. Biraz ilgi duymak istemişti. Çok mu ?

 

Erken yaşta evlenmek istememişti .

Ancak bir hatanın bedelinin ödeyen bir kurbandan başka bir şey olmamıştı.

 

 

Onca şeye rağmen ayakta kalmayı becermek istemişti.

 

Ancak bu yeti ondan koparılmış , hayatını tekerlekli sandalye mahkum bir şekilde geçirmek durumunda kalmıştı.

 

Şimdi burda bu insanların dedikleriyle tüyleri diken diken olmuştu.

 

Semra anın şokundan ayıldığında Kenan'ın elini tutmuştu.

Korkmuştu ya onu Kenan dan ayırmak isterlerse?

Ya berdeli bazarlarda onu Kenan dan ayırır ona Kenan'sız yaşaması gerektiğini söyleseler di ? Semra'nın içini kurt yerken Kenan durumun farkına varıp.

Diğerlerinin varlıklarını unutup hayat arkadaşının önünde diz çöktü.

Hiç kimseye diz çökmeyen Kenan Azadoğlu şuan her şeyi unutmuştu.

Elini kaldırıp Semra'nın elini avuçlarına alıp ellerini dudaklarına yaklaştırıp dudaklarını Semra'nın ellerine bastı.

 

"Sakın unutma ben seni asla bırakmam kim gelirse gelsin kim ayırmak isterse istesin kimse başaramaz!! Bu sana Kenan Azadoğlu sözü olsun ." dedi

Ehem ,Ehem , sesleriyle Kenan diz çöktüğü yerden kalkıp konuşmaya başladı.

 

"İster sizin kızınız olsun . ister başkasının Semra benim hayat arkadaşım. Şuan yaşı daha on yedi daha yeni oldu 18 yaşı olduğundan bir gün sonra Semra'ya hükümet nikahı koyacağım .Onu okutacak mesleğini eline alması için elimden gelenin en iyisini yapacağım. Ancak bu evliliği biri bozmaya kalktığı ilk anda Bu işin çıkmaza gireceğini belirtmekten biran bile olsun çekinmem . Bilesiniz .."

 

"Biz Semra'yı senden almak istemiyoruz oğlum." bu siz Olcay Karan dan başkası değildi.

 

"İzin ver .. İzin ver kızımızı bir az sevelim saçlarını okşayalım . Gelinlerimizin saçlarını oksamakla içimizdeki yangını bir az olsun dindiremişken şimdi kızımıza içimizden geldiği gibi sarılalım . Onu senden almaya hakkımız yok biliyoruz bunu ancak bize biraz özlem gidermek için zaman ver ." dedi Olcay Karan Kenan dan izin ister gibi gözlerine baktı.

Kenan dayanamayıp Semra'nın önünden çekildiğinde Olcay Karan kızın yanına çöküp ona sarılarak gözyaşı akıtmaya başladı.

 

"Güzel meleğim.. ne de güzelsin ne de güzel kokuyorsun böyle bebek gibi kokun aynı.

Biz senin varlığından daha dün haber aldık ve hemen atlayıp geldik .."dediğinde Serdar Karan kardeşini kaldırıldı.

Heyet'deki ağalar olayı konuşmaya başladı.

"Yaren ve Arif arasındaki berdel bozulmuştur . Onlar her şeyi bildikleri halde bu nikah kıyılmıştır . Ancak Semra ve Kenan Azadoğlu'nun berdeli bozulmamış.Gerçek evlilik gibi bizim huzurumuzda kabul edilmiştir . Kimse Semra ve Kenan Azadoğlu'nun kılına zarar vermeye kalksa bizi karşısında bulacaktır. Hamit aga'ysa ibreti alem için yarın öldürülecektir ." dedi heyet kimse gıkını dahi çıkarmıyor.Can kulağı ile duymaya özen gösteriyordu.

Kenan Azadoğlu'dan :

Semra'nın bu çaresiz halı Kenan Azadoğlu'na iki sene öncekileri hatırlatmıştı.

 

Semra : Kenan'nın gözlerine baktığımda bundan iki sene önceki olayı görmüştüm.

Flaş back;

 

Sabah yine Kenan'la sarılarak uyandım. Öyle sıkı sarılıyordu ki, sanki onu bırakıp gidecekmişim gibi. Bu adam, bu kısa sürede bana çok şey öğretmişti. Şimdiye dek kimse beni böyle koruyup kollamamıştı. Sanki benim koruyucum oydu, ona aitmişim gibi hissettim. Başkası olsa, bana bu kadar iyi davranması beni rahatsız edebilirdi ama bu sefer, bu his beni mutlu ediyordu.Kendi ailemin bana yapmadığını o yapıyordu. Arada muzipçe davransa da, bir sorunu yoktu benimle. Yatakta kıpırdanınca homurdanmaya başladı. Bu haline gülüp kıkırdadım. O da güldü, burnunu saçlarıma yaklaştırıp kokladı ve öptü."Çok güzel kokuyorsun," dedi ve saçlarımı tekrar öptü."Hadi kalkalım küçük," dedi ve rutin işlerimizi yapıp odadan ayrıldık."İyi sabahlar," deyip Kenan’ın yanına geçtim ve kahvaltıya başladık.Kenan, "Nene, bugün Semra'yla çarşıya çıkacağız," dedi. Ancak Kenan'ın sözü bitmemişti ki, Kezban Hanım söze girdi:"Düğün alışverişinde o kadar şey alındı, az mı geliyor hanımefendiye?" dedi tek bir nefeste.Kenan sinirlenmeye başlamıştı. Masanın altından elini tuttum, hemen gözümün içine bakıp,"Sizden izin istemedim, sadece haberiniz olsun diye söyledim. Hem size ne oluyor? Benim kazandığım paradan size ne? Bilin ki bu şirket ayakta duruyorsa, bu benim başarımdır. Anlaşıldı mı? Benim karım ne isterse misliyle alır, harcar. Kocası olarak ona izin veriyorum. Siz kimsiniz acaba?" dedi. Kenan'ın sözünü bölen babası, Azad amcanın sesiydi:"O senin büyüğün, annen o, sesini çıkarma," dedi.Kenan ise, "Anam falan değil o benim. Benim anam öldü, onu bu kadınla bir tutma!" diyip masadan hızla kalktı. Sandalyenin yere çarpma sesi bütün konakta yankılandı.Hemen arkasından gitmek istedim ama Kenan, çalışma odasına girdi ve kapıyı kilitledi. "Kenan, Kenan! Aç kapıyı, ne olursun!" İçeriden kırılma ve bir şeylerin yere çarpma sesi geliyordu. Kulaklarımı ellerimle kapatmak zorunda kaldım ve kapıya vurmaya başladım."Kenan, ne olursun yapma bunu kendine, lütfen yapma, ne olursun!" diye ağlamaya başladım. Hıçkırıklar çıkmaya başladı ağzımdan. Kapı bir anda açıldı. Yukarı baktığımda, Kenan 10 dakika içinde harap olmuştu. Saçı başı dağılmıştı, az önceki halinden eser kalmamıştı.Hemen içeri girdim. Kenan kapıyı kapatıp yere çöktü ve yerdeki içki şişesini kafasına dikti."Kenan, ne yapıyorsun? Yapma, ne olursun!" dedim ama Kenan kafasını hayır anlamında salladı ve şöyle söyledi:"Bak Semra, ben sinirli bir adamım. Sana ne kadar yansıtmasam da, ben buyum. İnsanların dediği gibi sadist, bencil biriyim. Ben sevilmeye değer biri değilim. Beni bu hayatta bir kişi karşılıksız sevmişti, o da annemdi. O da öldü, ondan sonra benim bir hayatım kalmadı. Ben buyum. Lütfen bana ne yaparsan yap, ama acıma. Her şeyi kaldırabilirim ama bunu yapamazsın. Bunu kaldıramam," diyip ağlamaya başladı.Bir an bile düşünmeden ona sarıldım. Çok geçmeden o da bana kollarını doladı, içli içli ağlamaya başladı. Sanki buna uzun süredir ihtiyacı varmış gibi."Kenan, ben sana acımıyorum. Sen bana hiç kötülük yapmadın. Aksine, ailemin yapmadığını sen yaptın. Şimdiye dek onlar hiç yanımda olmadı ama ben senin yanında olacağım. Sana söz veriyorum, seni hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım," dedim. Daha da içli içli ağlamaya başladı."Tamam," diyebildi sadece. Ona daha sıkı sarıldım, hiç gitmesini istemiyormuş gibi. O benim yaralarımı sarmaya başlamıştı, ben de onun yaralarını saracaktım.Ne kadar böyle kaldık bilmiyorum. En son hatırladığım, sonunda belimi duvara yaslamıştım. Uyandığımda Kenan, kucağımda kafasını göğsüme koymuştu. Masum küçük bir çocuk gibi saçını okşamaya başladım. Siniri yavaş yavaş azalmaya başlamıştı."Kenan, sakin ol. Ben senin yanındayım, merak etme. Ne olursun sakin ol, ben yanındayım. Hiç merak etme, bundan sonra seninle birlikte yürüyeceğim, söz veriyorum," dedim. O da küçük bir çocuk yaramazlık yapıp pişman olmuş gibi kafasını salladı."Hadi gel, odaya gidelim biraz dinlen," dedim."Sen de uyuyacak mısın peki?" diye sordu. Kafamı salladım ve odamıza gittik. Yorganı kaldırıp Kenan’ın koynuna sığındım. O da saçlarımı öpmeye başladı ve konuşmaya başladı:"Sanki sen benim antidepresan mısın. Hiç gitme olur mu?" dedi."Her zaman," dedim."Seni gezmeye götürecektim, yazık oldu," dedi."Hiçbir şey olmaz, şimdi dinlen, sonra gideriz," diyip birbirimize sokulup uyuduk.

 

O gün Kenan ağladığı gibi ağlamak istiyordum . Çünkü ancak ortalığı yakıp yıkarak sakinleşirdim .

Şimdi bana onca yaşadıkları acının boşuna olduğunu diyordular.

Onca acı göz yaşı hepsi yalan mış benim hayatım neydi böyle ?

Hiç birinin yüzünü görmek istemiyordum .

Evime gidip Kenan'ın benimle ilgilenmesini istiyordum.

Burada bir az daha kalsam boğulup ölecektim.

Alışmak zordu ..

Ben ne kadar böyle deseler bile beni Kenan dan ayırmak ivin ellerinden geleni yapacaklarını söylüyordu.

 

Sanki mutluluğumu benden almak istiyorlar dı ?

Ama benim ait olduğum bir yer vardı.

Kenan'ın yanı benim evimdi, ocağımdı, Bu gün hiç bir şeyimiz olmasa bile bana taşı kaynatıp içirir di.

Öf demezdim ..

Bana bir bebek gibi bakan adamı bırakıp ne gide bilirdim nə də ardıma bile bakmadan gide bilmezdim.

Vicdanım beni dar ağacına asardı.

 

Anası, babası böyle bakmamıştı .

Kenan bakmıştı en kötü günlerinde bile iyrenmeden yapmıştı.

Kim bu zamanda böyle bir şey yapardı..

Bir tek Kenan Azadoğlu yapardı.

Sonuçta Kenan Azadoğlu diye yazılıp Adam diye okunurdu.

 

Loading...
0%