Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm

@aytengul

Kenan Azadoğlu, her zaman ailesi için fedakârlık yapmış, karısına bağlı ve onun için her şeyini feda eden bir adamdı. Kimsenin yapamadığını yaparak, evlendiği kadına hayatını adamıştı. Etrafındaki herkes onun bu dayanıklılığını ve fedakârlığını takdir ederdi. Kenan, gerçekten "adam gibi adam" olmanın ne demek olduğunu gösteriyordu. Herkes onun gibi olamazdı; bu, Kenan’ın bir ayrıcalığıydı.

 

Geçen yıllar boyunca Kenan, Semra'nın her zaman arkasında durmuştu. Semra, 17 yıl sonra gerçek ailesinin kim olduğunu öğrendiğinde, bu gerçeği öğrenmek onun hayatını sarsmadı. Hastane kayıtlarından gelen bu mucizevi haber, onun için pek bir şey değiştirmemişti. Çünkü onun evi, güvenli limanı Kenan’dı. Kenan, Semra'nın kendini ait hissettiği tek yerdi.

 

Kenan’ın ona verdiği destek, Semra için her şeyden önemliydi. Geçmişte yaşanan acılar ve zorluklar, onun için bir anlam ifade etmiyordu artık. 15 yıl boyunca çektiği acılar, onu güçlendirmiş ve bugünkü Semra yapmıştı. İnsanlar her ne kadar "geçmişi unutmak lazım" deseler de, geçmişin ağırlığını taşımak kolay değildi. Kenan, Semra’nın her zaman yanında olmuş ve ona destek vermişti. Bu destek, Semra’nın en büyük dayanağıydı.

 

Kenan, Semra’ya her zaman gerçek ailesi gibi davranmıştı. Semra’nın yıllar boyunca yaşadığı zorluklar, Kenan sayesinde hafifledi. Kenan, Semra’nın geçmişine değil, geleceğine odaklanmasını sağladı. Geçmişin izleri, her ne kadar unutulmaz olsa da, Kenan’ın varlığı Semra’nın bu izlerle başa çıkmasına yardımcı oldu.

 

Semra, Kenan’ın desteğiyle geçmişin acılarını geride bırakmaya ve geleceğe umutla bakmaya karar verdi. Kenan’ın fedakârlıkları ve sevgisi, Semra için en büyük güç kaynağıydı. Her ne kadar gerçek ailesini yeni öğrenmiş olsa da, onun için gerçek aile, Kenan’ın yanında olduğu yerdi.

 

 

Ancak 17 yıl sonra ortaya çıkan aile dedikleri kişiler hiç de masum görünmüyordu. Her ne kadar hepsi için geçerli olmasa da, özellikle Serdar Karan isimli biri vardı ki, çok kurnaz bir adam gibiydi. Fazla kurnazdı. Serdar, her hareketinde bir hesap, her sözünde bir plan gizliyordu. Onun varlığı, Semra’nın hayatında yeni bir gerilimin habercisiydi.

 

 

 

Semra, felç geçirmişti ve artık yürüyemiyor, konuşamıyordu. Kenan, bu durumun üstesinden gelmek için her zamankinden daha güçlü olmalıydı. Serdar’ın tehlikeli bir adam olduğunu hemen anlamıştı. Serdar’ın niyetlerinin temiz olmadığını hissediyordu. Semra’yı korumak için her zamankinden daha dikkatli olmalıydı.

 

Serdar’ın oyunlarına gelmemek için tetikte olması gerektiğini biliyordu.Kenan, Semra’nın yanında olup onu koruyarak, ona destek olarak her şeyin üstesinden geleceğine inanıyordu. Semra’nın geçmişine değil, geleceğine odaklanmasını sağlamak için elinden geleni yapacaktı. Her ne kadar gerçek ailesini yeni öğrenmiş olsa da, onun için gerçek aile, Kenan’ın yanında olduğu yerdi.

 

 

Ancak Serdar Karan’ın varlığı, Kenan’ın ve Semra’nın hayatını karmaşık bir hale getiriyordu. Kenan, Serdar’ın planlarını bozmak ve Semra’nın huzurunu korumak için her şeyi göze almıştı.

 

Heyetteki ağlar yavaş yavaş giderken avluda bir kadın belirdi. Güzel, siyah saçları, parlak gözleri ve hafif tombul yapısıyla dikkat çekiyordu. Kadın, Semra'yı gördüğü anda gözleri doldu ve "Yavrum" diyerek koşarak yanına geldi. Semra'nın yanında diz çöken kadın, onu öpüp koklamaya, sevgisini göstermeye başladı. Semra, bu kadının sevgisinin gerçek olduğunu hissetti. Anne sevgisi yalan olamazdı; bu sevgi yürekten gelen, hiçbir şeyle kıyaslanamayan bir duyguydu.

 

Semra’nın kalbi hızla atmaya başladı. Felçli bedeniyle hareketsizce yatan Semra, annesinin kollarında bir an için bile olsa kendini güvende hissetti. Annesinin sıcaklığı, yıllardır içinde biriktirdiği tüm acıları hafifletiyor, ruhunu huzurla dolduruyordu. Gözleri dolmuş, boğazı düğümlenmişti. Konuşamasa da, gözlerinden akan yaşlar annesine duyduğu özlemi ve sevgiyi anlatıyordu.

 

Kenan, avludan bu sahneyi izlerken, Serdar Karan’ın tehditkar varlığını unuttu. Şu an önemli olan tek şey, Semra’nın yıllardır aradığı, özlediği anne sevgisini bulmuş olmasıydı. Annesinin kollarında huzur bulan Semra, Kenan’ın en büyük zaferiydi. Serdar’ın kurnazlığına ve niyetlerine rağmen, Kenan ve Semra'nın aşkı ve aile bağları her şeyin üstesinden gelecekti.

Semra, derin bir nefes alarak, kollarını zor da olsa hareket ettirmeyi başardığı anı hatırladı. Gözleri azimle parlıyordu, çünkü bu onun için bir zaferdi; küçük ama hayatını geri alması için büyük bir adım. Yıllardır içine hapsolduğu bu vücut, ona isyan ediyor, hareket etmeyi reddediyordu. Ancak Semra'nın iradesi demirden daha sertti. Boynunu hafifçe sağa sola çevirdiğinde, içinde bir umut ışığı belirmişti. Artık boynunu da hareket ettirebiliyordu.

 

Konuşmak hala zordu. Kelimeler zihninde dans ediyor, ama dudaklarına ulaşamıyordu. Yürüyemiyordu; bacakları onu taşımak istemiyordu. Ama bu durum geçiciydi, biliyordu. Önünde kritik bir ameliyat vardı; bu ameliyat onun için bir dönüm noktası olacaktı. Ameliyatın riskleri, yan etkileri vardı, ama Semra kararlıydı. O ameliyat masasına yattığında, hayatını geri almak için son şansını kullanacaktı. Hayat ona ne kadar acımasız davranırsa davransın, Semra yıkılmayacaktı.

 

İçinde büyüyen bir azimle, bu ameliyatı olacaktı ve yeniden yürümeyi öğrenecekti. Hayat onu defalarca yere serdi, ama o her seferinde kalkmayı başardı. Semra, hayata karşı dimdik duracaktı. Bu savaşı kaybetmeyi reddediyordu. Hayatın ona verdiklerinden daha fazlasını ondan almalıydı; çünkü yaşam böyleydi. Düşmek, tekrar ayağa kalkmak demekti. Ve Semra, düşse de, her zaman kalkmayı bilen biriydi. Bu onun kaderiydi; ne olursa olsun, asla yıkılmayacaktı.

 

 

Yavaşça başını çevirdiğinde, eşinin, Kenan Azadoğlu'nun, onu izlediğini gördü. Kenan, sessizce ona bakıyordu; gözlerinde endişe ve sevgi vardı. Yıllardır Semra’nın yaşadığı zorluklara tanıklık etmiş, her adımında onun yanında olmuştu. Şimdi de yine oradaydı; onun arkasında, her zamanki gibi sessiz ama güçlü bir destek olarak duruyordu.Kenan’ın varlığı, Semra’ya güç veriyordu. Onunla birlikte, her zorlukla başa çıkabileceğini biliyordu. Semra, Kenan’ın elini tutarak, "Bu savaşı birlikte kazanacağız," dedi içtenlikle. Kenan, sadece başını sallayarak onayladı. Çünkü ikisi de biliyordu; bu, onların mücadelesiydi, ama Kenan, her adımda Semra’nın arkasında, ona destek olmaya devam edecekti.

 

 

 

 

 

Kenan Azadoğlu, her zaman Semra'nın arkasında duran, onun en büyük destekçisi olmuştu. Semra ne kadar zorlu bir mücadele verirse versin, Kenan’ın gözünde her zaman dünyanın en güçlü kadınıydı. Onun için Semra'nın yaptığı hiçbir hata önemli değildi; ne büyük ne de küçük. Kenan’ın gözünde, Semra’nın en ufak yanlışı bile önemini yitirirdi, çünkü onun sevgisi ve bağlılığı her şeyin ötesindeydi.

 

Semra, ne kadar zor durumda olursa olsun, Kenan ona her zaman sevgi dolu gözlerle bakardı. Semra onun için eşsizdi, güzeller güzeli bir taneydi. Kenan, Semra’nın yanında olmakla yetinmezdi; onun mücadelesini kendi mücadelesi olarak görür, her adımda onu desteklerdi. Çünkü onun için Semra, her şeyin en iyisini hak ediyordu ve Kenan, onun yanında olmaktan asla vazgeçmeyecekti.

 

Semra, Kenan'ın yüzüne bakarak gitmek istediğini belirtince, Kenan ona bakıp sessizce onayladı. Ardından Semra'nın tekerlekli sandalyesini nazikçe hareket ettirip, yeni tanıştıkları insanlara "güle güle" dedi. Yeni ailesi pek memnun olmasa da, Kenan’ın kararlı duruşu karşısında geri adım atmak zorunda kaldılar. Semra, Kenan’ın yardım eliyle arabaya yaklaştı ve Kenan onu dikkatlice içeri bindirdi. Yolda sessizliğe gömülmüşlerdi, ama Kenan, Semra’ya dönüp, "Eve gidince oturur, rahatça konuşuruz," dedi. Ardından Semra'nın elini öperek ona güç verdi.

 

Tam yola koyulduklarında, Semra’nın ağabeyi aniden arabanın önüne fırlayarak aracı durdurdu. Kenan hızla aşağıya indi, ama Semra'nın içinde büyüyen bir korku vardı. Ağabeyi, öfkeyle bağırarak, "Benim evliliğimi mahvettiniz, şimdi ben de sizi mahvedeceğim!" dedi ve ardından iki el silah sesi yankılandı. Mermilerden biri Kenan'ın eline isabet ettiğinde, Semra’nın dünyası bir anda başına yıkıldı. “Kenan!” diye feryat etti; sesi, arabanın içinde yankılanıyordu.

 

Ağabeyi ise nefretle dolu bir ses tonuyla, "Bu sana ömrün boyunca yeter de artar, Kenan Azadoğlu," dedi. Arkasında ise, gözyaşlarına boğulmuş bir Semra vardı. Kenan yerde uzanmış, acı içinde kıvranıyordu. Semra, kapıyı açtı, ama bacakları onu taşıyamıyordu. Arabadan aşağıya doğru düşerek yere kapaklandı. Sürünerek Kenan’ın yanına geldi, gözlerinden yaşlar süzülürken, "Kenan, beni bırakma. Beni bu nankör insanlarla yalnız bırakma, ne olur," diye yalvardı.

 

Kenan, acıyla gözlerini Semra’ya çevirdi. Onu asla yalnız bırakmak istemezdi, ama bu defa, kontrol edemediği bir kaderle yüz yüze gelmişlerdi. Semra, kocasının ellerini tutarken, içini bir çaresizlik kapladı. Kenan, zorlukla da olsa, "Seni asla bırakmam, Semra," diye fısıldadı. Ancak güçsüzlüğü, gözlerinden okunuyordu. Semra, Kenan'ın gözlerindeki son umut kırıntılarını görerek daha da hıçkırarak ağladı. Yürek parçalayan bu sahnede, Kenan yavaşça Semra'nın ellerini sıktı ve gözleri kapandı. Semra'nın acı dolu çığlıkları, geceye karıştı.

Loading...
0%